Ben ve kocam Arapça dilini öğrenmek istiyoruz, ancak kadın ve erkeklerin karışık olduğu sınıflarda eğitim verilmektedir. Bildiğimiz üzere erkek ve kadınların karışık bulunduğu ortamların caiz olmadığıdır? Sizce karışık bulunmanın hükmü nedir? Delilleri nelerdir?
Açıklamalar: Her sınıfta 10 kişi bulunmaktadır, çoğunlukla kadınlar bulunmaktadır. Ben ve kocam bu derslere katılabilir miyiz? Kursiyerlerin bazıları da gayri Müslim’dir.
Cevap:
Allah’a hamd olsun,
Erkek ve kadınların bir arada bulunmaları, birbirlerine karışmaları, iç içe olmaları, kalabalık bir yerde sıkışmaları, kadınların erkeklerin yanında açılmalarının tümü İslam Şeriatında haramdır. Çünkü bunlar fitne ve şehvetlerin uyanmasına sebep olup, fuhuş ve günahlara iten etkenlerdir.
Kur’an ve Sünnette kadın erkek karışıklığının haram oluşuna dair, birçok delil bulunmaktadır. O delillerden biri şöyledir: “… Peygamber’in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. ….”[1] İbn Kesir Rahimehullah bu ayetin tefsirinde şöyle der: Sizin onlara izinsiz girmenizi haram kıldığımız gibi onlara asla bakmayınız, şayet birinizin onlardan alması gereken bir ihtiyacı varsa onlara bakmasın, perde olmaksızın hiçbir şey istemesin. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem kadın erkek karışımını, Allah’a en sevimli yerler olan camilerde bile yasaklamıştır. Erkek ve kadınların saflarını ayırdı. Kadınlar camiden çıkıncaya kadar erkeklerin camiyi terk etmemeleri, camide kadınlara özel bir kapının oluşturulması bu uygulamalardandır. Bu hususta deliller şöyledir:
“Ümmü Seleme Radiyallahu anha derki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem namazı bitirmek için selam verdiğinde kadınlar selamla beraber ayağa kalkarlardı, kalkmadan önce biraz beklerdi, doğrusunu Allah bilir bence onun beklemesi, erkeklerin kadınları görmemeleri içindir.”[2]
Ebu Davud (876) numara ile Namaz kitabında, zikrederek, “Kadınların erklerden önce namazdan çıkması babında toplamıştır.”
İbn Omer Radiyallahu anhu, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem in şöyle dediğini rivayet eder: “Bu kapıyı kadınlara has kılsaydık” Nafii derki: İbn Omer vefat edene dek o kapıdan geçmedi.[3]
Ebu Hureyre Radiyallahu anhu, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem. in şöyle dediğini rivayet eder: “Erkeklerin teşkil ettiği safların en hayırlısı birinci saftır. En şerlisi de son saftır. Kadınların teşkil ettikleri safların en hayırlısı son saftır, en şerlisi de en öndekidir.”[4]
Bu hadis İslam şeriatın erkek kadın karışımının haram oluşuna en büyük delildir. Şöyle ki: Erkek kadın saflarına ne kadar uzak olsa o kadar hayırlıdır, kadınların da safları erkeklerden ne kadar uzaksa o kadar hayırlıdır. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem in şehvetlerin uyanması bakımında uzak olmakla beraber erkek ve kadınların bulunduğu temiz ve ibadet yeri- camideki icraatı böyleyse, başka yerlerde bu icraatı uygulanması daha evladır.
Ebu Said el-Hudrî Radiyallahu anhu Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem in mescidin dışında iken erkek ve kadınların yolda karıştığını görünce, şöyle dediğini rivayet eder: “Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem kadınlara yönelik şöyle dedi: Geri çekilin! Sizin caddenin ortasında yürümeniz uygun değildir, sizler yolun kenarından geçiniz” bunun üzerine kadınlar duvara yakın yürüdüklerinden dolayı elbiseleri duvara yapışırdı.[5]
Kadın erkek karışıklığı bu zamanda her tarafta yayılmış durumda çarşıda, pazarda, hastanelerde, üniversitelerde ve başka yerlerde ancak, bizler bunu isteğimizle seçmiyoruz, razı da değiliz, özellikle İslamî konferanslar ve İslamî merkezlerin idarî yerlerinde böyledir.
İkincisi: Maslahatı korumak amacıyla mümkün mertebede karışıklığı telafi edecek yollar aramalıyız, Örneğin erkekleri kadınlardan ayıracak mekânlar yapmalıyız, her iki kısma ayrı kapılar tahsis etmeliyiz. Sesin ulaşması için iletişim araçlarını kullanmalıyız. Kadınların hemcinsine eğitim vermesinde ki yeterliliğe ulaşması için çaba sarfetmeliyiz.
Üçüncüsü: Var gücümüzle gözümüzü haramdan korumak ve nefsimizle mücadele ederek Allah’tan korkmalıyız.
Aşağıda Müslüman araştırmacı ve sosyologlarının erkek kadın karışıklığı hakkında yaptıkları çalışma hakkında birtakım bilgiler vermek istiyoruz:
– Sizce Şeriatta erkek ve kadın bir arada olmalarının hükmü nedir? Sorusunu yönelttiğimizde: Sonuç aşağıdaki gibi verilmiştir:
Araştırma kapsamı içinde bulunanların
%76 si caiz değildir.
%12 si Ahlak ve din krallarını riayet etmek kaydıyla caizdir.
% 12 si Bilmediğini kaydetmişler.
Sizler hangisini tercih ediyorsunuz?
– Biri erkek kadın karışık, diğeri ise erkek kadın ayrı ayrı çalıştıkları yer olarak size iki iş alanı arasında çalışmak için seçme hakkı verilirse hangisini tercih edersiniz? Sorusuna ise:
% 67 si karışık olmayan mekânları,
% 9 u Karışık mekânları,
% 15 Branşlarına uygun olduktan sonra fark etmez.
Sorun ciddidir!
Acaba siz kadın erkek karışımından dolayı hiç sorun yaşadınız mı?
Araştırmaya katılmış olup erkek kadın karışıklığından sorun yaşayanların durumları aşağıdadır:
– Ben iş günlerinin birinde kendi bölümüme girdiğimde, kapalı bayan arkadaşım arkadaşları arasında eşarbını çıkarmıştı, o benim ansızın girmeme sürprizle karşılarken, çok utandım.
-Benim laboratuvarda yapmam gereken bir deney vardı, Ancak o gün Üniversiteye gidemediğim için ertesi gün laboratuvara gitmem gerekiyordu, gittiğimde kendimi kız öğrenciler, bayan öğretmen ve laboratuvar bayan şefi arasında tek erkek olarak ben vardım. Bu durum beni çok zor durumda bıraktı ve hareketlerim sınırlandı. ve bayanların nefret edici ve sıkıntılı edalarıyla bana bakan bakışlarını üzerimde hissediyorum.
-Ben dolapların birinden kadınlara özel ped almak üzereyken bir erkek arkadaşlarımdan biri kendi özel dolabından bazı eşyalarını almak için arkamda durduğunu fark ettim, arkadaşım benim telaşlandığımı fark edince hemen odadan çıkıp gitti.
-Günün birinde Üniversiteli bir kız dönemecin yanında çok kalabalık bir geçitten geçerken bana çarptı, bu kız acele ile konferansın birine gidiyormuş, bu çarpışmadan dolayı dengesi bozuldu, onu her iki kollarımla kucağıma alır gibi oldum, benim ve o kızın alay eden gençler önünde ne büyük sıkıntıya düştüğümüzü siz tahmin edebilirsiniz!
-Üniversitede basamaklardan bir kız arkadaşım düştü, elbiseleri üzerinden açılarak zor bir durum yaşadı. ters düştüğü için kendisine yardım edemiyordu, kızın yakınında bulunan bir genç elbiselerini örtükten sonra onu ayağa kaldırabildi.
-Bir şirkette çalışıyorum, şirketin yetkilisine bazı evrakları teslim etmek istedim. Odadan çıkmak üzereyken yetkili beni tekrar çağırdı, başı ile bana bir şeyler işaret ediyor, bana bir dosya veya daha fazla evrak isteyecek diye, onun tereddüdünü garipsedim, meşguliyetini ifade etmek için masasının soluna doğru baktı, aynı zamanda benimle konuşuyordu. Her şeyi söyleyebileceğini hayal ettim ancak onun bana iletmek istediği elbiselerime aybaşı kanının bulaştığıymış meğer o anda kabul edilir bir dua olsaydı da yer yarılıp insanı içine alsaydı, cidden de kendime yer yarılıp içine girseydim diye dua ettim.
Erkek kadın karışıklığın kurbanları ve gerçek kıssalar
Kaybolan Ümit
Ummu Muhammed kırk yaşını aşmış olgun bir bayan olup hikâyesini şöyle anlatıyor:
Eşimle beraber her ne kadar ülfetli ve uyumlu olmazsa da dışa kapalı bir hayat yaşadık, bir kadın olarak kocam gururumu razı edecek kuvvette olmamasına rağmen güzel ahlakını göz önüne aldığım için özel kararların büyük kısmını aileme yüklemeden gözümü kapatarak yüklendim.
Kocam benim yanımda arkadaşı ve ortağının ismini çok defa zikrederdi, aslında evimizin bir parçası olan kendi özel bürosunda uzun zamandan beri onunla buluşuyordu, ta ki bu adam ailesiyle bizim eve ziyaret etti. O adamın eşime olan aşırı sevgisinden dolayı ne ailevî ziyaretlerin sayısını ne de ziyaret saatlerini saymayı düşünmedik. Daha sonraları ben ve eşimle uzun saatler oturmak için tek başına geliyordu. Kocamın ona olan güveni sonsuzdu. Zamanla bu adamı yakından tanıma fırsatı buldum. O adam ne şahane ve ne muhterem biriydi! İçimden bu adama karşı aşırı bir sevgi beslerken onunda bana karşı olan sevgisini hissediyordum. Daha sonra bu sevgi başka bir hal aldı, şöyle ki senelerdir tam hayal ettiğim adam bu adam olduğunu düşünmeye başladım. Ama neden bunca seneden sonra gelmedi de şimdi geldi? Her seferinde bu adam benim gözümde bir derece yükselirken benim kocam ise diğer gözümden derecelerce düşmüş olurdu. Sanki kocamın çirkinliğini anlamak için o adamın güzelliğine muhtaçtım. Gece gündüz ikimizi meşgul eden bu endişeler, bu muhterem adamla aramızdaki bu sevgi burada bitmedi ama içimizdeki sevgiyi ne ben ne de o şu güne kadar bir türlü dışarıya vuramadık. Bununla beraber sonunda kocamı artık cılız, zayıf, nefret ettiğim titrek bir insandan başka tasavvur edemiyordum. Neden bunca nefreti ona karşı beslediğimi bilmiyorum. Kendi kendime bunca yükleri bu kadar zaman sırtımda nasıl yüklediğimi soruyorum.. Durumlar öyle kötüye gitti ki kocamdan beni boşamasını istedim. Kocam benim isteğime binaen beni boşadı, ancak o artık enkaza dönüşmüş naçiz bir koca haline gelmişti.
Boşanmakla beraber evim yıkılıp çocuklarımın tutunacak dalları kalmadı aynı zamanda o adamın da ailevi durumu kötüye gitti, zira hanımı kalplerin gizliliklerini, bir kadın fıtratı gibi aramızda olan bitenden anlıyordu, böylelikle onun hayatını cehenneme çevirmişti. Öyle ki gecenin birinde sabaha doğru saat 2 de evini terk ederek kimseyi dinlemeden tek başına evime saldırdı. Bağırıp çağırıyor, bana kötü töhmetler isnat ediyor. Onun evi de benim evim gibi yıkılmaya doğru gidiyordu. İtiraf ediyorum! Beraber geçirdiğimiz o tatlı sohbetlerimiz bize uygun olmayan ömrümüzde birbirimizi iyi tanıma fırsatı verdi.
Onun ailesi de benimki gibi yıkıldı, her şeyim gitti, ikimiz de birbirimize ulaşmak için pozitif adım atacak durumda değiliz. Ben şu an geçmiş hayatımın en sefil hayatını yaşıyorum, hayali bir mutluluk ve kaybolan bir ümidi arıyorum.
BİRE BİR
Umu Ahmed bize hikâyesini anlatıyor: Eşimin evli birkaç arkadaşı vardı, haftalık evlerimizin birinde gece toplantıları düzenlemek, efkâr dağıtmak için bize gelirlerdi. Doğrusu ben bu gecelerden razı değildim, şöyle ki: akşam yemeğinde buluşulur, yemekten sonra tatlılar, kuruyemişler, meyve suları ve çoğu zaman edep dairesini aşan yüksek sesli kahkahalar! Nükteler, espriler yapılırdı.
Arkadaşlık adı altında kişi ile falanca kadın ve falanca adamın karısı arasında iki de bir gizli kahkahaların işitilmesi için tüm zorluklar kaldırılmıştı, ağır şakalar-hiç utanmadan kadınlara özel mahrem yerlerini ağza almak çekici ve geçerli bir şey idi.
Bu tür işlerde onlara katılmakla beraber kalbim ve vicdanım rahat değildi. Bu hal bu alçak ve rezil havayı açığa vurana dek devam etti. Telefon çaldı, telefona haftada bir partiye katılanlardan bir arkadaşı, hal hatırdan sonra kocamın evde olmadığından özür diledim. Ancak o kocamın evde olmadığını bildiğini ve sadece benim için aradığını benimle ilişkiye girmek istediğini anlatınca, isyan ederek ona çok kaba konuşarak onu rezil ettim, o ise gülerek bana: gösterdiğin cesareti kocana karşı da göster ve onun ne yaptığına bakıp kontrol etmemi istedi. Bu konuşma beni yıktı, ancak tutunmaya başladım ve kendi kendime bu adam benim ocağımı yıkmak istiyor dedim. Ancak o bende kocam hakkımda şüpheler uyandırmayı başardı.
Çok geçmeden korktuğum olay gerçek oldu, kocamın bana ihanet ederek başkasının karısıyla aşk yaşadığını keşfettim. Benim için ölüm kalım savaşıydı. Kocama vaziyeti şöyle açıklamaya başladım: Başkalarıyla ilişki kurabilecek yeteneğe sahip bir tek sen değilsin, zira bana da o karşılıklı teklif geldi. Arkadaşının kıssasını anlattım, bu olay ona şok etkisi yaptı. Eğer sen benim o falanca kadınla olan ilişkini kabul etmemi beklersen benimki de ona mukabil olsun dedim. O anda benliğime deprem vurulmuşa döndüm. O benim kastımın bizzat ihanet olmadığını biliyordu. Ancak hayatımıza giren musibet ve yaşadığımız bozuk çevrenin farkına vardı. Bana itiraf ettiği gibi daha önceki kötü ayağı bırakana kadar çok sıkıntı çektim. Evet, kocam o kötü ayakları bırakıp evine döndü ancak daha önceki kocamı bana kim getirebilirdi? Onun derinliklerimin içindeki heybetini, saygısını ve değerini kim getirebilirdi? Kalbimde O kokuşmuş kötü çevreden büyük yara ve yakan pişmanlık kaldı. Bu kötülüklere şahit olarak iyi niyet yerinde -aslında kötü niyet- kaldı. Artık o izzet sahibinden rahmet bekliyordu.
Zekâ da bir fitnedir
Abdulfettah diyor ki:
Büyük bir şirkette birim müdürü olarak çalışıyordum. Uzun bir müddet şirket çalışanlarından birine güzelliğinden değil de başka bir özellikten dolayı âşık oldum. Ona olan aşkım onun işinde ciddi olması, zekâsı, üstün olmasıyla beraber, utangaç ve saygıdeğer biri olmasındandı. İş haricinde hiçbir şeyi hedeflemez. Onu beğenmem, beraberinde ona bağlanmamı gerektirdi. Ben ise evli biri olarak Allah’tan korkup beş vakit namazını kılan biriyim. Ona olan sevgimi anlattım bana sadece olamaz dedi, çünkü o da evli ve çocuk sahibidir. O hiçbir surette ne isim adı altında olursa olsun kesinlikle kabul etmedi, ne dostluk, arkadaşlık, sevgi veya başka isim altında. Ban bazen kötü endişelere kapılıyordum, çünkü içimden ona ulaşmak için onun kocasından boşanmayı arzu ediyordum. Bir nevi intikam almak için ben ona baskı yapıp müdürlerime karşı onun konumunu karalıyordum, bunların tümünü gönül rahatlığıyla hiçbir öfke, yorum, kınama yapmadan sadece çalışır da çalışır. O kendi seviyesini çok iyi bilir. Onun beni reddettiği zamanda bile hiç değişmedi. Ben kolaylıkla kadınlara kanacak biri de değildim, çünkü ben Allah’tan korkan biri olarak İş icabı haricinde onun hududunu aşmadım. Ancak bu kadın benim aklımı çaldı.. Çözümü nedir? Bilmiyorum.
İbn’l İzz Avvam
(N.A.A.) 19 Yaşında genç bir kız anlatıyor:
Ben daha küçük yaşında iken evimizde ailemin dostlarıyla gece toplantılarını her iki kendi masum gözlerimle izliyordum. Hatırladığım kadarıyla erkeklerden sadece babamı hatırlıyorum. Onun tüm hareketlerini, yürüyüşlerini, evimizdeki kadınlara yönelik eğlenme ve şehvetli bakışlarını hatırlıyorum. Onlarla eğlendiğinde göğüslerine yapışarak flört yaptığını, bunun gözlerine diğerinin saçlarına başkasının boyundan tutup flört yaptığına şahit oldum. Zavallı annem kendi halinde basit biri idi, bu geceleri babamın zoruyla yapıyordu.
Gelen kadınların arasında babamın dikkatini kendi üzerine çeken biri vardı. Bazen ona yaklaşarak bazen de onun sulak hareketleri dikkatini çekiyordu. Annem misafirler ile mutfakta meşgulken ben önemle onları gözetliyordum. Bu gece toplantıları ansızın kesintiye uğradı, bu küçük yaşımla nedenini öğrenmeye çalıştım ama nafile. Hatırladığım kadarıyla annem o aralarda babamın isminin anılmasına bile dayanamayacak şekilde tamda yıkılmıştı. Ben etrafımdaki büyüklerden (hıyanet, yatak odası, kadını kendi gözleriyle görmüş, alçak kadın, rezil bir halde….) gibi, sadece büyüklerin anlayacağı anahtar kelimelerin sonu gelene dek, gizli sesler duyuyordum.
Büyüdüm, anladım ve tüm erkeklere kin ile bakmaya başladım, tümü hainler. Annem ezilmiş bir kadıncağız, annem bize gelen tüm kadınları adam tavlayan diye nitelendirerek onları babamı bekleyeceklerdir, babam ise dışarıda sevdiği hobisi olan kadın kovalamasına çıkmıştı.
Ben şuan 19 yaşındayım birçok erkek genç tanırım, ancak ben babamdan ötürü tüm erkeklerden intikam almak bana çok zevk veriyor, çünkü hepsi babamın birer fotokopisi gibiler. Bana dokunmaksızın kendimi tehlikeye onları da kandırmaya devem edeceğim. Üniversitede veya çarsıda belli işaretler ve hareketler yaparak beni kovalarlardı. Telefonumun zili asla durmuyor. Bazen Âdem ve Hava cinsine yaptığımla iftihar ediyorum, çoğu zaman da boğulmak üzere ölmek ve hayal kırıklığına uğruyorum. Hayatımı büyük ve siyah bir bulut gölgelendiriyor bunun ismi ise babamdır.
Balta kafaya değmeden önce
(S.N.A.) Tecrübelerini anlatıyor:
Günün birinde işimin gereği karşı cins(Erkekler) ile sürtüşme yaşayacağımı düşünmemiştim ancak gerçekten de bu oldu. Başlangıçta erkeklerden korumak için peçe kullandım, ancak bazı arkadaşlarım bana peçenin dikkati daha fazla çektiğini söylemeleri üzere en iyisi peçeyi bırakayım özellikle gözlerimin biraz belirginliğinden gerçekten de peçesiz daha iyi olacağı niyetiyle çıkardım. Ancak zamanla karışık ortamlara girmekle beraber onlarla konuşup esprilere girmediğim için kendimi anormal hissettim. Onların gözünde doğal olarak bu (yabani) kadından korunmak için birbirlerini ikaz ediyorlardı, doğrusu bu fikir kendini büyük görüp gururlananlarla alıp vermek istemediğini beyan eden biri tarafından bana söylenmişti. Doğrusu bende böyle bir kibir bulunmamaktadır. Bir yandan nefsime zulmetmemeye karar verirken diğer yandan da arkadaşlarıma karşı nefsimi uygun olmayan bir duruma düşürmemeye karar verdim. Bende onlarla beraber eski günlerin aksine karşılıklı hal hatır sormaya başladık. Onlara, konuşma gücümü kullanarak büyük bir ikna kabiliyetimin ve insanları etkileme yeteneğimin olduğunu kabul ettirdim. Benim mantıklı konuşmalarım bazı arkadaşlarımı cezp ettiriyordu. Çok fazla zaman geçmeden gördüm ki birebir görüştüğüm yetkili birinin yüzünde konuşmalarımın etkisiyle dili tutuldu,rengi sarardı ve konuşma biçimimden etkilenerek söylediklerimden haz almaya başladı ardından bilerek bazı konuları açarak onunla münakaşa etmemi sağlamaya çalışıyordu. Bende onun gözlerindeki pis bakışları fark ediyordum. Ben de ondan etkilendiğimi inkar etmiyordum. Dindar bir bayanın bile bir adamın aklını nasıl kolay bir şekilde aklını çelmesini dehşete kapılarak garipsedim. Peki ya kadın açık saçık biri olup kötülüğe çağırırsa adamın hali ne olur? Doğrusu onunla gayri meşru bir şey düşünmemiştim ama onun benim için düşünceleri baştan sonuna kadar kısa vadeli değil de tam tersine uzun vadeliydi. Fakat fazla zaman geçmeden kendime gelerek özgüvenimi sağladım ve bu yabancı adamın hoşuna gidecek şeyleri yapmayı reddettim. Sadece manevi haz için dahi olsa, beni onunla yalnız bırakacak bütün yolları kapattım ve sonunda kendime bazı dersler alarak çıktım.
Bu faydalar;
1-Erkekler ve kadınlar ne kadar inkâr etse de erkek-kadın arasındaki bu cazibe her zaman vardır. Bu cazibe meşru olarak başlasa da gayri meşru şekilde biter.
2-İnsan ne kadar kendini muhafaza etse de şeytanın tuzağından emin olamaz
3-İnsan ne kadar kendi nefsine kontrol altına alsa dahi karşı cins ile makul çerçeveler içerisinde muamele etse de karşı cinsin duygu ve hislerini kontrol edemez.
4-Son olarak erkek kadın karışımında kesinlikle hayır yoktur. Zannedildiği gibi hiçbir meyve veremez ve doğrusu sağlam düşünceyi bertaraf eder.
Bundan ne sonra ne yapılmalı?
Erkek kadın karışımıyla ilgili anlattığımız bunca kıssadan sonra ne yapmalıyız?
İtiraf etmemiz gerekir ki erkek kadın karışımını ne kadar güzel görüp önemsemezsek de onun kötülükleri bize bulaşır. Zararları ailelerimizi paramparça eder, kişinin sağlam fıtratı, toplumsal ilişkilerde erkek kadın karışımının sağlıklı olmasını kabul etmeyi tiksindirici bulur. Kadın ve erkeklerin karışık ortamda çalışılmasına dair yapılan sosyal araştırma anketine katılanların yüzde(% 76) gibi bir çoğunluğun karışık çalışmak istemediğini belirten sağlam fıtrat budur işte. Keza katılımcıların (% 76) sı Şeriata göre de caiz olmadığını söylemişlerdir. Asıl dikkat çekilmesi gereken İslamî toplumumuzun sahiplerinin temizliğine delalet eden bu şerefli oran değil, asıl bizi durduran erkek kadın karışıklığına cevaz veren bu küçük (% 12) işte bu az topluluk istisnasız karışıklığa din, gelenek, adetler, ahlak, iffet, örtü, gibi güzel değerleriyle, kendilerince karışıklığın hududunu koruyacağına dikkat çekmek gerekiyor.
Onlara soruyoruz, acaba az önce zikrettiğimiz güzel kıstasların hangisi bugünkü erkek kadın karışıklığının üniversitelerimizde, çarşılarımızda, işyerlerimizde aile ve sosyal toplantılarımızı kapsamaktadır? Yoksa bu yerler, elbisede, konuşmada, insani ilişkilerde, haddi aşmışlar. Açılıp saçılmak, fitne, gayri meşru sapık ilişkiler, ahlaksızlık, çıplaklık, sanki lisan-i hal derki: Nezih ortamda erkek kadın karışıklığını kabul edenler dahi şimdiki karışıklıktan razı değildirler.
İtiraf etmek gerekir ki: Şu anki erkek kadın karışıklığı o sıcak, sulak ve cıvık şey ki zehirli mikrop ve toplumsal bakterilerin verimli toprağını temsil eder. Toplumun köşelerinde, duvarlarında ve tavanlarında yaşam bulurlar, hiç kimsenin erkek kadın karışıklığının neden olduğunu bilmeden, gelişip çoğalır ve yapışırlar. Sessiz fitnenin başı gerçekten erkek kadın karışıklığı olduğu bilinsin diye! Bu erkek kadın karışıklığın gölgesinde kalpler, şehvetler, kayarlar, ihanetler fışkırırlar, evler ve kalpler de yıkılırlar. Allah’tan selamet, afiyet ve durumumuzun düzeltilmesini diliyoruz. Allah’ın selamı Rasulullahsallallahu aleyhi vesellem a olsun.
[1] Ahzab,53[2] Buharî,793[3] Ebu Davud,(484),Kitab-i-sala,[4] Müslim,664[5] Ebu Davud, Edeb kitabı, Peygamber(a.s.)in kadın ve erkeklerin yolda yürürken sünneti.