İNSANI İSLAM DİNİNDEN ÇIKARAN ŞEYLER (NEVAKIZU’L İSLAM) Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a)
Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) diyor ki: Bil ki İslam dinini nakzeden, bozan on madde vardır. (Ed-Durar’us Seniyye, 2/361 Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab )
1 – Allah’a ibadette ortak koşmak: Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar.” (Nisa: 4/48,116)
“Kim Allah’a ortak koşarsa, muhakkak ki Allah ona cenneti haram kılar. Varacağı yer cehennem ateşidir. Zalimler için yardımcı yoktur.” (Maide: 5/72) Allah’tan başkası adına, cinler ve kabirler adına kurban kesmek de bu kapsamdadır.
2 – Allah ile kendisi arasına aracılar koymak, bunlara dua etmek, bunlardan şefaat istemek, bunlara tevekkül etmek. İşte bütün bunları yapanlar alimlerin icmaıyla kafir olur.
3 – Müşrikleri tekfir etmemek, onların kafir olduklarında şüphe etmek veya onların doğru yolda olduklarına inanmak küfürdür.
4 – Rasulullah (s.a.v)’dan başkasının yolunun Rasulullah (s.a.v)’in getirdiği yoldan daha iyi olduğuna, ya da ondan başkasının hükmünün onun hükmünden daha iyi olduğuna inanmak küfürdür. Mesela tağutların koymuş oldukları hükümleri, Rasulullah’ın hükmünden daha değerli ve üstün tutmak gibi.
5 – Allah’ın Kitabı ve Rasulullah (s.a.v)’in sünnetinden herhangi bir şeye buğzeden, öfkelenen bir kimse bununla amel etse bile kafirdir.
6 – Rasulullah (s.a.v)’in getirdiği dinle veya onun mükafat ve ceza olarak bildirdiği şeylerle alay etmek. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“De ki: “Allah’la, ayetleriyle ve Rasulü’yle mi alay ediyorsunuz? (Boşuna) Özür beyan etmeyin. Çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kafir oldunuz.” (Tevbe: 9/65-66)
7 – Sihir ya da büyü yapmak. Sarf ve Atf yani karı kocanın arasını açmak ve de birleştirmek amacıyla yapılan (muhabbet muskası vb) şeyler de bu kapsamdadır. Kim böyle bir şeyi yapar ya da buna rıza gösterirse küfre girer. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“…Biz ancak imtihan (fitne) için gönderildik, sakın (sihir yaparak) küfre girmeyin, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi.” (Bakara: 2/102)
8 – Müslümanlar aleyhinde müşriklere yardım etmek, onlara destek olmak. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“İçinizden kim onları veli edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğuna hidayet etmez.” (Maide: 5/51)
9 – Kim: “Hızır (as) nasıl ki, Musa (a.s)’ın şeriatı dışında hareket etme serbestisine sahipse insanlardan bazıları da Muhammed (s.a.v)’in şeriatı dışına çıkabilir ” şeklinde itikad ederse kafir olur.
10 – Öğrenmemek ve onunla amel etmemek suretiyle Allah’ın dininden yüz çevirmek. Alla h (c.c) şöyle buyuruyor:
“Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki biz, günahkarlara, yaptıklarının karşılığı olan cezayı vereceğiz.” (Secde: 32/22)
Bütün bu maddelerde açıklanan hususların şakayla, ciddi olarak ya da korku ile yapılması arasında fark yoktur. Ancak ikrah (zorlama) altında olan kişi bundan müstesnadır. Bütün bu sayılan maddeler tehlike yönünden çok büyük olmakla beraber çokça rastlanılan durumlardır. Müslüman bir kişi bütün bu hususlardan sakınmalı ve nefsinin bunlara bulaşmasından korkmalıdır. Allah’ın (c.c.) gazabını ve elem verici azabını gerektiren sebeplerden Allah’a (c.c.) sığınırız. Allah’ın salat ve selamı yaratılmışların hayırlısı Muhammed’in, alinin ve ashabının üzerine olsun.
Navakızul İslam risalesi burada sona erdi…
ONUYLA İLGİLİ NOTLAR VE MÜLAZALAR
Günümüz insanına faydalı olması hasebiyle bütün bunlara ek olarak şunları sıralayabiliriz:
1) Kafirlerle Müslümanlar aleyhine yardımlaşmak
2) Kafirlerin Allaha karşı kurdukları sistemleri desteklemek
3) İslam ile ya da İslami unsurlar ile ibadet ve taat ile ve tazim gösterilmesi gereken şeyler ile alay etmek
4) haram işleri besemele ile yapmak
5) Allaha Rasulüne İslam dinindeki kutsal sayılacak her şeye küfür etmek tahkirde ve hakarette bulunmak
Küfür sözünü ciddi ya da şaka söylemek arasında fark yoktur… İster kalbinden inansın, isterse sadece diliyle desin. İkrah olmadan bu sözü söyleyenlerin dinden çıkacağına deliller aşağıdadır:
1) “ Şayet onlara soracak olsan elbette şöyle derler: “Biz lafa dalıyor eğleniyorduk, hepsi bu!” derler. De ki: “Siz Allah ile, O’nun âyetleriyle ve peygamberiyle mi alay ediyordunuz?” Mazeret ileri sürmeye kalkmayın(Özür beyan etmeyin). İman ettikten sonra gerçekten de kafir oldunuz.. (Tevbe, 65, 66)
Bu ayetin nuzül sebebi şu olaydır:
“Tebük gazvesinde bir adam: “Bizim şu Kur’an okuyanlarımız kadar midelerine düşkün, dilleri yalancı ve düşmanla karşılaşma esnasında korkak kimseleri görmedim” dedi. O mecliste bulunan bir adam: “Yalan söylüyorsun. Sen bir münafıksın. Seni Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e haber vereceğim” dedi. Bu Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e ulaştı ve bunun üzerine bu ayetler indi.”[1]
Abdu’l Mun’im Mustafa bu ayet ve ona ilişkin sebebi nuzulü zikrettikten sonra şöyle der:
“Bu nakiller, Allah ile ayetleri ile ve Rasûlü ile alay eden bir kimsenin, bunu oyun, eğlence ve şaka maksadıyla yapsa dahi kâfir olacağı noktasında açık nasslardır. Ümmet arasında küfür olan bir söz veya amel ile eğlenilmesinin küfür olduğu konusunda hiçbir ihtilaf yoktur…” [2]
Zikri geçen ayet ve hadiste, Tebük gazvesine giderken aralarında konuşan ve konuşmaları esnasında Rasûlullâh ve ashabı hakkında -içeriğini itikat ederek değil, sadece oyun ve eğlence amacıyla- ileri geri laflar eden bir takım insanların bu sözleri nedeniyle dinden çıktıkları belirtilmektedir. Ayetin ifadesinden onların bu olaydan önce “mü’min” oldukları, fakat telaffuz ettikleri bir takım alaycı ifadelerden dolayı küfre düştükleri anlaşılmaktadır. İmam Kurtubî, Kadı Ebu Bekir İbnu’l Arabî’nin şöyle dediğini nakleder:
“Küfür (lafızlarıyla) şaka yapmak küfürdür. Bu konuda ümmet arasında hiçbir ihtilaf yoktur.” [3]
İmam Cessas “Ahkamu’l Kur’an” adlı eserinde bu ayeti tefsir ederken şöyle der:
“Bu ayette, ikrah olmaksızın küfür kelimesini söyleyen kimselerin şakacı veya gerçekçi olmasının eşit olduğuna bir işaret vardır… Bu ayet, küfür kelimesini izhar etme hususunda şaka yapanla ciddi olanın aynı hükme tabi olduğunu ifade etmektedir.”[4]
İbnu’l Cevzi der ki: “Bu (nakiller) küfür kelimesini izhar etme hususunda şaka yapanla ciddi olanın bir olduğuna işaret etmektedir.”[5]
İmam Âlusi şöyle der: “Bazı âlimler bu ayet ile küfür kelimesini söyleme hususunda şaka yapmanın ve ciddi olmanın eşit olduğuna delil getirmişlerdir ki, bu hususta (zaten) ümmet arasında hiçbir ihtilaf yoktur.”[6]
İbn-i Nuceym der ki: “Kim gerek şaka yere gerekse ciddi olarak küfür kelimesini söylerse tüm âlimlere göre kâfir olur. Bu konuda niyetinin hiçbir geçerliliği yoktur.”[13]
İbn-i Hümam şöyle der: “Kısacası, bazı fiiller vardır ki, -kâfirlere has olan alametler gibi- bunlar inkâr makamına kaimdir. Küfrün bizzat kendisinden uzak durmak nasıl gerekli ise bu tür fiillerden de uzak durmak gerekir. Allah’u Teâlâ “Biz dalmış eğleniyorduk” diyen kimselere, “Özür dilemeyin, siz iman ettikten sonra gerçekten kâfir oldunuz” buyurdu. Onlara: “Siz yalan söylediniz” demedi. Aksine küfrün en belirgin özelliklerinden olan “boş işlere dalmak” ve “eğlenmek” ile boyunlarından İslam bağını çıkardıklarını ve İslam’ın korumasından çıkıp küfre girdiklerini haber verdi. Bu da göstermektedir ki, bu tür fiiller bir şahısta bulunduğu zaman o şahsın küfrüne hükmedilir; kalbindeki tasdike de bakılmaz.”[14]
İmam Keşmirî, “İkfaru’l Mulhidin” adlı eserinde şöyle der: “Kısacası, kim, gerek alay ederek gerekse şaka yere küfür kelimesini söylerse ittifakla kâfir olur ve bu konuda itikadına (niyetine) itibar edilmez…” [15]
* İbn-i Kudâme el-Makdisî der ki: “Kim Allah’a söverse kâfir olur. Bu hususta şaka yapması veya ciddi olması bir şey değiştirmez. Keza Allah ile ayetleri ile peygamberleri ile ya da kitapları ile istihza eden kimse de kâfir olur.”[19]
2) “(Ey Muhammed! O sözleri) söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür sözünü elbette söylediler ve Müslüman olduktan sonra kâfir oldular.” (Tevbe, 74)
Bu ayetin iniş nedeni şu olaydır:
“Cüheyne kabilesinden birisi ile Ensâr’dan birisi tartışmış ve Cüheyneli Ensarîye galip gelmişti. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Übeyy, Ensâra: “Kardeşinize yardım etmeyecek misiniz? Allah’a yemin olsun ki bizimle Muhammed’in durumu “Besle kargayı oysun gözünü”[7] diyen kimsenin sözü gibidir” dedi. Bir de: “Medine’ye dönersek muhakkak ki aziz olan zelil olanı oradan çıkaracaktır” demişti. Müslümanlardan birisi koşup bunu Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’e haber verdi. Hz. Peygamber Abdullah’a birini gönderip çağırttı ve ona işin hakikatini sordu. Bunun üzerine Abdullah, bu sözü söylemediğine dair Allah adına yemin etmeye başladı. Allah Teâlâ da onun hakkında bu ayeti indirdi.”[8]
Dikkat edilirse ayetin iniş sebebi olarak nakledilen rivayette kişiyi dinden çıkaracak bir takım sözler yer almaktadır. Allah celle celâluhu: “O küfür sözünü elbette söylediler ve Müslüman olduktan sonra kâfir oldular” buyururken onların dinden çıkıp kâfir olmalarını inançlarına değil, sadece ağızlarından çıkan o sözlere bağladı. Bu da göstermektedir ki, küfür kelimesini söyleyen kimse sırf bu sebeple küfre düşer ve niyetine bakılmaz.
3) “Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa, küfrün elebaşlarıyla savaşın. Çünkü onlar yeminlerine riayet etmeyen kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler.” (Tevbe, 12)
Yüce Allah bu ayette kendi dinine dil uzatan, İslam hususunda ileri geri konuşmak suretiyle dini tenkit eden kimselerin “küfrün önder ve liderleri” olduğunu beyan ediyor. Dine dil uzatmak (ta’n etmek) ise, dine yakışık olmayan şeyleri nispet etmek yahut da dinden olan herhangi bir şeyi hafife alarak itiraz etmek demektir. “Küfürde önder olma vasfı” mücerret küfrün üzerine eklenmiş bir niteliktir. Yani onlar dine dil uzatmaları sebebiyle üzerinde bulunmuş oldukları küfre, küfür katmışlar ve küfürde katmerleşmişlerdir.
İbn-i Teymiyye der ki: “Allah Teâlâ bu kimseleri sırf dine dil uzattıkları için “küfrün elebaşları” diye isimlendirdi. Bununla, dine dil uzatan her kimsenin küfrün önderi olduğu kesinlik kazanmıştır.”[9]
İbn-i Receb el-Hanbelî der ki: “Dini terk ve cemaatten ayrılmanın manası: İslam dininden dönmektir/irtidattır isterse bu kişi şehadet kelimelerini söylesin. Eğer Allah ve Rasûlüne söverse, -şehadeti kabul etse bile- kanı mubah olur, çünkü o bununla dinini terk etmiştir. Aynı şekilde eğer o kişi Mushafı hafife alır da pisliklerin için atarsa veya namaz gibi dinden olduğu kesin olarak bilinen bir şeyi inkâr ederse yine durum aynıdır.”[22]
4) “Meryem oğlu Mesih; gerçekten Allah’ın kendisidir, diyenler andolsun ki; kâfir olmuşlardır.” (Maide, 72)
“Şüphesiz ki, Allah, üçün üçüncüsüdür, diyenler andolsun ki; kâfir olmuşlardır.” (Maide, 73)
Allah Teâlâ, Hıristiyanları sırf söylemiş oldukları bu söz nedeniyle tekfir etmiş ve küfre giriş nedenini onların söylemiş olduğu bu söze bağlamıştır. Kurtubî der ki:
“Allah, söylemiş oldukları bu söz sebebiyle onları tekfir etmiştir.”[10]
Birisi çıkıp “Onlar üç ilâha inandıklarından veya Mesih aleyhisselâm’ın ilâh olduğunu kabul ettiklerinden kâfir olmuşlardır” diye bir itiraz da bulunabilir. Buna şöyle cevap veririz: Onlar Allah’tan başka bir ilâhın varlığına inanabilirler, onların bu inancının bu ayetlerle bir ilişkisi yoktur. Allah Teâlâ bu ayetlerde onların kâfir oluş nedenini inançlarına değil, bizzat söylemiş oldukları sözlere bağlamıştır. Bu da bizim söylediğimiz sözün doğruluğunu ispat eder.
5) “Kalbi iman üzere sabit ve bununla mutmain olduğu halde, -ikrâha uğratılanlar müstesna olmak üzere- kim imanından sonra Allah’a karşı küfre sapar ve küfre göğüs açarsa işte onların üstünde Allah’tan bir gazap vardır ve büyük azap onlarındır.” (Nahl,106)
Bu ayet açıkça göstermektedir ki, kim ikrah olmaksızın küfrü gerektiren bir şey yaparsa hem zahiren hem de bâtınen kâfir olmuş olur. Böylesi birisi -ister kabul etsin ister kabul etmesin- bu yaptığı ile küfre göğüs açmış demektir. Ayetin açık ifadesinden anlaşılan budur. İbn-i Teymiyye ayette yer alan “Kim küfre göğüs açarsa…” ibaresi üzerine der ki:
“Bu, ayetin baş tarafına tamamıyla uyumluluk arz etmektedir. Zira her kim ikrah olmaksızın küfre düşerse, göğsünü küfre açmış demektir. Eğer böyle olmasa ayetin baş tarafı ile son tarafı birbiri ile çelişir. Eğer “küfre düşen kimse” ile kastedilen “göğsünü küfre açan kimse” olsaydı o zaman sadece ikrah altındaki kimse istisna edilmezdi; aksine göğsünü küfre açmadığı zaman ikrah altında olanında olmayanında istisna edilmesi zorunlu olurdu. Bir kimse isteyerek küfrü gerektiren bir söz söylediği zaman küfre göğsünü açmış demektir ki, bu da küfürdür.”[11]
Hanefi âlimlerinden Sadreddin el-Konevî der ki: “Kişi içeriğine inanmadığı halde isteyerek (ikrah olmaksızın) küfür kelimesini telaffuz etse küfre düşer…”[16]
Hanefilerin meşhur âlimlerinden birisi olan Ali el-Kari Hanefi fıkıh kitaplarından birisi olan “Mecmau’l Fetâva” adlı eserden şu cümleleri nakleder: “Kişi küfrü gerektiren bir söz söylerse kâfir olur.”[17]
“Mecmau’l-Enhur” adlı meşhur Hanefi Fıkıh kitabında şöyle geçer: “Kişi içeriğine inanmadığı halde (ikrah olmaksızın) kendi tercihiyle küfür kelimesini telaffuz etse tüm ulemaya göre kâfir olur.”[18]
* Fahreddin Hasen b. Mansur el-Hanefî der ki: “İsteyerek (yani ikrah olmaksızın) kalbi iman üzere olduğu halde dili ile küfür kelimesini söyleyen bir kişi kâfir olur, Allah katında da “mümin” olamaz.”[20]
* Burhaneddin İbn-i Mazeh el-Hanefî der ki: “Kim İsteyerek (yani ikrah olmaksızın) kalbi iman ile mutmain olduğu halde dili ile küfür kelimesini söylerse kâfir olur; kalbinde ki inanç ona fayda sağlamaz.”[21]
6) “Onlardan çoğunun, kâfirlere velayet verdiklerini (dost edindiklerini) görürsün. Nefislerinin onlar için önceden hazırladığı şey ne kötüdür. Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azap içinde devamlı kalıcıdırlar! Eğer onlar, Allah’a Peygambere ve ona indirilene iman etmiş olsalardı, kâfirlere velayetlerini vermezler (onlarla dostluk kurmazlar)idi. Fakat onların çoğu fasık (imandan çıkmış) kimselerdir.” (Maide, 80,81)
“Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları veli edinmeyiniz. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları veli edinirse o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez.” (Maide, 51)
“Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri veliler(dostlar) edinmesinler. Kim böyle yaparsa onun artık Allah ile bir ilişiği kalmaz…” (Âl-i İmran, 28)
Bu ayetlere göre bir kimse inananları bırakıp ta başka akide de olan kimselere velayetini verecek olursa artık iman ile bir alakası kalmaz. Böylesi bir kimse artık her ne kadar mümin olduğunu iddia etse de Allah tarafından kabul görmez. Çünkü böylesi bir kimse ayetin açık ifadesiyle “onlardandır.” Yani mümin değil kâfirdir; Müslüman değil mürtetdir. Yine diğer ayetin ifadesine göre “Allah ile bir ilişiği kalmaz”
İmam Taberî der ki: “Kim böyle yaparsa onun artık Allah ile bir ilişiği kalmaz…” Yani, dininden irtidat edip küfre girdiği için Allah’tan uzaklaşmış, Allah ta ondan uzaklaşmış olur.”[12]
SONUÇ:
Tüm bunlardan sonra diyoruz ki; her kim muteber bir ikrah olmaksızın küfür sözü söyler ya da küfür ameli işlerse kesinlikle küfre düşer. Bu noktada niyetinin hiçbir geçerliliği yoktur. Daha önceleri de ifade ettiğimiz üzere niyet haramı helale, küfrü imana çevirmez. Bu noktaya dikkat etmeyen bazı kimseler bir takım gerekçelere binaen -ki bunların başında maddiyat gelmektedir- küfür sözlerini veya küfür amellerini rahatlıkla icra edebilmektedirler.
“Kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf, 36, 37)
Allah için bu ayetleri tekrar düşünelim. Ya bizlerde Kur’an’ın hükümlerinden yüz çevirmiş kimselerden isek? Ya bizlerde kendilerini hidayet üzere zanneden kimseler güruhundansak? Ya Şeytan bizleri aldatmışsa?
Evet, bunları hep sorgulamak zorundayız. Kur’an’ın ortaya koyduğu hakikatleri terk edip birilerinin fetvalarıyla küfür ameli işliyor ve niyetimizin iyi olduğunu söylüyorsak unutmayalım ki, şeytan bizleri aldatmıştır. Durum bu iken birde kendimizi doğru yolda ve hidayet üzerinde zannetmemiz hüsrandan başka hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.
Faruk Furkan
[1] “Tefsiru’t-Taberi”, 6/172 vd.
[2] “Dinden Çıkaran Ameller”, sf. 155.
[3] “el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an”, 4/101.
[4] “Ahkamu’l-Kur’an”, 3/207.
[5] “Zadu’l Mesîr”, sf. 593.
[6] “Tefsiru Ruhi’l-Meani”, 6/190.
[7] Aslında bu ifadenin orijinalinde “Besle köpeği, yesin seni” şeklinde bir ifade geçmektedir. Biz bunun daha iyi anlaşılması için Türkçede ki karşılığı ile tercüme etmeyi uygun gördük.
[8] “Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azîm”, 2/489.
[9] “es-Sarimu’l-Meslûl ala Şatimi’r-Rasûl”, sf. 21.
[10] “el-Camiu li Ahkâmi’l-Kur’an”, 3/149.
[11] “Mecmuu’l-Fetâvâ”, 7/220.
[12] Bkz. 6/313.
[13] “el-Bahru’r-Râik”, 5/134.
[14] “Feydu’l-Barî”, 11/50.
[15] “İkfaru’l Mulhidîn”, Sf. 59.
[16] “Şerhu’l Fıkhı’l Ekber”, sf. 241.
[17] “Şerhu’ş Şifa”, 2/453.
[18] “Mecmau’l Enhur Şerhu Multeka’l Ebhur”, sf. 696.
[19]“el-Muğnî”, 4/20. Bab: 7124.
[20] “Fetâvâ Kadıhan”, el-Fetâvâ’l-Hindiye hamişinde, 3/573.
[21] “el-Fetâvâ’t-Tatarhâniyye”, 5/458.
[22] “Câmiu’l Ulûm ve’l Hikem”, sf. 179.