Said Nursi 1878’de Bitlis’in Hizan ilçesi Nurs Köyü’nde doğmuştur ve 1960 yılında Şanlıurfa’da vefat etmiştir.
Said Nursi kendi hayatını eski Said ve yeni Said diye ikiye ayırıyor. Eski Said 1878’den 1923 yılları arasıdır. Yeni Said ise 1923 1960 yılları arasıdır.
++++
Said Nursi’nin hayatı anlatılırken çocukken kaybolan bilyelerini bulmak için Abdulkadir Geylani’nin ruhuna bir Fatiha hediye edip “Medet ya Geylani bilyelerimi bana buldur.” diye ölülerden yardım isteme hikâyesi anlatılır.
Said Nursi’nin hayatı anlatılırken gençlik döneminde gittiği medreselerde hocalarla veya talebelerle geçinemediği, anlaşamadığı anlatılır. Bu sebeple Said Nursi gittiği birçok medresede uzun süre kalamıyor ya kendisi ayrılıyor veya hocaları gönderiyor.
++++
Said Nursi gençlik döneminde İstanbul’a geliyor ve özellikle gayrimüslimlerin istediği Meşrutiyeti savunuyor. Abdülhamid’i eleştiriyor ve Abdülhamit’i devirmek için birçok faaliyette bulunuyor. Said Nursi bu amaçlarına ulaşmak için aynı zamanda Marifet gazetesinde, Volkan gazetesinde yazı da yazıyor.
Said Nursi tipik bir Abdülhamid düşmanıdır. Abdülhamid hanı devirmek için birde Fırka tül Muhammedi’ye isimli bir teşkilatın kurulmasına öncülük etmiştir.
++++
Said Nursi Abdülhamid hanı devirmek için birde Selanik’e gidiyor. Selanik’te İttihat ve Terakki mensuplarıyla görüşüyor. Bu görüşmelerde nasıl bir ittifak ve nasıl bir plan hazırlanıyor araştırılması gerekir. Selanik o günlerde İttihat ve Terakki ihanet örgütünün ana merkeziydi.
Said Nursi’nin hayatında Yahudi ve Hristiyanların Osmanlıyı yıkmak için kurdukları İttihat ve Terakki örgütü ile işbirliği yaparak Abdülhamid’i tahttan indirmeye katkı sağlamak gibi bir kara lekesi var.
++++
İttihat ve Terakki ihanet örgütü darbe ile Osmanlı yönetimini ele geçirince devleti zayıflatmak ve yıkmak için çalıştı. Bunun için Osmanlı devletinde birçok isyanın çıkması için zemin hazırladılar. Yolsuzluk ve kargaşa çıkardılar ve en tehlikelisi devleti bilerek ve kasten birçok cephe de savaşa soktular. Osmanlı devleti girdiği bu savaşların birçoğunu İttihat ve Terakkici yöneticilerin ve komutanların ihanetleri sebebiyle kaybetti.
İttihat ve Terakki yönetimi son olarak Osmanlı devletini kasten birinci dünya savaşına soktu böylece devletin tamamen yıkılması sağlandı.
Said Nursi İttihat ve Terakki ihanet örgütü ile işbirliği yaparak Abdülhamid’e darbe yapılmasına, Müslümanların devletinin yıkılmasına ve Hilafet makamının kaldırılmasına sebep olmuştur. Tek başına bu ihanet kıyamet günü Said Nursi’ye yeter.
++++
Said Nursi İttihat ve Terakki ihanet örgütünün Abdülhamid’e yaptığı bu darbeye açıkça destek vermiştir. İttihatçılar bu darbeden sonra Abdülhamid’i destekleyen birçok Âlimi, Müslümanı idam etmiştir. Bu darbe esnasında bir karışıklık yaşanıyor ve Said Nursi Şeriat taraftarı yani Abdülhamid yanlısı zannedilerek bir süre tutuklanıyor. Said Nursi daha sonra Örfi İdare Mahkemesinde yargılanıyor ve serbest bırakılıyor. Abdülhamid’i destekleyen Müslümanları idam eden Örfi İdare Mahkemesi Said Nursi’yi ise şu açıklamayı yaparak serbest bırakıyor;
“Said Kürdi hakkında yapılan bu şikâyetin uydurmadan ibaret olduğu, bilakis tam tersine kendisinin Meşrutiyetin sağlanmasında ve ilan edilmesinde üstün hizmetlerinin olduğu bilindiği için ve hakikat ortaya çıkmasından dolayı tahliye edilmiştir.” Yani beraat ine karar verilerek serbest bırakılmıştır. Diyor.
Buradan açıkça şu anlaşılıyor; Said Nursi’nin bu ihanet örgütünün vazgeçilmez bir üyesi olduğunu şundan anlayabilirsiniz.
İslam düşmanı İttihat ve Terakki mensupları Şeriat taraftarı Müslümanları ve Abdülhamid yanlısı kişileri asıyorlar. Aynı mahkeme Said Nursi’yi ise bu bizdendir, bize hizmet ediyor, bu bizim adamımızdır diyerek taltif ediyor ve serbest bırakıyor.
++++
Said Nursi Örfi İdare Mahkemesi tarafından serbest bırakıldıktan sonra bir süre İstanbul’da kalıyor. Said Nursi Serbesti gazetesinde yazılar yazıyor. Said Nursi bu yazılarında Abdülhamit’e darbe yapan İttihat ve Terakki hakkında şöyle diyor;
“Ordunun ruhu ve ülküsünün Okullu Subaylar olduğunu bunlara İsyan etmenin de cinayet olduğunu söylüyor ve Abdülhamid’e yapılan bu darbeye sessiz kalınmasını herkesin evinde oturması gerektiğini söylüyor.”
Said Nursi burada da açıkça ittihatçıları destekliyor ve halkın bu darbecilere karşı çıkılmamasını, darbecilerin desteklenmesini istiyor.
Buradan açıkça şu anlaşılıyor; Said Nursi Haçlı ittifakının kurduğu İttihat ve Terakki ihanet örgütünün darbe yapmasına açıkça destek vermiştir. Bu gün de FETÖ ihanet örgütü ABD’yi ve Avrupa’yı arkasına alarak darbe teşebbüsünde bulunmuştur.
++++
Bazı nurcuların iddiasına göre Said Nursi Örfi İdare Mahkemesi tarafından serbest bırakıldıktan sonra idam edilen âlimlerin önünden geçerken çok uygulanmış “Yaşasın zalimler için cehennem” sözünü söylemiş oysa bu tamamen yalandır. Doğrusu Said Nursi bu sözü darbeden çok daha önce defalarca Abdülhamid’e karşı söylemiştir. Said Nursi Abdülhamid’i eleştiren yazılar kaleme alırken “Yaşasın Zalimler için Cehennem” sözünü Abdülhamid’i için söylemiştir.
Buradan açıkça şu anlaşılıyor; Said Nursi İslami kavramları alt üst edip Müslümanların aleyhine, kâfirlerin lehine sinsice kullandığını görmekteyiz. Risale-i Nurlarda Said Nursi’nin Hristiyanları nasıl cennete soktuğunu başka yazılarda anlatacağız.
Said Nursi Şeriat isteyen, Hilafet isteyen Abdülhamid taraftarlarına karşı ihaneti var. Said Nursi’nin İttihat ve Terakki ihanet örgütü ile işbirliği var. İşte Said Nursi’nin böyle kara bir lekesi var. Said Nursi’nin kara lekesi sadece bunlar mı?
++++
Said Nursi Abdülhamid’e yapılan darbeden sonra, Serbesti gazetesinde darbe yapan Harekât ordusunu öven yazılar yazmıştır. Harekât ordusu adı verilen bu ordu Selanik’ten gelmiştir ve bu ordu Yahudi, Hristiyan, Rum, Ermeni ve Kâfir Türklerden oluşan bir Haçlı ordusudur. İşte Said Nursi Abdülhamid’i deviren bu haçlı ordusuna methiyeler dizmiştir.
Said Nursi darbeden sonra bir süre İstanbul’da kalıyor sonra deniz yoluyla Batum’a geçiyor, Batum’dan ise Van’a geçmiştir. Bir süre Van’da kalmış ve çeşitli çalışmalar yapmış ve sonra Şam’a gitmiştir.
++++
Said Nursi 1. Dünya savaşı çıkınca Doğu Anadolu’da Kürtlerden oluşan bir taburun başına milis albay olarak katılıyor. Bu taburlar Ruslara ve Ermenilere karşı büyük bir mücadele veriyor. Ancak Said Nursi bu savaşta Bitlis’te bir köprüyü geçerken ayağını kırılıyor ve üç gün saklanıyor saklanmasına rağmen Ruslar kendisine yakalıyor önce Batum’a sonra Kosromaya esir olarak götürülüyor.
Said Nursi 3 Mart 1916’da esir düşüyor 18 Haziran 1918’de serbest bırakılıyor. Said Nursi Türkiye’ye geldiğinde Enver Paşa tarafından kendisine madalya veriliyor ve madalya ile beraber Darül Hikmetül İslamiye diye bilinen bir devlet makamına atanıyor bu makamdaki heyetin bir azası oluyor.
Burada şu ayrıntıyı görmek lazım; Bu tarihlerde Osmanlı devletini yöneten ve devlete hâkim olanlar İslam düşmanı İttihat ve Terakki ihanet örgütüdür. Enver Paşa da bu ihanet örgütünün bir üyesidir. Said Nursi ise bu ihanet örgütünün vazgeçilmez bir üyesi olduğu şundan anlaşılabilir. Said Nursi esaretten kurtulup Osmanlı topraklarına girince İttihat ve Terakki mensupları kendi adamları olan Said Nursi’ye sahip çıktılar ve devlette işe yerleştirdiler.
++++
Said Nursi kurtuluş savaşı başladığında İngiliz karşıtı bazı cemiyetlere katılıyor. Örneğin Kürt Teali Cemiyeti, Teali İslam Cemiyeti, Kürt Neşriyat Cemiyeti gibi cemiyetlere katılıyor ve İngilizler aleyhine çalışmalar yapıyor.
Yalan söyleyen tarih bu gibi cemiyetleri yasa dışı gibi gösterse de gerçekte bu cemiyetler işgale karşı mücadele vermiş Müslüman ve milli cemiyetlerdir.
Said Nursi bu tür cemiyetlere dâhil olup İngilizlere karşı mücadele vermiştir. Ancak ne var ki; “Basra harap olduktan sonra ne yaparsan yap hepsi boş” Diye meşhur bir söz var ya tıpkı bunun gibi. Ey Said Nursi sen İttihat ve Terakki yanlısı hainler ile işbirliği yapıp Abdülhamid’i devirdikten sonra, Osmanlıyı yıktıktan sonra, Hilafeti kaldırdıktan sonra ne yaparsan yap boş, bu haçlı kâfirlere destek veren sen değil misin? Ey Said Nursi bu yüzden sen ne yaparsan yap boş boş…
Ayrıca ben şu ihtimalide düşünüyorum; İttihat ve Terakki’nin İslamcı ayağı olan Said Nursi’nin İngilizlerle mücadele eden bu milli cemiyetlere girmesinin sebebi ajanlık da olabilir. Bu ihtimal göz ardı edilmemeli çünkü bu konuda Said Nursi’nin sicili gerçekten bozuktur.
Örneğin; Abdülhamid’e yapılan darbede Said Nursi İttihatçılara destek vermiştir. Darbe esnasında Abdülhamid taraftarı zannedilerek tutuklanmış. Ancak ittihatçı hâkimler tarafından bu bizim adamımızdır diyerek serbest bırakılmıştır. Bu darbe esnasında bir ihtimal Said Nursi Müslümanların safında ajanlık yapma ihtimali de var!
Örneğin; 1925 yıllarında Şeyh Said Kur’an’ı yasaklayan, ezanları susturan ve Camileri kapatan İslam düşmanı Halk Partisi yönetimine karşı mücadeleye başlatma kararı alıyor. Bunun için Şeyh Said bölgesinde önder şahsiyetlerle gizli görüşmeler yapmıştır. Said Nursi, Şeyh Said’in Halk Partisi iktidarına karşı başlattığı bu mücadeleye destek vermemiştir. Şeyh Said hareketi birileri tarafından Halk Partisi hükümetine ihbar edilmiştir. Bu sebepten Şeyh Said isyanı daha tam manasıyla başlamadan bastırılmış, Şeyh Said ve adamları yakalanarak idam edilmiştir.
Şeyh Said bu mücadeleye başlamadan önce Said Nursi ile gizli görüşmeler yapmıştır. Ancak Said Nursi Şeyh Said’e destek vermemiştir. İsyanın bastırılmasından sonra Said Nursi zamanın hükümeti tarafından önce Burdur’a sonra Isparta’ya gönderiliyor. Said Nursi Isparta Barla’da ikamet etmeye başlıyor.
Bir şapka için bile Müslüman asan Halk Partisi hükümeti ne hikmetse Said Nursi’yi başka illere tatile gönderiyor ev hapsine mahkûm ediyor(!)
Acaba başlatılan bu gizli görüşmeleri ve mücadeleyi Halk Partisi hükümetine ihbar edenler kim veya kimler. Tarihçilerin bu konuları araştırmalarını tavsiye ederiz.
++++
Osmanlı Devleti yıkılıyor yerine Türkiye Cumhuriyeti kuruluyor.
İttihat Terakki cemiyeti kapatılıyor yerine Halk Partisi kuruluyor.
Eski Said dönemi bitiyor, yeni Said dönemi başlıyor.
Tabelalar değişse de, yeni isimler gelse de ihanet değişmiyor.
Yeni dönemde de kâfirler kâfirlik yapmaya devam ediyorlar.
Yeni dönemde de münafıklar münafıklık yapmaya devam ediyorlar.
Yeni dönemde; Said Nursi’nin Papaya yazdığı diyalog mektupları var.
Hristiyanların cennete sokulması, Amerika’ya muhabbet söylemleri var.
Müslümanlarla Hristiyanların kardeş yapılması, Dinler arası diyalog var.
Yeni dönemde hala deşifre edilmemiş bir FETÖ yapılanması var!
++++
Said Nursi kurtuluş savaşı başladığında Bitlis Milletvekili olarak Ankara’ya geliyor.
Said Nursi bir süre Ankara’da kalıyor, Mustafa Kemal ile görüşüyor. Bu zaman içerisinde bazı hadiselere şahitlik ediyor.
Said Nursi’nin kendi iddiasına göre; Said Nursi güya bazı inkişaflar görüyor, bazı olağanüstü haller yaşıyor ve gelecekle ilgili bazı şeyler görüyor.
Said Nursi kendi iddiasına göre Mustafa Kemal’in deccal olduğunu düşünüyor. Gelecekte nelerin yaşanacağını manevi âlemde kendisine gösterildiğini iddia ediyor.
Said Nursi bu sebepten “Eyvah eyvah çok ilginç şeyler olacak” diyerek Ankara’dan ayrılıyor. Böylece Eski Said dönemini kapatıyor, yeni Said dönemini başlatıyor!
Burada anlatılanları nakil ve akıl çerçevesinde şöyle değerlendirebiliriz;
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır;
Gaybı bilen O’dur fakat hiç kimseye gaybını açıklamaz! Ancak dilediği Peygamber hariç önüne ve arkasına gözcüler diker. (Cin Suresi: 26-27)
Bu iki ayeti Mahmut KISA hocamız şöyle tefsir etmiştir.
Çünkü evrende Allah’ın rıza ve gazab yollarını, yani gaybı bilen yalnızca O’dur fakat hiç kimseye gaybını açıklamaz!
Ancak, dilediği Peygamber hariç Çünkü Allah, ihtiyacınız kadar gayb bilgisini size öğretmek üzere, elçilerinden dilediğini seçer ve bu bilgileri sadece ona vahyeder. İşte Kur’an, böyle vahiy ürünü bir kitaptır. Allah bir Peygambere gaybı bildirirken, onu şeytanın dürtülerine ve ayartma girişimlerine karşı korumak için, önüne ve arkasına meleklerden gözcüler diker. (Cin Suresi: 26-27)
Allah Teâlâ Kur’an’da birçok ayette gaybı sadece kendisinin bildiğini ve sadece bazı peygamberlerine dilediği kadar bildirdiğini haber veriyor. Yine birçok hadiste gaybı sadece Allah’ın bildiğini ve Allah’ın bildirdiği kadar peygamberlerin bildiğini haber vermektedir. Bunun dışında gaybdan haber verenlerin yalancı ve aldatıcı olduklarını ayetler ve hadisler defalarca haber vermektedir.
Said Nursi ise Ankara’da gördüğü birkaç hadiseye bakarak, Mustafa Kamal’a bakarak gelecekte şöyle olacak, böyle olacak diyerek açıkça gaybdan haberler vermeye kalkışıyor. Gaybı bildiğini iddia ederek evliyalık (!) taslamaya kalkışıyor, Uyduruk gayb haberleri ile cahil insanları aldatmaya çalışıyor.
Cahil insanların din anlayışında “evliyalar gaybı bilir” algısı vardır, oysa bu batıl bir din anlayışıdır. Said Nursi gibi saptırıcılar cahil bir toplumu saptırmak için uyduruk gayb hikâyelerini ve ne olduğu belli olmayan rüyaları anlatmayı severler. Said Nursi gibi saptırıcılar bu yolla birçok cahili yoldan saptırır ve kendilerine bağlarlar.
Ey Said Nursi sen İttihat ve Terakki yanlısı hainler ile işbirliği yapıp Abdülhamid’i devirirken niye gaybı görmedin. Abdülhamid devrilirse bu ümmetin başına hangi felaketler gelecek diye sen o zaman gaybı niye görmedin. Yoksa o zaman kör müydün, hadi gaybı görmedin gözlerin kördü, aklında mı yoktu, imanın da mı yoktu da kâfirlerle işbirliği yaptın. Sen yoksa o zamanın deşifre edilmemiş Fetö yapılanması mısın?
Said Nursi bu tür uyduruk hikâyeleri bahane ederek sahayı Mustafa Kamal’a bırakıp Ankara’dan ayrılıyor. Yâda İttihat ve Terakki örgütü Said Nursi’ye Anadolu’da başka bir görev vermiş de olabilir. Hatırlarsanız Said Nursi bu örgütle işbirliği yaparak Abdülhamid’i devirmişti. Yine bu örgüt Said Nursi’yi Rusya’dan esaretten kurtulunca devlette işe yerleştirdi imkânlar sağlamıştı. Said Nursi’nin Mustafa Kamal ile laf dalaşına girmesi ise Müslümanlar bizi düşman bilsin oyunu olduğu çok açıktır.
Çünkü Said Nursi ihanet örgütü İttihat ve Terakkinin henüz deşifre edilmemiş Fetö ayağıdır.
Vesselam.
Derleyen
Müsennif VELİOĞLU