Salı, 11 Ramazan 1446

Bahane, Yalanın Bir Türüdür: Nifak ile İman Arasındaki İnce Çizgi

Bismillâhirrahmânirrahîm

Hamd, her şeyi hakkıyla bilen ve gizli-açık hiçbir şeyin kendisinden saklı kalmadığı Allah’a mahsustur. Salât ve selâm, en büyük mücahid, en büyük öğretmen ve en büyük davetçi olan Rasulullah (s.a.v)’e ve onun izinden giden müminlere olsun.

Bahaneler: Nifak Köklerinden Bir Dal

Münafıklık sadece kalpte saklanan bir hastalık değil, zamanla dilde ve amelde kendini belli eden bir marazdır. Bahane ise bu marazın en net göstergelerinden biridir. Çünkü bahane, bir şey yapmamak için öne sürülen bir yalan türüdür.

Allah Teâlâ, münafıkların bahanelerle iman ehline nasıl ihanet ettiğini anlatırken şöyle buyurur:

> “Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır. Yalan söylemeleri nedeniyle onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (Bakara 10)

Bu ayet, münafıkların yalanlarının özünde, aslında tembellik ve nifaktan kaynaklanan bahaneler olduğunu gösteriyor. Onlar cihaddan kaçmak, sorumluluklardan kurtulmak için bahaneler üretirler. Ancak Allah onların bu durumunu doğrudan ‘yalan söylemek’ olarak nitelendiriyor. Çünkü bahane, insanın iç dünyasında kendini haklı çıkarma çabasının bir yansımasıdır ve bu, temelde bir aldatmadır.

Allah Yolundaki Gevşeklik: Münafıklığın İlk Basamağı

Münafıklar, Allah yolundaki gevşekliklerini ve korkaklıklarını örtmek için bahanelere sarılmışlardır. Onların kalplerinde iman olmadığı gibi, diliyle söyledikleri de amellerine yansımamıştır. Tevbe Suresi’nde Allah Teâlâ bu durumu çok net bir şekilde beyan eder:

> “Böylece O da, Allah’a verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemeleri nedeniyle, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar, kalplerinde nifakı yerleşik kıldı.” (Tevbe 77)

Bak! Burada Allah onların iki özelliğini zikrediyor:

1. Sözlerinde durmadılar. Allah’a verdikleri ahdi bozdular.

2. Yalan söylediler. Ama nasıl bir yalan? İşte burada bahane üreterek Allah’ı ve müminleri kandırmaya çalışmaları söz konusudur.

Bahane üreten bir insan, aslında bir yalan kurgulamaktadır. Zira Allah katında geçerli bir mazeret olsaydı, Allah onları nifakla suçlamazdı. Onların dilleriyle söyledikleri doğru gibi görünse de, manası itibariyle yalandır. Çünkü bu bahaneler onları cihaddan alıkoyan gerçek bir engel değil, nefislerinin ve korkularının birer kılıfıdır.

İmam Hasan el-Basrî (rahimehullah) şöyle demiştir:

> “Bahane üreten insan, kendini ve başkalarını kandıran bir yalancıdır. Bahaneler, münafıkların kullandığı birer kalkandır.”

Münafıklar, Tebuk Gazvesi’nde de benzer bahaneler üretmişlerdi:

> “Onlardan bir kısmı, ‘Bize izin ver, bizi fitneye düşürme!’ dediler. Bilin ki, zaten fitnenin içine düşmüşlerdir. Cehennem, elbette kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.” (Tevbe 49)

Cihadı Terk Edenlerin Ürettiği Bahaneler

Bugün de insanlar cihada, dine, davete ve Allah yolundaki gayretlere destek vermemek için binbir türlü bahane üretmektedirler. Ama gerçekte bunların hiçbiri Allah katında geçerli bir mazeret değildir.

İbni Kayyım (rahimehullah) bu konuda şöyle der:

> “Bahaneler, kişinin kalbinde büyüyen nifak tohumlarıdır. Kişi, bir bahaneye sarıldıkça o bahane kendisini daha da gaflete iter. Sonunda ise yalanı yaşam biçimi haline gelir.”

Kişi Allah yolunda hizmet etmiyorsa, neden etmiyor? Sağlığı mı el vermiyor? Maddi imkânı mı yok? Zihinsel olarak mı yetersiz? Hayır! Bunların hiçbiri gerçek mazeret değil. Zira, Allah yolunda hizmet etmenin tek yolu savaşmak değildir! Eğer kişi elinden geleni yapmıyorsa, kendi iç dünyasında buna bir bahane üretmiştir ve bu bahaneyi kabullenmiştir.

İşte bu yüzden bahane üreten bir insan, aslında kendini kandıran bir münafıktır. Çünkü Allah yolunda engel tanımayan müminler her şartta gayret gösterirler. Müminler için cihadın şekli değişebilir, ama cihadı terk etmek mümkün değildir.

Bu yüzden “Benim şu engelim var, şu mazeretim var” diyerek Allah yolundan geri kalan biri, aslında Allah’a karşı yalan söylemektedir. Allah, onun bahanesini de kalbindeki niyeti de bilmektedir.

Sonuç: Nifak ve İman Arasındaki Çizgi

Bugün kimse açıkça “Ben cihada destek vermiyorum” demez. Ama “Şu an sıram değil”, “Bunu yapacak daha iyi insanlar var”, “Şartlar uygun değil” gibi sözlerle geride dururlar. İşte bunlar yalandan başka bir şey değildir! Çünkü Allah yoluna koşan her insan, Allah’ın desteğiyle yol bulmuştur. Allah Teâlâ, gerçekten samimi olan birine imkân kapılarını açar.

Allah için her şeyini feda eden müminlerle, bahanelere sarılan nifak ehli arasındaki fark buradadır. Bahane, insanın Allah’a olan bağlılığını değil, nefsine olan düşkünlüğünü gösterir.

Öyleyse ey mümin kardeşim!

Allah yolundaki hizmetini sorgula.

Cihadı dille ve fiille destekleyip desteklemediğini düşün.

Bugün senin bahanen ne?

Ve bu bahanen, kıyamet gününde Allah katında geçerli olacak mı?

Vallahi Allah, münafıkların bahanelerini kabul etmedi. Senin bahaneni kabul edeceğini mi sanıyorsun?

Allah hepimizi nifaktan korusun, dille de olsa cihadın bir parçası kılınanlardan eylesin.

Amin.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.