İMAN BAHSİ
İmanın Fazileti.................17
İman ve İslâm'ın Tarifi.................25
İman'ın özellikleri ve Alâmetleri.................31
İman Hükümleri, Biat ve Diğer
Bahisler.................35
TAHRİC
İMANIN
FAZİLETİ
1- Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem
buyurdu:
"Kim Allah'tan ba§ka hiçbir ilâh bulun madığına, O'nun bir olduğuna,
ortağı olma dığına, Muhammed'in de O'nun kulu ve Re sulü olduğuna, İsa' nın da
Allah'in kulu ve re sulü, Meryem'e ilkâ ettiği, kelimesi ve ruhu olduğuna,
cennet ve cehennemin de hak oldu ğuna şehâdet ederse, ameli ne olursa olsun,
Allah onu mutlaka cennete koyar." [Buhari ve Müslim]
2- Diğer rivayet: ''Allah onu cennetin se kiz kapısından hangisinden
girmek isterse oradan koyar." (Buhârî ve Müslim.]
3- Tirmizî'nin lafzı: "Kim Allah'tan başka hiçbir İlâh olmadığına,
Muhammed'in de O'nun Resulü olduğuna şehâdet ederse, Allah ona ateşi haram
kılar."
4- Süheyl b. el-Beydâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kim Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadı ğına şehâdet getirirse, Allah onu
cehenneme haram kılar ve ona cenneti vâcib kılar."
[Ahmed ve Taberânî; el-Mu'cemu'l-kebîr'de]
5- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem
buyurdu:)
"Kalbinde zerre kadar imanı olan kimse cehennemden çıkar." Ebû Saîd
der ki: "Kim bunda şüphe ederse şu âyeti okusun: «Şüphe siz Allah zerre
kadar zulm etmez»." (Nisa 40)
[Tirmizî.]
6- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem
buyurdu:)
"Kim, «Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, Peygamber olarak
Muhammed'den hoşnut oldum» derse, cennet ona vâcİb olur." [Ebû Dâvud.]
7- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kul, islâm'ı kabul edip de onu güzel ya şarsa, Allah ona daha önce
yaptığı her seva bı yazar, geçmişte İşlediği her bir günahı da silinir. Ondan
sonra karşılık şöyle olur: her sevaba karşılık on ilâ yediyüz katına kadar
sevap yazılır. Günah ise karşılığı ne ise öyle yazılır, ancak Allah bağışlayıp
da o günahtan tamamıyla geçiverirse başka."
[Nesâî.]
8- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan;
Beraberimizde Ebû Bekr ve Ömer de bu lunduğu halde bir gmp halinde Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in etrafmda oturu yorduk. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sel lem aramızdan kalkıp gitti. Geri dönmekte bi raz gecikti; aramıza
bir daha dönmeyeceğin den korktuk; derken ayağa kalktık. İlk korkup telaşa
kapılan ben oldum. Hemen Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem'i aramaya ko
yuldum. Ensar'dan Neccâroğullanna ait bir bostana gittim.
Bostanın kapısını bulabilir miyim diye et rafını dolaştım ancak bulamadım.
Birden dı şarıdaki bir kuyudan çıkan suyun aktığı bir kanalın bostana girdiği
yeri gördüm. Hemen sıçrayıp, girdim ve ResûluUah sallallahu aley hi ve
sellem'in yanma vardım.
(Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem:) "Ebû Hureyre (sen misin)?"
dedi.
"Evet ey Allah'ın Resulü!" deyince, bana:
"Burada ne i§in var?" diye sordu.
"Aramızda idin, kalkıp gittin. Biraz geci kince sana kötülük yapılmasından
korktuk. Telaşa kapıldık, ilk telaşa kapılan da ben ol dum. Bu bostana gelip
tilki gibi atlayıp içeri ye girdim; diğerleri arkamdalar" dedim.
Bana pabuçlarını verip şöyle buyurdu:
"Bu iki pabucumla git, bu bostanın arka sında kimin, kalbiyle inanarak
Allah'tan baş ka hiçbir ilahın bulunmadığına §ehâdet getir diğini görürsen, ona
cenneti müjdele!"
Gittim, ilk karşılaştığım kişi Ömer oldu; bana sordu:
"Ey Ebû Hureyre, bu iki pabuç nedir?"
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in pabuçlarıdır. Beni bunlarla
gönderip: «Kimin, can ü gönülden İnanarak Allah'tan başka hiçbir ilâhın
olmadığına şehâdet eder ken bulursan, ona cenneti müjdele!» buyurdu. Bunun
üzerine Ömer göğsüme öyle bir vurdu ki, kalçamm üstüne düştüm. Ve şöyle dedi:
«Haydi ey Ebû Hureyre, geri dön!»"
Hemen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına döndüm; hıçkıra
hıçkıra ağ ladım. Ardımdan Ömer geldi.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
"Ey Ehü Hureyre, neyin var?"
"Ömer'le karşılaştım ve gönderdiğin me sajı ona ilettim; göğsüme öyle bir
vurdu ki kalçamın üstüne düştüm" deyince, bana:
"Haydi geri dön!" emrini verdi. Sonra Ömer'e sordu:
"Ey Ömer, neden böyle yaptın?" Ömer cevap verdi:
"Ey Allah'ın Resulü! Babam, annem sana feda olsun! Ebû Hureyre'yi, can ü
gönülden Allah'tan başka hiçbir ilahın olmadığına şe-hâdet eden kimse ile
karşılaştığı takdirde onu cennetle müjdelemesi içİn pabuçlarınla sen mi
gönderdin?"
"Evet" buyurdu.
"Yapma, korkarım ki insanlar sadece buna güvenip amelleri terkederler.
Bırak onları amel etsinler" dedi. O da şöyle buyurdu:
"öyleyse bırak onları!" [Müslim.]
9- Ebû Musa radiyallahu anh'dan:
Kavmimden birkaç kişi ile birlikte Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
yanına geldim. Şöyle buyurdu:
"Kendinizi ve -kavminizden- ardınızda olanları müjdeleyin! Müjdeleyin! Kim
can ü gönülden tam bir sadâkat içinde Allah'tan baş ka hiçbir ilah olmadığına
şehâdet ederse, cen nete girer." Hemen insanlara bu müjdeyi ver mek için
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in yanından ayrıldık.
Ömer radiyallahu anh'a rastladık. (Duru mu kendisine bildirince):
Bizi alıp tekrar Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e götürdü ve şöyle
dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Bu takdirde insanlar amel
etmez, buna bel bağlarlar." (Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem
sustu.
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
10- Bezzâr, zayıf bir senedle Ebû Saîd el-Hudrî radiyallahu anh'dan:
Ömer dedi ki: "Ey Allah Resulü! Görüş bakımından sen hepimizden üstünsün!
Ancak insanlar bunu duyarlarsa, buna bel bağlarlar (amel etmezler)."
11 - Yine o (Bezzâr) zayıf bir isnâdla Ömer radiyallahu anh'dan rivayet
etmiştir:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ona halka bunu müjdelemesini
emretmişti, Ömer radiyallahu anh ise şöyle dedi: "Bu takdirde insanlar
buna bel bağlarlar." Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem de; ''Bırak bel bağlasınlar" buyur muştur.
12- Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'\nâ& zayıf hvr isnâdla Bilâl
radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi: "İnsanlara bunu
duyur!"
"Söylersem, buna bel bağlarlar" deyince şöyle buyurdu:
"Bel bağlasalar da!"
13- Muâz b. Cebel radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sel lem'in Ufeyr adındaki merkebi üzerinde, ben de terkisinde idim. Şöyle
buyurdu:
"Ey Muâz! Allah'ın Kulları üzerindeki hakkı nedir? Kulların da Allah
üzerindeki hak(ları) nedir, bilir misin?"
"Allah ve Resulü daha iyi bilir!" deyince, şöyle buyurdu:
"Allah'ın kulları üzerindeki hakkı: O'na ibadet edip O'na hiçbir §eyi ortak
koşmamak; kulların Allah üzerindeki hakkı ise, kendisine hiçbir şeyi ortak
koşmayanlara azap etme mektir." Bunun üzerine dedim kİ;
"Ey Allah Resulü! Bunu insanlara müjde leyeyim mi?"
"Hayır, müjdeleme sonra buna bel bağ larlar!" buyurdu.
Enes radiyallahu anh dedi ki: "Muâz, ölü müne yakın (ilmi gizleyip tebliğ
etmeme) gü nahından kurtulmak için bunu insanlara bildir di." [Buhârî,
Müslim ve müjde bölümü hariç Tirmizî.]
14- Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
Bir gece dışarı çıkmıştım, baktım ki Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
tek başına yürüyor. Yanında hiç kimse yoktu. İçimden dedim ki: Galiba
beraberinde birinin yürüme sini istemiyor. Bu sebeble Ay'ın gölgesinde yürümeye
koyuldum. Dönüp baktığında beni gördü ve şöyle buyurdu:
"Kim o?"
"Ebû Zer'dir; Allah beni sana feda etsin!" dedim.
"Ey Ebû Zer gel!" buyurdu ve tam bir sa at O'nunla yürüdüm. Sonra
şöyle buyurdu:
"(Malı) çok olanlar, kıyamet gününde (se vabı) az olanlardır. Ancak Allah'
in kendileri ne hayır verdikleri müstesna! Çünkü onlar, bu sayede sağını
solunu, önünü ve arkasını (te miz tutup) hayır işlemişlerdir."
Sonra O'nunla bir saat (biraz daha) yürü düm. "Buraya olur!" dedi ve
beni etrafında taşlar bulunan bir yere oturttu ve: "Ben gelin ceye dek
buradan ayrılma!" buyurdu. Sonra taşlık bölgeye gitti, gözden kayboldu,
O'nu gö remez oldum. Orada gayet uzun müddet dur duktan sonra: "Zina else
de, hırsızlık yapsa da" diyerek çıkageldİ. Geldiğinde sabrım taştı ve şu
soruyu sormaktan kendimi alamadım:
"Ey Allah'ın Nebîsİ! AUalı beni sana feda etsin, taşlıkta seninle konuşan
kimdi? Sana karşılık veren kimse duymadım (kiminle ko nuşuyordun öyle?)"
"O Cihrîl idi. Taşlığın yanında bana gö ründü ve şöyle dedi:
«Ümmetine müjdele: Her kim, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse cennete
gi rer.» Dedim ki: «Ey Cibril! Zina etse de, hır sızlık yapsa da mı?»
«Evet» diye cevap verdi."
Ben de aynı soruyu sordum:
"Ey Allah Resulü, (gerçekten) zina etse de, hırsızUk yapsa da mı?"
"Evet" buyurdu. Sonra yine sordum:
"Hırsızlık yapsa da zina etse de mi?"
"Evet içki içse de!" buyurdu.
[Buhârî ve Müslim.]
15- Tirmizî'nin dİğer bir rivayetinde ben zerini zikredip dördüncüsünde
şunu ilave etli: "Ebû Zer istemese de!"
16- Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem buyurdu:)
"(Cennet ve cehennemi) gerektiren İki şey vardır." Bir adam sordu:
"Onları gerektiren iki şey nedir, ey Allah Resulü?" Cevap verdi:
"Kim Allah'a bir şeyi ortak koşarak ölür se cehenneme girer; kim de
Allah'a bir şeyi ortak koşmadan ölürse, cennete girer."
[Müslim.]
17- İbn Şihâb (ez-Zührî)'den:
Henüz bebek iken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in, evlerinde bulunan
bir ku yunun suyundan onun yüzüne püskürtmüş ol duğunu Mahmûd b. er-Rebî' bana
bildirdi. Söylediğine göre Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem ile Bedir savaşında
bulunan İtbân b- Mâlik el-Ensarî radiyallahu anh ken disine şöyle dediğini
duymuş:
Kavmim SâlimoğuUarma namaz, kıldırı yordum. Aramızda bir vadi vardı ve yağmur
yağdığı zaman, vadiyi geçip mescidlerine git mekte zorlanıyordum. Bunun üzerine
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e gidip de dim ki: "Gözlerimden
zorum var. Yağmur ya ğınca vadide sel oluyor, karşı tarafa geçmekte güçlük
çekiyorum. İsterim ki, gelip evimin bİr yerinde namaz kıldırsan da orasını
namazgah edinsem." Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem şöyle buyurdu:
"Olur, yaparım!" Güneş tepeye çıktıktan sonra Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sei lem Ebû Bekr ile birlikte bana geldi; izİn İs tedi ve kendisine
içeri girmesi için izin ver dim. "Nerede namaz kıldırmamı istiyor
sun?" diye sormadan oturmadı. Kendilerine namaz kıldırmasını arzuladığım
yeri göster dim. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem kalkıp tekbir aldı,
biz de arkasında saf olduk. İki rekat namaz kıldırıp selam verdi, bİz de selam
verdik. Kendisi İçin pişirilmekte olan et yemeği için O'nu alıkoydum. Allah
Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem'in evimde ol duğunu duyanlar evime
üşüştüler. Bu şekilde eve birçok kimse toplandı. Bİr adam şöyle dedi:
"Mâlik nerede, kendisini göremiyorum?" İçlerinden biri şu cevabı
verdi: "O münafıktır; ne Allah'ı sever, ne de Resûlü'nü!" Bunun
üzerine Allah Resûiü sallallahu aleyhi ve sel lem şöyle buyurdu:
"Böyle deme! Görmüyor musun o sırf Al lah rızasını umarak Lâilâhe illallah
dedi!?"
O şahıs "Allah ve Resulü daha iyİ bilir. Vallahi, biz onun sadece
münafıklara ilgi duy duğunu ve onlara gidip geldiğini görüyor ve
biliyoruz!" deyince, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Allah, sırf kendi rızasını uma rak «Lâ İlahe illallah
(=Allah'tan başka hiç bir ilâh yoktur)» diyen kimseye ateşi haram
kılmıştır."
Mahmûd der ki: Bu hadisi, Rum ilinde (İs tanbul'u kastediyor) Yezîd b.
Muâviye'nin ku mandası altında Ebû Eyyûb'un da bulunduğu askerlere naklettim;
Ebû Eyyûb inkâr ederek şöyle dedi: "Vallahi, Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in böyle söylediğini hiç san mıyorum!"
Onun bu sözü ağınma gitti; Allah'a karşı şöyle and ettim: "Eğer bu harpten
sonra sağ salim ülkeme dönüp de İtbân b, Mâlik'i kav minin mescidinde sağ
bulursam ona bunu (tekrar) soracağım!"
Savaştan döndüm; hac veya umre için ihra ma hüründüm, Medine'ye gittim;
Sâlimoğulla-rma vardım. İtbân b. Mâlik'in gözleri görmez olmuş, cemaate namaz
kıldırıyordu. Selam ve rince, hemen yanına vanp selam verdim; kim olduğumu
söyledim ve o hadisi kendisine sor dum. Aynı ilk seferinde anlattığı gibi
anlattı.
[Buhârî ve Müslim.]
18- Mâlik ile Nesâî de aynı hadisi rivayet ettiler; ancak onlannkinde
sadece "namazın evde kılındığı bölüm" geçmektedir.
19- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'e
sordum:
"Kıyamet günü insanlar içinde şefaatinle en fazla mutlu olacak kişi
kimdir?"
"Hadîse karşı İlgini gördüğüm için sen den önce bunu kimsenin
sormayacağını bili yordum. İnsanlar içinde şefaatimle en fazla mullu olacak
kİşi tam bİr ihlâs içinde kalbin den Lâ ilahe illallah (^Allah'tan başka hiçbir
ilâh yoktur!) diyendir" buyurdu. [Buhârî.]
20- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem
buyurdu:)
"Muhammed'İn nefsi elinde olana yemin ederim ki, yahudi olsun, hıristiyan
olsun bu ümmetten beni duyup da getirdiğim Kitab'a iman etmeden ölen kimse
mutlaka cehennem lik olur!." [Müslim.]
21- Suheyb radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"!)4ü'minin işine hayret ederim; çünkü onun işleri bütünüyle hayırdır. Bu
da ancak mü'mine mahsustur. Çünkü o, sevindirici bİr şeyle karşılaştığında
şükreder hayır olur. Za rarlı ve üzücü bir işle karşılaştığında sabre der, bu
da (kendisi için) hayır olur." [Müslim.]
22- Vehb b. Münebbih radiyallahu anh'dan:
Ona şöyle denilmişti: "Lâ ilahe illallah (=Allah'tan başka hiçbir ilâh
yoktur) keli mesi cennetin anahtarı değil midir?" Şöyle dedi:
"Evet, fakat dişsiz anahtar olmaz. Ancak dişleri olan anahtarla gelirsen
(kapı) sana açı lır, aksi halde açılmaz." [Buhârt]
23- Yahya b. Talha radiyallahu anh'dan: Ömer, Peygamber sallallahu
aleyhi ve sel lem öldükten ve Ebû Bekr halife olduktan sonra Talha'yı üzgün
gördü ve sordu: "Neyin var? Galiba amcanın oğlu Ebû Bekr'in emîr olması
gücüne gitti."
Onu övdükten sonra "Hayır!" dedi ve sö züne şöyle devam etti:
"Onun emîr olmasına üzülmemek, içinizde en çok bana yakışır. Sa dece şuna
üzülüyorum. Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem: «Öyle bir kelime, biliyo
rum ki, bir kul ölürken söylerse Allah onun üzüntü ve kederini mutlaka giderir,
bedenine ve ruhuna rahatlık ihsan eder» buyurmuştu da, onun ne olduğunu sormaya
gücüm yettiği halde sormamıştım."
Ömer dedi ki:
"Ben onu biliyorum!"
"Allah'a hamd olsun! Nedir o kelime?"
"Amcası (Ebû Tâlib) ölürken ona teklif et tiği kelimeden daha büyük bir
kelime bİIİyor musun? Eğer ondan daha büyük bir kelimeyi (Kelime-i tevhidi)
bilseydi ona onu teklif eder di."
Talha: "Vallahi işte o!" dedi. [Rezîn.]
24- Osman radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öl
dükten sonra Allah Resûlü'nün ashabı arasın da onun ölümüne öyle üzülenler oldu
ki, üzün tüden vesveseye kapılanlar bile oldu. Ben de onlardan biriydim. Bİr
evin gölgesinde oturur ken Ömer geçmiş ve bana selam vermiş. Üzüntümden ne
geçtiğinin, ne de selam verdi ğinin farkına vanntşım. Ömer Ebû Bekr'in ya nına
giderek şöyle demiş: "Osman'a uğradım, selam verdim, selamımı almadı,
bundan daha tuhaf birşey olur mu?" Bunun üzerine Ebû Bekr'in refakatinde
yanıma gelerek selam verdiler.
Sonra Ebû Bekr dedi ki: "Kardeşin Ömer sana selam verdiğini, onun selamını
almadığı nı söylüyor. Seni buna iten nedir?"
"Ben böyle birşey yapmadım!" deyince, hemen Ömer şöyle dedi:
"Vallahi yaptın! Ey Ümeyyeoğulları, za ten sizin âdetiniz hep
böyledir!"
Cevap verdim: "Vallahi ne geçtİğİnİ, ne de selam verdiğini
farkettim!"
Sözü Ebû Bekr alıp şöyle dedi: "Osman doğru söylüyor. Peki seni böyle
meşgul eden neydi?"
"Bu İşin kurtuluşunu soramadan Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
vefat etti."
Ebû Bekr, "Ben bunu O'na sormuştum" deyince hemen ayağa kalkıp şöyle
dedim:
"Babam, annem sana feda olsun! Elbette buna sen daha lâyıksın!"
Ebû Bekr dedi kİ: "Ben O'na: «Ey Allah Resulü, bu işin kurtuluşu nedir?»
diye sordu ğumda şöyle cevap verdi: «Amcama teklif ettiğim kelimeyi kim kabul
edip de bana aynı-smı söyleyerek tekrar ederse, bu kelime onun için bir
kurtuluş vesilesi olur»."
[Ahmed, Mu'cemu'l-Evsat'ta Taberânî ve Bez-zâr.]
25- Cerır radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim, Allah'a hiçbir şey ortak koşmadan ve haram kana bulaşmadan ölürse,
cennetin hangi kapısından isterse ondan (cennete)
alınır." [Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kehh:]
26-Rifâatu'l-Cühenî radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem ile yola koyulduk. Kedîd'e —ya da Kadîd de di— gelince, bazıları
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den evlerine dönmek için izin istemeye
başladılar. Onlara izin verdi. Sonra ayağa kalkıp Allah'a hamd ü senada
bulunduktan sonra şöyle buyurdu:
"Neden bazıları Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i takip eden
ağacın yansı olu yorlar da, diğer yarısına karşı kin besliyor lar?"
Oradakiler ağlamaya başladılar. Biri şöyle dedi: "Bundan sonra kim izin
isterse al çaktır!" Allah Resulü Allah'a hamd edip hayır la Övgüde
bulunduktan sonra şöyle buyurdu:
"Herhangi bir kul Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına benim de O'nun
Resulü oldu ğuma cân ü gönülden şehâdet eder de, sonra doğru yoldan ayrdmazsa,
Allah katında ona şahitlik yapacağım ve o, mutlaka cennete gi recektir."
Sonra şöyle buyurdu:
"Rabbim (Azze ve Celle) ümmetimden yet-mişbin kişiyi hesap ve azabsız
cennete koya cağını bana va'd etmiştir. Dilerim ki, sizler, baba, eş ve
soylarınızdan salih olanlar, cen net köşklerinde, iyice yerleşmeden onlar gir
mesinler (yani önce siz girip yerleşin, sonra onlar girsinler)." [Ahmed.]
27-İmrân b. Husayn radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem buyurdu:)
"Kim Allah'ın Rabbi, benim de peygam beri olduğumu yakînen imân ederek
bilirse (eliyle tenini göstererek) Allah onu ateşe ha ram kılar." [Bezzâr
ve Taberânî, el-Mu'cemu't-Ke-hîr'inde zayıf bir isnâdla rivayet etmiştir.]
28-İyâd el-Ensârî radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem buyurdu:)
"Lâ ilahe ilallah, Allah katında çok de ğerli bir kelimedir. Allah
katındaki yeri çok büyüktür. Kim tam bir ihlâs ve sadâkat içinde onu söylerse,
Allah onu cennete koyar. Kim de onu inanmayarak söylerse, kanı korunur, ma lı
da korunur Ama yarın Allah'a kavuştuğun da hesabı görülür." [Bezzâr.]
29-Muâz radiyallahu anh'dan:
Bir yolculukta Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdik. Bir gün
yü rürken O'nun yakınında bulundum. Dedim ki:
"Ey Allah Resulü! Beni cennete sokup ateşten uzaklaştıracak bir amel
bildirir misin?" Şöyle bu yurdu:
"Çok zor bir şey sordun. Ama o, Allah'ın ken dilerine kolaylaştırdığı
kimselere kolaydır: Al lah'a ibadet edersin, O'na hiçbir şeyi ortak koş mazsın,
namazı dosdoğru kılarsın, zekâtı verirsin. Ramazan orucunu tutarsın, (imkanın
varsa) hac ca gidersin." Sonra şöyle devam etti:
"Sana hayır kapılarını göstereyim mi?"
"Evet ey Allah Resulü!" deyince; şöyle bu yurdu:
"Oruç kalkandır. Sadaka suyun ate§i sön dürmesi gibi hatâ ve günahları
söndürür. Kişi nin gece namazı, sâlihlerin şiarıdır." Sonra Ce-nâb-ı
Hakk'ın şu kavl-i celîIİni okudu: "Vücut larını yataklardan uzak tutup
korkarak ve uma rak Rablerine yalvaranlar." (Secde 16) De vamla şöyle
buyurdu: "Sana i§in temel, direk ve doruğunu bildireyim mi?"
"Evet ey Allah Resulü!" dedim. Şöyle buyur du:
"işin temeli islâm, direği namaz, doruk nokta sı ise cihaddır." Sonra
dedİ kİ: "Sana hepsinin başım bildireyim mi?"
"Evet ey Allah Resulü!" dedim. Mübarek dili ni göstererek; "Bunu
tut!" buyurdu.
"Ey Allah'ın Elçisi! Konuştuklarımızdan so rumlu tutulacak mıyız?"
diye sorunca, şöyle bu yurdu:
"Annen seni yelim bıraksın' İnsanların yüzleri veya boğazlan üstünde
cehenneme sürüklenmeleri, dillerinin ettiklerinden değil midİr?"
[Tırmizî,]
30-Ebû Eyyûb radiyallahu anh'dan:
Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e gelip şöyle dedi: "Bana;
beni cennete soka cak, cehennemden uzaklaştıracak bir amel bildir."
Cemaat: "Bunun neyi var, ne oluyor?" dedi. Pey gamber sallallahu
aleyhi ve seltem şöyle buyurdu: "Bir İhtiyacı olmalı." (Sonra soruyu
sorana): "Al lah'a ibadet edersin, O'na hiçbir şeyi ortak koş mazsın,
namaz kılarsın, zekât verirsin" buyurdu. [Buhârî, Müslim ve Nesâî,]
31-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem bu yurdu:)
"Allah, şüphesiz kıyamet gününde ümmetim den bir adamı ortaya çıkartacak,
sonra herkesin gözü önünde herbiri gözün görebildiği kadar bü yük olan tam
doksandokuz sicil (dosya) açılacak ve sonra şöyle buyuracak: «Bunlardan bir
şeyi inkâr edebilir misin? Yazıcı ve koruyucu meleklerim sa na haksızlık
etliler mi?» «Hayır ya Rabbi!» diye cek. «Bir özrün var mı?» diye soracak. O
da: «Ha yır ya Rabbi!» diyecek. Allah «Evet, katımızda se nin sevabın vardır
Bugün sana hiçbir haksızlık ya pılmayacaktır» buyuracak ve ona içinde «Eşhedü
en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh» yazdı bir
kağıt çıkartılacak ve «Haydi tartıya hazırlan!» diyecek. «Ya Rabbi bu
^t/ır/ar sicillerin (dosyalann) yanında bu kağıt neye yarar ki?» der demez,
kendisine şöyle denilecek: «Bugün haksızlığa uğratılmayacaksın.» Terazinin bir
kefesine dosyalar, diğer kefesine de şehâdet ke limesini içeren kağıt
konacaktır. Kağıt, dosyalara ağır basacaktır. Çünkü Allah'ın ismini hiçbir şey
tartamaz." [Tırmizî.]
İMAN VE İSLAM'IN TARİFİ
32- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem bu yurdu:) "islâm, beş esas üzerine kurulmuştur: Al lah'ın
birliğine inanmak, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak, hacca
git mek."
Bunun üzerine bir adam (İbn Ömer'e) dedi ki: "Rivayetin sıralaması, hacca
gitmek ve Ramazan orucunu tutmak şeklinde değil midir?" deyince İbn Ömer:
"Hayır; Ramazan'm tutulması ve hac ca gidilmesi şeklindedir. Ben bunu
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den böyle işittim." [Müslim]
33- Diğer bir rivayette: "Allah'a ibadet edip O'ndan başkasını
inkâr etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Beyt(~i §erif)'i ziyaret etmek.
Ramazan orucunu tutmak" ut. [Müslim]
34- Diğer bir rivayette: "Be§ esas üzerine (kurulmuştur): Allah'tan
başka hiçbir ilâh ol madığına, Muhammed'in O'nun kulu ve Re sulü olduğuna
şehâdet getirmek, namaz kıl mak, zekât vermek, Beyt(-i şerif)'i ziyaret et mek
ve Ramazan orucunu tutmak." (Müslim, Timıizî]
35-Diğer bir rivayette: Bir adam ona (İbn Ömer'e) dedi ki: "Savaşa
çıkmayacak mı yız?" Cevap verdi: "Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duy dum: "İslâm beş esas üzerine
kurulmuştur..." İlgili hadisi zikretti.
[Müslim. Ona, üçüncü rivayette (No. 34) Timıizî, dör düncüsünde (No.35) i.se
Butıâri ile Nesâî muvafakat etti.]
36-Yahya b. Ya'mer radiyallahu anh'dan: Kader hakkında ilk konuşan,
Basra'da Ma'bed el-Cuhenî'dir.
Bunun üzerine ben ve Humeyd b. Abdirrah-man hac veya umre yapmak üzere yola
koyulduk. 'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in asha bından birine
rastlarsak kader hakkında konuşan-lann durumunu sorarız" dedik. Allah bize
Abdul lah b. Ömer'i camiye girerken gösterdi. Arkada şımla birimiz sağına,
öbürümüz soluna girdik. Ar kadaşımın sözü bana havale edeceğini anladım.
Hemen dedim kİ: "Ey Ebû Abdurrahman! Bi zim oralarda birtakım insanlar
türedi; Kur'an oku yorlar, ilmî çahşmalar yapıyorlar. Kaderin olma-dığmı,
işlerin zorla (=cebr) olduğunu iddia edi yorlar." Şu cevabı verdi:
"Onlara rastlarsan, şunu söyle: Ben onlardan uzağım, onlar da benden
uzaktır. Abdullah b. Ömer'in yemin etliği (Allah) hakkı için, eğer on lardan
birinin Uhud kadar altını olup da infak et se, kadere iman etmedikçe Allah onu
kabul et mez." Sonra konuşmaya devam etü: Babam Ömer b. el-Hattâb bana
anlattı:
Bir gün Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in yanında otururken,
bembeyaz elbiseli, sim siyah saçlı, üzerinde yolculuk eseri görülmeyen,
içimizden hiç kimsenin tanımadığı bİr adam çıka-geldi. Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'in yanında, dizini dizlerine dayayarak oturup avuçla rını
dizinin üzerine koydu ve sordu: "Ey Muham medi Bana İslâm hakkında bilgi
ver!" Şöyle bu yurdu:
"İslâm, Allah'tan ba^ka hiçbir ilâh bulunma dığına, Muhammed'in O'nun
elçisi olduğuna §e-hâdet etmen, namaz kılman, zekat vermen, Rama zan orucunu
tutman, gücün yettiği takdirde Beyt'i (şerifi) tavaf etmendir."
"Doğru söyledin!" dedi. Hayret ettik; adam hem soruyor, hem de tasdik
ediyordu. Yine sordu: "İmânın ne olduğunu bana bildir!" Şöyle
buyurdu:
"imân; Allah'a, meleklerine, kitablarına, pey gamberlerine, âhiret gününe
İnanman, kadere iyi-siyle kötüsüyle iman etmendir."
"Doğru söyledin" dedi ve sordu:
"Bana ihsanın ne olduğunu bildirir misin?" Cevap verdi:
"İhsan; Allah'a sanki O'nu gürüyormuşsun gibi ibadet etmendir Zira sen
O'nu görmesen de O seni muhakkak görür."
"Bana kıyametin ne zaman kopacağını bildirir misin?" diye sorunca,
şöyle buyurdu:
"Sorulan kişi, (bu hususta) sorandan daha bilgili değildir ki!"
"Öyleyse alâmetlerinden bana haber ver!" de yince, şöyle buyurdu;
"Cariyenin kendi efendisini doğurması, yalı nayak ve çıplak koyun
çobanlarının bina yapmak ta yarıştıklarını görmendir." Sonra (adam) çekip
gitti. Biraz belcledim; sonra buyurdu ki:
"Ey Ömer, o soru soran zât kimdir, bilir misin?"
"Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedim; şöyle buyurdu:
"ö Cibril'dir; dininizi Öğretmek için size gelmiştir." [Müslim. Ebû
Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce.]
37-Ebû Davud'un rivayeti:
"Namaz kılmak, zekât vermek, Beyt'i (şerifi) ziyaret etmek. Ramazan
orucunu tutmak ve cena betten dolayı yıkanmaktır."
38-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem bir gün İnsanların yanına çıktı. Bir
adam O'na gehp şöyle dedi:
"Ey Allah Resulü! İmân nedir?" Cevap verdi:
"İmân; Allah'a, meleklerine, Kitab'ına, O'na kavuşmaya, peygamberlerine
inanman, ayrıca öldükten sonra tekrar dirilmeye iman et mendir "
Yine sordu:
"İslâm nedir?" Cevap verdi:
"İslâm; Allah'a İbadet edip O'na hiçbir ^e-yi ortak koşmaman, farz namazım
kılman, farz zekatı vermen ve Ramazan orucunu tutman-dır."
Adanı dedi ki:
"Peki ihsan nedİr?" Cevap verdi:
"İhsan, Allah'a sanki O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir Çünkü sen
O'nu görmesen de O, şüphesiz seni görüyordur."
"Peki, kıyamet ne zamandır?" diye sorunca, şöyle buyurdu:
"Onun hakkında sorulan, sorandan daha bilgili değildir. Ama sana onun
alâmetlerim an latayım: Câriye efendisini doğurduğunda bu, onun alâmetindendİK
Çıplak, yalın ayak o kimi ler insanların başına geçtiklerinde, bu da onun
alâmetlerindendir Hayvan çobanlan büyük bü yük binalar yaptıklarında anla ki,
bu da onun alâmetlerindendir. Beş şey vardır ki onları Al lah'tan başkası
bilemez." Sonra şu âyeti okudu: "Kıyamet saatini bilmek ancak Allah'a
mah sustur. Yağmuru O indirir, rahimlerde olanı O bilir. Kimse yarın ne
kazanacağım ve nerede öleceğini bilemez. Allah şüphesiz bilendir ve her şeyden
haberdardır." (Lokman, âyet 34)
Dedi ki: Sonra adam geri gitti. Bunun üzerine Allah Resulü sallailahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: "Onu bana getirin!" Hemen ardına düşüp onu
getirmeye teşebbüs ettiler, fakat adamın izine rastlamadılar. Bunun üzerine
Re-sûlullah sallailahu aleyhi ve sellem şöyle bu yurdu:
"O Cibril aleyhisselam'dı; insanlara dinleri ni öğretmek İçin
gelmişti."
39-Bir rivayette: "Bana sorun!" buyurdu. O'na sormaktan
çekinip korktular. Derken, bir adam gelip dizinin dibinde oturdu ve şöyle dedi:
"İslâm nedir?"; hadisin benzerini zikretti. Her so runun ardından:
"Doğru söyledin!" dedi. İhsanda ise; "Allah'tan, O'nu
görüyormuşsun gibi kork-mandır" diye geçer. Bu rivayette ayrıca şu geç
mektedir: "Yalın ayak ve çıplak, sağır ve dilsizle rin yeryüzünün kralları
olduklarını gördüğün za man..." Yine bu rivayette: "İşte bu
Cibril'dir; sormadığınız için öğrenmenizi istedi.." diye ge çer. [Buhârî
ve Müslim. Ebû Dâvud ve Nesâî'nin de benzer rivayetleri vardır.]
40-Ahmed ve Bezzâr'm da İbn Abbâs radi-yallatıu anh'dan şöyle bİr
rivayetleri bulun maktadır: "İman; cennete, cehenneme, hesa ba, mizana ve
iyisiyle kötüsüyle kadere iman etmendir."
41-Ahmed'in başka kanallardan gelen riva yeti ise şöyledir: "Bu
Cibril'dir; insanlara din lerini öğretmek için geldi. Muhammed' in canı elinde
olana yemin ederim ki, bu seferki dı§m-da, kendisini tanımadan bana hiç
gelmemiştir."
42-Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'İnde, İbn Ömer radiyailahu anh'dan:
"O (Cibril), bu defa bana daha öncekiler den farklı bir kılıkta geldi."
43- İbn Abbâs radiyailahu anh'dan:
(Hammâd b. Zeyd der ki: "Bunu (İbn Ab-bâs'ın) Peygamber'e nisbet etmiş
olduğunu bili yorum.")
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"İslâm'ın kulpu ve temelleri üçtür; İslâm, o üç temel üzerine kurulmuştur;
kim o üçünden bi-
rint terk ederse, onu inkâr etmiş olur kİ bu durum da kam helal olur: Allah'tan
başka hiçbir ilâh ol madığına şehâdet getirmek, farz namaz ve Rama zan
orucu."
Daha sonra İbn Abbâs radiyailahu anh dedi ki: "Kişiyi zengin görürsün,
zekât vermez; bununla devamh kâfir olur ama bu sebeple kanı helal ol maz. Onu
yine çok mala sahip olarak görürsün de hacca gitmez. Bununla devamh kâfİr olur
ama ka nı yine helal olmaz."
[Taberânî el-Mu'cemu'l-Kebîr'inde. Ebû Ya'lâ'nin du benzer lafızla bir rivayeli
bulunmaktadır.]
44-Enes radiyailahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Rab-binden naklen şöyle buyurdu:
"Dört haslet vardır ki, onlardan biri Benim, biri senin; biri Benimle
senin aranda; diğeri ise seninle kullarım arasındadır. Benim için olan. Ba na
ibadet edip Bana hiçbir şey ortak koşmaman-dır. Senin için olan, yaptığın
herhangi bir İyiliği ne Benim ödülle kargılık vermemdir Benimle se nin aranda
olana gelince; dua senden, kabul et mesi Bendendir. Seninle kullarım arasında
olan ise, kendi nefsin için istediğini onlar için de iste-mendir." [Ebû
Ya'lâ ve Bezzâr zayıf bir isnâdla.]
45-Enes radiyailahu anh'dan;
Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile mescidde bulunuyorken bir adam
devesi üstün de gelip devesini mescidin yanına çökertti. Onu bir yere
bağladıktan sonra "Muhammed hangi niz?" diye sordu.
"Şu yaslanmış oturan beyaz adam" dedik.
"Abdulmuttalib'in oğlu!" dedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem de "Seni dinliyorum" deyince, adam şöyle dedi:
"Sana ağır ve zor bir soru soracağım, sakın alınma!"
"istediğini sor!"
"Senin ve senden öncekilerin Rabbi hakkı için sana soruyorum; Allah mı
seni tüm insanlara gön derdi?"
"Evet."
"Söyle Alah aşkına, Allah mı sana beş vakit namazı emretti?"
"Evet."
"Söyle Allah aşkma, Allah mı sana sadakayı (zekâtı) zenginlerimizden alıp
fakirlerimize dağıt manı emretti?"
"Evet."
"Getirdiğin Kİtab'a iman ettim. Ben ülkemde geride bıraktığım kavmimin
elçisiyim. Ben Sa'd b. Bekroğullannın kardeşi Dimâm b. Sa'le-be'yim!"
dedi. tBuhârî.]
46-Müslim'in rivayeti:
Enes anlatıyor: Kur'ân'da Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'e bİr şey
sormaktan ahkonmuş-tuk. Bu nedenle -yasaktan habersiz- çöl halkından akıllı bir
adamın gelip Allah Resulü sallallahu aley hi ve sellem'e soru sormasından
hoşlanırdık. Niha yet çöl halkından bir adam gelip şöyle dedi: "Ey
Muhammedi Senin elçin gelip Allah'ın senİ pey gamber olarak gönderdiğini iddia
etti.."
"Doğru söylemiş" buyurdu.
"Göğü kim yarattı?"
"Allah!"
"Yeri kim yarattı?"
••Allah!"
"Bu dağlan diken ve içine yerleştirdiğini yer leştiren kimdir?"
"Allah!"
"Göğü ve yeri yaratan, dağları yerleştirenin hakkı için Allah mı seni
peygamber olarak gön derdi?"
"Evet."
"Elçin bize gündüz ve gece beş vakit namaz kumamızı söyledi, doğru
mu?"
''Evet, doğru söylemiş."
"Seni gönderenin hakkı için Allah mı bunu sa na emretti?"
"Evet" dedi. Zekât, Ramazan orucu ve hac hakkında da aynısını sordu
ve cevabını aldıktan sonra arkasını dönüp şöyle diyerek gitti: "Seni hak
ile gönderene yemin ederim ki, bunlardan ne fazla bir şey yaparım, ne de
eksik.." Bunun üzeri ne Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Bu adum. eğer doğru söylediyse mutlaka cennete girer."
47- Tirmizî, Ebû Dâvud ve Nesâî'nin de ben zeri rivayetleri vardır.
48-Ahmed ve Taberânî el-Mu'cemu'l-Ke-öfr'inde şunu ilave etmiştir;
Dimâm, (gür) saçlı, iki zülüfü bulunan bir adamdı. Bütün sorularında
"Senİn ilâhın, senden öncekilerin ilâhı, senden sonra geleceklerin ilâhı
olan Allah aşkına!" şeklinde ifâde kullandıktan sonra şöyle devam etti:
"Kendisine ibadet etmemizi ve kendisine hiç bir ortak koşmamamızı bize
emretmeni sana Allah
mı emretti? Bugüne dek atalarımızın taptıklan bu putları terk edip bırakmamızı
sana O mu emretti?"
"Evet"
"Ben de ne bir fazla, ne de bir eksik (olmamak üzere) bu farzlan edâ
edeceğim, yasakladığın şey lerden de uzak duracağım!" dedi ve oradan ayrıl
dı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de o ayrılırken şöyle buyurdu:
"Bu iki zülüflü adam doğru söylediyse mutla ka cennete girer."
Adam çıkıp doğruca kavmine gitti. Tüm halkı yanına toplandı. Onlara hitaben ilk
söylediği şu oldu; "Lât ve Uzzâ ne kadar kötüdür!" Dediler ki:
"Yavaş ol ey Dimâm! Alaca ve cüzzam hastalığın dan kork, delirmekten kork
(bu putlar sana bu has talıkları verebilirler)!" "Yazık sizlere! Vallahi
bunlar ne zarar verebilirler, ne de fayda! Şüphesiz Allah bir peygamber
gönderdi, bir de kitap indir di. Bunlar sayesinde sizi bulunduğunuz bu uğur suz
halden kurtaracağım. Şüphesiz ben şehâdet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir
ilâh yoktur. O birdir, ortağı da yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki Muhammed
O'nun kulu ve Resulüdür. Size O'nun emirlerini ve yasaklarını getirdim"
dedi.
Vallahi o gün sona ermeden müslüman olmadık ne bir adam kaldı ve ne de bir
kadm. İbn Abbâs ra-diyallahu anh diyor ki: "Bir kavmin temsilcisi ola rak
Dimâm'dan daha üstün bir temsilci ne gördük, ne de duyduk!"
49-Talha radiyallahu anh'dan : Necid ahalisinden saçı başı darmadağın
olmuş bir adam, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'e geldi. Sesinin
uğultusu duyuluyor fakat ne dediği anlaşılmıyordu. Nihayet Allah Resulü sal
lallahu aleyhi ve sellem'e yaklaştı ve hemen İs lâm'ı sordu. Bunun üzerine
Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Günde be§ vakit
namaz.." Adam sordu:
"Bunlardan başka bir şey yapmam gerekir mi?" "Hayır, ancak nafile
olarak (fazladan) kıla bilirsin" buyurdu. Sonra Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ramazanda oruç tutmak" "Bunun
dışında oruç farz mıdır?" "Hayır, ancak nafile olarak (fazladan)
tutabi lirsin" buyurdu. Sonra ona zekâtı da anlattı. Adam yine;
"Bunun dışında bir şey vermem ge-
rekir mi?" deyince: "Hayır, nafile olarak (fazla dan)
verebilirsin!" buyurdu. Sonra adam arkasını dönüp şöyle diyerek gitti:
"Bunlardan ne bir faz la, ne de bir eksik bir şey yaparım!" Allah
Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem ardından şöyle bu yurdu: "Bu adam
sözünde samimi ve doğru ise kuriulu§a ermiş olur." Yada:
"Doğrusöylediy.se cennete girer" buyurdu. [Tirmizî'nin dışında, Alit
ha dis imamı.]
50-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Bir kadın ona (İbn Abbâs'a) küpte bekletilmiş nebîz (şıra) hakkında sordu.
Şöyle cevapladı:
Abdu'1-Kays temsilcileri Peygamber sallalla hu aleyhi ve sellem'e geldiler.
Peygamber sallal lahu aleyhi ve sellem şöyle sordu:
"Siz kimin heyetisiniz?" veya "Siz hangi ka vimsiniz?"
"Rebîa" dediler.
"Ey heyet veya (ey kavim) merhaba! Mahcup olmayacaksınız, pişman da
olmayacaksınız.'" bu yurdu. Onlar da şöyle dediler:
"Biz sana geliyoruz. Ancak yolumuzun üstünde Mudar kâfirleri var. O yüzden
sana ancak şehr-i haram (yasak ayda) gelebiliyoruz. Bize bir şey emret de hem
biz amel edelim, hem de geride bıraktıklarımıza bildirelim ve bu sayede cennete
girelim." Bunun üzerine onlara dört şeyi emretti, dört şeyi de yasakladı.
Onlara bir olan Allah'a iman etmelerim em retti ve sonra şöyle buyurdu:
"imân nedir biliyor musunuz?"
"Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediler.
"Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına, Mu-hammed'in de O'nun Resulü
olduğuna şehâdet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek. Ramazan orucunu tutmak
ve elde ettiğiniz ganimetlerin beş te birini vermenizdir" buyurdu.
Onlara dübbâ (kabak kabı), hantem (topraktan yapılan testi), müzeffet
(ziftlenmiş kap) ve nakîr (ağaçlan mamul) kaplan (yani bunlara hurma ve üzüm
şırası kurmayı) yasaklamıştır.
Şu'be der ki: "Gahba (nakîr yerine) mukay-yer'i, ağaç küpü yasakladığını
söylemiştir."
"Bunları iyi belleyin ve arkada bıraktıklarını za da bildirin!"
el-Eşecc'e, (Yani Abdu'1-Kays kabilesinden el-Eşec'e) hitaben şöyle buyurdu:
"Sende Allah ve Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in sevdiği iki güzel
haslet var: Hilm (yumuşaklık) ve teenni (acele etmemek)." [Buhârî ve
Müslim.)
Ebû Dâvud ve Nesâî'nin de benzer rivayetleri bulunmaktadır. Tirmizî'de ise
rivayetin sadece bir kısmı bulunmaktadır.
51-Ali radİyaiiahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu
yurdu.)
"Kul. şu dört şeye iman etmedikçe iman etmiş sayılmaz: Allah'tan başka
hiçbir ilâh olmadığına, ben Muhammed'in Allah'ın hak ile gönderdiği peygamber
olduğuma şehâdet etmek. Ölüme inan mak, ölümden sonra dirilmeye inanmak ve
kadere iman etmek." [Tirmizî.]
52-eş-Şerîd b. Süveyd radiyallalıu anh'dan:
Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Annem bana mümin bir köle azat etmemi vasiyyet
etti. Yanım da Nubiyye'li, siyah bir cariye var, onu azat ede bilir
miyim?"
"Onu çağır!" dedi. Çağırdım; geldi ve ona sordu:
"Rabbin kimdir?" "Allah!" "Ben kimim?" "Sen
de Resulüsün!" deyince,
"Bu mümindir, haydi onu azat et!" buyurdu. [Ebû Dâvud ve Nesâî.]
53-Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Rab olarak Allah'ı, dîn olarak İslâm'ı ve peygamber olarak da Muhammed'i
kabul edip hoşnut olan, imanın lezzetini tatmıştır."
[Müslim ve Tİrmizî.]
54-Abdullah b. Muâviye el-Ğâdırî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu)
"Uç şey vardır ki bunları kim yaparsa ima nın lezzetini tatmış olur:
Allah'a, birliğini ka bul ederek ibadet etmek. Allah'tan başka hiçbir tanrının
olmadığını bilip kabul etmek. Her sene malının zekatmı gönül hoşluğuyla vermek,
(ze kat için davarının) yaşlı, uyuz. hasta ve çelim sizini vermemek. Mallannızm
ortalamasından (veriniz). Çünkü Allah sizden en iyisini istemi yor, kötüsünü
vermenizi de emretmiyor." [Ebû Dâvud.]
55-Behz b. Hakîm b. Muâviye b. Hayde, ba basından, o da dedesinden:
Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Sana gelme-
meye, dinini kabul etmemeye elimin parmaklan sayısınca yemin etmeden sana
gelmedim. Al lah'ın ve Resulünün bana öğrettikleri dışında hiçbir şeye aklı
ermiyen bir kişiydim. Allah rıza sı için sana soruyorum; Allah seni bİze ne ile
gönderdi?"
"İslâm ile" buyurdu.
"İslâm'm alâmetleri nedir?"
"Yüzümü sadece Allah'a yönelttim, demen, namaz kılman, zekât vermendir.
Şunu da iyi bil ki müslümanların tümü müslümana haramdır. Onlar birbirlerine
yardım eden birer kardeştir. Müşriklerden müslüman olan kişinin ameli el bette
kabul olur Müşrikleri bırakıp müslüman-lara gelenlerin amelleri de
makbuldür" buyur du. [Nesâî]
56-Süfyân b. Abdillah es-Sakafî radiyallahu anh'dan:
Dedim ki: "Ey Allah Resulü, bana İslâm hak kında Öyle bir söz söyle ki,
senden sonra onu hiç kimseye sormayayım!" Şöyle buyurdu:
"Allah'a iman eltim de, sonra doğruluktan ayrılma!" [Müslim.)
57-Enes radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:}
"Namazımızı kılan, kıblemize yönelen ve kestiklerimizi yiyen ki§i
müslümandır." [Nesâî.]
58-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: Bir adam sordu: "Ey Allah Resulü,
iman nedir?" Şöyle buyurdu:
"Yaptığın iyilikten haz duyar, imlediğin kö tülüğe üzülürsen sen
mü'minsin." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'Ğc]
59-Ebû's-Salt e!-Herevî radiyallahu anh' dan:
Bize Ah b. Musa er-Rıdâ nakletti, o da ba bası Ca'fer b. Muhammed'den, o da
babası Ali b. el-Hüseyin'den, o da babası Ali b. Ebî Tâlib radiyallahu
anhum'dan rivayet etti:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"İman kalb ile bilmek (tasdik), dİl ile söyle mek (ikrar), erkân
(organlarla) amel etmektir."
Ebû's-Salt der ki: "Bu isnâd (Ehl-İ beyt'ten oluşan râvi zinciri), bir
deliye okun-sa hemen iyileşir."
[îbn Mâce. EbuVSalt, bir Şiî mutaassıbı ve zayıf bir râvidir. Hatta rivayeUeri
münkerdir.}
İMANIN ÖZELLİK VE ALÂMETLERİ
60-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"İman yetmiş küsur şubedir."
61-Diğer bir rivayet: "Altmış şubedir Ha ya da imandan bir
şubedir."
62-Diğer bİr rivayet: "(Şubelerin ) en üs tünü Lâ ilahe illallah
(=Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur) sözü; en aşağısı ise eziyet ve ren şeyi
yoldan kaldırmaktır."
[Bu üç hadis Muvattâ hariç, altı ana hadis kitabında mevcuttun]
63-EneS radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Allah'ın Arş'in altında yemyeşil zeberced-
den bir levhası vardır ki içinde: 'Ben Allah'ım. Benden başka hiçbir ilâh
yoktur. Ben merhamet edenlerin en merhametlisiyim! Uçyüz on küsur ahlâk
yarattım. 'Lâ ilahe İllallah (-Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur)' sehâdetiyle
her kim onlardan birini yaparsa cennete girer' yazılı dır." [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Evsai'ta, ieyyin senedle]
64-Aişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Üç şey vardır kİ, onların üzerine yemin edebilirim. Allah İslâm'dan payı
olanla olma yanı bir tutmaz, islâm'ın payları ise üçtür: Namaz, oruç ve zekât.
Allah dünyada bir ada mı sevmişse kıyamette de sever, ondan başka sını sevmez.
Bir adam bir kavmi severse mut laka Allah onu onlarla (beraber) kılar.
Dördüncüsü ise, yemin etsem, günaha gir meyeceğimi umarım: Allah, dünyada
kusurlarım örttüğü kimsenin kıyamette de ayıp ve ku surlarını örter.
[Ahmed ve Ebû Ya'lâ.]
65-Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu;)
"Şu üç şeyi kendinde bulunduran imanın tadını alır:
Allah ve Resulünü, onlar dışında herşey-den fazla seven. Bir kulu, herhangi bir
mak satla değil, yalnız Allah İçin seven. Allah kişi yi küfürden kurtardıktan
sonra, tekrar küfre dönmeyi, ateşe alılmak kadar tiksindirici gö ren."
[Bühârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî.]
66-Ebû Hureyre'nin başka bir rivayetinde:
"Sevdiğini Allah için sevmek, nefret ettiğinden Allah için nefret
etmek" ibaresi yer almıştır.
67-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kimde şu Üç husus bulunursa imanın ta dını alır: Hak Üzerinde tartışmayı
terk etmek, sıkışık anlarında bile yalan söylememek, ba şına gelecek olanın hiç
şaşmadan mutlaka ba şına geleceğini, başına gelmeyecek şeyin de kesinlikle
başına gelmeyeceğini bilmek."
[Taberânî. Katâde, İbn Mesûd radiyailahu anh'dan bu hadisi duymamıştır.]
68-Ammâr b. Yâsir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem buyurdu:)
"Üç şey İmandandır: Darlıkta infâk et mek, selâmı yaymak, adaleti gözetmek."
[Bezzâr]
69-Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kendisinde §u üç şey bulunan ki§i, hem sevabı haketmiş, hem de imanım
ikmâl etmiş tir: Dünyada yaşadığı güzel bir ahlâk, kendi sini Allah'ın
yasaklarından uzaklaştıran ve-ra (Allah korkusu) ve câhilin cehaletinden
alıkoyan hilm." (Bu iki rivayet Bezzâr'a aittir.]
70-Enes radiyallahu anh'dan: (Allah ResGlü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Sizden biriniz, ben kendisine babasın dan, çocuğundan ve bütün insanlardan
daha sevimli olmadıkça hakkıyla iman etmiş ola maz." [Buhârî, Müslim ve
Nesâî.]
71-Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Sizden biri, kendisi için İstediği bir şeyİ kardeşi içİn istemedikçe
hakkıyla iman etmiş
sayılmaz." [Buhârî, Müslim. Tirmizî ve Nesâî.]
72-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Allah için seven, Allah için nefret eden, Allah için veren, Allah için
tutumlu olan, imâ nını kemâle ulaştırmıştır." [Ebû Dâvud.]
73-Abdurrahman b. Ebî Leylâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü
sallaliahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir kul, ben kendisine, kendisinden; ai lem, ailesinden; akrabam,
akrabasından; zâ tım, kendi zâtından daha sevimli olmadıkça tam iman etmiş
sayılamaz."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ve el-Mu'cemu'l-Evsal'mdâ zayıf bir seııcdJe
rivayet etti.]
74-Amr b. el-Cemûh radiyallahu anh' dan; (Allah Resulü sallaliahu aleyhi
ve sellem buyurdu:)
"Kul, sevdiğini Allah için sevmedikçe, yerdiğini Allah için yermedikçe,
açık bir ima nı hak etmiş olamaz. Allah için sevdiğinde, Allah için nefret
ettiğinde Allah tarafından sevgiyi hak eder (Allah buyurmuştur:) 'Kul larımdan
dostlarım ve sevgililerim; beni zik retmeleri suretiyle ve benim de onları
zikirle ri sebebiyle andığım kimselerdir."
[Alımed, zayıf bir isnâdla.]
75-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden selâmette olduğu
kişidir Mü'min ise kanları ve malları konusunda diğer insan ları güvende kılan
kişidir."
[Tirmizî ve Nesâî.]
76-Aynca onun (Nesâî'nin), Buhârî ve Ebû Davud'un İbn Amr b. el-Âs'tan
"Mü'min ise.." ibaresinin sonuna kadar, yerine şu riva yet ilâvesi
vardır: "Muhacir, Allah'ın kendisi ne yasakladığı şeylerden uzak
durandır."
77-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh'dan: Bir adam, Peygamber sallaliahu
aleyhi ve sellem'e sordu: "Hangi İslâm daha hayırlıdır?" Cevap
buyurdu: "Yemek yedirirsin, tanıdığına da tanımadığına da selam verirsin
(Bu, is lâm'ın en iyi tarafıdır)." [Buhârî, Müslim ve Nesâî.] Derim ki:
Bunu Ebû Dâvud, Kitâbu's-soh-be'nin selam bahsinde tahrîc etli. Bundan da
anlaşıldığına göre bu rivayet Dört hadîs ima mına aittir.
78-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Mescide gitmeyi âdet edinen birini gör düğünüzde onun mü'min olduğuna
şahitlik edin.' Çünkü Allah şöyle buyuruyor: "Allah'ın mescidlerini sadece
Allah'a inanan, namaz kılan, zekât veren ve ancak Allah'tan korkan kimseler
imâr eder." (Tevbe 18) [Tirmizî.]
79-Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Üç şey imanın aslındandır: "Lâ ilahe il lallah (=Allah'tan başka
hiçbir ilâh yoktur)" diyene ilişmemek, onu herhangi bir günah se bebiyle
tekfir etmemek ve onu herhangi bir ameli yüzünden islâm'dan çıkarmamak. —Ci-had
ise, Allah beni gönderdiği günden, bu ümmetin son nesli, Deccâl'le savaşacağı
gü ne kadar yürürlüktedir Onu ne zâlimin zulmü, ne de âdilin adaleti geçersiz
kılamaz.— Ve ka derlere iman etmek." [EbûDavud.]
80-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'e vesvese hakkında soruldu. Dediler ki; "Biri mizin kömür oluncaya
kadar yanması, yahut gökten yere düşmesi, vesveseyi dile getirmek ten,
kendisine daha sevimli geUrse." Bunun Üzerine: "İ^te hâlis iman
odur!" buyurdu. [Müslim.]
81-Onun (Müslim'in) ve Ebû Davud'un başka bir rivayetinde ise şöyle
geçmektedir; "Onun (şeytanın) hilesini vesveseye çeviren Allah'a hamd
olsun."
82-Ubeydullah b. Adiy b. el-Hiyâr radi yallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile otururken, bir adam gelip Allah
Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem'in kulağına bir şey fı sıldadı. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem açıklayana kadar gizU olarak ne söyledi
ğini bilemedik. Meğerse, münafıklardan birİ-ni öldürmek için izin istiyormuş.
Bunun üze rine şöyle buyurdu:
"O (münafık), Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına, Muhammed' in de
Allah Resulü olduğuna şehâdet etmiyor mu?"
"Evet; (ama kalbiyle tasdik etmediği için) onun şehâdeti yoktur!"
"Peki namaz kılmıyor mu?"
"Evet; (ama inanmadığı için) namazı da makbul değildir."
"ݧte onlar, Allah Teâlâ'nın beni öldürmek ten menettiği kişilerdir"
buyurdu. [Muvattâ.]
83-Târıku'l-Eşca'î radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim "Lâ ilahe illallah (=Allah'tan başka ilah yoktur)" deyip de
Allah'tan başka tapı-lanları İnkâr ederse, Allah onun hem malını, hem de kanını
haram kılar. Hesabı ise Allah'a aittir." [Müslim.]
84-Amr b. Abese radiyallahu anh'dan: Dedim ki:
"(Ey Allah Resulü!) bu davada seninle be raber kimler vardır?"
"Bîr hür, bir de köle.."
"İslâm nedir?"
"Güzel söz söylemek ve yemek yedirmek."
"İmân nedir?"
"Sabır ve hoşgörü."
"Hangi İslâm(î davranış) en üstündür?"
"Müslümanların, dilinden ve elinden selâ mette olduğu kişi.."
"Hangi iman üstündür?"
"Güzel ahlâk."
"Hangi namaz üstündür?"
"Kunutu uzun olan."
"Hangi hicret üstündür?"
"Rabbinin hoşlanmadıklarından uzak durman."
[Taberânî, el~Mu'cemu'l-Kebfr ve aynı lafızla Ah-med.]
85-Alkame radiyallahu anh'dan; Abdullah (bin Mes'ûd) der ki: "Sabır
ima nın yarısı, yakın ise imanın tümüdür."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
İMAN HÜKÜMLERİ, BİAT VE
DİĞER BAHİSLER
86-İbn Ömer radiyalİahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"insanlarla, Allah'tan başka ilâh olmadı ğına, Muhammed'in Allah'ın Resulü
olduğu na şehâdet getirinceye, namazı kılmcaya ve zekâtı verinceye kadar
savaşmakla emrolun-dum. Bunları yaptıkları zaman, hem kanları nı, hem de
mallarını benden korumuş olurlar; ancak İslâm'ın haklarından bir hak karşılığı
olursa müstesna! Hesapları Allah'a kalmış tır." [Buhârî ve MiisÜm.]
Ancak Müslim, rivayeti içinde "İslûmî haklardan bir hak karşılığı olursa
müstesna!" kısmmı zikretmemiştir.
87-Ubâde b. es-Sâmit radiyalİahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, zina etmemek, haksız yere adam
Öldürmemek —ki
Allah bunu yasaklamıştır— üzere bana biat edersiniz."
88-Diğer bİr rivayette: "Çocuklarınızı öl dürmemek, kendiliğinizden
uyduracağınız bir yalanla (kimseye) iftira etmemek, iyilikte ba na karşı
çıkmamak üzere bana biat edersiniz. Kim bu görevleri yerine getirirse mükâfatı
Al lah'a aittir. Kim de bu yasaklardan bir şey iş leyip de Allah onu meydana
çıkarmayıp örter se, işi Allah'a kalmıştır. İster bağışlar, isterse azap
eder." Bunun üzerine biz de O'na biat
ettik. [Buhârî ve Müslim.I
Tirmizî ve Nesâî'nin buna benzer rivayet leri vardır ki, lafızları şöyledir:
"Bunlardan bir şey işleyip de dünyada ce zasını görürse, bu ceza onun
günahlarına bir kejfâret ve arındırma olur. Kimİ(n) de (günahı nı) Allah
Örterse, işi Allah'a kalmıştır; dilerse azap eder, dilerse bağışlar."
89-Buhârî, Müslim ve Muvattâ'nın diğer rivayetleri:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e; güçlükte, kolaylıkta,
kıvançta ve tasada dinle yip itaal edeceğime dair biat edip söz verdim. Yine
bize karşı yaptığı tercihlerde, ehline karşı herhangi bir işte
tartışmayacağımıza, nerede olursak olalım hakkı söyleyeceğimize, Allah uğrunda
kmayıcının kınamasından korkmaya cağımıza dair biat edip söz verdik."
90-Diğer bİr rivayette; "Allah'tan bir burhan görüp kanaatımıza
göre, apaçık bir küfür hali dışında, işi ehline havale edip asla
tartışmayacağımıza dair de biat edip söz ver dik."
91-Avf b. Mâlik ei-Eşca'î radiyalİahu anh'dan:
Dokuz, sekiz ya da yedİ kişiden oluşan bir grup, Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sel-lem'in yanmdaydık. Bize şöyle buyurdu; "Allah Resulüne biat
etmeyecek misiniz?" Biz yeni bi at etmiştik, bu nedenle dedik ki: "Ey
Allah Re sulü! Biz sana biat ettik." Ellerimizi uzatıp: "Ey Allah
Resulü! Sana biat ettik, şimdi ne üzerine biat edeceğiz?" Şöyle buyurdu:
"Allah'a İbadet edip O'na hiçbir şey or tak koşmamaya, beş vakit namaz
kılmaya, dinleyip itaat etmeye.." Sonra gizlice bir söz söyleyerek buyurdu
ki: "Kimseden bir şey is temeyin!" Daha sonra bu biate katılmış
birini gördüm. Kamçısı elinden düştü; kimseden is temeksizin atından inip
kamçısını kendisi al dı. IMüslinı. Ebû Dâvud ve Nesâî.]
92-Umeyme bn. Rukayka radiyallahu anha'dan: Ensar'dan bir grup kadınla
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem'e İslâm üzere biat etmek için geldik
ve şöyle dedik; "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaya, hırsızlık yap
mamaya, zina etmemeye, çocuklarımızı öl-dürmemeye, önümüzden arkamızdan uydurup
iftirada bulunmamaya, hayırlı işlerde sana karşı çıkmamak üzere sana söz verip
biat et tik." Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: "Gücünüzün yettiği durumlarda." "Allah ve Resulü bize
bizden daha merha metlidir. Ey Allah Resulü, gel de sana biat edelim!"
deyince, şöyle buyurdu:
"Ben kadınlarla tokalaşmam; yüz kadına söylediğim söz, tek kadına
(söylediğim söz) gibidir"
[Muvattâ, Nesâî ve Tirmizî.]
93-el-Hirmâs b. Zİyâd radiyallahu anh'dan: Biatimi kabul etmesi için
elimi Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve seilem'e uzattım, ço cuk olduğum İçin
kabul etmedi. [Nesâî.i
94-Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn radi yallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem. Hasan, Hüseyin, Abdullah b.
Abbâs ve Abdul lah b. Ca'fer'in, çocuk olup henüz ergenlik çağına ermeden
biatlerini kabul etti. Bizden başka hiçbir küçük çocuğun biatini kabul etme
miştir." [Taberânî, el-Mu'cemu l-KebU:\
95-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Ona Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sel-lem'in kadınları nasıl imtihan ettiği soruldu. Şu cevabı verdi: "Bir kadın
müslüman olmak için O'na geldiğinde; kocasından nefret ettiği için, dünyalık
kazanmak için ve bir yerden bir yere gitmek amacıyla değil, sadece Allah ve
Resulünü sevdiği İçin çıkıp (geldiğine) dair yemin ettirirdi."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedle]
96-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: İnsanlar Hudeybiye'de Allah Resulü sal
lallahu aleyhi ve sellem ile beraber dağınık halde ağacın gölgesinde idiler.
Orada toplan mışlardı. Ömer (bana) dedi ki:
"Ey Abdullah! Git bak, insanlar orada ne yapıyorlar?" Gittim baktım
ki toplanmış, Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem'e biat ediyorlar. Ben
de biat ettim, hemen (babam) Ömer'e döndüm, durumu kendisine bildir dim, o da
gidip O'na biat etti. iBuhârî.]
97-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: O, Abdu'l-Melik b. Mervân'a bir mektup
yazdı ve kendisine biat etmek istediğini söy ledi. Müminlerin Emîri
Abdu'l-Melik b. Mer-vân da teklifini kabul edip Allah'ın kanunu ve Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in sünneti üzerine biatini kabul ettiğini ve ço cuklarının
biatim da kabul ettiğini bildirdi. IMâlİk ve aynı lafızla Buhârî.j
98-Amr b. cl-Ahvas radiyallahu anh'dan Veda baççında Allah Resulü
saliallahu aley hi ve sellem ile bulundum, Allah'a hamd ü se na etti, uyardı ve
öğüt verdi, sonra şöyle buyur du:
"Eu çok kutsal gün hangi gündür?"
"Hacc-İ ekber günüdür!" dediler. Bunun üze rine şöyle buyurdu:
"Kanlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız size tıpkı bu gününüz gibi
haramdır Bu beldeniz gibi, bu ayınız gibi haramdır
Dikkat edin! Suç imleyen kendi aleyhine suç i^-lemi§ olur Dikkat edin! Baba
çocuğuna kar^ı suç imlemesin, çocuk da babasına kar^ı suç işlemesin. Dikkat
edin! Müslüman müsiümamn kardeşidir Müslüman kardeşinin hiçbir şeyi
kendiliğinden helâl etmedikçe diğer müslümana helâl olmaz.
Dikkat edin! Câhiliyetteki tüm ribâ (faiz)lar kaldırılmıştır. Verdiğiniz ana
paralarınız sizindir, alabilirsiniz. Haksızlık yapmayın, haksızlığa da
uğramaym! Abbas' in rihâsına gelince hepsi (ana para dahil) kaldırılmıştır.
Dikkat edin! Câhiliyette varolan her türlü kan davası kaldırılmıştır
Câhiliyette varolan kan
davalarından ilk kaldırdığım kan (davası), Ab dil' l-Muttalib oğlu el-Hâris'in
kan davasıdır Bili yorsunuz o, Leysoğulları yanında sütninede idi dt Hüzeyl onu
öldürmüştü.
Dikkat edin! Kadınlara iyi davranın! Onlaı sizin yanınızda birer emanettir
Onlarda bundar başka bir hakkınız yoktur Ama açık bir kabaho. işlerlerse,
yataklarını ayırın! Aşırı olmaksızın i: bırakmayan bİr darbe ile onlara vurun!
Size itaaı ederlerse, onlar aleyhine (boşamak gibi) başka bir yol aramayın!
Dikkat edin! Kadınlarınız üzerinde haklarımı vardır: kadınlarınızın da sizin
üzerinizde haklan vardır
Sizin, kadınlarınızın üzerinde bulunan hakkı nıza gelince; yataklarınızı
hoşlanmadığınız kim selere çiğnetmemeleri ve evinize girmesinden hoş lanmadığınız
kimselere izin vermemeleridir
Onların sizin üzerinizdeki haklarına gelince; giyimlerinde ve yemeklerinde
onlara iyi davran-mamzdır."
99-Diger bîr rivayette: "Dikkat edin, bu beldenizde Şeytan
kendisine tapılmaktan umu dunu kesti. Ne var ki küçümsediğiniz bazı dav
ranışlarınızda, onun hoşnut olacağı yönler bu lunabilir."
[Tirmizî. Buhârî ve Müslim'in de İbn Ömer'den ben zeri rivayetleri
bulunmakladır.]
100-Ebû Bekre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü saliallahu aleyhi ve
sellem bu yurdu:)
"Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günde olduğu şekline dönmüştür;
yıl. oniki ay ola rak yaratılmıştır O aylardan dördü haram aylar dır Üçü
birbiri ardına gelmektedir: Zilkade, Zil hicce ve Muharrem. Biri Cemâzi ile
Şa'ban (ayla rı) arasında tek olarak gelen Receb ayıdır İçinde bulunduğumuz bu
ay hangi aydır?"
Dedik ki: "Allah ve Resulü en iyi bilendir." Sükûtu o kadar uzun
sürdü ki onu (ayı) kendi is minden başka bir isimle adlandıracağını sandık.
Sonra buyurdu ki:
"Zilhicce değil midir?"
"Evet" dedik.
"Peki. bu belde hangi beldedir?" diye sordu. "Allah ve Resulü
daha iyi bilir!" dedik.
O kadar sükût etti ki, onu başka bir isimle ad landıracağını sandık.
Sonra şöyle buyurdu: "Bu haram belde değil midir?"
"Evet" dedik. Sonra sordu:
"Bugün hangi gündür?"
"Allah ve O'nun Resulü daha iyi bilir" de dik. Sükût buyurdu; halta
onu başka bir isimle anacağını sandık. Şöyle buyurdu:
"Bugün kurban günü değil midir?"
"Evet" dedik. Şöyle buyurdu:
"l§le, kanlarınız, mallarınız, ırz ve namusla rınız size, hu beldeniz
gibi, bu ayınız gibi, bu gü nünüz gibi haramdır. Rabbinize kavuşacaksınız, size
amellerinizden soracak; sakın benden son ra birbirinin boynunu vuracak
kâfirlere dönüş meyin!
Dikkat edin! Burada bulunanlar, bulun mayanlara tebliğ elsin; umulur ki
kendilerine tebliğ edilenler, duyuranlardan daha kavrayı cı olur." Sonra
şöyle buyurdu: "Dikkat edin! Tebliğ ettim mi? Dikkat edin! Tebliğ ettim
mi?"
"Evet" dedik.
"Allahım sen şahit ol!" dedi.
[Buhârî; bir kısmını da Ebû Dâvud rivayet etti.]
Şu fazlalıkla Müslim de aynısını rivayet et miştir: "Sonra boynuzlu iki
koça yaklaştı ve on ları kurban etti. Sonra birkaç davar kurban etti, etlerini
aramızda taksim etti."
101-Rezîn rivayetin sonuna şunu ilave etti: "Üç şey vardır ki,
müslüman kalbi ona kin duymaz: Ameli Allah'a halis kılmak, idareciler le iyi
geçinmek, müslüman topluluklarından ay rılmamak. Çünkü duaları arkalarından
kendile rini kuşatıp korumaktadır."
102-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar, (is terseniz) şunu okuyun: 'Ey
Muhammedi Hak ka yönelerek kendini Allah' in insanlara yara tılışta verdiği
dine ver. Zira Allah'ın yaratı şında değişme yoktur, işte dosdoğru din bu dur.
Fakat İnsanların çoğu bilmezler' (Rûm, 88/30). Sonra onu ebeveyni (yahudi İse)
ya-hudİleştirir, (hıristiyan ise) hıristiyanlaştırır ya da mecûsi ise
mecûsileşlirir. Tıpkı hayva nın doğurduğu yavrusu gibi. Onda burnu ve ya kulağı
kesik görebilir misiniz?"
103-Başka bir rivayette: "Develerin do ğurdukları yavrular gibi.
Onlarda kulağı ke sik çıkar mı? Kulağını (sonra) kesersiniz."
Dediler ki: "Ey Allah Resulü! Çocukken (kü çük yaşta) ölen hakkında ne
dersiniz?"
"A'e yapacaklarım ve ne olacaklarını (akıbetlerini) ancak Allah
bilir."
[Buhârî ve Müslim. Nesâî hariç, diğerlerinin de benzeri rivayetleri vardır.]
104-Mâlik b. Ahmer radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sel-lem'in geldiğini duyunca derhal yanına gidip İslâm'ı kabul etti ve
O'ndan dtğer insanları İslâm'a davet edebilmesi için bir yazı yazma sını
istedi. Bunun üzerine Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem şu yazıyı
yazdırdı:
"Rahman ve Rahîm olan Allah' in adıyla. Bu, Allah Resulü Muhammed
sallallahu aleyhi ve sellem'den Mâlik b. Ahmer ve müs-lümanlardan ona uyanlara
yazılmış bir emân (güven) yazısıdır. Namaz kıldıkları, ze kât verdikleri,
müşriklerden uzak durup müslümanlara uydukları, ganimetin beşte birini
verdikleri, borçluların hissesini ve falan falan hisseyi verdikleri sürece
Allah'ın emânı ile, Allah Resulü Muhammed' İn emû-nı ile güvence içinde
olacaklar (kimse onla ra İlişemeyecektir)." [Taberânî,
el-Mu'cemü'l-Ev-sat.]
105-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Amelsiz iman kabul olunmaz. İmansız amel de kabul olunmaz."
Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr''mdQ leyyin bir isnâdla nakletmiştir.
106-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Zina eden, zina ederken, mümin olarak zina etmez: hırsızlık yapan,
hırsızlık yaparken mümin olarak hırsızlık yapmaz: şarap içen şarap içerken
mümin olarak §arap içmez." Ebû Hureyre radiyallahu anh buna şunu da ilave
ediyordu:
"Şerefli bîr kimse yağmalarken, mümin olarak yağmalamaz!" [Mâlik
hariç, Kütüb-i Sitte.]
107-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Ki§i zina ettiği zaman İman ondan çıkar ve üstünde bir gölgelik gibi
olur. Zinadan (levbe edip) tamamen vazgeçtiği zaman iman tekrar ona
döner." [Ebû Dâvud.]
108-Tİrmizî'nin rivayeti: "imân ondan çı karak başının üstünde
durur. Onu tamamen bıraktığı zaman, iman tekrar ona döner."
Muhammed el-Bâkır bunu şöyle yorum lar: "İmandan İslâm'a geçer."
109-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"İslâm garİb başladı: başladığı gibi tek rar garip olacaktır. Gariblere ne
mutlu!"
[Müslim.]
110-İbn Amr b. el-As radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden birinde iman, elbisenin eskimesi gibi eskir Allah'tan
kalblerinizdeki imanı yeni lemesini dileyin!" [Taberânî,
el-Mu'cemu't-Kebtn]
111-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem
buyurdu:)
"imânınızı yenileyin!" Denildi ki: "Ey Allah Resulü! İmânımızı
nasıl yenile yelim?" "Lâ ilahe İllallah'ı çok söyleyin!"
buyurdu. [Ahmed.]
112-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Allah (Azze ve Celle) rmklanmzı taksim ettiği gibi ahlakınızı da taksim
etmiştir. Allah, dünyayı sevdiğine de, sevmediğine de verir. Ama dini ancak
sevdiğine verir. Kime dini vermişse onu sevmiştir. Nefsim elinde olana yemin
ederim ki, kalbi ve dİli müslüman ol madıkça, bir kul müslüman olamaz. Komşusu
kötülüklerinden emin olmadıkça kişİ tam mümin olamaz." Dedim ki: "Ey
Allah Resu lü, kötülükleri nedir?" Şöyle buyurdu; '7^-kencesi ve zulmüdür.
Haramdan kazandığı parayı İnfak ettiğinde asla bereketi olmaz. Sa daka olarak
verirse kesinlikle kabul olunmaz. Dünyada bıraktığı taktirde onu ateşe daha da
yaklaştırır. Çünkü Allah kötüyü kötü İle sİl-mez. Kötüyü iyiyle siler. Zira
pislik pisliği temizlemez." [Ahmed.]
113-el-Hâris b. Mâlik radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e uğramıştı. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem sordu:
"Ey Harise! Nasıl sabahladın?"
"Gerçek bir mü'min olarak sabaha çık tım" deyince, şöyle buyurdu:
"Dediğine dikkat et! Zira her sözün bir hakikati vardır. Peki imanının
hakikati ne dir?" Cevap verdi:
"Nefsimi dünyadan arındırdım; gecemi uyanık geçirdim; gündüzün susuz
kaldım. San ki Rabbimin Arşmı görür gibiyim. Sanki cen net ehlinin cennette
birbirlerini ziyaret ettikle rini görür gibiyim. Sanki cehennem ehlinin ce
hennemde boğuştuklarını görüyorum."
"Ey Harise, (hakikati) bildin, hu durumu nu koru!"
Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'inde biraz zaaf bulunan bir senedle rivayet etti.
Bez-zâr'm da zayıf bir senedle Enes'ten bir rivaye ti vardır; şu ilave ile:
"Sen, Allah'ın kalbini aydınlattığı bir mü'min(sin!)."
114-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Dedim ki: "Ey Allah Resulü,
dinlerden hangisi Allah'a daha sevimlidir?"
"el-Hanefiyyetü's-semha (=fıtrata uygun, kolaylığı öngören tevhid [hanifj
dini)" buyur du.
[Ahmed, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ile el-Mu'cemu'l-Evsat'ta ve Bezzâr]
115-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh'dan: Bir adam dedi ki: "Ey
Allah Resulü! Ben Kur'ân okuyorum, ama kalbimin onu anladı ğım
hissetmiyorum." Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle bu yurdu: "Kalp, imanın yuvasıdır. İmân ise kişi ye Kur'ân dan önce
verilir." [Ahmed, zayıf bir isnâdla.]
116-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Kalpler dört (kısım)dır: Kandil gibi ışık saçan (tüm çirkin duygulardan)
arınmış kalp; üzerinde örtüsü bulunan kapalı kalp, zaafa uğramış kalp;
genişlemiş kalp. Arm-mış kalbe gelince o, mü'minin kalbidir. Za afa uğramış
kalp ise, münafık kalbidir. Zira Önce bilmiş, sonra inkar etmiştir. Genişlemiş
kalbe gelince; içinde hem iman ve hem de ni fak bulunan kalbdir. İçindeki iman,
güzel su yun beslediği bakla gibidir, içindeki nifak ise, irin ve kanın
beslediği yara gibidir. Han gisi daha güçlü beslerse mutlaka üstünlük
sağlar." [Ahmed, Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr'ınde leyyin bir isnâdla.]
117-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Mü'min kimse dışında, hiçbir şey kendi türünün yüz katı daha hayırlı
değildir." [Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta.]
118- el-Mu'cemu's-Sağîr'inde ise zayıf is-nâdla "Kendisi gibi hin
tanesinden" lafzıyla rivayet edilmiştir.
119-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Mü'min, buğdaya benzer; rüzgâr onu devamlı sağa sola sallar Devamh
sıkıntılarla karşılaşır (onlarla imtihan olur). Münafık İse pirince benzer.
Hasadı yapılıncaya kadar
dimdik durur." [Müslim ve Tirmizî,]
120-Nevvâs b. Sem'ân radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah dosdoğru yola şöyle örnek vermiş tir: Yolun iki yakasında kapıları
açık iki duvar
(düşünün). Kapılan perdelidir, perdeleri indi rilmiştir. Yolun başmda çağıran
biri vardır; üstünde de çağıran biri vardır. «Allah, Dâru's-Selâm'a (cennete)
çağırır, dilediğini doğru yola hidayet eder» diye nida ederler (Yolun) iki ya
nında olan kapılara gelince onlar, Allah'ın hu dutları (yasaklaradır: perdeler
açdmadıkça kimse Allah' in yasaklarına düşmez. (Birincinin) üstünde çağıran
kişi ise Rabbi için insanları doğru yola çağıran vaizdir." [Tirmizî.]
121-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Allah, dosdoğru yolu şuna benzetti.
O öy le bir yoldur ki, her iki tarafında açık kapıları bulunan iki sûru vardır.
Kapıların üstünde ise örtüler bulunmaktadır. Yolun başında, "Yolda iyi
durun, sağa sola kaymayın!" diye bağıran bir çağıncı vardır. Onun üstünde
de bir çağı-rıcı vardır. Kul, ne zaman o kapılardan birini açmaya kalkışırsa, o
çağıncı şöyle seslenir; "Ne yapıyorsun? Sakın açma! Açarsan oraya
girersin!" [Rezîn.j
Sonra yolu şöyle yorumladı: "Yol, İs lâm'dır. Açılmış olan kapılar,
Allah'ın yasakla rıdır. Sarkıtılmış perdeler ise Allah'ın hududu
(sınırları)dır. Yolun başındaki çağıncı, Kur'ân'dır. Üstündeki çağıncı ise, her
mü'mi nin kalbindeki Allah'ın vâizi(temiz fıtratı)dir."
122-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Biri ona "Doğru yol nedir?" diye sor muştu. Şu cevabı verdi;
"Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bizi o doğru yolun aşağısında bıraktı.
Onun bir tarafı cennette olup sağında bir küheylân, solunda da bir küheylân
vardı. Orada kendile rine uğrayanları çağırmakta olan birtakım kimseler de
vardır. Her kim o küheylânlara kendini kaptırırsa onu ateşe götürürler. Her kim
de onlara kapılmayıp doğru yoldan gider se, cennete varır."
İbn Mes'ûd sonra şu âyeti okudu: "Bu, dosdoğru olan yoluma uyun. Sizi
Allah yolun dan ayrı düşürecek yollara uymayın." (En'âm 20/153) [Rezîn.]
123-Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Allah, Yahya b. Zekeriyyayı İsrâiloğul-larına be§ kelime ile göndemişli.
Allah, isa'yı gönderdiğinde §Öyle buyurdu:
«Ey İsa! Zekeriyyâ oğlu Yahya'ya söyle, İsrâiloğullanna gönderildiği şeyleri ya
tebliğ etsin ya da sen tebliğ e(!» Bunun üzerine Yah ya doğruca İsrâiloğullanna
gidip şöyle dedi: «Allah size kendisine İbadet etmenizi ve O'na hiçbir şeyi
ortak koşmamanızı emrediyor. Bu şuna benzer: Bir adam birini azat etmiş bir
şekilde iyilikte bulunmuştur. O da yapılan iyi liklere karşı nankörlük edip, onu
bırakarak başkasını dost edinmiştir
Allah, size namaz kılmanızı emrediyor. Bu da şuna benzer: Düşman tarafından
esir edi len kişi, düşmanları tarafından öldürülmek is tenmiştir de "Beni
öldürmeyin, definelerim var, onları size vereyim" diyerek defineleri verip
kendisini kurtarmıştır.
Allah size zekât vermenizi emreder Bu da şuna benzer: Düşmanına karşı kendine
kal kan edinmiş bir adam, kalkanı sayesinde, sal dırı nereden gelirse gelsin
çekinmez.
Allah size Kitâb'ı okumanızı emrediyor. Bu da sağlam bîr kale içinde olan
kimseye benzer Şöyle ki düşmanları her yönden saldı rıp içeriye girmek
İsterler, ama kendilerini bundan alıkoyan bir engelle karşılaşırlar.» Bu,
Kur'an okuyan gibidir. Çünkü Kur'ân okuyan, en güzel ve en sağlam kale
içerisinde o/wr. "[Bezzar]
[Tirmizî'nin de el-Hâris el-Eş'arî'den ben zeri bir rivayeti vardır.
124-Ebû Musa radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem kalkıp bize beş kelime (söz) söyledi. Buyurdu ki:
"Allah uyumaz; zaten kendisine uyumak da yaraşmaz. Tartıyı indirir ve
kaldırır. O'na ge ce ameli, gündüz amelinden önce yükseltilir Gündüz ameli de
gece amelinden önce yüksel tilir. Perdesi nurdur (bir başka rivayette perde si
ateştir). Onu bir açacak olursa cemâlinin nuru yaratıklarından gördüklerini
yakıp kül eder." [Müslim.]
TAHRİC
==========================================
1-Sahih olan bu hadisin
asl-ı senedi: Umeyr b. Hânî an Cünâde
bin ebî Umeyye an Ubâde.
Bu hadisi Buhârî (IV, 139; enbiyâ
48) ve Müslim
(imân 46) tahrîc ettiler.
2-Bu lafız hem
Buhârî, hem de Müslim'de
el-Velîd bin Müslim'in,
onun da İbn Câbir'den, onun da Umeyr'den rivayetinde yer almıştır.
3-Yine Ubâde'ye
ait olan bu hadisi ondan es-Sunâbihî rivayet etmiştir. Asl-ı senedi şöyledir: Leys an
Muh. bin Aclân an Muh. b Yahyâ b. Hibbân an Abdillah b. Muhayriz
ani's-Sunâbihî.
Bu hadisi Müslim (imân no.
46) ve Tirmizî (no. 2638) tahrîc ettiler.
Bu hadisin bir kıssası vardır: Müslim'den meâlen
bu kıssayı buraya dercediyoruz:
es-Sunâbihî diyor ki:
Ubâde bin es-Sâmit'in yanına
girdim. Kendisi ölüm halinde idi.
(Bu halini görünce) ağladım.
Bunun üzerine:
"Dur bakalım, niçin ağlıyorsun? Vallahi benden şahitlik istense senin için
mutlaka şahitlik ederim. Bana şefaat hakkı verilse senin için mutlaka şefaatte
bulunurum. Gücüm yeterse, sana
mutlaka faydalı olurum" dedi. Sonra devamla şöyle dedi: "Vallahi Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem'den, içinde sizin için hayır bulunan hiçbir hadis
işitmemişimdir ki, onu sizlere rivayet etmiş olmayayım. Yalnız tek bir hadis müstesnâ! Onu da
sizlere bu gün,
son demimi yaşarken söyleyeceğim.
(Daha sonra Resûlullah'ın yukarda zikri geçen hadisini nakletti)
4-Bu hadisin aslı
senedi şöyledir:
İbnü'l-Hâd
an Muh. b. İbr. an Saîd b. es-Salt an Süheyl
bin el-Beydâ.
Bu hadis Müsned'inde (III, 451) iki ayrı tarikten Ahmed
bin Hanbel ve Mu'cemu'l-Kebîr'inde (Mecma' I, 16) Taberânî tahrîc ettiler.
Bu hadisin de bir kıssası vardır.
Meâli şöyledir:
Biz bir yolculuk sırasında Allah
Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberken ben, O'nun terkisinde idim.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bana hitaben sesini yükselterek üç kere, "Ey
Süheyl bin
el-Beydâ!" buyurdu. Bunların hepsine Süheyl cevab verdi. Halk, Allah Resûlü sallallahu
aleyhi ve sellem'in sesini duyunca, kendilerini kasdettiğini zannederek önündekiler
durdular, gerisindekiler ise hızlanarak O'nun etrafında toplandılar. Daha sonra
Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem yukarıda zikri geçen kavlini
buyurdu.
İbn ebî Hâtim, bu hadisin senedi
hakkında mürsel
hükmünü vermiştir. Bu
hadis, İbn Abbâs'ın rivayetiyle de tahrîc olunmuştur (Mecma' I, 16)
5. Bu hadisin senedi şöyledir:
Abdürrezzâk
an Ma'mer an Zeyd bin Eslem an Atâ' bin Yesâr an Ebî Saîd.
Tirmizî (no. 2598) rivayet etmiş
ve "hasen sahih" hükmünü vermiştir.
Bu hadis, aslında Buhârî (tevhid
36, 24) ve Müslim'in
(imân 147, 149, 185, 302) tahrîc ettikleri sahih ve meşhûr Ebû Saîd rivayetli
"şefaat" hadisinin bir parçasıdır.
6- Bu hadisin
asl-ı senedi: Zeyd bin el-Hubâb an Abdirrahman b. Şureyh an Ebî Hânî an Ebî Alî
et-Tüceybî
an Ebî Saîd.
Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2368) ve
Müstedrek'inde
(I, 518, II, 93) el-Hâkim tahrîc ettiler.
Bu hadisi Müslim ve Nesâî,
Ebû Abdirrahman el-Hubalî Abdullah b. Yezîd tarikiyle Ebû Saîd'den daha toplu
bir metinle tahrîc ettiler (Tahrîcu's-Sünen
II, 154).
7-Asl-ı senedi şöyledir: Mâlik an
Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an Ebî Saîd.
Bu hadisi asl-ı senedi kadarıyla
"muallak" olarak Buhârî (I, 15, imân 31) ve Nesâî (VIII, 105) tahrîc
ettiler. İbn Hacer, bu hadisi Buhârî'nin kitabının bir başka yerinde
"vasletmediğini" söylemiştir.
Semeveyh, Fevâid'inde bu hadisi Ebû Zerr rivayeti ile vasletmiştir (Feyd I,
281).
8-Sahih olan bu
hadisin isnâdı: Züheyr
b. Harb an Ömer b. Yûnus an İkrime b. Ammâr an Ebî Kesîr Yezîd b. Abdirrahman
b. Uzeyne an Ebî Hureyre.
Müslim (imân 52, s. 59) tahrîc etmiştir.
9. İsnâdı sahih olan bu hadisin ricâli: Hammâd b. Seleme an Ebî
İmrân el-Cûnî an Ebî Bekr b. ebî Mûsâ an ebîhî.
Bu hadisi Ahmed (IV, 402) ve
Mu'cemu'l-Kebîr'inde Taberânî rivayet etmişlerdir. el-Heysemî, ricâlinin
güvenilir ve tariklerinin de çok olduğunu söylemiştir.
10-İsnâdında yer
alan Muh. b. ebî Leylâ sebebiyle zayıf bir hadistir (Mecma' I, 77).
11-Hadisin râvîlerinden
birisi olan Abdullah b. Muh. b. Akîl sebebiyle isnâdında az bir zaaf sözkonusu
olabilir. Bu râvî, ezberinin kötülüğü sebebiyle cerhedilmiştir. Buhârî'ye göre
onun hadisi ile Ahmed, İshâk b. Râheveyh ve el-Humeydî gibi imamlar ihticâc
etmişlerdir (Mecma' îI, 11).
12-İsnâdında yer
alan el-Minhâl b. Halife el-İclî adlı bir râvî sebebiyle zayıf bir hadistir. Bu
râvîyi Yahyâ b. Maîn ve diğerleri zayıf addetmiş, Buhârî "hadisi
münkerdir" ve Nesâî, "hadiste güçlü değildir" demiştir (Mîzân
no. 8805; Mecma' I, 18).
13-Sahih olan bu
hadis birkaç tarikten olmak üzere Muâz'dan tahrîc olunmuştur:
a. Katâde an Enes an Muâz: Müslim
(imân 48), Buhârî (libâs 101, rikâk 37, istizân 30).
b. Ebû'l-Ahvas an Ebî İshak an
Amr b. Meymûn an Muâz: Buhârî (cihâd 46), Müslim (imân 49), Ebû Dâvud (no.
2559, sadece eşeğinin ismi bölümü) ve Tirmizî (no. 2643).
c. Ebû Husayn ani'l-Esved b.
Hilâl an Muâz: Buhârî (tevhîd 1) ve Müslim (imân 50)
d. Abdurrahman b. ebî Leylâ an
Muâz: İbn Mâce (no. 4296).
14-Metni burada
irâd olunan rivayetin asl-ı senedi: Cerîr an Abdilazîz b. Rufey' an Zeyd b.
Vehb an Ebî Zerr'dir. Bu lafız Buhârî'ye aittir (VIII, 176, rikâk 13). Aynı
tarikten olmak üzere bunu İmâm Ahmed (V, 166) ile Müslim de (zekât no. 33, s.
688) tahrîc ettiler.
Ayrıca bunu el-A'meş tarikiyle
Zeyd b. Vehb'den: Ahmed (V, 152), Buhârî (III, 82, istikrâd 3; VII, 137,
istîzân 30; VII, 177, rikâk 14), Müslim (zekât no. 32, s. 687) ve Tirmizî (no.
2644) tahrîc ettiler.
Ebû Dâvud ise (no. 5226), sadece
Ebû Zer'e hitâb bölümünü irâd etmiştir (Hammâd b. ebî Süleymân an Zeyd b. Vehb
tarikiyle).
15-Sözkonusu
ziyade Ebû'l-Esved tarikiyle Ebû Zer'den vârid olan bir başka hadis metni
içinde geçmektedir. Ancak bu hadis Tirmizî'de değil Buhârî (VII, 43, libâs 24)
ile Müslim'de (imân no. 154, s. 95) yer almıştır.
16-Sahih olan bu
hadisin asl-ı senedi: Ebû Muâviye ani'l-A'meş an Ebî Süfyân an Câbir
Müslim (imân 151) tarafından
rivayet olunmuştur.
17-Bu lafız
Buhârî'ye (salât 46, I, 109; teheccüd 36, II, 55) ait olup senedi şöyledir:
Leys an Ukayl ani'z-Zührî an Mahmûd b. er-Rebî' an İtbân b. Mâlik.
Bu hadisin diğer kaynakları, çoğunluğu
kısa metinlerle olmak üzere irâd edilmiştir: Buhârî (ilm 18, I, 27; ezân 153,
154, I, 204; ezân 50, I, 168), Müslim (mesâcid No. 263, s. 455) ve Nesâî
(imâmet 10, 46; sehv 73).
19-Bu hadisin
senedi şöyledir: Kuteybe an İsmaîl b. Ca'fer an Amr an Saîd b. ebî Saîd
el-Makburî an Ebî Hureyre.
Buhârî (rikâk 51, VII, 204)
tarafından rivayet edilmiştir.
20-Asl-ı senedi:
İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Ebî Yûnus an Ebî Hureyre.
Müslim (imân, no. 240, s. 134)
tarafından tahrîc olunmuştur.
21-Asl-ı senedi
şöyledir: Süleymân b. el-Muğîre an Sâbit an Abdirrahman b. ebî Leylâ an Suheyb.
Müslim (zühd, no. 64, s. 2295)
rivayet etmiştir.
22-Vehb b.
Münebbih'in bu sözü senedsiz olarak Sahîh-i Buhârî'nin cenâiz kitabının başında
(II, 69) yer almıştır.
Bu mânâyı ifade eden
"merfû" bir haberi Muâz b. Cebel, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve
sellem'den nakletmiştir: "Cennetin anahtarları, Lâ ilâhe illallah şeklinde
şehâdet getirmektir." Bu hadisi Şehr bin Havşeb, Muâz'dan rivayet
etmiştir. Ahmed ve Bezzâr'ın Müsned'lerinde yer almıştır. Şehr'in Muâz'dan
hadis dinlemediği dışında râvîlerinin güvenilir râvîlerden oluştuğunu
el-Heysemî söylemektedir (Feyd V, 536).
23-Bu hadisi
Nesâî, Amelu yevm ve'l-leyle'sinde (no. 1101) ve İbn Mâce (no. 3795) tahrîc
etmiştir. Asl-ı senedi şöyledir: Mutarrif ani'ş-Şa'bî an Yahyâ b. Talha b.
Ubeydillah an ümmihî Su'dâ el-Mürriyye an Talha.
24-Hadisin asl-ı
senedi söyledir: Şuayb ani'z-Zührî an Raculin mine'l-Ensâr min ehli'l-fıkh
ennehu semia Osmân b. Affân yuhaddisu...
Hadis metni Müsned-i Ahmed'de (I,
6) yer almıştır. Ebû Ya'lâ ile Bezzâr, Müsned'lerinde hadisi aynı uzunlukta,
Taberânî ise Mu'cemu'l-Evsat'ında sadece merfû kısmını irâd etmişlerdir.
Hadisin tek mahzurlu tarafı Zührî'nin kendisinden rivayet ettiği kişilerin
bizce mübhem oluşudur. Yoksa tüm ricâli güvenilir kişilerdir.
25-el-Heysemî'ye
göre isnâdının râvîleri güvenilir kişilerdir (Mecma' I, 19)
26-Asl-ı senedi
şöyledir: Hilâl b. ebî Meymûne an Atâ b. Yesâr an Rifâ'a b. İrâbeti'l-Cühenî.
Bu hadisi Ahmed (IV, 16, dört
ayrı tarikten) ve İbn Mâce (bir bölümünü, no. 4285) tahrîc etmiştir. İsnâdı
güvenilir râvilerden oluşmuştur (Mecma' I, 21).
27-Taberânî'nin
isnâdında yer alan Ömer b. Muh. b. Ömer b. Safvân, oldukça zayıf bir râvîdir.
Bezzâr'ın isnâdında ise haklarında cerh sâdır olmuş iki râvî mevcuttur: İmrân
el-Kasîr ve Abdullah b. ebî'l-Kalûs (Mecma' I, 19).
28-Şayet
râvîlerden tabiî olanı Abdurrahman b. Abdillah b. Mes'ûd "mevsûk"
birisi ise, tüm râvîleri güvenilir kişilerden oluşmuştur (Mecma' I, 26)
29-Asl-ı senedi
şöyledir: Ma'mer an Âsım b. ebî'n-Nücûd an Şakîk Ebî Vâil an Muâz.
Bu hadisi Tirmizî (no. 2616) ve
İbn Mâce (3973) tahrîc ettiler. Tirmizî, "hasen sahih" hükmünü vermiştir.
30-Asl-ı senedi:
(Amr) b. Osmân b. Abdillah b. Mevheb an Mûsâ b. Talha an Ebî Eyyûb.
Tahrîc edenler: Buhârî (zekât 1,
II, 108-9; edeb 10, VII, 72), Müslim (imân 12-14, s. 42-43) ve Nesâî (salât
10).
31-Bu hadisin
asl-ı senedi şöyledir: Âmir b. Yahyâ an Ebî Abdirrahman el-Hubelî an İbn Amr.
Tahrîc edenler: Ahmed (II, 213,
221), Tirmizî (no. 2639), İbn Mâce (no. 4300), İbn Hibbân (Zevâid No. 2524) ve
el-Hâkim (Müstedrek I, 6, 529).
Tirmizî, senedi hakkında
"hasen garîb", el-Hâkim ise "Sahîhayn şartınca sahih"
hükmünü vermiştir.
32-Bu lafız
Müslim'e aittir (Sahîh, imân no. 19, s. 45). Asl-ı senedi şöyledir: Ebû Mâlik
el-Eşca'î an Sa'd b. Ubeyde an İbn Ömer.
33-Bu rivayet
Müslim'de (imân 20, s. 45) Sa'd b. Târık an Sa'd b. Ubeyde tarikiyle yer
almıştır.
34-Bu lafız İbn
Ömer'den şu rivayet yoluyla gelmiştir: Âsım b. Muh. b. Zeyd b. Abdillah b. Ömer
an ebîhî (Muh. b. Zeyd) an İbn Ömer.
Müslim (imân no. 21, s. 45)
tahrîc etmiştir.
35-Bu lafzın asl-ı
senedi: Hanzale b. ebî Süfyân an İkrime b. Hâlid an İbn Ömer.
Tahrîc edenler: Buhârî (îmân 2),
Müslim (îmân no 5. 22), Tirmizî (no. 2609/1) ve Nesâî (îmân 13).
Ayrıca Tirmizî, aynı hadisi Habîb
b. ebî Sâbit kanalıyla İbn Ömer'den tahrîc etmiştir (no. 2609).
36-Sahih olan bu
hadisin asl-ı senedi: Abdullah b. Büreyde an Yahyâ b. Ya'mer an İbn Ömer an
Ömer b. el-Hattâb.
Tahrîc edenler: Müslim (îmân 1,
s. 36-8; lafız Müslim'indir), Ebû Dâvud (no. 4695-6), Tirmizî (no. 2610), Nesâî
(îmân 5) ve İbn Mâce (no. 63).
37-Ebû Dâvud
(Sünen, No. 4697) tarafından irâd olunan bu rivayet farklılığı Alkame b. Mersed
an Süleyman b. Büreyde an İbn Ya'mer tarikiyle gelmiştir.
38-Sahih olan bu
hadisin asl-ı senedi: Ebû Hayyân et-Teymî an Ebî Zür'a an Ebî Hureyre.
Tahrîc edenler: Ahmed (II, 342,
426), Buhârî (îmân 37, I, 18; tefsîr Lukmân 2, VI, 20), Müslim (îmân no. 5, s.
39) ve İbn Mâce (no. 64, 4044).
Hadisin lafzı Müslim'e aittir.
39-Bu rivayetin
asl-ı senedi şöyledir: Umâre bin el-Ka'kâ‘ an Ebî Zür'a an Ebî Hureyre.
Bu hadisi Müslim (îmân no. 7, s.
40) ve Kitâbu'l-îmân'da (no. 159) İbn Mende tahrîc ettiler.
40-İmâm Ahmed'in
Müsned'inde (I, 318-9; IV, 129) yer alan İbn Abbâs hadisinin senedi: Ebû'n-Nadr
an Abdilhamîd an Şehr b. Havşeb an İbn Abbâs. İsnâdında yer alan Şehr, zayıf
bir râvidir.
Bezzâr'ın sözkonusu rivayetinin
isnâdı şöyledir:
Sellâm Ebû'l-Münzir an Âsım an Ebî Zibyân an İbn Abbâs (Keşfu'l-estâr, no. 24).
41-Söz konusu
hadisin isnâdı şöyledir:
Ebû'l-Yemân an Şuayb an Abdillah b. ebî Huseyn an Şehr b. Havşeb an Âmir ev Ebî
Âmir ev Ebî Mâlik. (Müsned-i Ahmed IV, 129)
Buradaki lafız, oldukça uzun bir
metnin son parçasıdır.
42-Bu hadisin
râvileri, el-Heysemî'ye göre güvenilir kişilerdir (Mecma' I, 41).
43- Zehebi,
Kitâbu'l-Kebâir'inde "isnâdı sahihtir"; Suyûtî "isnâdı
hasendir"; el-Münzirî ise "hasendir" hükmünü vermişlerdir (Feyd
IV, 311; Mecma' I, 48; Tergîb I, 382).
44-Bu hadisin
asl-ı senedi: Sâlih b. Bişr el-Mürrî ani'l-Hasan an Enes. Lafzı Bezzâr'a
aittir.
Tahrîc edenler: Ebû Ya'lâ (Müsned
No. 2757), el-Bezzâr (Keşf No. 19), İbn Adî (el-Kâmil fî'd-duafâ 1380), İbn
Hibbân (el-Mecrûhîn I, 372) ve Ebû Nuaym (Hilye VI, 173).
Râvilerinden Sâlih, zayıftır.
45-Asl-ı senedi şu
şekildedir: Saîd b. ebî Saîd el-Makburî an Şerîk b. Abdillah b. ebî Nemir an
Enes.
Bu hadisi tahrîc edenler: eş-Şâfiî
(el-Ümm II, 61, 71), Ahmed (III, 168), Buhârî (îmân 6, I, 23), Ebû Dâvud (no.
486), Nesâî (IV, 122-3, savm 1) ve İbn Mâce (no. 1402).
46-47-Sahih olan
bu hadisin asl-ı senedi şöyledir: Süleymân b. el-Muğîre an Sâbit an Enes.
Tahrîc edenler: Ahmed (III, 143,
193), Dârimî (I, 164), Müslim (îmân 10, s. 41), Tirmizî (no. 619) ve Nesâî
(savm 1, IV, 121).
48-Uzun bir metnin
bir parçasıdır. Bu hadisin asl-ı senedi şöyledir: Muh. b. İshak an Muh. b.
el-Velîd b. Nuveyfa' an Küreyb an İbn Abbâs.
Bu hadisi Ahmed (I, 264-5), Ebû
Dâvud (kısa bir metinle No. 487) ve Mu'cemu'l-Kebîr'inde Taberânî tahrîc
etmiştir. el-Heysemî, hadis ricâlinin güvenilir râvilerden oluştuğunu
söylemiştir (Mecma' I, 289).
49-Sahih olan bu
hadisin asl-ı senedi şöyledir: Ebû Süheyl b. Mâlik b. ebî Âmir el-Asbehî an
ebîhî an Talha.
Bu hadisi tahrîc edenler: Buhârî
(îmân 34, I, 16-7; savm 1, II, 225; şehâdet 26, III, 161-2; hiyel 3/2, VIII,
60), Müslim (îmân no. 8, s. 40-1), Ebû Dâvud (no. 391-2) ve Nesâî (îmân 23;
savm 1; salât 4).
50-Sahih ve meşhur
olan bu hadisin asl-ı senedi: Ebû Cemre Nasr b. İmrân an İbn Abbâs.
Metni muhtelif bâblar ile ilgili
olduğu için hadis kitaplarının değişik bölümlerinde yer almıştır. Tahrîc
edenler: Buhârî (ilm 25, I, 30; îmân 40, I, 19; mevâkîtu's-salât 12, I, 133;
zekât 1/5, II, 109, humus 2/1, IV, 44; menâkıb 5/3, IV, 157; meğâzî 69/2, V,
116; edeb 98, IVV, 114), Müslim (îmân no. 23-25, s. 46-8), Ebû Dâvud (no. 3692,
4677), Tirmizî ( No. 1599, 2611) ve Nesâî (îmân 25, VIII, 120; eşribe 48/16,
VIII, 322-3).
51-Bu hadisi
Tirmizî, iki tarikten rivâyet etmiştir (no. 2145).
Asl-ı senedi şöyledir: Şu'be an
Mansûr an Rib'î b. Hirâş an Alî. Bilâhâre Tirmizî, Ebû Dâvud tarikinin Nadr'ın
tarikinden daha sahih olduğunu söylemiştir.
52-Asl-ı senedi
şöyledir: Hammâd b. Seleme an Muh. b. Amr an Ebî Seleme ani'ş-Şerîd b. Süveyd es-Sekafî.
Bunu Ebû Dâvud, daha sonra Hâlîd
b. Abdillah adlı bir râvînin bu hadisi "irsâl" ederek Şerîd'i
zikretmeden Ebû Seleme'nin mürseli olarak rivayet ettiğini söylemiştir.
53-Sahih olan bu
hadisin asl-ı senedi: Yezîd b. el-Hâd an Muh. b. İbr. an Âmir b. Sa'd
ani'l-Abbâs b. Abdilmuttalib.
Bu hadisi Müslim (îmân no. 56, s.
62) ve Tirmizî (no. 2623) tahrîc ettiler.
54-Bu hadisin
asl-ı senedi şöyledir: ez-Zebîdî an Yahyâ b. Câbir an Cübeyr b. Nüfeyr an
Abdillah b. Muâviye.
Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1582)
tahrîc etmiştir.
55-Bu hadisin
asl-ı senedi şöyledir: el-Mu'temir an Behz b. Hakîm an ebîhi an ceddihi Muâviye
b. Hayde.
Bu hadisi Ahmed (V, 5) ve Nesâî
(zekât 1, V, 4-5; zekât 73, V, 82-3) tahrîc ettiler.
Behz b. Hakîm, hakkında ihtilaf
olan birisidir. Yahyâ b. Maîn, İbnü'l-Medîni ve Nesâî, onu tevsîk etmişler, İbn
Hibban ise "hatâları
çoktu" demiştir. Bu nedenle bu tarikten gelen hadisler genellikle
"hasen" kabul edilirler.
56-Sahih olan bu
hadisin asl-ı senedi şöyledir: Hişâm b. Urve an ebîhî an Süfyân b. Abdillah.
Bunu Müslim (îmân no. 62, s. 65)
tahrîc etmiştir.
57-Bu hadisin
senedi şöyledir: Mansûr b. Sa'd ve Humeydu't-Tavîl (ayrı ayrı) an Meymûn b.
Siyâh an Enes.
Bu hadis sahihtir. Bunu Buhârî
(salât 28, I, 102) ve Nesâî (tahrîmu'd-dem 1, VII, 76; îmân 8, VIII, 105)
tahrîc ettiler.
58-Bu hadisin
asl-ı senedi şöyledir: Hişâm ed-Destevâî an Yahyâ b. ebî Kesîr an Zeyd b.
Sellâm an Memtûr an Ebî Umâme.
Bu hadisi İmâm Ahmed (Müsned V,
252, 256) dışında İbn Hibbân, el-Hâkim, Şuabu'l-îmân'da Beyhakî ve
el-Muhtâre'de Diyâü'l-Makdisi tahrîc ettiler. el-Hâkim'in "Sahîhayn'ın
şartınca sahihtir" hükmünü Zehebî de onaylamış; el-Irâkî Emâlî'sinde
"hadis sahihtir"; el-Heysemî ise "ricâli Sahîh ricâlidir"
demişlerdir. Buna yakın bir lafızla gelen Ebû Mûsâ hadisini ise Ahmed (IV, 398)
rivayet etmiştir. İsnâdının râvîleri güvenilir kişilerden oluşmuştur, ancak kopukluk
vardır (Feyd I, 374; Mecma' I, 86).
59-Bu hadisi İbn
Mâce, Sünen'inde (no. 65) tahrîc etmiştir.
Hadisin isnâdı oldukça zayıftır.
Sebebi râvisi Abdüsselâm b. Sâlih Ebû's-Salt el-Herevî'dir. Rivayet sahasındaki
za'fı hususunda münekkid imamların ittifakı vardır.
Ebû's-Salt'ın hadis sonunda
söylediği sözün mânâsı şudur:
İsnâdının ondan sonra gelen bölümü Ehl-i Beyt-i Resûl'den oluşmuş insanların en
hayırlılarının bir hülâsası olduğu için isimleri bile bir şifa vesîlesidir.
60-62-Sahih olan
bu hadisin asl-ı senedi şöyledir: Abdullah b. Dînâr an Ebî Sâlih an ebî
Hureyre.
Bunu tahrîc edenler: Buhârî (îmân
3, I, 8), Müslim (îmân 57-8, s. 63), Ebû Dâvud (no. 4676), Tirmizî (no. 2614),
Nesâî (îmân 16, VIII, 110) ve İbn Mâce (no. 57).
63-Asl-ı senedi
şöyledir: Ebû'd-Dehmâ el-Basrî an Ebî Zilâl el-Kasmelî (Hilâl b. Zeyd) an Enes.
Ebû Zilâl sebebiyle isnâdı
zayıftır (Mecma' I, 36) .
Tahrîc edenler: Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'ta (I, 60a) ve İbn Adî (el-Kâmil fî'd-duafâ s. 2579).
64-Asl-ı senedi:
Hemmâm b. Yahyâ an İshâk b. Abdillah b. ebî Talha an Şeybeti'l-Hadremî an Urve
an Âişe.
Ahmed b. Hanbel'in Müsned'indeki
(V, 145) lafzı buradakinden daha uzundur. el-Heysemî'ye göre ricâli güvenilir
kimselerden oluşmuştur (Mecma' I, 37).
65-Sahih olan bu
hadisi Kutub-u sitte imamları muhtelif tariklerden olmak üzere Enes'ten rivayet
ettiler:
a. Hammâd b. Seleme an Sâbit an
Enes: Müslim (îmân no. 68-a, s. 47).
b. İsmaîl b. Ca'fer an Humeyd an
Enes: Nesâî (îmân 4, VIII, 97).
c. Cerîr an Mansûr an Talk b.
Habîb: Nesâî (îmân 2, VIII, 94).
d. Eyyûb an Ebî Kilâbe an Enes:
Buhârî (ikrâh 1, VIII, 56), Müslim (îmân no. 68, s. 66) ve Tirmizî (no. 2624).
e. Şu'be an Katâde an Enes:
Buhârî (îmân 14, I, 10-11; edeb 42, VII, 83), Müslim (îmân no. 68) ve Nesâî
(îmân 3, VIII, 96).
66-Bu farklı
lafzın yer aldığı Enes rivayetini Heysemî'ye göre Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr ve
Mu'cemu's-Sağîr'inde tahrîc etmiştir. Ancak isnâdındaki Ebû'l-Huveyris'i Mâlik
ve Yahyâ b. Maîn zayıf addetmiş, İbn Hibbân ise tevsîk etmiştir (Mecma' I, 56).
67-Bu sözün Nebî
Muhterem sallallahu aleyhi ve selem'e ref'edilmesi yanlıştır. Zira kaynaklarda
İbn Mes'ûd'un sözü olarak gelmiştir.
İsnâdı şöyledir:
Ma'mer an Katâde an İbn Mes'ûd.
Tahrîc edenler: Abdurrezzâk
(Musannef No. 20082), Taberânî (Mu'cemu'l-Kebîr No. 8790).
Katâde, İbn Mes'ûd'u işitmemiştir.
O halde senedde bir kopukluk sözkonusudur. Buna rağmen ricâli itibariyle Sahih
tariklerine benzemektedir.
68-Bu hadisi
Bezzâr ve Taberânî tahrîc ettiler. Bezzâr'ın senedinde yer alan tüm râvîler,
el-Kâsım b. el-Hasan b. Abdillah el-Kûfî dışında Sahîh ricâlindendirler.
Sözkonusu râvî, Bezzâr'ın şeyhi olup hakkında bir bilgi edinilememiştir.
Taberânî'nin Mu'cemu'l-Kebîr'inde tahrîc olunan rivayeti içinde zayıf bir râvi
olan el-Kâsım Ebû Abdirrahman yer almıştır (Feyd III, 296).
69-İsnâdında bulunan
Abdullah b. Süleymân'ı el-Bezzâr, "mütâbaat olunmayan hadisler rivayet
etmiştir" ibâresiyle tarîf etmektedir (Feyd III, 289).
70-Sahih olan bu
hadis, bir kaç tarikten olmak üzere tahrîc olunmuştur:
a. Abdülazîz b. Suheyb an Enes:
Buhârî (îmân 8/2, I, 9), Müslim (îmân no. 69, s. 67) ve Nesâî (îmân 19/2, VIII,
115).
b. Şu'be an Katâde an Enes:
Buhârî (îmân 8/2, I, 9), Müslim (no. 70, s. 67), Nesâî (îmân 19/1, VIII, 114)
ve İbn Mâce (no. 67).
71-Bu hadisin
asl-ı senedi: Hüseyn b. Zekvân ve Şu'be (ayrı ayrı) an Katâde an Enes.
Tahrîc edenler: Buhârî (îmân 7,
I, 9), Müslim (no. 71-2, s. 68-9), Tirmizî (no. 2515), Nesâî (îmân 19/4, VIII,
115) ve İbn Mâce (no. 66).
72- Bu hadisi Ebû
Dâvud tahrîc etmiştir (Sünen, sünne 6). Asl-ı senedi şöyledir: Muh. b. Şuayb b.
Şâbûr an Yahyâ b. el-Hâris ani'l-Kâsım Ebî Abdirrahman an Ebî Umâme. Bu hadisi
Ebû Dâvud dışında, Diyâü'l-Makdisî el-Muhtâre'de ve Behhakî Şuabu'l-îmân'da
irâd ettiler. Ahmed ile Tirmizî ise bunu, Muâz b. Enes hadisinden rivayet
ettiler.
Ebû Umâme hadisinin isnâdı,
el-Kâsım sebebiyle zayıftır.
73-Zayıf oluşunun
nedeni, Abdurrahman b. ebî Leylâ'nın oğlu Muhammed'dir. İhticâca layık
olmayacak derecede zayıf idi (Mecma' I, 88).
74-Asl-ı senedi:
el-Heysem b. Hârice an Rişdîn b. Sa'd an Abdillah b. el-Velîd an Ebî Mansûr
mevlâ'l-Ensâr an Amr b. el-Camûh.
Râvilerinden Rişdîn sebebiyle
zayıftır. Bunu Ahmed (IV, 430) tahrîc etmiştir.
75-Asl-ı senedi
şöyledir: Muh. b. Aclân ani'l-Kâ'kâ' b. Hakîm an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre.
Bu hadisi Tirmizî (no. 2627) ve
Nesâî (îmân 8, VIII, 104-5) tahrîc ettiler. İsnâdı Tirmizî'ye göre "hasen
sahih"tir.
76-Bu hadisin
asl-ı senedi şöyledir: eş-Şa'bî Âmir b. Şerâhîl an İbn Amr b. el-As.
Tahrîc edenler: Buhârî (îmân 4,
I, 8-9; rikâk 26/3, VII, 186), Ebû Dâvud (no. 2481) ve Nesâî (îmân 9/1, VIII,
105).
77-Bu hadisin
asl-ı senedi şöyledir: Leys b. Sa'd an Yezîd b. ebî Habîb an Ebî'l-Hayr Mersed
b. Abdillah an İbn Amr.
Tahrîc edenler: Ahmed (II, 169),
Buhârî (îmân 6, I, 9; îmân 20, I, 12; istîzân 9/1, VII, 128), Müslim (îmân no.
63, s. 65), Ebû Dâvud (no. 5194), Nesâî (îmân 12 VIII, 107) ve İbn Mâce (no.
3253).
78-Asl-ı senedi
şöyledir: Amr b. el-Hâris an Derrâc Ebî's-Semh an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd.
Tirmizî, bu hadisi üç tarikten
tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmünü verdi (Câmi' no.
2617, 3093).
Bu hadisi daha başka musannifler
de tahrîc etmişlerdir: Ahmed (III, 68, 76), Dârimî (I, 278), İbn Mâce (no.
802), İbn Huzeyme (no. 1502), İbn Hibbân (no. 1718) ve el-Hâkim (Müstedrek II,
332).
79-Ebû Dâvud,
tahrîc etmiştir (no. 2532). İsnâdı şöyledir: Saîd b. Mansûr an Ebî Muâviye an Ca'fer b.
Burkân an Yezîd b. ebî Nuşbe an Enes.
80-İbn Mes'ûd
hadisini bu lafzıyla Müslim'in Sahîh'inde bulamadım. Büyük ihtimalle bir
yanlışlık sözkonusudur. Bu metin, daha çok Abdullah b. Şeddâd rivayetiyle gelen
İbn Abbâs rivayetine benzemektedir.
Müslim'in tahrîc ettiği İbn
Mes'ûd hadisinin asl-ı senedi ve metni şöyledir: Mugîre an İbrâhim an Alkame an
İbn Mes'ûd. Diyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e vesvese hakkında
soruldu. "O mahz-ı imândır" buyurdu. (Sahih, îmân no. 211, s. 119).
Ayrıca bu hadis yaklaşık bir
lafızla Süheyl an ebîhî Ebî Sâlih an Ebî Hureyre tariki ile de tahrîc
olunmuştur:
Müslim (îmân no. 209) ve Ebû
Dâvud (no. 5111). Bu rivayetin Ebû Hureyre'den başka tarikleri de vardır
(meselâ: Müsned-i Ahmed II, 456).
81-Sözkonusu başka
tarik şöyledir: Mansûr an Zerr an Abdillah b. Şeddâd an İbn Abbâs.
Tahrîc edenler: Ahmed (I, 340) ve
Ebû Dâvud (no. 5112).
82-Bu mürsel
rivayetin isnâdı şöyledir:
Mâlik ani'z-Zührî an Atâ b. Yezîd an Ubeydillah b. Adî b. el-Hiyâr.
Muvattâ'da yer almıştır (sefer
no. 84, s. 171). İbn Adilberr: "Diğer Muvattâ rivayetlerinde de mürsel
olarak gelmiştir" demektedir.
83-Bu hadisin
asl-ı senedi şöyledir: Ebû Mâlik el-Eşcaî an ebîhî Târık.
Müslim rivayet etmiştir (îmân no.
37-8, s. 53).
84-Bu metin,
aslında daha uzun bir metnin ilk yarısıdır. Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği
(Müsned IV, 385) hadisin isnâdı şöyledir: İbn Numeyr an Haccâc b. Dînâr an Muh. b.
Zekvân an Şehr b. Havşeb an Amr b. Abese.
İsnâdda adı geçen Şehr zayıf bir
râvîdir (Mecma' I, 54).
85-Abdullah b.
Mes'ûd'un bu sözünün isnâdını oluşturan râvîler Sahîh ricalindedirler (Mecma'
I, 57).
86-Bu hadisin
asl-ı senedi: Şu'be an Vâkıd bin Muhammed bin Zeyd bin Abdillah bin Ömer an
ebîhî an Abdillah bin Ömer. Sahih olan bu hadisi Buhârî (îmân 17, I, 11) ve
Müslim (îmân 36, s. 53) tahrîc ettiler.
87-88-Bu rivayetin
asl-ı senedi şöyledir: ez-Zührî an Ebî İdrîs el-Havlânî an Ubâde.
Tahrîc eden hadis imamları:
Buhârî (îmân 11, I, 10; menâkıbu'l-ensâr 43/4, IV, 251; mağâzî 12, V, 15; hudûd
8, VIII, 15; hudûd 14, VIII, 18; ahkâm 49, VIII, 125; tevhîd 31/5, VIII, 191),
Müslim (hudûd 41-2, s. 1333), Tirmizî (no. 1439), Nesâî (bîat 17/4, VIII, 148;
bîat 38, VII, 161; îmân 14, VIII, 109).
Ayrıca bu hadis yaklaşık lafızla
Ebû Kılâbe an Ebî'l-Eş'as es-San'ânî an Ubâde tarikiyle Müslim (hudûd 43, s.
1333) ve İbn Mâce (no. 2603) ile Yezîd bin ebî'l-Hayr ani's-Sunâbihî an Ubâde
tarikiyle ise Buhârî (menâkibu'l-ensâr 44, IV, 251; diyât 2/7, VIII, 36-7) ve Müslim
(hudûd 44, s. 1333-4) tarafından da tahrîc olunmuştur.
89-Bu rivayetin
asıl senedi şudur: el-Velîd bin Ubâde bin es-Sâmit an ebîhî.
Sahih olan bu hadisi tahrîc
edenler: Mâlik (Muvattâ, cihâd 5), Ahmed (V, 314, 316, 318, 319), Buhârî (ahkâm
43/1, VIII, 122), Müslim (lafız buna aittir: mağazî no. 41, s. 1470), Nesâî
(bîat 1, 2, VII, 137-8) ve İbn Mâce (no. 2866).
90-Bu bölüm, daha
uzun bir metnin son parçasıdır. Bu rivayet Buhârî (fiten 2/4, VIII, 87-8) ve
Müslim (imâret no. 42, s. 1470) tarafından Amr bin el-Hâris an Bukeyr bin
el-Eşacc an Busr bin Saîd an Cunâde bin ebî Umeyye an Ubâde asl-ı senedi ile
tahrîc olunmuştur.
91-Bu hadisin
asl-ı senedi şu şekildedir: Saîd bin Abdilazîz an Rebîa bin Yezîd an Ebî İdrîs
an Ebî Müslim el-Havlânî an Avf.
Sahih olan bu hadisi Müslim
(zekât no. 108, s. 721), Ebû Dâvud (no. 1642), Nesâî (salât 5, I, 229) ve İbn
Mâce (no. 2867) tahrîc etmiştir.
92-Lafız Nesâî'ye
aittir. Asl-ı senedi: Muhammed bin el-Münkedir an Umeyme.
Bu hadisi Mâlik (bîat no. 2, s.
982), Tirmizî (no. 1597), Nesâî (bîat 18/2, VII, 149) ve İbn Mâce (no. 2874)
tahrîc ettiler. Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahih" hükmünü
vermiştir.
93-Asl-ı senedi:
Amr bin Yûnus an İkrime bin Ammâr ani'l-Hirmâs.
Bunu Nesâî (bîat 20, VII, 150)
rivayet etmiştir.
94-Mürsel olan bu
hadisin isnâdını oluşturan râviler güvenilir râvilerden oluşmuştur (Mecma' VI,
40).
95-İsnâdındaki
za'fın sebebi râvilerinden Kays bin er-Rebî'dir. Onu Şu'be ve Sevrî'nin tevsîk
etmesine karşılık, başkaları zayıf addetmişlerdir (Mecma' VI, 40).
96-Muallak olan bu
rivayetin tam senedi: Hişâm bin Ammâr ani'l-Velîd bin Müslim an Ömer bin Muh.
an Nâfi' an İbn Ömer.
Buhârî (mağâzî 26/33, V, 69)
tahrîc etti.
97-Bu mevkûf
hadisin isnâdı: Mâlik an Abdillah bin Dînâr an İbn Ömer.
Bunu daha uzun bir metinle Mâlik
(bîat no. 3, s. 983) ve Buhârî (i'tisâm 1/5, VIII, 138) tahrîc ettiler.
98-Lafız
Tirmizî'ye (no. 3087) aittir. Asl-ı senedi şöyledir: Şebîb bin Garkade an
Süleyman bin Amr bin el-Ahvas an ebîhî.
Bunu Ebû Dâvud (no. 3334),
Tirmizî (no. 1163, 2159 ve İbn Mâce (no. 1851,
3055) tahrîc ettiler. Tirmizî ayrı ayrı "hasen
sahîh" ve "sahîh" hükümlerini vermiştir.
99-Söz konusu
rivayet Ebû'l-Ahvas'ın Şebîb'ten tarikiyle gelmekte olup Tirmizî (no. 2159,
lafız ona ait) ve İbn Mâce (no. 3055) tarafından tahrîc olunmuştur. Zikri geçen
İbn Ömer rivayeti Muhammed bin Zeyd bin Abdillah bin Ömer an ceddîhi İbn Ömer
tarikiyle gelmiş olup Ahmed (II, 135), Buhârî (II, 192; V, 125; VII, 83; VIII,
15) ve Müslim (îmân 119-120, s. 82) tarafından tahrîc olunmuştur.
100-Bu hadisin
asl-ı senedi: Muhammed bin Sîrîn an Abdirrahman bin ebî Bekre an ebîhî.
Bu hadisi Buhârî (ilm 9, I, 35;
hacc 133/3, II, 191-2; bed'ul-halk 2/3, IV, 74; mağâzî 78/11, V, 126-7; adâhî
5, VI, 235-6; tefsîr Tevbe bâb 8, V, 204; fiten 8/3, VIII, 91; tevhîd 24/13,
VIII, 185-6), Müslim (kasâme no. 29-30, s. 1305-7) ve Ebû Dâvud (no. 1947-8)
tahrîc ettiler.
101-Sözkonusu
ziyade Abdurrahman b. Abdillah b. Mes'ûd'un babasından rivayeti ile gelen bir hadisin
ikinci bölümüdür. Sahih olan bu rivayeti Tirmizî (no. 2658) tahrîc etmiştir.
102-Bu hadisin
muhtelif tarikleri vardır. Yûnus ani'z-Zührî an Ebî Seleme an Ebî Hureyre
tarikiyle Buhârî (cenâiz 80/5, II, 97-8; tefsîr 30, Rm/2, VI, 20) ve
Müslim (kader no. 22/3, s. 2048); Zührî an Saîd bin el-Müseyyeb tarikiyle
Müslim (kader no. 22/1, s. 2047) tahrîc ettiler.
103-Diğer rivayet
dediği Hemmâm bin Münebbih'in Ebû Hureyre'den rivayetidir. Bunu Buhârî (kader
3/2, VII, 211) ve Müslim (kader no. 24, s. 2048) tahrîc ettiler.
104-Bu hadisin
isnâdında yer alar Saîd bin Mansûr el-Cüzâmî hakkında Heysemî, hiçbir bilgi
edinemediğini söylemektedir (Mecma' I, 29).
105-el-Heysemî
diyor ki: "İsnâdındaki Sa'd bin Zekeriyâ hakkında tevsîk ve taz'îf
hususunda ihtilâf vardır." (Mecma' I, 35). İmam Ahmed'e bu râvîden
sorduklarında "...nceleri biz de ondan yazmıştık, ancak daha sonra onu
bıraktık. Kanaatime göre kendi nefsinde bir zarar yoktur, ancak sâhib-i hadis
te değildir." Bunun dışında Yahyâ bin Maîn, Buhârî ve Sâlih Cezere onu
güvenilir addetmişlerdir.
106-Bu hadisi Ebû
Hureyre'den Saîd bin el-Müseyyeb, Ebû Bekr bin Abdirrahman bin el-Hâris, Ebû
Sâlih Zekvân, Humeyd bin Abdirrahman, Atâ bin Yesâr, Abdurrahman bin Yak'bûb
gibi pek çokları rivayet etmişlerdir.
Bu muhtelif tariklerden hadisi
Ahmed (II, 317, 376, 386, 479), Buhârî (cezâu's-sayd 10, II, 214; mazâlim 30,
III, 107; eşribe 1, VI, 241; hudûd 1, VIII, 13; hudûd 6, VIII, 15; hudûd 20,
VIII, 20), Müslim (îmân no. 100-103, s. 76-77), Ebû Dâvud (no. 4689), Tirmizî
(no. 2625) ve İbn Mâce (no. 3936) tahrîc ettiler.
107-Asl-ı senedi
şöyledir: Nâfi' bin Yezîd an İbni'l-Hâd an Saîd el-Makburî an ebî Hureyre.
Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4690) ve
Müstedrek'inde (I, 22) el-Hâkim tahrîc ettiler. el-Hâkim'in sahih hükmünü
Zehebî de onaylamış, el-İrâkî de Emâli'sinde sıhhatine kâil olmuştur (Feyd I
368)
108-Tirmizî, bu
metni isnâdını zikretmeksizin 2625. numaralı hadisinin akabinde zikretmiştir.
109-Asl-ı senedi:
Yezîd bin Keysân an ebî Hâzım an Ebî Hureyre.
Müslim (îmân no. 232, s. 130)
tahrîc etmiştir.
110-Bu hadisin
asl-ı senedi şöyledir: İbn Vehb an Abdirrahman bin Meysere an Ebî Hânî
el-Havlânî Humeyd bin Hânî an Ebî Abdirrahman el-Hubelî an İbn Amr.
Bu hadisi el-Hâkim (I, 4) tahrîc
etmiş ve râvîlerinin güvenilir olduğunu söylemiş, Zehebî de bu hükmü
onaylamıştır. Ayrıca bunu yine Taberânî, İbn Ömer bin el-Hattâb'ın hadisinden
de tahrîc etmiştir. Heysemî (I, 52) "İsnâdı hasendir", el-İrâkî ise
Emâlî'sinde "hadis bu tarikten hasendir" hükümlerini vermişlerdir (Feyd
II, 324).
111-Asl-ı senedi:
Muhammed bin Vâsi' an Şüteyr bin Nehâr an Ebî Hureyre.
Ahmed'in Müsned'inde (II, 359)
rivayet ettiği hadisin isnâdı
"ceyyid"dir. Ebû
Hureyre'den rivayette bulunan Şüteyr'i İbn Hibbân tevsîk etmektedir (Mecma' I,
52).
112-Asl-ı senedi:
Ebân bin İshâk ani's-Sabâh bin Muh. an Mürreti'l-Hemedânî an İbn Mes'ûd.
Ahmed'in Müsned'inde (I, 387-8)
tahrîc ettiği bu hadisin isnâdı hakkında Münzirî "kimisi hasen olduğunu
söylemiştir" (Tergîb II, 550); Mecma'da (I, 53) Heysemî ise
"İsnâdının ricâlinden kimisi hâli gizli râviler olup, çoğunluğu güvenilir
kimselerdir" demektedir.
113-Taberânî'nin
isnâdı içinde zayıf bir râvi olan İbn Lehîa vardır, ayrıca bir başka râvinin de
hâlinin araştırılması gerekmektedir. Bezzâr'ın senedinde yer alan Yûsuf bin
Atiyye, rivayetleri huccet olamayacak kadar zayıf bir râvidir (Mecma' I, 57).
114-Asl-ı senedi:
Muhammed bin İshâk an Dâvûd b. el-Husayn an İkrime an İbn Abbâs.
İbn İshâk hakkında "an"
lafzıyla yaptığı kimi rivayetlerinde "tedlîs" yaptığı iddia
edilmiştir (Mecma' I, 60).
Ahmed, Müsned'inde (I, 236)
tahrîc etmiştir.
115-Asl-ı senedi:
İbn Lehî'a an Huyey b. Abdillah an Ebî Abdirrahman el-Hubelî an İbn Amr olan
hadisi Ahmed (II, 172) tahrîc etmiştir. İbn Lehîa sebebiyle isnâdı zayıftır.
116-Şeybân bin
Adirrahman an Leys bin ebî Süleym an Amr bin Murre an Ebî'l-Bahterî an Ebî Saîd
şeklindeki asl-ı senedi olan hadisi Ahmed (III, 17), Mu'cemu's-Sağîr'de (II,
109) Taberânî ve Hilye'sinde (VI, 385) Ebû Nuaym tahrîc etmiştir. Ebû Nu'aym'ın
"garîb" hükmünü verdiği hadisi el-A'meş, Ebû Saîd yerine Huzeyfe'den
rivayet etmiştir.
İsnâdın zaafının sebebi râvisi
olan Leys bin ebî Süleym'dir.
117-118-el-Heysemî
diyor ki: "İsnâdında yer alan Usâme bin Zeyd b. Eslem, zayıf bir
râvidir" (Mecma' I, 64).
119-Sahih olan bu
hadisin asl-ı senedi: ez-Zührî an Saîd an Ebî Hureyre şeklindedir.
Müslim (sıfatu'l-munâfikîn no.
58, s. 2163) ve Tirmizî (no. 2866) tarafından tahrîc olunmuştur.
120-Asl-ı senedi
şöyledir: Bakiyye bin el-Velîd an Büceyr b. Sa'd an Hâlid b. Ma'dân an Cübeyr
b. Nüfeyr an Nevvâs.
Câmi'inde (no. 2859) tahrîc eden
Tirmizî, Bakiyye sebebiyle isnâdı hakkında "garîb" hükmünü vermiştir.
121-el-Münzirî,
Tergîb'inde (III, 244) diyor ki: "Bunu Rezîn zikretti, ancak asılları içinde
bu hadisi göremedim. Buna karşılık başka bir lafızla ve hasen bir senedle olmak
üzere bu hadisi Ahmed ve Bezzâr kısa bir metinle rivayet ettiler."
Bu rivayet, Ahmed'in Müsned'i
(IV, 118) ve el-Hâkîm'in Müstedrek'i gibi hadis kitaplarında Nevvâs'ın hadisinde
tahrîc olunmuştur. Üstelik el-Hâkim'in "Müslim'in şartınca sahih olup
illeti de yoktur" hükmünü Zehebî'de onaylamıştır.
123-Bezzâr'ın
Ali'den rivayeti hakkında Heysemî şunları söylemektedir: "Bezzâr'ın şeyhi
olan el-Hasan bin Muhammed bin Abbâd dışındaki râvileri güvenilir kişiler olup,
bu zâtı da tanımıyorum." (Mecma' I, 44).
Sözkonusu el-Hâris bin el-Hâris
el-Eş'arî'nin hadisi metin olarak daha uzun olup, Tirmizî (no. 2863), İbn
Huzeyme, İbn Hibbân ve Müstedrek'inde (I, 421) el-Hâkim tarafından tahrîc
edilmiştir. İsnâdı hakkında Tirmizî "hasen sahîh garîb"; el-Hâkim ise
"Sahihayn'ın şartlarına uygun" hükmünü vermişlerdir.
124-Asl-i senedi:
Amr bin Murre an Ebî Ubeyde an Ebî Mûsa.
Müslim (îmân no. 293, s. 161-2)
tahrîc etmiştir.