NİKÂH BAHSİ. 2

Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Bazı Hanımları İle Evlenmesi. 2

Evlenmeyi Teşvik Etmek, Nişanlılık, Nişanlanmadan Önce Görüp Bakmak Ve Diğer Nikâh Âdabı  5

(Evlilikte) Velîler, Şahitler, İzin İsteme Ve Denklik. 11

Mehir, Düğün Yemeği Ve Davete İcabet. 13

Evliliğe Mani Haller Ve Radâ (Süt Emzirme). 19

Mut'a Ve Şiğâr Nikahı, Cahiliye Nikâhı, Nikâhı Fesh Eden Ve Etmeyen Hususlar  25

Kadınlar Arasında Adalet, Azil, Ğayle, Baş Kaldırma, Şart Koşma, Hadım Olma Ve Diğer Meseleler. 29

Kocanın Karısı Ve Karının Kocası Üzerindeki Hakkı. 33

Kadınlarla Geçim (Muaşeret). 39

Kıskançlık, Kadınlarla Başbaşa Kalmak, Kadınlara Bakmak. 42

TAHRİC

 


NİKÂH BAHSİ

 

Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Bazı Hanımları İle Evlenmesi

 

4061- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Sen (Âişe'yi kastediyor) bana üç kere rüyamda gösterildin. Melek seni (rüyamda) bir ipek parçası içinde getirip «işte bu senin zevcendir» dedi. Yüzünü açtım baktım ki ge­tirdiği (kız) sen idin. Diyordum ki: Eğer bu (rüya) Allah'tan ise mutlak bunu gerçekleşti­rir." [Buhârî ve Müslim][1]

 

4062- Tirmizî'nin lafzı: "Bu, dünyada da âhirette de senin zevcendir."[2]

 

4063- Urve radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Âişe'yi Ebû Bekr'den istedi. Ebû Bekr dedi ki:

«Ben senin kardeşinim.»

«Sen benim Allah uğrunda ve Kitâb'ında kardeşimsin. Ama o, bana helâldir»."[3]

 

4064- Âişe radiyallahu anhâ'dan; Dedi ki:

"Ey Allah'ın Resulü! İçinde ot bulunan bir vadide konaklarsan. Otların bir kısmını yen­miş; bir kısmmı da yenmemiş bulursan, deve­ni hangisinde otlatırsın?"

"Tabiî otları yenmemiş kısmında" buyur­muş. Âişe (bu sözü ile) Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem'in kız olarak ancak kendi­siyle evlendiğini kastetmiştir.

[İkisi de Buhârî'ye aittir.][4]

 

4065- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, benimle ben altı yaşımdayken evlendi (nişan­landı). Medine'ye geldik. Haris bin el-Hazrecoğullarında konakladık. Sıtmaya yakalan­dım. Saçlarım döküldü, (iyileşince) yine uza­dı. Ben salıncakta arkadaşlarımla sallanıp oy­narken annem Ümmü Rûmân bana geldi. Benden ne istediğini bilmeden yanma vardım. Elimden tutup beni evin kapısında durdurdu. Ben soluk soluğa idim. Nerdeyse kalbim du­racaktı. Biraz su alıp yüzüme ve başıma sür­düm. Beni eve soktu. Evde bir takım Ensâr hanımları vardı.

«Hayırlı, uğurlu ve bereketli olsun!» dedi­ler. Annem beni onlara teslim etti. Üstümü başımı düzelttiler. Çok geçmeden Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i orada görünce ir­kildim. Beni hemen ona teslim ettiler. Ben o zaman dokuz yaşındaydım."[5]

 

4066- Diğer rivayet: :     Urve dedi ki:

"Hatice, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Medine'ye gitmeden üç yıl önce vefat etti. Ondan sonra iki veya iki seneye yakın bir müddet bekledikten sonra Âişe ile altı yaşın­dayken evlendi, dokuz yaşma bastığında onunla zifafa girdi."[6]

 

4067- Diğer rivayet: "Onunla dokuz sene birlikte oldu."[7]

 

4068- Diğer rivayet:  "Benimle, yedi yaşımdayken evlendi." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.][8]

 

4069- Rezîn şunu ekledi: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e süt hediye edildi; kadınlara:

«Haydi buyurun için ve arkadaşınıza da (beni kastediyordu) içirin!" dedi. Utandılar ve:

«Biz istemiyoruz» dediler. Şöyle buyurdu: "Açlıkla yalan bir arada durmaz; haydi için!» buyurdu. Bunun üzerine içtiler."[9]

 

4070- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Bedir savaşına katılan ve Medine'de ve­fat eden Hüneys bin Huzâfe es-Sehmî'den dul kalan Hafsa'yı (babası) Ömer, Osman'a rast­ladığında (evlenmesi için) teklif etti ve dedi ki:

«İstersen Hafsa'yı sana vereyim.» O önce:

«Bir düşüneyim» dedi.

Aradan birkaç gün geçtikten sonra da:

«Onunla evlenmemeyi uygun gördüm» dedi. Ömer dedi ki:

Sonra Ebû Bekr'e teklif ettim ve:

«İstersen Hafsa'yı seninle evlendireyim» dedim. Sustu, ses çıkarmadı. Onun için Ebû Bekr'e Osman'a kızdığımdan daha çok içer­ledim.

Aradan çok geçmeden Hafsa'yı benden (yani Ömer'den) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem istedi ve derhal onu onunla evlen­dirdim.

Sonra Ebû Bekr bana rastladığı zaman şöyle dedi:

«Hafsayı bana arz etmiştin. Ben de sus­tum, biliyorsun o zaman belki bana kırıldın.»

«Evet» dedim.

«Susmamın sebebi şu idi: Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem ondan (Hafsa'dan) söz etti de ben onun sırrını yaymak isteme­dim. Eğer O (Hafsa'yı) terk etseydi, ben tabiî ki kabul ederdim»." [Buhârî ve Nesâî][10]

 

4071- Ümmü  Seleme radiyallahu anhâ'dan: ... "Onun iddeti bitince, Ebû Bekr ona haber gönderip istetti. Onunla evlenmeyi kabul et­medi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Ömer'i elçi olarak ona gönderip istetince, şöyle dedi:

«Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e haber ver, de ki: Ben kıskanç bir kadınım. Ben çok çocuklu bir kadmım. Sonra velile­rimden burada kimse yoktur.»

Durumu varıp Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem'e iletince, şöyle buyurdu:

«Git ona dön ve şöyle de: «Ben kıskanç bir kadınım, sözüne gelince; ben, Allah'a dua ederim senin kıskançlığını giderir. Ben çocuk­lu bir kadınım, sözüne gelince, çocukları hi­maye edilecektir. Burada velilerimden hiç kimse yoktur, sözüne gelince, burada bulunan ve bulunmayan velilerinden hiç kimsenin bu­nu hos görmiyeceğini sanmam.»

Ümmü Seleme, oğlu Ömer'e:

«Ey Ömer! Haydi kalk, Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem ile beni evlendir!» dedi. Hemen onu onunla evlendirdi." [Nesâî][11]

 

4072- Enes radiyallahu anh'dan: "Zeyneb'in iddeti bitince, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Zeyd'e şöyle dedi:

«Haydi git ona benim kendini istediğimi bildir!» Zeyd dedi ki:

«Gidip Zeyneb'e şöyle dedim: Müjde! Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem beni sa­na gönderdi, seninle evlenmek istiyor.»

«Rabbim tarafından emrolunmadıkça böyle bir şey yapamam» dedi ve hemen mes­cidine gitti (ibadetine koyuldu). Sonra (hak­kında) âyet nazil oldu. Peygamber sallallahu aleyhi ve selleffl de gelip izinsiz onun yanma girdi." [Müslim ve Nesâî]

İnşaallah bu hadis Ahzâb sûresinin tefsi­rinde ileride gelecektir.[12]

 

4073- Ümmü Habîbe radiyallahu anhâ'dan:

"O, Ubeydullah bin Cahş'ın hanımı idi. Habeşistanda ölünce, onu Necâşi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile dört bin (dir­hem veya dinar) mehir vererek evlendirdi.

Onu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e Şurahbîl bin Hasene ile gönderdi." [Ebû Dâvud ve Nesâî][13]

4074- Diğer rivayette: "Dört bin dirhem­le" şeklinde geçmektedir.[14]

 

4075- Enes radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Hayber'e geldi; Allah kalenin fethini ona mü­yesser kılınca, kendisine Safıyye bint Hüyey bin Ahtab'ın güzelliğinden söz edildi. Kocası öldürülmüştü. Yeni evlenmişti. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ganimetten bir pay olarak onu kendi nefsi için seçti. Onunla beraber yola koyuldu; Seddu'r-Revhâ'ya va­rınca onunla zifafa girdi. Sonra küçük bir yaygı içerisinde hurma ve keş karışımı bir ye­mek hazırlandı ve sonra bana:

«Etrafındakileri çağır\» buyurdu. İşte bu yemek Safiyye için düğün yemeği oldu. Son­ra Medine'ye doğru hareket ettik. Onun için bineğinin terkisine bir örtü seriyordu. Deve­sinin yanında oturup dizini koyuyor, Safiyye de onun dizine basıp onun devesine öyle bi­niyordu."[15]

 

4076- Diğer rivayet: O (Safiyye) Dih-ye'nin payına düşmüştü. Müteakiben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yedi kişi karşılığında Safiyye'yi ondan satın alıp Üm-mü Süleym'e, yanında iddet görmesi ve ha­zırlaması için verdi. Velîmesi (=düğün yeme­ği) hurma, kuru süt ve yağdan ibaretti. İnsan­lar yediler, doydular."

Dediler ki: "Onunla evlendi mi yoksa onu ümmü veled (yani efendisi için çocuk yapan cariye) mi yaptı bilmiyoruz. Eğer onu örterse anla ki o hanımı olmuştur; örtmezse o ümmü veleddir." Deveye binerken onu örttü. Bun­dan onun onunla evlendiğini anladılar.

Medine'ye yaklaşınca, Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem bineğini hızlandırdı, biz de hızlandırdık. Derken Adbâ (devesi) tö-

kezledi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem düştü, o da düştü. Kalkıp onu örttü. Ka­dınlar gördüler ve şöyle dediler:

«Allah Yahudi olan bu kadını uzaklaştır-sınî»" [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.][16]

 

4077- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hanımlarından Benu'l-Mustalik'ten Cüveyri-ye binti'l-Haris, Sabit bin Kays bin Şem-mâs'ın hissesine düştü. Kendini borçlandır­mak ve borcunu ödeyip azat ettirmek için onunla mükâtebe anlaşması yaptı. Son derece güzel bir kadındı. Gözün onda hazzı vardı (gören zevk duyardı).

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip mükâtebe için (gerekli parayı bulmakta) yardım istedi. Kapıda durduğu zaman, duru­mundan hoşlanmadım. Benim gördüğümü (güzelliğini) mutlaka Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in de göreceğini anladım. Dedi ki:

«Ey Allah'ın Resulü! Ben Cüveyriye bin-ti'1-Hâris'im. Durumum sana gizli değil, pek âlâ biliyorsun; ben Sabit bin Kays'in hissesi­ne düştüm. Kendimi azat ettirmek için ona borçlandım, mükâtebe akdi yaptım. Bana yar­dım etmen için sana geldim.»

«Sana istediğinden daha hayırlısını teklif etsem hoşlanır mısın?»

«-Nedir o ey Allah'ın Resulü?»

«Borçlarını (mükâtebe bedelini) ödeyip seninle evleneyim!»

«Olur» dedi.

Orada bulunan insanlar Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem'in Cüveyriye ile evlen­diğini duyunca, ellerindeki esirleri azat edip salıverdiler ve «Bunlar Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem'in akrabalarıdır (hanımı tarafından yakınlarıdır)» dediler."

(Âişe) dedi ki: "Kavmi hakkında ondan daha bereketli bir kadın görmedim. Onun yü-züsuyu hürmetine, Mustalikoğullanndan tam yüzden fazla ev halkı hürriyetine kavuştu."

[Ebû Dâvud][17]

 

4078- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Cevn'in kızı  (Ümeyme) Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına girince: «Senden Allah'a sığınırım!» dedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in cevabı: «Çok büyük bir varlığa sığındın. Haydi git, ailene dön!»" [Buhârî ve Nesâî, "Kilâbîlerden bir kadın girince" lafzı ile.][18]

4079- Ebû Üseyd'den nakledilen diğer ri­vayet:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onun (Ümeyme'nin) yanına girip onunla baş-başa kalınca, "Haydi kendini bana bağışla!" dedi. O şu cevabı verdi:

"Kraliçe bir kadın kendi nefsini teb' asına hibe eder mi?"

Onun sinirini sakinleştirmek için elini ona uzatınca, şöyle çıkıştı:

"Senden Allah'a sığınırım!"

"Sen, gerçekten sığınılmaya lâyık olana sığındın" deyip (yanımıza) çıktı ve şöyle de­di:

"Ey Ebû Üseyd! Buna râzikiyye (denilen beyaz keten kumaştan yapılmış) iki elbise ve­rip, ailesine yetiştirip onlara kavuştur."[19]

 

4080- Diğer rivayet:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ümeyme bint Şarâhîl ile evlendi." Benzeri rivayet.[20]

 

4081- Buhârî ve Müslim, Sehl bin Sa'd'-dan benzerini rivayet ettiler; onda şöyle geç­mektedir:

"Ona (kadına) dediler ki: «Bu kimdir biliyor musun?» «Hayır» dedi.

«Bu Allah Resulüdür, seni istemek için geldi» dediler.

«Peygamber 'le evlenmeyi kaçırmaktan dolayı bedbaht oldum» dedi."[21]

 

4082- Ümmü Şerîk radiyallahu anhâ'dan: "O, kendini Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bağışlayanlardandı."[22]

 

4083- Enes radiyallahu anh'dan: "Dediler ki: «Ey Allah'ın Resulü! Ensâr hanımlarından hiçbirisiyle evlenmiyecek mi­sin?»

«Onlarda aşın kıskançlık vardır» buyur­du." [Nesâî][23]

 

Evlenmeyi Teşvik Etmek, Nişanlılık, Nişanlanmadan Önce Görüp Bakmak Ve Diğer Nikâh Âdabı

 

4084- Alkame radiyallahu anh'dan: "Mina'da Abdullah b. Mes'ûd ile beraber yürüyordum. Ona Osman rastladı. Dedi ki:

«Ey Ebû Abdirrahman! Seni genç bir cari­ye ile evlendireyim mi? O sana yaşadığın hatıraları anlata» Abdullah şu cevabı verdi:

«Sen bunu diyorsan, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de bize şöyle demişti:

«Ey gençler topluluğu! içinizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü bu, gözü haramdan, ferci (zinadan) daha iyi ko­rur. Gücü yetmeyense, oruç tutmalıdır. Çünkü orucun (şehveti) kırma niteliği vardır»."

[Mâlik hariç. Altı hadis imamı.][24]

 

4085- Ma'kil bin Yesâr radiyallahu anh'­dan:

"Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:

«Ey Allah'ın Resulü! Ben soylu ve güzel bir kadın buldum; ancak çocuk doğurmuyor; onunla evleneyim mi?»

«Hayır.»

İkinci kez geldi, yine nehyetti. Sonra üçüncü kez gelince, şöyle buyurdu:

«Sevimli ve doğurgan kadınlarla evlenin! Çünkü (diğer) milletlere karşı ben sizin (çok­luğunuz) ile iftihar edeceğim»." [Ebû Dâvud ve Nesâî][25]

4086- Saîd İbn Cübeyr radiyallahu anh'­dan: "İbn Abbâs bana dedi ki:

«Evlendin mi?»

«Hayır» dedim.

«Evlen! Bu ümmetin en hayırlısı, hanım­ları en çok olandır" dedi. —Bu sözü ile Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem'i kastet­ti.— [Buhârî][26]

 

4087- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dünya bir meta'dır. Onun en iyi meta'ı (faydalanılacak şeyi) ise saliha bir kadındır." [Müslim ve Nesâî][27]

 

4088- İbn Ebî Necîh radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Karısı olmayan adam yoksuldur, yok­sul."

"Çok malı olsada mı?"

"Çok malı olsa da."

"Kocası olmayan kadın da yoksuldur, yoksuldur" buyurdu.

"Çok malı olsada mı?" dediler.

"Çok malı olsa da" buyurdu. [Rezîn][28]

 

4089- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadınla dört (şey) için evlenilir: Malı, soyu, güzelliği ve dini için. Öyleyse elleri toprak olası sen dindarını al."

[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.)[29]

 

4090- İbn Amr radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadınları güzellikleri için almayın, kim bilir belki güzellikleri helâklarına sebep olur. Malları için de almayın, kim bilir malları bel­ki onları azdırır. Onları dinleri için alın! Din­dar olan kara ve burnu kesik cariye daha ha­yırlıdır."[30]

 

4091- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü buyurdu:)

"Kim Allah'a tertemiz olarak kavuşmak isterse, hür kadınlarla evlensin." [Bu ikisi de İbn Mace'ye aittir.][31]

 

4092- Câbir radiyallahu anh'dan: "Evlenmiştim. Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem sordu: «Kiminle evlendin?»

«Dul kadınla evlendim.»

«Neden dul kadınla evlendin. Genç kızlar ve onlarla oynaşmak daha iyi değil miydi?» buyurdu.[32]

 

4093- Diğer rivayet: "Onun seninle, senin de onunla oynaşacağınız bakire yok muydu?" buyurdu. [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][33]

4094-  Abdurrahman bin Salim bin Utbe bin Uveym bin Sâide el-Ensârî'den, o da ba­basından, o da dedesinden: (Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bakire kızlarla evlenmelisiniz, çünkü on­ların ağızlan daha tatlı, rahimleri daha do­ğurgan olur. Üstelik onlar aza daha çok razı olurlar." [İbn Mâce. Abdurrahman hali bilinmeyen (meçhul) bir ravidir.][34]

 

4095- Câbir radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bir kadın gördü; hemen karısı Zeynep'e geldi. Zeynep derisini işliyordu. Onunla cinsî ilişki kurdu. Sonra ashabına çıkıp şöyle dedi: «Ka­dın şeytan kılığında gelir; şeytan kılığında gi­der. Biriniz bir kadın gördüğü zaman, hemen kendi hanımına varsın, çünkü onda, içindeki (şehvet ve arzuyu) giderecek şey vardır»." [Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud][35]

 

4096- Ebû Zer radiyallahu anh'dan: İkâf bin Bişr et-Temîmî Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem'in yanma girdi; ona de­di ki:

"Ey ikâf! Hanımın var mı?"

"Hayır."

"Cariyen de mi yok?"

"Hayır."

"Malın var mı (zengin misin)

"Zenginim."

"Öyleyse sen şeytan kardeşlerindensin. Zira sen Hıristiyanlardan olsaydın, ruhbanlarından olurdun. Bizim sünnetimiz (kanunumuz) evlen­mektir. Kötüleriniz bekârlarınızdır. Ölülerinizin en rezilleri bekârlarınızdır. Şeytanla mı ilgileni­yor (ona yardımcı oluyor) sunuz? Salihler hak­kında, şeytanın, kadınlardan daha etkili bir silâ­hı yoktur. Evliler müstesna. Çünkü onlar yara­maz söz ve fiilden beri ve de temizdirler.

Yazık sana ey İkâf! Onlar (kadınlar) Ey-yûb, Dâvud, Yûsuf ve Kerfes'in yoldaşlarıdır. (Onları rahatsız etmişlerdir)" Ona Bişr bin Atiyye sordu:

"Ey Allah'ın Resulü! Kerfes kimdir?" Ce­vap verdi:

"O bir adamdır ki, üçyüz yıl deniz sahille­rinin birinde Allah'a ibadet etmiştir. Gündüz-

leri oruç geceleri namazla geçirmiştir. Ne ya­zık ki sonra âşık olduğu bir kadın yüzünden Allah'ı inkâr etmiştir. Allah'a, karşı yapmak­ta olduğu ibadetleri bir anda terk etmiştir. Be­reket ki sonradan kendine gelmiş, Allah'ın rı­zasını mucip bazı güzel davranışlarda bulun­muş da Allah onu bağışlamıştır.

Yazık sana ey İkâf evlen! Yoksa sen Al­lah'in emirlerine arkasını çevirmişlerden olursun."

"Öyleyse ey Allah'ın Resûlür beni evlen­dir!" deyince, Resûlulluh sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Seni Gülsüm el-Him-yerınin kızı Kerîme ile evlendirdim."

[Ahmed, ismi belirtilmemiş bir râvi kanalıyla.][36]

 

4097- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim evlenirse imanın yarısını tamamla­mış olur; kalan diğer yarısı hakkında ise Al­lah'tan korksun!" [Taberânî, Mu'cemu'I-][37]

 

4098- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadınlarla evlenin ki size mallar getir­sinler." [Bezzâr][38]

 

4099- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şu üç şeyi, her kim Allah'a güvenerek ve karşılığını ancak Allah'tan bekleyerek yapar­sa, ona yardım etmek, onu mübarek kılmak Allah üzerinde artık bir hak olur: Kim Allah'a güvenerek ve karşılığını da ancak ondan bek­leyerek bir köle azat etmek gayretinde bulu­nursa Allah'ın ona yardım etmesi ve onun malını bereketlendirmesi artık bir hak olur.

Her kim Allah'a güvenerek karşılığını on­dan isteyerek ölü bir araziyi ihya ederse, Al­lah'ın ona yardım etmesi ve malını bereket­lendirmesi Allah üzerinde bir hak olur.

Kim Allah'a güvenerek karşılığını ancak ondan dileyerek evlenirse, ona yardım etmesi ve bu evliliği onun hakkında mübarek kılması artık Allah üzerinde bir hak olur."

[Taberânî, Mu'cemu'I-Evsat ve's-Sağîr'de.][39]

 

4100- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, insana, müslüman kardeşinin istediği kızı is­temesini yasak kılmıştır. Ama ne zaman (kar­deşi) ondan vazgeçerse, ya da izin verirse o zaman caiz olur." [Altı hadis imamı.][40]

 

4101- Adiy bin Hatim radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in huzurunda bir adam bir hitapta bulunup şöyle dedi:

"Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, doğru yolu bulmuş olur. Kim ikisine baş kal-dınrsa doğru yoldan sapmış olur."

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aley­hi ve sellem şöyle buyurdu:

"Ne kötü bir hatipsin sen! Şöyle de: «Kim Allah'a ve O'nun Resulüne baş kaldırırsa»."

[Ebû Dâvud, Nesâî ve aynı lafızla Müslim.][41]

 

4102- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize hacet hutbesini öğretti:

"el-Hanıdü lillahi nestaînuhû ve nestağfîru-hu ve neûzü billahi nün şıırûri enfusinâ. Men

yehdillâhu felâ mudille leh. Ve men yııdlil felâ hâdiye leh. Ve eşhedü en lâ ilahe ilallah. Ve eş-hedü enne Muhammeden abdühii ve Resûlüh. Yâ eyyühellezîne âmenû'ttekû' ilahe' llezî tesâ-elûne bihî ve'l-erhâm. İnnellâhe kâne aleyküm rakîbâ. Yâ eyyühellezîne âmenû'ttekû'llâhe hakka tukâtih. Velâ temûtunne illâ ve entüm müslimûn. Yâ eyyühellezîne âmenû'ttekû' llâhe ve kûlû kavlen sedîdâ. Yuslih leküm a'mâleküm ve yağfir leküm zünûbeküm. Ve men yııti'ülâhe ve Resûlehu fe kad fâze fevzan azînıa (=Hamd Allah'a mahsustur. O'ndan yardım dileriz, O'ndan af dileriz, nefsimizin şerlerinden, amel­lerimizin kötülerinden O'na sığınırız. Allah ki­me hidayet verirse onu saptıracak yoktur. Allah kimi de saptırmışsa, onu hidâyete erdirecek yoktur. Allah'tan başka ilâh olmadığına sehâdet ederim. Ey iman edenler, adını zikrederek birbi­rinize talepte bulunduğunuz Allah'tan ve ara­nızdaki akrabalık bağını koparmaktan korkun! Şurası muhakkak ki Allah üzerinizde murakıp­tır" (Nisa 1). "Ey iman edenler! Allah'tan hak­kıyla korkun. Sakın ha müslüman olmaktan baş­ka (her hangi bir) şekilde ölmeyin." (Âl-i İmrân 102) "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sağlam bir söz söyleyin. Tâ ki Allah sizin işleri­nizi salaha çıkarsın ve günahlarınızı da affet­sin. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur." (Ahzâb, 72-71).[42]

 

4103-  Diğer rivayette: "Ve Resûlihî'den sonra şöyle geçer: "Erselehû bi'l-hakkı Beşî-ren ve Nezîren beyne yedeyi's-sâati. Men yutî-illahe ve Resûlehu fe-kad raşede, ve men ya'sihimâ fe-innehu lâ yadurru illâ nefsehu velâ yadurrullahe şey'â (=O'nu hakkıyla bir mujdeleyici ve korkutucu olarak kıyamete ya­kın bir zamanda gönderdi. O halde kim Al­lah'a ve onun Resulüne itaat ederse yolunu bulur. Her kim de o ikisine isyan ederse, o kimse ancak kendi nefsine zarar vermiş olur, Hiçbir surette Allah'a zarar veremez)."

(Ebû Davud'un lafzıyla Sünen ashabı.][43]

 

4104- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İçinde teşehhüd bulunmayan her hutbe (dua) kesik el gibidir." [Tirmizî][44]

 

4105- Süleymoğullanndan bir adam radi­yallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den, Ümâme bint Abdi'l-Müttalib'i iste­dim. Onu benimle teşehhüd etmeden (şehâdet kelimelerini söylemeden, yani nikah duası yapmadan) evlendirdi."[45]

 

4106- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz bir kadınla evlenmek isterse, onunla evlenmeye celbedecek yerlerine bak­sın."

Câbir diyor ki: "Bir kadınla nişanlanmak istedim. Gizli olarak onu takip ettim, onunla evlenmemi sağlayacak yerine (yüzüne) bak­tım ve onunla evlendim."

[İkisi de Ebû Davud'a aittir.][46]

 

4107- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Bir adam Ensâr'dan bir kadına talip oldu.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sordu: «Sen ona baktın mı?»

«Hayır.»

«O zaman git bak! Çünkü Ensâr'ın gözle­rinde bir şey olur.» buyurdu." [Müslim ve Nesâî][47]

 

4108- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bu evlenmeyi ilân edin; evlenme işlerini mescidlerde yapın ve üzerine de defler ça­lın!" [Tirmizî][48]

 

4109- Rezîn şu eki yaptı: "Çünkü helâl ile haramı ayıran şey, onu ilân etmektir."[49]

 

4110- Buhârî'nirr rivayeti: "Bir kadını En-sâr'dan bir adamla evlendirmiştik; şöyle buyurdu:

«Beraberihizde eğlence yok mu? Ensâr eğlenceyi sever»."[50]

 

4111- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selleoL) Yanında bulunan bir yetim kız için dedi

ki: "Falan kız ne oldu?"

"Onu kocasına verdik" dedim. Şöyle bu­yurdu: "Onunla beraber def çalacak, şarkı söyleyecek birini gönderdiniz mi?"

Dedim ki: "O şarkıcı ne söylesin?"

Şunu söylesin, buyurdu: "Size geldik, size geldik. Bizi selâmlayın, biz de sizi selâmlaya­lım. Kırmızı altın olmasaydı, bedevileriniz yerleşik olmazdı. Siyah buğday olmasaydı, genç kızlarınız semirmezdi."

[Taberânî, Mu'cemıı'l-Evsat'ta leyyin bir senedle.][51]

 

4112- Zeyd bin Eşlem mürsel olarak: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz bir kadınla evlendiğinde ya da bir cariye satın aldığında alın saçından (per­çeminden) tutup bereketle dua etsin. Deve sa­tın aldığı zaman, hörgücünün tepesinden tu­tup, şeytandan Allah'a sığınsın." [Mâlik][52]

 

4113- Ebû Dâvud, Amr bin Şuayb'dan, o da babasından, o da dedesinden, evlenenin ve hizmetçi ve deve satm alanın edeceği dua ile ilgili merfû olarak şunu rivayet etmiştir:

"Allahümme innî es'elüke hayrehâ ve hayre ma cebeltehâ aleyhâ ve eûzü bike min şerrihâ ve şerri mâ cebeltehâ aleyhi (=Alla-hım! Onun iyisini, verdiğin huyunun da iyisi­ni dilerim; onun şerrinden ve kendisine verdi­ğin huyunun da kötüsünden sana sığınırım)."[53]

 

4114- el-Hasan radiyallahu anh'dan: Akîl bin Ebî Tâlib, Cuşemoğullanndan bir kadınla evlendi. Bunun üzerine: "bi'r-refâi ve'1-benîn (=Mutluluklar ve (bol) oğullar)!" dediler. Bunun üzerine şöyle dedi:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in söylediği gibi deyin:

«Bârekellahufîküm ve bâreke leküm (=Al-lah sizde bereketi artırsın. Sizin için bu evlili­ği mübarek etsin»." [Nesâî][54]

 

4115- Ebû Dâvud ve Tirmizî, Ebû Hureyre'den:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

"Bârekellahu leke ve bâreke aleyke ve ce-maa beynekümâ fi hayrın (-Allah senin için mübarek etsin, senin üzerine mübarek kılsın. İkinizi hayırda [iyilik ve mutluluklarda] bir-kştirsin)."[55]

 

4116- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,

benimle Şevval ayında evlendi; Şevval aym-da zifafa girdi. Onun yanında hangi Hanımı benim kadar mutlu ve şanslıdır?"

(Âişe) yakınlarından olan kadınları Şev­val ayında zifafa sokmayı hoş karşılardı. [Müslim, Tirmizî ve Nesâî.][56]

 

4117- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz ailesi ile cinsî temas kurarken: «Bismillahi Allahümme cennibna! ş-şeytâne ve cennibi' ş-şeytâne mâ razektenâ (=Bismil-lahi, Allahım! Şeytanı bizden uzaklaştır, nzık olarak ihsan edecek olduğun çocuktan da onu uzaklaştır)» diye dua edip sonra aralarında bu temastan çocuk takdir edilirse, ona şeytan asla zarar veremez."

[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.][57]

 

4118- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek, "Karım, kendisine dokunan (her erkek) eli(ni) geri çevirmiyor" deyince şöyle buyurdu:

"Onu kendinden uzaklaştır!"

"Nefsimin onu arzulayıp arkasından gitme­sinden korkuyorum" deyince, şöyle buyurdu:

"Öyleyse ondan faydalan!" [Ebû Dâvud ve Nesâî][58]

 

4119- Ebu'z-Zübeyr el-Mekkî radiyallahu anh'dan: "Bir adam bir adamdan kız kardeşi­ni istedi, adam ise onun iyi olmadığını (zina ettiğini) söyleyince bunu Ömer duydu ve kı­zın kardeşini dövdü ya da nerdeyse dövecek gibi oldu; sonra şöyle çıkıştı: «Unutulmuş bir olayı neden söyledin?»" [Muvatta'][59]

 

4120- Ata bin Yesar radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kızı Fâtima'yı, bir yatak, bir kırba (damacan) ve bir de içi izhir (bir tür ot) dolu bir yastıkla gelin yaptı." [Nesâî][60]

 

4121- el-Misver bin Mahrame radiyallahu anh'dan:

"Ali, Fâtıma'nın üstüne evlenmek için Ebû Cehl'in kızını istedi. Fâtıma hemen Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip de­di ki: «Kavmin kızların için senin öfkelenme­diğini söylüyor. İşte Ali, Ebû Cehl'in kızma talip oldu.»

Hemen kalktı teşehhüdünü duydum. Te­şehhüdünden sonra şöyle hitap etti:

«Amma ba'du: Ben Ebu'l-As bin er-Rebî'a (kızım Zeyneb'i) verdimse, kocası beni dinleyip tasdik ettiği için verdim. Fâtıma be­nim bir parçamdır. Ona kötülük etmenizi hoş görmem. Vallahi Allah Resulünün kızı ile Al­lah düşmanının kızı bir araya asla gelemez!» Bunun üzerine Ali Ebû Cehl'in kızına talip ol­maktan vazgeçti."[61]

4122- Diğer rivayet: "O, minber üzerinde şöyle diyordu:

«Hâşim bin el-Muğîreoğulları kızlarını Ali'ye vermeleri için benden izin istediler. Onlara asla izin vermem. Onlara asla müsa­ade etmem! Ali kızımı boşayıp onların kızını almak isterse başka. Çünkü o (Fâtıma) benim

bir parçamdır. Onu şüphelendiren şey beni de şüphelendirir; onu üzen şey beni de üzer»." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.][62]

 

4123- Ali radiyallahu anh'dan:

"O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanındaydı. Bu esnada:

«Kadın için en hayırlı olan şey nedir?» di­ye buyurdu. Sükût ettiler. Ben de dönünce Fâ-tıma'ya sordum:

«Kadınlar için en hayırlı şey neymiş?»

«Erkeklerle iddialaşmamalarıdır» dedi.

Bunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e anlatınca, şöyle buyurdu:

«Fâtıma benim bir parçamdır»."

[Bezzâr zayıf bir senedle][63]

 

4124- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadın zifaf için kocasının yanına girdiği zaman, erkek ve kadın kalkarak iki rekat na­maz kılsınlar. Adam şöyle dua etsin:

«Allahım! Beni ailemde mutlu eyle! Aile­mi de bende mutlu eyle! Allahım, onları ben­den azıklarıdır, beni de onlardan rızıklandır. Allahım, hayırda oldukça, bizi daima bir ara­da tut. Eğer ayırmakta hayır varsa bizi ayır!»"

[Taberânî, Mu'cemu'l-fCeMr'de zayıf bir senedle.][64]

 

4125- Ebû Ruhm radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Evlenme işi için iki kişi arasında aracılık yapmak, en üstün aracılıklardandır." [ibn Mâce][65]

 

(Evlilikte) Velîler, Şahitler, İzin İsteme Ve Denklik

 

4126- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Velisinden izinsin evlenen herhangi bir kadının nikâhı bâtıldır." Bunu üç kere söyledi.

"Eğer adam onunla zifafa girerse, onun fercinden faydalandığı için mehrini vermesi gerekir. Eğer veliler (kadını evlendirme konu­sunda) analşamazlarsa, artık devlet başkanı velisi olmayanın velisidir."

[Ebû Dâvud ve Tirmizî.][66]

 

4127- İkisinin Ebû Musa'dan şöyle bir ri­vayeti vardır: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Veli olmadan hiçbir nikâh (evlilik) ola­maz."[67]

 

4128- Semure radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Herhangi bir kadını, iki ve/isi (iki ayrı sahsa) evlendirirse, geçerli olan önce davra­nan velinin evlendirmesidir."[68]

4129- Rezîn şunu da ekledi: "Eğer onunla zifafa girilirse, hangisi ilk önce zifafa girmiş ise kadın onun olur." [Sünen ashabı daha uzun bir metinle.][69]

 

4130- İbn Abbas radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kendilerini şahitsiz olarak ancak fuhuş yapan kadınlar evlendirirler." [Tirmizî]

Tirmizî bunun mevkuf (İbn Abbâs' in sözü)  olması sahihtir dedi.[70]

 

4131- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)                                                        

"Kadın, kadını evlendiremez. Kadın ken­disini evlendiremez. Kendi kendisini ancak zi­na yapan kadın evlendirir." [ibn Mâce][71]

 

4132- İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'­dan, dedi ki:                                                    

"Kadın ancak velisinin, ya da ailesinde müsbet görüşlü kimselerin, ya da sultanın izni ne evlenebilir." [72]

 

4133- Câbir radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem lyurdu:)

"Efendilerinden izinsiz evlenen herhangi r köle zânî (zina yapmış) sayılır." [Ebû Dâvud ve Tirmizî.][73]

 

4134- Ebu'z-Zübeyr el-Mekkî radiyallahu h'dan:

"Bir erkek bir de kadının şahitliği ile evlenlerin nikâh meselesi Ömer'e gelince şöyle di:

«Bu gizli nikah sayılır, kabul etmem. Da-. önce haberdar olsaydım recmederdim»." [Muvatta][74]

 

4135- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem yurdu:)

"Dul, kendisini evlendirme hususunda, tisinden daha ileridir. Kızdan izin istenir, iması ise onun izni sayılır."[75]

 

4136- Onun rivayetlerinden:

"Kızdan (evlendirmesi için) babası izin ister. Onun izni susmasıdır." [Buhârî hariç, Altı hadis imamı][76]

 

4137- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Bakire bir kız, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip, istemediği halde ba­basının zorla kendisini evlendireceğini söyle­di. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem onu (kabul edip etmemekte) ser­best bıraktı." [Ebû Dâvud][77]

 

4138- Ebû Hureyre radiyallaiıu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dininden ve ahlâkından hoşnut olduğu­nuz biri sizden kız istemeye gelirse verin! Ver­mezseniz, yeryüzünde fitne ve büyük bozgun­culuk olur." [Tirmizî][78]

 

4139- Bureyde radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dünya ehlinin (kendilerince) değer ver­dikleri, peşinden koştukları şey maldır." [Nesâî][79]

4140- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

"Ebû Huzeyfe bin Utbe bin Rabia —ki Bedir'e katılanlardandır— Sâlim'i evlât edin­di ve ona kardeşinin kızı Hind binti'l-Velid bin Utbe'yi verdi.

O, (Salim) Ensâr'dan bir kadının azatlısı-dır. Velîd'in kızı Hind ise, ilk muhacirlerden­dir. Aynı zamanda Kureyş'in en faziletli dul-lanndandir." [Buhârî ve uzunca bir metinle Nesâî.][80]

 

4141- Rezîn şunu ekledi:

"Ebû Huzeyfe'nin bu davranışını Kureyş hoş karşılamadı. Ve şöyle dediler:

«Kardeşinin kızını bir azatlıya verdi.» Ce­vabı şu oldu:

«Benim bildiğim bir şey varsa o azatlının, kardeşimin kızından daha hayırlı olduğudur.»

Kureyş onun bu sözüne, davranışından daha çok şaşırdı."[81]

 

4142- Muâz radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Araplar birbirlerine denktir. Azatlılar da birbirine denktir." [Bezzâr]

İsnadında Süleyman bin Ebi'1-Cevn adlı râvi vardır.[82]

 

4143-  Muâz bin Enes radiyallahu anh'­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"infaz etmeye gücü yettiği halde öfkesine hakim olan kimseye kıyamet gününde Allah en beğenip seçtiği hûr-i iyni verir.

Kim bir köleyi evlendirirse, Allah onun başına Kıyamet gününde melik tacını koyar."

[Taberânî, Mu 'cemıı'I-Evsat ve's-Sağîr'de leyyin bir senedle.][83]

 

4144- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Rabbiniz bir, babanız bir. Arabm Aceme, kırmızının siyaha üstünlüğü yoktur! (Üstün­lük) Ancak takva iledir."

[Taberânî, Mu 'cemu'l-Evsat'ta.][84]

 

4145- Bezzâr'm lafzı: "Babanız birdir, di-ııtıia. kirdir,. %ıh/ımz. 4dejn'. 'lir.; AdejnJsfi. tnnraktan yaratılmıştır."[85]

 

4146- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadınlarınızın hayırlısı ile evlenmeye bakın. Denginiz olanlarla evlenin! Birbirleri­ne denk olanları evlendirin."

[İbn Mâce zayıf bit senedle.][86]

 

Mehir, Düğün Yemeği Ve Davete İcabet

 

4147- Sehl bin Sa'd radiyallahu anh'dan: Bir kadın Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Resulü! Kendimi sana hibe etmek için geldim."

 ü. ¥Laduv Vsndvsi hakkın­da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bir hükme varmadığını görünce, oturdu. He-men ashabından bir adam kalkıp şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Eğer senin ona ihti­yacın yoksa, onu benimle evlendir." "Yanında verecek mehrin var mıdır?" "Hayır."

"Haydi ailene git belki onlarda bir şey bulursun!" buyurdu. Adam gitti, biraz sonra geri döndü ve şöyle dedi:

"Hayır! Vallahi ey Allah'ın Resulü bir şey bulamadım."

"Bak; bir demir yüzüğü de olabilir."

Gitti, döndü ve şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Resulü, hayır vallahi, bir de­mir yüzüğü de yok! Lâkin işte kaftanım — Sehl dedi ki: Bütün malı kaftanından ibaret­ti— Yarısı onun (kadının) olsun."

"Senin kaftanını ne yapsın? Sen giydiğin zaman, onun sırtında bir şey olmayacak; o giydiği zaman senin sırtında bir şey olmaya­cak?"

bir zaman geçti. Sonra kalkıp arkasına dönüp yürümeye başlayınca, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem:

"Çağırın gelsin" dedi. Gelince ona sordu: "Kur'ân'dan ezberinde ne var?" "Falan sûre, falan sûre" diyerek sûreleri saydı.

"Bunları ezberden okuyabiliyor musun?" "Evet."

"Haydi git, Kur'ân'dan ezberinde olanla­rın karşılığında o kadını seninle nikahladım" buyurdu. [Altı hadis imamı.][87]

 

4148- Enes radiyallahu anh’dan:

“Ebu Talha, Ümmü  Süleym’ e talip çıktı.Ümmü Süleym’in cevabı şöyle oldu:

“Vallahi ey Ebu Talha! Senin gibisi geri çevrilmez; ancak sen kafir bir adamsın; ben müslüman bir kadınım Seninle evlenmem helal olmaz.Müslüman olursan bunu, mehrim olarak kabul ederim. Bundan başka da senden hiçbir şey istemem.”

Hemen müslüman oldu ve müslüman oluşu onun Mehri oldu.

Sabit der ki:” Ümmü Süleym ‘in mehrinden daha şerefli bir mehre sahip olan kadının daha hayatımda duymadım.Mehri İslam olmuştur.Onunla zifafa girdi ve ona (çok hayırlı bir çocuk) olan Enes’i doğurdu.”

[Nesai][88]

 

4149- Cabir raiyallahu anh’dan

(Allah Resülü salalahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim bir kadına mehir olarak bir avuç dolusu kavrulmuş un veya hurma verirse, kadını kendisine helal etmiş olur.”[89]

 

4150- Diğer bir rivayet: “Biz Peygamber sallahu aleyhi ve sellem’in zamaında bir avuç yiyecekle mut’a usülü kadınlardan faydalandırdık.”[Ebu  Davud][90]

 

4151- Abdullah bin Amir bin Rabia radiyallahu anh’dan , o da babasından:

“Fezareoğullarından  bir kadın iki pabuç karşılığında evlendi.Ona Peygamber sallahu aleyhi ve sellem sordu:

“Kendini ve kendininkini iki pabuç karşılığında vermeyi kabul edip razı oldun mu? “ Kadın “Evet” deyince, Peygamber sallahu aleyhi ve sellem, bu evliliği kabul edip onayladı.” [Tirmizi][91]

 

4152- Ayşe radiyallahu anha’dan

“Allah Resulü sallahu aleyhi ve sellem’in, kadınlarına (evlenirken) verdiği mehir, oniki ukiye ve bir neş idi.” Aişe neşi yarım ukiyye ile tefsir etti. Buna göre tamaı, beş yüz dirheme tekabül etmektedir.

[Müslim, Ebu Davud ve Nesai][92]

 

4153- Aişe radiyallhu anha2dan:

Peygamber salllahu aleyhi ve sellem,benimle kırk dirhem değerinde bir mal(ı mehir) vererek elendi.

[tebarani , Mu’cemu’l-Evsat’ta leyin bir isnadla][93]

 

4154- Enes radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallahu aleyhi ve sellem, Ümmü Seleme’ye (mehir olarak) on dirhem değerinde birmal verip evlendi.”

[ebu Yala, Bezzar ve Tebarani, Mu’cemu’l-Kebir’de zayıf bir senedle.][94]

 

4155- Ömer radiyallhu anh’dan:

O, bir hutbesi esnasında şöyle dedi:

“Mehir lerde  fazla pahalı davranmayın.Eğer bu pahalılaştırma, dünyada bir şeref, Allah katında bir takva olsaydı, bu huasusta sizin en iyiniz Allah Resülü sallahu aleyhi ve  sellem olurdu. Oysa o, ne aldığı hanımlarda ve ne de evlendirdiği kızlarında on iki ukiye-den fazla mehir takdir etmemiştir."

[Sünen ashabı][95]

 

4156- Nesâî şunu da ilave etti: "Kişiden ağır mehir alınırsa, aldığı kadına karşı içinde bir düşmanlık meydana gelir; hat­ta zamanla: «Sizin için en ağır yük altına gir­dim» diyebilir."[96]

 

4157- Enes radiyallahu anh'dan: "Abdurrahman bin Avf (Medine'ye) geldi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, onunla Sa'd bin Rabî el-Ensârî arasında kar­deşlik tesis etti. Sa'd el-Ensârî'nin iki hanımı \aidv. ^Aaimva ^ansı^la \vaivvrn\.aravın bvrvn.ı Abdurrahman'a vermeyi teklif etti.  Onun (Abdurrahman'in) cevabı şu oldu:

«Allah hanımını ve malını sana mübarek etsin. Bana çarşıyı göster yeter.» Çarşıya git­tiler, biraz kuru yoğurt ve tereyağı satarak ka­zanç elde ettiler.

Aradan bir müddet geçtikten sonra Abdur­rahman'ı üzerinde evlenen kişilere mahsus olan sarı boyalı bir koku olduğu halde görün­ce, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sordu:

«Hayrola bir şey mi oldu?» «•Ensâr'lı bir hanımla evlendim.» «Mehir olarak ne verdin?» «•Bir çekirdek ağırlığında (beş dirhem) al­tın verdim» dedi.

«Öyleyse bir koyunla dahi olsa (düğün) ziyafeti ver» buyurdu." [Altı hadis imamı.][97]

 

4158- Diğer rivayet:

"Gel sana malımı ikiye bölüp yarısını sa­na vereyim. İki hanımım vardır. Birini boşa-yayım, iddeti bittikten sonra sen onunla evle­nirsin" deyince o:

"Allah sana mübarek etsin" dedi.[98]

 

4159- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den, karısına karşı ödemekle yükümlü olduğu mehirde yardımcı olmasını rica etti. «Kaça evlendin?» diye sordu.

«Dört ûkiyye ile evlendim.»

«Ne o, siz galiba gümüşü şu dağdan mı yontup elde ediyorsunuz? Şu anda bizde sana verecek bir şey yok, belki ilerde seni bir müf­reze ile göndeririz de orada bir şey elde eder­sin» buyurdu." [Uzun bir metinle Müslim.][99]

 

4160- İbn Mes'ud radiyallahu anh'dan:

"Ona, mehir takdir etmeden, evlenip ölün­ceye kadar hanımıyla da gerdeğe girmemiş bir adam hakkında sordular; şu cevabı verdi:

«O kadın için diğer hanımlarına verdiği mehir miktarı mehir hakkı vardır. Ne eksik ve ne de fazla. İddet çekmesi gerektiği gibi, mi­rasında da hakkı vardır.»

Bunun üzerine Ma'kil bin Sinan el-Eşcaî ayağa kalkıp şöyle dedi:

«Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, içimizden bir kadın olan Berva' bint Vâşık hakkında da aynı hükmü vermişti.»

İbn Mes'ûd bu söze pek sevindi."

[Sünen ashabı; Tirmizî'nin lafzı ile.][100]

 

4161- Nâfi' radiyallahu anh'dan: "Kocası kendisine bir mehir takdir etme­den ve kendisine yaklaşmadan ölen bir kadın hakkında, İbn Ömer ile Zeyd bin Sabit: «Ona mehir lâzım gelmez, fakat miras vardır» diye hüküm verdiler."[101]

 

4162- İbn Ömer radiyallahu anh şöyle derdi: "Boşanan her kadının bir tazminat hakkı vardır. Ancak kendisine mehir takdir edildiği halde cinsel birleşme yapılmadan boşanan ka­dının tazminat hakkı yoktur. O kadın ancak kendisine takdir edilen mehrin yarısını alır."[102]

 

4163- İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'­dan:

"Ömer, evlilikte perdeler indirildiği (zifa­fa girildiği) zaman, daha önce takdir edilme­miş olsa bile mehrin (tazmin edilmesi) gerek­tiğine hükmetmiştir." [Mâlik][103]

 

4164- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:

"Ali, Fâtıma ile evlendiği zaman, onunla gerdeğe girmek istedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona bir şey vermeden gerde­ğe girmekten onu alıkoydu. Bunun üzerine dedi ki:

«Ey Allah'm Resulü, verecek bir şeyim yoktur.»

«Ona zırhını ver!» dedi.

Bunun üzerine ona zırhını verip gerdeğe girdi." [Ebû Dâvud ve Nesâî][104]

 

4165- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir kadını, kocası ona hiçbir şey (mehir) ver­mezden önce kocasının yanına (gerdeğe) sok­mamı emretti." [Ebû Dâvud][105]

 

4166- Arnr bin Şuayb'dan, o da babasından, o da dedesinden:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Herhangi bir kadına, nikâhı kıyılmadan önce verilen bir mehir yahut mehir dışında kocasının ona vaadettiği herhangi bir şey ve­ya hediye, o kadına aittir. Nikâhın kıyılmasın­dan sonra verilen ise kime verilmiş ise onun olur. Bir adama ikram edebilmek için en uy­gun vasıta kızı veya kızkardesidir."

[Ebû Dâvud ve Nesâî][106]

 

4167-  Ukbe bin Amir radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şartları yerine getirilmeye (ödenmeye) en lâyık olan şey, ferçlerin helâl edilmesini sağlayan mehirdir."

[Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][107]

 

4168- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu.)

"Nişanlanması kolay, mehri kolay ve do­ğumu kolay olmak, kadının şansı ve bereketindendir." [Ahmed leyyin bir senedle.][108]

 

4169- İbn Sîrin radiyallahu anh'dan: "Hasan bin Ali, bir kadınla evlendi. Ona mehir olarak herbirinin yanında bin dirhem bulunan tam yüz cariye gönderdi." [Taberânî, Mu'cemu'I-Kebfr'dt][109]

 

4170-  Meymûn el-Kürdî'den, o da baba­sından:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Herhangi bir adam az veya çok bir me-hir karşılığında —içinde onu ödememe niyeti olduğu halde— evlenirse o kişi, Kıyamet-gü-niinde Allah'a zina eden kişi olarak kavuşur."

|Taberânî, Mu'cemu'I-Evsat ve's-Sağfr'de.][110]

 

4171- Enes radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Zeynep'le evlendiği zaman verdiği ziyafeti, kadınlarının hiçbirinde vermemiştir. Zey­nep'le evlendiğinde bir koyun keserek ziyafet verdi."[111]

 

4172- Diğer rivayet: "Onlara ekmek ve et yedirdi. Yediler, doydular, bitiremediler geri­de daha çok yemek bıraktılar."

[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][112]

 

4173- Âişe ve Ümmü Seleme radiyallahu anhumâ'dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bize Fâtıma'nın gelinlik hazırlığını yapmamı­zı ve onu Ali'nin yanına sokmamızı emretti. Bunun üzerine biz, Ali'nin odasına gittik, Bethâ'dan getirdiğimiz yumuşak bir toprağı odaya yaydık. Sonra iki kılıfa yastık içine hurma lifi doldurduk. Sonra hurma ve kuru üzümle yemek verdik. Tatlı su da içirdik.

Elbise ve su kırbasının üzerine asılması için bir direk getirip evin bir kenarına diktik. Fâtıma'nın düğünü kadar güzel bir düğün görmedik." [İbn Mâce.][113]

 

4174-  Safıyye bint Şeybe radiyallahu an-hâ'dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, evlendiği kadınlardan birinin düğününde iki müd arpa ile ziyafet verdi." fBuhârî][114]

 

4175- Yahya bin Saîd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, içinde ekmek de ve et de bulunmayan bir ye­mekle düğün ziyafeti verirdi. [Mâlik][115]

 

4176- Sehl bin Sa'd radiyallahu anh'dan: "Ebû Üseyd es-Sâidî, Allah Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem ile ashabını düğününe çağırdı. Onlara ne yemek yaptı ve ne de bir şey   ikram   etti.   Sadece   hanımı   Ümmü Üseyd'in geceleyin bir taş kapta ıslattığı hur­ma şerbetini (suyunu) ikram etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yemeği bitirince, ona özel yaptığı şerbeti sunup içirdi. O gün gelin olan o kadın onlara hizmet etti."

[Buhârî ve Müslim)[116]

 

4177- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Düğün yemeği birinci gün haktır, ikinci gün sünnettir. Üçüncü gün ise gösteriştir. Her kim gösteriş yaparsa Allah onun (gizli ve gü­nahkâr hallerini) herkese duyurur." [Tirmizî][117]

 

4178- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz düğüne çağırıldığı zaman gitsin, oruçlu değilse yesin, oruçlu ise dua etsin."[118]

 

4179- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "En kötü yemek kendisine zenginlerin çağınlıp fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeği­dir. Kim davete gelmezse Allah ve Resulüne âsi olur."[119]

 

4180-  Diğer rivayet: "Ona (asıl) gelmesi gerekenleri çağırmaz; gelmeyecek olanları çağırır." [Bu iki rivayet, Buharî, Müslim, Muvatta' ve Ebû Davud'a aittir.)[120]

 

4181- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Çağırıldığınız zaman bu daveti kabul edin." Nâfi' dedi ki:

Abdullah b. Ömer, düğün olsun olmasın oruçlu iken davete giderdi.[121]

 

4182-  Diğer rivayet: "Paça yemeye bile çağırılırsanız kabul edin ve gidin!"[122]

 

4183- Diğer rivayet: "Kim davet edilip de icabet etmezse Allah ve Resulüne âsi gelmiş olur. Kim davetsiz giderse, hırsız olarak girer ve yağmacı olarak çıkar."

[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.][123]

 

4184- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz yemeğe çağırıldığı zaman icabet etsin, oruçlu ise ziyaret etmiş olur, değilse yalnızca yemek yemiş olur."[124]

 

4185- Diğer rivayet: "Biriniz oruçlu iken yemeğe çağırıldığı zaman «Ben oruçluyum» desin." [Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî][125]

 

4186-  Humeyd bin Abdirrahman radiyal­lahu anh'dan, o da sahabeden birinden:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"İki kişi yemeğe çağırırsa, kapı bakımın­dan hangisi yakınsa, onunkini kabul et; çünkü kapıca yakın olan, komşu olarak da yakındır. Eğer birisi önce çağırmış ise, önce çağıranın davetini kabul et!" [Ebû Dâvud][126]

 

4187-  Ebû Mes'ûd el-Ensârî radiyallahu anh'dan:

"Ensâr'dan Ebû Şuayb adında bir adam vardı. Şişman bir kölesi vardı. Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem'i görünce, yüzünden onun aç olduğunu anladı ve köleye dedi ki:

«Vah sana! Haydi bize beş kişilik yemek yap. Çünkü ben beşinci kişi olarak Allah Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem'i çağırmak is­tiyorum.»

(Köle) yemek yaptı. Beşinci kişi olarak çağırdığı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem geldi, ardından bir adam daha geldi ve kapıya dikildi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

«Bu adam da bize katıldı, izin verirsen gi­recek, vermezsen dönecektir» dedi.

«Ey Allah'ın Resulü! Ona da izin veriyo­rum, girebilir» dedi." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî][127]

 

4188- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in Fârisî bir komşusu vardı, güzel çorba yapardı.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e yemek yapıp onun yanma gelerek çağırdı. O ise Âişe'yi kastederek:

«Bunu da davet ediyor musun?» deyince adam:

«Hayır» dedi. Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem:

«Öyleyse ben de gitmem» dedi.

Tekrar davet etti.

«Âi§eyi de çağır» dedi. Adam:

«Olmaz» dedi. Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem:

"Öyleyse ben de gitmem» dedi. Tekrar üçüncü kez çağırdı;

«Âise de gelsin» deyince, üçüncüsünde:

«Evet, gelsin» dedi.

Bunun üzerine kalkarak peşpeşe yürü­müşler ve komşunun evine varmışlar."

[Müslim ve Nesâî][128]

 

Evliliğe Mani Haller Ve Radâ (Süt Emzirme)

 

4189- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan, de­di ki:

"Nesebden yedi, sıhriyyetten de yedi kişi ile evlenmek haram olur." "Sonra evlenilmesi haram olan insanlar hakkındaki «Size şu ka-dmları nikahlamak haram kılındı» âyetini i 23) okudu." [Buhârî][129]

 

4190- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın-b, o da dedesinden radiyallahu anh: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem "Herhangi bir adam bir kadınla evlenip ât onunla gerdeğe girerse, artık ona, onun (tadının) kızıyla evlenmesi helâl olmaz. Eğer Jkkûl vâki olmamışsa o zaman onun kızıyla evlenebilir. Herhangi bir adam, bir kadınla evlenirse gerdeğe girsin girmesin, artık onun siyle (kaynanasıyla) evlenmesi helâl ol- (Tirmizî][130]

 

4191- Mâlik radiyallahu anh'dan: "Kûfe'deyken İbn Mes'ûd'a, bir kızla ev­lenip cinsel münasebet kurmadan ayrıldığı zaman annesiyle evlenmesinin caiz olup ol­madığını sordular; müsaade etti. Daha sonra İbn Mes'ûd Medine'ye geldi; kendisine soru­lan bu soruyu (oradaki diğer sahâbîlere) sor­du, aldığı cevap kendisinin daha önce verdiği fetvaya uymadı. Çünkü şart yalnızca üvey kızlar hakkında idi. Küfe'ye döndü, henüz evine varmadan, fetva verdiği adama gitti ve ona, hemen karısından ayrılmasını emretti." [Mâlik][131]

 

4192- Ömer radiyallahu anh'dan:

"O, anası ile kızını cariye olarak mülkiye­tine (nikâhına) aldığında, kişinin cinsel açı­dan her ikisinden faydalanıp faydalanmaması hakkında sorulan soruya şu cevabı verdi: «İkisinin bir arada olmasına cevaz vermem» dedi ve bundan onu menetti." [Muvatta'][132]

 

4193- Mâlik radiyallahu anh'dan: Ömer, oğluna bir cariye hediye etti ve şöyle dedi: "Ona dokunma, çünkü ben onun avret mahallini gördüm, sana helal olmaz."[133]

 

4194- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan, de­di ki:

"Kişi, karısının kızkardeşiyle (yani baldı­zı ile) zina ederse karısı, kendisine haram ol­maz." |Buhârî bir bâb başlığında.)[134]

 

4195- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Haram, helâli haram kılmaz." [İbn Mâce leyyin bir senedle.][135]

 

4196- Ali radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah, nesebden haram kıldığını sütten de haram kılmıştır." rrinnizî][136]

 

4197- Âşe radfiyallahu anhâ'dan: EboTl-finys*â kvdep EflA. hicab (örtumnc) cm n2ni oUıktflB sonra yanıma gir-mek içâ ini HfcdL Dedim kr "Allah Resulü en izin almadıkça vallahi ona izin veremem. Çünkü Ebu'l-Kuays'ın kardeşi beni emzirmedi, beni emzi­ren, Ebu'l-Kuays'ın karışıdır." Derken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem geldi yanı­ma girdi ve sordum: "Ey Allah'ın Resulü! Be­ni adam emzirmedi, onun hanımı emzirdi." Şöyle buyurdu:

"Ona izin ver! Çünkü o senin (süt) am­candır, Allah iyiliğini versin!"

[Altı hadis imamı.][137]

 

4198- Ali radiyallahu anh'dan:

Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bizi bıra­kıp da neden Kureyş'e (evlenmek için) rağbet ediyorsun?"

"Sizde rağbet göstereceğim bir (kadın) var mıdır?"

"Evet, Hamza'nın kızı var."

"O, bana helâl değildir; çünkü o benim süt kardeşimin kızıdır."

[Müslim ve Ebû Dâvud.][138]

 

4199- Ümmü Habîbe radiyallahu an-hâ'dan:

Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Ebû Süf-yân'ın kızı olan benim kız kardeşimle evlen!

"Bunu gerçekten istiyor musun?"

"Evet! Sana mani olmam, benim ortağım olacak kız kardeşimdir. Ondan daha iyi ortak olur mu?"

"Bu bana helâl olmaz" buyurdu.

"Aramızda senin Ebû Seleme'nin kızıyla evlenmek istediğinden söz edip duruyoruz!"

"Ümmü Seleme'nin kızı Dürre mi?"

"Evet."

"O, evimde yetişen kızlığım (üvey kızım) olmasaydı bile, yine de bana helâl olmazdı. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır. Çünkü benimle Ebû Seleme'yi Süveybe emzirmiştir.

Bir daha bana kızlarınızı ve kızkardeşleri-nizi evlenmem için sunmayın" buyurdu.[139]

 

4200- Rezîn'in ilavesi: Urve der ki: "Sü­veybe, Ebû Leheb'in azatlı cariyesidir. Onu Ebû Leheb, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in doğumunu müjdelediği zaman azat et­mişti. O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i emzirmişti. Ebû Leheb kâfir olarak öldü­ğünde, Abbâs, müslüman olduktan sonra onu rüyasında gördü; ama çok kötü durumda gördü ve sordu: «Ne ile karşılaştın?» Cevap verdi: «Sizden sonra hiçbir iyilikle karşılaşmadım, ancak —baş parmağının boğumunu göstere­rek— Süveybe'yi azat etmeme mükâfat ola­rak— buramdan her Pazartesi gecesi serinleti­liyorum.»

Süveybe, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sütannesi idi. O, Ümmü Eymen, Üsâme bin Zeyd'in annesi de Resûlullah'ın sütanneleri idi. İkisi anne bir kardeştiler. Ey­men, Ensâr'dan bir adamdır."[140]

 

4201- Aişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yanıma girdi. O anda yanımda bir adam var­dı. Görünce ağırına gitti; bunu yüzündeki öf­keden farkettim ve şöyle dedim:

"Ey Allah'ın Resulü! Bu benim süt karde­şimdir." Şöyle buyurdu:

"Süt kardeşlerinize dikkat edin. Çünkü süt kardeşlik ancak açlıktan dolayı çocuğun em­me siyle meydana gelir."

[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.][141]

 

4202-Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Çocuğun (memeden) bir kere veya iki ke­re süt çekip emmesi, (süt kardeşliği için) ha­ram sebebi olmaz." [Müslim ve Sünen ashabı.][142]

 

4203- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Kur'ân'dan inen âyetler (ancak tilavet yönünden neshedilmiş bulunan âyetler) ara­sında şu da vardı: «Belirli on emzirme haram nedeni olur. Sonra bu, «Belirli beş emzirme» ile neshedildi ki bu, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde, Kur'ân'dan okunan âyetler arasındaydı." [Buhârî hariç, Altı hadis imamı][143]

 

4204- Ali ve İbn Mes'ûd radiyallahu an-humâ'dan:

Şöyle diyorlardı: "Emmenin azı da çoğu da haram kılar."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebtr'de munkatı' bir isnadla.][144]

 

4205- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

Sehle bint Süheyl Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip, şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Resulü! Ebû Huzeyfe'nin yüzünde, azatlısı Salim'in evimize gelip gir­mesinden dolayı, bir değişiklik görüyorum." Şöyle buyurdu: 1 "Onu (Salim'i) emzir!"

"Kocaman adamdır, ben onu nasıl emzireyim?" dedim. Bunun üzerine tebessüm edip, şöyle buyurdu: "Onun kocaman adam oldu­ğunu biliyorum." O (Salim), Bedir savaşında bulunmuştur."[145]

 

4206- Diğer rivayet:

"Onu emzir de sen ona haram ol! Böylece Ebû Huzeyfe' nin yüreğindeki öfke de gitmiş olur."

Bilâhare kadın, döndü ve şöyle dedi: "Ben onu emzirdim, Ebû Huzeyfe'nin içindeki öfke de gitti."[146]

4207- Diğer rivayet:

"Bu sebepten dolayı Âişe radiyallahu an-hâ, erkek kardeşlerinin ve kız kardeşlerinin kızlarına, istediği ve sevdiği kimselerin yanı­na çekinmeden girebilmeleri için, büyük yaş­ta dahi olsalar, beş kere emzirmelerini emre­derdi. Ümmü Seleme ile, diğer hanımları, böyle bir emzirme ile, beşikte (yani küçük­ken) emmedikçe, kişilerin kendi yanlarına girmelerine razı olmazlardı. Âişe'ye de şöyle

derlerdi: «Vallahi biz bunu bilmiyoruz. Belki de bu, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in insanların umumuna hariç, sadece Sâ-lim'e verdiği bir ruhsat idi»." [Tirmizî hariç, Altı hadis imamı][147]

 

4208- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

Dedi ki: "Recim hakkındaki âyet ile bü­yükleri on kere emzirmek hakkındaki âyet na­zil oldu. Yatağımın altındaki sahife içinde idi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öldüğü zaman onun ölümüyle uğraşırken farkına var­madan bir dişi keçi girdi ve onu yedi.!'

[İbn Mâce. lı n İshak'ın an'ane rivayetiyle.][148]

 

4209- Ümmü Seleme radiyallahu an­hâ'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Evlenmeyi haram kılan emme, çocuk me­mede iken bağırsağı yaracak kadar emmedir. Bu da sütten kesmenin şer'î müddetinden ön­ce olmalıdır." [Tirmizî][149]

 

4210- Ukbe bin Harise radiyallahu anh'-dan:

"O, Ebû İhâb bin Azîz'in kızı ile evlendi. Bir kadın gelip şöyle dedi:

«Ukbe ile evlendiği kadını ben emzir-dim.» Bunun üzerine Ukbe ona şöyle dedi:

«Senin beni emzirdiğini bilmiyordum, bu­nu sen de daha önce bana söylemedin.»

Sonrabineğine bindi ve derhal Medine'ye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gitti.

(Peygamber'e durumu bildirince) Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu­yurdu:

«(Süt kardeşi olduğunuz) Söylendikten sonra beraberliğiniz nasıl devam eder?»

Bunun üzerine Ukbe kadından ayrıldı ve o kadın ondan sonra başka biri ile evlendi."

[Buhârî ve Sünen ashabı.][150]

 

4211- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Ona «Bir adamın iki karısı vardır; birisi

bir oğlan emzirmiş, ötekisi de bir kız emzirmiş. Oğlanın o kızla evlenmesi helâl olur mu?» diye sormuşlar.

«Hayır, çünkü erkeğin suyu birdir» diye cevaplamış." [Mâlik ve Tirmizî][151]

 

4212- Haccâc bin Haccâc'dan, o da baba­sından: Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Benden üzerimdeki süt emme hakkını ne giderir?"

"Bir köle ya da cariye azat etmek" diye cevap verdi. [Sünen ashabı][152]

 

4213- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ahmak kadına emzirtmeyin!" [Taberânî, Mu'eemu's-Sağtr'&e, zayıf bir senedle.][153]

 

 

4214- Bezzâr da zayıf bit isnadla şöyle ri­vayet etti: "Ahmak kadına emzirtmeyin. Çün­kü süt kalıtım bırakır."[154]

 

4215- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kişinin, bir kadınla onun halasını, bir kadınla onun teyzesini, (evlenmek suretiyle) bir araya getirmesini yasakladı."

Zührî der ki: "Babasının teyzesini de aynı derecede görürüz." [Altı hadis imamı.][155]

 

4216-  ed-Dahhâk bin Feyrûz radiyallahu anh'dan, o da babasından: Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü, ben müsliiman ol­dum, ama nikâhımın altında iki kız kardeş vardır."

"Onlardan hangisini istersen boşa!" bu­yurdu. [Ebû Dâvud ve Tirmizî.)[156]

 

4217- Sahabeden bir adamdan:

Ona câriye olan iki kız kardeşe mâlik olan bir adamın bunları bir arada tutup tutamaya­cağı hakkında soruldu. Şu cevabı verdi: "Yetkim olsa bunu yapanı (iki kız kardeşle evleneni) ibret olsun diye cezalandınnm."

İbn Şihab der ki: "Galiba bunu söyleyen Ali'dir." Mâlik dedi ki: "İbnü'z-Zübeyr'den de ay­nı hadis bana ulaşmıştır."[157]

 

4218- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Gaylân bin Seleme es-Sekafı, müslüman oldu; Cahiliyyette on tane karısı vardı, onların hepsi de onunla beraber müslüman oldular. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona, dört tanesini alıkoyup gerisini boşamasını emretti." [Tırmizî][158]

 

4219- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

Rifâa el-Kurazî'nin karısı Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:

"Ben Rifâa'nın karısı idim, beni kesin ola­rak boşadı, sonra Abdurrahman bin ez-Zü-beyr'le evlendim. Fakat- ondakini (uzvunu) elbisenin saçağı gibi buldum (eski kocama dönmek istiyorum)."

"Tekrar Rifâa'ya mı dönmek istiyorsun! Hayır Abdurrahman, senin balcağızından, sen de onun balcağızından tutmadıkça bu ol­maz" buyurdu.[159]

 

4220- Bir rivayette şu ilave vardır: Ebû Bekr (Resûlullah'ın) yanında oturuyordu, Hâ-lid bin Saîd bin el-Âs da kapıda içeriye gir­mek için izin bekliyordu. Dedi ki:

"Ey Ebû Bekr! Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında böyle pervasızca konuşan kadını menetmiyecek misin?" Bu­nun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sadece gülümsedi, bir şey demedi.[160]

4221- Diğer rivayet: İkrime'nin mürsel ri­vayetinde şöyle gelmiştir:

"O kadın, Âişe'ye üstünde yeşil baş örtü­sü olduğu halde geldi. Ona şikayet edip dert yandı. Cildindeki (dövmeden meydana gelen) morartıyı gösterdi. Kadınlar birbirlerine bakarlarken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çıkageldi. Âişe dedi ki:

«Mü'min kadınların, kocalarından ciltleri­ne yedikleri dayaktan meydana gelen morartı nerede ise üzerindeki elbisenin yeşil rengin­den daha koyudur!»

Bu arada kocası, onun Allah Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem'e gittiğini duydu, ondan başka hanımından olan iki oğlunu da yanına alıp doğru Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem'e gitti.

Karısı dedi ki: «Vallahi benim ona karşı beni döğmesine sebep olacak hiçbir günahım yok; sadece ondaki (tenasül uzvu) şu elbise­min kenarı gibi gevşektir. Bana hiçbir yaran yoktur!»

Bunun üzerine kocası: «Ey Allah'ın Resu­lü! Yalan söylüyor. Vallahi ben onu deri silker gibi silkerim (yani cinsel gücüm yerindedir) Ancak o, eski kocası Rifâa'yı istiyor. Onun için benimle cinsel ilişkiden kaçıyor» dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

«Eğer durum böyle ise, ey kadın, bu senin balcağızından, sen de onun balcağızından tutmadıkça Rifâa'ya varman doğru ve helâl olmaz.»

Oradaki oğullarını görünce: «Bunlar se­nin oğulların mıdır?» diye sordu. Adam da «Evet» dedi. Bunun üzerine Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem kadına şöyle çıkıştı:

«Senin iddian boş ve anlamsızdır. Bu ço­cuklar ona (babalarına) karganın kargaya benzemesinden daha çok benziyorlar»."

[Altı hadis imamı.][161]

 

4222- Zeyd bin Sabit radiyallahu anh'dan: Cariyesini üç kere boşayıp, sonra onu sa­tın alan adam hakkında şöyle derlerdi:

"O, başka bir koca ile evlenmedikçe ona asla helâl olmaz." [Mâlik][162]

 

4223- İbn Abbâs, Ebû Hureyre ve İbnu'l-Âs radiyallahu anhum'dan:

"Kocası tarafından, gerdeğe girmeden ön­ce üç kere (talâk ile) boşanan kız hakkında kendilerine sorulan soruya:

«Başka bir adamla evlenmedikçe, ona as­la helâl olmaz» diye cevap verdiler." [Mâlik][163]

 

4224- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hem hülle yapan ve hem kendine hülle yapı­lana lanet etmiştir." [Tirmizî ve Nesâî][164]

 

4225- İbn Şihâb radiyallahu anh'dan: "Abdullah bin Âmir, Basra'da satın aldığı bir cariyeyi Osman'a hediye etti.

Cariyenin kocası vardı. Osman dedi ki: «Kocası olan cariyeye dokunmam.» Bunun üzerine İbn Amir kocasını razı edip ondan ayırdı." [Muvatta'][165]

 

4226- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:  

"Bir adam (satın aldığı) cariye ile cinsî te­mas kurarsa, artık o cariyesi olur. Dilerse onu yanında tutar, isterse satar, isterse onu başka­sına hibe eder, isterse ona dilediğini yapar."[Muvatla'][166]

 

4227- Mâlik radiyallahu anh'dan: "İbn Abbâs ile İbn Ömer'e sordular: «Hür bir kadınla evli olan bir insan karısı­nın üzerine bir cariye ile nikâhlanabilir mi?» O ikisi (İbn Abbâs ile İbn Ömer), adamın hür ile cariyeyi birarada nikahı altında bulundur­masını hoş görmediler." [Muratta'][167]

 

4228- İbn Ömer radiyallahu anh 'dan: Ona Hıristiyan ve Yahudi kadınlarla ev­lenme hakkında sorulduğu zaman şöyle derdi: "Şüphesiz Allah müşrik kadınları haram kıl­mıştır. Bir kadının «Benim Rabbim İsadır!» demesinden daha büyük bir şirk bilmiyorum. Oysa İsa Allah'ın kullarından bir kuldur." [Buhârî][168]

 

4229- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "İman etmedikçe müşrik kadınlarla evlen­meyin!" âyeti nazil olduktan sonra insanlar onlardan uzak durdular. Daha sonra şu âyet nazil oldu:

"Bugün size temiz olanlar helâl kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin ye­meğiniz de onlara helâldir. İnanan hür ve if­fetli kadınlar ve sizden önce Kitab verilenle­rin hür ve iffetli kadınları —zina etmeksizin, gizli dost edinmeksizin ve mehirlerini verdiği­niz takdirde—size helâldir." (Mâide 5) âyeti nazil oldu. Ondan sonra müslümanlar Kitab ehlinin kadınları ile evlendiler.

(Taberânî, Mu'cemu'I-Kebtr.][169]

 

Mut'a Ve Şiğâr Nikahı, Cahiliye Nikâhı, Nikâhı Fesh Eden Ve Etmeyen Hususlar

 

4230- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem ile harbe giderdik, beraberimizde hanım­larımız olmazdı. Dedik ki:

«Kendimizi hadım yapalım mı?» Bunun üzerine bizi bundan nehyetti ve mut'a (geçici) nikâhı ile evlenmemize izin verdi. Bunun üzerine birimiz bir kadınla be­lirli bir zaman için bir elbise karşılığında ev­lenirdi. Sonra (İbn Mes'ûd) şu âyeti okudu:

«Ey iman edenler Allah' in size helâl ettiği temiz şeyleri haram kılmayın.» (Mâide 87)"[170]

 

4231- Seleme bin el-Ekva' radiyallahu anh'dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Evtâs gazvesi yılı üç kez mut'aya müsaade et­ti, sonra yasakladı."

\İVüsi de Buharı ile Müslim'e aittiT.][171]

 

4232- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Mut'a, İslâm'ın başlangıcındaydı. Kişi bir beldeye gelirdi, tanıdığı olmazdı. Onun için orada ikâmet edeceği müddet zarfında malım koruyacak ihtiyacını giderecek bir ka­dınla evlenirdi. Sonra: «Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımları ve cariyeleri müs­tesna..» mealindeki âyet (Mü'minûn 6) nazil olunca, mut'a yasaklandı."

(İbn Abbâs dedi ki:) Yani kişinin hanımı ve cariyesinden başka herhangi bir kadınla cinsî ilişki kurması yasaklandı. [Tirmizî][172]

 

4233- Urve radiyallahu anh'dan: Kardeşi Abdullah (b. ez-Zübeyr) Mek­ke'de ayağa kalkarak, orada bulunan bir zâtı kastederek şöyle dedi: "Allah insanların kalp­lerini gözlerini kör ettiği gibi kör etmiş. Mut'aya fetva veriyorlar!"

Bunun üzerine o şahıs nida ederek ona şu karşılığı verdi: "Sen gerçekten kaba saba birisin. —Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i kastederek— Hayatım hakkı için mut'a Muttakilerin imamı zamanında da yapılırdı." Bunun üzerine İbnü'z-Zübeyr ona dedi ki: "Öyleyse kendini bir dene! Vallahi sen bunu (mut'a nikâhını) yaparsan seni kendi taşların­la taşlarım." [Müslim][173]

 

4234- (Saîd) İbn Cübeyr radiyallahu anh'­dan:

İbn Abbâs'a dedim ki:

"Bilmiyor musun, ne yaptın? Verdiğin fet­vaları süvariler ülkelere taşıdılar, hatta şairler bile fetvaların hakkında söz söylediler."

"Ne dediler?" diye sorunca şöyle dedim: "Onlar (şairler) dediler ki: «Oturması uzayın-ca şeyhe şöyle dedi: Ey Sahi, İbn Abbâs'in fetvalarından haberin var mıdır? Organların ruhsatında güzellik var mıdır ki o, senin barı­nağın ve insanların çıkış yeri olsun»."

İbn Abbas bunu duyunca: "İnnâ lillahi ve

inna ileyhi râciûn. Vallahi ben böyle bir fetva vermedim. Bunu istemedim. Ben ancak Al­lah'ın zaruret hallerinde helâl ettiği ölü eti, kan ve domuz eti gibi durumlarda onu (mut'a'yı) helâl kıldım."

[Taberânî, Mu'cemu'I-Kebîr'de içinde miklellis bir râvinin bulunduğu senedle.][174]

 

4235- Sebre bin Ma'bed radiyallahu anh'-dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'le Mekke fethi harbinde bulundum. Onbeş gün orada kaldık. Kadınlarla faydalanmak husu­sunda mut'a nikâhına müsade etti.

Bunun üzerine kavmimden bir adamla birlikte çıkıp yürümeye başladık. Ben ondan biraz daha güzeldim, o ise bayağı çirkindi. Her birimizde kaftan vardı; benimkisi eski, onunkisini ise yeni idi. Mekke'nin alt tarafı­na yahut üst tarafına vardığımız vakit bize uzun boyunlu dişi deve gibi (endamlı) bir kadın rastladı. (Kendisine):

«Bizden birimizle mut'a nikâhı yapmaya razı olur musun?» diye sorduk.

«Bana ne vereceksiniz bunun karşılığın­da?» diye sorunca, ikimiz de kaftanlarımızı serdik. Genç kız iki adama da bakmaya başla­dı, arkadaşım bunu görünce:

«Bak benim kaftanım yenidir, bununkisi ise eskidir, bana var!» deyince kız, iki ya da üç kerre:

«Bunun kaftanı bana yeter! Ben bunu ka­bul ediyor ve bunda bir sakınca görmüyo­rum» dedi.

Bunun üzerine o kaftan karşılığında ben ondan faydalandım. Allah Resulü mut'ayı ya­sak kılıncaya ve şöyle deyinceye dek onun yanından çıkmadım:

«Ey İnsanlar! Ben size kadınlarla mut'a yapmak hususunda, müsaade etmiştim. Amma Allah şimdi onu Kıyamete kadar haram kıl­mıştır. Kimin de yanında bu çeşit kadınlardan biri varsa ondan hemen kurtulsun; verdikle­rinden hiçbir şeyi de geri almasın»."

[Müslim ve Nesâî][175]

 

4236- Ahmed, Sahih râvileri kanalıyla: Sebre dedi ki:  "Ben çirkine yakın bir adamdım. Üzerimde yeni bir kaftan vardı. Amcamın oğlunun sırtında ise yeni bir kaftan vardı." (Çirkin ve yakışıklı olma durumları hariç) üstteki kıssanın sonuna kadar aynısını nakletti.[176]

 

4237- Urve radiyallahu anh'dan: Hakîm'in kızı Havle, Ömer'in yanma gi­rip şöyle dedi: "Rabîa bin Ümeyye bir kadın­la mut'a nikâhı yaptı ve kadın ondan hamile kaldı." Bunun üzerine Ömer, öfke ve dehşet içinde ridâsmı sürüyerek çıktı ve şöyle dedi: "Bu bir mut'adır, daha önce haberim olsaydı onu recmederdim." (Mâlik][177]

 

4238- Ali radiyallahu anh'dan:

O, İbn Abbâs'a dedi ki: "Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem, Hayber günü, kadın­lardan mut'a usûlü faydalanmayı ve evcil eşeklerin etinin yenmesini yasakladı."

|Ebû Dâvud hariç. Altı hadis imamı][178]

 

4239- Sa'lebe bin Hakîm radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hayber günü, mut'ayı yasakladı." [Taberânî, Mu 'cemıı'I-Evsat'ta.)[179]

 

4240- Câbir radiyallahu anh'dan:

"Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in ve Ebû Bekr'in zamanında bir avuç kuru hurma ve un karşılığında, günlerce ka­dınlardan yararlanırdık. Ömer, Amr bin Hu-reys'e bunu yasaklayıncaya kadar bu böyle devam etti." [Müslim][180]

 

4241- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

ile Tebûk harbine çıktık. Seniyyetü'l-Veda'da konakladık. Işıklar ve ağlayan kadınlar gördü ve sordu:

«Nedir bu?»

«Bunlar kendilerinden mut'a yoluyla fay­dalandığımız kadınlardır. Onun için ağlıyor­lar» denildiğinde şöyle buyurdu:

«Bu haram kılınmıştır.» Ya da şöyle dedi:

«Mut'a, nikâhı, talâkı, iddet ve mirası yık­mıştır»." [Ebû Ya'lâ leyyin bir senedle. Ayrıca Taberâ­nî, Mu'cemu'l-Evsat'Ui, leyyin bir senedle Câbir'den benzerini rivayet etti.][181]

 

4242- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, şiğâr nikâhından nehyetmiştir.

Şiğar: Kişi kızını veya kız kardeşini, baş­ka birine; kızmı veya kız kardeşini, kendisine vermek şartıyla aralarında mehir olmaksızın verip evlendirmesidir." [Altı hadis imamı.][182]

 

4243- Abdurrahman bin Hürmüz el-A'rec radiyallahu anh'dan:

"Abbâs bin Abdillah bin Abbâs, Abdurrahman bin el-Hakem'e kızını verdi; Abdur­rahman da ona kızını verdi ve bu muameleyi aralarında bir mehir olarak kabul ettiler. Mu-aviye bunu duyunca, Mervan'a mektup yazıp, bunları birbirinden ayırmasını emretti ve mektubunda şöyle dedi:

«İşte Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yasakladığı şiğâr budur!»" [Ebû Dâvud][183]

 

4244- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

"Cahiliyette nikâh dört şekildi. Biri bu­günkü şekli: Kişi, kişiden velisi bulunduğu kadını veya kızını ister, karşılığında mehrini verip onunla evlenir.

Diğer nikâh şekli: Kadın hayızından te­mizlendiği zaman, kocası ona şöyle derdi:

«Haydi git falandan faydalan, hamilelik talep et.» Kadın gider, ondan faydalanırdı; o kocadan gebe kaldığı iyice anlaşılıncaya ka­dar esas kocası ondan uzaklaşıp ona yaklaş-mazdı. Gebeliği meydana çıkınca isterse onunla yine cinsî temas kurabilirdi. Bundan gaye asil çocuğa sahip olmaktı. (O zamanlar) bu tür nikâha istibdâ' nikâhı derlerdi.

Nikâhın diğer bir şekli: Kadın, sayısı onu bulamayan bir grup insanlarla ayrı ayrı cinsî ilişki kurardı. Gebe kalıp doğurduktan birkaç gün geçtikten sonra, onların hepsini çağırırdı. Onlar bu davete icabetten kaçamazlardı. On­lara:

«Durumu biliyorsunuz, ben hepinizle cin­sî temasta bulundum» derdi. Sonra hangisini isterse ona:

«Bu çocuk sendendir» der ve çocuğu ona nisbet ederdi. Adam hiçbir şey diyemez ve kabullenmek zorunda kalırdı.

Dördüncüsü: Birçok insanlar, bir kadının yanına girerlerdi. Kadın giren kimseyi boş çe­virmezdi, ki bunlar fahişelerdi. Kapılarına sancak dikerlerdi ki bu, yaptıkları iş için bir işaret olurdu. İsteyen onlara gider ve girerdi, cinsî ilişkide bulunurdu. Bu kadınlardan biri gebe kalıp doğurduğu zaman, oraya toplanır­lardı, kâifleri çağırırlardı.'Sonra bunlar çocuğu oradakilerden birinin (o çocuğa en çok benzeyenin) nesebine kalarVasAv. O, asVSîk onun çocuğu olmuştur ve ona nisbet edilmiş­tir. Onun bundan imtina etme hakkı da bulun­mazdı.

Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, peygamber olarak gönderildiğinde bütün bu nikahlan yıkmış ve bugünkü şekilde olan İs­lâm nikâhını bırakmıştır." [Buhârî ve Ebû Dâvud.][184]

 

4245- Meymûne bint Kerdem radiyallahu anhâ'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in Veda haccında. babamla birlikte çıktım. Ba­bam devesinin üstünde duran Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e yaklaştı. Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem'in elinde çocuk okutanların sopası gibi küçük bir sopa vardı.

İnsanların şöyle dediklerini duydum: «Tabtabiyye, tabtabiyye!» Babam ona yanaş­tı, ayaklarını tuttu ve peygamberliğini ikrar etti. Hz. Peygamber onun için durdu ve onu dinlemeye başladı. Bunun üzerine babam şöyle anlattı:

Ben Ğısrân ordusunu hazırladım.

Târik bin el-Mürakki dedi ki: «Bana seva­bına kim bir mızrak verecektir?»

Dedim ki: «Karşılığı nedir?»

«Onu doğan ilk kızımla evlendireceğim.» Bunun üzerine ona mızrağı verdim. Sonra on­dan uzun bir müddet uzak kaldım. Sonra onun bir kızı doğduğunu ve bulûğa erdiğini öğren­dim. Gelip ona dedim ki:

«Haydi ailemi (kızını) bana hazırla!»

«Bana yeni bir mehir vermedikçe, bunu yapmam» diyerek yemin etti. Ben daha önce verdiğimden (mızraktan) başka bir şey ver­meyeceğime dair yemin ettim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sordu:

«O, bugün hangi kadının yaşındadır?» Dedi ki:

«Saçına ak düştü.» Şöyle buyurdu:

«O kızı bırakmanı uygun görüyorum.» Bu beni korkuttu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e baktım. Benim korktuğumu gö­rünce, şöyle buyurdu:

«Ne sen günaha gir ve ne de arkadaşını günaha sok».'"[Ebû Dâvud][185]

 

4246-  Basre bin Eksen radiyallahu anh'-dan: Dedi ki:

"Kızdır (bakire) diye bir kadınla evlen­dim, zifafa girdiğimde hamile olduğunu anla­dım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

«Fercinden faydalandığın için mehir vere­ceksin. Çocuk da (doğduğunda) senin kölen olur.»

Ondan sonra bizi ayırdı ve şöyle dedi:

«Doğurduğu zaman, ona şer' î cezayı uy­gulayın»." [Ebû Dâvud][186]

 

4247- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Zımmînin nikâhında olan hıristiyan ka­dın, kocasından bir müddet önce müslüman olursa o kadın ona haram olur." [Buhârî][187]

 

4248- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında bir kadın müslüman oldu. Yeniden evlendi ve kadının eski kocası gelip şöyle de­di:

«Ey Allah'ın Resulü! Ben müslüman ol­muştum, müslüman olduğumu kendisi de (ka­rım) biliyordu.»

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem he­men kadını yeni kocasından çekip aldı ve ilk kocasına verdi." [Ebû Dâvud][188]

 

4249- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kızı Zeyneb'i, altı sene sonra (eski kocası olan) Ebu'1-Âs'a hiçbir şey yapmadan ilk ni­kâhı ile verdi."[189]

 

4250- Diğer rivayette: "İki sene" olarak geçmektedir. [Tirmizî ve Ebû Dâvud.][190]

 

4251- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kızı Zeyneb'i, Ebu'l-Âs bin er-Rabî'ye yeni bir mehir ve yeni bir nikâhla verdi." [Tirmizî][191]

 

4252- İbn Şihâb radiyallahu anh'dan: "Safvân bin Ümeyye'nin müslüman olu­şu, karısının müslüman oluşundan tam bir ay gecikti; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem bu müddet zarfında onları ayırmadı."

[Muvatta', bir kıssa ile birlikte.][192]

4253- İbn Şihâb radiyallahu anh'dan: Harisin kızı Ümmü Hakîm, Ebû Cehil'in oğlu İkrime'nin nikâhmdaydı. (Kadın) Fetih günü İslâmiyeti kabul etti. İkrime ise Ye-men'e kaçtı. O da onun (İkrime'nin) yanına göç etti ve onu İslâm'a davet etti. O da müs­lüman olup Fetih yılı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu görünce sevincinden üzerine atladı, üzerinde ridâsı yoktu. Ona biat etti; onlar eski nikâhları üzerinde kaldılar. [Mı/vatta'][193]

 

4254- Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Bir adam herhangi bir kadınla evlenip, onda delilik, ya da cüzzam, ya da alaca hasta­lığı olduğunu görürse ve onunla cinsel temas­ta bulunursa, mehrini tam olarak versin. Çün­kü adamın, karısının velisine karşı borcu var­dır." [Muvatta'][194]

 

4255- Ömer radiyallahu anh'dan:

"Bir kadın kocasını kaybederse ve onun nerede olduğunu bilmezse, dört sene bekler. Sonra dört ay on gün oturur, ondan sonra ev­lenmesi helâl olur." [Muvatta'][195]

 

4256- Mâlik radiyallahu anh'dan: "Ömer  veya  Osman,   bir  adamı  hür olduğunu söyleyerek aldatan, onunla evlenen ve ona birçok çocuk doğuran (cariye) kadın hakkında şu hükmü verdiler:

«Adam çocukların sayılarınca köle emsal­lerinin fidyelerini öder»."

Mâlik dedi ki: "Bu kıymet bence en adil olanıdır."[196]

 

4257- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Benû Gifâr'dan bir kadınla evlendi. Onunla başbaşa kalınca, böğüründe beyaz benekler gördü (bir nevi hastalık) ve:

«Beni aldattınız» diyerek onu geri çevir­di." [Ahmed, zayıf bir senedle.][197]

 

Kadınlar Arasında Adalet, Azil, Ğayle, Baş Kaldırma, Şart Koşma, Hadım Olma Ve Diğer Meseleler

 

4258- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Her kimin iki karısı olup da, birine daha fazla meylederse, Kıyamet gününde vücudu­nun bir tarafı düşük (eğik) gelir."[198]

 

4259- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, gecelerini hanımları arasında adaletle taksim yapardı ve şöyle derdi:

"Allahım, bu benim elimden geldiğince taksimatımdır. Senin gücün yetip de benim gücümün yetmediği hususlarda beni kına­ma!"

(Gücümün yetmediği ile) —Kalbini kas­tediyor.— [İkisi de Sünen ashabına aittir.][199]

 

4260- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

"Ben, Sevde'den daha karakterinde olmayı istediğim bir kadın görmedim. Yaşla­nınca dedi ki:

«Ey Allah'ın Resulü! Benim nöbetimi Âi-şe'ye veriyorum.»

Ondan sonra Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem Âişe'ye bir gün kendi günü bir gün de Sevde'nin günü olmak üzere iki gün ayırıyordu."[200]

 

4261- Diğer rivayet:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in, Hatice'den sonra aldığı ilk hanım o (Şevde) İdi." [Buhârî ile Müslim][201]

 

4262- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir şey yüzünden Safiyye bint Huyey'e kırıl­mıştı.

(Safiyye) Âişe'ye dedi ki:

«Ey Âişe! Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i benden razı et, sana günümü vere­yim."

«Olur» dedi ve onun zaferanla boyalı olan örtüsünü aldı. Kokusunun kokması için de üzerine su serpti ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında oturdu. Şöyle bu­yurdu:

«Ey Âişe! Benden uzak dur, bugün senin günün değildir.»

«Bu, Allah'ın dilediğine ihsan ettiği bir lütfudur» dedi ve (kendisi ile Safiyye arasın­da geçen) durumu anlattı. Ondan sonra Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem Safiy­ye'den razı oldu." [ibn Mâce][202]

 

4263- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in dokuz hanımı vardı. Aralarında günleri pay­laştırdığında, birincisine ancak dokuz günde bir gidebiliyordu. Her gece hanımları sıra ki-

min ise onun evinde toplaşırlardı —(Bir defa­sında)- Âişe'nin evindeydi. Zeyneb de geldi ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona elini uzattı. Âişe: «Bu Zeyneb'dir» deyin­ce, elini çekti. İkisi söz düellosu yaptılar ve nihayet birbirlerinin yüzlerine toprak attılar. Namaza da kamet getirilmişti. Ebû Bekr ora­dan geçiyordu ve onların konuştuklarını duy­du ve Allah Resulüne sallallahu aleyhi ve sel-lem'e bildirdi: «Haydi çık ey Allah'ın Resulü ve (o ikisinin) ağızlarına toprak saç!»" [Müslim][203]

 

4264- Enes radiyallahu anh'dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, gece-gündüz aynı saatler içinde onbir kadın­dan ibaret olan bütün hanımlarını dolaşırdı. Enes'e sordular:

«Onun buna gücü yeter miydi?» «Biz aramızda ona otuz kişilik (cima) kuvveti verildiğinden söz ederdik» dedi."

[Buhârî][204]

 

4265- Enes radiyallahu anh'dan "Sünnettendir: Kişi dul üstüne bir kızla (bakire ile) evlendiği zaman önce yedi gün onun yanında kalır, sonra taksim edip günleri sıraya koyar. Dul aldığı zaman ise, önce üç gün onun yanında kalır, sonra günleri sıraya koyar." [Nesâî hariç, Altı hadis imamı][205]

 

4266- Ümmü Seleme radiyallahu an-hâ'dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Ümmü Seleme ile evlendiği zaman, yanında üç gün kalıp şöyle dedi:

«Senin ailene karşı bir küçümseme sözko-nusu değil. İstersen günleri yediliyeyim, eğer senin yanında yedigün kalırsam, diğer hanım­larımın yanında da yedi gün kalırım»."[206]

 

4267- Diğer rivayet:

"İstersen senin yanında yedi gün kalayım; istersen üç gün kalayım da sonra dolaşayım."

Ümmü Seleme dedi ki: "Üç gün kaldı son­ra diğer hanımlarını dolaştı."[207]

 

4268- Diğer rivayet:

"Çıkmak istediği zaman (Ümmü Seleme) elbisesine yapıştı, bunun üzerine şöyle buyur­du:

«İstersen daha çok kalayım. Ama seni he­saba katarım. Şöyleki kızın yanında yedi; du­lun yanında üç gün kalınır»." [Mâlik, Müslim, Ebû Davûd ve Nesâî.][208]

 

4269- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile Benî Mustalik savaşına çıktık. Arap esirle­rinden birçok esir ele geçirdik. Bekârlık başı­mıza vurdu, canımız kadın istedi. Ve azil yap­mak istedik. Ama dedik ki:

«Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem aramızdayken ona sormadan azil yapmak ya­kışık almaz. Bari ona soralım da öyle yapa­lım.» Sorduk; şöyle buyurdu:

«Yapmanızda hiçbir sakınca yoktur. Eğer kıyamete kadar canlı bir varlık yaratılıp mey­dana gelecekse mutlaka yaratılıp meydana gelir. Olacak olur (Azil yapmakla önüne geçe­mezsiniz)»." [Altı hadis imamı.][209]

 

4270- Diğer rivayet: "Bir adam dedi ki: «Yâ Resûlallah, yanımda bir cariye vardır.

Ondan çocuğumun olmasını istemediğim için azil yapıyorum. Yahudiler, azlin 'diri diri top­rağa kız gömmenin küçüğüdür' diyorlar. Ne dersiniz?» Şöyle buyurdu:

«Yahudiler yalan söylüyorlar. Eğer Allah onu yaratmak isterse, sen onu önleyemez­sin»."[210]

 

4271- Ömer radiyallahu anh'dan: "Birtakım adamlara ne oluyor ki, cariyeleriyle cinsî ilişkide bulunuyorlar sonra azil ya­pıyorlar. Bir cariye bana gelip de eğer efendi­sinin onunla cinsî ilişkide bulunduğunu itiraf ederse, doğacak çocuğu mutlaka efendisi üze­rine kaydederim. Ondan sonra isterseniz azil yapm, isterseniz azli terk edin (çocuk yapın)."[211]

 

4272- Diğer rivayette "azil"in yerine şöy­le geçmektedir: "Sonra (çocuk sahibi olmak istedikleri) cariyelerin dışarı çıkmalarına mü­saade ediyorlar." [Malik][212]

 

4273- Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, izni olmadan hür kadına karşı azil yapmaktan nehyetmiştir." [İbn Mâce][213]

 

4274-Esmâ bint Yezîd radiyallahu an-hâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem buyurdu:)

"Çocuklarınızı gizlice (dolaylı olarak) öl­dürmeyin. Çünkü kadın emzikli iken onunla cinsel ilişkide bulunmak, adeta süvariye arka­dan saldırıp onu atından alaşağı etmeye (ben­zer)." |EbûDâvud][214]

 

4275- Cüzeme bint Vehb radiyallahu an-hâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem buyurdu:)

"Süt emzirirken kadınla cinsî ilişkide bu­lunmaktan alıkoymak istedim; fakat sonra Farisîler ve Rumların bunu yaptıklarını ve bunun çocuklarına zarar vermediği bana an­latıldı (da onun için ondan ümmetimi alıkoy­madım)." |Buhârî hariç, Altı hadis imamı][215]

 

4276- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Eğer bir kadın kocasından geçimsizli­ğinden veya yüz çevirmesinden korkarsa..." mealindeki âyetin (Nisa 128) tefsiri hakkında şöyle dedi:

"Kişi, (kanları içinde bir) hanımında yaş­lılık ya da başka bir kusur görür ve onu bırak­mak ister. Kadın da ona der ki:

«Beni bırakma (boşama, yanında) tut, ba­na istediğin kadar (az) sıra ver.» Böylece on­lar anlaşırlar. İşte böyle bir anlaşmada her­hangi bir sakınca yoktur." [Buhârî ile Müslim][216]

 

4277- el-A'şâ el-Mâzinî radiyallahu anh'­dan:

"O, Hicr'den Receb ayında ailesinin rız­kını temin etmek için yola çıktı. Karısı Mu-âze ise, baş kaldırarak ondan kaçıp kendilerinden olan Mutarrif adındaki bir adama sığındı.Adam seferden dönünce, onu göremedi.Kendisine isyan edip kaçtığını ve halen Mutarrif’in  yanında kaldığını ona bildirdiler.Hemen gidip onu ondan istedi.Adam:”O yanımda yoktur.Olsaydı bile sana vermezdim” deyince, doğru Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti, ona sığınıp şöyle demeye başladı: “Ey  insanların maliki ve Arapların Deyyanı! Recep ayında  sokaklardan bir sokağa, yollardan bir yola sabah erkenden çoluk çocuğumun rızkını temin etmek için çıktım.Arkamda niza ve kaçışlar oldu.(Karım) ahde muhalefet etti, günah irtikap etti.Onlar (kadınlar kendilerine) galip  olanlara  bile galip olacak kadar kötüdürler.” Allah Resülü sallallahu ve sellem de: “Onlar galip gelenlere galip gelecek kadar kötüdürler” buyurdu  ve Peygamber sallallahu  aleyhi ve sellem Mutarrif’e mektup yazdı.Dedi ki: “Bunun karısı Muaze’yi beklet; gelince  bana ver.” Ona mektup ulaşınca, şöyle dedi: “Ben seni ona geri teslim edeceğim.”

Kadın: “Beni cezalandırmayacağına dair Peygamber zimmetiyle birlikte bir söz al!” dedi.Mutarrif ondan söz aldı ve karısını kendisine geri verdi.”

[Abdullah bin Ahmed (Zevaidu’l-Müsned’de) uzun bir metinle.][217]

 

4278- Ömer radiyallahu anh’dan, dedi ki: “Bir adam bir kadınla evlenir de kadın, nikah sırasında kendi şehrinden dışarı çıkartmasını kocasına şart koşmuş olursa, kadının rızası olmaksızın onu kendi şehrinden dışarı çıkaramaz.”[Tirmizi][218]

 

4279- Onun (Tirmizi’nin )  Ali’den de şöyle bir rivayeti vardır:

“Allah’ın şartı, kadının şartından da, onu şartını kabul eden erkeğin şartından da önce gelir.”[219] 

 

4280- Sa’d radiyallahu anh’dan:

“Eğer Allah Resulü  sallallahu  aleyhi ve sellem, Osman ibn Maz’un’a  bekar  kalmasını yasaklamasaydı, biz hepimiz hadım olurduk.” [Buhari, Müslim, Tirmizi ve Nesai][220]

 

4281- Semure radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, tebettülü  (evlenmemeyi) yasaklamıştır.”

Katade, şu ayeti okudu: “and olsun ki biz senden önce peygamberler gönderdik ve onlara eşler ve çocuklar verdik.” (Ra’d 38) [Tirmizi ve Nesai][221]

 

4282- İbn Mes’ud radiyallahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem  buyurdu:)

“Kadın kadınla (bir örtü altında) sürtüşüp de  sonra kocasına anlatmasın, çünkü kocası sanki  ona (anlattığı kadına) bakar gibi olur.” [Ebu Davud ve Tirmizi][222]

 

4283- İbn Mes’ud  radiyallahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Biriniz ailesine geldiği zaman (cinsi ilişki kurarken) örtünsün.İki devenin soyunması gibi soyunmasınlar.”

[Bezzar leyyin  bir senedle.][223]

4284- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan;

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet gününde mertebe bakımından Allah indinde en kötü insan, karı koca birbir­lerine bir sır söylerler de, sonra onlardan bi­risi ötekinin sırrını ifşa eder."

[Müslim ve Ebû Dâvud.][224]

4285- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadının lezzeti ile erkeğin lezzetinin üs­tünlüğü iğnenin çamurda bıraktığı iz gibidir. Ne var ki Allah onları (kadınları kendilerine ihsan ettiği) haya sebebiyle örtüyor."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta isnadında Ahmed bin Ali bin Şevdeb vardır.][225]

4286- Selmân radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim hizmetçi kadınlardan nikâhsız fay­dalanır, onlar da bu sebeple fahişe olurlarsa, onların günahlarından hiç bir şey eksilmeksi-zin, o adama onların günahları gibi günah yazdır." [Bezzâr, zayıf bir senedle.][226]

 

4287- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim hanımı ile hayızlı iken cinsî ilişki kurarsa ve bundan bir çocuk olup da cüzzama yakalanırsa, o kimse, kendisinden başka hiç kimseyi asla suçlamasın."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin bir senedle.][227]

 

4288-  İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Dedi ki:

"Hadım olan (evli) kişiye bir yıl mühlet verilir; eğer bir yıl zarfında kadına ulaşabilir-se ne âlâ, aksi halde ayrılırlar; fakat kadın mehrini alır." [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr.][228]

 

4289- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadın, gebeliğinden doğuruncaya kadar ve doğurduktan çocuğu sütten ayınncaya ka­dar, Allah yolunda nöbet tutan gibidir. O süre içinde ölürse şehit ecrini alır."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'ât zayıf ha senedle.][229]

 

Kocanın Karısı Ve Karının Kocası Üzerindeki Hakkı

 

4290- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Eğer bir kimsenin bir kimseye secde et­mesini emretseydim, kadının kocasına secde etmesini emrederdim." [Tirmizî][230]

4291- Bezzâr, başına şu ilaveyi yaptı: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir bostana girdi, bir deve gelip ona secde etti. Bunun üzerine dediler ki:

«Biz sana secde etmekte bu deveden daha hak sahibiyiz.» Bunun üzerine şöyle buyurdu:

«Eğer ben bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim..»

Yukarıdaki hadisi zikretti."[231]

 

4292- İbn Mâce "kocasına" kelimesinden sonra şu ibareyi ilave etti:

"Eğer bir adam hanımına, kırmızı dağdan siyah dağa; siyah dağdan kırmızı dağa taşın­masını emrederse, yakışık olan, onun bu em­rini yerine getirmesidir."[232]

 

4293- İbn Ebî Evfâ radiyallahu anh'dan: "Muâz, Şam'dan geldiği zaman, Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip secde etti; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sordu:

«Ey Muâz nedir bu?» Cevap verdi:

«Şam'a vardığımda, insanların papazları­na ve patriklerine secde ettiklerine rastladım. Sana da böyle yapmamızı içimden istedim.»

Şöyle buyurdu:

«Böyle yapmayın; eğer ben Allah'tan baş­kasına secde etmeyi emretseydim, kadına ko­casına secde etmesini emrederdim. Muham-med'in canı elinde olana yemin ederim ki, ka­dın, kocasının hakkını ödemedikçe, Rabbinin hakkını ödeyemez. Kocası, eğer kendisiyle cinsî ilişki kurmak isterse deve semerinde bi­le olsa, inip onun arzusunu yerine getirmeli­dir. Bu işi ondan menetmemelidir»." [İbnMâce][233]

 

4294- Ümmü Seleme radiyallahu anhâ'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Herhangi bir kadın, kocası kendisinden hoşnut iken ölürse, Cennete girer." [Tirmizî][234]

 

4295- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, herhangi bir adam karısını yatağa çağırıp da gelmezse, gökteki tüm varlıklar, kocasını kendisinden razı edinceye dek ona gazap eder."[235]

 

4296- Diğer rivayet:

"Kadın kocasının yatağını terkederek ge­celerse, yatağa dönünceye kadar melekler ona lanet eder." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][236]

 

4297- Talk bin Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kişi hanımını (cinsel) haceti için çağır­dığında hemen (yanına) gitsin, fırın üzerinde olsa bile."[237]

 

4298- Muâz radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bir kadın dünyada kocasına eziyet eder­se, hûr-i înden olan karısı ona şöyle der: «Al­lah seni kahretsin! Ona eziyet etme! O senin yanında bir emanettir; senden ayrılıp bize gelmesi yakındır»." [İkisi de Tirmizî'ye aittir.][238]

4299- Nu'mân bin Beşîr radiyallahu anh'­dan:

"Ebû Bekr içeri girmek için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den izin istedi. Bu arada Âişe'nin sesinin yüksek olduğunu duy­du, izin verilip içeriye girdikten sonra Âişe'ye dedi ki:

«Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e karşı sesini yükselttiğini duydum.» Eli­ni kaldırıp ona tokat vurmaya kalkışınca, Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona mani oldu. Bunun üzerine Ebû Bekr kızgın bir halde oradan çıkıp ayrıldı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de:

«Bak seni adamdan nasıl kurtardım!» de­di. Aradan birkaç gün geçtikten sonra yine Ebû Bekir içeriye girmek için izin istedi. On­ları barışık buldu ve dedi ki:

«Beni harp halinde iken içeriye kabul etti­ğiniz gibi, barış halinizde de beni içeriye ka­bul edin.» Bunun üzerine Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

«Tamam kabul ettik, tamam kabul ettik»."

[Ebû Dâvud][239]

 

4300- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sordular:

"En iyi, hayırlı kadın kimdir?"

Şöyle buyurdu:

"Kocası, kendisine baktığı zaman, gönüle huzur veren, emrettiği zaman itaat eden, nef­sinde ve malında kocasının hoşlanmadığı bir şey yapmayan kadın." [Nesâî][240]

 

4301- Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mü'min, Allah'a karşı olan takvasından sonra, saliha bir kadından istifâde ettiği ka­dar hiçbir şeyden istifade etmemiştir. Çünkü ona emrettiği zaman itaat eder, baktığı zaman gönlüne huzur verir, yemin ettiği zaman yemi­ninde durdurur, yanından ayrılıp uzaklaştığı zaman, hem kendini hem de malını korumak suretiyle ona sadık kalır."

[İbn Mâce zayıf bir senedle. Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta benzerini Ebû Hureyre'den rivayet etmiştir.][241]

 

4302- Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Koca, karısını dövdüğü hususlarda so­rumlu tutulmaz."[242]

 

4303- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:

Bir kadın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Resulü! Kocam Safvan bin Muattal, namaz kıldığım zaman beni dövü­yor, oruç tuttuğumda orucumu bozduruyor, kendisi güneş doğuncaya kadar sabah nama­zını kılmıyor." Safvân da yanındaydı. Allah Resulü ona sorunca, şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Resulü! «Namaz kılarken beni dövüyor» sözüne gelince o, iki sûre oku­yor; ben bundan onu alıkoydum."

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem şöyle buyurdu:

"Bir sûre insanlara yeter."

"«Oruç tuttuğum zaman bana bozduru­yor» sözüne gelince, gidip (nafile) orucu tutu­yor, ben delikanlı bir adamım, sabredemiyo­rum."

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kadın kocasının izni olmaksızın (nafile) oruç tutamaz."

"«-Benim güneş doğuncaya kadar sabah namazını kılmadığım» sözüne gelince; biz sa­nat ehliyiz; gece çalışmak bizim adetimizdir."

"Şu halde ey Safvân uyandığın zaman kil!" [İkisi de Ebû Davud'a aittir.][243]

4304- Esma bint Ebî Bekr radiyallahu anh'dan:

"Zübeyr benimle evlendi. Ne malı vardı, ne de kölesi. Bir su çeken deve ile bir de atı vardı. Atma alaf verirdim, işini görür, nafaka­sına bakardım. Su çeken devesine çekirdek kırıyordum. Ona yem verir, sulardım. Kovası­nı tamir eder, hamurunu yoğururdum, ekmek yapmayı beceremezdim de ekmeği Ensâr'dan komşu kadınlar yaparlardı. Onlar sadık ve dü­rüst kadınlardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in Zübeyr'e üçte iki fersah uzaklı­ğında parsellediği yerden çekirdekleri başım­da taşırdım.

Bir gün başımda çekirdekler olduğu halde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e rast­ladım, ashabından bir grub da yanındaydı. Beni terkisine almak için devesine «Di, ıh!» dedi. Senin (kocası Zübeyr'i kastediyor) kıs­kançlığını bildiğim, utanıp sıkıldığım için binmedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de benim utandığımı anlamış olacak ki geçip gitti. Zübeyr'e geldiğimde dedim ki: «Başımda çekirdek yükü, Allah Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem'e ve ashabından bir gru­ba rastladım. Devesine beni bindirmek için 'Ih, ıh!' dedi. Ondan utandım; senin kıskanç­lığını da biliyordum.» Şöyle dedi: «Başında hurma çekirdeği taşıman, vallahi benim için onun terkisine binmenden daha güçtür.»

Ondan sonra (babam) Ebû Bekr'e bir hiz­metçi göndermesi için haber saldı, o da hiz­metçi gönderip beni ata bakmaktan kurtardı. Böylece beni azat etmiş gibi oldu."

[Buhârî ve Müslim][244]                             

 

4305- Diğer rivayet:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona (Esmâ'ya) bir hizmetçi verdi. Esma dedi ki:

"O hizmetçi beni ata bakmaktan kurtardı. Bir adam geldi ve şöyle dedi:

«Ey Ümmü Abdillah! Ben fakir bir ada­mım, senin evinin gölgesinde mal satmak is­tiyorum.»                                                   

«Sana izin verirsem Zübeyr kabul etmez. Zübeyr buradayken gel!» dedim. Sonra Zü­beyr evdeyken tekrar geldi ve:

«Ey Ümmü Abdillah! Evinin gölgesinde satmak istiyorum» dedi.

«Medine'de benim evimden başka bir ev bulamadın mı?» dedim. Bunun üzerine Zü­beyr:

«Fakir adamı evin gölgesinde satmaktan neden alıkoyuyorsan?» dedi. Adam satmaya başladı ve para kazandı; ben de ona cariyemi sattım.

Parası kucağımdayken Zübeyr içeriye gir­di ve:

«Onu bana ver!» dedi. Ben de:

«Onu tasadduk ettim» dedim."[245]

 

4306- Ali radiyallahu anh'dan: "O, İbn A'bed'e:

«Sana kendimden ve Fâtıma'dan bahsede­yim mi?» dedi.

«Evet» dedim. Bunun üzerine şunları anlattı: Fâtıma, el değirmeni döndürdü eli nasırlaştı. Sırtında kırba ile su taşıdı boy­nunda iz bıraktı. Evi süpürdü üstübaşı toz içinde kaldı. Bu arada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e hizmetçiler gelmişti. De­dim ki: «Babana gitsen de ondan bir hizmetçi istesen olmaz mı?» Bunun üzerine gitti, O'nun yanında erkeklerin olduğunu görünce geri döndü. Ertesi gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona gelip sordu:

«İhtiyacın ne idi?» Cevap vermeyip sustu. Dedim ki: «Ey Allah'ın Resulü! Ben sana an­latayım; eli nasır oluncaya kadar el değirmeni çevirdi, boynunda iz bırakıncaya dek sırtında kırba taşıdı, elbisesi tozlanıncaya dek evi sü­pürdü. Hizmetçiler gelince, sana gelip kendi­sine bir hizmetçi vermen için kendisine em­rettim, belki o hizmetçi onun yükünü biraz hafifletirdi, diye düşündüm.»

Bunun üzerine şöyle buyurdu: «Ey Fâtı­ma! Allah'tan kork, Rabbinin farzını yerine getir! Ailenin işini yap; yatağına yattığında, otuzüç kere sübhanallah; otuzüç kere elham­dülillah ve otuzdört kere Allahu ekber de ki, bu tam yüz yapar, işte bu, senin için bir hiz­metçiden daha hayırlıdır.»

(Fâtıma) şu cevabı verdi:

«Allah'tan ve O'nun Resulünden hoşnut oldum.» Allah Resulü, böylece ona hizmetçi vermedi."[246]

 

4307- Diğer rivayette: "Tencerenin altını tutuşturdu, nerdeyse etekleri yanacaktı" diye geçer. Yine onda şöyle geçmektedir: "Allah Resulü, ertesi gün erkenden bize geldi; hatta henüz yatağımızda idik. Başının ucunda otur­du, babasından utandığı için başını yorganın içine soktu. Sordu: "Ey Muhammed'in aile efradı, dünkü ihtiyacın ne idi?" İki kere sus­tu, nihayet ben şöyle demek zorunda kaldım: "Vallahi ben sana anlatayım..."[247]

 

4308- Diğer rivayet:

"Gelip aramızda oturdu, hatta ayağının Hjgukluğunu göğsümde hissettim."[248]

 

4309- "Onları (teşbih vs.) duyduğumdan beri Sıffîn gecesi hariç, her gece okudum, hiç bırakmadım, hatta o gece bile sabaha doğru hatırladım da okudum."[249]

 

4310- Diğer rivayet:

"Teşbih (sübhanallah) otuzdört kere idi. Ali dedi ki:

«Onu Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'den duyduğum günden beri hiç bırakma­dım.» Denildi ki:

«Sıffîn gecesi de mi bırakmadın?» «Sıffîn gecesi de bırakmadım» dedi." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.][250]

 

4311- Abdurrahman bin Avf radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bir ktidın, beş vakit namazını kılarsa, Ramazan orucunu tutarsa, fercini (namusu­nu) korursa, kocasına itaat ederse, ona; «Cennetin kapılarından hangisini istersen oradan gir» denilir."

[Ahmed ve Taberânî, Mu 'cemu' l-Evsat'ta.][251]

 

4312- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Bir adam kızını Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e getirip, şöyle dedi:

«Bu kızım evlenmek istemiyor.» Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu­yurdu:

«Babanı dinle de evlen!»

«Ey Allah'ın Resulü! Bana kocanın, karı­sı üzerindeki hakkı ne olduğunu bildirmedik­çe ben evlenmem» deyince, şöyle buyurdu:

«Kocanın karısı üzerindeki hakkı: Koca­nın irin akan bir yarası olsa, kadın o yarayı dili ile yalasa, ya da burnundan irin ya da kan akıp, kadın onu yutsa yine de kocanın hakkını ödeyemez.» (Bunu duyunca kız) Şöyle dedi:

«Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, ben asla evlenmem!» Bunun üzerine Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

«İzinlerini almadıkça onları evlendirme­yin!»" [Bezzâr][252]

 

4313- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İki kişinin namazı başlarından yukarıya geçmez: Efendilerinden kaçan köle; tekrar onlara dönünceye dek. Kocasına isyan eden kadın, tekrar evine dönünceye kadar."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat ve's-Sağîr.][253]

 

4314- Ümmü Seleme radiyallahu anhâ'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Eteklerini sürükleyerek evden çıkıp ko­casını şikayet eden kadına ben çok kızarım."

[Taberânî, Mu'cemıı'l-Kebîr ve' 1-Evsat'to zayıf bir isnadla.][254]

4315- Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan: "Bir kadın peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e, biri kucağında, diğeri ise önünde iki çocuk ile geldi. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

«(Kadınlar çocuklarını) karınlarında taşı­yıcılardır, doğuruculardır, çok merhametlidir­ler. Kocalarına ettikleri eziyetler olmazsa bunların namaz kılanları Cennet'e girer»."

[İbn Mâce][255]

 

4316- Ebû Hureyre radiyallahu anh: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadınlar hakkında birbirinize hayır tav­siye ediniz. Zira kadın eğri kaburga kemiğin­den yaratılmıştır. Kaburganın en eğri yeri de üst kısmıdır; onu doğrultmaya kalkarsan kı­rarsın; (hâli üzere) bırakırsan eğri kılmakta devam eder. Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye edin."[256]

 

4317- Bir başka rivayette: "Onu kırmak boşamaktır." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî][257]

 

4318- Ebû Zerr'den radiyallahu anh: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kadın, eğe kemiğinden yaratılmıştır; dü­zeltmeye kalkarsan kırarsın; onun için idare et; zira yükü ağır ve geçim derdi vardır."

[Dârimî][258]

 

4319- Amr b. el-Ahvas radiyallahu anh'­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dikkat edin! Kadınlara karşı iyi davran­ma tavsiyemi tutun. Onlar sizin için ancak bi­rer yardımcıdır. Bundan başka onlarda bir hakkınız yoktur. Ancak apaçık bir hayasızlık yaparlarsa, o zaman onları yataklardan ayı­rın. İz bırakmayacak şekilde dövün. Size itaat ederlerse, onları bırakmak için başka bir yol aramayın!

Dikkat edin! Sizin karılarınızın üzerinde hakkınız vardır; karılarınızın da sizin üstü­nüzde hakları vardır. Sizin onlar üzerinizdeki hakkınız; hoşlanmadığınız kimselere yatakla-

rınızı çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız insan­ları evinize sokmamalarıdır.

Onların sizin üzerinizdeki hakları: Giy­dirmelerinde, yedirmelerinde onlara karşı en güzel şekilde davramanızdır." [Tirmizî]

Daha önce iman bahsinde uzunca geç­miştir.[259]

 

4320- Hakîm bin Muâviye'den, o da ba­basından radiyallahu anh:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Birimizin hanımının onun üzerindeki hakkı nedir?"

"Yediğin zaman, ona yedirmen, giydiğin zaman ona giydirmen, vurduğun zaman yüze vurmaman, ona çirkinsin dememen, kendi evinin içinde müstesna olmak üzere onu yal­nız bırakmamandır" buyurdu. [Ebû Dâvud]

Dedi ki: "(Arapça metinde geçen) lâ tu-kabbih'in mânâsı: "Allah seni çirkin kılsın!" demektir.[260]

 

4321- Abdullah bin Zem'a radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz zevcesini, köle kamçılar gibi kamçılamasın. Daha sonra belki onunla cinsî ilişki kuracaktır." Ya da şöyle dedi:

"Gün bitip gece geldiğinde onunla yata­caktır." [Buhârî, Müslim veTirmizî][261]

4322- Enes radiyallahu anh'dan:

Ebû Talha, Ümmü Süleym'i üstüne kapıyı kapayıp dövmeye başladı, ben kapının ardın­dan seslendim:

"Bu yaşlı kadından ne istiyorsun? Neden onu dövüyorsun?" Kadın içeriden seslendi:

"Bana yaşlı ve âciz diyorsun. Allah senin dizlerini âciz bıraksın!" [Taberânî][262]

 

4323- Ali radiyallahu anh'dan:

Velîd bin Ukbe'nin hanımı gelip, dedi ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Velîd beni dövüyor." Şöyle buyurdu:

"Ona: «Allah Resulü beni korumasına al­dı» de!" Çok geçmeden kadın dönüp geldi ve aynı şikayette bulundu:

"Bunu söyleyince beni daha çok dövdü."

Bunun üzerine elbisesinin ufak saçağını alıp ona verdi ve:

"«Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem beni korumasına aldı» de!" buyurdu.

Kadın gitti, çok geçmeden yine geldi ve

"Beni daha da çok dövdü" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü ellerini kaldırıp şöyle beddua etti:

"Allahım! el-Velîd'i sana havale ediyo­rum, bana iki kere isyan edip günaha girdi."

[İbn Ahmed, Bezzâr ve Ebû Ya'lâ.][263]

 

4324- İyâs bin Abdillah bin Ebî Zübâb ra­diyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah' in cariyelerini (kadınlarınızı) döv­meyin!"

Ömer Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Resulü! Kadınlar kocalarına başkaldırdılar." Ondan sonra dövmeye izin verdi. Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in aile efradında birçok kadınlar gelip şöyle dediler:

"Kocalarımız bizi dövüyor." Bunun üzeri­ne Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöy­le buyurdu:

"Muhammed ailesini birçok kadınlar zi­yaret edip kocalarının kendilerini dövdükleri­ni şikayet ediyorlar. Onlar (dövenler) en ha­yırlılarınız değildir." [Ebû Dâvud][264]

 

Kadınlarla Geçim (Muaşeret)

 

4325- Âişe radwiyallahu anhâ'dan: Dedi ki:

"Tam onbir kadın oturup kocalarının hal­lerinden haber verme hususunda gizlemiye-ceklerine dair birbirlerine söz verip anlaştılar.

Birincisi şöyle dedi: «Kocam (sarp) dağın tepesinde bulunan cılız bir deve eti gibidir; sırtı düz değildir ki yukarıya çıkarılsın, semiz değil ki yerinden kımıldatılıp başka yere gö-türülsün.»

İkincisi şöyle dedi: «Ben kocamın hâlleri­ni ifşa edemem. Çünkü anlatmaya başlarsam büyük-küçük nesi varsa hepsini anlatırım.»

Üçüncüsü şöyle konuştu: «Benim kocam uzun boyludur. Konuşursam boşanırım, ko­nuşmazsam muallakta bırakılırım.»

Dördüncüsü: «Benim kocam Tihâme ge­cesi gibidir. Ne sıcaklığı vardır ve ne de so­ğukluğu. Ondan ne korkulur, ne de bezilir» dedi.

Beşincisi: «Kocam girdiği zaman kaplan, çıktığı zaman arslandır. Bana bıraktığı (ev iş­lerinden) hesap sormaz» dedi.

Altıncısı: «Kocam yediği zaman katlar (çok yer); içtiği zaman hepsini içer, sömürür; yattığı zaman yorgana iyice sarılır. Kederimi anlamak için elini (elbiseme) sokmaz» dedi.

Yedincisi: «Kocam tohumsuzdur, her dert onundur. Başımı yarar, vücudumu yaralar, (bunları yapmak için) her şeyi toplar (eline geçenle vurur)» dedi.

Sekizincisi: «Kocamın kokusu zaferân, teni ise tavşandır» dedi.

Dokuzuncusu: «Kocam, direği uzun (evi rahat), kılıcının kını uzun, ocağının külü çok, evi meclise yakın (misafirperver) bir adam­dır» dedi.

Onuncusu: «Kocam mâlik (sahip)tir. Hem de ne mâlik! Akıldan geçen her hayrın sahibi­dir. Onun çok çöken, yürümesi az olan deve­leri vardır. Çalgı sesini duydular mı, helak olacaklarını (kesileceklerini) anlarlar" dedi.

Onbirincisi: «Kocam Ebû Zer'dir. Amma ne Ebû Zer'dir! Kulaklarımı küpe ile şakır­dattı, kolumu yağla doldurdu. Beni sevindir­di, benim de gönlüm ferah oldu. Beni Şıkk adı

verilen dağ kenarında bir koyun sürüsü ile ge­çinen bir ailenin kızı olarak buldu da at kişne­mesine ve deve sesine sahip harman döğen ve tınas savuran bir aileye kattı. İşte onun yanın­da konuşuyor, fakat kötü ve çirkin bir şey söylemiyorum. Akşam yatarım, sabaha kadar uyurum. İçerim ve kanarım. Ebû Zer'in anne­si. Ebû Zer'in annesi ne annedir! Ambarları büyük ve evi geniştir. Ebû Zer'in oğlu; Ebû Zer'in oğlu ne oğuldur! Yatağı soyulmuş hur­ma lifi gibidir. Kendisini bir kuzu budu doyu­rur. Ebû Zer'in kızma gelince, Ebu Zer'in kı­zı ne kızdır! Babasına ve annesine itaatli kız. Vücudu elbisesini doldurur ve endamıyla et­rafını çatlatır. Ebû Zer'in cariyesi, Ebû Zer'in cariyesi ne cariyedir! Konuşmalarımızı yay­maz, sırrımızı saklar. Azıklarımızı saçıp sa-vurmaz. Evimizi de kuş yuvasına çevirmez.

Bir gün süt tulumları çalkalanmakta iken Ebu Zer çıktı gitti. Böğrünün altında meme-leriyle kaplan gibi oynaşan iki çocuklu bir kadınla karşılaştı. Kadından hoşlanmış ola-

cak ki, beni boşadı ve onu aldı. Ondan sonra ben de şeref sahibi bir adamla evlendim.

(Yeni kocam) bir dediğimi iki etmedi, beni konfor ve nimetlere boğdu. Her hay­vandan bana bir çift verdi. Bana 'Ey Ümmü Zer, ye, ailene de yedir! Ama yine de bana verdiklerinin hepsini bir araya toplarsam, Ebû Zer'in en küçük kabını bile doldur­maz' dedi»."

Âişe dedi ki:

"Bunları anlattığımda Allah Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyur­du:

«Ben senin için, Ebû Zer'in Ümmü Zer karşısındaki durumu gibi oldum»."

[Buhârî ve Müslim)[265]

 

4326- Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de: Âişe şöyle dedi:

"Ben Cahiliyette babamın malına hâiz ol­dum."

"Sus ey Âi§e! Ben senin için Ebû Zer'in Ümmü Zer karşısındaki durumu gibiyim" bu­yurdu.

Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem anlatmaya başladı: Cahiliyette onbir ka­dın toplanıp aralarında kocalarının durumları­nı hiç yalan söylemeden anlatmak üzere bir­birlerine söz verdiler.

Benzerini zikretti. Sonu şöyledir:

"Ey Âişe!" dedi.

Ben de şu cevabı verdim:

"Ey Allah'ın Resulü! Sen benim için Ebû Zer'in Ümmü Zer'e karşı olan durumundan daha hayırlısın."[266]

 

4327- Ahmed, Âişe'den, o da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den: Buyurdu ki:

"Onbir kadın toplandı." Benzerini zikretti.[267]

 

4328- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kendisine yataktayken bir şey anlatmış. Âişe, şöyle demiş:

«Ey Allah'ın Resulü! Babam annem sana feda olsun, eğer sen onu bana anlatmasaydın, onun Hirâfe hadisi olduğunu zannedecek-tim.»

«Nedir Hirâfe hadisi ey Aişe?» diye so­runca, şu cevabı verdi:

«Olmayan bir olay anlatılınca, ona Hurafe hadisi denilir.» Şöyle buyurdu:

«En doğru hadis, Hirâfe'nin hadisidir; Hirâfe Uzreoğullarından bir adamdır. Cinler onu esir etmişti; onlarla beraberdi. (Cinler) Gizli dinleme yoluyla haber edindiklerinde, ona (Hirâfe'ye) bildirirlerdi, o da insanlara bildirirdi, ve söylediklerini onun dediği gibi gerçek bulurlardı»." [Ahmed, Taberânî Mu'ce-mu'I-Evsat'ta, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr.)[268]

 

4329- Âişe radiyallahu anhâ'danf "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e kendisi için pişirdiğim bulamacı getirdim. Sevde'ye: «Ye!» dedim; yemedi.

«Bunu ya yersin ya da yüzüne atar berbat ederim» dediğim halde yine yemedi. Bu defa elimi bulamaca soktum, yüzünü onunla iyice sıvadım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem güldü, onun elini bulamaca sokturdu ve:

«.Haydi sen de onun yüzünü bir iyi sıva!» dedi. O da yüzümü sıvadı. Berbat etti. Buna da güldü. Ömer uğradı, içeri gireceğini sandı ve bize:

«Haydi kalkın, yüzünüzü yıkayın!» dedi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ondan çekindiği için, ben de devamlı olarak ondan (Ömer'den) çekinirim." [Ebû Ya'lâ][269]

 

4330- Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in azatlısı Rezîne radiyallahu anhâ'dan:

"Şevde gayet güzel bir şekilde süslenerek Âişe ile Hafsa'nın yanma girdi. Hafsa, Âi-şe'ye:

«Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şimdi yanımıza girecek, bunu pırıl pırıl terte­miz, son derece süslü görürken, bizi kaba, gi­yim kuşamdan yoksun bir halde görecek; ben onun bu süsünü bozacağım» dedi. Sonra şöy­le dedi:

«Ey Şevde! Tek gözlü (Deccâl'i kastedi­yor) çıkmış biliyor musun?»

Çok korktu, titremeye başladı ve sordu:

«Nereye saklanayım?» Şöyle dedi:

«Herkesin gizlendiği şu hurma dalların­dan yapılan çadıra gitmelisin.» Hemen gitti ve orada gizlendi. Orası pislik dolu ve örüm­cek ağı bulunan kötü bir yerdi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem geldi, onlar gülü­yorlardı. Gülmekten konuşamıyorlardı. Üç kere neden güldüklerini sordu, elleri ile çadı­rı gösterdiler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem derhal çadıra gitti; Sevde'yi titrer hal­de görünce, sordu:

«Ne'n var ey Şevde?»

<dEy Allah'ın Resulü! Tek gözlü çıkmış..» deyince:

«O henüz çıkmadı, bir gün mutlaka çıka­caktır, korkma» dedi ve onu, üstünü başını tozdan ve örümcek ağından silkeleyerek çı­kardı." lEbû Ya'lâ ve Taberânî zayıfbir senedle.][270]

 

4331- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,

bal ve helvayı (tatlıyı) severdi, ikindi nama­zından çıktıktan sonra, hanımlarından birinin yanına girerdi. Bir seferinde Hafsa'nın yanına girdi, orada her zamankinden fazla kaldı. Kıs­kandım ve sebebini sordum.

Hafsa'ya kavminden biri bir tulum bal he­diye etmiş, o da ondan şerbet yapıp Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem'e içirmiş.

Bunun üzerine dedim ki:

«Vallahi ona bir oyun yapacağız.» Sev-de'ye dedim ki: «O mutlaka sana yaklaşacak­tır, yaklaştığı zaman, şöyle de: «Ağzın meğâ-fir (fena kokan urfut ağacının sakızı) koku­yor.» O da sana mutlaka «Hayır» diyecektir. O zaman «Öyleyse bu koku nedir?» diye sor. O da sana: «Hafsa bana bal şerbeti içirdi» di­yecek. O zaman sen de şöyle de: «Demek ki an, (balını) urfut ağacından almış.»

«Olur; bana yaklaştığı zaman bunu kendi­sine söyliyeceğim» dedi.

Öbür taraftan Safiyye'ye dönerek, ona da şöyle dedi: «Ey Safıyye! Sen de aynısını söy­le..»;

Âişe anlatıyor: "Şevde şunu dedi: «Ken­dinden başka hiçbir tanrı olmayan Allah'a ka­sem ederim ki, o kapıda durduğu zaman, sen­den korktuğum için bana tenbih ettiklerini söy­lemek istedim, bana yaklaşınca, şöyle dedim: «Ey Allah'ın Resulü! Meğâfir mi yediniz?»

«Hayır.»

«Öyleyse sende bulduğum bu koku nedir?»

"Hafsa bana bal şerbeti içirdi.»

«Demek ki arı bunu urfut ağacından al­mış» dedim. Benim yanıma gelince ben de aynısını söyledim. Safiyye'nin yanına gidince o da aynısını söyledi. Hafsa'nın sırası gelip de ona gidince, Hafsa şöyle dedi:

«Ey Allah'ın Resulü! Sana yine bal şerbe­ti vereyim mi?»

«İstemem, ihtiyacım yoktur» dedi.

Şevde dedi ki: «Vallahi biz onu (bal şerbe­tinden) mahrum ettik.» Ben ona: «Sus!» de­dim." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][271]

 

4332- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in zamanında kadınlarımızla kelâm et­mek ve onlarla neşeli konuşmaktan, hakkı­mızda bir şey nazil olur diye korkardık. O (Peygamber) ölünce, artık (biz de kadınlar gi­bi, söz eder olduk ve onlara karşı kusurda açı­lıp yayıldık." [Buhârî][272]

 

4333- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellenı buyurdu:)

"Aklı ve dini noksan olanlardan akıl sa­hiplerine sizden daha galip gelen kimseyi gör­medim."

"Aklın ve dinin noksanlığı ne demektir?" diye sorunca, şöyle açıkladı:

"Aklın noksanlığı, tek adamın şahitliğine karşılık iki kadının şahitliğidir. Dinin noksan­lığına gelince, biriniz (hayız ve lohusa olun­ca) Ramazan orucunu tutamaz, birçok günle­ri de namazsız geçirir ve kaza etmez."

[Ebû Dâvud][273]

 

4334- Üsâme bin Zeyd radiyallahu anh'­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Benden sonra, erkeklere kadınlardan da­ha zararlı bir fitne bırakmadım."

[Buhârî, Müslim ve Tirmizî][274]

 

4335- Aişe radiyallahu anhâ'dan:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki:

"Ben senin benden hoşnut olduğunu da anlarım, bana dargın olduğunu da anlarım."

"Nereden anlıyorsun?" diye sorunca, şöy­le buyurdu:

"Benden hoşnut olduğun zaman «Mu-hammed'in Rabbi hakkı için hayır» dersin. Bana darıldığın zaman: «İbrahim'in Rabbi hakkı için hayır» dersin." Dedim ki:

"Evet ey Allah'ın Resulü! Ben yalnız se­nin ismini bırakıyorum." [Buhârî ve Müslim][275]

 

4336- Aişe radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, benimle koşu yaptı; ben onu geçtim." [ibn Mâce][276]

 

4337- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Safiyye'ye güveyi olarak Medine'ye geldi­ğinde, Ensâr kadınları gelip onun hakkında bilgi verdiler." Âişe dedi ki: "Ben de (onu görmek için) tanınmayacak bir kıyafetle ve yüzümü örtüp gittim. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem gözüme baktı ve beni tanıdı. Dönüp hızlı adımlarla yürüdüm. Bana yetişti ve beni kucaklayarak

«Safiyye'yi nasıl gördün (buldun)?» diye sordu. Cevabım şu oldu:

«Gönder (onu)! Yahudi kadınlarından bir kadindir»." [İbn Mâce zayıf bir senedle.][277]

 

Kıskançlık, Kadınlarla Başbaşa Kalmak, Kadınlara Bakmak

 

4338- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şüphesiz Allah kıskanır. Mü'min de kıs­kanır. Allah'ın kıskanması, mü'minin Allah'ın haram ettiği şeyi yapmasıdır (onun haram iş­lemesini hiç istemez)."[278]

 

4339- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah'tan daha kıskanç kimse yoktur. Bu­nun içindir ki açık ve kapalı tüm hayâsızlıkla­rı yasaklamıştır. Övgüden Allah kadar hoşla­nan kimse de yoktur. Bunun içindir ki, kendi­ni övmüştür."

[İkisi de Buhârî, Müslim ve Tirmizî'ye aittir][279]

 

4340- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Sa'd bin Ubâde dedi ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Bir adamı ailemle görürsem, dört şahit bulup getirmedikçe ona dokunmayacak mıyım?"

"Evet" buyurdu.

"Hayır. Seni Hak ile gönderene yemin ederim ki, dört şahit bulmadan hemen onun kılıcımla başını uçururum" dedi. Allah Resu­lü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

"Efendiniz ne diyor, iyi dinleyin. O çok kıskançtır. Ben ondan daha kıskancım. Allah ise benden daha kıskançtır." [Müslim][280]

 

4341- Onun ve Buhârî'nin Muğîre bin Şu'be'den yaptıkları rivayet:

"Allah'tan daha kıskanç kimse olamaz. Özrü Allah'tan çok kimse sevemez. Bunun içindir ki müjdeleyici ve korkutucu peygam­berler göndermiştir. Övülmeyi, Allah'tan da­ha çok kimse sevemez. Bunun içindir ki cen­neti va'd etmiştir."[281]

 

4342- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

"Bir gece Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Âişe'nin yanından çıkmıştı. (Onun nöbetinde) hanımlarından birinin yanma git­miş olabilir diye içine kıskançlık düştü. Geri

dönünce hâlini anladı ve «Kıskandın mı?» di­ye sordu.

«Benim gibi kadın, senin gibi erkeği kıs­kanmaz mı?» deyince, şöyle dedi:

«Şeytanın sana gelmiş.»

«Benimle şeytan mı vardır?»

«Beraberinde şeytanı olmayan hiç kimse yoktur.»

«Seninle de mi vardır?»

«Evet. Lâkin Allah bana ona karşı yardım etti de o, müslüman oldu» buyurdu."

[Müslim ve Nesâî][282]

 

4343- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "O ve Hafsa bir seferinde Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem ile beraberdiler. Gece olunca Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onunla (Âişe) ile beraber konuşarak yürüdü. Bunun üzerine Hafsa, Âişe'ye şöyle demiş:

«Sen benim deveme bin, ben de senin de­vene bineyim. Sen de bakarsın, ben de baka­rım.» Kabul etmiş ve öyle yapmış.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ge­lince, Hafsa'yı Âişe'nin devesinin üstünde görmüş. Hafsa'ya selâm verip, konaklayınca-ya kadar onunla beraber yürümüş. Âişe, bu suretle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sel­lem'i kaybetti ve kıskandı. (Hırsından) ayağı­nı izhir otu arasına koyup Allah'a şöyle dua etmeye başladı:

«Ya Rabbi! Beni bir akrep ya da yılan sok­sun da Resulün gelsin ve ona hiçbir şey söyleyemiyeyim»." [Buhârî ve Müslim][283]

 

4344- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Safiyye kadar güzel yemek yapan gör­medim. O, evimdeyken Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem'e yemek yaptı ve gönder­di. Aşırı kıskançlığımdan beni bir öfke aldı ve titremeye başladım. Tabağı kırdım, sonra piş­man oldum ve dedim ki:

«Ey Allah'ın Resulü! Yaptığımın keffâreti nedir?» Şöyle buyurdu:

«Tabağa karşı bir tabak, yemeğe karşı da bir yemek verirsin, olur biter» buyurdu. [Ebû Dâvud ve Nesâî][284]

 

4345- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

bir seferde idi; biz de onunla beraberdik. Safiyye'nin devesi hastalandı; Zeyneb'de fazla deve vardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi:

«Safiyye' nin devesi hastalandı, sende faz­la deve var, onu ona versen olmaz mı?»

Buna şu cevabı verdi:

«Bu Yahudi kadına mı vereceğim?»

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem ona kızdı, Zi'1-Hicce'nin kalan günleri dahil, Muharrem, Safer ve Rebi'den birkaç gün ondan uzaklaştı. Hatta Zeynep eş­yasını ve yatağını kaldırdı. Artık onun kendi­sine hiçbir ihtiyacı kalmadığını sandı. Birgün öğle üzeri otururken gelmekte olan bir gölge gördü, hemen eşyasını ve yatağını da yerine koydu." [Taberânî, Mıt'cernu'l-Evsafte.][285]

 

4346- Ebû Dâvud, "Onu Zi'1-Hicce, Mu­harrem (aylan) ve Safer'den de birkaç gün terk etti" kavline kadar aynı hadisi nakletti.[286]

 

4347- Ukbe bin Âmir radiyallahu anh'-dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Sizleri (yanlarında mahremleri bulun­mayan) kadınların yanlarına girmekten sa­kındırırım."

Bunun üzerine Ensâr'dan olan bir adam:

"(Kocanın babalan ve oğullarından başka olan) erkek akrabalarına ne dersin?"

"(Kadının) onlarla yalnız kalması ölüm­dür" buyurdu. [Buhârî, Müslim ve Tirmizî][287]

 

4348- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yanında mahremi olmaksızın hiçbiriniz bir kadınla sakın başbasa kalmasın."

Bir adam dedi ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Hanımım hacca gi­diyor, ben de falan orduya yazıldım."

"Dön; hanımınla hacca git!" buyurdu. [Buhârî ve Müslim][288]

 

4349- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan:

"Hâşimoğullarından bir grup insan Esma bint Umeys'in yanına girdiler. Ebû Bekr de girdi. O zaman Esma bint Umeys onun (Ebû Bekr'in) nikâhlısı idi.

Ebû Bekr bundan hoşlanmadı, canı sıkıl­dı. Gidip durumu Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem'e bildirdi ve «hayırdan başka bir şey de görmedim» dedi. Bunun üzerine Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem:

«Şübhe yok ki Allah onu bundan (kötü davranıştan) berî kılmıştır» buyurdu.

Sonra minbere çıkıp şöyle hitap etti:

«Bugünümden sonra kimse, yanında bir veya iki adam olmadan, kocası evde olmayan kadının yanına girmesin»." [Müslim][289]

 

4350- Amr bin el-Âs'm azatlısı radiyalla­hu anh'dan:

"Amr bin el-Âs, Ali'ye birini gönderip kendisi için Esma bint Umeys'in yanma gir­mek için izin istedi. Ona (Ali) izin verdi. İşi bitince, Amr bin el-Âs'in azatlısı bu tutumunu Amr'a sordu; şu cevabı verdi:

«Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kocalarının izni olmadan kadınların yanına girmemizi yasakladı»." [Tirmizî][290]

 

4351- Enes radiyallahu anh'dan: "Aklında (zekâsında) bir şeyler olan bir kadın Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem'e «Seninle bir işim var» dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

«Ey falanını annesi! Hangi sokakta ister­sen beni orada bekle, gelip senin işini görece­ğim» dedi ve yolun birinde kadının işini gö­rünceye kadar onunla yalnız basma kaldı."

[Müslim ve Ebû Dâvud.][291]

 

4352- Cerir radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem'e (kadınlara yönelen) ani (gayr-ı iradî, kasıtsız) bakıştan sordum; şöyle buyurdu:

«Gözünü hemen çevir!» [Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud][292]

 

4353- Bureyde radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ey Ali! Bakışına bakış ekleme! Zira ilk bakış sanadır (günah olmaz); ama ikinci ba­kış ise aleyhinedir (günahtır)."

[Tirmizî ve Ebû Dâvud.][293]

 

4354- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kızı Fâtıma'ya ona hibe ettiği bir köle ile gel­di. Fâtıma'nın sırtında öyle bir elbise vardı ki, başını örttüğü zaman ayaklan; ayaklarını ört­tüğü zaman başı dışarda kalıyordu. Fâtı-ma'nm karşılaşacağı (manzarayı) görünce, şöyle buyurdu:

«Senin için bunun bir sakıncası yoktur. Bu senin baban, öbürü de kölendir»." [Ebû Dâvud][294]

 

4355- Ümmü Seleme radiyallahu an-hâ'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onun yanındaydı. Evde muhannes (kadın kı­lıklı erkek) vardı. (O muhannes) Ümmü Sele-me'nin kardeşi Abdullah bin Ebî Ümeyye'ye dedi ki:

«Ey Abdullah! Allah yarın Tâif'in fethini nüyesser kılarsa, sana Ğaylân'ın kızını göste­receğim. O (kız semizlikten dolayı karnı) dört büklümle karşılar, sekiz büklüm ile arkaya döner.» Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

«Bunlar sizin yanınıza girmesin»."

İbn Güreye dedi ki:

"Sözkonusu muhannes Hiyt'tir."

[Buhârî, Müslim, Muvâtta ve Ebû Dâvud.][295]

 

4356- Onun (Ebû Davud'un) ayrıca Âişe'den rivayeti: "Onu (muhannesi) Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem evden çıkardı. O, Beydâ'da idi (yani oraya sürüldü). Pey­gamber sallallahu aleyhi-ve sellem'e denildi ki: «Bu takdirde o, açlıktan ölür.» Bunun üze­rine her cuma iki kere gelip eve girmesine izin verdi. İhtiyaçlarını ister, sonra dönerdi.[296]

 

4357- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, erkekten muhanneslere (kadın kılıklılara), ka­dınlardan da kendilerini erkeklere benzetenle­re lanet etmiş ve şöyle buyurmuştur: «Onları evlerinizden çıkartın.» Bunun üzerine o, falan kadını çıkarttı. Ömer de falan erkeği çıkarttı." [Buhârî, Tirmizî ve Ebû Dâvud.][297]

 

4358- Ümmü Seleme radiyallahu anhâ'dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanındaydım. Yanında Meymûnede vardı. İbn Ümmi Mektûm geldi. Bu bize hicâb (örtünme) emri geldikten sonra idi. İçei> ye girdi. Bize şöyle buyurdu:

«Haydi ikiniz de kapanın!» Dedik ki:

«Ey Allah'ın Resulü! O, âmâ değil mi? Bizi ne görür ve ne de tanır»." Şöyle buyurdu:

«Siz ikiniz kör müsünüz? Onu görmüyo1 musunuz?»" [Tirmizî ve Ebû Dâvud.][298]

 

4359- Ebû Üseyd radiyallahu ana dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, mescidin dışındayken erkeklerin kadınlarla karışmış vaziyette olduğunu gördü. Onlara (kadınlara) şöyle dedi:

«Siz biraz geriden gelin. Yolun ortasın­da durup yolu kapatmanız doğru değildir.»

Bundan sonra kadınlar neredeyse duva­ra yapışacak kadar kenardan yürürlerdi. Hatta şiddetli yapışmasından dolayı elbise­sinin nerdeyse duvara takıldığı olurdu."

[Ebû Dâvud][299]

 

4360- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yolda yürürken önünde bir kadın belirdi. Ona:

«Haydi sen biraz kenara çekil!" dedi. Ka­dın şu cevabı verdi:

«Yol geniştir.» Bunun üzerine şöyle bu­yurdu:

«Bırakın onu o zorba bir kadındır»." [Rezîn][300]

 

4361- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir adamın iki kadın arasında yürümesini ya­sakladı." [Ebû Dâvud][301]

 

4362- Enes radiyallahu anh'dan: "Bulûğa erdiğimin (ihtilam olduğumun) sabahı Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem'in yanma girip durumumu bildirince, şöyle buyurdu:

«Kadınların yanına girme!» O günkü ka­dar şiddetli (zoruma giden) bir gün görme­dim." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat ve's-Sağîr'de.][302]

 

4363- Ammâr bin Yâsir radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Üç kimse vardır ki asla cennete giremez­ler: Deyyus, erkek kılıklı kadın ve devamlı iç­ki içen kimse."

"Deyyus kimdir?" diye sordular; şöyle bu­yurdu:

"Evine kimin girdiğine aldırmayan kimse." [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de daha uzun bir me­tinle.][303]

 

4364- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Birbirini sevenler için nikâh (evlenmek) kadar güzel bir şey görülmemiştir." [ibn Mâce][304]

 

 

TAHRİC

[1] Bu hadisi Buhârî (nikâh 9, VI, 119; 35/1, VI, 131; ta'bîr 20-21, VIII, 75-6) ve Müslim (fadâilu's-sahâbe no. 79, s. 1889).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/226.

[2] Bu rivayeti Tirmizî (no. 3880), Abd b. Humeyd an Ab-dirrezzâk an Abdillah b. Amr b. Alkame an ibn e. Hüseyn an İbn e. Müleyke an Âise seneâi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/226.

[3] Bu hadisi Buhârî (nikâh 11, VI, 120), Abdullah b. Yûsuf an Ley s an Yezîd an İrak an Urve senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/226.

[4] Bu hadisi Buhârî (nikâh 9, VI, 119), İsmaîl b. Abdillah .. an ahîhî an Süleyman an Hisâm b.Urve an ebîhî an Âi­se senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/226.

[5] Bu hadisi Buhârî (nikâh 38-39, VI, 134; 57-59, VI, 139; 61, VI, 140), Müslim (nikâh no. 69-72, s. 1038-9), Ebû Dâvud (no. 2121,4933-7), Nesâî (nikâh 29/1-3, VI, 82) ve İbn Mâce (no. 1876), Hisâm b. Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/226-227.

[6] Bu hadisi Buhârî (nikâh 38-39, VI, 134; 57-59, VI, 139; 61, VI, 140), Müslim (nikâh no. 69-72, s. 1038-9), Ebû Dâvud (no. 2121,4933-7), Nesâî (nikâh 29/1-3, VI, 82) ve İbn Mâce (no. 1876), Hisâm b. Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227.

[7] Bu hadisi Buhârî (nikâh 38-39, VI, 134; 57-59, VI, 139; 61, VI, 140), Müslim (nikâh no. 69-72, s. 1038-9), Ebû Dâvud (no. 2121,4933-7), Nesâî (nikâh 29/1-3, VI, 82) ve İbn Mâce (no. 1876), Hisâm b. Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227.

[8] Bu hadisi Buhârî (nikâh 38-39, VI, 134; 57-59, VI, 139; 61, VI, 140), Müslim (nikâh no. 69-72, s. 1038-9), Ebû Dâvud (no. 2121,4933-7), Nesâî (nikâh 29/1-3, VI, 82) ve İbn Mâce (no. 1876), Hisâm b. Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227.

[9] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227.

[10] Lafız Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Buhârî (nikâh 33, VI, 130; 36/3, VI, 133; 46, VI, 137) ve Nesâî (nikâh 30, VI, 83), ez-Zührîan Salim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227.

[11] Bu hadisi Nesâî (nikâh 28, VI, 81), Muh. b. İsm. b. İbr. an Yezîd (b. Hârûn) an Hammâd b. Seleme an Sabit el-Bünânî an İbn Ömer b. e. Seleme an ebîhî an Ümmi Se­leme senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227-228.

[12] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 89, s. 1048) ve Nesâî (ni­kâh 26/1, VI, 79), Süleyman b. el-Muğîre an Sabit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/228.

[13] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2107) ve Nesâî (nikâh 68, VI, 119), Abdullah b. el-Mübârek an Ma'mer ani'z-Züh-rtan Urve an Ümmii Habîbe asl-ı senedi ile tahrîc etti­ler. İlk lafız Ebû Davud'a, ikincisi ise Nesât'ye aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/228.

[14] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2107) ve Nesâî (nikâh 68, VI, 119), Abdullah b. el-Mübârek an Ma'mer ani'z-Züh-rtan Urve an Ümmii Habîbe asl-ı senedi ile tahrîc etti­ler. İlk lafız Ebû Davud'a, ikincisi ise Nesât'ye aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/228.

[15] Lafzı Buhârî'ye (buyu' 111) aittir. Bu hadisi Buhârî (bu­yu' 111, III, 42; cihâd 74, III, 224; mağâzî 38, VI, 77; afime 28, VI, 206-7; da'vât 36, VII, 158), Müslim (hacc no. 462, s. 993), Ebû Dâvud (no. 2995) ve Nesâî (istiâze 45, VIII, 274), Amr b. e. Amr an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/228-229.

[16] Bu rivayeti Müslim (nikâh no. 87, s. 1045-6), İbn e. Şey-be an Affân an Hammâd b. Seleme an Sabit an Enes se­nedi ile daha uzun bir metinle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/229.

[17] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3931), Abdülazîz b. Yahya an Muh. b. Seleme an Muh. b. İshâk an Muh. b. Ca'fer b. ez-Zübeyr an Urve an Âise senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/229.

[18] Bu hadisi Buhârî (talâk 3/1, VI, 163) ve Nesâî (talâk 14, VI, 156), el-Veltdb. Müslim ani'l-Evzâf ani'z-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.

[19] Bunu Buhârî (talâk 3/2, VI, 163), Ebû Nuaym an Abdir-rahman b. Gasîl an Hamza b. e. Useyd an Ebî Üseyd se­nediyle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.

[20] Bu rivayeti Buhârî (talâk 3/3, VI, 164), el-Hüseyn b. el-Velîd en-Neysâbûrî an Abdirrahman an Abbâs b. Sehl b. Sa'd an ebîhî ve Ebî Üseyd senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.

[21] Bu hadisi Buhârî (eşribe 30/1, VI, 252) ve Müslim (eşribe no. 88, s. 1591), Muh. b. MutarrifEbû Gassân an Ebî Hazım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.

[22] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.

[23] Bu hadisi Nesâî (nikâh 16, VI, 69), İshâk b. İbr. ani'n-Nadr an Hammâd b. Seleme an İshâk b. Abdillah an Enes senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.

[24] Bu hadisi Tayâlisî (no. 273), Ahmed (1,378,447), Dâri-mî (II, 132), Buhârî (savm 10, II, 228; nikâh 3, VI, 117), Müslim (nikâh no. 1, s. 1018-9), Ebû Dâvud (no. 2946), Nesâî (siyam 43, IV, 170; nikâh 3, VI, 57-58), İbn Mâce (no. 1845), Taberânî (no. 10166), İbn Hibbân (no. 4015) ve Beyhakî (VII, 77), el-A'mes an İbrâhîm an Alkame an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.

[25] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2050) ve Nesâî (nikâh 11, VI, 65-66), Yezîd b. Hârûn ani'l-Müstelim b. Saîd an Mansûr b. Zâdân an Muâviye b. Kurre an Ma'kil asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.

[26] Bu hadisi Buhârî (nikâh 4, VI, 118), Alî b. el-Hakem el-Ensârîan EbîAvâne an Rakabe an Talhajl-Yâmî an Sa­îd b. Cübeyr senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.

[27] Bu hadisi Müslim (radâ' 64, s. 1090) ve Nesâî (nikâh 15, VI, 69), Hayve an Surahbîl b. Şerîk an Ebî Abdirrahman el-Hubulî an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.

[28] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.

[29] Bu hadisi Buhârî (nikâh 15/3, VI, 123), Müslim (radâ no. 53, s. 1086), Ebû Dâvud (no. 2047) ve Nesâî (nikâh 13, VI, 68), Yahya b. Saîd an Ubeydillah b. Ömer an Sa­îd el-Makburî an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.

[30] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1859), Ebû Kureyb an Abdir­rahman el-Muhâribî ve Ca'fer b. Avn ani'l-lfrîkî an Ab­dillah b. Yezîd an İbn Amr senedi ile tahrîc etti.

Adı Abdullah b. Ziyâd b. En'am olan el-İfrîkî zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231-232.

[31] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1862), Hisâm b. Ammâr an Sel-lâm b. Sevvâr an Kesîr b. Selîm ani'd-Dahhâk b. Muzâhim an Enes senedi ile tahrîc etti. Kesîr ve Sellâm sebebieriyle isnadı zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232.

[32] Bu hadisi Buhârî (nikâh 10/2, VI, 120) ve Müslim (radâ' no. 55, s. 1087), Şu'be an Muhârib an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (radâ' no. 54), Tirmizî (no. 1086) ve Nesâî (ni­kâh 10, VI, 65), Abdiilmelik b. e. Süleyman an Atâ an Câbir asl-ı senedi ile;Tirmizî (no. 1100) ve Nesâî (nikâh 6/1, VI, 61), Kuley-be an Hammâd b. Zeyd an Amr b. Dînâr an Câbîr asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 2048), Ahmed b. Hanbel an Ebî Muâvi­ye ani'l-A'mes an Salim b. ebTl-Ca'd an Câbir b. Abdil­lah senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232.

[33] Bu hadisi Buhârî (nikâh 10/2, VI, 120) ve Müslim (radâ' no. 55, s. 1087), Şu'be an Muhârib an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (radâ' no. 54), Tirmizî (no. 1086) ve Nesâî (ni­kâh 10, VI, 65), Abdiilmelik b. e. Süleyman an Atâ an Câbir asl-ı senedi ile;Tirmizî (no. 1100) ve Nesâî (nikâh 6/1, VI, 61), Kuley-be an Hammâd b. Zeyd an Amr b. Dînâr an Câbîr asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 2048), Ahmed b. Hanbel an Ebî Muâvi­ye ani'l-A'mes an Salim b. ebTl-Ca'd an Câbir b. Abdil­lah senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232.

[34] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1861), İbr. b. el-Münzir el-Hilâmî an Muh. b. Talha et-Teymî an Abdirrahman b. Sâ-lim senedi ile tahrîc etti.

Abdurrahman hakkında Buhârî "hadisi sahîh değildir" demiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232.

[35] Lafız Müslim'e aittir. Bu hadisi Müslim (nikâh 9-10, s. 1021), Ebû Dâvud (no. 2151) ve Tirmizî (no. 1158), Ebû'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî, isnadı hakkında "sahîh hasen garîb" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232.

[36] Bu hadisi Ahmed (V, 163), Abdürrezzâk an Muh. b. Râ-sid an Mekhûl an raculin an Ebî Zerr senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232-233.

[37] Taberânî, bunu iki isnâdla tahrîc etti, birincisinde her ikisi de zayıf râviler olan Yezîd er-Rakkâsî ile Câbir el-Cu'fî vardır (Mecma' IV, 252).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233.

[38] Bu hadisi Bezzâr (no. 1402), Selm b. Cünâde b. Selm an Ebî Usâme an Hisâm b. Urve an ebîhî Âise senedi ile tahrîc etti.

Güvenilir bir râvi olan Selm dışındakiler Sahîh ricâlin-dendir (Mecma' IV, 255).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233.

[39] Bu hadisi Mâlik (nikâh 1, s. 523), Buhârî (nikâh 45/1, VI, 136), Müslim (nikâh 49, s. 1030), Ebû Dâvud (no.2081), Tirmizî (no. 1134), Nesâî (nikâh 19, VI, 71) ve İbn Mâce (no. 1868), Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233.

[40] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233.

[41] Bu hadisi Müslim (cum'a no. 48, s. 594), Ebû Dâvud (no. 4081) ve Nesâî (nikâh 40, VI, 90), Abdülazîz b. Re-fl1 an Temîm et-Tâî an Adî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233.

[42] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2118), Tirmizî (no. 1105) ve Nesâî (cum'a 14, III, 105), Ebû İshâk an Ebî Ubeyde ve Ebîl-Ahvas an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233-234.

[43] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2119), Muh. b. Bessâr an Ebî Âsim an İmrân an Katâde an Abdirabbih an Ebî İyâd an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/234.

[44] Bu hadisi Tirmizî (no. 1106), Ebû Hisâm er-Rifâî an Muh. b. Fudayl an Âsim b. Küleyb an ebîhî an Ebî Hu­reyre senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen sa­hîh garîb" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/234.

[45] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2120), Muh. b. Bessâr an Be­del b. Muhabber an Şu'be ani'l-Alâ' b. ahîŞuayb er-Râzî an İsmaîl b. İbrâhîm an raculin senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/234.

[46] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2082), Müsedded an Abdilvâ-hid b. Ziyâd an Muh. b. ishâk an Dâvud b. Husayn an Vâkıd b. Abdirrahman b. Sa'd b. Muâz an Câbir senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/234.

[47] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 74-5, s. 1040) ve Nesâî (ni­kâh 23/1-2, VI, 77), Yezîcl b. Keysân an Ebî Hazım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/234-235.

[48] Bu hadisi Tirmizî (no. 1089), Ahmed b. Menî an Yezîd b. Hârûn an Isâ b. Meymûn el-Ensârî ani'l-Kâsım b. Muh. an Âise senedi ile tahrîc etti ve "hasen garîb" hük­mü verdi. îsâ hadiste zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.

[49] Bu ziyadeyi müstakil bir metin olarak Tirmizî (no. 1088), Nesâî (nikâh 72, VI, 127-8) ve İbn Mâce (no. 1896), Huseym an Ebî Bek an Muh. b. Hâtib el-Cuma-hî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.

[50] Bu hadisi Buhârî (nikâh 63, VI, 140), el-Fudl b. Ya'kûb an Muh. b. Sabık an Isrâîl an Hisâm b. Urve an ebîht an Âise senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.

[51] Heysemî'ye göre râvilerinden Revvâd b. el-Cerrâh'ı Ahmed, İbn Maîn ve İbn Hibbân tevsîk ettiler; ancak başkalarına ise zayıftır (Mecma" IV, 289).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.

[52] Mâlik (nikâh no. 52, s. 547), bunu Zeyd b. Eşlem'den ahzetmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.

[53] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2160) ve İbn Mâce (no. 1918), Ebû Hâlid el-Ahmer an ibn Aclân an Amr b. Şuayb an ebîht an ceddihî senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.

[54] Bu hadisi Nesâî (nikâh 73, VI, 128), Hâlid an Es'as ani'l-Hasan an Akîl asl-ı senedi ile tahrîc etti. Fethu'l-Bârî'de râvilerinin güvenilir olduğu ancak el-Hasan'ın Akîl'den hadis dinlemediği söylenmiştir (Neyi VI, 140).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.

[55] Bu hadisi Ebü Dâvud (no. 2130), Tirmizî (no.l 1091) ve İbn Mâce (no. 1905), Abdülazîz ed-Derâverdî an Süheyl b. e. Salih an ebîhîan Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.

[56] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 73, s. 1039), Tirmizî (no. 1093) ve Nesâî (nikâh 77, VI, 130), İsmail b. Umeyye an Abdillah b. Urve an ebîhf an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.

[57] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2049) ve Nesâî (nikâh 12/2, VI, 67-8), ilki İmâre b. e. Hafsaan İklime an İbn Abbâs, ikincisi ise Harun b. Riâb an Abdillah b. Ubeyd b. Umeyr an İbn Abbâs talikleriyle tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.

[58] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.

[59] Bu mevkufu Mâlik (nikâh 53, s. 547), Ebu'z-ZUbeyr'den ahzetti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.

[60] Bu hadisi Nesâî (nikâh 81, VI, 135), Nasır b. el-Ferec an Ebî Usâme an Zaide an Atâ b. es-Sâib an ebîhî an Alî senedi ile tahrîc etti.

Râvileri güvenilir kimselerdir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.

[61] Bu hadisi Buhârî (fardu'l-Humus 5/5, IV, 47-8; cum'a 29/4,1, 222; fadâilu'l-ashâb 16/1; IV, 212-3; lafız bura­ya aittir), Müslim (fadâilu's-sahâbe no. 95-96, s. 1903-4), Ebû Dâvud (no. 2069) ve İbn Mâce (no. 1999), ez-Zührî an Alî b. el-Hüseyn ani'l-Misver asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.

[62] Bu rivayeti Buhârî (nikâh 109, VI, 158; fadâilu'l-ashâb 12/3, IV, 210; talâk 13, VI, 171), Müslim (fadâilu's-sa­hâbe no. 93-4, s. 1902-3), Ebû Dâvud (no. 2071), Tirmi­zî (no. 3867) ve İbn Mâce (no. 1998), Abdullah b. Vbeydillah b. e. Müleyke ani'l-Misver asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Ebû Davud'a aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236-237.

[63] Bu hadisi Bezzâr (no. 1405), Muh. b. el-Hüseyn el-Kûfl an Mâlik b. Ismaîl an Kays an Abdillah b. Imrân an Ali b. Zeyd an Saîd b. el-Müseyyeb an Alî senedi ile tahrîc etti.

Heysemî senedinde tanımadığı bir râvinin olduğunu söylemiştir (Mecma' IV, 255).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/237.

[64] İsnadı hakkında Heysemî şu bilgiyi vermektedir: "Râvi­lerinden İsmaîl b. İbr. b. el-Muğîre'yi zikreden birisini görmedim. Ayrıca Atâ b. es-Sâib'in hıfzı âhir-i ömründe bozulmuştur. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir" (Mecma' IV, 292).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/237.

[65] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1975), Hisâm b. Ammâr an Mu-âviye b. Yahya an Muâviye b. Yezîd an Yezîd b. e. Habîb an Ebî'l-Hayr an EbîRuhm senedi ile tahrîc etti.

Ebû Ruhm, ittifakla tâbiûndan olduğu için mürsel bir ri­vayettir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/237.

[66] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2083), İbn Mâce (no. 1879) ve Tirmizî (no. 1102), İbn Cüreyc an Süleyman b. Mûsâ ani'z-Zührî an Urve an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.

[67] Bu hadisi de Ebû Dâvud (no. 2085), İbn Mâce (no. 1881) ve Tirmizî (no. 1101), Ebû İshâkan EbîBüıde an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.

[68] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2088), Tirmizî (no. 1110), Nesâî (büyü' 96, VII, 314), Katâde ani'l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.

[69] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.

[70] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.

[71] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1882), Cemîl b. el-Hasan el-Atekîan Muh. b. Mervân el-Ukaylîan Hisâm b. Hassan an Muh. b. Şîrîn an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti. Cemîl oldukça zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.

[72] Mâlik (nikâh no. 5, s. 525), bunu belâğan irâd etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.

[73] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2078) ve Tirmizî (no. 111-2), Abdullah b. Muh. b. Akîl an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî'ye göre isnadı hasendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.

[74] Mâlik (no. 26, s. 535), bunu Ebû'z-Zübeyr'den ahzetti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.

[75] Lafızlar Müslim'e aittir. Bu hadisi Müslim (nikâh no. 66-8, s. 1037), Mâlik (nikâh no. 4, s. 524), Tirmizî (no. 1108), Ebû Dâvud (no. 2098), Nesâî (nikâh 31,32, VI, 84) ve İbn Mâce (no. 1870), Nâfi' b. Cübeyr b. Mut1 im an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.

[76] Lafızlar Müslim'e aittir. Bu hadisi Müslim (nikâh no. 66-8, s. 1037), Mâlik (nikâh no. 4, s. 524), Tirmizî (no. 1108), Ebû Dâvud (no. 2098), Nesâî (nikâh 31,32, VI, 84) ve İbn Mâce (no. 1870), Nâfi' b. Cübeyr b. Mut1 im an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.

[77] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2096), Osman b. e. Şeybe an Hüseyn b. Muh. an Cerîr b. Hazım an Eyyûb an İklime an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

İbn Hacer'e göre râvileri güvenilir kimselerdir (Neyi VI, 130).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.

[78] Bu hadisi Tirmizî (no. 1084) ve İbn Mâce (no. 1967), Abdülhamîd b. Süleyman an İbn Aclân an İbn Vesîme en-Nasrî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.

[79] Bu hadisi Nesâî (nikâh 9, VI, 64), Ya'kûb b. İbr. an Ebî Turneyle an Hüseyn b. Vâhd an ibn Büreyde an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.

[80] Bu hadisi Buhârî (nikâh 15, VI, 122), Ebû Dâvud (no. 2061) ve Nesâî (nikâh 8/2-3, VI, 63-4), ez-Zührîan Ur­ve an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.

[81] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.

[82] Bu hadisi Bezzâr (no. 1424), Muh. b. el-Müsennâ an Sü­leyman b. ebî'l-Cevn an Sevr b. Yezîd an Hâlid b. Ma'dân an Muâz b. Cebel senedi ile tahrîc etti. Heysemî, Süleyman hakkında bilgi edinemediğini, di­ğer râvilerinin ise Sahîh ricalinden olduğunu söyledi (Mecma' IV, 275).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.

[83] Râvilerinden birisi tedlîs yapmakla maruf Bakiyye b. el-Velîd'dir (Mecma' IV, 276).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.

[84] Bezzâr'ın râvileri Heysemî'ye göre Sahîh ricâlindendir (Mecma' X, 84).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/240.

[85] Bezzâr'ın râvileri Heysemî'ye göre Sahîh ricâlindendir (Mecma' X, 84).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/240.

[86] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1968), Abdullah b. Satıl ani'l-Hâris b. Imrân el-Ca'feri an Hisâm b. Urve an ebîhî an Âise senedi ile tahrîc etti.

Haris zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/240.

[87] Bu hadisi Mâlik (nikâh 8, s. 526), Buhârî (nikâh 40, VI, 134; 44, VI, 136; 51, VI, 138; fadâilu'l-Kur'ân 21/3,22, VI. 108-9; vekâlet 9, III, 63; tevhîd 21, VIII, 175), Müs­lim (nikâh no. 76-77, s. 1041, lafız buraya aittir), Ebû Dâvud (no. 2111), Tirmizî (no. 1114) ve Nesâî (nikâh 1/3, VI, 54; 69, VI, 123), Ebû Hazım an Sehlb. Sa'dasl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/240.

[88] Bu hadisi Nesâî (nikâh 63/2, VI, 114), Muh. b. en-Nadr b. Müşavir an Ca'fer b. Süleyman an Sâbil an Enes se­nedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.

[89] İlk rivayeti Ebû Dâvud (no. 2110), İshâk h. Cebrail el-Bağdadî an Yezîd an Mûsâ b. Müslim b. Rûmân an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti. İkinci lafzı o, muallak olarak zikretti; tariki şöyledir: Ebû Âsim an Salih b. Rûmân an Ebî'z-Zübeyr an Câbir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.

[90] İlk rivayeti Ebû Dâvud (no. 2110), İshâk h. Cebrail el-Bağdadî an Yezîd an Mûsâ b. Müslim b. Rûmân an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti. İkinci lafzı o, muallak olarak zikretti; tariki şöyledir: Ebû Âsim an Salih b. Rûmân an Ebî'z-Zübeyr an Câbir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.

[91] Bu hadisi Tirmizî (no. 1113), Muh. b. Bessâr an Yahya b. Saîd ve Ibn Mehdî ve Muh. b. Ca'fer an Şu'be an Âsim b. Ubeydillah an Abdillah b. Âmir senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.

[92] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 78, s. 1042), Ebû Dâvud (no. 2105), Nesâî (nikâh 66/2, VI, 116) ve İbn Mâce (no. 1886), İbnu'l-Hâd an Muh. b. İbrahim an EbîSeleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.

[93] İsnadında yer alan Atiyyetu'1-Avfî hem zayıf addedil­miş, hem de tevsîk edilmiştir (Mecma' IV, 282).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.

[94] Râyilerinden Amr b. el-Ezher hadisi metruk bir râvidir (Mecma' IV, 282).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.

[95] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2106), Tirmizî (no. 1114m), Nesâî (nikâh 66/4, VI, 117-8) ve İbn Mâce (no. 1887), Muh. b. Şîrîn an EbVl-Acfâ' es-Sülemî an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasen sahihtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241-242.

[96] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2106), Tirmizî (no. 1114m), Nesâî (nikâh 66/4, VI, 117-8) ve İbn Mâce (no. 1887), Muh. b. Şîrîn an EbVl-Acfâ' es-Sülemî an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasen sahihtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/242.

[97] İlk lafız Buhârî'yc (ırıenâlcıbU"l-Ensâr 50, IV, 268; nikâh 7, VI, 118) aittir. İkinci lafız Tirmizî'ye (no. 1923) aittir.

Bu hadisi Mâlik (nikâh 47, s. 545), Buhârî (kefalet 2/2, III, 57; buyu1 1/3, III, 3; nikâh 69/1, VI, 142; nikâh 7, VI, 118; menâkıbu'l-Ensâr 3/2, IV, 222; menâkıbu'1-En-sâr 50, IV, 268), Müslim (nikâh no. 82, s. 1043), Ebû Dâvud (no. 2109), Tirmizî (no. 1094, 1933), Nesâî (ni­kâh 67/1, VI, 119) ve İbn Mâce (no. 1907), Humeyd et-Tavîl an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/242.

[98] İlk lafız Buhârî'yc (ırıenâlcıbU"l-Ensâr 50, IV, 268; nikâh 7, VI, 118) aittir. İkinci lafız Tirmizî'ye (no. 1923) aittir.

Bu hadisi Mâlik (nikâh 47, s. 545), Buhârî (kefalet 2/2, III, 57; buyu1 1/3, III, 3; nikâh 69/1, VI, 142; nikâh 7, VI, 118; menâkıbu'l-Ensâr 3/2, IV, 222; menâkıbu'1-En-sâr 50, IV, 268), Müslim (nikâh no. 82, s. 1043), Ebû Dâvud (no. 2109), Tirmizî (no. 1094, 1933), Nesâî (ni­kâh 67/1, VI, 119) ve İbn Mâce (no. 1907), Humeyd et-Tavîl an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/242.

[99] Bu hadisi Müslim (nikâh 75, s. 1040), Yahya b. Maîn an Mervân b. Muâviye el-Fezârî an Yezîd b. Keysân an Ebî Hazım an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/242.

[100] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2114), Tirmizî (no. 1145) ve Nesâî (68/1-2, VI, 121-2), Mansûr an İbrâhîm an Alkame an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.. Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü vermiş­tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/242.

[101] Bu mevkufu Mâlik (nikâh 10, s. 527), çok küçük bir kıs­sa ile Nâfi'den bildirdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.

[102] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.

[103] Bu mevkufu Mâlik (nikâh no. 12, s. 528), an Yahya b. Saîd an Saîd b. el-Müseyyeb senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.

[104] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2125) ve Nesâî (nikâh 76/1-2, VI, 129), Eyyûb an İklime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile yakın mânâsı ile tahrîc ettiler.

Ancak bu metni Ebû Dâvud (no. 2116), Kesîr b. Ubeyd an Ebî Hayve an Şuayb b. e. Hamza an Gaylân b. Enes an Muh. b. Abdirrahman b. Sevbân an raculin senedi ile tahrîc etmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.

[105] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2128) ve İbn Mâce (no. 1992), Şertk an Mansûr an Talha an Hayseme an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Ebû Dâvud, Hayseme'nin Âişe'den işitmediğini söyle­mesine karşılık Buhârî'nin Ta'rîhu'I-Kebîr'inde Hz. Ali'den dinlediği Sabit olduğuna göre Âişe'ye mülâki olması uzak değildir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.

[106] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2129), Nesâî (nikâh 67/2, VI, 120) ve İbn Mâce (no. 1955), İbn Cüreyc an Amr b. Şu­ayb an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.

[107] Bu hadisi Buhârî (şurût 6, III, 175; nikâh 53, VI, 138), Müslim (nikâh 63, s. 1035), Ebû Dâvud (no. 2139), Tir­mizî (no. 1127), Nesâî (nikâh 42/1-2, VI, 92-3) ve İbn Mâce (no. 1954), Yezîd b. e. Habîb an EbTI-Hayr an Ukbe b. Âmir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.

[108] Bu hadisi Ahmed (VI, 77), İbr. b. İsh. an İbni'l-Mübâ-rek an Usâme b. Zeyd an Sajvân b. Süleym an Urve an Âişe senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.

[109] Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV, 284).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.

[110] Râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV, 285).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.

[111] Bu hadisi Ahmed (III, 227), Buhârî (nikâh 69/2,70,VI, 143), Müslim (nikâh 90, s. 1049), Ebû Dâvud (no. 3743), İbn Mâce (no. 1908) ve Taberânî (XXIV, 43), Hammâd b. Zeyd an Sabit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.

[112] Bu hadisi Ahmed (III, 227), Buhârî (nikâh 69/2,70,VI, 143), Müslim (nikâh 90, s. 1049), Ebû Dâvud (no. 3743), İbn Mâce (no. 1908) ve Taberânî (XXIV, 43), Hammâd b. Zeyd an Sabit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.

[113] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1911), Süveyd b. Saîd ani'l-Fadl b. Abdillah an Çâbir ani's-Şa'bî an Mesrûk an Âi­se senedi ile tahrîc etti.

İsnâdındaki Fadl ve Câbir el-Cu'fî zayıf râvilerdir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.

[114] Bu hadisi Buhârî (nikâh 70. VI, 143), Muh. b. Yûsuf an Süfyân an Mansûr b. Safiyye an ümmihî Safiyye binli Şeybe senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.

[115] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 48, s. 5467, Yahya b. Sa-îd'den ahzetti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.

[116] Bu hadisi Buhârî (nikâh 72/4, VI, 143; 78, VI, 145; eş-ribe 7-9, VI, 243-4) ve Müslim (eşribe no. 86-88, s. 1590-1), Ebû Hazım an SeM asl-ı senedi i/e tahrîc etti­ler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.

[117] Bu hadisi Tirmizî (no. 1097), Muh. b. Mûsâ el-Basrîan Ziyâdb. Abdillah anAtâ b. es-Sâib an Ebî Abdirrahman an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

Ziyâd sebebiyle isnadı zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.

[118] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 49, s. 546), Buhârî (nikâh 71/1, VI, 143) ve Müslim (nikâh no. 96, s. 1052), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.

[119] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 50, s. 546), Buhârî (ni­kâh 72, VI, 144), Müslim (nikâh no. 107-110, s. 1054-5) ve Ebû Dâvud (no. 3742), ez-Zührîani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.

[120] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 50, s. 546), Buhârî (ni­kâh 72, VI, 144), Müslim (nikâh no. 107-110, s. 1054-5) ve Ebû Dâvud (no. 3742), ez-Zührîani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.

[121] İlk rivayet Buhârî'ye (nikâh 74), ikincisi Müslim'e  (nikâh no. 104), üçüncüsü ise Ebû Davud'a aittir. Bu hadisi Buhârî (nikâh 74, VI, 144), Müslim (nikâh no. 97-103, s. 1053), Ebû Dâvud (no. 3736-39, 3741) ve Tirmizî (no. 1098), Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.

[122] İlk rivayet Buhârî'ye (nikâh 74), ikincisi Müslim'e  (nikâh no. 104), üçüncüsü ise Ebû Davud'a aittir. Bu hadisi Buhârî (nikâh 74, VI, 144), Müslim (nikâh no. 97-103, s. 1053), Ebû Dâvud (no. 3736-39, 3741) ve Tirmizî (no. 1098), Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.

[123] İlk rivayet Buhârî'ye (nikâh 74), ikincisi Müslim'e  (nikâh no. 104), üçüncüsü ise Ebû Davud'a aittir. Bu hadisi Buhârî (nikâh 74, VI, 144), Müslim (nikâh no. 97-103, s. 1053), Ebû Dâvud (no. 3736-39, 3741) ve Tirmizî (no. 1098), Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.

[124] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 106, s. 1054), Ebû Dâvud (no. 2460) ve Tirmizî (no. 780), İbn Şîrîn an EbîHurey-re asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.

[125] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2461) ve Tirmizî (no. 781), Siifyân b. Uyeyne ani Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî'ye göre isnadı hasen sahîh'tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.

[126] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3756), Hennâd an Abdisse-lam b. Harb an EbîHâlidb. ed-Dâlânîan Ebî'l-Alâ el-Evdî an Humeyd b. Abdirrahman el- Hitnyerî an racu-lin senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.

[127] Bu hadisi Buhârî (buyu' 21, III, 10-11; mazâlim 14/2, III, 100-1; afime 34, VI, 209; 57, VII, 214), Müslim (eşribe no. 138, s. 1608-9) ve Tirmizî (no. 1099), el-A'meş an Ebî Vâil Şakîk an EbîMes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/246.

[128] Bu hadisi Müslim (eşribe no. 139, s. 1609) ve Nesâî (ta­lâk 23, VI, 158), Hammâd b. Seleme an Sabit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/246.

[129] Bu tefsiri Buhârî (nikâh 24, VI, 126), Ah. b. Hanbel an Yahya b. Saîd an Süfyân an Habîb an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.

[130] Bu hadisi Tirmizî (no. 1117), Kuteybe an İbn LehVa an Amr b. Şuayb senedi ile tahrîc etti ve İbn Lehî'a sebe­biyle isnadının zayıf olduğunu söyledi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.

[131] Muvattâ, nikâh no. 23, s. 533.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.

[132] Bu mevkufu Mâlik (nikâh 33, s. 538), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe b. Mes'ûcl an ebîhî an Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.

[133] Muvattâ, nikâh no. 36, s. 539.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.

[134] Bu mevkuf hadisi Buhârî (nikâh 24, VI, 127), İlerime an ibn Abbâs tarikiyle muallak olarak zikretti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.

[135] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2015), Yahya b. Muallâ an İs-hâk b. Muh. el-Fervî an Abdillah b. Ömer an Nâfi' an ibn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Abdullah b. Ömer zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.

[136] Bu hadisi Tirmizî (no. 1146), Ahmed b. Meni' an İsm. b. İbr. an Alî b. Zeyd an Saîd b. el-Müseyyeb an Alî senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.

[137] Bu hadisi Mâlik (radâ' 2, s. 601), Müslim (radâ no, 7, s. 1070), Ebû Dâvud (no. 2057), Tirmizî (no. 1148) ve Ne­sâî (nikâh 52/5, VI, 103), Hisâm b. Urve an ebîhî an Âi­şe asl-ı senedi ile;Buhârî (şehâdât 7/1, III, 149), Müslim (radâ' 9-10, s. 1070-1) ve Nesâî (nikâh 49/2, VI, 99; 52/6, VI, 104), İrak b. Mâlik an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Mâlik (radâ' 3, s. 662), Buhârî (nikâh 22, VI, 126), Müs­lim (radâ' 3, s. 1069) ve Nesâî (nikâh 52/4, III, 103), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Müslim (radâ 8, s. 1070) ve Nesâî (nikâh 52/2, IV, 103), Atâ b. e. Rebâh an Urve an Âişe tarikiyle tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247-248.

[138] Bu hadisi Müslim (radâ no. 11, s. 1071) ve Nesâî (nikâh 50, VI, 99-100), el-A'meş an Sa'd b. Ubeyde an Ebî Ab­dirrahman es-Sulemî an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/248.

[139] Bu hadisi Ahmed (VI, 291, 309,428), Buhârî (nikâh 25-26, VI, 127-8; nafakât 16, VI, 195; lafız buraya aittir), Müslim (radâ' no. 15-6, s. 1072-3), Ebû Dâvud (no. 2056), Nesâî (nikâh 44-46, VI, 94-96) ve İbn Mâce (no. 1439), Urve an Zeyneb binli ebî Seleme an Ümmi Habî-be asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/248.

[140] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/248.

[141] Bu hadisi Buhârî (nikâh 21, VI, 125-6; şehâdât 7/4, III, 150), Müslim (radâ no. 32, s. 1078), Ebû Dâvud (no. 2058) ve Nesâî (nikâh 51, VI, 102), Es'as b. ebî'ş-Şa'sâ an ebihî an Mesrûk an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/248-249.

[142] Bu hadisi Müslim (radâ no. 17, s. 1073), Ebû Dâvud (no. 2063), Tirmizî (no. 1150), Nesâî (nikâh 51/3, VI, 101), İbn Mâce (no. 1941), Dârekutnî (IV, 180), İbn Hibbân (no. 4214) ve Beyhakî (VII, 454), Eyyûb es-Sahtiyânî an ibn e. Müleyke an Abdillah b. ez-Zübeyr an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249.

[143] Bu hadisi Mâlik (radâ no. 17, s. 608), Müslim (radâ' no. 24-5, s. 1075), Ebû Dâvud (no. 2062), Tirmizî (no. 1150), Nesâî (nikâh 51, VI, 100) ve İbn Mâce (no. 1942), Yahya b. Saîd ve Abdullah b. e. Bekr an Amre an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249.

[144] Heysemî'ye göre isnadında kopukluk vardır (Mecma' IV, 261).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249.

[145] İIk iki lafız Müslim'e, üçüncüsü ise Ebû Davud'a aittir.

İlk lafzı Müslim (radâ no. 26, s. 1076), Nesâî (nikâh 53/2, VI, 104-5) ve İbn Mâce (no. 1943), İbn Uyeyne an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile; İkinci lafzı Müslim (radâ 27-28, s. 1076-7) ve Nesâî (ni­kâh 53/4-5, VI, 105), İbn ebî Müleyke ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile; Üçüncü lafzı Buhârî (nikâh 15/1, VI, 122) ve Ebû Dâ­vud (no. 2021), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Mâlik ise (radâ' 12, s. 605), Zührî'den mürsel olarak tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249.

[146] İIk iki lafız Müslim'e, üçüncüsü ise Ebû Davud'a aittir.

İlk lafzı Müslim (radâ no. 26, s. 1076), Nesâî (nikâh 53/2, VI, 104-5) ve İbn Mâce (no. 1943), İbn Uyeyne an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile; İkinci lafzı Müslim (radâ 27-28, s. 1076-7) ve Nesâî (ni­kâh 53/4-5, VI, 105), İbn ebî Müleyke ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile; Üçüncü lafzı Buhârî (nikâh 15/1, VI, 122) ve Ebû Dâ­vud (no. 2021), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Mâlik ise (radâ' 12, s. 605), Zührî'den mürsel olarak tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249.

[147] İIk iki lafız Müslim'e, üçüncüsü ise Ebû Davud'a aittir.

İlk lafzı Müslim (radâ no. 26, s. 1076), Nesâî (nikâh 53/2, VI, 104-5) ve İbn Mâce (no. 1943), İbn Uyeyne an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile; İkinci lafzı Müslim (radâ 27-28, s. 1076-7) ve Nesâî (ni­kâh 53/4-5, VI, 105), İbn ebî Müleyke ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile; Üçüncü lafzı Buhârî (nikâh 15/1, VI, 122) ve Ebû Dâ­vud (no. 2021), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Mâlik ise (radâ' 12, s. 605), Zührî'den mürsel olarak tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249-250.

[148] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1944), Ebû Seleme Yahya b. Halef an Abdila'lâ an Muh. b. İshâk an Abdillah h. e. Bekr an Amre an Âişe ve an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.

[149] Bu hadisi Tirmizî (no. 1152), Kuteybe an EbîAvâne an Hişâm b. Urve an ebîhî an Fâtime binti'l-Münzir an Ümmi Seleme senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.

[150] Bu hadisi Buhârî (4, III, 148; 13-14, III, 153; ilm 26,1, 30; buyu' 3, III, 4; nikâh 23, VI, 126), Ebû Dâvud (3603-4), Tirmizî (no. 1151) ve Nesâî (nikâh 57, VI, 109), İbn ebî Müleyke an Ukbe asl-ı senedi ile tahrîc et­ti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.

[151] Bu hadisi Mâlik (radâ 5, s. 602-3) ve Tirmizî (no. 1149), Mâlik ani'z-Zührî an Amr b. eş-Şerîd an ibn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.

[152] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2064), Tirmizî (no. 1153) ve Nesâî (nikâh 56, VI, 108), Hisâm b. Urve (an ebîhî) an Haccâc b. Haccâc el-Eslemî an ebîhî asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi. Süt emme mezemmesi, kişinin sütannesine olan emme borcudur.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.

[153] Bu hadisin isnadı zayıftır (Mecma' IV, 262).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.

[154] Bu hadisi Bezzâr (no. 1456), Zeyd b. Ahıem Ebû Tâlib an Abdilkâhir b. Şuayb an İklime b. İbr. an Hişâm b. Ur­ve an ebthî an Âişe senedi ile tahrîc etti.

İkrime hadiste zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.

[155] Bu hadisi Buhârî (nikâh 27/2, VI, 128), Ebû Dâvud (no. 2065), Tirmizî (no. 1126) ve Nesâî (nikâh 48/2, VI, 98), eş-Şa'bî an Ebf Hureyre asl-ı senedi ile; Buhârî (nikâh 27/4, VI, 128), Müslim (nikâh 35-6, s. 1028), Ebû Dâvud (no. 2066) ve Nesâî (nikâh 47/2, VI, 90), ez-Zührî an Kabîsa an Ebt Hureyre asl-ı senedi ile; Mâlik (nikâh no. 20, s. 532), Buhârî (nikâh 27/3, VI, 128), Müslim (nikâh 33, s. 1028) ve Nesâî (nikâh 47/1,      4229-VI, 96), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an EM Hureyre asl-ı senedi ile;  Müslim (nikâh 38-39, s. 1029) ve Nesâî (nikâh 47/4, VI, 97), Leys b. Sa'd an Yeztd b. e. Hubîb an İrak b. Mâlik an EM Hureyre asl-ı senedi ile; Müslim (no. 40, s. 1030) ve Nesâî (47/6, VI, 97), Amr b. Dînâr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile; Müslim (no. 37, s. 1029) ve Nesâî (47/7, VI, 97), Yahya  b. e. Kesir an Ebî Seleme .... asl-ı senedi ile tahrîc etti­ler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.

[156] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2243), Tirmizî (no. 1129-30) ve tbn Mâce (no. 1051), Ebû Vehb el-Ceyşânî ani'd-Dahhâk asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnadı hakkında Tirmizî, "hasen" hükmü vermiştir.       

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.

[157] Muvattâ, nikâh no. 34-5, s. 538-9.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.

[158] Bu hadisi Tirmizî (no. 1128), Hennâd an Ahde an Safd b. e. Arûbe an Ma'mer ani'z-Zührî an Salim b. Abdillah an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. Buhârî'den naklen bu rivayetin mahfuz olmadığını bil­dirdi. Mahfuz olan rivayeti Muh. b. SUveyd'in mürselidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.

[159] İlk iki lafız Müslim'e aittir. Üçüncüsü ise Buhâ-iî'nindir (libâs 23).

Bu hadisi Buhârî (şehâdât 3/2, III, 147; talâk 4/2, VI, 165; libâs 6, VII, 325-6; edeb 68/1, VII, 92), Müslim      4236-(nikâh 111, s. 1055; 112-3, s. 1056-7), Tirmizî (no. 1118) ve Nesâî (talâk 9/2, 10, 12/1, VI, 146-148), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Buhârî (talâk 7, VI, 166; 37, VI, 182) ve Müslim (nikâh      4237-no. 114, s. 1057), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 2309) ve Nesâî (9/1, VI, 146), el-A'meş an İbrâhîm ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile; Müslim (no. 115, s. 1057) ve Nesâî (talâk 12/2, VI,      4239-148), Ubeydullah b. Ömer ani'l-Kâsım an Âişe asl-ı se­nedi ile; Mâlik (nikâh 18, s. 531), an Yahya b. Saîd ani'l-Kasım an Âişe senedi ile; Üçüncü rivayeti (no. 4219) ise Buhârî (libâs 23, VII, 43), Muh. b. Beşşâr an Abdilvehhâb an Eyyûb an İkrime senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.

[160] İlk iki lafız Müslim'e aittir. Üçüncüsü ise Buhâ-iî'nindir (libâs 23).

Bu hadisi Buhârî (şehâdât 3/2, III, 147; talâk 4/2, VI, 165; libâs 6, VII, 325-6; edeb 68/1, VII, 92), Müslim      4236-(nikâh 111, s. 1055; 112-3, s. 1056-7), Tirmizî (no. 1118) ve Nesâî (talâk 9/2, 10, 12/1, VI, 146-148), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Buhârî (talâk 7, VI, 166; 37, VI, 182) ve Müslim (nikâh      4237-no. 114, s. 1057), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 2309) ve Nesâî (9/1, VI, 146), el-A'meş an İbrâhîm ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile; Müslim (no. 115, s. 1057) ve Nesâî (talâk 12/2, VI, 148), Ubeydullah b. Ömer ani'l-Kâsım an Âişe asl-ı se­nedi ile; Mâlik (nikâh 18, s. 531), an Yahya b. Saîd ani'l-Kasım an Âişe senedi ile; Üçüncü rivayeti (no. 4219) ise Buhârî (libâs 23, VII, 43), Muh. b. Beşşâr an Abdilvehhâb an Eyyûb an İkrime senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.

[161] İlk iki lafız Müslim'e aittir. Üçüncüsü ise Buhâ-iî'nindir (libâs 23).

Bu hadisi Buhârî (şehâdât 3/2, III, 147; talâk 4/2, VI, 165; libâs 6, VII, 325-6; edeb 68/1, VII, 92), Müslim      4236-(nikâh 111, s. 1055; 112-3, s. 1056-7), Tirmizî (no. 1118) ve Nesâî (talâk 9/2, 10, 12/1, VI, 146-148), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Buhârî (talâk 7, VI, 166; 37, VI, 182) ve Müslim (nikâh      4237-no. 114, s. 1057), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 2309) ve Nesâî (9/1, VI, 146), el-A'meş an İbrâhîm ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile; Müslim (no. 115, s. 1057) ve Nesâî (talâk 12/2, VI,      4239-148), Ubeydullah b. Ömer ani'l-Kâsım an Âişe asl-ı se­nedi ile; Mâlik (nikâh 18, s. 531), an Yahya b. Saîd ani'l-Kasım an Âişe senedi ile; Üçüncü rivayeti (no. 4219) ise Buhârî (libâs 23, VII, 43), Muh. b. Beşşâr an Abdilvehhâb an Eyyûb an İkrime senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251-252.

[162] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 30, s. 537), ani'z-Zührî an Ebî Abdirrahman an Zeyd b. Sabit senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/252.

[163] Bu mevkufu Mâlik (talâk no. 37, s. 570), ani'z-Zührî an Muh. b. Abdirrahman b. Sevbân an Muh. b. İyâs b. el-Bukeyr senedi ile daha uzun bir metinle tahrîc etti.      

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/252.

[164] Bu hadisi Tirmizî (no. 1120)veNesâî(talâkl3,VI, 149) es-Sevrî an Ebî Kays an Hüzeyl b. Şurahbîl an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 2076), Tirmizî (no. 1119) ve İbn Mâce (no. 1935), eş-Şa'bî ani'l-Hâris an Alî ve an Câbir b. Abdillah asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî, İbn Mes'ûd senedi için sahîh hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/252.

[165] Muvattâ, buyu' 7, s. 617.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/252.

[166] Bu mevkufu Mâlik (buyu' no. 6, s. 616), an Nâji' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/252-253.

[167] Muvattâ, nikâh no. 31, s. 536.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/253.

[168] Buhârî (talâk 18, VI, 172), Kuteybe an Leys an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/253.

[169] Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mec­ma' IV, 274).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/253.

[170] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 14048), Şafiî (Ümm Vn, 161), Ahmed (I, 385, 390,420,432,450), Buhârî (tefsîr Mâide 9, V, 189; nikâh 6, 8, VI, 118-9), Müslim (nikâh no. 11-2, s. 1022), İbn Hibbân (no. 4129-30) ve Beyha-kî (VI, 79, 200, 201), İsmail b. e. Hâlid an Kays b. e. Hazım an ibn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/254.

[171] Bu hadisi Buhârî (nikâh 31/2, VI, 129) ve Müslim (ni­kâh no. 18, s. 1023), İyâs b. Seleme an ebîhî asl-ı sene­di ile. Lafız Müslim'e aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/254.

[172] Bu hadisi Tirmizî (no. 1122), Mahmûd b. Gaylân an Süfyân b. Ukbe ani's-Sevrî an Mûsâ b. Ubeyde an Muh. b. Ka'b an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/254.

[173] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 27, s. 1026), Harmele an İbn Vehb an Yûnus ani'z-Zührî an Urve an İbni'z-Zübeyr senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/254.

[174] Heysemî'ye göre râvilerinden Haccâc b. Artât, güvenilir olmakla birlikte tedlîs yaptığı bilinmektedir. Diğer râvi­leri Sahîh ricâlindendir (Mecma' VI, 265).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/254-255.

[175] Lafzı Müslim'e ait olup, birkaç rivayetin metinleri bura­da müellif tarafından biraraya getirilmiştir. Bunu Müs­lim (nikâh no. 19-26, s. 1026) ve Nesâî (nikâh 71/4, VIL 126-7), er-Rebî' b. Sebre b. Ma'bed an ebîhî asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/255.

[176] Ahmed'in (III, 405) isnadı şöyledir: Affân an Vuheyb ar. Umâre b. Gaziyye ani'r-Rebî' an ebîhî. //eysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma" VI, 264).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/255.

[177] Bu mevkufu Mâlik (nikâh no. 41, s. 542), Buhârî (nikâh 31/1, VI, 129; mağâzî 38, V, 78; zebâih 28/3, VI, 23O-. hiyel 4, VIII, 61), Müslim (nikâh 71, VI, 125-6), ez-Züh­rî ani' I-Hasan ve Abdillah ebnâ Muh. Alîb. e. Tâlib tut ebîhîmâ an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/255.

[178] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/255.

[179] Şerik dışındaki râvileri Sahîh râvileri olup, o şahis da güvenilir bir râvidir (Mecma' VI, 265).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/255-256.

[180] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 16, s. 1023), Muh. b. Kâfi an Abdirrezzâk un İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbh senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/256.

[181] Râvilerinden Mü'emmel b. İsmail'i İbn Maîn ve İbr. Hibbân tevsîk ettiler ve Buhârî ile başkası zayıf addetti­ler. Diğer ricali Sahîh ricalidir. Câbir hadisinin râvilerinden Sadaka b. Abdillah'ı Ebû Hatim ve başkası tevsîk etti; Ahmed ve bir grup ise taz'îf ettiler. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' VI, 264).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/256.

[182] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 24, s. 535), Buhârî (nikâh 28. VI, 128; hiyel 4, VIII, 61), Müslim (nikâh no. 57-8, s.1034), Ebû Dâvud (no. 2074), Tirmizî (no. 1124) veNe-sâî (nikâh 60-61, VI, 111-2), Nâfi' an İbn Ömer asl-ı se­nedi ile lahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/256.

[183] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2075), Muh. b. Yahya b. Fâ-lisan Ya'kûbb. Ibr. an ebtht an Ibn İshali ani'I-A' rec se­nedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/256.

[184] Bu hadisi Buhârî (nikâh 36, VI, 132-3) ve Ebû Dâvud (no. 2272), Yûnus b. Yezîd ani'z-Zührî an Urve an Aise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Kâifler, Câhiliyye devrinde fiziksel benzerliklere baka­rak insanların nesebini teşhis eden bir gruptur.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/256-257.

[185] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2103), Yeıîdb. Hârûn anAb-dillah b. Yeztd b. Miksem es-Sekafi an Sâre binli Miksem an Meymûne asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/257.

[186] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2131-2), Saîd b. el-Müseyyeb an Basre asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.

[187] Bu mevkuf hadisi Buhârî (talâk 20, VI, 173), Abdülvâ-ris an Hâlidan İklime an İbn Abbâs senedi ile muallak olarak tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.

[188] Ebû Dâvud (no. 2239) ve İbn Mâce'nin (no. 2008) rivayet ettikleri bu hadisin asl-ı senedi şöyledir: Simâk b. Harb an Ikrime an Ibn Abbâs.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.

[189] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2240), Tirmizî (no. 1143) ve İbn Mâce (no. 2009), Dâvud b. el-Husayn an İklime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnadı hakkında "bir beisi yoktur" demiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.

[190] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2240), Tirmizî (no. 1143) ve İbn Mâce (no. 2009), Dâvud b. el-Husayn an İklime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnadı hakkında "bir beisi yoktur" demiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.

[191] Bu hadisi Tirmizî (no. 1144) ve İbn Mâce (no. 2010), Haccâc an Amr b. Şuayb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî diyor ki: "Bu husustaki rivayetlerden İbn Ab-bâs'ınki daha ceyyiddir. Ancak hâlihazırda Amr b. Şu­ayb hadisiyle amel olunmaktadır."

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.

[192] Muvattâ, nikâh no. 45, s. 544.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.

[193] Bu hadis-i mürseli Mâlik (nikâh no. 46, s. 454), Züh-rî'den ahzetmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258-259.

[194] Bu mevkufu da Mâlik (nikâh no. 9, s. 526), an Yahya b. Saîd an Saîd b. el-Müseyyeb an Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/259.

[195] Bu mevkufu da Mâlik (nikâh 52, s. 575), Yukarıdaki is­nadın aynısı ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/259.

[196] Muvattâ, akdiye no. 23, s. 741.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/259.

[197] Bu hadisi Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 263a) ve Beyhakî (VH. 213, 257), Cemîl b. Zeyd an İbn Ömer asl-ı senedi Oe tahrîc ettiler.

Cemîl, zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/259.

[198] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2133), Tırmızî (1141). Ham (işretti'n-nisâ 2, VII, 63) ve İbn Mâce (no. 1969\ Kim­de an'in Nadr b. En es an Besîr b. Nehîk an Ebi Hmry-re asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnadı hakkında açık bir hüküm vermenâfâL

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260.

[199] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2134), Tirmizî (no. 1140). Nesâî (işretu 'n-nisâ 2, VII, 64) ve İbn Mâce (no. 1971). Eyyûb an Ebî Kilâbe an Abdillah b. Yezîd el-Habm~ Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Mahfuz olan bu rivayetin Ebû Kilâbe'nin mürseli oluşu­dur.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260.

[200] Bu hadisi Buhârî (nikâh 98, VI, 154) ve Müslim (ra-dâ no. 47-8, s. 1085), Hisâm b. Urve an ebîhî an Âijr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260.

[201] Bu hadisi Buhârî (nikâh 98, VI, 154) ve Müslim (ra-dâ no. 47-8, s. 1085), Hisâm b. Urve an ebîhî an Âijr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260.

[202] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1973), Affân an Hammâdb. Se­leme an Sabit an Sümeyye an Âise asl-ı senedi ile Ukrîc etti.

Sümeyye'nin dununu bilinmemektedir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260.

[203] Bu hadisi Müslim (radâ no. 46, s. 1084), İbn e. Şeybe an Şebâbe b. Sevvâr an Süleyman b. el-Muğîre an Sabit an Enes senedi ile biraz daha uzun bir metinle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260-261.

[204] Bu hadisi Buhârî (gusl 12/2,1, 71), Muh. b. Bessâr an Muâz b. Hisâm an ebîhî an Katâde an Enes senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261.

[205] Bu hadisi Mâlik (nikâh 15, 530), Buhârî (nikâh 100-1, VI, 154), Müslim (nikâh no. 44-5, s. 1084), Ebû Dâvud (no. 2124) ve Tirmizî (no. 1139), ayrı ayn Humeyd et-Tavîl ve Ebû Kilâbe an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti­ler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261.

[206] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 14, s. 529), Müslim (ra­dâ 41-43, s. 1083), Ebû Dâvud (no. 2122) ve İbn Mâce (no. 1917), Abdülmelik b. Abdirrahman b. el-Hâris b. Hisâm an ebîhî an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261.

[207] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 14, s. 529), Müslim (ra­dâ 41-43, s. 1083), Ebû Dâvud (no. 2122) ve İbn Mâce (no. 1917), Abdülmelik b. Abdirrahman b. el-Hâris b. Hisâm an ebîhî an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261.

[208] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 14, s. 529), Müslim (ra­dâ 41-43, s. 1083), Ebû Dâvud (no. 2122) ve İbn Mâce (no. 1917), Abdülmelik b. Abdirrahman b. el-Hâris b. Hisâm an ebîhî an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261.

[209] Bu hadisi Mâlik (talâk 95, s. 594), Buhârî (nikâh 96-2, VI, 154; mağâzî 32, V, 54-5; buyu' 109, III; ıtk 13, ka­der 4; tevhîd 18), Müslim (nikâh no. 125-7, s. 1061-2), Ebû Dâvud (no. 2172) ve Tirmizî (no. 1138), İbn Muhayrîz an Ebî Seleme asl-ı senedi ile; Nesâî (nikâh 55, VI, 107-8) ve Müslim (nikâh no. 130, s. 1002-3), Muh. b. Şîrîn an Abdirrahman b. Bisr b. Mes'ûd an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafızlar Ebû Da­vud'a aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261-262.

[210] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2171), Müsâ b. İsmaîl an Ebân an Yahya an Muh. b. Abdirrahman b. Sevbân an Rifâa an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.

[211] Bu mevkufu Mâlik (akdiye 24, s. 742), ez-Zührî an Sa­lim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.

[212] Bunu Mâlik (akdiye no. 25, s. 743), an Nâfi' an Safiyye binti ebî Ubeyd an Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.

[213] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1928), el-Hasan b. Alî el-Hal-lâl an İshâk b. îsâ an İbn Lehfa an Ca'fer b. RabVa ani'z-Zührî an Muharriz b. e. Hureyre an ebîhî an Ömer b. el-Hattâb senedi ile tahrîc etti.

İbn Lehî'a, hakkında ihtilâf olan bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.

[214] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3881), er-RebV b. Nâfi' an Muh. b. Muhacir un ebîhî an Esma binti Yezîd senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.

[215] Bu hadisi Mâlik (radâ 10, s. 607-8), Müslim (nikâh 140-2, s. 1066-7), Ebû Dâvud (no. 3882), Tirmizî (no. 2077), Nesâî (nikâh 54, VI, 106-7) ve İbn Mâce (no. 2011), Ebü'l-Esved Muh. b. Abdirrahman b. Nevfel an Urve an Âife an Cudâme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.

[216] Bu hadisi Buhârî (sulh 4, III, 167; mazâlim 11, III, 99-100; tefsir Nisa 23, V, 184; nikâh 95, VI, 153) ve Müslim (tefsir no. 13-14, s. 2326), Hisâm b. Urve an ebîhî mı Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.

[217] Heysemî'ye göre bunu Taberânî de tahrîc etmiştir. İsnâcada tanımadığı râviler mevcut imiş (Mecma' IV, 331).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262-263.

[218] Tirmizi (no. 1127), bunu isnâdsız olarak irâd etmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.

[219] Keza (no. 1127), bu da isnâdsızdır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.

[220] Bu hadisi Buhârî (nikâh 8/1-1, VI, 118-9), Müslim (ni-IJfc 6-7, s. 1020), Tirmizî (no. 1083) ve Nesâî (nikâh 4/1, VI. 58), ez-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Sa'd ari-i senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.

[221] Bu hadisi Tîrmizî (no. 1082) ve Nesâî (nikâh 4/3, VI, 59), Katâde ani'l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî'ye göre isnadı "hasen garîb"tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.

[222] Bu hadisi Buhârî (nikâh 118, VI, 160), Ebû Dâvud (no. 2150) ve Tirmizî (no. 2793), Ebû Vâil an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.

[223] Bu hadisi Taberânî de tahrîc etmiştir. Râvilerinden Men-del b. Alî, zayıf olmakla birlikte kimilerince tevsîk edil­miştir. Bezzâr diyor ki: Mendel, rivayeti Peygamber'e ref 'etmekle hata etmiştir; doğrusu mürseldir." Diğer râvileri Heysemî'ye göre Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV, 293).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.

[224] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 123, s. 1060) ve Ebû Dâ­vud (no. 4970), Ömer b. Hamza b. Abdi İlah el-Ömerîan Abdirrahman b. Sa'd an Ebî Safd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.

[225] Heysemî, adı geçen râvi hakkında bilgi edinemediğini, diğer râvilerinin ise güvenilir kimseler olduğunu söyle­miştir (Mecma' IV, 293).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.

[226] Bezzâr, bu hadisi Atâ b. Yesâr, Selmân'dan rivayet et­miştir. Ancak o, Selmân'a yetişememiştir. Heysemî, ay­rıca tanımadığı râvilerin mevcudiyetine dikkat çekmiştir (Mecma' IV, 298).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.

[227] Râvilerinden Bekr b. Sehl'i Nesâî /ayıt'addetmiş, Zehe-bî ise onun hakkında "halk ondan hadis yüklenmiştir, mukâribu'l-Hadîs"tir demiştir (Mecma' IV, 299).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.

[228] Güvenilir bir râvi olan Husayn b. Kabîsa dışındaki râvi-leri Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV, 301).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.

[229] Hakkında ihtilâf olan Kays b. er-Rebî' dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV, 305).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.

[230] Bu hadisi Tirmizî (no. 1159), Mahmûd b. Gaylân ani'n-Nadr b. Şümeyl an Muh. b. Amr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.Senedi hakkında hasen garîb hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.

[231] Heysemî'ye göre isnadı hasendir (Mecma' IX, 7).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.

[232] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1852), İbn e. Şeybe an Affân an Hummûıl b. Seleme an Alî h. Zeyd h. Ced'ân an Saîd b. el-Müseyyeb an Âise senedi ile tahrîc etti.

Alî b. Zeyd, zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.

[233] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1853), Ezher b. Mervân an Hammâd b. Zeyd an Eyyûb ani'l-Kâsım es-Şeybânî an Abdillah b. e. Evfâ senedi ile tahrîc etti.

Sindî'ye göre zahiren isnadı sahîh görünmektedir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.

[234] Bu hadisi Tirmizî (no. 1161) ve İbn Mâce (no. 1854), Muh. b. Fudayl an Abdillah b. Abdirrahman Ebî Nasr an Müşavir el-Himyerî an ümmihî an Ümmi Seleme se­nedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, senedi hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.

[235] Bu hadisi Ahmed (II, 439), Buhârî (bed'ul-Halk 7, IV, 84; nikâh 85, VI, 150), Müslim (no. 121-2), Ebû Dâ­vud (no. 2141), İbn Hibbân (no. 4160) ve Beyhakî (VII, 292), el-A'meş an Ebî Hazım an Ebî Hureyre asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.

[236] Bu hadisi Ahmed (II, 439), Buhârî (bed'ul-Halk 7, IV, 84; nikâh 85, VI, 150), Müslim (no. 121-2), Ebû Dâ­vud (no. 2141), İbn Hibbân (no. 4160) ve Beyhakî (VII, 292), el-A'meş an Ebî Hazım an Ebî Hureyre asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.

[237] Bu hadisi Tirmizî (no. 1160), Hennâd an Mülâzim b. Amr an Abdillah b. Bedr an Kays b. Talk an ebîhî sene­di ile tahrîc etti.

İsnadı hakkında ise "hasen garîb" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266.

[238] Bu hadisi Tirmizî (no. 1174) ve İbn Mâce (no. 2014), İs­mail b. Ayyâs an Bahir b. Sa'd an Hâlid b. Ma'dân an Kesîr b. Murre an Muâz asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî'ye göre isnadı hasen garîb'tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266.

[239] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4999), Yahya b. Maîn an Haccâc b. Muh. an Yûnus b. e. İshâk an Ebî İshâk ani'I-Ayzâr b. Hureys ani'n-Nu'mân senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266.

[240] Bu hadisi Nesâî (nikâh 14, VI, 68), Kuteybe an Leys an ibn Aclân an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266.

[241] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1857), Hisâm b. Ammâr an Sa­daka b. Hâlid an Osman b. ebî'l-Âtike an Alî b. Yezîd ani'l-Kâsım an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti. İsnadı hakkında Zevâid'de şu açıklama yapılmıştır: "İsnadındaki Alî b. Yezîd hakkında Buhârî "hadisleri münkerdir" demiştir. Osman hakkında da ihtilâf vardır. Bunun Nesâî'nin tahrîc ettiği (bir evvelki hadis) Ebû Hureyre rivayeti ile İbn Ömer hadislerinden şahitleri vardır.

Heysemî'ye göre sözkonusu Taberânî'nin Ebû Hureyre rivayetinde zayıf bir ravi olan Câbir el-Cu'fî yer almış­tır. (Mecma' IV, 272).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266.

[242] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2147) ve İbn Mâce (no. 1986), Ebû Avâne an Dâvud b. Abdillah el-Evdî an Ab­dirrahman el-Meslemî ani' I-Es' as b. Kays an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266-267.

[243] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2459), Osman b. e. Şeybe an Cerîr ani'l-A'mes an Ebî Salih an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/267.

[244] Bu hadisi Buhârî (nikâh 107/5, VI, 156; fardu'l-Humus 19/9, IV, 61) ve Müslim (selâm no. 34, s. 1716-7), Hişâm b. Urve an ebîhî an Esma asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Lafız Buhârî'ye (nikâh) aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/267.

[245] Bu rivayeti Müslim (selâm no. 35), Muh. b. Ubeyd el-Guberî un Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an ibn ebî Müley-ke an Esma senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/268.

[246] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2988, 5063), Saîd el-Cerîrîan Ebî'l-Verd an İbn A'bud an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Üçüncü lafız Ebû Davud'a (no. 5062), dördüncü lafız da yine Ebû Davud'a (no. 5064) aittir. Bu hadisi Tayâlisî (no. 93), Ahmed (I. 95, 136), Buhârî (fardu'l-Humus 6, IV, 48; fadâilu'l-Ashâb 9/5, IV, 208; afime 6, VI, 192; da'vât 11, VII, 148), Müslim (zikr ve'd-duâ 80, s. 2091) Ebû Dâvud (no. 5062), İbn Hib­bân (no. 5499, 6882) ve Beyhakî (VII, 293), el-Hakem an İbn e. Leylâ an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/268.

[247] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2988, 5063), Saîd el-Cerîrîan Ebî'l-Verd an İbn A'bud an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Üçüncü lafız Ebû Davud'a (no. 5062), dördüncü lafız da yine Ebû Davud'a (no. 5064) aittir. Bu hadisi Tayâlisî (no. 93), Ahmed (I. 95, 136), Buhârî (fardu'l-Humus 6, IV, 48; fadâilu'l-Ashâb 9/5, IV, 208; afime 6, VI, 192; da'vât 11, VII, 148), Müslim (zikr ve'd-duâ 80, s. 2091) Ebû Dâvud (no. 5062), İbn Hib­bân (no. 5499, 6882) ve Beyhakî (VII, 293), el-Hakem an İbn e. Leylâ an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/268.

[248] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.

[249] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.

[250] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.

[251] Bu hadisi Ahmed (1,191), Yahya b. İshâk an İbn Lehî'a an Ubeydillah b. e. Ca'fer an İbn Kârız an Abdirrahman b. Avf senedi ile tahrîc etti.

İbn Lehî'a'mn rivayetleri umumiyetle hasendir. Burada olduğu gibi diğer râvileri güvenilir olmak şartıyla.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.

[252] Bu hadisi Bezzâr (no. 1465), Ca'fer b. Avn an Rabfa b. Osman an Muh. b. Yahya b. Hayyân an Nehâr el-Abdî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Güvenilir bir râvi de olan Nehâr dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.

[253] Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mec­ma'IV, 313).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.

[254] Râvilerinden Yahya b. Ya'lâ zayıf bir râvidir (Mecma' IV, 314).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.

[255] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2013), Muh. b. Besgâr an Mü'emmel an Süfyân ani'l-A'meş an Salim b. ebt'l-Ca'd an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etli. Râvileri güvenilir kimselerdir, ancak isnâdındaki ko­pukluk vardır. Salim, Buhârî'ye göre Ebû Umâme'yi işitmemiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.

[256] Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 1, IV, 103; nikâh 80, VI, 145), Müslim (radâ 60, s. 1091) ve Beyhakî (VII, 295), Mey-seretu'l-Eşcaian Ebî Hazım an Ebî Hureyre asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Ayrıca bu hadisi Tirmizî (no. 1188), Abdullah b. e. Zi-yâd an Ya'kûb b. İbr . b. Sa'd an İbn ahî Şihâb an am

mihî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında sıhhat hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.

[257] Bu rivayeti Müslim (radâ no. 59, s. 1091), Süfyân b. Uyeyne an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.

[258] Bu hadisi Dârimî (II, 147-8), Muh. b. Abdillah er-Rak-kâşî an Abdilvâris ani'l-Cüreyrî an Ebî'l-Alâ an Nuaym b. Ka'neb an EbîZerr senedi ile tahrîc etti.

Râvileri güvenilir kimselerdir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.

[259] Bu hadisi Tirmizî (no. 1163), el-Hasan b. Ali el-Hallâl ani'I-Hüseyn b. Alîel-Cu'fîan Zaide an Sebîb b. Garka-de an Sül. b. Amr. b. el-Ahves an ebihî senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.

[260] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2142) ve İbn Mâce (no. 1850), Ebû Kaza'a an Hakîm b. Muâviye an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.

[261] Bu hadisi Buhârî (nikâh 94, VI, 153; tefsîr sureti'ş-Şems, VI, 83-4; edeb 43/VII, 83; enbiyâ 17/1, IV, 120), Müslim (sıfatu'l-cennet ve'n-nâr no. 49, s. 2191) ve Tirmizî (no. 3943), Hişâm b. Urve an ebîhî an Abdillah b. Zem'a asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/271.

[262] Heysemî'ye göre râvilerinden Muh. b. Havvât b. Şu'be adlı râvi tanınmamaktadır, diğer râvileri güvenilir kim­selerdir (Mecma' III, 333).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/271.

[263] Bu hadis, Müsned-i Ahmed'de yer almıştır. Oğlu Abdul­lah'ın ziyâde kıldığı hadislerdendir (I, 151-2).

Ayrıca Ebû Ya'lâ (no. 294,351) ve Bezzâr (no. 1626-7), Nuaym b. Hakîm an Ebî Meryem an Alî aslı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/271.

[264] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2146), Süfyân h. Uyeyne ani'z-Zührî an Abdillah b. Abdillah an lyâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/271.

[265] Bu hadisi Buhârî (nikâh 82, VI, 146-7) ve Müslim (fa-dâilu's-sahâbe no. 92, s. 1896-1902), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müs­lim'indir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/272-273.

[266] Râvilerinden bazıları Sahîh ricalinden olmakla birlikte bazıları da hakkında söz sarfedilmiş güvenilir kimseler­dir (Mecma'IV, 318).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/273.

[267] Râvileri Sahîh ricalinden (Mecma' IV, 320).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/273.

[268] Taberânî'nin isnadında yer alan Alî b. ebî Sâre zayıf bir râvidir. Ahmed'in ricali ise güvenilir kimselerden ol­makla birlikte kimisi hakkında kelâm sarfedilmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/273.

[269] Râvilerinden Muh. b. Amr b. Alkame dışındakiler Sahîh ricâlindendir. Onun hadisleri ise hasen olarak kabul edi­lir (Mecma'IV, 316).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/273-274.

[270] Heysemî diyor ki: "İsnadında tanımadığım bir râvi mev­cuttur" (Mecma' IV, 316).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/274.

[271] Bu hadisi Buhârî (eşribe 10/2, VI, 245), Müslim (talâk no. 21, s. 1101-2), Tirmizî (no. 1831), Ebû Dâvud (no. 3715) ve İbn Mâce (no. 3323), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'e aittir. Diğer lafızlar oldukça kısadır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/274-275.

[272] Bu hadisi Buhârî (nikâh 80/2, VI, 145-6), Ebû Nuaym an Süfyân an Abdillah b. Dînâr an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.

[273] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4679), Ahmed b. Amr b. es-Serh an ibn Vehb an Bekr b. Mudar an İbni'l-Hâd an Abdillah b. Dînâr an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.

[274] Bu hadisi Buhârî (nikâh 17/4, VI, 124), Müslim (zikr ved-duâ no. 97-8, s. 2097-8), Tirmizî (no. 2780) ve İbn Mâce (no. 3998), Süleyman et-Teymî an Ebî Osman en-Nehdîan Usâme (ve Saîd b. Zeyd) asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.

[275] Bu hadisi Buhârî (nikâh 108, VI, 158) ve Müslim (fadâ-ilu's-sahabe no. 80, s. 1890), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.

[276] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1979), Hişâm b. Ammâr an Süf­yân b. Uyeyne an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe sene­di ile tahrîc etti.

Zevâid'de Buhârî'nin şartmca sahîh olduğu söylenmiş­tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.

[277] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1980), Ebû Bedr Abbâd b. el-Velîd an Hahbân b. Hilâl an Mübarek b. Fadâle an AH b. Zeyd an Ümmi Muhammed an Âişe senedi ile tahrîc etti.

Ali b. Zeyd sebebiyle isnadı zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.

[278] Bu hadisi Buhârî (nikâh 107/4, VI, 156), Müslim (tevbe no. 36, s. 2114) ve Tirmîzî (no. 1168), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276.

[279] Bu hadisi Buhârî (nikâh 107/2, VI, 156; tefsîr A'râf 1, V, 196; tefsîr En'âm 7, V, 194; tevhîd 15/1, VIII, 171), Müslim (tevbe no. 32-34, s. 2113-4) ve Tirmizî (no. 3520), Ebû Vâil an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276.

[280] Bu hadisi Mâlik (akdiye 17, s. 737), Müslim (liân no. 14-6, s. 1135) ve Ebû Dâvud (no. 4532-3), Süheyl b. e. Salih an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti­ler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276.

[281] Bu hadisi Buhârî (nikâh 107, VI, 156; hudûd 40, VIII, 31) ve Müslim (liân no. 17, s. 1136), Abdülmelik b. Umeyr an Verrâd Kâtibi'l-Muğîre ani'l-Muğîre asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276.

[282] Bu hadisi Müslim (münâfikîn no. 70, s. 2168) ve Nesâî (işretu'n-nisâ 4, VII, 72), İbn Vehb an Ebî Sahr an İbn Kusayt an Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276.

[283] Bu hadisi Buhârî (nikâh 97, VI, 154) ve Müslim (fadâ-ilu's-sahâbe no. 88, s. 1894-5), Ebû Nuaym an Abdihâ-hidb. Eymen an İbn e. Müleyke ani'l-Kâstm an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276-277.

[284] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3568) ve Nesâî (işretu'n-nisâ 4, VII, 71), es-Sevrî an Füleyt el-Âmirî an Cesre binti Decâce an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Abdihâ-hidb. Eymen an İbn e. Müleyke ani'l-Kâstm an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/277.

[285] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4602), İbn Mâce (no. 1973) ve Taberânî (Mu'cemu'l-Kebîr XXIV, 70-71; M. el-Evsat I, 145a), Hammâdb. Seleme an Sabit el-Bünâ-nî an Sümeyye an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Sümeyye'nin hâli bilinmemektedir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/277.

[286] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4602), İbn Mâce (no. 1973) ve Taberânî (Mu'cemu'l-Kebîr XXIV, 70-71; M. el-Evsat I, 145a), Hammâdb. Seleme an Sabit el-Bünâ-nî an Sümeyye an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Sümeyye'nin hâli bilinmemektedir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/277.

[287] Bu hadisi Buhârî (nikâh 111/1. VI, 158-9), Müslim (se­lâm no. 20, s. 1711) ve Tîrmizî (no. 1171), Leys b. Sa'd an Yeztd b. e. Habîb an Ebri-Hayr an Ukbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/277.

[288] Buhârî (nikâh 111/2, VI, 159; cezâu's-sayd 26, II. 219) ve Müslim (hacc no. 424, s. 978), Amr b. Dînâr an Ebi Ma'bed an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/277-278.

[289] Bu hadisi Müslim (selâm no. 22, s. 1711), İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Bekr b. Sevâde an Abdirrahman b. Cübeyr an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278.

[290] Bu hadisi Tîrmizî (no. 2779), Süveyd an Abdillah an Şu' be ani'I-Hakem an Zekvân an mevlâ Amr b. el-Âs se­nedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen sahîh" hük­mü verdi.

Cübeyr an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278.

[291] 'îu hadisi Müslim (fadâil no. 76, s. 1812-3), EbûBekrb e. Şeybe an Yezîd b. Hârûn an Hammâd b. Seleme an Sa­bit an Enes; Ebû Dâvud (no. 4818), Mervân an Humeyd an Enes senedleriyle tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278.

[292] Bu hadisi Müslim (âdâb no. 45, s. 1699-700), Ebû Dâ­vud (no. 2148) ve Tirmizî (no. 2776), Amr b. Saîd an EM Zür'a an Cerh- b. Abdillah asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278.

[293] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2149) ve Tirmizî (no. 2777), Şertk an Ebî Rabîa el-lyâdî an İbn Büreyde an ebîhî se­nedi ile tahrîc ettiler.

İsnadı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278.

[294] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4106), Muh. b. îsâ an EbîCü-mey Salim b. Dînâr an Sabit an Enes senedi ile tahrîc et­ti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278-279.

[295] Bu hadisi Mâlik (vasiyyet no. 5, s. 767), Buhârî (nikâh 113, VI, 159; libâs 62/2, VII, 55), Müslim (selâm 32, s. 1715) ve Ebû Dâvud (no. 4929), Hisâm b. Urve an ebî­hî an Zeyneb binti Ümmi Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/279.

[296] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/279.

[297] Bu hadisi Buhârî (hudûd 33, VIII, 28; libâs 62/1, VII, 55), Ebû Dâvud (no. 4930) ve Tirmizî (no. 2785-6), Yah­ya b, e. Kesîr an Ikrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/279.

[298] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4112) ve Tirmizî (no. 2778), Yûnus ani'z-Zührî an Nebhân mevlâ Ümmi Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/279.

[299] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5272), Abdullah b. Mesleme an Abdilazîz b. Muh. an EbYl-Yemân an Şeddâd b. e. Amr b. Hammâs an ebîhî an Hamza b. e. Useyd el-En-sârî an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/279.

[300] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/280.

[301] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5273), Muh. b. Yahya b. Fa­ra an Ebî Kuteybe Selm b. Kuteybe an Dâvud b. e. Sa­lih el-Miizenî an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc et­ti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/280.

[302] Râvilerinden Züfer b. Süleyman tevsîk edilmiştir, ancak ondaki bir miktar zaaf zararsızdır. Diğer râvileri güveni­lir kimselerdir (Mecma' IV, 326).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/280.

[303] Râvilerinden Musâtîr'i taz'îf eden kimse mevcut değil­dir (Mecma' IV, 327).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/280.

[304] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1847), Muh. b. Yahya an Saîd b. Süleyman an Muh. b. Müslim an Ibr. b. Meysere an Tavus an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti. Zevâid'de isnadının sahîh, ricalinin ise güvenilir kimseler olduğu söylenmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/280.