Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Bazı Hanımları İle Evlenmesi
Evlenmeyi Teşvik Etmek, Nişanlılık, Nişanlanmadan Önce Görüp Bakmak Ve
Diğer Nikâh Âdabı
(Evlilikte) Velîler, Şahitler, İzin İsteme Ve Denklik
Mehir, Düğün Yemeği Ve Davete İcabet
Evliliğe Mani Haller Ve Radâ (Süt Emzirme)
Mut'a Ve Şiğâr Nikahı, Cahiliye Nikâhı, Nikâhı Fesh Eden Ve Etmeyen
Hususlar
Kadınlar Arasında Adalet, Azil, Ğayle, Baş Kaldırma, Şart Koşma, Hadım
Olma Ve Diğer Meseleler
Kocanın Karısı Ve Karının Kocası Üzerindeki Hakkı
Kıskançlık, Kadınlarla Başbaşa Kalmak, Kadınlara Bakmak
4061- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sen (Âişe'yi
kastediyor) bana üç kere rüyamda gösterildin. Melek seni (rüyamda) bir ipek
parçası içinde getirip «işte bu senin zevcendir» dedi. Yüzünü açtım baktım ki
getirdiği (kız) sen idin. Diyordum ki: Eğer bu (rüya) Allah'tan ise mutlak
bunu gerçekleştirir." [Buhârî ve Müslim][1]
4062-
Tirmizî'nin lafzı: "Bu, dünyada da âhirette de senin zevcendir."[2]
4063- Urve
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Âişe'yi Ebû
Bekr'den istedi. Ebû Bekr dedi ki:
«Ben senin
kardeşinim.»
«Sen benim Allah
uğrunda ve Kitâb'ında kardeşimsin. Ama o, bana helâldir»."[3]
4064- Âişe
radiyallahu anhâ'dan; Dedi ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! İçinde ot bulunan bir vadide konaklarsan. Otların bir kısmını yenmiş;
bir kısmmı da yenmemiş bulursan, deveni hangisinde otlatırsın?"
"Tabiî otları
yenmemiş kısmında" buyurmuş. Âişe (bu sözü ile) Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in kız olarak ancak kendisiyle evlendiğini kastetmiştir.
[İkisi de Buhârî'ye
aittir.][4]
4065- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, benimle
ben altı yaşımdayken evlendi (nişanlandı). Medine'ye geldik. Haris bin
el-Hazrecoğullarında konakladık. Sıtmaya yakalandım. Saçlarım döküldü,
(iyileşince) yine uzadı. Ben salıncakta arkadaşlarımla sallanıp oynarken
annem Ümmü Rûmân bana geldi. Benden ne istediğini bilmeden yanma vardım.
Elimden tutup beni evin kapısında durdurdu. Ben soluk soluğa idim. Nerdeyse
kalbim duracaktı. Biraz su alıp yüzüme ve başıma sürdüm. Beni eve soktu. Evde
bir takım Ensâr hanımları vardı.
«Hayırlı, uğurlu ve
bereketli olsun!» dediler. Annem beni onlara teslim etti. Üstümü başımı
düzelttiler. Çok geçmeden Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i orada
görünce irkildim. Beni hemen ona teslim ettiler. Ben o zaman dokuz yaşındaydım."[5]
4066- Diğer
rivayet: : Urve dedi ki:
"Hatice,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Medine'ye gitmeden üç yıl önce vefat
etti. Ondan sonra iki veya iki seneye yakın bir müddet bekledikten sonra Âişe
ile altı yaşındayken evlendi, dokuz yaşma bastığında onunla zifafa
girdi."[6]
4067- Diğer
rivayet: "Onunla dokuz sene birlikte oldu."[7]
4068- Diğer
rivayet: "Benimle, yedi yaşımdayken
evlendi." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.][8]
4069- Rezîn
şunu ekledi: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e süt hediye edildi;
kadınlara:
«Haydi buyurun için ve
arkadaşınıza da (beni kastediyordu) içirin!" dedi. Utandılar ve:
«Biz istemiyoruz»
dediler. Şöyle buyurdu: "Açlıkla yalan bir arada durmaz; haydi için!»
buyurdu. Bunun üzerine içtiler."[9]
4070- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Bedir savaşına katılan ve Medine'de vefat eden
Hüneys bin Huzâfe es-Sehmî'den dul kalan Hafsa'yı (babası) Ömer, Osman'a rastladığında
(evlenmesi için) teklif etti ve dedi ki:
«İstersen Hafsa'yı
sana vereyim.» O önce:
«Bir düşüneyim» dedi.
Aradan birkaç gün
geçtikten sonra da:
«Onunla evlenmemeyi
uygun gördüm» dedi. Ömer dedi ki:
Sonra Ebû Bekr'e
teklif ettim ve:
«İstersen Hafsa'yı
seninle evlendireyim» dedim. Sustu, ses çıkarmadı. Onun için Ebû Bekr'e Osman'a
kızdığımdan daha çok içerledim.
Aradan çok geçmeden
Hafsa'yı benden (yani Ömer'den) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem istedi ve
derhal onu onunla evlendirdim.
Sonra Ebû Bekr bana
rastladığı zaman şöyle dedi:
«Hafsayı bana arz
etmiştin. Ben de sustum, biliyorsun o zaman belki bana kırıldın.»
«Evet» dedim.
«Susmamın sebebi şu
idi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ondan (Hafsa'dan) söz etti de ben
onun sırrını yaymak istemedim. Eğer O (Hafsa'yı) terk etseydi, ben tabiî ki kabul
ederdim»." [Buhârî ve Nesâî][10]
4071-
Ümmü Seleme radiyallahu anhâ'dan: ... "Onun
iddeti bitince, Ebû Bekr ona haber gönderip istetti. Onunla evlenmeyi kabul etmedi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Ömer'i elçi olarak ona gönderip
istetince, şöyle dedi:
«Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'e haber ver, de ki: Ben kıskanç bir kadınım. Ben çok çocuklu
bir kadmım. Sonra velilerimden burada kimse yoktur.»
Durumu varıp Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e iletince, şöyle buyurdu:
«Git ona dön ve şöyle
de: «Ben kıskanç bir kadınım, sözüne gelince; ben, Allah'a dua ederim senin
kıskançlığını giderir. Ben çocuklu bir kadınım, sözüne gelince, çocukları himaye
edilecektir. Burada velilerimden hiç kimse yoktur, sözüne gelince, burada
bulunan ve bulunmayan velilerinden hiç kimsenin bunu hos görmiyeceğini
sanmam.»
Ümmü Seleme, oğlu
Ömer'e:
«Ey Ömer! Haydi kalk,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beni evlendir!» dedi. Hemen onu
onunla evlendirdi." [Nesâî][11]
4072- Enes
radiyallahu anh'dan: "Zeyneb'in iddeti bitince, Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem Zeyd'e şöyle dedi:
«Haydi git ona benim
kendini istediğimi bildir!» Zeyd dedi ki:
«Gidip Zeyneb'e şöyle
dedim: Müjde! Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem beni sana gönderdi,
seninle evlenmek istiyor.»
«Rabbim tarafından
emrolunmadıkça böyle bir şey yapamam» dedi ve hemen mescidine gitti (ibadetine
koyuldu). Sonra (hakkında) âyet nazil oldu. Peygamber sallallahu aleyhi ve
selleffl de gelip izinsiz onun yanma girdi." [Müslim ve Nesâî]
İnşaallah bu hadis
Ahzâb sûresinin tefsirinde ileride gelecektir.[12]
4073- Ümmü
Habîbe radiyallahu anhâ'dan:
"O, Ubeydullah
bin Cahş'ın hanımı idi. Habeşistanda ölünce, onu Necâşi Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem ile dört bin (dirhem veya dinar) mehir vererek evlendirdi.
Onu Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e Şurahbîl bin Hasene ile gönderdi." [Ebû
Dâvud ve Nesâî][13]
4074- Diğer
rivayette: "Dört bin dirhemle" şeklinde geçmektedir.[14]
4075- Enes
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Hayber'e
geldi; Allah kalenin fethini ona müyesser kılınca, kendisine Safıyye bint
Hüyey bin Ahtab'ın güzelliğinden söz edildi. Kocası öldürülmüştü. Yeni
evlenmişti. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ganimetten bir pay olarak
onu kendi nefsi için seçti. Onunla beraber yola koyuldu; Seddu'r-Revhâ'ya varınca
onunla zifafa girdi. Sonra küçük bir yaygı içerisinde hurma ve keş karışımı bir
yemek hazırlandı ve sonra bana:
«Etrafındakileri
çağır\» buyurdu. İşte bu yemek Safiyye için düğün yemeği oldu. Sonra Medine'ye
doğru hareket ettik. Onun için bineğinin terkisine bir örtü seriyordu. Devesinin
yanında oturup dizini koyuyor, Safiyye de onun dizine basıp onun devesine öyle
biniyordu."[15]
4076- Diğer
rivayet: O (Safiyye) Dih-ye'nin payına düşmüştü. Müteakiben Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem yedi kişi karşılığında Safiyye'yi ondan satın alıp
Üm-mü Süleym'e, yanında iddet görmesi ve hazırlaması için verdi. Velîmesi
(=düğün yemeği) hurma, kuru süt ve yağdan ibaretti. İnsanlar yediler,
doydular."
Dediler ki:
"Onunla evlendi mi yoksa onu ümmü veled (yani efendisi için çocuk yapan
cariye) mi yaptı bilmiyoruz. Eğer onu örterse anla ki o hanımı olmuştur;
örtmezse o ümmü veleddir." Deveye binerken onu örttü. Bundan onun onunla
evlendiğini anladılar.
Medine'ye yaklaşınca,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bineğini hızlandırdı, biz de
hızlandırdık. Derken Adbâ (devesi) tö-
kezledi. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem düştü, o da düştü. Kalkıp onu örttü. Kadınlar
gördüler ve şöyle dediler:
«Allah Yahudi olan bu
kadını uzaklaştır-sınî»" [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.][16]
4077- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'in hanımlarından Benu'l-Mustalik'ten Cüveyri-ye binti'l-Haris,
Sabit bin Kays bin Şem-mâs'ın hissesine düştü. Kendini borçlandırmak ve borcunu
ödeyip azat ettirmek için onunla mükâtebe anlaşması yaptı. Son derece güzel bir
kadındı. Gözün onda hazzı vardı (gören zevk duyardı).
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip mükâtebe için (gerekli parayı bulmakta)
yardım istedi. Kapıda durduğu zaman, durumundan hoşlanmadım. Benim gördüğümü
(güzelliğini) mutlaka Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in de göreceğini
anladım. Dedi ki:
«Ey Allah'ın Resulü!
Ben Cüveyriye bin-ti'1-Hâris'im. Durumum sana gizli değil, pek âlâ biliyorsun;
ben Sabit bin Kays'in hissesine düştüm. Kendimi azat ettirmek için ona
borçlandım, mükâtebe akdi yaptım. Bana yardım etmen için sana geldim.»
«Sana istediğinden
daha hayırlısını teklif etsem hoşlanır mısın?»
«-Nedir o ey Allah'ın
Resulü?»
«Borçlarını (mükâtebe
bedelini) ödeyip seninle evleneyim!»
«Olur» dedi.
Orada bulunan insanlar
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in Cüveyriye ile evlendiğini duyunca,
ellerindeki esirleri azat edip salıverdiler ve «Bunlar Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in akrabalarıdır (hanımı tarafından yakınlarıdır)»
dediler."
(Âişe) dedi ki:
"Kavmi hakkında ondan daha bereketli bir kadın görmedim. Onun yü-züsuyu
hürmetine, Mustalikoğullanndan tam yüzden fazla ev halkı hürriyetine
kavuştu."
[Ebû Dâvud][17]
4078- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Cevn'in kızı
(Ümeyme) Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına girince:
«Senden Allah'a sığınırım!» dedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
cevabı: «Çok büyük bir varlığa sığındın. Haydi git, ailene dön!»" [Buhârî
ve Nesâî, "Kilâbîlerden bir kadın girince" lafzı ile.][18]
4079- Ebû
Üseyd'den nakledilen diğer rivayet:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem onun (Ümeyme'nin) yanına girip onunla baş-başa
kalınca, "Haydi kendini bana bağışla!" dedi. O şu cevabı verdi:
"Kraliçe bir kadın
kendi nefsini teb' asına hibe eder mi?"
Onun sinirini
sakinleştirmek için elini ona uzatınca, şöyle çıkıştı:
"Senden Allah'a
sığınırım!"
"Sen, gerçekten
sığınılmaya lâyık olana sığındın" deyip (yanımıza) çıktı ve şöyle dedi:
"Ey Ebû Üseyd!
Buna râzikiyye (denilen beyaz keten kumaştan yapılmış) iki elbise verip,
ailesine yetiştirip onlara kavuştur."[19]
4080- Diğer
rivayet:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, Ümeyme bint Şarâhîl ile evlendi." Benzeri
rivayet.[20]
4081- Buhârî
ve Müslim, Sehl bin Sa'd'-dan benzerini rivayet ettiler; onda şöyle geçmektedir:
"Ona (kadına)
dediler ki: «Bu kimdir biliyor musun?» «Hayır» dedi.
«Bu Allah Resulüdür,
seni istemek için geldi» dediler.
«Peygamber 'le
evlenmeyi kaçırmaktan dolayı bedbaht oldum» dedi."[21]
4082- Ümmü
Şerîk radiyallahu anhâ'dan: "O, kendini Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e bağışlayanlardandı."[22]
4083- Enes
radiyallahu anh'dan: "Dediler ki: «Ey Allah'ın Resulü! Ensâr hanımlarından
hiçbirisiyle evlenmiyecek misin?»
«Onlarda aşın
kıskançlık vardır» buyurdu." [Nesâî][23]
4084- Alkame
radiyallahu anh'dan: "Mina'da Abdullah b. Mes'ûd ile beraber yürüyordum.
Ona Osman rastladı. Dedi ki:
«Ey Ebû Abdirrahman!
Seni genç bir cariye ile evlendireyim mi? O sana yaşadığın hatıraları anlata»
Abdullah şu cevabı verdi:
«Sen bunu diyorsan,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de bize şöyle demişti:
«Ey gençler topluluğu!
içinizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü bu, gözü haramdan, ferci
(zinadan) daha iyi korur. Gücü yetmeyense, oruç tutmalıdır. Çünkü orucun
(şehveti) kırma niteliği vardır»."
[Mâlik hariç. Altı
hadis imamı.][24]
4085- Ma'kil
bin Yesâr radiyallahu anh'dan:
"Bir adam
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:
«Ey Allah'ın Resulü!
Ben soylu ve güzel bir kadın buldum; ancak çocuk doğurmuyor; onunla evleneyim
mi?»
«Hayır.»
İkinci kez geldi, yine
nehyetti. Sonra üçüncü kez gelince, şöyle buyurdu:
«Sevimli ve doğurgan
kadınlarla evlenin! Çünkü (diğer) milletlere karşı ben sizin (çokluğunuz) ile
iftihar edeceğim»." [Ebû Dâvud ve Nesâî][25]
4086- Saîd
İbn Cübeyr radiyallahu anh'dan: "İbn Abbâs bana dedi ki:
«Evlendin mi?»
«Hayır» dedim.
«Evlen! Bu ümmetin en
hayırlısı, hanımları en çok olandır" dedi. —Bu sözü ile Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'i kastetti.— [Buhârî][26]
4087- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dünya bir
meta'dır. Onun en iyi meta'ı (faydalanılacak şeyi) ise saliha bir
kadındır." [Müslim ve Nesâî][27]
4088- İbn
Ebî Necîh radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Karısı olmayan
adam yoksuldur, yoksul."
"Çok malı olsada
mı?"
"Çok malı olsa
da."
"Kocası olmayan
kadın da yoksuldur, yoksuldur" buyurdu.
"Çok malı olsada
mı?" dediler.
"Çok malı olsa
da" buyurdu. [Rezîn][28]
4089- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadınla dört
(şey) için evlenilir: Malı, soyu, güzelliği ve dini için. Öyleyse elleri toprak
olası sen dindarını al."
[Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Nesâî.)[29]
4090- İbn
Amr radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadınları
güzellikleri için almayın, kim bilir belki güzellikleri helâklarına sebep olur.
Malları için de almayın, kim bilir malları belki onları azdırır. Onları
dinleri için alın! Dindar olan kara ve burnu kesik cariye daha hayırlıdır."[30]
4091- Enes
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü buyurdu:)
"Kim Allah'a
tertemiz olarak kavuşmak isterse, hür kadınlarla evlensin." [Bu ikisi de
İbn Mace'ye aittir.][31]
4092- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Evlenmiştim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
sordu: «Kiminle evlendin?»
«Dul kadınla
evlendim.»
«Neden dul kadınla
evlendin. Genç kızlar ve onlarla oynaşmak daha iyi değil miydi?» buyurdu.[32]
4093- Diğer
rivayet: "Onun seninle, senin de onunla oynaşacağınız bakire yok
muydu?" buyurdu. [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][33]
4094- Abdurrahman bin Salim bin Utbe bin Uveym bin
Sâide el-Ensârî'den, o da babasından, o da dedesinden: (Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bakire kızlarla
evlenmelisiniz, çünkü onların ağızlan daha tatlı, rahimleri daha doğurgan
olur. Üstelik onlar aza daha çok razı olurlar." [İbn Mâce. Abdurrahman
hali bilinmeyen (meçhul) bir ravidir.][34]
4095- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bir kadın
gördü; hemen karısı Zeynep'e geldi. Zeynep derisini işliyordu. Onunla cinsî
ilişki kurdu. Sonra ashabına çıkıp şöyle dedi: «Kadın şeytan kılığında gelir;
şeytan kılığında gider. Biriniz bir kadın gördüğü zaman, hemen kendi hanımına
varsın, çünkü onda, içindeki (şehvet ve arzuyu) giderecek şey vardır»."
[Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud][35]
4096- Ebû
Zer radiyallahu anh'dan: İkâf bin Bişr et-Temîmî Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem'in yanma girdi; ona dedi ki:
"Ey ikâf! Hanımın
var mı?"
"Hayır."
"Cariyen de mi
yok?"
"Hayır."
"Malın var mı
(zengin misin)
"Zenginim."
"Öyleyse sen
şeytan kardeşlerindensin. Zira sen Hıristiyanlardan olsaydın, ruhbanlarından
olurdun. Bizim sünnetimiz (kanunumuz) evlenmektir. Kötüleriniz
bekârlarınızdır. Ölülerinizin en rezilleri bekârlarınızdır. Şeytanla mı
ilgileniyor (ona yardımcı oluyor) sunuz? Salihler hakkında, şeytanın,
kadınlardan daha etkili bir silâhı yoktur. Evliler müstesna. Çünkü onlar yaramaz
söz ve fiilden beri ve de temizdirler.
Yazık sana ey İkâf!
Onlar (kadınlar) Ey-yûb, Dâvud, Yûsuf ve Kerfes'in yoldaşlarıdır. (Onları
rahatsız etmişlerdir)" Ona Bişr bin Atiyye sordu:
"Ey Allah'ın
Resulü! Kerfes kimdir?" Cevap verdi:
"O bir adamdır
ki, üçyüz yıl deniz sahillerinin birinde Allah'a ibadet etmiştir. Gündüz-
leri oruç geceleri
namazla geçirmiştir. Ne yazık ki sonra âşık olduğu bir kadın yüzünden Allah'ı
inkâr etmiştir. Allah'a, karşı yapmakta olduğu ibadetleri bir anda terk
etmiştir. Bereket ki sonradan kendine gelmiş, Allah'ın rızasını mucip bazı
güzel davranışlarda bulunmuş da Allah onu bağışlamıştır.
Yazık sana ey İkâf
evlen! Yoksa sen Allah'in emirlerine arkasını çevirmişlerden olursun."
"Öyleyse ey
Allah'ın Resûlür beni evlendir!" deyince, Resûlulluh sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: "Seni Gülsüm el-Him-yerınin kızı Kerîme ile
evlendirdim."
[Ahmed, ismi
belirtilmemiş bir râvi kanalıyla.][36]
4097- Enes
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim evlenirse
imanın yarısını tamamlamış olur; kalan diğer yarısı hakkında ise Allah'tan korksun!"
[Taberânî, Mu'cemu'I-][37]
4098- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadınlarla
evlenin ki size mallar getirsinler." [Bezzâr][38]
4099- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şu üç şeyi, her
kim Allah'a güvenerek ve karşılığını ancak Allah'tan bekleyerek yaparsa, ona
yardım etmek, onu mübarek kılmak Allah üzerinde artık bir hak olur: Kim Allah'a
güvenerek ve karşılığını da ancak ondan bekleyerek bir köle azat etmek
gayretinde bulunursa Allah'ın ona yardım etmesi ve onun malını
bereketlendirmesi artık bir hak olur.
Her kim Allah'a
güvenerek karşılığını ondan isteyerek ölü bir araziyi ihya ederse, Allah'ın
ona yardım etmesi ve malını bereketlendirmesi Allah üzerinde bir hak olur.
Kim Allah'a güvenerek
karşılığını ancak ondan dileyerek evlenirse, ona yardım etmesi ve bu evliliği
onun hakkında mübarek kılması artık Allah üzerinde bir hak olur."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Evsat ve's-Sağîr'de.][39]
4100- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, insana,
müslüman kardeşinin istediği kızı istemesini yasak kılmıştır. Ama ne zaman
(kardeşi) ondan vazgeçerse, ya da izin verirse o zaman caiz olur." [Altı
hadis imamı.][40]
4101- Adiy
bin Hatim radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in huzurunda
bir adam bir hitapta bulunup şöyle dedi:
"Kim Allah'a ve
Resulüne itaat ederse, doğru yolu bulmuş olur. Kim ikisine baş kal-dınrsa doğru
yoldan sapmış olur."
Bunun üzerine
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ne kötü bir
hatipsin sen! Şöyle de: «Kim Allah'a ve O'nun Resulüne baş kaldırırsa»."
[Ebû Dâvud, Nesâî ve
aynı lafızla Müslim.][41]
4102- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize hacet
hutbesini öğretti:
"el-Hanıdü
lillahi nestaînuhû ve nestağfîru-hu ve neûzü billahi nün şıırûri enfusinâ. Men
yehdillâhu felâ mudille
leh. Ve men yııdlil felâ hâdiye leh. Ve eşhedü en lâ ilahe ilallah. Ve eş-hedü
enne Muhammeden abdühii ve Resûlüh. Yâ eyyühellezîne âmenû'ttekû' ilahe' llezî
tesâ-elûne bihî ve'l-erhâm. İnnellâhe kâne aleyküm rakîbâ. Yâ eyyühellezîne
âmenû'ttekû'llâhe hakka tukâtih. Velâ temûtunne illâ ve entüm müslimûn. Yâ
eyyühellezîne âmenû'ttekû' llâhe ve kûlû kavlen sedîdâ. Yuslih leküm a'mâleküm
ve yağfir leküm zünûbeküm. Ve men yııti'ülâhe ve Resûlehu fe kad fâze fevzan
azînıa (=Hamd Allah'a mahsustur. O'ndan yardım dileriz, O'ndan af dileriz,
nefsimizin şerlerinden, amellerimizin kötülerinden O'na sığınırız. Allah kime
hidayet verirse onu saptıracak yoktur. Allah kimi de saptırmışsa, onu hidâyete
erdirecek yoktur. Allah'tan başka ilâh olmadığına sehâdet ederim. Ey iman
edenler, adını zikrederek birbirinize talepte bulunduğunuz Allah'tan ve aranızdaki
akrabalık bağını koparmaktan korkun! Şurası muhakkak ki Allah üzerinizde
murakıptır" (Nisa 1). "Ey iman edenler! Allah'tan hakkıyla korkun.
Sakın ha müslüman olmaktan başka (her hangi bir) şekilde ölmeyin." (Âl-i
İmrân 102) "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sağlam bir söz söyleyin.
Tâ ki Allah sizin işlerinizi salaha çıkarsın ve günahlarınızı da affetsin.
Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur."
(Ahzâb, 72-71).[42]
4103- Diğer rivayette: "Ve Resûlihî'den sonra
şöyle geçer: "Erselehû bi'l-hakkı Beşî-ren ve Nezîren beyne
yedeyi's-sâati. Men yutî-illahe ve Resûlehu fe-kad raşede, ve men ya'sihimâ
fe-innehu lâ yadurru illâ nefsehu velâ yadurrullahe şey'â (=O'nu hakkıyla bir
mujdeleyici ve korkutucu olarak kıyamete yakın bir zamanda gönderdi. O halde
kim Allah'a ve onun Resulüne itaat ederse yolunu bulur. Her kim de o ikisine
isyan ederse, o kimse ancak kendi nefsine zarar vermiş olur, Hiçbir surette
Allah'a zarar veremez)."
(Ebû Davud'un lafzıyla
Sünen ashabı.][43]
4104- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İçinde teşehhüd
bulunmayan her hutbe (dua) kesik el gibidir." [Tirmizî][44]
4105- Süleymoğullanndan
bir adam radiyallahu anh'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'den, Ümâme bint Abdi'l-Müttalib'i istedim. Onu
benimle teşehhüd etmeden (şehâdet kelimelerini söylemeden, yani nikah duası
yapmadan) evlendirdi."[45]
4106- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz bir
kadınla evlenmek isterse, onunla evlenmeye celbedecek yerlerine baksın."
Câbir diyor ki:
"Bir kadınla nişanlanmak istedim. Gizli olarak onu takip ettim, onunla
evlenmemi sağlayacak yerine (yüzüne) baktım ve onunla evlendim."
[İkisi de Ebû Davud'a
aittir.][46]
4107- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "Bir adam Ensâr'dan bir kadına talip oldu.
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem sordu: «Sen ona baktın mı?»
«Hayır.»
«O zaman git bak! Çünkü
Ensâr'ın gözlerinde bir şey olur.» buyurdu." [Müslim ve Nesâî][47]
4108- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bu evlenmeyi
ilân edin; evlenme işlerini mescidlerde yapın ve üzerine de defler çalın!"
[Tirmizî][48]
4109- Rezîn
şu eki yaptı: "Çünkü helâl ile haramı ayıran şey, onu ilân etmektir."[49]
4110- Buhârî'nirr
rivayeti: "Bir kadını En-sâr'dan bir adamla evlendirmiştik; şöyle buyurdu:
«Beraberihizde eğlence
yok mu? Ensâr eğlenceyi sever»."[50]
4111- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selleoL) Yanında
bulunan bir yetim kız için dedi
ki: "Falan kız ne
oldu?"
"Onu kocasına
verdik" dedim. Şöyle buyurdu: "Onunla beraber def çalacak, şarkı
söyleyecek birini gönderdiniz mi?"
Dedim ki: "O
şarkıcı ne söylesin?"
Şunu söylesin,
buyurdu: "Size geldik, size geldik. Bizi selâmlayın, biz de sizi selâmlayalım.
Kırmızı altın olmasaydı, bedevileriniz yerleşik olmazdı. Siyah buğday
olmasaydı, genç kızlarınız semirmezdi."
[Taberânî,
Mu'cemıı'l-Evsat'ta leyyin bir senedle.][51]
4112- Zeyd
bin Eşlem mürsel olarak: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz bir
kadınla evlendiğinde ya da bir cariye satın aldığında alın saçından (perçeminden)
tutup bereketle dua etsin. Deve satın aldığı zaman, hörgücünün tepesinden tutup,
şeytandan Allah'a sığınsın." [Mâlik][52]
4113- Ebû
Dâvud, Amr bin Şuayb'dan, o da babasından, o da dedesinden, evlenenin ve
hizmetçi ve deve satm alanın edeceği dua ile ilgili merfû olarak şunu rivayet
etmiştir:
"Allahümme innî
es'elüke hayrehâ ve hayre ma cebeltehâ aleyhâ ve eûzü bike min şerrihâ ve şerri
mâ cebeltehâ aleyhi (=Alla-hım! Onun iyisini, verdiğin huyunun da iyisini
dilerim; onun şerrinden ve kendisine verdiğin huyunun da kötüsünden sana
sığınırım)."[53]
4114- el-Hasan
radiyallahu anh'dan: Akîl bin Ebî Tâlib, Cuşemoğullanndan bir kadınla evlendi.
Bunun üzerine: "bi'r-refâi ve'1-benîn (=Mutluluklar ve (bol)
oğullar)!" dediler. Bunun üzerine şöyle dedi:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in söylediği gibi deyin:
«Bârekellahufîküm ve
bâreke leküm (=Al-lah sizde bereketi artırsın. Sizin için bu evliliği mübarek
etsin»." [Nesâî][54]
4115- Ebû
Dâvud ve Tirmizî, Ebû Hureyre'den:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"Bârekellahu leke
ve bâreke aleyke ve ce-maa beynekümâ fi hayrın (-Allah senin için mübarek
etsin, senin üzerine mübarek kılsın. İkinizi hayırda [iyilik ve mutluluklarda]
bir-kştirsin)."[55]
4116- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
benimle Şevval ayında
evlendi; Şevval aym-da zifafa girdi. Onun yanında hangi Hanımı benim kadar
mutlu ve şanslıdır?"
(Âişe) yakınlarından
olan kadınları Şevval ayında zifafa sokmayı hoş karşılardı. [Müslim, Tirmizî
ve Nesâî.][56]
4117- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz ailesi
ile cinsî temas kurarken: «Bismillahi Allahümme cennibna! ş-şeytâne ve cennibi'
ş-şeytâne mâ razektenâ (=Bismil-lahi, Allahım! Şeytanı bizden uzaklaştır, nzık
olarak ihsan edecek olduğun çocuktan da onu uzaklaştır)» diye dua edip sonra
aralarında bu temastan çocuk takdir edilirse, ona şeytan asla zarar
veremez."
[Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Tirmizî.][57]
4118- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e
gelerek, "Karım, kendisine dokunan (her erkek) eli(ni) geri
çevirmiyor" deyince şöyle buyurdu:
"Onu kendinden
uzaklaştır!"
"Nefsimin onu
arzulayıp arkasından gitmesinden korkuyorum" deyince, şöyle buyurdu:
"Öyleyse ondan
faydalan!" [Ebû Dâvud ve Nesâî][58]
4119- Ebu'z-Zübeyr
el-Mekkî radiyallahu anh'dan: "Bir adam bir adamdan kız kardeşini istedi,
adam ise onun iyi olmadığını (zina ettiğini) söyleyince bunu Ömer duydu ve kızın
kardeşini dövdü ya da nerdeyse dövecek gibi oldu; sonra şöyle çıkıştı:
«Unutulmuş bir olayı neden söyledin?»" [Muvatta'][59]
4120- Ata
bin Yesar radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kızı
Fâtima'yı, bir yatak, bir kırba (damacan) ve bir de içi izhir (bir tür ot) dolu
bir yastıkla gelin yaptı." [Nesâî][60]
4121- el-Misver
bin Mahrame radiyallahu anh'dan:
"Ali, Fâtıma'nın
üstüne evlenmek için Ebû Cehl'in kızını istedi. Fâtıma hemen Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip dedi ki: «Kavmin kızların için senin
öfkelenmediğini söylüyor. İşte Ali, Ebû Cehl'in kızma talip oldu.»
Hemen kalktı
teşehhüdünü duydum. Teşehhüdünden sonra şöyle hitap etti:
«Amma ba'du: Ben
Ebu'l-As bin er-Rebî'a (kızım Zeyneb'i) verdimse, kocası beni dinleyip tasdik
ettiği için verdim. Fâtıma benim bir parçamdır. Ona kötülük etmenizi hoş
görmem. Vallahi Allah Resulünün kızı ile Allah düşmanının kızı bir araya asla
gelemez!» Bunun üzerine Ali Ebû Cehl'in kızına talip olmaktan vazgeçti."[61]
4122- Diğer
rivayet: "O, minber üzerinde şöyle diyordu:
«Hâşim bin
el-Muğîreoğulları kızlarını Ali'ye vermeleri için benden izin istediler. Onlara
asla izin vermem. Onlara asla müsaade etmem! Ali kızımı boşayıp onların kızını
almak isterse başka. Çünkü o (Fâtıma) benim
bir parçamdır. Onu
şüphelendiren şey beni de şüphelendirir; onu üzen şey beni de üzer»."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.][62]
4123- Ali
radiyallahu anh'dan:
"O, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'in yanındaydı. Bu esnada:
«Kadın için en hayırlı
olan şey nedir?» diye buyurdu. Sükût ettiler. Ben de dönünce Fâ-tıma'ya
sordum:
«Kadınlar için en
hayırlı şey neymiş?»
«Erkeklerle
iddialaşmamalarıdır» dedi.
Bunu Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel-lem'e anlatınca, şöyle buyurdu:
«Fâtıma benim bir
parçamdır»."
[Bezzâr zayıf bir
senedle][63]
4124- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadın zifaf için
kocasının yanına girdiği zaman, erkek ve kadın kalkarak iki rekat namaz
kılsınlar. Adam şöyle dua etsin:
«Allahım! Beni ailemde
mutlu eyle! Ailemi de bende mutlu eyle! Allahım, onları benden azıklarıdır,
beni de onlardan rızıklandır. Allahım, hayırda oldukça, bizi daima bir arada
tut. Eğer ayırmakta hayır varsa bizi ayır!»"
[Taberânî,
Mu'cemu'l-fCeMr'de zayıf bir senedle.][64]
4125- Ebû
Ruhm radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Evlenme işi için
iki kişi arasında aracılık yapmak, en üstün aracılıklardandır." [ibn Mâce][65]
4126- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Velisinden
izinsin evlenen herhangi bir kadının nikâhı bâtıldır." Bunu üç kere
söyledi.
"Eğer adam onunla
zifafa girerse, onun fercinden faydalandığı için mehrini vermesi gerekir. Eğer
veliler (kadını evlendirme konusunda) analşamazlarsa, artık devlet başkanı
velisi olmayanın velisidir."
[Ebû Dâvud ve
Tirmizî.][66]
4127-
İkisinin Ebû Musa'dan şöyle bir rivayeti vardır: (Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Veli olmadan
hiçbir nikâh (evlilik) olamaz."[67]
4128- Semure
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir
kadını, iki ve/isi (iki ayrı sahsa) evlendirirse, geçerli olan önce davranan
velinin evlendirmesidir."[68]
4129- Rezîn
şunu da ekledi: "Eğer onunla zifafa girilirse, hangisi ilk önce zifafa
girmiş ise kadın onun olur." [Sünen ashabı daha uzun bir metinle.][69]
4130- İbn
Abbas radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kendilerini
şahitsiz olarak ancak fuhuş yapan kadınlar evlendirirler." [Tirmizî]
Tirmizî bunun mevkuf
(İbn Abbâs' in sözü) olması sahihtir
dedi.[70]
4131- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadın, kadını
evlendiremez. Kadın kendisini evlendiremez. Kendi kendisini ancak zina yapan
kadın evlendirir." [ibn Mâce][71]
4132-
İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Kadın ancak
velisinin, ya da ailesinde müsbet görüşlü kimselerin, ya da sultanın izni ne
evlenebilir." [72]
4133- Câbir
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem lyurdu:)
"Efendilerinden
izinsiz evlenen herhangi r köle zânî (zina yapmış) sayılır." [Ebû Dâvud ve
Tirmizî.][73]
4134-
Ebu'z-Zübeyr el-Mekkî radiyallahu h'dan:
"Bir erkek bir de
kadının şahitliği ile evlenlerin nikâh meselesi Ömer'e gelince şöyle di:
«Bu gizli nikah
sayılır, kabul etmem. Da-. önce haberdar olsaydım recmederdim»." [Muvatta][74]
4135- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem yurdu:)
"Dul, kendisini evlendirme
hususunda, tisinden daha ileridir. Kızdan izin istenir, iması ise onun izni
sayılır."[75]
4136- Onun
rivayetlerinden:
"Kızdan
(evlendirmesi için) babası izin ister. Onun izni susmasıdır." [Buhârî
hariç, Altı hadis imamı][76]
4137- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Bakire bir kız, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e gelip, istemediği halde babasının zorla kendisini evlendireceğini
söyledi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu (kabul edip
etmemekte) serbest bıraktı." [Ebû Dâvud][77]
4138- Ebû
Hureyre radiyallaiıu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dininden ve
ahlâkından hoşnut olduğunuz biri sizden kız istemeye gelirse verin! Vermezseniz,
yeryüzünde fitne ve büyük bozgunculuk olur." [Tirmizî][78]
4139- Bureyde
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dünya ehlinin
(kendilerince) değer verdikleri, peşinden koştukları şey maldır." [Nesâî][79]
4140- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
"Ebû Huzeyfe bin
Utbe bin Rabia —ki Bedir'e katılanlardandır— Sâlim'i evlât edindi ve ona
kardeşinin kızı Hind binti'l-Velid bin Utbe'yi verdi.
O, (Salim) Ensâr'dan
bir kadının azatlısı-dır. Velîd'in kızı Hind ise, ilk muhacirlerdendir. Aynı
zamanda Kureyş'in en faziletli dul-lanndandir." [Buhârî ve uzunca bir
metinle Nesâî.][80]
4141- Rezîn
şunu ekledi:
"Ebû Huzeyfe'nin
bu davranışını Kureyş hoş karşılamadı. Ve şöyle dediler:
«Kardeşinin kızını bir
azatlıya verdi.» Cevabı şu oldu:
«Benim bildiğim bir
şey varsa o azatlının, kardeşimin kızından daha hayırlı olduğudur.»
Kureyş onun bu sözüne,
davranışından daha çok şaşırdı."[81]
4142- Muâz
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Araplar
birbirlerine denktir. Azatlılar da birbirine denktir." [Bezzâr]
İsnadında Süleyman bin
Ebi'1-Cevn adlı râvi vardır.[82]
4143- Muâz bin Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"infaz etmeye
gücü yettiği halde öfkesine hakim olan kimseye kıyamet gününde Allah en beğenip
seçtiği hûr-i iyni verir.
Kim bir köleyi evlendirirse,
Allah onun başına Kıyamet gününde melik tacını koyar."
[Taberânî, Mu
'cemıı'I-Evsat ve's-Sağîr'de leyyin bir senedle.][83]
4144- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Rabbiniz bir,
babanız bir. Arabm Aceme, kırmızının siyaha üstünlüğü yoktur! (Üstünlük) Ancak
takva iledir."
[Taberânî, Mu
'cemu'l-Evsat'ta.][84]
4145-
Bezzâr'm lafzı: "Babanız birdir, di-ııtıia. kirdir,. %ıh/ımz. 4dejn'.
'lir.; AdejnJsfi. tnnraktan yaratılmıştır."[85]
4146- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadınlarınızın
hayırlısı ile evlenmeye bakın. Denginiz olanlarla evlenin! Birbirlerine denk
olanları evlendirin."
[İbn Mâce zayıf bit
senedle.][86]
4147- Sehl
bin Sa'd radiyallahu anh'dan: Bir kadın Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'e gelerek şöyle dedi:
"Ey Allah'ın
Resulü! Kendimi sana hibe etmek için geldim."
ü. ¥Laduv Vsndvsi hakkında Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'in bir hükme varmadığını görünce, oturdu. He-men
ashabından bir adam kalkıp şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Eğer senin ona
ihtiyacın yoksa, onu benimle evlendir." "Yanında verecek mehrin var
mıdır?" "Hayır."
"Haydi ailene git
belki onlarda bir şey bulursun!" buyurdu. Adam gitti, biraz sonra geri
döndü ve şöyle dedi:
"Hayır! Vallahi
ey Allah'ın Resulü bir şey bulamadım."
"Bak; bir demir
yüzüğü de olabilir."
Gitti, döndü ve şöyle
dedi:
"Ey Allah'ın
Resulü, hayır vallahi, bir demir yüzüğü de yok! Lâkin işte kaftanım — Sehl
dedi ki: Bütün malı kaftanından ibaretti— Yarısı onun (kadının) olsun."
"Senin kaftanını
ne yapsın? Sen giydiğin zaman, onun sırtında bir şey olmayacak; o giydiği zaman
senin sırtında bir şey olmayacak?"
bir zaman geçti. Sonra
kalkıp arkasına dönüp yürümeye başlayınca, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem:
"Çağırın
gelsin" dedi. Gelince ona sordu: "Kur'ân'dan ezberinde ne var?"
"Falan sûre, falan sûre" diyerek sûreleri saydı.
"Bunları ezberden
okuyabiliyor musun?" "Evet."
"Haydi git,
Kur'ân'dan ezberinde olanların karşılığında o kadını seninle nikahladım"
buyurdu. [Altı hadis imamı.][87]
4148- Enes
radiyallahu anh’dan:
“Ebu Talha, Ümmü Süleym’ e talip çıktı.Ümmü Süleym’in cevabı
şöyle oldu:
“Vallahi ey Ebu Talha!
Senin gibisi geri çevrilmez; ancak sen kafir bir adamsın; ben müslüman bir
kadınım Seninle evlenmem helal olmaz.Müslüman olursan bunu, mehrim olarak kabul
ederim. Bundan başka da senden hiçbir şey istemem.”
Hemen müslüman oldu ve
müslüman oluşu onun Mehri oldu.
Sabit der ki:” Ümmü
Süleym ‘in mehrinden daha şerefli bir mehre sahip olan kadının daha hayatımda
duymadım.Mehri İslam olmuştur.Onunla zifafa girdi ve ona (çok hayırlı bir
çocuk) olan Enes’i doğurdu.”
[Nesai][88]
4149- Cabir
raiyallahu anh’dan
(Allah Resülü salalahu
aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Kim bir kadına mehir
olarak bir avuç dolusu kavrulmuş un veya hurma verirse, kadını kendisine helal
etmiş olur.”[89]
4150- Diğer
bir rivayet: “Biz Peygamber sallahu aleyhi ve sellem’in zamaında bir avuç
yiyecekle mut’a usülü kadınlardan faydalandırdık.”[Ebu Davud][90]
4151- Abdullah
bin Amir bin Rabia radiyallahu anh’dan , o da babasından:
“Fezareoğullarından bir kadın iki pabuç karşılığında evlendi.Ona
Peygamber sallahu aleyhi ve sellem sordu:
“Kendini ve
kendininkini iki pabuç karşılığında vermeyi kabul edip razı oldun mu? “ Kadın
“Evet” deyince, Peygamber sallahu aleyhi ve sellem, bu evliliği kabul edip
onayladı.” [Tirmizi][91]
4152- Ayşe
radiyallahu anha’dan
“Allah Resulü sallahu
aleyhi ve sellem’in, kadınlarına (evlenirken) verdiği mehir, oniki ukiye ve bir
neş idi.” Aişe neşi yarım ukiyye ile tefsir etti. Buna göre tamaı, beş yüz
dirheme tekabül etmektedir.
[Müslim, Ebu Davud ve
Nesai][92]
4153- Aişe
radiyallhu anha2dan:
Peygamber salllahu
aleyhi ve sellem,benimle kırk dirhem değerinde bir mal(ı mehir) vererek elendi.
[tebarani ,
Mu’cemu’l-Evsat’ta leyin bir isnadla][93]
4154- Enes
radiyallahu anh’dan:
“Peygamber sallahu
aleyhi ve sellem, Ümmü Seleme’ye (mehir olarak) on dirhem değerinde birmal
verip evlendi.”
[ebu Yala, Bezzar ve
Tebarani, Mu’cemu’l-Kebir’de zayıf bir senedle.][94]
4155- Ömer
radiyallhu anh’dan:
O, bir hutbesi
esnasında şöyle dedi:
“Mehir lerde fazla pahalı davranmayın.Eğer bu
pahalılaştırma, dünyada bir şeref, Allah katında bir takva olsaydı, bu huasusta
sizin en iyiniz Allah Resülü sallahu aleyhi ve
sellem olurdu. Oysa o, ne aldığı hanımlarda ve ne de evlendirdiği
kızlarında on iki ukiye-den fazla mehir takdir etmemiştir."
[Sünen ashabı][95]
4156- Nesâî
şunu da ilave etti: "Kişiden ağır mehir alınırsa, aldığı kadına karşı
içinde bir düşmanlık meydana gelir; hatta zamanla: «Sizin için en ağır yük
altına girdim» diyebilir."[96]
4157- Enes
radiyallahu anh'dan: "Abdurrahman bin Avf (Medine'ye) geldi. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, onunla Sa'd bin Rabî el-Ensârî arasında kardeşlik
tesis etti. Sa'd el-Ensârî'nin iki hanımı \aidv. ^Aaimva ^ansı^la
\vaivvrn\.aravın bvrvn.ı Abdurrahman'a vermeyi teklif etti. Onun (Abdurrahman'in) cevabı şu oldu:
«Allah hanımını ve
malını sana mübarek etsin. Bana çarşıyı göster yeter.» Çarşıya gittiler, biraz
kuru yoğurt ve tereyağı satarak kazanç elde ettiler.
Aradan bir müddet
geçtikten sonra Abdurrahman'ı üzerinde evlenen kişilere mahsus olan sarı
boyalı bir koku olduğu halde görünce, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
sordu:
«Hayrola bir şey mi
oldu?» «•Ensâr'lı bir hanımla evlendim.» «Mehir olarak ne verdin?» «•Bir
çekirdek ağırlığında (beş dirhem) altın verdim» dedi.
«Öyleyse bir koyunla
dahi olsa (düğün) ziyafeti ver» buyurdu." [Altı hadis imamı.][97]
4158- Diğer
rivayet:
"Gel sana malımı
ikiye bölüp yarısını sana vereyim. İki hanımım vardır. Birini boşa-yayım,
iddeti bittikten sonra sen onunla evlenirsin" deyince o:
"Allah sana
mübarek etsin" dedi.[98]
4159- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den,
karısına karşı ödemekle yükümlü olduğu mehirde yardımcı olmasını rica etti.
«Kaça evlendin?» diye sordu.
«Dört ûkiyye ile
evlendim.»
«Ne o, siz galiba
gümüşü şu dağdan mı yontup elde ediyorsunuz? Şu anda bizde sana verecek bir şey
yok, belki ilerde seni bir müfreze ile göndeririz de orada bir şey elde edersin»
buyurdu." [Uzun bir metinle Müslim.][99]
4160- İbn
Mes'ud radiyallahu anh'dan:
"Ona, mehir
takdir etmeden, evlenip ölünceye kadar hanımıyla da gerdeğe girmemiş bir adam
hakkında sordular; şu cevabı verdi:
«O kadın için diğer
hanımlarına verdiği mehir miktarı mehir hakkı vardır. Ne eksik ve ne de fazla.
İddet çekmesi gerektiği gibi, mirasında da hakkı vardır.»
Bunun üzerine Ma'kil
bin Sinan el-Eşcaî ayağa kalkıp şöyle dedi:
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, içimizden bir kadın olan Berva' bint Vâşık
hakkında da aynı hükmü vermişti.»
İbn Mes'ûd bu söze pek
sevindi."
[Sünen ashabı;
Tirmizî'nin lafzı ile.][100]
4161- Nâfi'
radiyallahu anh'dan: "Kocası kendisine bir mehir takdir etmeden ve
kendisine yaklaşmadan ölen bir kadın hakkında, İbn Ömer ile Zeyd bin Sabit:
«Ona mehir lâzım gelmez, fakat miras vardır» diye hüküm verdiler."[101]
4162- İbn
Ömer radiyallahu anh şöyle derdi: "Boşanan her kadının bir tazminat hakkı vardır.
Ancak kendisine mehir takdir edildiği halde cinsel birleşme yapılmadan boşanan
kadının tazminat hakkı yoktur. O kadın ancak kendisine takdir edilen mehrin
yarısını alır."[102]
4163-
İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'dan:
"Ömer, evlilikte
perdeler indirildiği (zifafa girildiği) zaman, daha önce takdir edilmemiş
olsa bile mehrin (tazmin edilmesi) gerektiğine hükmetmiştir." [Mâlik][103]
4164- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Ali, Fâtıma ile
evlendiği zaman, onunla gerdeğe girmek istedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem ona bir şey vermeden gerdeğe girmekten onu alıkoydu. Bunun üzerine
dedi ki:
«Ey Allah'm Resulü,
verecek bir şeyim yoktur.»
«Ona zırhını ver!»
dedi.
Bunun üzerine ona
zırhını verip gerdeğe girdi." [Ebû Dâvud ve Nesâî][104]
4165- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir kadını,
kocası ona hiçbir şey (mehir) vermezden önce kocasının yanına (gerdeğe) sokmamı
emretti." [Ebû Dâvud][105]
4166- Arnr
bin Şuayb'dan, o da babasından, o da dedesinden:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir
kadına, nikâhı kıyılmadan önce verilen bir mehir yahut mehir dışında kocasının
ona vaadettiği herhangi bir şey veya hediye, o kadına aittir. Nikâhın
kıyılmasından sonra verilen ise kime verilmiş ise onun olur. Bir adama ikram
edebilmek için en uygun vasıta kızı veya kızkardesidir."
[Ebû Dâvud ve Nesâî][106]
4167- Ukbe bin Amir radiyallahu anh'dan: (Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şartları yerine
getirilmeye (ödenmeye) en lâyık olan şey, ferçlerin helâl edilmesini sağlayan
mehirdir."
[Mâlik hariç, Altı
hadis imamı.][107]
4168- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu.)
"Nişanlanması
kolay, mehri kolay ve doğumu kolay olmak, kadının şansı ve bereketindendir."
[Ahmed leyyin bir senedle.][108]
4169- İbn
Sîrin radiyallahu anh'dan: "Hasan bin Ali, bir kadınla evlendi. Ona mehir
olarak herbirinin yanında bin dirhem bulunan tam yüz cariye gönderdi."
[Taberânî, Mu'cemu'I-Kebfr'dt][109]
4170- Meymûn el-Kürdî'den, o da babasından:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir
adam az veya çok bir me-hir karşılığında —içinde onu ödememe niyeti olduğu
halde— evlenirse o kişi, Kıyamet-gü-niinde Allah'a zina eden kişi olarak
kavuşur."
|Taberânî,
Mu'cemu'I-Evsat ve's-Sağfr'de.][110]
4171- Enes
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Zeynep'le
evlendiği zaman verdiği ziyafeti, kadınlarının hiçbirinde vermemiştir. Zeynep'le
evlendiğinde bir koyun keserek ziyafet verdi."[111]
4172- Diğer
rivayet: "Onlara ekmek ve et yedirdi. Yediler, doydular, bitiremediler
geride daha çok yemek bıraktılar."
[Buhârî, Müslim ve Ebû
Dâvud.][112]
4173- Âişe
ve Ümmü Seleme radiyallahu anhumâ'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, bize Fâtıma'nın gelinlik hazırlığını yapmamızı ve
onu Ali'nin yanına sokmamızı emretti. Bunun üzerine biz, Ali'nin odasına
gittik, Bethâ'dan getirdiğimiz yumuşak bir toprağı odaya yaydık. Sonra iki
kılıfa yastık içine hurma lifi doldurduk. Sonra hurma ve kuru üzümle yemek
verdik. Tatlı su da içirdik.
Elbise ve su
kırbasının üzerine asılması için bir direk getirip evin bir kenarına diktik.
Fâtıma'nın düğünü kadar güzel bir düğün görmedik." [İbn Mâce.][113]
4174- Safıyye bint Şeybe radiyallahu an-hâ'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, evlendiği kadınlardan birinin düğününde iki müd
arpa ile ziyafet verdi." fBuhârî][114]
4175- Yahya
bin Saîd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, içinde
ekmek de ve et de bulunmayan bir yemekle düğün ziyafeti verirdi. [Mâlik][115]
4176- Sehl
bin Sa'd radiyallahu anh'dan: "Ebû Üseyd es-Sâidî, Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem ile ashabını düğününe çağırdı. Onlara ne yemek yaptı ve ne de
bir şey ikram etti.
Sadece hanımı Ümmü Üseyd'in geceleyin bir taş kapta
ıslattığı hurma şerbetini (suyunu) ikram etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem yemeği bitirince, ona özel yaptığı şerbeti sunup içirdi. O gün gelin
olan o kadın onlara hizmet etti."
[Buhârî ve Müslim)[116]
4177- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Düğün yemeği
birinci gün haktır, ikinci gün sünnettir. Üçüncü gün ise gösteriştir. Her kim
gösteriş yaparsa Allah onun (gizli ve günahkâr hallerini) herkese
duyurur." [Tirmizî][117]
4178- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz düğüne
çağırıldığı zaman gitsin, oruçlu değilse yesin, oruçlu ise dua etsin."[118]
4179- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "En kötü yemek kendisine zenginlerin çağınlıp
fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeğidir. Kim davete gelmezse Allah ve Resulüne
âsi olur."[119]
4180- Diğer rivayet: "Ona (asıl) gelmesi gerekenleri
çağırmaz; gelmeyecek olanları çağırır." [Bu iki rivayet, Buharî, Müslim,
Muvatta' ve Ebû Davud'a aittir.)[120]
4181- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Çağırıldığınız
zaman bu daveti kabul edin." Nâfi' dedi ki:
Abdullah b. Ömer,
düğün olsun olmasın oruçlu iken davete giderdi.[121]
4182- Diğer rivayet: "Paça yemeye bile
çağırılırsanız kabul edin ve gidin!"[122]
4183- Diğer
rivayet: "Kim davet edilip de icabet etmezse Allah ve Resulüne âsi gelmiş
olur. Kim davetsiz giderse, hırsız olarak girer ve yağmacı olarak çıkar."
[Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Tirmizî.][123]
4184- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz yemeğe
çağırıldığı zaman icabet etsin, oruçlu ise ziyaret etmiş olur, değilse yalnızca
yemek yemiş olur."[124]
4185- Diğer
rivayet: "Biriniz oruçlu iken yemeğe çağırıldığı zaman «Ben oruçluyum»
desin." [Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî][125]
4186- Humeyd bin Abdirrahman radiyallahu anh'dan,
o da sahabeden birinden:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"İki kişi yemeğe
çağırırsa, kapı bakımından hangisi yakınsa, onunkini kabul et; çünkü kapıca
yakın olan, komşu olarak da yakındır. Eğer birisi önce çağırmış ise, önce
çağıranın davetini kabul et!" [Ebû Dâvud][126]
4187- Ebû Mes'ûd el-Ensârî radiyallahu anh'dan:
"Ensâr'dan Ebû
Şuayb adında bir adam vardı. Şişman bir kölesi vardı. Peygamber sal-lallahu
aleyhi ve sellem'i görünce, yüzünden onun aç olduğunu anladı ve köleye dedi ki:
«Vah sana! Haydi bize
beş kişilik yemek yap. Çünkü ben beşinci kişi olarak Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'i çağırmak istiyorum.»
(Köle) yemek yaptı.
Beşinci kişi olarak çağırdığı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem geldi,
ardından bir adam daha geldi ve kapıya dikildi. Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem:
«Bu adam da bize
katıldı, izin verirsen girecek, vermezsen dönecektir» dedi.
«Ey Allah'ın Resulü!
Ona da izin veriyorum, girebilir» dedi." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî][127]
4188- Enes
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in Fârisî bir
komşusu vardı, güzel çorba yapardı.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e
yemek yapıp onun yanma gelerek çağırdı. O ise Âişe'yi kastederek:
«Bunu da davet ediyor
musun?» deyince adam:
«Hayır» dedi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
«Öyleyse ben de
gitmem» dedi.
Tekrar davet etti.
«Âi§eyi de çağır»
dedi. Adam:
«Olmaz» dedi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
"Öyleyse ben de
gitmem» dedi. Tekrar üçüncü kez çağırdı;
«Âise de gelsin»
deyince, üçüncüsünde:
«Evet, gelsin» dedi.
Bunun üzerine kalkarak
peşpeşe yürümüşler ve komşunun evine varmışlar."
[Müslim ve Nesâî][128]
4189- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Nesebden yedi,
sıhriyyetten de yedi kişi ile evlenmek haram olur." "Sonra
evlenilmesi haram olan insanlar hakkındaki «Size şu ka-dmları nikahlamak haram
kılındı» âyetini i 23) okudu." [Buhârî][129]
4190- Amr
bin Şuayb'dan, o da babasın-b, o da dedesinden radiyallahu anh: (Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem "Herhangi bir adam bir kadınla evlenip ât
onunla gerdeğe girerse, artık ona, onun (tadının) kızıyla evlenmesi helâl
olmaz. Eğer Jkkûl vâki olmamışsa o zaman onun kızıyla evlenebilir. Herhangi bir
adam, bir kadınla evlenirse gerdeğe girsin girmesin, artık onun siyle
(kaynanasıyla) evlenmesi helâl ol- (Tirmizî][130]
4191- Mâlik
radiyallahu anh'dan: "Kûfe'deyken İbn Mes'ûd'a, bir kızla evlenip cinsel
münasebet kurmadan ayrıldığı zaman annesiyle evlenmesinin caiz olup olmadığını
sordular; müsaade etti. Daha sonra İbn Mes'ûd Medine'ye geldi; kendisine sorulan
bu soruyu (oradaki diğer sahâbîlere) sordu, aldığı cevap kendisinin daha önce
verdiği fetvaya uymadı. Çünkü şart yalnızca üvey kızlar hakkında idi. Küfe'ye
döndü, henüz evine varmadan, fetva verdiği adama gitti ve ona, hemen karısından
ayrılmasını emretti." [Mâlik][131]
4192- Ömer
radiyallahu anh'dan:
"O, anası ile
kızını cariye olarak mülkiyetine (nikâhına) aldığında, kişinin cinsel açıdan
her ikisinden faydalanıp faydalanmaması hakkında sorulan soruya şu cevabı
verdi: «İkisinin bir arada olmasına cevaz vermem» dedi ve bundan onu
menetti." [Muvatta'][132]
4193- Mâlik
radiyallahu anh'dan: Ömer, oğluna bir cariye hediye etti ve şöyle dedi:
"Ona dokunma, çünkü ben onun avret mahallini gördüm, sana helal
olmaz."[133]
4194- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Kişi, karısının
kızkardeşiyle (yani baldızı ile) zina ederse karısı, kendisine haram olmaz."
|Buhârî bir bâb başlığında.)[134]
4195- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Haram, helâli
haram kılmaz." [İbn Mâce leyyin bir senedle.][135]
4196- Ali
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, nesebden
haram kıldığını sütten de haram kılmıştır." rrinnizî][136]
4197- Âşe
radfiyallahu anhâ'dan: EboTl-finys*â kvdep EflA. hicab (örtumnc) cm n2ni
oUıktflB sonra yanıma gir-mek içâ ini HfcdL Dedim kr "Allah Resulü en izin
almadıkça vallahi ona izin veremem. Çünkü Ebu'l-Kuays'ın kardeşi beni
emzirmedi, beni emziren, Ebu'l-Kuays'ın karışıdır." Derken Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem geldi yanıma girdi ve sordum: "Ey Allah'ın
Resulü! Beni adam emzirmedi, onun hanımı emzirdi." Şöyle buyurdu:
"Ona izin ver!
Çünkü o senin (süt) amcandır, Allah iyiliğini versin!"
[Altı hadis imamı.][137]
4198- Ali
radiyallahu anh'dan:
Dedim ki: "Ey
Allah'ın Resulü! Bizi bırakıp da neden Kureyş'e (evlenmek için) rağbet
ediyorsun?"
"Sizde rağbet
göstereceğim bir (kadın) var mıdır?"
"Evet, Hamza'nın
kızı var."
"O, bana helâl
değildir; çünkü o benim süt kardeşimin kızıdır."
[Müslim ve Ebû Dâvud.][138]
4199- Ümmü
Habîbe radiyallahu an-hâ'dan:
Dedim ki: "Ey
Allah'ın Resulü! Ebû Süf-yân'ın kızı olan benim kız kardeşimle evlen!
"Bunu gerçekten
istiyor musun?"
"Evet! Sana mani
olmam, benim ortağım olacak kız kardeşimdir. Ondan daha iyi ortak olur
mu?"
"Bu bana helâl
olmaz" buyurdu.
"Aramızda senin
Ebû Seleme'nin kızıyla evlenmek istediğinden söz edip duruyoruz!"
"Ümmü Seleme'nin
kızı Dürre mi?"
"Evet."
"O, evimde yetişen
kızlığım (üvey kızım) olmasaydı bile, yine de bana helâl olmazdı. Çünkü o,
benim süt kardeşimin kızıdır. Çünkü benimle Ebû Seleme'yi Süveybe emzirmiştir.
Bir daha bana
kızlarınızı ve kızkardeşleri-nizi evlenmem için sunmayın" buyurdu.[139]
4200- Rezîn'in
ilavesi: Urve der ki: "Süveybe, Ebû Leheb'in azatlı cariyesidir. Onu Ebû
Leheb, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in doğumunu müjdelediği zaman
azat etmişti. O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i emzirmişti. Ebû
Leheb kâfir olarak öldüğünde, Abbâs, müslüman olduktan sonra onu rüyasında
gördü; ama çok kötü durumda gördü ve sordu: «Ne ile karşılaştın?» Cevap verdi:
«Sizden sonra hiçbir iyilikle karşılaşmadım, ancak —baş parmağının boğumunu
göstererek— Süveybe'yi azat etmeme mükâfat olarak— buramdan her Pazartesi
gecesi serinletiliyorum.»
Süveybe, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'in sütannesi idi. O, Ümmü Eymen, Üsâme bin Zeyd'in
annesi de Resûlullah'ın sütanneleri idi. İkisi anne bir kardeştiler. Eymen,
Ensâr'dan bir adamdır."[140]
4201- Aişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, yanıma girdi. O anda yanımda bir adam vardı. Görünce ağırına
gitti; bunu yüzündeki öfkeden farkettim ve şöyle dedim:
"Ey Allah'ın
Resulü! Bu benim süt kardeşimdir." Şöyle buyurdu:
"Süt
kardeşlerinize dikkat edin. Çünkü süt kardeşlik ancak açlıktan dolayı çocuğun
emme siyle meydana gelir."
[Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Nesâî.][141]
4202-Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Çocuğun
(memeden) bir kere veya iki kere süt çekip emmesi, (süt kardeşliği için) haram
sebebi olmaz." [Müslim ve Sünen ashabı.][142]
4203- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Kur'ân'dan inen âyetler (ancak tilavet yönünden
neshedilmiş bulunan âyetler) arasında şu da vardı: «Belirli on emzirme haram nedeni
olur. Sonra bu, «Belirli beş emzirme» ile neshedildi ki bu, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde, Kur'ân'dan okunan âyetler
arasındaydı." [Buhârî hariç, Altı hadis imamı][143]
4204- Ali ve
İbn Mes'ûd radiyallahu an-humâ'dan:
Şöyle diyorlardı:
"Emmenin azı da çoğu da haram kılar."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebtr'de munkatı' bir isnadla.][144]
4205- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Sehle bint Süheyl
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip, şöyle dedi:
"Ey Allah'ın
Resulü! Ebû Huzeyfe'nin yüzünde, azatlısı Salim'in evimize gelip girmesinden
dolayı, bir değişiklik görüyorum." Şöyle buyurdu: 1 "Onu (Salim'i)
emzir!"
"Kocaman adamdır,
ben onu nasıl emzireyim?" dedim. Bunun üzerine tebessüm edip, şöyle
buyurdu: "Onun kocaman adam olduğunu biliyorum." O (Salim), Bedir
savaşında bulunmuştur."[145]
4206- Diğer
rivayet:
"Onu emzir de sen
ona haram ol! Böylece Ebû Huzeyfe' nin yüreğindeki öfke de gitmiş olur."
Bilâhare kadın, döndü
ve şöyle dedi: "Ben onu emzirdim, Ebû Huzeyfe'nin içindeki öfke de
gitti."[146]
4207- Diğer
rivayet:
"Bu sebepten
dolayı Âişe radiyallahu an-hâ, erkek kardeşlerinin ve kız kardeşlerinin
kızlarına, istediği ve sevdiği kimselerin yanına çekinmeden girebilmeleri
için, büyük yaşta dahi olsalar, beş kere emzirmelerini emrederdi. Ümmü Seleme
ile, diğer hanımları, böyle bir emzirme ile, beşikte (yani küçükken)
emmedikçe, kişilerin kendi yanlarına girmelerine razı olmazlardı. Âişe'ye de
şöyle
derlerdi: «Vallahi biz
bunu bilmiyoruz. Belki de bu, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
insanların umumuna hariç, sadece Sâ-lim'e verdiği bir ruhsat idi»."
[Tirmizî hariç, Altı hadis imamı][147]
4208- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Dedi ki: "Recim
hakkındaki âyet ile büyükleri on kere emzirmek hakkındaki âyet nazil oldu.
Yatağımın altındaki sahife içinde idi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
öldüğü zaman onun ölümüyle uğraşırken farkına varmadan bir dişi keçi girdi ve
onu yedi.!'
[İbn Mâce. lı n
İshak'ın an'ane rivayetiyle.][148]
4209- Ümmü
Seleme radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Evlenmeyi haram
kılan emme, çocuk memede iken bağırsağı yaracak kadar emmedir. Bu da sütten
kesmenin şer'î müddetinden önce olmalıdır." [Tirmizî][149]
4210- Ukbe
bin Harise radiyallahu anh'-dan:
"O, Ebû İhâb bin
Azîz'in kızı ile evlendi. Bir kadın gelip şöyle dedi:
«Ukbe ile evlendiği
kadını ben emzir-dim.» Bunun üzerine Ukbe ona şöyle dedi:
«Senin beni
emzirdiğini bilmiyordum, bunu sen de daha önce bana söylemedin.»
Sonrabineğine bindi ve
derhal Medine'ye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gitti.
(Peygamber'e durumu
bildirince) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«(Süt kardeşi
olduğunuz) Söylendikten sonra beraberliğiniz nasıl devam eder?»
Bunun üzerine Ukbe
kadından ayrıldı ve o kadın ondan sonra başka biri ile evlendi."
[Buhârî ve Sünen
ashabı.][150]
4211- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Ona «Bir adamın iki karısı vardır; birisi
bir oğlan emzirmiş,
ötekisi de bir kız emzirmiş. Oğlanın o kızla evlenmesi helâl olur mu?» diye
sormuşlar.
«Hayır, çünkü erkeğin
suyu birdir» diye cevaplamış." [Mâlik ve Tirmizî][151]
4212- Haccâc
bin Haccâc'dan, o da babasından: Dedim ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Benden üzerimdeki süt emme hakkını ne giderir?"
"Bir köle ya da
cariye azat etmek" diye cevap verdi. [Sünen ashabı][152]
4213- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ahmak kadına
emzirtmeyin!" [Taberânî, Mu'eemu's-Sağtr'&e, zayıf bir senedle.][153]
4214- Bezzâr
da zayıf bit isnadla şöyle rivayet etti: "Ahmak kadına emzirtmeyin. Çünkü
süt kalıtım bırakır."[154]
4215- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kişinin,
bir kadınla onun halasını, bir kadınla onun teyzesini, (evlenmek suretiyle) bir
araya getirmesini yasakladı."
Zührî der ki:
"Babasının teyzesini de aynı derecede görürüz." [Altı hadis imamı.][155]
4216- ed-Dahhâk bin Feyrûz radiyallahu anh'dan, o
da babasından: Dedim ki:
"Ey Allah'ın
Resulü, ben müsliiman oldum, ama nikâhımın altında iki kız kardeş vardır."
"Onlardan
hangisini istersen boşa!" buyurdu. [Ebû Dâvud ve Tirmizî.)[156]
4217-
Sahabeden bir adamdan:
Ona câriye olan iki
kız kardeşe mâlik olan bir adamın bunları bir arada tutup tutamayacağı
hakkında soruldu. Şu cevabı verdi: "Yetkim olsa bunu yapanı (iki kız
kardeşle evleneni) ibret olsun diye cezalandınnm."
İbn Şihab der ki:
"Galiba bunu söyleyen Ali'dir." Mâlik dedi ki:
"İbnü'z-Zübeyr'den de aynı hadis bana ulaşmıştır."[157]
4218- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Gaylân bin Seleme es-Sekafı, müslüman oldu;
Cahiliyyette on tane karısı vardı, onların hepsi de onunla beraber müslüman
oldular. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona, dört tanesini alıkoyup
gerisini boşamasını emretti." [Tırmizî][158]
4219- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Rifâa el-Kurazî'nin karısı
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:
"Ben Rifâa'nın
karısı idim, beni kesin olarak boşadı, sonra Abdurrahman bin ez-Zü-beyr'le
evlendim. Fakat- ondakini (uzvunu) elbisenin saçağı gibi buldum (eski kocama
dönmek istiyorum)."
"Tekrar Rifâa'ya
mı dönmek istiyorsun! Hayır Abdurrahman, senin balcağızından, sen de onun
balcağızından tutmadıkça bu olmaz" buyurdu.[159]
4220- Bir
rivayette şu ilave vardır: Ebû Bekr (Resûlullah'ın) yanında oturuyordu, Hâ-lid
bin Saîd bin el-Âs da kapıda içeriye girmek için izin bekliyordu. Dedi ki:
"Ey Ebû Bekr!
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında böyle pervasızca konuşan
kadını menetmiyecek misin?" Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem sadece gülümsedi, bir şey demedi.[160]
4221- Diğer
rivayet: İkrime'nin mürsel rivayetinde şöyle gelmiştir:
"O kadın, Âişe'ye
üstünde yeşil baş örtüsü olduğu halde geldi. Ona şikayet edip dert yandı.
Cildindeki (dövmeden meydana gelen) morartıyı gösterdi. Kadınlar birbirlerine
bakarlarken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çıkageldi. Âişe dedi ki:
«Mü'min kadınların,
kocalarından ciltlerine yedikleri dayaktan meydana gelen morartı nerede ise
üzerindeki elbisenin yeşil renginden daha koyudur!»
Bu arada kocası, onun
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e gittiğini duydu, ondan başka
hanımından olan iki oğlunu da yanına alıp doğru Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e gitti.
Karısı dedi ki:
«Vallahi benim ona karşı beni döğmesine sebep olacak hiçbir günahım yok; sadece
ondaki (tenasül uzvu) şu elbisemin kenarı gibi gevşektir. Bana hiçbir yaran
yoktur!»
Bunun üzerine kocası:
«Ey Allah'ın Resulü! Yalan söylüyor. Vallahi ben onu deri silker gibi silkerim
(yani cinsel gücüm yerindedir) Ancak o, eski kocası Rifâa'yı istiyor. Onun için
benimle cinsel ilişkiden kaçıyor» dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«Eğer durum böyle ise,
ey kadın, bu senin balcağızından, sen de onun balcağızından tutmadıkça Rifâa'ya
varman doğru ve helâl olmaz.»
Oradaki oğullarını
görünce: «Bunlar senin oğulların mıdır?» diye sordu. Adam da «Evet» dedi.
Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kadına şöyle çıkıştı:
«Senin iddian boş ve
anlamsızdır. Bu çocuklar ona (babalarına) karganın kargaya benzemesinden daha
çok benziyorlar»."
[Altı hadis imamı.][161]
4222- Zeyd
bin Sabit radiyallahu anh'dan: Cariyesini üç kere boşayıp, sonra onu satın
alan adam hakkında şöyle derlerdi:
"O, başka bir
koca ile evlenmedikçe ona asla helâl olmaz." [Mâlik][162]
4223- İbn
Abbâs, Ebû Hureyre ve İbnu'l-Âs radiyallahu anhum'dan:
"Kocası
tarafından, gerdeğe girmeden önce üç kere (talâk ile) boşanan kız hakkında
kendilerine sorulan soruya:
«Başka bir adamla
evlenmedikçe, ona asla helâl olmaz» diye cevap verdiler." [Mâlik][163]
4224- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hem
hülle yapan ve hem kendine hülle yapılana lanet etmiştir." [Tirmizî ve
Nesâî][164]
4225- İbn
Şihâb radiyallahu anh'dan: "Abdullah bin Âmir, Basra'da satın aldığı bir
cariyeyi Osman'a hediye etti.
Cariyenin kocası
vardı. Osman dedi ki: «Kocası olan cariyeye dokunmam.» Bunun üzerine İbn Amir
kocasını razı edip ondan ayırdı." [Muvatta'][165]
4226- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan:
"Bir adam (satın
aldığı) cariye ile cinsî temas kurarsa, artık o cariyesi olur. Dilerse onu
yanında tutar, isterse satar, isterse onu başkasına hibe eder, isterse ona
dilediğini yapar."[Muvatla'][166]
4227- Mâlik
radiyallahu anh'dan: "İbn Abbâs ile İbn Ömer'e sordular: «Hür bir kadınla
evli olan bir insan karısının üzerine bir cariye ile nikâhlanabilir mi?» O
ikisi (İbn Abbâs ile İbn Ömer), adamın hür ile cariyeyi birarada nikahı altında
bulundurmasını hoş görmediler." [Muratta'][167]
4228- İbn
Ömer radiyallahu anh 'dan: Ona Hıristiyan ve Yahudi kadınlarla evlenme
hakkında sorulduğu zaman şöyle derdi: "Şüphesiz Allah müşrik kadınları
haram kılmıştır. Bir kadının «Benim Rabbim İsadır!» demesinden daha büyük bir
şirk bilmiyorum. Oysa İsa Allah'ın kullarından bir kuldur." [Buhârî][168]
4229- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "İman etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin!"
âyeti nazil olduktan sonra insanlar onlardan uzak durdular. Daha sonra şu âyet
nazil oldu:
"Bugün size temiz
olanlar helâl kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin yemeğiniz
de onlara helâldir. İnanan hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce Kitab
verilenlerin hür ve iffetli kadınları —zina etmeksizin, gizli dost
edinmeksizin ve mehirlerini verdiğiniz takdirde—size helâldir." (Mâide 5)
âyeti nazil oldu. Ondan sonra müslümanlar Kitab ehlinin kadınları ile evlendiler.
(Taberânî,
Mu'cemu'I-Kebtr.][169]
4230- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem
ile harbe giderdik, beraberimizde hanımlarımız olmazdı. Dedik ki:
«Kendimizi hadım
yapalım mı?» Bunun üzerine bizi bundan nehyetti ve mut'a (geçici) nikâhı ile
evlenmemize izin verdi. Bunun üzerine birimiz bir kadınla belirli bir zaman
için bir elbise karşılığında evlenirdi. Sonra (İbn Mes'ûd) şu âyeti okudu:
«Ey iman edenler
Allah' in size helâl ettiği temiz şeyleri haram kılmayın.» (Mâide 87)"[170]
4231- Seleme
bin el-Ekva' radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, Evtâs gazvesi yılı üç kez mut'aya müsaade etti,
sonra yasakladı."
\İVüsi de Buharı ile
Müslim'e aittiT.][171]
4232- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Mut'a, İslâm'ın başlangıcındaydı. Kişi bir
beldeye gelirdi, tanıdığı olmazdı. Onun için orada ikâmet edeceği müddet
zarfında malım koruyacak ihtiyacını giderecek bir kadınla evlenirdi. Sonra:
«Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımları ve cariyeleri müstesna..»
mealindeki âyet (Mü'minûn 6) nazil olunca, mut'a yasaklandı."
(İbn Abbâs dedi ki:)
Yani kişinin hanımı ve cariyesinden başka herhangi bir kadınla cinsî ilişki
kurması yasaklandı. [Tirmizî][172]
4233- Urve
radiyallahu anh'dan: Kardeşi Abdullah (b. ez-Zübeyr) Mekke'de ayağa kalkarak,
orada bulunan bir zâtı kastederek şöyle dedi: "Allah insanların kalplerini
gözlerini kör ettiği gibi kör etmiş. Mut'aya fetva veriyorlar!"
Bunun üzerine o şahıs
nida ederek ona şu karşılığı verdi: "Sen gerçekten kaba saba birisin.
—Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i kastederek— Hayatım hakkı için mut'a
Muttakilerin imamı zamanında da yapılırdı." Bunun üzerine İbnü'z-Zübeyr
ona dedi ki: "Öyleyse kendini bir dene! Vallahi sen bunu (mut'a nikâhını)
yaparsan seni kendi taşlarınla taşlarım." [Müslim][173]
4234- (Saîd)
İbn Cübeyr radiyallahu anh'dan:
İbn Abbâs'a dedim ki:
"Bilmiyor musun,
ne yaptın? Verdiğin fetvaları süvariler ülkelere taşıdılar, hatta şairler bile
fetvaların hakkında söz söylediler."
"Ne
dediler?" diye sorunca şöyle dedim: "Onlar (şairler) dediler ki:
«Oturması uzayın-ca şeyhe şöyle dedi: Ey Sahi, İbn Abbâs'in fetvalarından
haberin var mıdır? Organların ruhsatında güzellik var mıdır ki o, senin barınağın
ve insanların çıkış yeri olsun»."
İbn Abbas bunu
duyunca: "İnnâ lillahi ve
inna ileyhi râciûn.
Vallahi ben böyle bir fetva vermedim. Bunu istemedim. Ben ancak Allah'ın
zaruret hallerinde helâl ettiği ölü eti, kan ve domuz eti gibi durumlarda onu
(mut'a'yı) helâl kıldım."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Kebîr'de içinde miklellis bir râvinin bulunduğu senedle.][174]
4235- Sebre
bin Ma'bed radiyallahu anh'-dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'le Mekke fethi harbinde bulundum. Onbeş gün orada kaldık.
Kadınlarla faydalanmak hususunda mut'a nikâhına müsade etti.
Bunun üzerine
kavmimden bir adamla birlikte çıkıp yürümeye başladık. Ben ondan biraz daha
güzeldim, o ise bayağı çirkindi. Her birimizde kaftan vardı; benimkisi eski,
onunkisini ise yeni idi. Mekke'nin alt tarafına yahut üst tarafına vardığımız
vakit bize uzun boyunlu dişi deve gibi (endamlı) bir kadın rastladı.
(Kendisine):
«Bizden birimizle
mut'a nikâhı yapmaya razı olur musun?» diye sorduk.
«Bana ne vereceksiniz
bunun karşılığında?» diye sorunca, ikimiz de kaftanlarımızı serdik. Genç kız
iki adama da bakmaya başladı, arkadaşım bunu görünce:
«Bak benim kaftanım
yenidir, bununkisi ise eskidir, bana var!» deyince kız, iki ya da üç kerre:
«Bunun kaftanı bana
yeter! Ben bunu kabul ediyor ve bunda bir sakınca görmüyorum» dedi.
Bunun üzerine o kaftan
karşılığında ben ondan faydalandım. Allah Resulü mut'ayı yasak kılıncaya ve
şöyle deyinceye dek onun yanından çıkmadım:
«Ey İnsanlar! Ben size
kadınlarla mut'a yapmak hususunda, müsaade etmiştim. Amma Allah şimdi onu
Kıyamete kadar haram kılmıştır. Kimin de yanında bu çeşit kadınlardan biri
varsa ondan hemen kurtulsun; verdiklerinden hiçbir şeyi de geri
almasın»."
[Müslim ve Nesâî][175]
4236- Ahmed,
Sahih râvileri kanalıyla: Sebre dedi ki:
"Ben çirkine yakın bir adamdım. Üzerimde yeni bir kaftan vardı.
Amcamın oğlunun sırtında ise yeni bir kaftan vardı." (Çirkin ve yakışıklı
olma durumları hariç) üstteki kıssanın sonuna kadar aynısını nakletti.[176]
4237- Urve
radiyallahu anh'dan: Hakîm'in kızı Havle, Ömer'in yanma girip şöyle dedi:
"Rabîa bin Ümeyye bir kadınla mut'a nikâhı yaptı ve kadın ondan hamile
kaldı." Bunun üzerine Ömer, öfke ve dehşet içinde ridâsmı sürüyerek çıktı
ve şöyle dedi: "Bu bir mut'adır, daha önce haberim olsaydı onu recmederdim."
(Mâlik][177]
4238- Ali
radiyallahu anh'dan:
O, İbn Abbâs'a dedi
ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Hayber günü, kadınlardan
mut'a usûlü faydalanmayı ve evcil eşeklerin etinin yenmesini yasakladı."
|Ebû Dâvud hariç. Altı
hadis imamı][178]
4239- Sa'lebe
bin Hakîm radiyallahu anh'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, Hayber günü, mut'ayı yasakladı." [Taberânî,
Mu 'cemıı'I-Evsat'ta.)[179]
4240- Câbir
radiyallahu anh'dan:
"Biz Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in ve Ebû Bekr'in zamanında bir avuç kuru hurma ve
un karşılığında, günlerce kadınlardan yararlanırdık. Ömer, Amr bin Hu-reys'e
bunu yasaklayıncaya kadar bu böyle devam etti." [Müslim][180]
4241- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
ile Tebûk harbine
çıktık. Seniyyetü'l-Veda'da konakladık. Işıklar ve ağlayan kadınlar gördü ve
sordu:
«Nedir bu?»
«Bunlar kendilerinden
mut'a yoluyla faydalandığımız kadınlardır. Onun için ağlıyorlar» denildiğinde
şöyle buyurdu:
«Bu haram
kılınmıştır.» Ya da şöyle dedi:
«Mut'a, nikâhı,
talâkı, iddet ve mirası yıkmıştır»." [Ebû Ya'lâ leyyin bir senedle.
Ayrıca Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'Ui, leyyin bir senedle Câbir'den benzerini
rivayet etti.][181]
4242- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, şiğâr
nikâhından nehyetmiştir.
Şiğar: Kişi kızını
veya kız kardeşini, başka birine; kızmı veya kız kardeşini, kendisine vermek
şartıyla aralarında mehir olmaksızın verip evlendirmesidir." [Altı hadis
imamı.][182]
4243-
Abdurrahman bin Hürmüz el-A'rec radiyallahu anh'dan:
"Abbâs bin
Abdillah bin Abbâs, Abdurrahman bin el-Hakem'e kızını verdi; Abdurrahman da
ona kızını verdi ve bu muameleyi aralarında bir mehir olarak kabul ettiler.
Mu-aviye bunu duyunca, Mervan'a mektup yazıp, bunları birbirinden ayırmasını
emretti ve mektubunda şöyle dedi:
«İşte Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in yasakladığı şiğâr budur!»" [Ebû Dâvud][183]
4244- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
"Cahiliyette
nikâh dört şekildi. Biri bugünkü şekli: Kişi, kişiden velisi bulunduğu kadını
veya kızını ister, karşılığında mehrini verip onunla evlenir.
Diğer nikâh şekli:
Kadın hayızından temizlendiği zaman, kocası ona şöyle derdi:
«Haydi git falandan
faydalan, hamilelik talep et.» Kadın gider, ondan faydalanırdı; o kocadan gebe
kaldığı iyice anlaşılıncaya kadar esas kocası ondan uzaklaşıp ona
yaklaş-mazdı. Gebeliği meydana çıkınca isterse onunla yine cinsî temas
kurabilirdi. Bundan gaye asil çocuğa sahip olmaktı. (O zamanlar) bu tür nikâha
istibdâ' nikâhı derlerdi.
Nikâhın diğer bir
şekli: Kadın, sayısı onu bulamayan bir grup insanlarla ayrı ayrı cinsî ilişki
kurardı. Gebe kalıp doğurduktan birkaç gün geçtikten sonra, onların hepsini
çağırırdı. Onlar bu davete icabetten kaçamazlardı. Onlara:
«Durumu biliyorsunuz,
ben hepinizle cinsî temasta bulundum» derdi. Sonra hangisini isterse ona:
«Bu çocuk sendendir»
der ve çocuğu ona nisbet ederdi. Adam hiçbir şey diyemez ve kabullenmek zorunda
kalırdı.
Dördüncüsü: Birçok
insanlar, bir kadının yanına girerlerdi. Kadın giren kimseyi boş çevirmezdi,
ki bunlar fahişelerdi. Kapılarına sancak dikerlerdi ki bu, yaptıkları iş için
bir işaret olurdu. İsteyen onlara gider ve girerdi, cinsî ilişkide bulunurdu.
Bu kadınlardan biri gebe kalıp doğurduğu zaman, oraya toplanırlardı, kâifleri çağırırlardı.'Sonra
bunlar çocuğu oradakilerden birinin (o çocuğa en çok benzeyenin) nesebine
kalarVasAv. O, asVSîk onun çocuğu olmuştur ve ona nisbet edilmiştir. Onun
bundan imtina etme hakkı da bulunmazdı.
Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem, peygamber olarak gönderildiğinde bütün bu nikahlan yıkmış ve
bugünkü şekilde olan İslâm nikâhını bırakmıştır." [Buhârî ve Ebû Dâvud.][184]
4245- Meymûne
bint Kerdem radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'in Veda haccında. babamla birlikte çıktım. Babam
devesinin üstünde duran Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e yaklaştı.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in elinde çocuk okutanların sopası gibi
küçük bir sopa vardı.
İnsanların şöyle
dediklerini duydum: «Tabtabiyye, tabtabiyye!» Babam ona yanaştı, ayaklarını tuttu
ve peygamberliğini ikrar etti. Hz. Peygamber onun için durdu ve onu dinlemeye
başladı. Bunun üzerine babam şöyle anlattı:
Ben Ğısrân ordusunu
hazırladım.
Târik bin el-Mürakki
dedi ki: «Bana sevabına kim bir mızrak verecektir?»
Dedim ki: «Karşılığı
nedir?»
«Onu doğan ilk kızımla
evlendireceğim.» Bunun üzerine ona mızrağı verdim. Sonra ondan uzun bir müddet
uzak kaldım. Sonra onun bir kızı doğduğunu ve bulûğa erdiğini öğrendim. Gelip
ona dedim ki:
«Haydi ailemi (kızını)
bana hazırla!»
«Bana yeni bir mehir
vermedikçe, bunu yapmam» diyerek yemin etti. Ben daha önce verdiğimden
(mızraktan) başka bir şey vermeyeceğime dair yemin ettim. Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem sordu:
«O, bugün hangi
kadının yaşındadır?» Dedi ki:
«Saçına ak düştü.»
Şöyle buyurdu:
«O kızı bırakmanı
uygun görüyorum.» Bu beni korkuttu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
baktım. Benim korktuğumu görünce, şöyle buyurdu:
«Ne sen günaha gir ve
ne de arkadaşını günaha sok».'"[Ebû Dâvud][185]
4246- Basre bin Eksen radiyallahu anh'-dan: Dedi
ki:
"Kızdır (bakire)
diye bir kadınla evlendim, zifafa girdiğimde hamile olduğunu anladım.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
«Fercinden
faydalandığın için mehir vereceksin. Çocuk da (doğduğunda) senin kölen olur.»
Ondan sonra bizi
ayırdı ve şöyle dedi:
«Doğurduğu zaman, ona
şer' î cezayı uygulayın»." [Ebû Dâvud][186]
4247- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Zımmînin nikâhında olan hıristiyan kadın,
kocasından bir müddet önce müslüman olursa o kadın ona haram olur."
[Buhârî][187]
4248- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında
bir kadın müslüman oldu. Yeniden evlendi ve kadının eski kocası gelip şöyle dedi:
«Ey Allah'ın Resulü!
Ben müslüman olmuştum, müslüman olduğumu kendisi de (karım) biliyordu.»
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem hemen kadını yeni kocasından çekip aldı ve ilk kocasına
verdi." [Ebû Dâvud][188]
4249- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kızı
Zeyneb'i, altı sene sonra (eski kocası olan) Ebu'1-Âs'a hiçbir şey yapmadan ilk
nikâhı ile verdi."[189]
4250- Diğer
rivayette: "İki sene" olarak geçmektedir. [Tirmizî ve Ebû Dâvud.][190]
4251- Amr
bin Şuayb'dan, o da babasından, o da dedesinden:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, kızı Zeyneb'i, Ebu'l-Âs bin er-Rabî'ye yeni bir
mehir ve yeni bir nikâhla verdi." [Tirmizî][191]
4252- İbn
Şihâb radiyallahu anh'dan: "Safvân bin Ümeyye'nin müslüman oluşu,
karısının müslüman oluşundan tam bir ay gecikti; Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem bu müddet zarfında onları ayırmadı."
[Muvatta', bir kıssa
ile birlikte.][192]
4253- İbn
Şihâb radiyallahu anh'dan: Harisin kızı Ümmü Hakîm, Ebû Cehil'in oğlu
İkrime'nin nikâhmdaydı. (Kadın) Fetih günü İslâmiyeti kabul etti. İkrime ise
Ye-men'e kaçtı. O da onun (İkrime'nin) yanına göç etti ve onu İslâm'a davet
etti. O da müslüman olup Fetih yılı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e
geldi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu görünce sevincinden üzerine
atladı, üzerinde ridâsı yoktu. Ona biat etti; onlar eski nikâhları üzerinde
kaldılar. [Mı/vatta'][193]
4254- Ömer
radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Bir adam herhangi bir kadınla evlenip, onda
delilik, ya da cüzzam, ya da alaca hastalığı olduğunu görürse ve onunla cinsel
temasta bulunursa, mehrini tam olarak versin. Çünkü adamın, karısının
velisine karşı borcu vardır." [Muvatta'][194]
4255- Ömer
radiyallahu anh'dan:
"Bir kadın
kocasını kaybederse ve onun nerede olduğunu bilmezse, dört sene bekler. Sonra
dört ay on gün oturur, ondan sonra evlenmesi helâl olur." [Muvatta'][195]
4256- Mâlik
radiyallahu anh'dan: "Ömer
veya Osman, bir
adamı hür olduğunu söyleyerek
aldatan, onunla evlenen ve ona birçok çocuk doğuran (cariye) kadın hakkında şu
hükmü verdiler:
«Adam çocukların
sayılarınca köle emsallerinin fidyelerini öder»."
Mâlik dedi ki:
"Bu kıymet bence en adil olanıdır."[196]
4257- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Benû
Gifâr'dan bir kadınla evlendi. Onunla başbaşa kalınca, böğüründe beyaz benekler
gördü (bir nevi hastalık) ve:
«Beni aldattınız» diyerek
onu geri çevirdi." [Ahmed, zayıf bir senedle.][197]
4258- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kimin iki
karısı olup da, birine daha fazla meylederse, Kıyamet gününde vücudunun bir
tarafı düşük (eğik) gelir."[198]
4259- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, gecelerini hanımları arasında adaletle taksim
yapardı ve şöyle derdi:
"Allahım, bu
benim elimden geldiğince taksimatımdır. Senin gücün yetip de benim gücümün
yetmediği hususlarda beni kınama!"
(Gücümün yetmediği
ile) —Kalbini kastediyor.— [İkisi de Sünen ashabına aittir.][199]
4260- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
"Ben, Sevde'den daha
karakterinde olmayı istediğim bir kadın görmedim. Yaşlanınca dedi ki:
«Ey Allah'ın Resulü!
Benim nöbetimi Âi-şe'ye veriyorum.»
Ondan sonra Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Âişe'ye bir gün kendi günü bir gün de
Sevde'nin günü olmak üzere iki gün ayırıyordu."[200]
4261- Diğer
rivayet:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in, Hatice'den sonra aldığı ilk hanım o (Şevde)
İdi." [Buhârî ile Müslim][201]
4262- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir şey
yüzünden Safiyye bint Huyey'e kırılmıştı.
(Safiyye) Âişe'ye dedi
ki:
«Ey Âişe! Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'i benden razı et, sana günümü vereyim."
«Olur» dedi ve onun
zaferanla boyalı olan örtüsünü aldı. Kokusunun kokması için de üzerine su
serpti ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında oturdu. Şöyle buyurdu:
«Ey Âişe! Benden uzak
dur, bugün senin günün değildir.»
«Bu, Allah'ın
dilediğine ihsan ettiği bir lütfudur» dedi ve (kendisi ile Safiyye arasında
geçen) durumu anlattı. Ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Safiyye'den
razı oldu." [ibn Mâce][202]
4263- Enes
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in dokuz
hanımı vardı. Aralarında günleri paylaştırdığında, birincisine ancak dokuz
günde bir gidebiliyordu. Her gece hanımları sıra ki-
min ise onun evinde
toplaşırlardı —(Bir defasında)- Âişe'nin evindeydi. Zeyneb de geldi ve Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona elini uzattı. Âişe: «Bu Zeyneb'dir»
deyince, elini çekti. İkisi söz düellosu yaptılar ve nihayet birbirlerinin
yüzlerine toprak attılar. Namaza da kamet getirilmişti. Ebû Bekr oradan
geçiyordu ve onların konuştuklarını duydu ve Allah Resulüne sallallahu aleyhi
ve sel-lem'e bildirdi: «Haydi çık ey Allah'ın Resulü ve (o ikisinin) ağızlarına
toprak saç!»" [Müslim][203]
4264- Enes
radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, gece-gündüz aynı saatler içinde onbir kadından ibaret olan
bütün hanımlarını dolaşırdı. Enes'e sordular:
«Onun buna gücü yeter
miydi?» «Biz aramızda ona otuz kişilik (cima) kuvveti verildiğinden söz
ederdik» dedi."
[Buhârî][204]
4265- Enes
radiyallahu anh'dan "Sünnettendir: Kişi dul üstüne bir kızla (bakire ile)
evlendiği zaman önce yedi gün onun yanında kalır, sonra taksim edip günleri
sıraya koyar. Dul aldığı zaman ise, önce üç gün onun yanında kalır, sonra
günleri sıraya koyar." [Nesâî hariç, Altı hadis imamı][205]
4266- Ümmü
Seleme radiyallahu an-hâ'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem Ümmü Seleme ile evlendiği zaman, yanında üç gün
kalıp şöyle dedi:
«Senin ailene karşı
bir küçümseme sözko-nusu değil. İstersen günleri yediliyeyim, eğer senin
yanında yedigün kalırsam, diğer hanımlarımın yanında da yedi gün
kalırım»."[206]
4267- Diğer
rivayet:
"İstersen senin
yanında yedi gün kalayım; istersen üç gün kalayım da sonra dolaşayım."
Ümmü Seleme dedi ki:
"Üç gün kaldı sonra diğer hanımlarını dolaştı."[207]
4268- Diğer
rivayet:
"Çıkmak istediği
zaman (Ümmü Seleme) elbisesine yapıştı, bunun üzerine şöyle buyurdu:
«İstersen daha çok
kalayım. Ama seni hesaba katarım. Şöyleki kızın yanında yedi; dulun yanında
üç gün kalınır»." [Mâlik, Müslim, Ebû Davûd ve Nesâî.][208]
4269- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile Benî
Mustalik savaşına çıktık. Arap esirlerinden birçok esir ele geçirdik. Bekârlık
başımıza vurdu, canımız kadın istedi. Ve azil yapmak istedik. Ama dedik ki:
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem aramızdayken ona sormadan azil yapmak yakışık
almaz. Bari ona soralım da öyle yapalım.» Sorduk; şöyle buyurdu:
«Yapmanızda hiçbir
sakınca yoktur. Eğer kıyamete kadar canlı bir varlık yaratılıp meydana
gelecekse mutlaka yaratılıp meydana gelir. Olacak olur (Azil yapmakla önüne
geçemezsiniz)»." [Altı hadis imamı.][209]
4270- Diğer
rivayet: "Bir adam dedi ki: «Yâ Resûlallah, yanımda bir cariye vardır.
Ondan çocuğumun
olmasını istemediğim için azil yapıyorum. Yahudiler, azlin 'diri diri toprağa
kız gömmenin küçüğüdür' diyorlar. Ne dersiniz?» Şöyle buyurdu:
«Yahudiler yalan
söylüyorlar. Eğer Allah onu yaratmak isterse, sen onu önleyemezsin»."[210]
4271- Ömer
radiyallahu anh'dan: "Birtakım adamlara ne oluyor ki, cariyeleriyle cinsî
ilişkide bulunuyorlar sonra azil yapıyorlar. Bir cariye bana gelip de eğer
efendisinin onunla cinsî ilişkide bulunduğunu itiraf ederse, doğacak çocuğu
mutlaka efendisi üzerine kaydederim. Ondan sonra isterseniz azil yapm,
isterseniz azli terk edin (çocuk yapın)."[211]
4272- Diğer
rivayette "azil"in yerine şöyle geçmektedir: "Sonra (çocuk
sahibi olmak istedikleri) cariyelerin dışarı çıkmalarına müsaade
ediyorlar." [Malik][212]
4273- Ömer
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, izni
olmadan hür kadına karşı azil yapmaktan nehyetmiştir." [İbn Mâce][213]
4274-Esmâ
bint Yezîd radiyallahu an-hâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Çocuklarınızı
gizlice (dolaylı olarak) öldürmeyin. Çünkü kadın emzikli iken onunla cinsel
ilişkide bulunmak, adeta süvariye arkadan saldırıp onu atından alaşağı etmeye
(benzer)." |EbûDâvud][214]
4275- Cüzeme
bint Vehb radiyallahu an-hâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Süt emzirirken
kadınla cinsî ilişkide bulunmaktan alıkoymak istedim; fakat sonra Farisîler ve
Rumların bunu yaptıklarını ve bunun çocuklarına zarar vermediği bana anlatıldı
(da onun için ondan ümmetimi alıkoymadım)." |Buhârî hariç, Altı hadis
imamı][215]
4276- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Eğer bir kadın kocasından geçimsizliğinden veya
yüz çevirmesinden korkarsa..." mealindeki âyetin (Nisa 128) tefsiri
hakkında şöyle dedi:
"Kişi, (kanları
içinde bir) hanımında yaşlılık ya da başka bir kusur görür ve onu bırakmak
ister. Kadın da ona der ki:
«Beni bırakma (boşama,
yanında) tut, bana istediğin kadar (az) sıra ver.» Böylece onlar anlaşırlar.
İşte böyle bir anlaşmada herhangi bir sakınca yoktur." [Buhârî ile
Müslim][216]
4277- el-A'şâ
el-Mâzinî radiyallahu anh'dan:
"O, Hicr'den
Receb ayında ailesinin rızkını temin etmek için yola çıktı. Karısı Mu-âze ise,
baş kaldırarak ondan kaçıp kendilerinden olan Mutarrif adındaki bir adama
sığındı.Adam seferden dönünce, onu göremedi.Kendisine isyan edip kaçtığını ve
halen Mutarrif’in yanında kaldığını ona
bildirdiler.Hemen gidip onu ondan istedi.Adam:”O yanımda yoktur.Olsaydı bile
sana vermezdim” deyince, doğru Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti,
ona sığınıp şöyle demeye başladı: “Ey
insanların maliki ve Arapların Deyyanı! Recep ayında sokaklardan bir sokağa, yollardan bir yola
sabah erkenden çoluk çocuğumun rızkını temin etmek için çıktım.Arkamda niza ve
kaçışlar oldu.(Karım) ahde muhalefet etti, günah irtikap etti.Onlar (kadınlar
kendilerine) galip olanlara bile galip olacak kadar kötüdürler.” Allah
Resülü sallallahu ve sellem de: “Onlar galip gelenlere galip gelecek kadar
kötüdürler” buyurdu ve Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem Mutarrif’e
mektup yazdı.Dedi ki: “Bunun karısı Muaze’yi beklet; gelince bana ver.” Ona mektup ulaşınca, şöyle dedi:
“Ben seni ona geri teslim edeceğim.”
Kadın: “Beni
cezalandırmayacağına dair Peygamber zimmetiyle birlikte bir söz al!”
dedi.Mutarrif ondan söz aldı ve karısını kendisine geri verdi.”
[Abdullah bin Ahmed
(Zevaidu’l-Müsned’de) uzun bir metinle.][217]
4278- Ömer
radiyallahu anh’dan, dedi ki: “Bir adam bir kadınla evlenir de kadın, nikah
sırasında kendi şehrinden dışarı çıkartmasını kocasına şart koşmuş olursa,
kadının rızası olmaksızın onu kendi şehrinden dışarı çıkaramaz.”[Tirmizi][218]
4279- Onun
(Tirmizi’nin ) Ali’den de şöyle bir
rivayeti vardır:
“Allah’ın şartı,
kadının şartından da, onu şartını kabul eden erkeğin şartından da önce gelir.”[219]
4280- Sa’d
radiyallahu anh’dan:
“Eğer Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Osman ibn Maz’un’a bekar
kalmasını yasaklamasaydı, biz hepimiz hadım olurduk.” [Buhari, Müslim,
Tirmizi ve Nesai][220]
4281- Semure
radiyallahu anh’dan:
“Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, tebettülü (evlenmemeyi)
yasaklamıştır.”
Katade, şu ayeti
okudu: “and olsun ki biz senden önce peygamberler gönderdik ve onlara eşler ve
çocuklar verdik.” (Ra’d 38) [Tirmizi ve Nesai][221]
4282- İbn
Mes’ud radiyallahu anh’dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Kadın kadınla (bir
örtü altında) sürtüşüp de sonra kocasına
anlatmasın, çünkü kocası sanki ona
(anlattığı kadına) bakar gibi olur.” [Ebu Davud ve Tirmizi][222]
4283- İbn
Mes’ud radiyallahu anh’dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Biriniz ailesine
geldiği zaman (cinsi ilişki kurarken) örtünsün.İki devenin soyunması gibi
soyunmasınlar.”
[Bezzar leyyin bir senedle.][223]
4284- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamet gününde
mertebe bakımından Allah indinde en kötü insan, karı koca birbirlerine bir sır
söylerler de, sonra onlardan birisi ötekinin sırrını ifşa eder."
[Müslim ve Ebû Dâvud.][224]
4285- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadının lezzeti
ile erkeğin lezzetinin üstünlüğü iğnenin çamurda bıraktığı iz gibidir. Ne var
ki Allah onları (kadınları kendilerine ihsan ettiği) haya sebebiyle
örtüyor."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'ta isnadında Ahmed bin Ali bin Şevdeb vardır.][225]
4286- Selmân
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim hizmetçi
kadınlardan nikâhsız faydalanır, onlar da bu sebeple fahişe olurlarsa, onların
günahlarından hiç bir şey eksilmeksi-zin, o adama onların günahları gibi günah
yazdır." [Bezzâr, zayıf bir senedle.][226]
4287- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim hanımı ile
hayızlı iken cinsî ilişki kurarsa ve bundan bir çocuk olup da cüzzama
yakalanırsa, o kimse, kendisinden başka hiç kimseyi asla suçlamasın."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin bir senedle.][227]
4288- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Dedi ki:
"Hadım olan
(evli) kişiye bir yıl mühlet verilir; eğer bir yıl zarfında kadına
ulaşabilir-se ne âlâ, aksi halde ayrılırlar; fakat kadın mehrini alır."
[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr.][228]
4289- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadın,
gebeliğinden doğuruncaya kadar ve doğurduktan çocuğu sütten ayınncaya kadar,
Allah yolunda nöbet tutan gibidir. O süre içinde ölürse şehit ecrini
alır."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'ât zayıf ha senedle.][229]
4290- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Eğer bir
kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim, kadının kocasına secde
etmesini emrederdim." [Tirmizî][230]
4291- Bezzâr,
başına şu ilaveyi yaptı: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir
bostana girdi, bir deve gelip ona secde etti. Bunun üzerine dediler ki:
«Biz sana secde
etmekte bu deveden daha hak sahibiyiz.» Bunun üzerine şöyle buyurdu:
«Eğer ben bir kimsenin
bir kimseye secde etmesini emretseydim..»
Yukarıdaki hadisi
zikretti."[231]
4292- İbn
Mâce "kocasına" kelimesinden sonra şu ibareyi ilave etti:
"Eğer bir adam
hanımına, kırmızı dağdan siyah dağa; siyah dağdan kırmızı dağa taşınmasını
emrederse, yakışık olan, onun bu emrini yerine getirmesidir."[232]
4293- İbn
Ebî Evfâ radiyallahu anh'dan: "Muâz, Şam'dan geldiği zaman, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip secde etti; Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem sordu:
«Ey Muâz nedir bu?»
Cevap verdi:
«Şam'a vardığımda,
insanların papazlarına ve patriklerine secde ettiklerine rastladım. Sana da
böyle yapmamızı içimden istedim.»
Şöyle buyurdu:
«Böyle yapmayın; eğer
ben Allah'tan başkasına secde etmeyi emretseydim, kadına kocasına secde
etmesini emrederdim. Muham-med'in canı elinde olana yemin ederim ki, kadın,
kocasının hakkını ödemedikçe, Rabbinin hakkını ödeyemez. Kocası, eğer
kendisiyle cinsî ilişki kurmak isterse deve semerinde bile olsa, inip onun
arzusunu yerine getirmelidir. Bu işi ondan menetmemelidir»." [İbnMâce][233]
4294- Ümmü
Seleme radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir
kadın, kocası kendisinden hoşnut iken ölürse, Cennete girer." [Tirmizî][234]
4295- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Nefsim kudret
elinde olana yemin ederim ki, herhangi bir adam karısını yatağa çağırıp da
gelmezse, gökteki tüm varlıklar, kocasını kendisinden razı edinceye dek ona
gazap eder."[235]
4296- Diğer
rivayet:
"Kadın kocasının
yatağını terkederek gecelerse, yatağa dönünceye kadar melekler ona lanet
eder." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][236]
4297- Talk
bin Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişi hanımını
(cinsel) haceti için çağırdığında hemen (yanına) gitsin, fırın üzerinde olsa
bile."[237]
4298- Muâz
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir kadın
dünyada kocasına eziyet ederse, hûr-i înden olan karısı ona şöyle der: «Allah
seni kahretsin! Ona eziyet etme! O senin yanında bir emanettir; senden ayrılıp
bize gelmesi yakındır»." [İkisi de Tirmizî'ye aittir.][238]
4299- Nu'mân
bin Beşîr radiyallahu anh'dan:
"Ebû Bekr içeri
girmek için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den izin istedi. Bu arada
Âişe'nin sesinin yüksek olduğunu duydu, izin verilip içeriye girdikten sonra
Âişe'ye dedi ki:
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e karşı sesini yükselttiğini duydum.» Elini
kaldırıp ona tokat vurmaya kalkışınca, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem ona mani oldu. Bunun üzerine Ebû Bekr kızgın bir halde oradan çıkıp
ayrıldı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de:
«Bak seni adamdan
nasıl kurtardım!» dedi. Aradan birkaç gün geçtikten sonra yine Ebû Bekir
içeriye girmek için izin istedi. Onları barışık buldu ve dedi ki:
«Beni harp halinde
iken içeriye kabul ettiğiniz gibi, barış halinizde de beni içeriye kabul
edin.» Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«Tamam kabul ettik,
tamam kabul ettik»."
[Ebû Dâvud][239]
4300- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sordular:
"En iyi, hayırlı
kadın kimdir?"
Şöyle buyurdu:
"Kocası,
kendisine baktığı zaman, gönüle huzur veren, emrettiği zaman itaat eden, nefsinde
ve malında kocasının hoşlanmadığı bir şey yapmayan kadın." [Nesâî][240]
4301- Ebû
Ümâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mü'min, Allah'a
karşı olan takvasından sonra, saliha bir kadından istifâde ettiği kadar hiçbir
şeyden istifade etmemiştir. Çünkü ona emrettiği zaman itaat eder, baktığı zaman
gönlüne huzur verir, yemin ettiği zaman yemininde durdurur, yanından ayrılıp
uzaklaştığı zaman, hem kendini hem de malını korumak suretiyle ona sadık
kalır."
[İbn Mâce zayıf bir
senedle. Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta benzerini Ebû Hureyre'den rivayet
etmiştir.][241]
4302- Ömer
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Koca, karısını
dövdüğü hususlarda sorumlu tutulmaz."[242]
4303- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan:
Bir kadın Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:
"Ey Allah'ın
Resulü! Kocam Safvan bin Muattal, namaz kıldığım zaman beni dövüyor, oruç
tuttuğumda orucumu bozduruyor, kendisi güneş doğuncaya kadar sabah namazını
kılmıyor." Safvân da yanındaydı. Allah Resulü ona sorunca, şöyle dedi:
"Ey Allah'ın
Resulü! «Namaz kılarken beni dövüyor» sözüne gelince o, iki sûre okuyor; ben
bundan onu alıkoydum."
Bunun üzerine
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Bir sûre
insanlara yeter."
"«Oruç tuttuğum
zaman bana bozduruyor» sözüne gelince, gidip (nafile) orucu tutuyor, ben
delikanlı bir adamım, sabredemiyorum."
Bunun üzerine
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kadın kocasının
izni olmaksızın (nafile) oruç tutamaz."
"«-Benim güneş
doğuncaya kadar sabah namazını kılmadığım» sözüne gelince; biz sanat ehliyiz;
gece çalışmak bizim adetimizdir."
"Şu halde ey
Safvân uyandığın zaman kil!" [İkisi de Ebû Davud'a aittir.][243]
4304- Esma
bint Ebî Bekr radiyallahu anh'dan:
"Zübeyr benimle
evlendi. Ne malı vardı, ne de kölesi. Bir su çeken deve ile bir de atı vardı.
Atma alaf verirdim, işini görür, nafakasına bakardım. Su çeken devesine
çekirdek kırıyordum. Ona yem verir, sulardım. Kovasını tamir eder, hamurunu
yoğururdum, ekmek yapmayı beceremezdim de ekmeği Ensâr'dan komşu kadınlar
yaparlardı. Onlar sadık ve dürüst kadınlardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem'in Zübeyr'e üçte iki fersah uzaklığında parsellediği yerden
çekirdekleri başımda taşırdım.
Bir gün başımda
çekirdekler olduğu halde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e rastladım,
ashabından bir grub da yanındaydı. Beni terkisine almak için devesine «Di, ıh!»
dedi. Senin (kocası Zübeyr'i kastediyor) kıskançlığını bildiğim, utanıp
sıkıldığım için binmedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de benim
utandığımı anlamış olacak ki geçip gitti. Zübeyr'e geldiğimde dedim ki:
«Başımda çekirdek yükü, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e ve ashabından
bir gruba rastladım. Devesine beni bindirmek için 'Ih, ıh!' dedi. Ondan
utandım; senin kıskançlığını da biliyordum.» Şöyle dedi: «Başında hurma
çekirdeği taşıman, vallahi benim için onun terkisine binmenden daha güçtür.»
Ondan sonra (babam)
Ebû Bekr'e bir hizmetçi göndermesi için haber saldı, o da hizmetçi gönderip
beni ata bakmaktan kurtardı. Böylece beni azat etmiş gibi oldu."
[Buhârî ve Müslim][244]
4305- Diğer
rivayet:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem ona (Esmâ'ya) bir hizmetçi verdi. Esma dedi ki:
"O hizmetçi beni
ata bakmaktan kurtardı. Bir adam geldi ve şöyle dedi:
«Ey Ümmü Abdillah! Ben
fakir bir adamım, senin evinin gölgesinde mal satmak istiyorum.»
«Sana izin verirsem
Zübeyr kabul etmez. Zübeyr buradayken gel!» dedim. Sonra Zübeyr evdeyken
tekrar geldi ve:
«Ey Ümmü Abdillah!
Evinin gölgesinde satmak istiyorum» dedi.
«Medine'de benim
evimden başka bir ev bulamadın mı?» dedim. Bunun üzerine Zübeyr:
«Fakir adamı evin
gölgesinde satmaktan neden alıkoyuyorsan?» dedi. Adam satmaya başladı ve para
kazandı; ben de ona cariyemi sattım.
Parası kucağımdayken
Zübeyr içeriye girdi ve:
«Onu bana ver!» dedi.
Ben de:
«Onu tasadduk ettim»
dedim."[245]
4306- Ali
radiyallahu anh'dan: "O, İbn A'bed'e:
«Sana kendimden ve
Fâtıma'dan bahsedeyim mi?» dedi.
«Evet» dedim. Bunun
üzerine şunları anlattı: Fâtıma, el değirmeni döndürdü eli nasırlaştı. Sırtında
kırba ile su taşıdı boynunda iz bıraktı. Evi süpürdü üstübaşı toz içinde
kaldı. Bu arada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e hizmetçiler gelmişti.
Dedim ki: «Babana gitsen de ondan bir hizmetçi istesen olmaz mı?» Bunun
üzerine gitti, O'nun yanında erkeklerin olduğunu görünce geri döndü. Ertesi gün
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona gelip sordu:
«İhtiyacın ne idi?»
Cevap vermeyip sustu. Dedim ki: «Ey Allah'ın Resulü! Ben sana anlatayım; eli
nasır oluncaya kadar el değirmeni çevirdi, boynunda iz bırakıncaya dek sırtında
kırba taşıdı, elbisesi tozlanıncaya dek evi süpürdü. Hizmetçiler gelince, sana
gelip kendisine bir hizmetçi vermen için kendisine emrettim, belki o hizmetçi
onun yükünü biraz hafifletirdi, diye düşündüm.»
Bunun üzerine şöyle
buyurdu: «Ey Fâtıma! Allah'tan kork, Rabbinin farzını yerine getir! Ailenin
işini yap; yatağına yattığında, otuzüç kere sübhanallah; otuzüç kere elhamdülillah
ve otuzdört kere Allahu ekber de ki, bu tam yüz yapar, işte bu, senin için bir
hizmetçiden daha hayırlıdır.»
(Fâtıma) şu cevabı
verdi:
«Allah'tan ve O'nun
Resulünden hoşnut oldum.» Allah Resulü, böylece ona hizmetçi vermedi."[246]
4307- Diğer
rivayette: "Tencerenin altını tutuşturdu, nerdeyse etekleri
yanacaktı" diye geçer. Yine onda şöyle geçmektedir: "Allah Resulü,
ertesi gün erkenden bize geldi; hatta henüz yatağımızda idik. Başının ucunda
oturdu, babasından utandığı için başını yorganın içine soktu. Sordu: "Ey
Muhammed'in aile efradı, dünkü ihtiyacın ne idi?" İki kere sustu, nihayet
ben şöyle demek zorunda kaldım: "Vallahi ben sana anlatayım..."[247]
4308- Diğer
rivayet:
"Gelip aramızda
oturdu, hatta ayağının Hjgukluğunu göğsümde hissettim."[248]
4309- "Onları
(teşbih vs.) duyduğumdan beri Sıffîn gecesi hariç, her gece okudum, hiç
bırakmadım, hatta o gece bile sabaha doğru hatırladım da okudum."[249]
4310- Diğer
rivayet:
"Teşbih (sübhanallah)
otuzdört kere idi. Ali dedi ki:
«Onu Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel-lem'den duyduğum günden beri hiç bırakmadım.» Denildi
ki:
«Sıffîn gecesi de mi
bırakmadın?» «Sıffîn gecesi de bırakmadım» dedi." [Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Tirmizî.][250]
4311- Abdurrahman
bin Avf radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir ktidın, beş
vakit namazını kılarsa, Ramazan orucunu tutarsa, fercini (namusunu) korursa,
kocasına itaat ederse, ona; «Cennetin kapılarından hangisini istersen oradan
gir» denilir."
[Ahmed ve Taberânî, Mu
'cemu' l-Evsat'ta.][251]
4312- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: "Bir adam kızını Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e getirip, şöyle dedi:
«Bu kızım evlenmek
istemiyor.» Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«Babanı dinle de
evlen!»
«Ey Allah'ın Resulü!
Bana kocanın, karısı üzerindeki hakkı ne olduğunu bildirmedikçe ben evlenmem»
deyince, şöyle buyurdu:
«Kocanın karısı
üzerindeki hakkı: Kocanın irin akan bir yarası olsa, kadın o yarayı dili ile
yalasa, ya da burnundan irin ya da kan akıp, kadın onu yutsa yine de kocanın
hakkını ödeyemez.» (Bunu duyunca kız) Şöyle dedi:
«Seni hak ile
gönderene yemin ederim ki, ben asla evlenmem!» Bunun üzerine Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«İzinlerini almadıkça
onları evlendirmeyin!»" [Bezzâr][252]
4313- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İki kişinin
namazı başlarından yukarıya geçmez: Efendilerinden kaçan köle; tekrar onlara
dönünceye dek. Kocasına isyan eden kadın, tekrar evine dönünceye kadar."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat ve's-Sağîr.][253]
4314- Ümmü
Seleme radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Eteklerini
sürükleyerek evden çıkıp kocasını şikayet eden kadına ben çok kızarım."
[Taberânî,
Mu'cemıı'l-Kebîr ve' 1-Evsat'to zayıf bir isnadla.][254]
4315- Ebû
Ümâme radiyallahu anh'dan: "Bir kadın peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e,
biri kucağında, diğeri ise önünde iki çocuk ile geldi. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
«(Kadınlar
çocuklarını) karınlarında taşıyıcılardır, doğuruculardır, çok merhametlidirler.
Kocalarına ettikleri eziyetler olmazsa bunların namaz kılanları Cennet'e
girer»."
[İbn Mâce][255]
4316- Ebû
Hureyre radiyallahu anh: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadınlar
hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz. Zira kadın eğri kaburga kemiğinden
yaratılmıştır. Kaburganın en eğri yeri de üst kısmıdır; onu doğrultmaya
kalkarsan kırarsın; (hâli üzere) bırakırsan eğri kılmakta devam eder. Kadınlar
hakkında birbirinize hayır tavsiye edin."[256]
4317- Bir
başka rivayette: "Onu kırmak boşamaktır." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî][257]
4318- Ebû
Zerr'den radiyallahu anh: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadın, eğe
kemiğinden yaratılmıştır; düzeltmeye kalkarsan kırarsın; onun için idare et;
zira yükü ağır ve geçim derdi vardır."
[Dârimî][258]
4319- Amr b.
el-Ahvas radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dikkat edin!
Kadınlara karşı iyi davranma tavsiyemi tutun. Onlar sizin için ancak birer
yardımcıdır. Bundan başka onlarda bir hakkınız yoktur. Ancak apaçık bir
hayasızlık yaparlarsa, o zaman onları yataklardan ayırın. İz bırakmayacak
şekilde dövün. Size itaat ederlerse, onları bırakmak için başka bir yol
aramayın!
Dikkat edin! Sizin
karılarınızın üzerinde hakkınız vardır; karılarınızın da sizin üstünüzde
hakları vardır. Sizin onlar üzerinizdeki hakkınız; hoşlanmadığınız kimselere
yatakla-
rınızı çiğnetmemeleri,
hoşlanmadığınız insanları evinize sokmamalarıdır.
Onların sizin
üzerinizdeki hakları: Giydirmelerinde, yedirmelerinde onlara karşı en güzel
şekilde davramanızdır." [Tirmizî]
Daha önce iman
bahsinde uzunca geçmiştir.[259]
4320- Hakîm
bin Muâviye'den, o da babasından radiyallahu anh:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'e dedim ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Birimizin hanımının onun üzerindeki hakkı nedir?"
"Yediğin zaman,
ona yedirmen, giydiğin zaman ona giydirmen, vurduğun zaman yüze vurmaman, ona
çirkinsin dememen, kendi evinin içinde müstesna olmak üzere onu yalnız
bırakmamandır" buyurdu. [Ebû Dâvud]
Dedi ki: "(Arapça
metinde geçen) lâ tu-kabbih'in mânâsı: "Allah seni çirkin kılsın!"
demektir.[260]
4321- Abdullah
bin Zem'a radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz
zevcesini, köle kamçılar gibi kamçılamasın. Daha sonra belki onunla cinsî
ilişki kuracaktır." Ya da şöyle dedi:
"Gün bitip gece
geldiğinde onunla yatacaktır." [Buhârî, Müslim veTirmizî][261]
4322- Enes
radiyallahu anh'dan:
Ebû Talha, Ümmü
Süleym'i üstüne kapıyı kapayıp dövmeye başladı, ben kapının ardından
seslendim:
"Bu yaşlı
kadından ne istiyorsun? Neden onu dövüyorsun?" Kadın içeriden seslendi:
"Bana yaşlı ve
âciz diyorsun. Allah senin dizlerini âciz bıraksın!" [Taberânî][262]
4323- Ali
radiyallahu anh'dan:
Velîd bin Ukbe'nin
hanımı gelip, dedi ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Velîd beni dövüyor." Şöyle buyurdu:
"Ona: «Allah
Resulü beni korumasına aldı» de!" Çok geçmeden kadın dönüp geldi ve aynı
şikayette bulundu:
"Bunu söyleyince
beni daha çok dövdü."
Bunun üzerine
elbisesinin ufak saçağını alıp ona verdi ve:
"«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem beni korumasına aldı» de!" buyurdu.
Kadın gitti, çok
geçmeden yine geldi ve
"Beni daha da çok
dövdü" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü ellerini kaldırıp şöyle beddua
etti:
"Allahım!
el-Velîd'i sana havale ediyorum, bana iki kere isyan edip günaha girdi."
[İbn Ahmed, Bezzâr ve
Ebû Ya'lâ.][263]
4324- İyâs
bin Abdillah bin Ebî Zübâb radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah' in
cariyelerini (kadınlarınızı) dövmeyin!"
Ömer Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:
"Ey Allah'ın
Resulü! Kadınlar kocalarına başkaldırdılar." Ondan sonra dövmeye izin
verdi. Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in aile efradında birçok
kadınlar gelip şöyle dediler:
"Kocalarımız bizi
dövüyor." Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Muhammed
ailesini birçok kadınlar ziyaret edip kocalarının kendilerini dövdüklerini
şikayet ediyorlar. Onlar (dövenler) en hayırlılarınız değildir." [Ebû
Dâvud][264]
4325- Âişe
radwiyallahu anhâ'dan: Dedi ki:
"Tam onbir kadın
oturup kocalarının hallerinden haber verme hususunda gizlemiye-ceklerine dair
birbirlerine söz verip anlaştılar.
Birincisi
şöyle dedi: «Kocam (sarp) dağın tepesinde bulunan cılız bir deve eti gibidir;
sırtı düz değildir ki yukarıya çıkarılsın, semiz değil ki yerinden kımıldatılıp
başka yere gö-türülsün.»
İkincisi
şöyle dedi: «Ben kocamın hâllerini ifşa edemem. Çünkü anlatmaya başlarsam
büyük-küçük nesi varsa hepsini anlatırım.»
Üçüncüsü
şöyle konuştu: «Benim kocam uzun boyludur. Konuşursam boşanırım, konuşmazsam
muallakta bırakılırım.»
Dördüncüsü:
«Benim kocam Tihâme gecesi gibidir. Ne sıcaklığı vardır ve ne de soğukluğu.
Ondan ne korkulur, ne de bezilir» dedi.
Beşincisi:
«Kocam girdiği zaman kaplan, çıktığı zaman arslandır. Bana bıraktığı (ev işlerinden)
hesap sormaz» dedi.
Altıncısı:
«Kocam yediği zaman katlar (çok yer); içtiği zaman hepsini içer, sömürür;
yattığı zaman yorgana iyice sarılır. Kederimi anlamak için elini (elbiseme)
sokmaz» dedi.
Yedincisi:
«Kocam tohumsuzdur, her dert onundur. Başımı yarar, vücudumu yaralar, (bunları
yapmak için) her şeyi toplar (eline geçenle vurur)» dedi.
Sekizincisi:
«Kocamın kokusu zaferân, teni ise tavşandır» dedi.
Dokuzuncusu:
«Kocam, direği uzun (evi rahat), kılıcının kını uzun, ocağının külü çok, evi
meclise yakın (misafirperver) bir adamdır» dedi.
Onuncusu:
«Kocam mâlik (sahip)tir. Hem de ne mâlik! Akıldan geçen her hayrın sahibidir.
Onun çok çöken, yürümesi az olan develeri vardır. Çalgı sesini duydular mı,
helak olacaklarını (kesileceklerini) anlarlar" dedi.
Onbirincisi:
«Kocam Ebû Zer'dir. Amma ne Ebû Zer'dir! Kulaklarımı küpe ile şakırdattı,
kolumu yağla doldurdu. Beni sevindirdi, benim de gönlüm ferah oldu. Beni Şıkk
adı
verilen dağ kenarında
bir koyun sürüsü ile geçinen bir ailenin kızı olarak buldu da at kişnemesine
ve deve sesine sahip harman döğen ve tınas savuran bir aileye kattı. İşte onun
yanında konuşuyor, fakat kötü ve çirkin bir şey söylemiyorum. Akşam yatarım,
sabaha kadar uyurum. İçerim ve kanarım. Ebû Zer'in annesi. Ebû Zer'in annesi
ne annedir! Ambarları büyük ve evi geniştir. Ebû Zer'in oğlu; Ebû Zer'in oğlu
ne oğuldur! Yatağı soyulmuş hurma lifi gibidir. Kendisini bir kuzu budu doyurur.
Ebû Zer'in kızma gelince, Ebu Zer'in kızı ne kızdır! Babasına ve annesine
itaatli kız. Vücudu elbisesini doldurur ve endamıyla etrafını çatlatır. Ebû
Zer'in cariyesi, Ebû Zer'in cariyesi ne cariyedir! Konuşmalarımızı yaymaz,
sırrımızı saklar. Azıklarımızı saçıp sa-vurmaz. Evimizi de kuş yuvasına
çevirmez.
Bir gün süt tulumları
çalkalanmakta iken Ebu Zer çıktı gitti. Böğrünün altında meme-leriyle kaplan
gibi oynaşan iki çocuklu bir kadınla karşılaştı. Kadından hoşlanmış ola-
cak ki, beni boşadı ve
onu aldı. Ondan sonra ben de şeref sahibi bir adamla evlendim.
(Yeni kocam) bir
dediğimi iki etmedi, beni konfor ve nimetlere boğdu. Her hayvandan bana bir
çift verdi. Bana 'Ey Ümmü Zer, ye, ailene de yedir! Ama yine de bana
verdiklerinin hepsini bir araya toplarsam, Ebû Zer'in en küçük kabını bile
doldurmaz' dedi»."
Âişe dedi ki:
"Bunları
anlattığımda Allah Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:
«Ben senin için, Ebû
Zer'in Ümmü Zer karşısındaki durumu gibi oldum»."
[Buhârî ve Müslim)[265]
4326- Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'de: Âişe şöyle dedi:
"Ben Cahiliyette
babamın malına hâiz oldum."
"Sus ey Âi§e! Ben
senin için Ebû Zer'in Ümmü Zer karşısındaki durumu gibiyim" buyurdu.
Sonra Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem anlatmaya başladı: Cahiliyette onbir kadın
toplanıp aralarında kocalarının durumlarını hiç yalan söylemeden anlatmak
üzere birbirlerine söz verdiler.
Benzerini zikretti.
Sonu şöyledir:
"Ey Âişe!"
dedi.
Ben de şu cevabı
verdim:
"Ey Allah'ın
Resulü! Sen benim için Ebû Zer'in Ümmü Zer'e karşı olan durumundan daha
hayırlısın."[266]
4327- Ahmed,
Âişe'den, o da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den: Buyurdu ki:
"Onbir kadın
toplandı." Benzerini zikretti.[267]
4328- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kendisine
yataktayken bir şey anlatmış. Âişe, şöyle demiş:
«Ey Allah'ın Resulü!
Babam annem sana feda olsun, eğer sen onu bana anlatmasaydın, onun Hirâfe
hadisi olduğunu zannedecek-tim.»
«Nedir Hirâfe hadisi
ey Aişe?» diye sorunca, şu cevabı verdi:
«Olmayan bir olay
anlatılınca, ona Hurafe hadisi denilir.» Şöyle buyurdu:
«En doğru hadis,
Hirâfe'nin hadisidir; Hirâfe Uzreoğullarından bir adamdır. Cinler onu esir
etmişti; onlarla beraberdi. (Cinler) Gizli dinleme yoluyla haber
edindiklerinde, ona (Hirâfe'ye) bildirirlerdi, o da insanlara bildirirdi, ve
söylediklerini onun dediği gibi gerçek bulurlardı»." [Ahmed, Taberânî
Mu'ce-mu'I-Evsat'ta, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr.)[268]
4329- Âişe
radiyallahu anhâ'danf "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e kendisi
için pişirdiğim bulamacı getirdim. Sevde'ye: «Ye!» dedim; yemedi.
«Bunu ya yersin ya da
yüzüne atar berbat ederim» dediğim halde yine yemedi. Bu defa elimi bulamaca
soktum, yüzünü onunla iyice sıvadım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
güldü, onun elini bulamaca sokturdu ve:
«.Haydi sen de onun
yüzünü bir iyi sıva!» dedi. O da yüzümü sıvadı. Berbat etti. Buna da güldü.
Ömer uğradı, içeri gireceğini sandı ve bize:
«Haydi kalkın,
yüzünüzü yıkayın!» dedi.
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, ondan çekindiği için, ben de devamlı olarak ondan (Ömer'den)
çekinirim." [Ebû Ya'lâ][269]
4330-
Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in azatlısı Rezîne radiyallahu anhâ'dan:
"Şevde gayet
güzel bir şekilde süslenerek Âişe ile Hafsa'nın yanma girdi. Hafsa, Âi-şe'ye:
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem şimdi yanımıza girecek, bunu pırıl pırıl tertemiz,
son derece süslü görürken, bizi kaba, giyim kuşamdan yoksun bir halde görecek;
ben onun bu süsünü bozacağım» dedi. Sonra şöyle dedi:
«Ey Şevde! Tek gözlü
(Deccâl'i kastediyor) çıkmış biliyor musun?»
Çok korktu, titremeye
başladı ve sordu:
«Nereye saklanayım?»
Şöyle dedi:
«Herkesin gizlendiği
şu hurma dallarından yapılan çadıra gitmelisin.» Hemen gitti ve orada
gizlendi. Orası pislik dolu ve örümcek ağı bulunan kötü bir yerdi. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem geldi, onlar gülüyorlardı. Gülmekten
konuşamıyorlardı. Üç kere neden güldüklerini sordu, elleri ile çadırı
gösterdiler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem derhal çadıra gitti;
Sevde'yi titrer halde görünce, sordu:
«Ne'n var ey Şevde?»
<dEy Allah'ın
Resulü! Tek gözlü çıkmış..» deyince:
«O henüz çıkmadı, bir
gün mutlaka çıkacaktır, korkma» dedi ve onu, üstünü başını tozdan ve örümcek
ağından silkeleyerek çıkardı." lEbû Ya'lâ ve Taberânî zayıfbir senedle.][270]
4331- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
bal ve helvayı
(tatlıyı) severdi, ikindi namazından çıktıktan sonra, hanımlarından birinin
yanına girerdi. Bir seferinde Hafsa'nın yanına girdi, orada her zamankinden
fazla kaldı. Kıskandım ve sebebini sordum.
Hafsa'ya kavminden
biri bir tulum bal hediye etmiş, o da ondan şerbet yapıp Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'e içirmiş.
Bunun üzerine dedim
ki:
«Vallahi ona bir oyun
yapacağız.» Sev-de'ye dedim ki: «O mutlaka sana yaklaşacaktır, yaklaştığı
zaman, şöyle de: «Ağzın meğâ-fir (fena kokan urfut ağacının sakızı) kokuyor.»
O da sana mutlaka «Hayır» diyecektir. O zaman «Öyleyse bu koku nedir?» diye
sor. O da sana: «Hafsa bana bal şerbeti içirdi» diyecek. O zaman sen de şöyle
de: «Demek ki an, (balını) urfut ağacından almış.»
«Olur; bana yaklaştığı
zaman bunu kendisine söyliyeceğim» dedi.
Öbür taraftan
Safiyye'ye dönerek, ona da şöyle dedi: «Ey Safıyye! Sen de aynısını söyle..»;
Âişe anlatıyor:
"Şevde şunu dedi: «Kendinden başka hiçbir tanrı olmayan Allah'a kasem
ederim ki, o kapıda durduğu zaman, senden korktuğum için bana tenbih
ettiklerini söylemek istedim, bana yaklaşınca, şöyle dedim: «Ey Allah'ın
Resulü! Meğâfir mi yediniz?»
«Hayır.»
«Öyleyse sende
bulduğum bu koku nedir?»
"Hafsa bana bal
şerbeti içirdi.»
«Demek ki arı bunu
urfut ağacından almış» dedim. Benim yanıma gelince ben de aynısını söyledim.
Safiyye'nin yanına gidince o da aynısını söyledi. Hafsa'nın sırası gelip de ona
gidince, Hafsa şöyle dedi:
«Ey Allah'ın Resulü!
Sana yine bal şerbeti vereyim mi?»
«İstemem, ihtiyacım
yoktur» dedi.
Şevde dedi ki:
«Vallahi biz onu (bal şerbetinden) mahrum ettik.» Ben ona: «Sus!» dedim."
[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][271]
4332- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in
zamanında kadınlarımızla kelâm etmek ve onlarla neşeli konuşmaktan, hakkımızda
bir şey nazil olur diye korkardık. O (Peygamber) ölünce, artık (biz de kadınlar
gibi, söz eder olduk ve onlara karşı kusurda açılıp yayıldık." [Buhârî][272]
4333- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellenı buyurdu:)
"Aklı ve dini
noksan olanlardan akıl sahiplerine sizden daha galip gelen kimseyi görmedim."
"Aklın ve dinin
noksanlığı ne demektir?" diye sorunca, şöyle açıkladı:
"Aklın
noksanlığı, tek adamın şahitliğine karşılık iki kadının şahitliğidir. Dinin
noksanlığına gelince, biriniz (hayız ve lohusa olunca) Ramazan orucunu
tutamaz, birçok günleri de namazsız geçirir ve kaza etmez."
[Ebû Dâvud][273]
4334- Üsâme
bin Zeyd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Benden sonra,
erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım."
[Buhârî, Müslim ve
Tirmizî][274]
4335- Aişe
radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki:
"Ben senin benden
hoşnut olduğunu da anlarım, bana dargın olduğunu da anlarım."
"Nereden
anlıyorsun?" diye sorunca, şöyle buyurdu:
"Benden hoşnut
olduğun zaman «Mu-hammed'in Rabbi hakkı için hayır» dersin. Bana darıldığın
zaman: «İbrahim'in Rabbi hakkı için hayır» dersin." Dedim ki:
"Evet ey Allah'ın
Resulü! Ben yalnız senin ismini bırakıyorum." [Buhârî ve Müslim][275]
4336- Aişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, benimle
koşu yaptı; ben onu geçtim." [ibn Mâce][276]
4337- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Safiyye'ye
güveyi olarak Medine'ye geldiğinde, Ensâr kadınları gelip onun hakkında bilgi
verdiler." Âişe dedi ki: "Ben de (onu görmek için) tanınmayacak bir
kıyafetle ve yüzümü örtüp gittim. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
gözüme baktı ve beni tanıdı. Dönüp hızlı adımlarla yürüdüm. Bana yetişti ve beni
kucaklayarak
«Safiyye'yi nasıl
gördün (buldun)?» diye sordu. Cevabım şu oldu:
«Gönder (onu)! Yahudi
kadınlarından bir kadindir»." [İbn Mâce zayıf bir senedle.][277]
4338- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şüphesiz Allah
kıskanır. Mü'min de kıskanır. Allah'ın kıskanması, mü'minin Allah'ın haram
ettiği şeyi yapmasıdır (onun haram işlemesini hiç istemez)."[278]
4339- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah'tan daha
kıskanç kimse yoktur. Bunun içindir ki açık ve kapalı tüm hayâsızlıkları
yasaklamıştır. Övgüden Allah kadar hoşlanan kimse de yoktur. Bunun içindir ki,
kendini övmüştür."
[İkisi de Buhârî,
Müslim ve Tirmizî'ye aittir][279]
4340- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: Sa'd bin Ubâde dedi ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Bir adamı ailemle görürsem, dört şahit bulup getirmedikçe ona
dokunmayacak mıyım?"
"Evet"
buyurdu.
"Hayır. Seni Hak
ile gönderene yemin ederim ki, dört şahit bulmadan hemen onun kılıcımla başını
uçururum" dedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"Efendiniz ne
diyor, iyi dinleyin. O çok kıskançtır. Ben ondan daha kıskancım. Allah ise
benden daha kıskançtır." [Müslim][280]
4341- Onun
ve Buhârî'nin Muğîre bin Şu'be'den yaptıkları rivayet:
"Allah'tan daha
kıskanç kimse olamaz. Özrü Allah'tan çok kimse sevemez. Bunun içindir ki
müjdeleyici ve korkutucu peygamberler göndermiştir. Övülmeyi, Allah'tan daha
çok kimse sevemez. Bunun içindir ki cenneti va'd etmiştir."[281]
4342- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
"Bir gece Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Âişe'nin yanından çıkmıştı. (Onun
nöbetinde) hanımlarından birinin yanma gitmiş olabilir diye içine kıskançlık
düştü. Geri
dönünce hâlini anladı
ve «Kıskandın mı?» diye sordu.
«Benim gibi kadın,
senin gibi erkeği kıskanmaz mı?» deyince, şöyle dedi:
«Şeytanın sana
gelmiş.»
«Benimle şeytan mı
vardır?»
«Beraberinde şeytanı
olmayan hiç kimse yoktur.»
«Seninle de mi
vardır?»
«Evet. Lâkin Allah
bana ona karşı yardım etti de o, müslüman oldu» buyurdu."
[Müslim ve Nesâî][282]
4343- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "O ve Hafsa bir seferinde Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem ile beraberdiler. Gece olunca Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem onunla (Âişe) ile beraber konuşarak yürüdü. Bunun üzerine Hafsa, Âişe'ye
şöyle demiş:
«Sen benim deveme bin,
ben de senin devene bineyim. Sen de bakarsın, ben de bakarım.» Kabul etmiş ve
öyle yapmış.
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem gelince, Hafsa'yı Âişe'nin devesinin üstünde görmüş. Hafsa'ya
selâm verip, konaklayınca-ya kadar onunla beraber yürümüş. Âişe, bu suretle
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i kaybetti ve kıskandı. (Hırsından)
ayağını izhir otu arasına koyup Allah'a şöyle dua etmeye başladı:
«Ya Rabbi! Beni bir
akrep ya da yılan soksun da Resulün gelsin ve ona hiçbir şey
söyleyemiyeyim»." [Buhârî ve Müslim][283]
4344- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Safiyye kadar güzel yemek yapan görmedim. O,
evimdeyken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e yemek yaptı ve gönderdi.
Aşırı kıskançlığımdan beni bir öfke aldı ve titremeye başladım. Tabağı kırdım,
sonra pişman oldum ve dedim ki:
«Ey Allah'ın Resulü!
Yaptığımın keffâreti nedir?» Şöyle buyurdu:
«Tabağa karşı bir
tabak, yemeğe karşı da bir yemek verirsin, olur biter» buyurdu. [Ebû Dâvud ve
Nesâî][284]
4345- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
bir seferde idi; biz
de onunla beraberdik. Safiyye'nin devesi hastalandı; Zeyneb'de fazla deve
vardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi:
«Safiyye' nin devesi
hastalandı, sende fazla deve var, onu ona versen olmaz mı?»
Buna şu cevabı verdi:
«Bu Yahudi kadına mı
vereceğim?»
Bunun üzerine
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona kızdı, Zi'1-Hicce'nin kalan günleri
dahil, Muharrem, Safer ve Rebi'den birkaç gün ondan uzaklaştı. Hatta Zeynep eşyasını
ve yatağını kaldırdı. Artık onun kendisine hiçbir ihtiyacı kalmadığını sandı.
Birgün öğle üzeri otururken gelmekte olan bir gölge gördü, hemen eşyasını ve
yatağını da yerine koydu." [Taberânî, Mıt'cernu'l-Evsafte.][285]
4346- Ebû
Dâvud, "Onu Zi'1-Hicce, Muharrem (aylan) ve Safer'den de birkaç gün terk
etti" kavline kadar aynı hadisi nakletti.[286]
4347- Ukbe
bin Âmir radiyallahu anh'-dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizleri
(yanlarında mahremleri bulunmayan) kadınların yanlarına girmekten sakındırırım."
Bunun üzerine
Ensâr'dan olan bir adam:
"(Kocanın babalan
ve oğullarından başka olan) erkek akrabalarına ne dersin?"
"(Kadının)
onlarla yalnız kalması ölümdür" buyurdu. [Buhârî, Müslim ve Tirmizî][287]
4348- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yanında mahremi
olmaksızın hiçbiriniz bir kadınla sakın başbasa kalmasın."
Bir adam dedi ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Hanımım hacca gidiyor, ben de falan orduya yazıldım."
"Dön; hanımınla
hacca git!" buyurdu. [Buhârî ve Müslim][288]
4349- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan:
"Hâşimoğullarından
bir grup insan Esma bint Umeys'in yanına girdiler. Ebû Bekr de girdi. O zaman
Esma bint Umeys onun (Ebû Bekr'in) nikâhlısı idi.
Ebû Bekr bundan
hoşlanmadı, canı sıkıldı. Gidip durumu Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e bildirdi ve «hayırdan başka bir şey de görmedim» dedi. Bunun üzerine
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
«Şübhe yok ki Allah
onu bundan (kötü davranıştan) berî kılmıştır» buyurdu.
Sonra minbere çıkıp
şöyle hitap etti:
«Bugünümden sonra
kimse, yanında bir veya iki adam olmadan, kocası evde olmayan kadının yanına
girmesin»." [Müslim][289]
4350- Amr
bin el-Âs'm azatlısı radiyallahu anh'dan:
"Amr bin el-Âs,
Ali'ye birini gönderip kendisi için Esma bint Umeys'in yanma girmek için izin
istedi. Ona (Ali) izin verdi. İşi bitince, Amr bin el-Âs'in azatlısı bu
tutumunu Amr'a sordu; şu cevabı verdi:
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, kocalarının izni olmadan kadınların yanına
girmemizi yasakladı»." [Tirmizî][290]
4351- Enes
radiyallahu anh'dan: "Aklında (zekâsında) bir şeyler olan bir kadın
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e «Seninle bir işim var» dedi. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem:
«Ey falanını annesi!
Hangi sokakta istersen beni orada bekle, gelip senin işini göreceğim» dedi ve
yolun birinde kadının işini görünceye kadar onunla yalnız basma kaldı."
[Müslim ve Ebû Dâvud.][291]
4352- Cerir
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
(kadınlara yönelen) ani (gayr-ı iradî, kasıtsız) bakıştan sordum; şöyle
buyurdu:
«Gözünü hemen çevir!»
[Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud][292]
4353-
Bureyde radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ey Ali! Bakışına
bakış ekleme! Zira ilk bakış sanadır (günah olmaz); ama ikinci bakış ise
aleyhinedir (günahtır)."
[Tirmizî ve Ebû
Dâvud.][293]
4354- Enes
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kızı
Fâtıma'ya ona hibe ettiği bir köle ile geldi. Fâtıma'nın sırtında öyle bir
elbise vardı ki, başını örttüğü zaman ayaklan; ayaklarını örttüğü zaman başı
dışarda kalıyordu. Fâtı-ma'nm karşılaşacağı (manzarayı) görünce, şöyle buyurdu:
«Senin için bunun bir
sakıncası yoktur. Bu senin baban, öbürü de kölendir»." [Ebû Dâvud][294]
4355- Ümmü
Seleme radiyallahu an-hâ'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, onun yanındaydı. Evde muhannes (kadın kılıklı
erkek) vardı. (O muhannes) Ümmü Sele-me'nin kardeşi Abdullah bin Ebî Ümeyye'ye
dedi ki:
«Ey Abdullah! Allah
yarın Tâif'in fethini nüyesser kılarsa, sana Ğaylân'ın kızını göstereceğim. O
(kız semizlikten dolayı karnı) dört büklümle karşılar, sekiz büklüm ile arkaya
döner.» Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«Bunlar sizin yanınıza
girmesin»."
İbn Güreye dedi ki:
"Sözkonusu
muhannes Hiyt'tir."
[Buhârî, Müslim,
Muvâtta ve Ebû Dâvud.][295]
4356- Onun
(Ebû Davud'un) ayrıca Âişe'den rivayeti: "Onu (muhannesi) Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem evden çıkardı. O, Beydâ'da idi (yani oraya
sürüldü). Peygamber sallallahu aleyhi-ve sellem'e denildi ki: «Bu takdirde o,
açlıktan ölür.» Bunun üzerine her cuma iki kere gelip eve girmesine izin
verdi. İhtiyaçlarını ister, sonra dönerdi.[296]
4357- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, erkekten
muhanneslere (kadın kılıklılara), kadınlardan da kendilerini erkeklere
benzetenlere lanet etmiş ve şöyle buyurmuştur: «Onları evlerinizden çıkartın.»
Bunun üzerine o, falan kadını çıkarttı. Ömer de falan erkeği çıkarttı."
[Buhârî, Tirmizî ve Ebû Dâvud.][297]
4358- Ümmü
Seleme radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanındaydım. Yanında Meymûnede vardı. İbn Ümmi
Mektûm geldi. Bu bize hicâb (örtünme) emri geldikten sonra idi. İçei> ye
girdi. Bize şöyle buyurdu:
«Haydi ikiniz de
kapanın!» Dedik ki:
«Ey Allah'ın Resulü!
O, âmâ değil mi? Bizi ne görür ve ne de tanır»." Şöyle buyurdu:
«Siz ikiniz kör
müsünüz? Onu görmüyo1 musunuz?»" [Tirmizî ve Ebû Dâvud.][298]
4359- Ebû
Üseyd radiyallahu ana dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, mescidin
dışındayken erkeklerin kadınlarla karışmış vaziyette olduğunu gördü. Onlara
(kadınlara) şöyle dedi:
«Siz biraz geriden
gelin. Yolun ortasında durup yolu kapatmanız doğru değildir.»
Bundan sonra kadınlar
neredeyse duvara yapışacak kadar kenardan yürürlerdi. Hatta şiddetli
yapışmasından dolayı elbisesinin nerdeyse duvara takıldığı olurdu."
[Ebû Dâvud][299]
4360- Enes
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yolda yürürken
önünde bir kadın belirdi. Ona:
«Haydi sen biraz
kenara çekil!" dedi. Kadın şu cevabı verdi:
«Yol geniştir.» Bunun
üzerine şöyle buyurdu:
«Bırakın onu o zorba
bir kadındır»." [Rezîn][300]
4361- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir adamın
iki kadın arasında yürümesini yasakladı." [Ebû Dâvud][301]
4362- Enes
radiyallahu anh'dan: "Bulûğa erdiğimin (ihtilam olduğumun) sabahı
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanma girip durumumu bildirince,
şöyle buyurdu:
«Kadınların yanına
girme!» O günkü kadar şiddetli (zoruma giden) bir gün görmedim."
[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat ve's-Sağîr'de.][302]
4363- Ammâr
bin Yâsir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Üç kimse vardır
ki asla cennete giremezler: Deyyus, erkek kılıklı kadın ve devamlı içki içen
kimse."
"Deyyus
kimdir?" diye sordular; şöyle buyurdu:
"Evine kimin
girdiğine aldırmayan kimse." [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de daha uzun bir
metinle.][303]
4364- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Birbirini
sevenler için nikâh (evlenmek) kadar güzel bir şey görülmemiştir." [ibn
Mâce][304]
[1] Bu hadisi Buhârî (nikâh 9, VI, 119; 35/1, VI, 131;
ta'bîr 20-21, VIII, 75-6) ve Müslim (fadâilu's-sahâbe no. 79, s. 1889).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/226.
[2] Bu rivayeti Tirmizî (no. 3880), Abd b. Humeyd an
Ab-dirrezzâk an Abdillah b. Amr b. Alkame an ibn e. Hüseyn an İbn e. Müleyke an
Âise seneâi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen garîb" hükmü
verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/226.
[3] Bu hadisi Buhârî (nikâh 11, VI, 120), Abdullah b.
Yûsuf an Ley s an Yezîd an İrak an Urve senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/226.
[4] Bu hadisi Buhârî (nikâh 9, VI, 119), İsmaîl b.
Abdillah .. an ahîhî an Süleyman an Hisâm b.Urve an ebîhî an Âise senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/226.
[5] Bu hadisi Buhârî (nikâh 38-39, VI, 134; 57-59, VI,
139; 61, VI, 140), Müslim (nikâh no. 69-72, s. 1038-9), Ebû Dâvud (no.
2121,4933-7), Nesâî (nikâh 29/1-3, VI, 82) ve İbn Mâce (no. 1876), Hisâm b.
Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/226-227.
[6] Bu hadisi Buhârî (nikâh 38-39, VI, 134; 57-59, VI,
139; 61, VI, 140), Müslim (nikâh no. 69-72, s. 1038-9), Ebû Dâvud (no.
2121,4933-7), Nesâî (nikâh 29/1-3, VI, 82) ve İbn Mâce (no. 1876), Hisâm b.
Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227.
[7] Bu hadisi Buhârî (nikâh 38-39, VI, 134; 57-59, VI,
139; 61, VI, 140), Müslim (nikâh no. 69-72, s. 1038-9), Ebû Dâvud (no.
2121,4933-7), Nesâî (nikâh 29/1-3, VI, 82) ve İbn Mâce (no. 1876), Hisâm b.
Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227.
[8] Bu hadisi Buhârî (nikâh 38-39, VI, 134; 57-59, VI,
139; 61, VI, 140), Müslim (nikâh no. 69-72, s. 1038-9), Ebû Dâvud (no.
2121,4933-7), Nesâî (nikâh 29/1-3, VI, 82) ve İbn Mâce (no. 1876), Hisâm b.
Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227.
[9] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/227.
[10] Lafız Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Buhârî (nikâh 33,
VI, 130; 36/3, VI, 133; 46, VI, 137) ve Nesâî (nikâh 30, VI, 83), ez-Zührîan
Salim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227.
[11] Bu hadisi Nesâî (nikâh 28, VI, 81), Muh. b. İsm. b.
İbr. an Yezîd (b. Hârûn) an Hammâd b. Seleme an Sabit el-Bünânî an İbn Ömer b.
e. Seleme an ebîhî an Ümmi Seleme senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/227-228.
[12] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 89, s. 1048) ve Nesâî (nikâh
26/1, VI, 79), Süleyman b. el-Muğîre an Sabit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/228.
[13] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2107) ve Nesâî (nikâh 68, VI,
119), Abdullah b. el-Mübârek an Ma'mer
ani'z-Züh-rtan Urve an Ümmii Habîbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. İlk lafız
Ebû Davud'a, ikincisi ise Nesât'ye aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/228.
[14] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2107) ve Nesâî (nikâh 68, VI,
119), Abdullah b. el-Mübârek an Ma'mer ani'z-Züh-rtan Urve an Ümmii Habîbe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. İlk lafız Ebû Davud'a, ikincisi ise Nesât'ye
aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/228.
[15] Lafzı Buhârî'ye (buyu' 111) aittir. Bu hadisi Buhârî
(buyu' 111, III, 42; cihâd 74, III, 224; mağâzî 38, VI, 77; afime 28, VI,
206-7; da'vât 36, VII, 158), Müslim (hacc no. 462, s. 993), Ebû Dâvud (no.
2995) ve Nesâî (istiâze 45, VIII, 274), Amr b. e. Amr an Enes asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/228-229.
[16] Bu rivayeti Müslim (nikâh no. 87, s. 1045-6), İbn e.
Şey-be an Affân an Hammâd b. Seleme an Sabit an Enes senedi ile daha uzun bir
metinle tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/229.
[17] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3931), Abdülazîz b. Yahya an
Muh. b. Seleme an Muh. b. İshâk an Muh. b. Ca'fer b. ez-Zübeyr an Urve an Âise
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/229.
[18] Bu hadisi Buhârî (talâk 3/1, VI, 163) ve Nesâî (talâk
14, VI, 156), el-Veltdb. Müslim ani'l-Evzâf ani'z-Zührî an Urve an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.
[19] Bunu Buhârî (talâk 3/2, VI, 163), Ebû Nuaym an
Abdir-rahman b. Gasîl an Hamza b. e. Useyd an Ebî Üseyd senediyle tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.
[20] Bu rivayeti Buhârî (talâk 3/3, VI, 164), el-Hüseyn b.
el-Velîd en-Neysâbûrî an Abdirrahman an Abbâs b. Sehl b. Sa'd an ebîhî ve Ebî
Üseyd senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.
[21] Bu hadisi Buhârî (eşribe 30/1, VI, 252) ve Müslim
(eşribe no. 88, s. 1591), Muh. b. MutarrifEbû Gassân an Ebî Hazım an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.
[22] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/230.
[23] Bu hadisi Nesâî (nikâh 16, VI, 69), İshâk b. İbr.
ani'n-Nadr an Hammâd b. Seleme an İshâk b. Abdillah an Enes senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/230.
[24] Bu hadisi Tayâlisî (no. 273), Ahmed (1,378,447),
Dâri-mî (II, 132), Buhârî (savm 10, II, 228; nikâh 3, VI, 117), Müslim (nikâh
no. 1, s. 1018-9), Ebû Dâvud (no. 2946), Nesâî (siyam 43, IV, 170; nikâh 3, VI,
57-58), İbn Mâce (no. 1845), Taberânî (no. 10166), İbn Hibbân (no. 4015) ve
Beyhakî (VII, 77), el-A'mes an İbrâhîm an Alkame an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.
[25] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2050) ve Nesâî (nikâh 11, VI,
65-66), Yezîd b. Hârûn ani'l-Müstelim b. Saîd an Mansûr b. Zâdân an Muâviye b.
Kurre an Ma'kil asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.
[26] Bu hadisi Buhârî (nikâh 4, VI, 118), Alî b. el-Hakem
el-Ensârîan EbîAvâne an Rakabe an Talhajl-Yâmî an Saîd b. Cübeyr senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.
[27] Bu hadisi Müslim (radâ' 64, s. 1090) ve Nesâî (nikâh
15, VI, 69), Hayve an Surahbîl b. Şerîk an Ebî Abdirrahman el-Hubulî an İbn Amr
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.
[28] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/231.
[29] Bu hadisi Buhârî (nikâh 15/3, VI, 123), Müslim (radâ
no. 53, s. 1086), Ebû Dâvud (no. 2047) ve Nesâî (nikâh 13, VI, 68), Yahya b.
Saîd an Ubeydillah b. Ömer an Saîd el-Makburî an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.
[30] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1859), Ebû Kureyb an Abdirrahman
el-Muhâribî ve Ca'fer b. Avn ani'l-lfrîkî an Abdillah b. Yezîd an İbn Amr
senedi ile tahrîc etti.
Adı Abdullah b. Ziyâd b. En'am olan el-İfrîkî zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231-232.
[31] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1862), Hisâm b. Ammâr an
Sel-lâm b. Sevvâr an Kesîr b. Selîm ani'd-Dahhâk b. Muzâhim an Enes senedi ile
tahrîc etti. Kesîr ve Sellâm sebebieriyle isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232.
[32] Bu hadisi Buhârî (nikâh 10/2, VI, 120) ve Müslim
(radâ' no. 55, s. 1087), Şu'be an Muhârib an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim
(radâ' no. 54), Tirmizî (no. 1086) ve Nesâî (nikâh 10, VI, 65), Abdiilmelik b.
e. Süleyman an Atâ an Câbir asl-ı senedi ile;Tirmizî (no. 1100) ve Nesâî (nikâh
6/1, VI, 61), Kuley-be an Hammâd b. Zeyd an Amr b. Dînâr an Câbîr asl-ı senedi
ile; Ebû Dâvud (no. 2048), Ahmed b. Hanbel an Ebî Muâviye ani'l-A'mes an Salim
b. ebTl-Ca'd an Câbir b. Abdillah senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232.
[33] Bu hadisi Buhârî (nikâh 10/2, VI, 120) ve Müslim
(radâ' no. 55, s. 1087), Şu'be an Muhârib an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim
(radâ' no. 54), Tirmizî (no. 1086) ve Nesâî (nikâh 10, VI, 65), Abdiilmelik b.
e. Süleyman an Atâ an Câbir asl-ı senedi ile;Tirmizî (no. 1100) ve Nesâî (nikâh
6/1, VI, 61), Kuley-be an Hammâd b. Zeyd an Amr b. Dînâr an Câbîr asl-ı senedi
ile; Ebû Dâvud (no. 2048), Ahmed b. Hanbel an Ebî Muâviye ani'l-A'mes an Salim
b. ebTl-Ca'd an Câbir b. Abdillah senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232.
[34] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1861), İbr. b. el-Münzir
el-Hilâmî an Muh. b. Talha et-Teymî an Abdirrahman b. Sâ-lim senedi ile tahrîc
etti.
Abdurrahman hakkında Buhârî "hadisi sahîh değildir" demiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232.
[35] Lafız Müslim'e aittir. Bu hadisi Müslim (nikâh 9-10,
s. 1021), Ebû Dâvud (no. 2151) ve Tirmizî (no. 1158), Ebû'z-Zübeyr an Câbir
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî, isnadı hakkında "sahîh hasen
garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232.
[36] Bu hadisi Ahmed (V, 163), Abdürrezzâk an Muh. b.
Râ-sid an Mekhûl an raculin an Ebî Zerr senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232-233.
[37] Taberânî, bunu iki isnâdla tahrîc etti, birincisinde
her ikisi de zayıf râviler olan Yezîd er-Rakkâsî ile Câbir el-Cu'fî vardır
(Mecma' IV, 252).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233.
[38] Bu hadisi Bezzâr (no. 1402), Selm b. Cünâde b. Selm an
Ebî Usâme an Hisâm b. Urve an ebîhî Âise senedi ile tahrîc etti.
Güvenilir bir râvi olan Selm dışındakiler Sahîh ricâlin-dendir (Mecma'
IV, 255).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233.
[39] Bu hadisi Mâlik (nikâh 1, s. 523), Buhârî (nikâh 45/1,
VI, 136), Müslim (nikâh 49, s. 1030), Ebû Dâvud (no.2081), Tirmizî (no. 1134),
Nesâî (nikâh 19, VI, 71) ve İbn Mâce (no. 1868), Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233.
[40] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/233.
[41] Bu hadisi Müslim (cum'a no. 48, s. 594), Ebû Dâvud
(no. 4081) ve Nesâî (nikâh 40, VI, 90), Abdülazîz b. Re-fl1 an Temîm et-Tâî an
Adî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233.
[42] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2118), Tirmizî (no. 1105) ve
Nesâî (cum'a 14, III, 105), Ebû İshâk an Ebî Ubeyde ve Ebîl-Ahvas an İbn Mes'ûd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/233-234.
[43] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2119), Muh. b. Bessâr an
Ebî Âsim an İmrân an Katâde an Abdirabbih an Ebî İyâd an İbn Mes'ûd senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/234.
[44] Bu hadisi Tirmizî (no. 1106), Ebû Hisâm er-Rifâî an
Muh. b. Fudayl an Âsim b. Küleyb an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc
etti ve isnadı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/234.
[45] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2120), Muh. b. Bessâr an Bedel
b. Muhabber an Şu'be ani'l-Alâ' b. ahîŞuayb er-Râzî an İsmaîl b. İbrâhîm an
raculin senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/234.
[46] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2082), Müsedded an
Abdilvâ-hid b. Ziyâd an Muh. b. ishâk an Dâvud b. Husayn an Vâkıd b.
Abdirrahman b. Sa'd b. Muâz an Câbir senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/234.
[47] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 74-5, s. 1040) ve Nesâî
(nikâh 23/1-2, VI, 77), Yezîcl b. Keysân an Ebî Hazım an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/234-235.
[48] Bu hadisi Tirmizî (no. 1089), Ahmed b. Menî an Yezîd
b. Hârûn an Isâ b. Meymûn el-Ensârî ani'l-Kâsım b. Muh. an Âise senedi ile
tahrîc etti ve "hasen garîb" hükmü verdi. îsâ hadiste zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.
[49] Bu ziyadeyi müstakil bir metin olarak Tirmizî (no.
1088), Nesâî (nikâh 72, VI, 127-8) ve İbn Mâce (no. 1896), Huseym an Ebî Bek an
Muh. b. Hâtib el-Cuma-hî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.
[50] Bu hadisi Buhârî (nikâh 63, VI, 140), el-Fudl b.
Ya'kûb an Muh. b. Sabık an Isrâîl an Hisâm b. Urve an ebîht an Âise senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.
[51] Heysemî'ye göre râvilerinden Revvâd b. el-Cerrâh'ı
Ahmed, İbn Maîn ve İbn Hibbân tevsîk ettiler; ancak başkalarına ise zayıftır
(Mecma" IV, 289).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.
[52] Mâlik (nikâh no. 52, s. 547), bunu Zeyd b. Eşlem'den
ahzetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.
[53] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2160) ve İbn Mâce (no. 1918),
Ebû Hâlid el-Ahmer an ibn Aclân an Amr b. Şuayb an ebîht an ceddihî senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.
[54] Bu hadisi Nesâî (nikâh 73, VI, 128), Hâlid an Es'as
ani'l-Hasan an Akîl asl-ı senedi ile tahrîc etti. Fethu'l-Bârî'de râvilerinin
güvenilir olduğu ancak el-Hasan'ın Akîl'den hadis dinlemediği söylenmiştir
(Neyi VI, 140).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.
[55] Bu hadisi Ebü Dâvud (no. 2130), Tirmizî (no.l 1091) ve
İbn Mâce (no. 1905), Abdülazîz ed-Derâverdî an Süheyl b. e. Salih an ebîhîan
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/235.
[56] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 73, s. 1039), Tirmizî (no.
1093) ve Nesâî (nikâh 77, VI, 130), İsmail b. Umeyye an Abdillah b. Urve an
ebîhf an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.
[57] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2049) ve Nesâî (nikâh 12/2,
VI, 67-8), ilki İmâre b. e. Hafsaan İklime an İbn Abbâs, ikincisi ise Harun b.
Riâb an Abdillah b. Ubeyd b. Umeyr an İbn Abbâs talikleriyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.
[58] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/236.
[59] Bu mevkufu Mâlik (nikâh 53, s. 547), Ebu'z-ZUbeyr'den
ahzetti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.
[60] Bu hadisi Nesâî (nikâh 81, VI, 135), Nasır b. el-Ferec
an Ebî Usâme an Zaide an Atâ b. es-Sâib an ebîhî an Alî senedi ile tahrîc etti.
Râvileri güvenilir kimselerdir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.
[61] Bu hadisi Buhârî (fardu'l-Humus 5/5, IV, 47-8; cum'a
29/4,1, 222; fadâilu'l-ashâb 16/1; IV, 212-3; lafız buraya aittir), Müslim
(fadâilu's-sahâbe no. 95-96, s. 1903-4), Ebû Dâvud (no. 2069) ve İbn Mâce (no. 1999), ez-Zührî an Alî b.
el-Hüseyn ani'l-Misver asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236.
[62] Bu rivayeti Buhârî (nikâh 109, VI, 158;
fadâilu'l-ashâb 12/3, IV, 210; talâk 13, VI, 171), Müslim (fadâilu's-sahâbe
no. 93-4, s. 1902-3), Ebû Dâvud (no. 2071), Tirmizî (no. 3867) ve İbn Mâce
(no. 1998), Abdullah b. Vbeydillah b. e. Müleyke ani'l-Misver asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler. Lafız Ebû Davud'a aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/236-237.
[63] Bu hadisi Bezzâr (no. 1405), Muh. b. el-Hüseyn el-Kûfl
an Mâlik b. Ismaîl an Kays an Abdillah b. Imrân an Ali b. Zeyd an Saîd b.
el-Müseyyeb an Alî senedi ile tahrîc etti.
Heysemî senedinde tanımadığı bir râvinin olduğunu söylemiştir (Mecma'
IV, 255).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/237.
[64] İsnadı hakkında Heysemî şu bilgiyi vermektedir:
"Râvilerinden İsmaîl b. İbr. b. el-Muğîre'yi zikreden birisini görmedim.
Ayrıca Atâ b. es-Sâib'in hıfzı âhir-i ömründe bozulmuştur. Diğer râvileri
güvenilir kimselerdir" (Mecma' IV, 292).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/237.
[65] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1975), Hisâm b. Ammâr an
Mu-âviye b. Yahya an Muâviye b. Yezîd an Yezîd b. e. Habîb an Ebî'l-Hayr an
EbîRuhm senedi ile tahrîc etti.
Ebû Ruhm, ittifakla tâbiûndan olduğu için mürsel bir rivayettir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/237.
[66] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2083), İbn Mâce (no. 1879) ve
Tirmizî (no. 1102), İbn Cüreyc an Süleyman b. Mûsâ ani'z-Zührî an Urve an Âise
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasendir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.
[67] Bu hadisi de Ebû Dâvud (no. 2085), İbn Mâce (no. 1881)
ve Tirmizî (no. 1101), Ebû İshâkan EbîBüıde an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.
[68] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2088), Tirmizî (no. 1110),
Nesâî (büyü' 96, VII, 314), Katâde ani'l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasendir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.
[69] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/238.
[70] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/238.
[71] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1882), Cemîl b. el-Hasan
el-Atekîan Muh. b. Mervân el-Ukaylîan Hisâm b. Hassan an Muh. b. Şîrîn an Ebî
Hureyre senedi ile tahrîc etti. Cemîl oldukça zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.
[72] Mâlik (nikâh no. 5, s. 525), bunu belâğan irâd etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.
[73] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2078) ve Tirmizî (no. 111-2),
Abdullah b. Muh. b. Akîl an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnadı hasendir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.
[74] Mâlik (no. 26, s. 535), bunu Ebû'z-Zübeyr'den ahzetti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.
[75] Lafızlar Müslim'e aittir. Bu hadisi Müslim (nikâh no.
66-8, s. 1037), Mâlik (nikâh no. 4, s. 524), Tirmizî (no. 1108), Ebû Dâvud (no.
2098), Nesâî (nikâh 31,32, VI, 84) ve İbn Mâce (no. 1870), Nâfi' b. Cübeyr b.
Mut1 im an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/238.
[76] Lafızlar Müslim'e aittir. Bu hadisi Müslim (nikâh no.
66-8, s. 1037), Mâlik (nikâh no. 4, s. 524), Tirmizî (no. 1108), Ebû Dâvud (no.
2098), Nesâî (nikâh 31,32, VI, 84) ve İbn Mâce (no. 1870), Nâfi' b. Cübeyr b.
Mut1 im an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.
[77] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2096), Osman b. e. Şeybe an
Hüseyn b. Muh. an Cerîr b. Hazım an Eyyûb an İklime an İbn Abbâs senedi ile
tahrîc etti.
İbn Hacer'e göre râvileri güvenilir kimselerdir (Neyi VI, 130).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.
[78] Bu hadisi Tirmizî (no. 1084) ve İbn Mâce (no. 1967),
Abdülhamîd b. Süleyman an İbn Aclân an İbn Vesîme en-Nasrî an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.
[79] Bu hadisi Nesâî (nikâh 9, VI, 64), Ya'kûb b. İbr. an
Ebî Turneyle an Hüseyn b. Vâhd an ibn Büreyde an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.
[80] Bu hadisi Buhârî (nikâh 15, VI, 122), Ebû Dâvud (no.
2061) ve Nesâî (nikâh 8/2-3, VI, 63-4), ez-Zührîan Urve an Âise asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.
[81] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/239.
[82] Bu hadisi Bezzâr (no. 1424), Muh. b. el-Müsennâ an Süleyman
b. ebî'l-Cevn an Sevr b. Yezîd an Hâlid b. Ma'dân an Muâz b. Cebel senedi ile
tahrîc etti. Heysemî, Süleyman hakkında bilgi edinemediğini, diğer râvilerinin
ise Sahîh ricalinden olduğunu söyledi (Mecma' IV, 275).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.
[83] Râvilerinden birisi tedlîs yapmakla maruf Bakiyye b.
el-Velîd'dir (Mecma' IV, 276).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/239.
[84] Bezzâr'ın râvileri Heysemî'ye göre Sahîh ricâlindendir
(Mecma' X, 84).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/240.
[85] Bezzâr'ın râvileri Heysemî'ye göre Sahîh ricâlindendir
(Mecma' X, 84).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/240.
[86] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1968), Abdullah b. Satıl
ani'l-Hâris b. Imrân el-Ca'feri an Hisâm b. Urve an ebîhî an Âise senedi ile
tahrîc etti.
Haris zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/240.
[87] Bu hadisi Mâlik (nikâh 8, s. 526), Buhârî (nikâh 40,
VI, 134; 44, VI, 136; 51, VI, 138; fadâilu'l-Kur'ân 21/3,22, VI. 108-9; vekâlet
9, III, 63; tevhîd 21, VIII, 175), Müslim (nikâh no. 76-77, s. 1041, lafız
buraya aittir), Ebû Dâvud (no. 2111), Tirmizî (no. 1114) ve Nesâî (nikâh 1/3,
VI, 54; 69, VI, 123), Ebû Hazım an Sehlb. Sa'dasl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/240.
[88] Bu hadisi Nesâî (nikâh 63/2, VI, 114), Muh. b. en-Nadr
b. Müşavir an Ca'fer b. Süleyman an Sâbil an Enes senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.
[89] İlk rivayeti Ebû Dâvud (no. 2110), İshâk h. Cebrail
el-Bağdadî an Yezîd an Mûsâ b. Müslim b. Rûmân an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi
ile tahrîc etti. İkinci lafzı o, muallak olarak zikretti; tariki şöyledir: Ebû
Âsim an Salih b. Rûmân an Ebî'z-Zübeyr an Câbir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.
[90] İlk rivayeti Ebû Dâvud (no. 2110), İshâk h. Cebrail
el-Bağdadî an Yezîd an Mûsâ b. Müslim b. Rûmân an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi
ile tahrîc etti. İkinci lafzı o, muallak olarak zikretti; tariki şöyledir: Ebû
Âsim an Salih b. Rûmân an Ebî'z-Zübeyr an Câbir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.
[91] Bu hadisi Tirmizî (no. 1113), Muh. b. Bessâr an Yahya
b. Saîd ve Ibn Mehdî ve Muh. b. Ca'fer an Şu'be an Âsim b. Ubeydillah an
Abdillah b. Âmir senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen
sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.
[92] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 78, s. 1042), Ebû Dâvud
(no. 2105), Nesâî (nikâh 66/2, VI, 116) ve İbn Mâce (no. 1886), İbnu'l-Hâd an
Muh. b. İbrahim an EbîSeleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.
[93] İsnadında yer alan Atiyyetu'1-Avfî hem zayıf addedilmiş,
hem de tevsîk edilmiştir (Mecma' IV, 282).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.
[94] Râyilerinden Amr b. el-Ezher hadisi metruk bir râvidir
(Mecma' IV, 282).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241.
[95] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2106), Tirmizî (no. 1114m),
Nesâî (nikâh 66/4, VI, 117-8) ve İbn Mâce (no. 1887), Muh. b. Şîrîn an
EbVl-Acfâ' es-Sülemî an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre
isnadı hasen sahihtir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/241-242.
[96] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2106), Tirmizî (no. 1114m),
Nesâî (nikâh 66/4, VI, 117-8) ve İbn Mâce (no. 1887), Muh. b. Şîrîn an
EbVl-Acfâ' es-Sülemî an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre
isnadı hasen sahihtir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/242.
[97] İlk lafız Buhârî'yc (ırıenâlcıbU"l-Ensâr 50, IV,
268; nikâh 7, VI, 118) aittir. İkinci lafız Tirmizî'ye (no. 1923) aittir.
Bu hadisi Mâlik (nikâh 47, s. 545), Buhârî (kefalet 2/2, III, 57; buyu1
1/3, III, 3; nikâh 69/1, VI, 142; nikâh 7, VI, 118; menâkıbu'l-Ensâr 3/2, IV,
222; menâkıbu'1-En-sâr 50, IV, 268), Müslim (nikâh no. 82, s. 1043), Ebû Dâvud
(no. 2109), Tirmizî (no. 1094, 1933), Nesâî (nikâh 67/1, VI, 119) ve İbn Mâce
(no. 1907), Humeyd et-Tavîl an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/242.
[98] İlk lafız Buhârî'yc (ırıenâlcıbU"l-Ensâr 50, IV,
268; nikâh 7, VI, 118) aittir. İkinci lafız Tirmizî'ye (no. 1923) aittir.
Bu hadisi Mâlik (nikâh 47, s. 545), Buhârî (kefalet 2/2, III, 57; buyu1
1/3, III, 3; nikâh 69/1, VI, 142; nikâh 7, VI, 118; menâkıbu'l-Ensâr 3/2, IV,
222; menâkıbu'1-En-sâr 50, IV, 268), Müslim (nikâh no. 82, s. 1043), Ebû Dâvud
(no. 2109), Tirmizî (no. 1094, 1933), Nesâî (nikâh 67/1, VI, 119) ve İbn Mâce
(no. 1907), Humeyd et-Tavîl an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/242.
[99] Bu hadisi Müslim (nikâh 75, s. 1040), Yahya b. Maîn an
Mervân b. Muâviye el-Fezârî an Yezîd b. Keysân an Ebî Hazım an Ebî Hureyre
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/242.
[100] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2114), Tirmizî (no. 1145) ve
Nesâî (68/1-2, VI, 121-2), Mansûr an İbrâhîm an Alkame an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.. Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh"
hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/242.
[101] Bu mevkufu Mâlik (nikâh 10, s. 527), çok küçük bir kıssa
ile Nâfi'den bildirdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.
[102] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/243.
[103] Bu mevkufu Mâlik (nikâh no. 12, s. 528), an Yahya b.
Saîd an Saîd b. el-Müseyyeb senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.
[104] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2125) ve Nesâî (nikâh 76/1-2,
VI, 129), Eyyûb an İklime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile yakın mânâsı ile tahrîc
ettiler.
Ancak bu metni Ebû Dâvud (no. 2116), Kesîr b. Ubeyd an Ebî Hayve an
Şuayb b. e. Hamza an Gaylân b. Enes an Muh. b. Abdirrahman b. Sevbân an raculin
senedi ile tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.
[105] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2128) ve İbn Mâce (no. 1992),
Şertk an Mansûr an Talha an Hayseme an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ebû Dâvud, Hayseme'nin Âişe'den işitmediğini söylemesine karşılık
Buhârî'nin Ta'rîhu'I-Kebîr'inde Hz. Ali'den dinlediği Sabit olduğuna göre
Âişe'ye mülâki olması uzak değildir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.
[106] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2129), Nesâî (nikâh 67/2, VI,
120) ve İbn Mâce (no. 1955), İbn Cüreyc an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.
[107] Bu hadisi Buhârî (şurût 6, III, 175; nikâh 53, VI,
138), Müslim (nikâh 63, s. 1035), Ebû Dâvud (no. 2139), Tirmizî (no. 1127),
Nesâî (nikâh 42/1-2, VI, 92-3) ve İbn Mâce (no. 1954), Yezîd b. e. Habîb an
EbTI-Hayr an Ukbe b. Âmir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.
[108] Bu hadisi Ahmed (VI, 77), İbr. b. İsh. an
İbni'l-Mübâ-rek an Usâme b. Zeyd an Sajvân b. Süleym an Urve an Âişe senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.
[109] Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma'
IV, 284).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/243.
[110] Râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV, 285).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.
[111] Bu hadisi Ahmed (III, 227), Buhârî (nikâh 69/2,70,VI,
143), Müslim (nikâh 90, s. 1049), Ebû Dâvud (no. 3743), İbn Mâce (no. 1908) ve
Taberânî (XXIV, 43), Hammâd b. Zeyd an Sabit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.
[112] Bu hadisi Ahmed (III, 227), Buhârî (nikâh 69/2,70,VI,
143), Müslim (nikâh 90, s. 1049), Ebû Dâvud (no. 3743), İbn Mâce (no. 1908) ve
Taberânî (XXIV, 43), Hammâd b. Zeyd an Sabit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.
[113] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1911), Süveyd b. Saîd
ani'l-Fadl b. Abdillah an Çâbir ani's-Şa'bî an Mesrûk an Âise senedi ile
tahrîc etti.
İsnâdındaki Fadl ve Câbir el-Cu'fî zayıf râvilerdir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.
[114] Bu hadisi Buhârî (nikâh 70. VI, 143), Muh. b. Yûsuf an
Süfyân an Mansûr b. Safiyye an ümmihî Safiyye binli Şeybe senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.
[115] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 48, s. 5467, Yahya b.
Sa-îd'den ahzetti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.
[116] Bu hadisi Buhârî (nikâh 72/4, VI, 143; 78, VI, 145;
eş-ribe 7-9, VI, 243-4) ve Müslim (eşribe no. 86-88, s. 1590-1), Ebû Hazım an
SeM asl-ı senedi i/e tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/244.
[117] Bu hadisi Tirmizî (no. 1097), Muh. b. Mûsâ el-Basrîan
Ziyâdb. Abdillah anAtâ b. es-Sâib an Ebî Abdirrahman an İbn Mes'ûd senedi ile
tahrîc etti.
Ziyâd sebebiyle isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.
[118] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 49, s. 546), Buhârî (nikâh
71/1, VI, 143) ve Müslim (nikâh no. 96, s. 1052), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.
[119] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 50, s. 546), Buhârî (nikâh
72, VI, 144), Müslim (nikâh no. 107-110, s. 1054-5) ve Ebû Dâvud (no. 3742),
ez-Zührîani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.
[120] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 50, s. 546), Buhârî (nikâh
72, VI, 144), Müslim (nikâh no. 107-110, s. 1054-5) ve Ebû Dâvud (no. 3742),
ez-Zührîani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.
[121] İlk rivayet Buhârî'ye (nikâh 74), ikincisi
Müslim'e (nikâh no. 104), üçüncüsü ise
Ebû Davud'a aittir. Bu hadisi Buhârî (nikâh 74, VI, 144), Müslim (nikâh no.
97-103, s. 1053), Ebû Dâvud (no. 3736-39, 3741) ve Tirmizî (no. 1098), Nâfi' an
İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.
[122] İlk rivayet Buhârî'ye (nikâh 74), ikincisi
Müslim'e (nikâh no. 104), üçüncüsü ise
Ebû Davud'a aittir. Bu hadisi Buhârî (nikâh 74, VI, 144), Müslim (nikâh no.
97-103, s. 1053), Ebû Dâvud (no. 3736-39, 3741) ve Tirmizî (no. 1098), Nâfi' an
İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.
[123] İlk rivayet Buhârî'ye (nikâh 74), ikincisi
Müslim'e (nikâh no. 104), üçüncüsü ise
Ebû Davud'a aittir. Bu hadisi Buhârî (nikâh 74, VI, 144), Müslim (nikâh no.
97-103, s. 1053), Ebû Dâvud (no. 3736-39, 3741) ve Tirmizî (no. 1098), Nâfi' an
İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.
[124] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 106, s. 1054), Ebû Dâvud
(no. 2460) ve Tirmizî (no. 780), İbn Şîrîn an EbîHurey-re asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.
[125] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2461) ve Tirmizî (no. 781),
Siifyân b. Uyeyne ani Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnadı hasen sahîh'tir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.
[126] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3756), Hennâd an Abdisse-lam
b. Harb an EbîHâlidb. ed-Dâlânîan Ebî'l-Alâ el-Evdî an Humeyd b. Abdirrahman
el- Hitnyerî an racu-lin senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/245.
[127] Bu hadisi Buhârî (buyu' 21, III, 10-11; mazâlim 14/2,
III, 100-1; afime 34, VI, 209; 57, VII, 214), Müslim (eşribe no. 138, s.
1608-9) ve Tirmizî (no. 1099), el-A'meş an Ebî Vâil Şakîk an EbîMes'ûd asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/246.
[128] Bu hadisi Müslim (eşribe no. 139, s. 1609) ve Nesâî
(talâk 23, VI, 158), Hammâd b. Seleme an Sabit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/246.
[129] Bu tefsiri Buhârî (nikâh 24, VI, 126), Ah. b. Hanbel
an Yahya b. Saîd an Süfyân an Habîb an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.
[130] Bu hadisi Tirmizî (no. 1117), Kuteybe an İbn LehVa an
Amr b. Şuayb senedi ile tahrîc etti ve İbn Lehî'a sebebiyle isnadının zayıf
olduğunu söyledi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.
[131] Muvattâ, nikâh no. 23, s. 533.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.
[132] Bu mevkufu Mâlik (nikâh 33, s. 538), ez-Zührî an
Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe b. Mes'ûcl an ebîhî an Ömer senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.
[133] Muvattâ, nikâh no. 36, s. 539.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.
[134] Bu mevkuf hadisi Buhârî (nikâh 24, VI, 127), İlerime
an ibn Abbâs tarikiyle muallak olarak zikretti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.
[135] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2015), Yahya b. Muallâ an
İs-hâk b. Muh. el-Fervî an Abdillah b. Ömer an Nâfi' an ibn Ömer senedi ile
tahrîc etti.
Abdullah b. Ömer zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.
[136] Bu hadisi Tirmizî (no. 1146), Ahmed b. Meni' an İsm.
b. İbr. an Alî b. Zeyd an Saîd b. el-Müseyyeb an Alî senedi ile tahrîc etti ve
isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247.
[137] Bu hadisi Mâlik (radâ' 2, s. 601), Müslim (radâ no, 7,
s. 1070), Ebû Dâvud (no. 2057), Tirmizî (no. 1148) ve Nesâî (nikâh 52/5, VI,
103), Hisâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile;Buhârî (şehâdât 7/1,
III, 149), Müslim (radâ' 9-10, s. 1070-1) ve Nesâî (nikâh 49/2, VI, 99; 52/6,
VI, 104), İrak b. Mâlik an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Mâlik (radâ' 3, s.
662), Buhârî (nikâh 22, VI, 126), Müslim (radâ' 3, s. 1069) ve Nesâî (nikâh
52/4, III, 103), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Müslim (radâ 8, s.
1070) ve Nesâî (nikâh 52/2, IV, 103), Atâ b. e. Rebâh an Urve an Âişe tarikiyle
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/247-248.
[138] Bu hadisi Müslim (radâ no. 11, s. 1071) ve Nesâî
(nikâh 50, VI, 99-100), el-A'meş an Sa'd b. Ubeyde an Ebî Abdirrahman
es-Sulemî an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/248.
[139] Bu hadisi Ahmed (VI, 291, 309,428), Buhârî (nikâh
25-26, VI, 127-8; nafakât 16, VI, 195; lafız buraya aittir), Müslim (radâ' no.
15-6, s. 1072-3), Ebû Dâvud (no. 2056), Nesâî (nikâh 44-46, VI, 94-96) ve İbn
Mâce (no. 1439), Urve an Zeyneb binli ebî Seleme an Ümmi Habî-be asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/248.
[140] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/248.
[141] Bu hadisi Buhârî (nikâh 21, VI, 125-6; şehâdât 7/4, III,
150), Müslim (radâ no. 32, s. 1078), Ebû Dâvud (no. 2058) ve Nesâî (nikâh 51,
VI, 102), Es'as b. ebî'ş-Şa'sâ an ebihî an Mesrûk an Âise asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/248-249.
[142] Bu hadisi Müslim (radâ no. 17, s. 1073), Ebû Dâvud
(no. 2063), Tirmizî (no. 1150), Nesâî (nikâh 51/3, VI, 101), İbn Mâce (no.
1941), Dârekutnî (IV, 180), İbn Hibbân (no. 4214) ve Beyhakî (VII, 454), Eyyûb
es-Sahtiyânî an ibn e. Müleyke an Abdillah b. ez-Zübeyr an Âise asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249.
[143] Bu hadisi Mâlik (radâ no. 17, s. 608), Müslim (radâ'
no. 24-5, s. 1075), Ebû Dâvud (no. 2062), Tirmizî (no. 1150), Nesâî (nikâh 51,
VI, 100) ve İbn Mâce (no. 1942), Yahya b. Saîd ve Abdullah b. e. Bekr an Amre
an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249.
[144] Heysemî'ye göre isnadında kopukluk vardır (Mecma' IV,
261).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249.
[145] İIk iki lafız Müslim'e, üçüncüsü ise Ebû Davud'a
aittir.
İlk lafzı Müslim (radâ no. 26, s. 1076), Nesâî (nikâh 53/2, VI, 104-5)
ve İbn Mâce (no. 1943), İbn Uyeyne an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise
asl-ı senedi ile; İkinci lafzı Müslim (radâ 27-28, s. 1076-7) ve Nesâî (nikâh
53/4-5, VI, 105), İbn ebî Müleyke ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile; Üçüncü
lafzı Buhârî (nikâh 15/1, VI, 122) ve Ebû Dâvud (no. 2021), ez-Zührî an Urve
an Âişe asl-ı senedi ile; Mâlik ise (radâ' 12, s. 605), Zührî'den mürsel olarak
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249.
[146] İIk iki lafız Müslim'e, üçüncüsü ise Ebû Davud'a
aittir.
İlk lafzı Müslim (radâ no. 26, s. 1076), Nesâî (nikâh 53/2, VI, 104-5)
ve İbn Mâce (no. 1943), İbn Uyeyne an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise
asl-ı senedi ile; İkinci lafzı Müslim (radâ 27-28, s. 1076-7) ve Nesâî (nikâh
53/4-5, VI, 105), İbn ebî Müleyke ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile; Üçüncü
lafzı Buhârî (nikâh 15/1, VI, 122) ve Ebû
Dâvud (no. 2021), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile; Mâlik ise (radâ'
12, s. 605), Zührî'den mürsel olarak tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249.
[147] İIk iki lafız Müslim'e, üçüncüsü ise Ebû Davud'a
aittir.
İlk lafzı Müslim (radâ no. 26, s. 1076), Nesâî (nikâh 53/2, VI, 104-5)
ve İbn Mâce (no. 1943), İbn Uyeyne an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise
asl-ı senedi ile; İkinci lafzı Müslim (radâ 27-28, s. 1076-7) ve Nesâî (nikâh
53/4-5, VI, 105), İbn ebî Müleyke ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile; Üçüncü
lafzı Buhârî (nikâh 15/1, VI, 122) ve Ebû Dâvud (no. 2021), ez-Zührî an Urve
an Âişe asl-ı senedi ile; Mâlik ise (radâ' 12, s. 605), Zührî'den mürsel olarak
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/249-250.
[148] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1944), Ebû Seleme Yahya b.
Halef an Abdila'lâ an Muh. b. İshâk an Abdillah h. e. Bekr an Amre an Âişe ve
an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.
[149] Bu hadisi Tirmizî (no. 1152), Kuteybe an EbîAvâne an
Hişâm b. Urve an ebîhî an Fâtime binti'l-Münzir an Ümmi Seleme senedi ile
tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.
[150] Bu hadisi Buhârî (4, III, 148; 13-14, III, 153; ilm
26,1, 30; buyu' 3, III, 4; nikâh 23, VI, 126), Ebû Dâvud (3603-4), Tirmizî (no.
1151) ve Nesâî (nikâh 57, VI, 109), İbn ebî Müleyke an Ukbe asl-ı senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.
[151] Bu hadisi Mâlik (radâ 5, s. 602-3) ve Tirmizî (no.
1149), Mâlik ani'z-Zührî an Amr b. eş-Şerîd an ibn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.
[152] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2064), Tirmizî (no. 1153) ve
Nesâî (nikâh 56, VI, 108), Hisâm b. Urve (an ebîhî) an Haccâc b. Haccâc
el-Eslemî an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi. Süt emme
mezemmesi, kişinin sütannesine olan emme borcudur.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.
[153] Bu hadisin isnadı zayıftır (Mecma' IV, 262).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.
[154] Bu hadisi Bezzâr (no. 1456), Zeyd b. Ahıem Ebû Tâlib
an Abdilkâhir b. Şuayb an İklime b. İbr. an Hişâm b. Urve an ebthî an Âişe
senedi ile tahrîc etti.
İkrime hadiste zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/250.
[155] Bu hadisi Buhârî (nikâh 27/2, VI, 128), Ebû Dâvud (no.
2065), Tirmizî (no. 1126) ve Nesâî (nikâh 48/2, VI, 98), eş-Şa'bî an Ebf
Hureyre asl-ı senedi ile; Buhârî (nikâh 27/4, VI, 128), Müslim (nikâh 35-6, s.
1028), Ebû Dâvud (no. 2066) ve Nesâî (nikâh 47/2, VI, 90), ez-Zührî an Kabîsa
an Ebt Hureyre asl-ı senedi ile; Mâlik (nikâh no. 20, s. 532), Buhârî (nikâh
27/3, VI, 128), Müslim (nikâh 33, s. 1028) ve Nesâî (nikâh 47/1, 4229-VI, 96), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an
EM Hureyre asl-ı senedi ile; Müslim
(nikâh 38-39, s. 1029) ve Nesâî (nikâh 47/4, VI, 97), Leys b. Sa'd an Yeztd b.
e. Hubîb an İrak b. Mâlik an EM Hureyre asl-ı senedi ile; Müslim (no. 40, s.
1030) ve Nesâî (47/6, VI, 97), Amr b. Dînâr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile; Müslim (no. 37, s. 1029) ve Nesâî (47/7, VI, 97), Yahya b. e. Kesir an Ebî Seleme .... asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.
[156] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2243), Tirmizî (no. 1129-30)
ve tbn Mâce (no. 1051), Ebû Vehb el-Ceyşânî ani'd-Dahhâk asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
İsnadı hakkında Tirmizî, "hasen" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.
[157] Muvattâ, nikâh no. 34-5, s. 538-9.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.
[158] Bu hadisi Tirmizî (no. 1128), Hennâd an Ahde an Safd
b. e. Arûbe an Ma'mer ani'z-Zührî an Salim b. Abdillah an İbn Ömer senedi ile
tahrîc etti. Buhârî'den naklen bu rivayetin mahfuz olmadığını bildirdi. Mahfuz
olan rivayeti Muh. b. SUveyd'in mürselidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.
[159] İlk iki lafız Müslim'e aittir. Üçüncüsü ise
Buhâ-iî'nindir (libâs 23).
Bu hadisi Buhârî (şehâdât 3/2, III, 147; talâk 4/2, VI, 165; libâs 6,
VII, 325-6; edeb 68/1, VII, 92), Müslim
4236-(nikâh 111, s. 1055; 112-3, s. 1056-7), Tirmizî (no. 1118) ve Nesâî
(talâk 9/2, 10, 12/1, VI, 146-148), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile;
Buhârî (talâk 7, VI, 166; 37, VI, 182) ve Müslim (nikâh 4237-no. 114, s. 1057), Hişâm b. Urve an
ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 2309) ve Nesâî (9/1, VI, 146),
el-A'meş an İbrâhîm ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile; Müslim (no. 115, s.
1057) ve Nesâî (talâk 12/2, VI,
4239-148), Ubeydullah b. Ömer ani'l-Kâsım an Âişe asl-ı senedi ile;
Mâlik (nikâh 18, s. 531), an Yahya b. Saîd ani'l-Kasım an Âişe senedi ile;
Üçüncü rivayeti (no. 4219) ise Buhârî (libâs 23, VII, 43), Muh. b. Beşşâr an
Abdilvehhâb an Eyyûb an İkrime senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.
[160] İlk iki lafız Müslim'e aittir. Üçüncüsü ise
Buhâ-iî'nindir (libâs 23).
Bu hadisi Buhârî (şehâdât 3/2, III, 147; talâk 4/2, VI, 165; libâs 6,
VII, 325-6; edeb 68/1, VII, 92), Müslim
4236-(nikâh 111, s. 1055; 112-3, s. 1056-7), Tirmizî (no. 1118) ve Nesâî
(talâk 9/2, 10, 12/1, VI, 146-148), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile;
Buhârî (talâk 7, VI, 166; 37, VI, 182) ve Müslim (nikâh 4237-no. 114, s. 1057), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi
ile; Ebû Dâvud (no. 2309) ve Nesâî (9/1, VI, 146), el-A'meş an İbrâhîm
ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile; Müslim (no. 115, s. 1057) ve Nesâî (talâk
12/2, VI, 148), Ubeydullah b. Ömer ani'l-Kâsım an Âişe asl-ı senedi ile; Mâlik
(nikâh 18, s. 531), an Yahya b. Saîd ani'l-Kasım an Âişe senedi ile; Üçüncü
rivayeti (no. 4219) ise Buhârî (libâs 23, VII, 43), Muh. b. Beşşâr an
Abdilvehhâb an Eyyûb an İkrime senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251.
[161] İlk iki lafız Müslim'e aittir. Üçüncüsü ise
Buhâ-iî'nindir (libâs 23).
Bu hadisi Buhârî (şehâdât 3/2, III, 147; talâk 4/2, VI, 165; libâs 6,
VII, 325-6; edeb 68/1, VII, 92), Müslim
4236-(nikâh 111, s. 1055; 112-3, s. 1056-7), Tirmizî (no. 1118) ve Nesâî
(talâk 9/2, 10, 12/1, VI, 146-148), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile;
Buhârî (talâk 7, VI, 166; 37, VI, 182) ve Müslim (nikâh 4237-no. 114, s. 1057), Hişâm b. Urve an
ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 2309) ve Nesâî (9/1, VI, 146),
el-A'meş an İbrâhîm ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile; Müslim (no. 115, s.
1057) ve Nesâî (talâk 12/2, VI,
4239-148), Ubeydullah b. Ömer ani'l-Kâsım an Âişe asl-ı senedi ile;
Mâlik (nikâh 18, s. 531), an Yahya b. Saîd ani'l-Kasım an Âişe senedi ile;
Üçüncü rivayeti (no. 4219) ise Buhârî (libâs 23, VII, 43), Muh. b. Beşşâr an
Abdilvehhâb an Eyyûb an İkrime senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/251-252.
[162] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 30, s. 537), ani'z-Zührî an
Ebî Abdirrahman an Zeyd b. Sabit senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/252.
[163] Bu mevkufu Mâlik (talâk no. 37, s. 570), ani'z-Zührî
an Muh. b. Abdirrahman b. Sevbân an Muh. b. İyâs b. el-Bukeyr senedi ile daha
uzun bir metinle tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/252.
[164] Bu hadisi Tirmizî (no. 1120)veNesâî(talâkl3,VI, 149)
es-Sevrî an Ebî Kays an Hüzeyl b. Şurahbîl an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile; Ebû
Dâvud (no. 2076), Tirmizî (no. 1119) ve İbn Mâce (no. 1935), eş-Şa'bî
ani'l-Hâris an Alî ve an Câbir b. Abdillah asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, İbn Mes'ûd senedi için sahîh hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/252.
[165] Muvattâ, buyu' 7, s. 617.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/252.
[166] Bu mevkufu Mâlik (buyu' no. 6, s. 616), an Nâji' an
İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/252-253.
[167] Muvattâ, nikâh no. 31, s. 536.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/253.
[168] Buhârî (talâk 18, VI, 172), Kuteybe an Leys an Nâfi'
an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/253.
[169] Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma'
IV, 274).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/253.
[170] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 14048), Şafiî (Ümm Vn,
161), Ahmed (I, 385, 390,420,432,450), Buhârî (tefsîr Mâide 9, V, 189; nikâh 6,
8, VI, 118-9), Müslim (nikâh no. 11-2, s. 1022), İbn Hibbân (no. 4129-30) ve
Beyha-kî (VI, 79, 200, 201), İsmail b. e. Hâlid an Kays b. e. Hazım an ibn
Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/254.
[171] Bu hadisi Buhârî (nikâh 31/2, VI, 129) ve Müslim (nikâh
no. 18, s. 1023), İyâs b. Seleme an ebîhî asl-ı senedi ile. Lafız Müslim'e
aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/254.
[172] Bu hadisi Tirmizî (no. 1122), Mahmûd b. Gaylân an
Süfyân b. Ukbe ani's-Sevrî an Mûsâ b. Ubeyde an Muh. b. Ka'b an İbn Abbâs
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/254.
[173] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 27, s. 1026), Harmele an
İbn Vehb an Yûnus ani'z-Zührî an Urve an İbni'z-Zübeyr senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/254.
[174] Heysemî'ye göre râvilerinden Haccâc b. Artât,
güvenilir olmakla birlikte tedlîs yaptığı bilinmektedir. Diğer râvileri Sahîh
ricâlindendir (Mecma' VI, 265).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/254-255.
[175] Lafzı Müslim'e ait olup, birkaç rivayetin metinleri
burada müellif tarafından biraraya getirilmiştir. Bunu Müslim (nikâh no.
19-26, s. 1026) ve Nesâî (nikâh 71/4, VIL 126-7), er-Rebî' b. Sebre b. Ma'bed
an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/255.
[176] Ahmed'in (III, 405) isnadı şöyledir: Affân an Vuheyb
ar. Umâre b. Gaziyye ani'r-Rebî' an ebîhî. //eysemî'ye göre râvileri Sahîh
ricâlindendir (Mecma" VI, 264).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/255.
[177] Bu mevkufu Mâlik (nikâh no. 41, s. 542), Buhârî (nikâh
31/1, VI, 129; mağâzî 38, V, 78; zebâih 28/3, VI, 23O-. hiyel 4, VIII, 61),
Müslim (nikâh 71, VI, 125-6), ez-Zührî ani' I-Hasan ve Abdillah ebnâ Muh.
Alîb. e. Tâlib tut ebîhîmâ an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/255.
[178] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/255.
[179] Şerik dışındaki râvileri Sahîh râvileri olup, o şahis
da güvenilir bir râvidir (Mecma' VI, 265).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/255-256.
[180] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 16, s. 1023), Muh. b. Kâfi
an Abdirrezzâk un İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbh senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/256.
[181] Râvilerinden Mü'emmel b. İsmail'i İbn Maîn ve İbr.
Hibbân tevsîk ettiler ve Buhârî ile başkası zayıf addettiler. Diğer ricali
Sahîh ricalidir. Câbir hadisinin râvilerinden Sadaka b. Abdillah'ı Ebû Hatim ve
başkası tevsîk etti; Ahmed ve bir grup ise taz'îf ettiler. Diğer râvileri Sahîh
ricâlindendir (Mecma' VI, 264).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/256.
[182] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 24, s. 535), Buhârî (nikâh
28. VI, 128; hiyel 4, VIII, 61), Müslim (nikâh no. 57-8, s.1034), Ebû Dâvud
(no. 2074), Tirmizî (no. 1124) veNe-sâî (nikâh 60-61, VI, 111-2), Nâfi' an İbn
Ömer asl-ı senedi ile lahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/256.
[183] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2075), Muh. b. Yahya b.
Fâ-lisan Ya'kûbb. Ibr. an ebtht an Ibn İshali ani'I-A' rec senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/256.
[184] Bu hadisi Buhârî (nikâh 36, VI, 132-3) ve Ebû Dâvud
(no. 2272), Yûnus b. Yezîd ani'z-Zührî an Urve an Aise asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Kâifler, Câhiliyye devrinde fiziksel benzerliklere bakarak insanların
nesebini teşhis eden bir gruptur.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/256-257.
[185] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2103), Yeıîdb. Hârûn
anAb-dillah b. Yeztd b. Miksem es-Sekafi an Sâre binli Miksem an Meymûne asl-ı
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/257.
[186] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2131-2), Saîd b. el-Müseyyeb
an Basre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.
[187] Bu mevkuf hadisi Buhârî (talâk 20, VI, 173),
Abdülvâ-ris an Hâlidan İklime an İbn Abbâs senedi ile muallak olarak tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.
[188] Ebû Dâvud (no. 2239) ve İbn Mâce'nin (no. 2008)
rivayet ettikleri bu hadisin asl-ı senedi şöyledir: Simâk b. Harb an Ikrime an
Ibn Abbâs.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.
[189] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2240), Tirmizî (no. 1143) ve
İbn Mâce (no. 2009), Dâvud b. el-Husayn an İklime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler. Tirmizî isnadı hakkında "bir beisi yoktur" demiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.
[190] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2240), Tirmizî (no. 1143) ve
İbn Mâce (no. 2009), Dâvud b. el-Husayn an İklime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler. Tirmizî isnadı hakkında "bir beisi yoktur" demiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.
[191] Bu hadisi Tirmizî (no. 1144) ve İbn Mâce (no. 2010),
Haccâc an Amr b. Şuayb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî diyor ki:
"Bu husustaki rivayetlerden İbn Ab-bâs'ınki daha ceyyiddir. Ancak
hâlihazırda Amr b. Şuayb hadisiyle amel olunmaktadır."
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.
[192] Muvattâ, nikâh no. 45, s. 544.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258.
[193] Bu hadis-i mürseli Mâlik (nikâh no. 46, s. 454),
Züh-rî'den ahzetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/258-259.
[194] Bu mevkufu da Mâlik (nikâh no. 9, s. 526), an Yahya b.
Saîd an Saîd b. el-Müseyyeb an Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/259.
[195] Bu mevkufu da Mâlik (nikâh 52, s. 575), Yukarıdaki isnadın
aynısı ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/259.
[196] Muvattâ, akdiye no. 23, s. 741.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/259.
[197] Bu hadisi Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 263a) ve Beyhakî (VH.
213, 257), Cemîl b. Zeyd an İbn Ömer asl-ı senedi Oe tahrîc ettiler.
Cemîl, zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/259.
[198] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2133), Tırmızî (1141). Ham
(işretti'n-nisâ 2, VII, 63) ve İbn Mâce (no. 1969\ Kimde an'in Nadr b. En es
an Besîr b. Nehîk an Ebi Hmry-re asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında açık bir hüküm vermenâfâL
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260.
[199] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2134), Tirmizî (no. 1140).
Nesâî (işretu 'n-nisâ 2, VII, 64) ve İbn Mâce (no. 1971). Eyyûb an Ebî Kilâbe
an Abdillah b. Yezîd el-Habm~ Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Mahfuz olan bu rivayetin Ebû Kilâbe'nin mürseli oluşudur.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260.
[200] Bu hadisi Buhârî (nikâh 98, VI, 154) ve Müslim (ra-dâ
no. 47-8, s. 1085), Hisâm b. Urve an ebîhî an Âijr asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260.
[201] Bu hadisi Buhârî (nikâh 98, VI, 154) ve Müslim (ra-dâ
no. 47-8, s. 1085), Hisâm b. Urve an ebîhî an Âijr asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260.
[202] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1973), Affân an Hammâdb. Seleme
an Sabit an Sümeyye an Âise asl-ı senedi ile Ukrîc etti.
Sümeyye'nin dununu bilinmemektedir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260.
[203] Bu hadisi Müslim (radâ no. 46, s. 1084), İbn e. Şeybe
an Şebâbe b. Sevvâr an Süleyman b. el-Muğîre an Sabit an Enes senedi ile biraz
daha uzun bir metinle tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/260-261.
[204] Bu hadisi Buhârî (gusl 12/2,1, 71), Muh. b. Bessâr an
Muâz b. Hisâm an ebîhî an Katâde an Enes senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261.
[205] Bu hadisi Mâlik (nikâh 15, 530), Buhârî (nikâh 100-1,
VI, 154), Müslim (nikâh no. 44-5, s. 1084), Ebû Dâvud (no. 2124) ve Tirmizî
(no. 1139), ayrı ayn Humeyd et-Tavîl ve Ebû Kilâbe an Enes asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261.
[206] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 14, s. 529), Müslim (radâ
41-43, s. 1083), Ebû Dâvud (no. 2122) ve İbn Mâce (no. 1917), Abdülmelik b.
Abdirrahman b. el-Hâris b. Hisâm an ebîhî an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261.
[207] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 14, s. 529), Müslim (radâ
41-43, s. 1083), Ebû Dâvud (no. 2122) ve İbn Mâce (no. 1917), Abdülmelik b. Abdirrahman
b. el-Hâris b. Hisâm an ebîhî an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261.
[208] Bu hadisi Mâlik (nikâh no. 14, s. 529), Müslim (radâ
41-43, s. 1083), Ebû Dâvud (no. 2122) ve İbn Mâce (no. 1917), Abdülmelik b.
Abdirrahman b. el-Hâris b. Hisâm an ebîhî an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261.
[209] Bu hadisi Mâlik (talâk 95, s. 594), Buhârî (nikâh
96-2, VI, 154; mağâzî 32, V, 54-5; buyu' 109, III; ıtk 13, kader 4; tevhîd
18), Müslim (nikâh no. 125-7, s. 1061-2), Ebû Dâvud (no. 2172) ve Tirmizî (no.
1138), İbn Muhayrîz an Ebî Seleme asl-ı senedi ile; Nesâî (nikâh 55, VI, 107-8)
ve Müslim (nikâh no. 130, s. 1002-3), Muh. b. Şîrîn an Abdirrahman b. Bisr b.
Mes'ûd an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafızlar Ebû Davud'a
aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/261-262.
[210] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2171), Müsâ b. İsmaîl an
Ebân an Yahya an Muh. b. Abdirrahman b. Sevbân an Rifâa an Ebî Saîd senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.
[211] Bu mevkufu Mâlik (akdiye 24, s. 742), ez-Zührî an Salim
b. Abdillah b. Ömer an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.
[212] Bunu Mâlik (akdiye no. 25, s. 743), an Nâfi' an
Safiyye binti ebî Ubeyd an Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.
[213] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1928), el-Hasan b. Alî
el-Hal-lâl an İshâk b. îsâ an İbn Lehfa an Ca'fer b. RabVa ani'z-Zührî an
Muharriz b. e. Hureyre an ebîhî an Ömer b. el-Hattâb senedi ile tahrîc etti.
İbn Lehî'a, hakkında ihtilâf olan bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.
[214] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3881), er-RebV b. Nâfi' an
Muh. b. Muhacir un ebîhî an Esma binti Yezîd senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.
[215] Bu hadisi Mâlik (radâ 10, s. 607-8), Müslim (nikâh
140-2, s. 1066-7), Ebû Dâvud (no. 3882), Tirmizî (no. 2077), Nesâî (nikâh 54,
VI, 106-7) ve İbn Mâce (no. 2011), Ebü'l-Esved Muh. b. Abdirrahman b. Nevfel an
Urve an Âife an Cudâme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.
[216] Bu hadisi Buhârî (sulh 4, III, 167; mazâlim 11, III,
99-100; tefsir Nisa 23, V, 184; nikâh 95, VI, 153) ve Müslim (tefsir no. 13-14,
s. 2326), Hisâm b. Urve an ebîhî mı Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262.
[217] Heysemî'ye göre bunu Taberânî de tahrîc etmiştir.
İsnâcada tanımadığı râviler mevcut imiş (Mecma' IV, 331).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/262-263.
[218] Tirmizi (no. 1127), bunu isnâdsız olarak irâd
etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.
[219] Keza (no. 1127), bu da isnâdsızdır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.
[220] Bu hadisi Buhârî (nikâh 8/1-1, VI, 118-9), Müslim
(ni-IJfc 6-7, s. 1020), Tirmizî (no. 1083) ve Nesâî (nikâh 4/1, VI. 58),
ez-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Sa'd ari-i senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.
[221] Bu hadisi Tîrmizî (no. 1082) ve Nesâî (nikâh 4/3, VI,
59), Katâde ani'l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnadı "hasen garîb"tir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.
[222] Bu hadisi Buhârî (nikâh 118, VI, 160), Ebû Dâvud (no.
2150) ve Tirmizî (no. 2793), Ebû Vâil an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.
[223] Bu hadisi Taberânî de tahrîc etmiştir. Râvilerinden
Men-del b. Alî, zayıf olmakla birlikte kimilerince tevsîk edilmiştir. Bezzâr
diyor ki: Mendel, rivayeti Peygamber'e ref 'etmekle hata etmiştir; doğrusu
mürseldir." Diğer râvileri Heysemî'ye göre Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV,
293).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/263.
[224] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 123, s. 1060) ve Ebû Dâvud
(no. 4970), Ömer b. Hamza b. Abdi İlah el-Ömerîan Abdirrahman b. Sa'd an Ebî
Safd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.
[225] Heysemî, adı geçen râvi hakkında bilgi edinemediğini,
diğer râvilerinin ise güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir (Mecma' IV,
293).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.
[226] Bezzâr, bu hadisi Atâ b. Yesâr, Selmân'dan rivayet etmiştir.
Ancak o, Selmân'a yetişememiştir. Heysemî, ayrıca tanımadığı râvilerin
mevcudiyetine dikkat çekmiştir (Mecma' IV, 298).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.
[227] Râvilerinden Bekr b. Sehl'i Nesâî /ayıt'addetmiş, Zehe-bî
ise onun hakkında "halk ondan hadis yüklenmiştir,
mukâribu'l-Hadîs"tir demiştir (Mecma' IV, 299).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.
[228] Güvenilir bir râvi olan Husayn b. Kabîsa dışındaki
râvi-leri Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV, 301).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.
[229] Hakkında ihtilâf olan Kays b. er-Rebî' dışındaki
râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV, 305).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/264.
[230] Bu hadisi Tirmizî (no. 1159), Mahmûd b. Gaylân
ani'n-Nadr b. Şümeyl an Muh. b. Amr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile
tahrîc etti.Senedi hakkında hasen garîb hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.
[231] Heysemî'ye göre isnadı hasendir (Mecma' IX, 7).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.
[232] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1852), İbn e. Şeybe an Affân
an Hummûıl b. Seleme an Alî h. Zeyd h. Ced'ân an Saîd b. el-Müseyyeb an Âise
senedi ile tahrîc etti.
Alî b. Zeyd, zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.
[233] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1853), Ezher b. Mervân an
Hammâd b. Zeyd an Eyyûb ani'l-Kâsım es-Şeybânî an Abdillah b. e. Evfâ senedi
ile tahrîc etti.
Sindî'ye göre zahiren isnadı sahîh görünmektedir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.
[234] Bu hadisi Tirmizî (no. 1161) ve İbn Mâce (no. 1854),
Muh. b. Fudayl an Abdillah b. Abdirrahman Ebî Nasr an Müşavir el-Himyerî an
ümmihî an Ümmi Seleme senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, senedi hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.
[235] Bu hadisi Ahmed (II, 439), Buhârî (bed'ul-Halk 7, IV,
84; nikâh 85, VI, 150), Müslim (no. 121-2), Ebû Dâvud (no. 2141), İbn Hibbân
(no. 4160) ve Beyhakî (VII, 292), el-A'meş an Ebî Hazım an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.
[236] Bu hadisi Ahmed (II, 439), Buhârî (bed'ul-Halk 7, IV,
84; nikâh 85, VI, 150), Müslim (no. 121-2), Ebû Dâvud (no. 2141), İbn Hibbân
(no. 4160) ve Beyhakî (VII, 292), el-A'meş an Ebî Hazım an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/265.
[237] Bu hadisi Tirmizî (no. 1160), Hennâd an Mülâzim b. Amr
an Abdillah b. Bedr an Kays b. Talk an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
İsnadı hakkında ise "hasen garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266.
[238] Bu hadisi Tirmizî (no. 1174) ve İbn Mâce (no. 2014),
İsmail b. Ayyâs an Bahir b. Sa'd an Hâlid b. Ma'dân an Kesîr b. Murre an Muâz
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnadı hasen garîb'tir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266.
[239] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4999), Yahya b. Maîn an
Haccâc b. Muh. an Yûnus b. e. İshâk an Ebî İshâk ani'I-Ayzâr b. Hureys
ani'n-Nu'mân senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266.
[240] Bu hadisi Nesâî (nikâh 14, VI, 68), Kuteybe an Leys an
ibn Aclân an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266.
[241] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1857), Hisâm b. Ammâr an Sadaka
b. Hâlid an Osman b. ebî'l-Âtike an Alî b. Yezîd ani'l-Kâsım an Ebî Umâme
senedi ile tahrîc etti. İsnadı hakkında Zevâid'de şu açıklama yapılmıştır:
"İsnadındaki Alî b. Yezîd hakkında Buhârî "hadisleri münkerdir"
demiştir. Osman hakkında da ihtilâf vardır. Bunun Nesâî'nin tahrîc ettiği (bir
evvelki hadis) Ebû Hureyre rivayeti ile İbn Ömer hadislerinden şahitleri
vardır.
Heysemî'ye göre sözkonusu Taberânî'nin Ebû Hureyre rivayetinde zayıf bir
ravi olan Câbir el-Cu'fî yer almıştır. (Mecma' IV, 272).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266.
[242] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2147) ve İbn Mâce (no. 1986),
Ebû Avâne an Dâvud b. Abdillah el-Evdî an Abdirrahman el-Meslemî ani' I-Es' as
b. Kays an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/266-267.
[243] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2459), Osman b. e. Şeybe an
Cerîr ani'l-A'mes an Ebî Salih an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/267.
[244] Bu hadisi Buhârî (nikâh 107/5, VI, 156; fardu'l-Humus
19/9, IV, 61) ve Müslim (selâm no. 34, s. 1716-7), Hişâm b. Urve an ebîhî an
Esma asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Lafız Buhârî'ye (nikâh) aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/267.
[245] Bu rivayeti Müslim (selâm no. 35), Muh. b. Ubeyd
el-Guberî un Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an ibn ebî Müley-ke an Esma senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/268.
[246] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2988, 5063), Saîd
el-Cerîrîan Ebî'l-Verd an İbn A'bud an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Üçüncü lafız Ebû Davud'a (no. 5062), dördüncü lafız da yine Ebû Davud'a
(no. 5064) aittir. Bu hadisi Tayâlisî (no. 93), Ahmed (I. 95, 136), Buhârî
(fardu'l-Humus 6, IV, 48; fadâilu'l-Ashâb 9/5, IV, 208; afime 6, VI, 192;
da'vât 11, VII, 148), Müslim (zikr ve'd-duâ 80,
s. 2091) Ebû Dâvud (no. 5062), İbn Hibbân (no. 5499, 6882) ve Beyhakî (VII,
293), el-Hakem an İbn e. Leylâ an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/268.
[247] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2988, 5063), Saîd
el-Cerîrîan Ebî'l-Verd an İbn A'bud an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Üçüncü lafız Ebû Davud'a (no. 5062), dördüncü lafız da yine Ebû Davud'a
(no. 5064) aittir. Bu hadisi Tayâlisî (no. 93), Ahmed (I. 95, 136), Buhârî
(fardu'l-Humus 6, IV, 48; fadâilu'l-Ashâb 9/5, IV, 208; afime 6, VI, 192;
da'vât 11, VII, 148), Müslim (zikr ve'd-duâ 80, s. 2091) Ebû Dâvud (no. 5062),
İbn Hibbân (no. 5499, 6882) ve Beyhakî (VII, 293), el-Hakem an İbn e. Leylâ an
Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/268.
[248] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/269.
[249] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/269.
[250] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/269.
[251] Bu hadisi Ahmed (1,191), Yahya b. İshâk an İbn Lehî'a
an Ubeydillah b. e. Ca'fer an İbn Kârız an Abdirrahman b. Avf senedi ile tahrîc
etti.
İbn Lehî'a'mn rivayetleri umumiyetle hasendir. Burada olduğu gibi diğer
râvileri güvenilir olmak şartıyla.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.
[252] Bu hadisi Bezzâr (no. 1465), Ca'fer b. Avn an Rabfa b.
Osman an Muh. b. Yahya b. Hayyân an Nehâr el-Abdî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile
tahrîc etti.
Güvenilir bir râvi de olan Nehâr dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.
[253] Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma'IV,
313).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.
[254] Râvilerinden Yahya b. Ya'lâ zayıf bir râvidir (Mecma'
IV, 314).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/269.
[255] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2013), Muh. b. Besgâr an
Mü'emmel an Süfyân ani'l-A'meş an Salim b. ebt'l-Ca'd an Ebî Umâme senedi ile
tahrîc etli. Râvileri güvenilir kimselerdir, ancak isnâdındaki kopukluk
vardır. Salim, Buhârî'ye göre Ebû Umâme'yi işitmemiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.
[256] Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 1, IV, 103; nikâh 80, VI,
145), Müslim (radâ 60, s. 1091) ve Beyhakî (VII, 295), Mey-seretu'l-Eşcaian Ebî
Hazım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ayrıca bu hadisi Tirmizî (no. 1188), Abdullah b. e. Zi-yâd an Ya'kûb b.
İbr . b. Sa'd an İbn ahî Şihâb an am
mihî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve
isnadı hakkında sıhhat hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.
[257] Bu rivayeti Müslim (radâ no. 59, s. 1091), Süfyân b.
Uyeyne an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.
[258] Bu hadisi Dârimî (II, 147-8), Muh. b. Abdillah
er-Rak-kâşî an Abdilvâris ani'l-Cüreyrî an Ebî'l-Alâ an Nuaym b. Ka'neb an
EbîZerr senedi ile tahrîc etti.
Râvileri güvenilir kimselerdir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.
[259] Bu hadisi Tirmizî (no. 1163), el-Hasan b. Ali
el-Hallâl ani'I-Hüseyn b. Alîel-Cu'fîan Zaide an Sebîb b. Garka-de an Sül. b.
Amr. b. el-Ahves an ebihî senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen
sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.
[260] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2142) ve İbn Mâce (no. 1850),
Ebû Kaza'a an Hakîm b. Muâviye an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/270.
[261] Bu hadisi Buhârî (nikâh 94, VI, 153; tefsîr
sureti'ş-Şems, VI, 83-4; edeb 43/VII, 83; enbiyâ 17/1, IV, 120), Müslim
(sıfatu'l-cennet ve'n-nâr no. 49, s. 2191) ve Tirmizî (no. 3943), Hişâm b. Urve
an ebîhî an Abdillah b. Zem'a asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/271.
[262] Heysemî'ye göre râvilerinden Muh. b. Havvât b. Şu'be
adlı râvi tanınmamaktadır, diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' III,
333).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/271.
[263] Bu hadis, Müsned-i Ahmed'de yer almıştır. Oğlu Abdullah'ın
ziyâde kıldığı hadislerdendir (I, 151-2).
Ayrıca Ebû Ya'lâ (no. 294,351) ve Bezzâr (no. 1626-7), Nuaym b. Hakîm an
Ebî Meryem an Alî aslı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/271.
[264] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2146), Süfyân h. Uyeyne
ani'z-Zührî an Abdillah b. Abdillah an lyâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/271.
[265] Bu hadisi Buhârî (nikâh 82, VI, 146-7) ve Müslim
(fa-dâilu's-sahâbe no. 92, s. 1896-1902), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'indir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/272-273.
[266] Râvilerinden bazıları Sahîh ricalinden olmakla
birlikte bazıları da hakkında söz sarfedilmiş güvenilir kimselerdir (Mecma'IV,
318).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/273.
[267] Râvileri Sahîh ricalinden (Mecma' IV, 320).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/273.
[268] Taberânî'nin isnadında yer alan Alî b. ebî Sâre zayıf
bir râvidir. Ahmed'in ricali ise güvenilir kimselerden olmakla birlikte kimisi
hakkında kelâm sarfedilmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/273.
[269] Râvilerinden Muh. b. Amr b. Alkame dışındakiler Sahîh
ricâlindendir. Onun hadisleri ise hasen olarak kabul edilir (Mecma'IV, 316).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/273-274.
[270] Heysemî diyor ki: "İsnadında tanımadığım bir râvi
mevcuttur" (Mecma' IV, 316).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/274.
[271] Bu hadisi Buhârî (eşribe 10/2, VI, 245), Müslim (talâk
no. 21, s. 1101-2), Tirmizî (no. 1831), Ebû Dâvud (no. 3715) ve İbn Mâce (no.
3323), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız
Müslim'e aittir. Diğer lafızlar oldukça kısadır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/274-275.
[272] Bu hadisi Buhârî (nikâh 80/2, VI, 145-6), Ebû Nuaym an
Süfyân an Abdillah b. Dînâr an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.
[273] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4679), Ahmed b. Amr b.
es-Serh an ibn Vehb an Bekr b. Mudar an İbni'l-Hâd an Abdillah b. Dînâr an İbn
Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.
[274] Bu hadisi Buhârî (nikâh 17/4, VI, 124), Müslim (zikr
ved-duâ no. 97-8, s. 2097-8), Tirmizî (no. 2780) ve İbn Mâce (no. 3998),
Süleyman et-Teymî an Ebî Osman en-Nehdîan Usâme (ve Saîd b. Zeyd) asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.
[275] Bu hadisi Buhârî (nikâh 108, VI, 158) ve Müslim
(fadâ-ilu's-sahabe no. 80, s. 1890), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.
[276] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1979), Hişâm b. Ammâr an Süfyân
b. Uyeyne an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc etti.
Zevâid'de Buhârî'nin şartmca sahîh olduğu söylenmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.
[277] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1980), Ebû Bedr Abbâd b. el-Velîd
an Hahbân b. Hilâl an Mübarek b. Fadâle an AH b. Zeyd an Ümmi Muhammed an Âişe
senedi ile tahrîc etti.
Ali b. Zeyd sebebiyle isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/275.
[278] Bu hadisi Buhârî (nikâh 107/4, VI, 156), Müslim (tevbe
no. 36, s. 2114) ve Tirmîzî (no. 1168), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276.
[279] Bu hadisi Buhârî (nikâh 107/2, VI, 156; tefsîr A'râf
1, V, 196; tefsîr En'âm 7, V, 194; tevhîd 15/1, VIII, 171), Müslim (tevbe no.
32-34, s. 2113-4) ve Tirmizî (no. 3520), Ebû Vâil an İbn Mes'ûd asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276.
[280] Bu hadisi Mâlik (akdiye 17, s. 737), Müslim (liân no.
14-6, s. 1135) ve Ebû Dâvud (no. 4532-3), Süheyl b. e. Salih an ebîhî an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276.
[281] Bu hadisi Buhârî (nikâh 107, VI, 156; hudûd 40, VIII,
31) ve Müslim (liân no. 17, s. 1136), Abdülmelik b. Umeyr an Verrâd
Kâtibi'l-Muğîre ani'l-Muğîre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276.
[282] Bu hadisi Müslim (münâfikîn no. 70, s. 2168) ve Nesâî
(işretu'n-nisâ 4, VII, 72), İbn Vehb an Ebî Sahr an İbn Kusayt an Urve an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276.
[283] Bu hadisi Buhârî (nikâh 97, VI, 154) ve Müslim
(fadâ-ilu's-sahâbe no. 88, s. 1894-5), Ebû Nuaym an Abdihâ-hidb. Eymen an İbn
e. Müleyke ani'l-Kâstm an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/276-277.
[284] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3568) ve Nesâî (işretu'n-nisâ
4, VII, 71), es-Sevrî an Füleyt el-Âmirî an Cesre binti Decâce an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Abdihâ-hidb. Eymen an
İbn e. Müleyke ani'l-Kâstm an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/277.
[285] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4602), İbn Mâce (no. 1973) ve
Taberânî (Mu'cemu'l-Kebîr XXIV, 70-71; M. el-Evsat I, 145a), Hammâdb. Seleme an
Sabit el-Bünâ-nî an Sümeyye an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Sümeyye'nin hâli bilinmemektedir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/277.
[286] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4602), İbn Mâce (no. 1973) ve
Taberânî (Mu'cemu'l-Kebîr XXIV, 70-71; M. el-Evsat I, 145a), Hammâdb. Seleme an
Sabit el-Bünâ-nî an Sümeyye an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Sümeyye'nin hâli bilinmemektedir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/277.
[287] Bu hadisi Buhârî (nikâh 111/1. VI, 158-9), Müslim (selâm
no. 20, s. 1711) ve Tîrmizî (no. 1171), Leys b. Sa'd an Yeztd b. e. Habîb an
Ebri-Hayr an Ukbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/277.
[288] Buhârî (nikâh 111/2, VI, 159; cezâu's-sayd 26, II.
219) ve Müslim (hacc no. 424, s. 978), Amr b. Dînâr an Ebi Ma'bed an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/277-278.
[289] Bu hadisi Müslim (selâm no. 22, s. 1711), İbn Vehb an
Amr b. el-Hâris an Bekr b. Sevâde an Abdirrahman b. Cübeyr an İbn Amr asl-ı
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278.
[290] Bu hadisi Tîrmizî (no. 2779), Süveyd an Abdillah an
Şu' be ani'I-Hakem an Zekvân an mevlâ Amr b. el-Âs senedi ile tahrîc etti ve
isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Cübeyr an İbn Amr asl-ı
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278.
[291] 'îu hadisi Müslim (fadâil no. 76, s. 1812-3), EbûBekrb
e. Şeybe an Yezîd b. Hârûn an Hammâd b. Seleme an Sabit an Enes; Ebû Dâvud
(no. 4818), Mervân an Humeyd an Enes senedleriyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278.
[292] Bu hadisi Müslim (âdâb no. 45, s. 1699-700), Ebû Dâvud
(no. 2148) ve Tirmizî (no. 2776), Amr b. Saîd an EM Zür'a an Cerh- b. Abdillah
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278.
[293] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2149) ve Tirmizî (no. 2777),
Şertk an Ebî Rabîa el-lyâdî an İbn Büreyde an ebîhî senedi ile tahrîc ettiler.
İsnadı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278.
[294] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4106), Muh. b. îsâ an
EbîCü-mey Salim b. Dînâr an Sabit an Enes senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/278-279.
[295] Bu hadisi Mâlik (vasiyyet no. 5, s. 767), Buhârî
(nikâh 113, VI, 159; libâs 62/2, VII, 55), Müslim (selâm 32, s. 1715) ve Ebû
Dâvud (no. 4929), Hisâm b. Urve an ebîhî an Zeyneb binti Ümmi Seleme an Ümmi
Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/279.
[296] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/279.
[297] Bu hadisi Buhârî (hudûd 33, VIII, 28; libâs 62/1, VII,
55), Ebû Dâvud (no. 4930) ve Tirmizî (no. 2785-6), Yahya b, e. Kesîr an Ikrime
an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/279.
[298] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4112) ve Tirmizî (no. 2778),
Yûnus ani'z-Zührî an Nebhân mevlâ Ümmi Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/279.
[299] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5272), Abdullah b. Mesleme an
Abdilazîz b. Muh. an EbYl-Yemân an Şeddâd b. e. Amr b. Hammâs an ebîhî an Hamza
b. e. Useyd el-En-sârî an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/279.
[300] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/280.
[301] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5273), Muh. b. Yahya b. Fara
an Ebî Kuteybe Selm b. Kuteybe an Dâvud b. e. Salih el-Miizenî an Nâfi' an İbn
Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/280.
[302] Râvilerinden Züfer b. Süleyman tevsîk edilmiştir, ancak
ondaki bir miktar zaaf zararsızdır. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir
(Mecma' IV, 326).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/280.
[303] Râvilerinden Musâtîr'i taz'îf eden kimse mevcut değildir
(Mecma' IV, 327).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/280.
[304] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1847), Muh. b. Yahya an Saîd
b. Süleyman an Muh. b. Müslim an Ibr. b. Meysere an Tavus an İbn Abbâs senedi
ile tahrîc etti. Zevâid'de isnadının sahîh, ricalinin ise güvenilir kimseler
olduğu söylenmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/280.