CENNET, CEHENNEM VE İÇİNDEKİLER BAHSİ......399
Cennet'te Allah'ı Görmek......415
CENNET, CEHENNEM VE İÇİNDEKİLER BAHSİ
10048- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah cenneti yarattığı zaman Cibril'e: "Haydi git ona bak!" emrini verdi. O da gitti baktı ve şöyle dedi:
"İzzetin ve celâlin hakkı için bunu duyan herkes hemen oraya girer."
Sonra orasının etrafını (nefsin hoşlanmadığı) zorluklarla döşedi ve: "Haydi şimdi git, bak!" buyurdu. Gitti, baktı ve şöyle dedi: "izzetin hakkı için, onu duyan kimse asla oraya girmez."
Allah cehennemi yarattığı zaman Cibril'e "Haydi git ona bak!" emrini verdi. O da gitti baktı ve şöyle dedi: "izzetin ve celâlin hakkı için bunu duyan hiç kimse oraya giremez."
Sonra onun çevresini (nefsin hoşuna giden) şehvetlerle döşedi ve şöyle buyurdu: "Haydi git şimdi bak!" Gitti baktı, döndü, şöyle dedi: "izzetin hakkı için korkarım ondan hiç kimse geri kalıp kurtulamaz, mutlaka oraya girer." |Ebü Dâvud. Tirmizî ve Nesâî.]
10049- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehennem şehvetlerle donatıldı, cennet
ise (nefsin hoşlanmadığı) zorluklarla donatıldı."
[Buhâri ile Müslim.]
10050- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennet birinize pabucunuzun bağından daha yakındır. Cehennem de öyle."
[Buhârî.]
10051- Enes radiyallahu anlı'dan: "Cehenneme sürekli insanlar atılacak. O devamlı olarak şöyle diyecek:
"Daha var mı?" Nihayet Rabbu'l-İzzet ona ayağını basıp iki yakasını birleştirmesine kadar bu durum devam edecek. "Artık yeter, artık yeter! İzzetin ve keremin hakkı içini" diyecek. Cennette ise daima bos yer bulunacak. Nihayet Allah başka insanlar da yaratıp cennetten artan yere yerleştirecektir."
10052- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennetle cehennem tartıştılar. Cehennem: böbürlenen ve zorba kimselerle, cennet ise insanların güçsüzleri ve insanlar nazarında değersiz olan kimselerle doldurulduklarını ileri sürecekler. Bunun üzerine Allah cennete şöyle diyecek.
"Sen benim rahmetimsin. Seninle ben kullarımdan dilediğime rahmetimi ulaştırırım."
Cehenneme de: "Sen benim azabımstn. Seninle ben kullarımdan istediğime azab ederim. Her ikiniz de dolacaksınız." Cehennem dolmak ve doymak bilmedi. Nihayet Allah ayağını ona koydu ve cehennem de:
"Artık hiç alacak yerim kalmadı, hiç alacak yerim kalmadı" dedi. (Çünkü Allah ayağım koyduğunda) Cehennemin ağzı birbirine kavuştu. Allah yarattıklarından hiç kimseye zulmetmez.
Cennetten boş kalan yerler için ise Allah başka insanlar yaratacaktır."
[Buhârî, Müslim ve Tİrmizî]
10053- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Hakikî) Cehennem ehli cehennemde ne ölürler, ne de yaşarlar. Ancak (küfür ve sirk yüzünden değil de) günahları ya da hataları yüzünden cehenneme girenleri, cehennem ateşi öldürecek, kömür haline geldiklerinde, onlara şefaat etme izni çıkacak, grup grup ge-
tirilip cennet nehirlerine atılacaklar. Sonra cennet ehline: "Haydi onların üzerine su dökün!" denilecek. Böylece onlar selin yatağında biten daneler gibi biteceklerdir." Cemaatten bir adam dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem (bunu anlatırken) sanki çölde yaşamış birini andırıyordu." |Mü.siimJ
10054- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Müminler cehennemden kurtarılıp cennetle cehennem arasında bir köprü üzerinde (bir müddet) durdurulacaklar. Dünyada yaptıkları haksızlıkların davası orada görülüp herkes hakkını haksızlık yapandan alacak. Böylece günahlardan arındırıldıktan sonra cennete girmelerine İzin verilecektir. Muham-med'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki, onların biri, cennetteki yerini, dünyadaki evinden daha iyi tanıyıp (yeıieşecek)tir."
[Buhârî]
10055- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir gurup insan ateşten şefaat sayesinde seârîr şeklinde çıkacaklardır." Dedik ki:
"Seârîr nedir?" "Dağâbts (bir tür salatalıktır" buyurdu. lBuhârî ile Müslim.|
10056- Ebû Hureyre radiyallahu anh'daıı: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehenneme girenlerden iki adam avazları çıktığı kadar feryad edecekler. Allah: "Onları çıkartın!" buyuracak. Nihayet çıkartılacaklar ve (Allah) onlara soracak:
"Neden bu kadar şiddetli feryad ediyorsunuz?"
"Bize acıyasın diye böyle yaptık."
"Benim size acımam, tekrar cehenneme girip yerlerinize atlamanızdır."
Onlardan biri gidip cehennemdeki yerine atlamak üzereyken orasını selametti ve ılık bir yere dönüşmüş olarak görecek. Diğeri ise gidip kendini o cehennemdeki yerine atmaktan çekinecek. Allah ona soracak: "Sen neden kendini oradaki yerine atmadın?" Cevabı şu olacak:
"Rabbim, beni oradan çıkardıktan sonra tekrar oraya göndermemeni umuyorum." Allah şöyle buyuracak: "Sen de umduğuna nail oldun."
Bunun üzerine her ikisi de Allah'ın rah-metiyle cennete gireceklerdir." [Tirmizî]
10057- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ateş ehlinden dünya nimetlerini en çok tatmış olan kişi getirilecek. Cehenneme bir kere daldırılacak. Sonra şöyle denecek: "Ey Âdemoğlu! Hiç (dünyadayken) iyilik gördün mü? Hiç bir nimete erdin mi?"
"Hayır vallahi, ya Rabbi!" diyecek.
"Cennet ehlinden dünyada en çok sıkıntı çekmiş olan getirilecek. Cennete bir kere daldırılacak. Sonra ona sorulacak: "Ey Âdemoğlu! Hiç (dünyadayken) sıkıntı çektin mi? Başından hiç şiddet ve yoksulluk geçti mi!" O da şu cevabı verecek: "Hayır vallah' i ya Rab-bi!" [Müslim]
10058- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ben en son cehennemden çıkacak ve en son cennete girecek olanı biliyorum. Kişi sürünerek cehennemden çıkacak. Allah ona şöyle buyuracak: "Haydi git, cennete gir!" Cennete girmek için vardığında orasının dolu olduğu kendisine hayal ettirilecek. Dönüp gelecek ve şöyle diyecek: "Ya Rabbi! Gittim, orasını dolu buldum."
Allah: "Haydi tekrar git ve cennete gir!" emrini verecek. Gidecek; ona tekrar oranın dolu olduğu gösterilecek. Dönüp: "Ya Rabbi! Onu dolu buldum" diyecek.
Allah yine: "Haydi git, senin için orada dünya ve on misli kadar yer vardır -ya da~ dünyanın on misli dünya kadar orada senin için yer vardır" diyecek.
Kul: "Sen Meliksin, beni aşağılıyor musun? Yoksa benimle alay mı ediyorsun" diyecek."
(Râvi dedi ki:) Bunu anlatırken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in azı dişleri görünecek derecede güldüğünü gördüm. As-hâb arasında: "İşte cennet ehlinin en aşağı menzü sahibi bu kimsedir" denilirdi.
|Buhârî, Müslim ve Tirmizi|
10059- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"En son cennete girecek kimse, kâh yürüyerek, kah yüzü üstü sürünerek, kâh da ateş yüzünü yaiıyarak geçecek. Ateşi geçtiği zaman geriye dönüp ona şöyle diyecek: "Beni senden kurtaran Allah ne yücedir! Bana Allah evvelkilerden ve sonrakilerden kimseye vermediğini vermiştir." Derken önüne bir ağaç çıkartılacak. Bunun üzerine şöyle diyecek: "Ya Rabbi! Beni o ağaca yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, altından fışkıran suyundan içeyim." Allah da şöyle buyuracak:
"Bunu sana verirsem, benden daha başkasını istemezsin değil mi?"
"Hayır ya Rabbi, istemem!" deyip, başkasını istemiyeceğine dair söz verecek. Allah da onun sabrı olmadığını gördüğü ve bildiği için onu mazur görecek. Nihayet o ağaca onu yaklaştıracak, gölgesinde gölgelenip suyundan da içtikten sonra, ona ondan daha iyi bir ağaç gösterilecek, bu defa: "Ya Rabbi! Beni o ağaca yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, suyundan da içeyim, ondan başka senden bir şey istemem" diyecek.
Allah şöyle buyuracak: "Ey Ademoğlu! Daha önce evvelkinden başkasını istemeyeceğine dair bana söz vermemiş miydin? Halbuki şimdi başkasını istiyorsun. Onu sana verirsem belki bir başkasını isteyeceksin." Ona, ondan başkasını istemiyeceğine dair söz verir.
Allah onun sabredemiyeceğini bildiği için onu mazur görecektir. Nihayet ağacı ona yaklaştıracak. Gölgesinde gölgelenecek ve suyundan da içecek.
Sonra ona tam cennetin kapısının yanında ilk ikisinden daha güzel olan bir ağaç gösterilecek. Bunun üzerine: "Ya Rabbi! Beni bu ağaca yaklaştır da onun gölgesinde gölgeleneyim, suyundan da içeyim, artık ondan başkasını senden istemem" diyecek. Bunun üzerine Allah:
"Ey Âdemoğlu! Daha evvel de böyle söylemiştin. Şimdi yine istekte bulunuyorsun" diyecek.
"Evet Rabbim! Sana bundan başkasını İs-temiyeceğime dair söz vermiştim. Ancak sabredemiyorum, senden bunu da isliyorum. Artık bu son, bundan başka istemiyeceğ'un" diyecek. Onun sabredemiyeceğini gördüğü için Rabbi onu mazur görecek ve onu o ağaca yaklaştıracak. Onu oraya yaklaştırınca, cennet ehlinin seslerini duyacak. "Ey Rabbim, ne olur beni oraya (cennete) koy!" diye yalvaracak. Allah şöyle buyuracak:
"Ey Ademoğlu! Beni senden kurtaracak olan nedir? Dünya ve bir mislini de sana versem hoşnut olur musun?"
"Rabbim! Sen Âlemlerin Rabbisin halde benimle alay mı ediyorsun?" diyecek." Tamo sırada İbn Mes'ûd güldü ve dedi ki: "Bana neden güldüğümü sormayacak mısınız?"
"Evet neden güldün?" diye sorduklarında, şöyle dedi: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de burada gülmüş ve kendisine: "Neden güldün, ey Allah'ın Resulü?" diye sormuşlardı da o şu cevabı vermişti:
"Kul: "Ey Rabbiın! Sen Alemlerin Rab-bisin benimle alay mı ediyorsun!" dediği; Allah da ona: "Seninle alay etmiyorum, lâkin ben dilediğimi yapmaya kadirim" diyerek gülmüştü, İşte ben de bunun için gülüyorum."
[Müslim]
10060- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bu yaktığınız ateş, cehennem ateşinin yetmiş parçasından bir parçadır."
"Vallahi, bu ateş de yeterlidir, ey Allah'ın Resulü!" dediler
Şöyle buyurdu: "Cehennem ateşi, öbüründen altmış dokuz parça fazladır. Her bir parçanın sıcaklığı, bunun (dünya ateşi) kadardır." [Mâlik, Müslim ve Tirmizî]
10061- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehennemin ateşi bin sene yakıldı, nihayet kıpkırmızı kesildi. Bin sene daha yakıldı, bembeyaz kesildi. Bin sene daha yakıldı, simsiyah oluverdi. Şimdi o, simsiyah kapkaranlıktır." |Mâlik ve lafzıyla Tirmizî.J
10062- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'le beraberdik, bir düşme sesi duydu ve sordu: "Bu nedir, biliyor musunuz?"
"Allah ve O'nun Resulü daha iyi bilir" dedik. Şöyle buyurdu: "Bu, cehenneme atılan bir taştır. Yetmiş sene önce cehenneme atılmış, henüz şimdi düşüyor. Ancak dibine ulaşabildi." [Müslim]
10063- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
-Kafatası gibi bir şeye işaret ederek-" Bunun gibi bir kurşun (kitle) eğer gökten yere gönderilse -ki aralan beşyüzyıllık mesafedir- akşam olmadan yere ulaşır.
Aynı kurşun, cehennemliklerin bağlanacağı zincirin (Hakka, 69, 32) baş tarafından atılsa, köküne veya sonuna varmadan, geceli-gündüzlü kırk sonbahar seyretmesi gerekir."
|Tirmizî|
10064- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehennem çardakları her birinin kalınlığı kırk yıllık mesafe olmak üzere sıkı yapılmış dört duvardan ibarettir." |Tîrmizî|
10065- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Veyi, cehennemde bir vadidir ki, kâfir oraya atıldığı zaman, kırk sonbahar sene aşağıya doğru gider de ancak dibine ulaşır." [Tirmizî]
10066- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehennem irininden dünyaya bir kova akıtılsa onun pis kokusu tüm dünya ehlini sarar." [Tirmizî]
10067- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, 'Allah'tan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle korkun ve ancak müslümanlar olarak ölün!" mealindeki âyeti (Bakara, 132) okudu ve sonra şöyle buyurdu:
"Eğer zakkumdan dünyaya bir damla dam-latüsa, dünya halkının yaşantısını mahv eder. Ya onun yiyenlerin hali nice olur?" [Tirmizî.1
10068- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehennemde "Hebheb" adında bir vadi vardır, her cebbarı (zorbayı) içine alacaktır. Sen sakın onlardan olmayasın!"
[Dârimî zayıf bir senedle.J
10069- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehennem Rabbine: "Bir kısmım, bir kısmımı yemektedir" diye şikâyet etti. Bunun üzerine Allah ona biri kısın, diğeri yazın olmak üzere iki nefes (almasına) müsaade etti. O (nefes), karşılaştığınız sıcak ile, soğuğun en şiddetlisidir." |Buhârî, Müslim veTirmizî|
10070- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamet gününde, gören iki gözü, duyan iki kulağı, konuşan bir dili bulunan bir boyun (cehennemden) çıkacak ve söyle diyecektir: "Ben su üç kimseyi içime çekmekle görevlendirildim: Allah'la beraber başka bir ilah edinenler, zorba zalimler ve resim yapanlar." |Tirmizî|
10071-Rezîn:
"Kim (benim demediğimi dedi) diyerek bana yalan isnad ederse cehennemin iki gözü arasındaki yerine hazırlansın." Denildi ki:
"Ey Allah'ın Resulü! Onun iki gözü mü var?" Şöyle buyurdu:
"Siz Allah'ın: "Bu ateş onlara, uzak bir yerden gözükünce, onun kaynamasını ve uğultusunu işitirler" kavli celîlini (Furkân, 12) duymadınız mı?" Cehennemden, gören iki gözü bulunan bir boyun uzanıp çıkacaktır." Benzerini nakletti.
10072- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"O gün cehennem, her birini yetmiş bin meleğin çektiği bin yularla çekilerek getirilecektir." [Müslim ve Tirmizî.l
10073- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehennem ehlinin göreceği azabın en hafifi, kişiye ateşten iki pabuç giydirilip onların sıcağından beyninin kaynaması şeklinde olacaktır." [Müslim]
10074- Semure radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehennem onlardan kimini Ökçelerine, kimini beline, kimini de köprücük kemiğine kadar yakalayacak," (İkisi de Müslim'e aittir.]
10075- Ebû'd-Derdâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehennem ehli acıkacak. Açlıkları onlara yapılan azap seviyesine ulaşınca: "Açız" diye imdad isteyecekler. Onlara besleyici olmayan, açlıklarını da gidermeyen kötü kokulu diken verilecek. Yine "Açız, itndâd!" diye feryad edecekler. Bu sefer onlara boğazı tıkayan bir yiyecek verilecek. Böyle bir yiyeceği dünyadayken boğazlarından ancak içecek ile geçirdiklerini hatırlayacaklar ve içecek isteyecekler. Bu defa onlara demir çengeller ile kaynatılmış su sunulacak. Yüzlerine yaklaştırddığı zaman yüzlerini kavuracak; karınlarına girdiği zaman ise karınlarım parçalayacak. Diyecekler ki: "Haydi cehennem bekçilerini çağırın, belki bu azabımızı hafifletirler!" Çağıracaklar, fakat onlar gelince şöyle diyecekler:
"Size peygamberleriniz deliller ve belgeler getirmediler mi?"
"Evet" diye cevab verecekler. "Öyleyse istediğiniz kadar dua edin, duanız da nafile. Çünkü kâfirlerin duası burada boşa çıkar." (Gâfir, 50) "Öyleyse haydi (cehennem görevlisi) Mâlik'i çağırın!" diyecekler ve onlar da: "Ey Mâlik! Haydi Rabbin bizi öldürsün!"
Mâlik ise: "Siz burada (ebediyen canlı) kalıcılarsınız" diyecek."
-(Râvi) el-A'meş dedi ki: "Onların Mâ-lik'i çağırmaları ile onun cevab vermesi arasında tam bin yıllık süre olduğu bana haber verildi.-
"Haydi Rabbinize dua edin, zira ondan başkasının size bir faydası olmaz" dediklerinde, onlar Rablerine şöyle dua edecekler:
"Ey Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz bir sapıklar topluluğu idik. Ey Rabbimiz, bizi buradan çıkart! Tekrar günaha dönersek belli ki biz zalim insanlarız." Rableri onlara şu cevabı verecek: "Yıkılın oraya, benimle konuşmayın!" (Mü'mİnûn, 106-9)
İste o zaman her şeyden umutlarını kesecekler, daha da pişman, umutsuzlukla elim azabın içinde feryad edip kıvranacaklar." [Tirmizî]
10076- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kaynar su başlarına dökülecek. Bu su içlerine nüfuz edecek, içindekileri yakıp eriterek ayaklarından çıkacak, işte bu hâdise ilgili âyette (Hacc, 20) geçen "Sahr" (eritme) hadisesidir. Sonra (eriyen cesed) tekrar eski haline dönüşecek." [İkisi de Tirmizî'nin.]
10077- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kâfirin (cehennemdeki) dişi ya da azı dişi Uhud büyüklüğündedir. Derisinin kalınlığı üç günlük mesafedir." (Müslim]
10078- Tirmizî: "Kıyamet gününde kâfirin dişi Uhud gibidir. Uyluğu ise Beydâ dağı büyüklüğündedir. Cehennemdeki oturacak yeri (Medine'den) Rebze'ye kadar üç günlük mesafedir." Beydâ, bir dağ adıdır. Bazılarına göre o, Mağrib'de bir şehirdir.
10079- Onun diğer rivayeti:
"Kâfirin derisinin kalınlığı, kırk iki arşındır. Dişi, Uhud dağı gibidir. Cehennemde oturduğu yer Mekke ile Medine arası kadardır."
10080- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kâfirin cehennemde iki omuzamsı, hızlı bir süvari gidişiyle üç günlük mesafeyi kapsar." [Müslim]
10081- tbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kâfir dilini bir ya da iki fersah kadar sürükleyecek. İnsanlar üzerinden geçip onu çiğneyecekler." |Tirmizî.|
10082- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İbrahim aleyhisselâm babasını. Kıyamet gününde tozlanmış ve yüzü karalara bürünmüş olarak görecek de: "Ben sana bana âsi gelme dememiş miydim?" diyecek.
Babası: "Bugün sana asla âsi gelmem" diye cevap verdiğinde, İbrahim Allah'a şöyle diyecek: "Ya Rabbil Sen bana Kıyamet günü beni rüsvay etmeyeceğini va'd etmiştin. Şu anda babamın rezilliğinden hangi rezillik daim büyüktür?"
Allah şöyle buyuracak: "Ben cenneti kâfirlere haram kıldım." Sonra şöyle buyuracak: "Ey İbrahim! Ayaklarının altında ne var bir bak bakalım."
Bakacak ve kana bulanmış bir sırtlan görecek. İşte (Azer'in dönüştürüldüğü bu çirkin suretti hayvan) derhal alınıp ateşe atılacak."
| Buharı. |
10083- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Güneş ve Ay, cehennemde yaralı iki öküzdür."
[Ebû Ya'lâ teyyin bir senedle]
10084- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sineklerin ömrü kırk gecedir. Arı hariç sineklerin hepsi cehennemliktir." |Ebü Ya'la]
10085- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Eğer bu mescidde yüzbin ya da daha fazla kişi ve burada cehennemden bir adam bulunup bir soluk alsaydı; onun soluğundan mescidde bulunanların hepsi mescidle birlikte yanıp kül olurdu."
[İkisi de Ebû Ya'lâ'ya aittir]
10086- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cehennemin bir demir sopası yeryüzüne konulsaydı, insanlar ve cinlerin tümü bir araya gelse onu yerden kaldıramazlardı."
[Ahrneıl ve Ebû Ya'lâ leyyin bir senedle.|
10087- Ömer radiyallahu anh'dan:
Cibril, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e beklenmedik bir zamanda gelmişti. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ayağa kalkarak: "Ey Cibril! Renginin neden böyle soluk? diye sordu.
"Allah, Cehennem anahtarlarını emredİn-ceye kadar sana gelmedim." diye cevap verdi.
"Ey Cibril! Bana ateşi anlat ve cehennemi vasfet!" deyince, Cibrîl şöyle dedi: "Allah, emir buyurdu, cehennemin üzerinde bin sene ateş yakıldı ve bembeyaz oldu. Bin sene daha tutuşturuldu, bu defa kıpkırmızı kesildi. Emretti; bin sene daha tutuşturuldu, simsiyah kesildi. Şu anda o, simsiyah kapkaranlıktır. Ne kıvılcımları aydınlatır, ne de alevi söner. Seni Hak ile gönderene yemin ederim ki, Cehennemden iğne kadar bir yer açılsa, onun sıcaklığından, yeryüzündekilerin hepsi ölür. Seni Hak ile gönderene yemin ederim ki, eğer Cehennem bekçilerinden biri dünya ehline görünse ve dünya ehli ona baksaydı yü-
zünün çirkinliğinden ve pis kokusundan tüm dünya ehli ölürdü. Seni Hak ile gönderene yemin ederim ki, eğer Allah'ın Kitab'ında vasf ettiği cehennem ehlinin zincirinden bir halka dünya dağlarına konulsaydı, hepsi parçalanır ve yerin en dibine çökerdi." Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Bu kadar yeter, daha anlatma! Nerdeyse kalbim parçalanıp öleceğim."
Sonra ağladı. Cibril'e şöyle bir bakınca onun da ağladığını gördü ve sordu:
"Ey Cibrîl! Allah katındaki mevkiine rağmen sen de mi ağlıyorsun?"
"Neden ağlamayayım? Kim bilir belki ben Allah'ın ilminde şimdiki durumumdan başka bir durumda olurum. Kim bilir benimde başıma İblis'in başına gelen şeyler gelebilir. Zira (başlangıçta) o da meleklerdendi.
Kim bilir Hârut'la Mârufun uğradığı âki-bete ben de uğrayabilirim" deyince ikisi de ağlamağa devam ettiler.
Nihayet kendilerine şöyle bir ses geldi: "Ey Cibrîl ve ey Muhammedi AUah-u Teala kendine âsi gelmekten sizi emin kıldı."
Bunun üzerine Cibrîl yukarıya doğru yükselip gözden kayboldu. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem de oradan çıkıp ayrıldı. Yoldan geçerken, Ensâı'dan gülüp oynayan bir kavme rastladı ve onlara şöyle buyurdu: "Gülüyor musunuz, önünüzde cehennem vardır Eğer siz benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. Yemekten içmekten kesilir, yüksek yerlere çıkıp Allah'a yalvarırdınız." Derken şöyle bir ses duyuldu:
"Ey Muhammed! Kullarımı umutsuz etme! Ben seni zorlaştırıcı olarak değil kolaylaştırıcı olarak gönderdim." Allah Resulü de sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Amellerinizde ifrata kaçmayın ve doğru yolu tutunuz!"
[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta. zayıf bir senedle]
10088- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sordum:
"Ey Allah'ın Resulü! Yaratıklar neden yaratıldılar?"
"Su'dan."
"Cennetin yapısı nedir?"
"Bir kerpici gümüş, bir kerpici altın, harcı keskin kokulu misk, döşemesi inci ve yakut, toprağı ise za'feran (safran) olup, oraya giren mutlu otur, umudsuz olmaz, ebedî olur, ölmez. Ne giydikleri eskir, ne de gençlikleri tükenir" buyurdu. [Tİrmizî uzun bir metinle. |
10089- Zeyd bin Erkam radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennetliklere yeme, İçme ve cinsi ilişki hususunda tam yüz kişinin gücü verilecektir." Yahudilerden bir adam dedi ki:
"Yiyen içenin helaya çıkma ihtiyacı olur."
"Derisinden bir ter boşanacak, böylece karnı dümdüz (sanki hiç bir şey yememiş gibi olacak" buyurdu. [Dârimî.]
10090- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kapları ve içindekileri gümüş olan gümüşten iki cennet, kaplan ve içindekiler altın olan iki de altın cenneti vardır. Adn cennetinde insanlarla Rableri arasında, Rablerini görmeyi engelleyen bir kibriyâ perdesi olacaktır."
[Buhârî, Müslim ve Tîrmizî]
10091- Ebû Mûşâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennette mu minin yüksekliği altmış mil olan bir inci çadırı vardır."
10092- Diğer rivayet:
"Genişliği de öyle (yani altmış mildir). Orada mü'minin aileleri bulunacak. Mü'min onları bir bir dolaşacak (cinsî ilişkide bulunacak), fakat birbirlerini göremiyecekler."
[Buhârî, Müslim ve Tirmizî|
10093- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennette bir ağaç vardır, bir süvari onun gölgesinde tam yüz yıl yürüse katedemiyecek-tir. İsterseniz Allah'in "Daimî (uzatılmış) gölgeler" kavlini (Vakıa 30) okuyun!"
Cennette birinizin yayı kadar bir yer, üzerine Güneşin doğduğu ya da battığı şeylerden (dünyadan) daha hayırlıdır."
| Buhârî, Müslim ve Tirmizî.l
10094- Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennette her bir derecenin arası gökle yer arası kadar olan tam yüz derece vardır. Firdev.s bunların en üst derecesidir ki, dört nehir oradan fışkırıp akar. Arş ise onun üstündedir. Allah'dan dilekte bulunduğunuz zaman, Firdevs cennetini dileyin!" |Tirmizî|
10095- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sabahleyin ya da öğleden sonra Allah yolunda yürümek, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Birinizin Cennette yayı kadar ya da ovucu kadar olan yeri, dünya ve içinde-kilerden daha hayırlıdır. Eğer cennet ehli kadınlarından bir kadın yer ehline görünseydi, dünyayı ve içindekilerini aydınlığa boğar ve ikisinin arasını da güzel koku ile doldururdu. Onun başörtüsü dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır." |Tirmizî]
10096- Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Eğer cennette olan şeylerden bir tırnaklık miktar görünseydi yer ile gök arasını süse boğardı. Eğer cennet ehlinden bir adam görünüp bileziklerini gösterseydi, güneşin yıldızların ışıklarını bastırdığı gibi güneşin ziyasını bastırırdı," |Tirmizî|
10097- Beliz bin Hakîm'in dedesi Muâvi-ye'den: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennette, bal denizi, şarap denizi, süt denizi ve su denizi bulunmaktadır. Diğer nehirler bunlardan çıkacaktır." [Tirmizî]
10098- Ebû Eyyûb radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e
bir Bedevî gelip şöyle dedi:
"Ey Allah'ın Resulü! Ben atı severim, acaba cennette at var mıdır?"
"Cennete girersen, sana yakuttan İki kanadı bulunan bir at getirilecektir. Ona bindirileceksin, sonra onunla istediğin yere uçacaksın." ITirmizîl
10099- Ali radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennette hurilerin toplanma yerleri vardır. Seslerini yükseltecekler, yaratıklar onların sesi kadar güzel bir sesi ö ana kadar hiç duymamış olacaklar ve onlar şöyle diyecekler: "Biz ebedîleriz, asla helak olmayız, biz mutlu kistleriz, asla bedbaht olmayız, biz hoşnutlarız, asla kederlenmeyiz. Ne mutlu bizim için olan kişilere ve ne mutlu kendileri için olduğumuz kişilere!" [Tirmizî]
10100- İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'dan:
Ebû Hureyre'ye rastladım. Dedi ki: "Allah'a seninle cennet çarşısında buluşmak için niyaz ediyorum."
"Cennette çarşı var mıdır?" diye sordum.
"Evet. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle anlattı:
"Cennet ehli cennete girdiklerinde amellerinin derecelerine göre oraya yerleşecekler. Sonra onlara dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre Rablerini ziyaret etmelerine izin verilecek. Onlara Allah'ın Arş'ı gösterilecek. Onlara cennet bahçelerinden bir hah-
;ede gözükecektir. Onlara, nur minberleri, İnsi minberleri, yakut minberleri, zeberced minberleri, altın minberleri ve gümüş minberleri kurulacak. En aşağı dereceli kişileri bile ~ki içlerinde aşağı dereceli kimse yoktur- misk yığını üzerinde oturacak. Kürsi sahiplerinin onlardan daha üstün meclisleri bulunduğunu görmezler." Dedim ki:
"Ey Allah'ın Resulü! Rabbimizi görecek miyiz?"
"Evet. Siz Güneş'i görmekte birbirlerinizi iter misiniz, ya da mehtap gecesi dolunay görmekte birbirinizi itip sıkıntıya girer misiniz?" buyurdu.
"Hayır" dedik. "Cennette de Rabbinizi görmekte de öyle birbirinizi itmeyecek, sıkıntıya girmeden cemalini müşahede edeceksiniz. O mecliste Allah' m yanında bulunup ona muhatab olmayacak hiç kimse olmayacaktır. Hatta onlardan bir adama: "Eyfülan oğlufü-lan, falan falan günde böyle böyle dediğini hatırlıyor musun?" deyip onun bazı yaramaz davranışlarını hatırlatacak. O adam da şöyle diyecek:
"Ey Rabbim! Sen beni bağışlamadın mı?"
"Evet, bağışladım; benim mağfiretimin bol oluşu sayesinde sen bu makama ulaştın" buyuracak. Onlar öyle karşılıklı sohbet ederlerken, üzerlerinde bir bulut belirecek ve onlara güzel bir koku yağdıracak. O zamana kadar koklamadıkları pek güzel bir koku. Rabbi-miz şöyle buyuracak:
"Haydi sizin için hazırladığım büyük bağışa kalkın! Canınızın çektiğini alın!" Hemen meleklerin çepeçevre eyledikleri bir çarşıya gideceğiz. Oradan canımızın çektiği her şeyi alışveriş yapmaksızın alıp yükleneceğiz. Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, insan aklının tahayyül edemediği güzel şeyler, lezzetli nimetler. O çarşıda cennet ehli birbirine rastlayacaklar. Yüksek menzilinden aşağı doğru inerken kendinden daha aşağıda olan kimseye -ki gerçi orada aşağılık yoktur- rastlayacak. O kendi üstündeki göz kamaştıran elbiseyi görünce, dehşete kapılacak. Ancak
daha söz ve sohbetleri bitmeden ondan daha giizel elbise kendisine sunulacaktır. Çünkü orada mahzun olmak, üzülmek ve meraklanmak yoktur. Sonra oradan evlerimize döneceğiz, hanımlarımız herbirimizi karşılayıp:
"Merhaba, hoş geldiniz! Bizi terkettiğin-deki güzelliğinden daha bir güzellik ve neşe ile geldin!" deyip hayret ve şaşkınlıklarım ifade edecekler ve biz de onlara şöyle diyeceğiz:
"Biz bugün Rabbimiz Cebbar'ı ziyaret ettik. İşte (bundan dolayı) şimdiki gibi bir güzelliğe bürünmüş olmayı hakkedyoruz. fTîrmirf]
10101- Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennette bir çarşı vardır; orada ne alış ne de satış vardır. Sadece kadınların ve erkeklerin suretleri vardır. Kişinin hangi suret hoşuna giderse o suretle girecektir. |Tirmizî.]
Tirmizî Ebû Eyyûb'un (no. 10098) hadisi hakkında zayıf hükmü verdi.
10102- Ebû Saîd radİyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennet ehli üstlerindeki odalarda yaşayanları, gökyüzünde -aralarındaki üstünlükten dolayı- Maşrik'tan Mağrib'e kadar olan inci gibi yıldızları gördüğünüz gibi görecekler.
"Bunlar kimsenin ulaşamadığı peygamberlerin menzilleri midir, ey Allah'ın Resulü?" diye sordular.
"Bilâkis! Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, odalarda kalanlar Allah'a iman edip, peygamberleri tasdik eden birtakım adamlardır." |BuhârîiIe Müslim.]
10103- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennete ilk girecek olan zümre, yüzleri mehtap gecesindeki Ay gibi olan insanlardır. Sonra bunları yüzleri semâdaki en parlak yıldız gibi parlayan kişiler takib ederler. Cennetlikler ne küçük, ne de büyük abdest bozarlar, ne tükürürler ve ne de sümkürürler. Tarakları altın, terlen misk, buhurdanlıkları Ödağacın-dan, hanımları hurilerden olacaktır. Yaradılışları bir tek adam; altmış arşın uzunluğundaki babaları Adem'in suretinde olacaklardır."
10104- Diğer rivayet:
"Onlardan her birinin iki eşi olacaktır, Güzelliklerinden dolayı baldırlarının içi dışından görünecektir. Aralarında en ufak çekişme ve düşmanlık olmayacaktır. Kalpleri tek kalp halindedir. Sabah-akşam Allah'ı teşbih edeceklerdir." (Buhârî, Müslim ve Tirmizî.]
10105- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennet ehli cennette yerler, içerler, tü-kürmezler, küçük ve büyük abdestlerini bozmazlar, sümkürmezler." Dediler ki: "Peki yedikleri ne olacak?"
"Misk gibi kokan geğirme ve terleme ile giderilecek. Tıpkı soluk almak ilham edildiği gibi onlara teşbih ve tahmid etmek de ilham edilecek."
10106- Diğer rivayette "tahmid"'in yerine "hamd" geçmektedir.
10107- Diğer rivayette (tahmid yerine) "tekbîr" geçmektedir.
[Ebû Dâvud ve aynı lafızla Müslim. |
10108- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennet ehlinden kim Ölürse, küçük olsun büyük olsun cennete otuz yaşında olarak girecektir. Bu yaş ebediyyen değişmez." Dedi ki: "Üzerlerinde tadar vardır, onun bir incisi Doğu ile Batı arasını aydınlatacak kadar parlar." |Tirmizî|
10109- Muâz radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennet ehli cennete, otuz ya da otuzüç yaşında sakalsız, kılsız ve gözleri sürmeli olarak girecekler."
10110- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennette mü'mine şu kadar güçte cima etmek gücü verilecektir."
"Denildi kî: "Ey Allah'ın Resulü! Buna lakat getirebilecek mi?"
"(Evet) ona yüz kişilik cinsel güç verilecektir" buyurdu.
10111- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Mü'min cennette çocuk istediği zaman, hâmile kalması, doğurması ve büyümesi dilediği şekilde bir anda husule gelecektir."
[Tirmizî.]
10112- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallalîahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennete giren mutlu olacak, hiç Üzülmeyecek, ne elbisesi eskiyecek ve ne de gençliği tükenecek." |Müslim|
10113- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamet gününde yeryüzü tek bir ekmek olacak. Cebbar (Allah) onu eliyle birinizin sofrasına koyduğu gibi Cennet ehline ikram olarak sunacak." Yahudilerden bir adam geldi ve şöyle dedi: "Ey Ebû'l-Kâsım! Rahman (olan Allah) sana bereket versin! Kıyamet günü Cennet ehlinin ağırlanacağı şeyi sana haber vereyim mi?"
"Evet" buyurdu. Yahudi:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurduğu gibi yeryüzü tek ekmek halinde olacak." dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sel]em bize bakıp azı dişleri görü-nünceye kadar güldü. Sonra Yahudi: "Onların katıklarını da bildireyim mi?" diye sordu.
"Evet" buyurdu,
"Katıkları bâlâm ve nûndur."
"Nedir bu?" diye sordular.
"Öküz ve balıktır. Bunların ciğerlerinin artıklarını tam yetmişbin kişi yiyeceklerdir" dedi.
[Buharî ve Müslim]
10114- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
"Cennet ehlinin en aşağı derecesinde bulunan kişinin seksen bin hizmetçisi, yetmiş iki eşi olacaktır. Ayrıca onun için inci, zeber-ced ve yakuttan yapılmış bir çadır dikilecek ve bunun uzunluğu Câbiye İle San a arası kadar olacaktır." |Tirmizî|
10115- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Cennet ehlinin en aşağı derecesinde olan kişi cennetlerine, hanımlarına, nimetlerine, hizmetçilerine ve yataklarına bakar. Bin senelik yoldan görüp bunları seyredebilecek. Allah katında olanların en kıymetlileri ise, sabah-akşam Allah'ın cemalini görebilendir." Sonra: "O gün bir takım yüzler parlak ve sevinçli olarak Rablerine bakıcıdır" mealindeki âyeti (Kıyamet, 22-3) okudu.
|İkisi de Tirmizî'ye ait]
10116- el-Muğîre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Mûsâ, Rabbine: "Cennet ehlinin en aşağı derecelisi kimdir?" diye sordu. Rabbi şöyle buyurdu: "Cennet ehli cennete girdikten sonra bir adam gelir. Ona haydi sen de cennete gir!" denilir. O ise şöyle der:
"Ya Rabbi! Bu nasıl olur? Herkes girmiş ve oradaki yerini almış." Ona şöyle denilir: "Sana dünya krallarından bir kralın mülkü kadar mülk verilmesine razı mısın?"
"Ya Rabbi! Razı oldum."
"Sana bu verildi, onun misli bir daha, bîr misli daha, bîr misli daha verildi." Beşincisinde: "Ey Rabbim! Hoşnut oldum" diyecek. Allah şöyle buyuracak:
"Bu senindir. Onun on katı daha senindir. Canının çektiği, görüp hoşlandığın şeyler de senindir."
"Ey Rabbim! Hoşnut oldum. Rabbim, derece bakımından onların en üstünü kimdir?" dediğinde, O şöyle buyuracak: "Onlar, ikramlarını bizzat kendi elimle hazırladığım kimselerdir ki, onlar için gözlerin görmediği, kulakların
duymadığı, insan aklının tahayyül edemediği nimetler vardır." Bunu doğrulayan Allah'ın kitabındaki şu âyettir: "Kişi onları memnun etmek için kendilerine ne saklandığını bilemez." (Secde, 17)
[Tirmizî ve aynı lafızla Müslim.]
10117- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellern buyurdu:)
"Cennete kalbleri kuş kalbi gibi olan birtakım insanlar girecektir." [Müsliml
10118- Harise bin Vehb radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennete ne katı sözlü ve huylu olanlar, ne de kibirlenenler girebilir."
Dedi ki "(Hadisin Arapça metninde geçen) cevvâz: Kaba konuşan kimsedir."
[Ebü Davud]
10119- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem konuşurken yanında çöl halkından bir adam vardı. Buyurdu ki:
"Bir adam (cennette) ziraat yapmak için Rabbinden izin isteyecek. Rabbi ona diyecek ki: "Sen arzuladığın hâl üzere değil misin?" O da şöyle diyecek: "Evet. Fakat ben ziraati seviyorum" diyecek. Ona izin verilecek, hemen tohum ekecek bir anda ekin verecek, büyüyecek, harmanı yapılıp, dağlar gibi mahsûl yığılacak. Rab Teâlâ ona: "Ey Adem oğlu! Senin gözün doymaz ama al bakalım bunu!" buyuracak." Bunun üzerine Bedevi dedi kî:
"Böyle bir kimse ya Kureyş ya da En-sar'dan olabilir. Çünkü onlar çiftçidirler. Biz ise çiftçi değiliz." Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem azı dişleri görü-nünceye dek güldü.
[Buhârî]
10120- Selmân radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hiç kimse elinde "BismillahirRahmanir-Rahîm. Allah tarafından, falan oğlu falana ihsan edilen yazıdır: "Onu meyveleri aşağıya sarkan yüksek cennete koyun!" belgesi bulunmadan cennete giremez.
[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr ve'l-Evsat'ta]
10121- Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Huysuz devenin sahibine karşı gösterdiği isyankârlık gibi Allah'a karşı isyanda bulunmadıkça hepiniz cennete gireceksiniz."
|Ahmed.|
10122- Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de benzerini rivayet etti; onda şöyle geçmektedir: "Eğer beni tasdik etmiyorsanız, Allah Te-ûlânın şu buyruğuna bakın:
"Oraya (cehenneme) ancak yalanlayan ve sırt çeviren şakî (bedbaht) kişi girecektir." (Leyi 15)
10123- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennette senin canın kuş isteyecek. Hemen kızartılmış olarak önüne getirilip konacaktır." [Bezzûr zayıf bir senedle]
10124- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
Bir adam sordu: "Ey Allah'ın Resulü! Bize cennet giysilerini anlat! O yaratılan bir şey mi olacak, yoksa örülen bir şey mi?" Cemaatten bazıları güldü. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Neden gülüyorsun, bir câhilin bir âlime sormasına mı? Nerede soruyu soran?"
"Buradayım, ey Allah'ın Resulü!" deyince şöyle buyurdu: "Ondan cennet meyveleri meydana gelecektir." [Bezzar]
10125- Câbir radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e "Cennet ehli uyur mu?" diye sordular. Şöyle buyurdu: "Uyku, ölümün kardeşidir. Cennet ehli uyumazlar."
[Taberânî. Mu'cemu'l-Evsat'ta ve Bezzâr]
10126- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Eğer Allah cennet ehlinin ticâret yapmalarına izin verseydi, onlar bez ve güzel koku ticâreti yaparlardı." ITaberânî, Mu'cı>rmt's-Sağîr't\z.\
10127- Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e
"Cennet ehli, cinsî ilişkide bulunacak mı?" diye sordular. Şöyle buyurdu: "Evet, bezmeyen zeker, kesilmeyen bir şehvet ve oldukça şiddetle" buyurdu.
10128- Diğer rivayette: "Ne erkeğin menisi olacak ve ne de kadının menisi" diye geçmektedir. |Taberânî, Mtı'cermt'i-Kebîr'<\<i.\
10129- Cerîr radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yarımdaydık. Mehtaplı bir gecede Ay'a bir baktı ve şöyle buyurdu:
"Siz Rabbinizi şu Ay'ı perdesiz ve birbir-İerinizi itip kakmadan gördüğünüz gibi ayan (beyan) olarak göreceksiniz. Güneş doğmadan ve batmadan namaz kılmaya gücünüz yetiyorsa yapın!"
Sonra: "Güneş doğmadan ve batmadan önce Rabbini hamdiyle teşbih et" mealindeki âyeti (Tâhâ, 13) okudu.
IBuhârî, Müslim, Tirmi/îve Ebû Dâvud.|
10130- Suheyb radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennet ehli cennete girdiği zaman, Allah Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyuracak: "Size ilave olarak yapmamı istediğiniz başka bir şey var mtdtr?"
"Sen bizim yüzlerimizi bembeyaz yapmadın mı? Cehennemden kurtarıp bizi cennete sokmadın mı; (Bundan daha iyi ve fazla ne olabilir ki?)" diyecekler.
Bunun üzerine perde kaldırılacak, kendilerine Rableri Teâlâyı görmekten daha sevimli bir şey verilmediğini anlayacaklar.
10131- Diğer bir rivayette §u ilave yer almıştır:
"Sonra şu âyeti okudu: "■iyi davrananlara, daima daha iyisi ve üstünü verilir." (Yunus, 26)
[Müslim ve Tirmizî.l
10132- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cibril bana, elinde içinde siyah bir nokta bulunan beyaz bir ayna ile geldi" Sordum:
"Bu nedir ey Cibril?"
"Bu Cuma'dır. Rabbin bunu sana ve senden sonra kavminin bayramı olsun diye sunuyor. (Böylece) sen evvel olacaksın, Yahudi ve Hıristiyanlar senden sonra olacaklar. (Yani onların kutsal günleri seninkinden sonra gelecek)" dedi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
"Peki onda ne gibi faydalar vardır?"
"Onda sizin için çok hayır ve fayda vardır. Onda öyle bir saat vardır ki, kim o saatte Rabbine hayır ile dua ederse ve o hayır onun için kısmet kılınmışsa (Allah) onu mutlaka verir, şayet kısmet kılınmamışsa o istediğinden daha büyüğü onun için saklanır. Hakkında takdir edilen bir kötüden ona sığınırsa mutlaka ondan onu kurtarır, şayet takdir edilme-nıişse ondan daha büyük bir serden onu kurtarır' dedi.
"Peki içindeki bu siyah nokta nedir?"
"O Cuma gününün oluştuğu saattir. O bizde günlerin efendisidir. Biz ona âhirette "Yevmu'l-Mezîd" diyeceğiz."
"Neden "Yevmu'l-Mezîd" diyeceksiniz?"
"Çünkü Rabbin Teâlâ, Cennette miskten daha güzel kokan bembeyaz bir vadi edinmiştir. Cuma günü olduğu zaman, Allah Teâlâ İl-liyyîn'den Kürstsi üzerine inecek. Kürsî'nin etrafını nurdan minberler saracak. Peygamberler gelip onların üzerinde oturacaklar. Sonra cennet ehli gelip miskten kum yığınları üstünde oturacaklar. Rableri Teâlâ onlara tecelli edecek ve onlar O'nun cemalini müşâ-hade edecekler. Rableri de şöyle buyuracak: "İste ben vd dini yerine getiren, nimeti üzerinizde tamamlayan (Rabbinizim). Burası, size bolca vereceğim bir yerdir. İsteyin benden ne isterseniz!"
O'ndan hoşnutluk isteyecekler. O da şöyle buyuracak: "Zaten sizi buraya yerleştiren benim hoşnutluğumdur. Size daha bolca vereceğim, isteyin!"
Arzuları bitinceye dek durmadan isteyecekler. Tam o anda onlara gözlerin görmediği, kulakların duyamadığı, insan aklının tahayyül edemediği şey açılacak. Bu durum, Cuma günü halkın ayrılıp dağılma zamanına kadar böyle devam edecek.
Sonra Rab Teâlâ Kürsî'sine çıkacak. O'nunla beraber şehidler ve sıddtklar da çıkacaklar. -Sanırım şunları da söyledi:- Oda sahipleri olanlar da bembeyaz inci, ya da kıpkırmızı yakut, ya da yemyeşil zeberced-den olan odalarına dönecekler. Nehirleri akan, kapılan düzenli, meyveleri bol olan, içinde eşleri ve hizmetçileri bulunan muazzam odalarına.
Daha çok iyiliklere nail olabilmeleri, Allah'ı daha çok görebilmeleri için, Cuma'ya karşı besledikleri iştiyak kadar hiç bir iştiyak
ve hasretleri olmayacaktır. Bu nedenle işte (âhirette) o güne (Cumaya) Mezîd günü denilmiştir."
[Bezzâr, Taberanî, Mu'cemu'I-Kebîr ve't' Evsat'ta ve Ebû Ya'lâ.|
10133- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
İnsanlar dediler ki:
"Ey Allah'ın Resulü! Rabbimizİ görecek miyiz?"
"Bulutsuz berrak bir mehtap gecesinde Ay'ı görmek için itişip kakışır mısınız?"
"Hayır/'
"Bulutsuz bir günde Güneş'i görmek için birbirinizi itip kakarak birbirinize zahmet verir misiniz?"
"Hayır."
"işte Rabbinizİ de öyle zahmetsiz ve sıkıntısız, apaçık göreceksiniz.
Kıyamet gününde insanlar diriltilecekler. Allah buyuracak ki:
"Kim (dünyada iken) neye tapıyorsa onun peşine düşsün.'". Bunun üzerine kimisi Gü-
neş'e uyacak, kimisi Ay'a uyacak. Kimisi de putlara uyacaklar. Geride münafıkların da içinde olduğu halde bu ümmet kalacak. Allah onlara gelip: "Ben sizin Rabbinizim." buyuracak. Onlar da söyle diyecekler:
"Rahbimiz buraya gelinceye kadar bizim yerimiz , burasıdır. Rabbimii geldiğinde biz onu tanırız." Allah onlara (bildikleri surette) gelip: "Ben sizin Rabbinizim" buyuracak. Nihayet onlar da: "Sen bizim Rabbimizsin" diyecekler. Allah da onları çağıracak. Cehennemin üstüne sırat kurulacak. Peygamberlerden ümmetiyle ilk geçen ben olacağım. Orada peygamberlerden başka hiç kimse konuşamayacak. Peygamberlerin o günkü kelâmı: "Al-lahım! Selâmete erdir, selâmete erdir!" olacak. Cehennemde Sa'dân dikeni gibi çengeller olacak. "Siz sa'dân dikenini gördünüz mü?" (Ashâb:) "Evet" dediler. "İste o çengeller tıpkı sa'dân dikeni gibidir. Ancak büyüklüğünü Allah bilir, insanları işledikleri amelleri
sebebiyle kapacak. Onlardan kimi ameli sebebiyle helak olacak, kimi de kurtarılıncaya kadar ceza görecek, sonra kurtulacak. Hatta Allah ateş ehlinden olanlardan merhamet etmek istediği kimseler için meleklerine, Allah'a ibadet edenleri oradan çıkartmalarını emredecek. Secde izleriyle tanıyıp onları çıkaracaklar. Çünkü Allah ateşe secde izini yakmasını haram kılmıştır. Yanmış ve perişan olmuş bir vaziyette onlar çıkacak. Sonra üzerlerine (cennette) hayat suyu dökülecek. Selin taşıdığı (topraktaki) tanenin bitmesi gibi bitecekler. Cennetle cehennem arasında bir adam kalacak, en son cennete girecek kişi odur. Yüzü cehenneme doğru olacak. Şöyle diyecek:
"Rabbim, ne olur benim yüzümü ondan (cehennemden) çevir! Onun kokusu beni zehirleyip perişan ediyor, alevi de beni yakıp kavuruyor." Allah ise:
"Bunu yaparım ama benden başka bir şey istersin."
"İzzetin hakkı için hayır ya Rabbi/" diyecek. Ondan sonra Allah ondan böyle bir söz aldıktan sonra onun yüzünü ateş tarafından beriye çevirecek. Cennete doğru yönelince, onun göz kamaştıran güzelliğini görecek, Allah'ın dilediği kadar sükût ettikten sonra kendini şöyle demekten alamayacak:
"Rabbim, beni cennete doğru yanaştır!"
"Sen bana benden başka bir şey istemiye-ceğine dair söz vermemiş miydin?"
"Evet, ey Rabbim! Ben senin en kötü kulun olmayayım."
"Cennetin kapısına yaklaştırırsam, belki sen benden ondan başka bir şey istersin."
"İzzetin hakkı için hayır yâ Rabbi!" diyerek, Allah'a ahd-ü peymân verdikten sonra Allah onu cennetin kapısına yaklaştıracak."
O kapıdan içerdekilerin göz kamaştırıcı güzelliklerini, yeşilliklerini görünce, Allah'ın dilediği kadar sustuktan sonra şöyle demekten kendini alıkoyanuyacak: "Yâ Rabbİ! Ne olur beni cennete koy!" Allah şöyle buyuracak: "Yazık sana ey Ademoğlu! Amma da istiyorsun ha! Benden, verdiklerimden başka bir şey istemiyeceğine dair söz vermemiş miydin?"
"Ne olur Atlattım! Beni mahlukatın içinde en bedbaht insan yapma!" derdemez, Allah gülecek. Sonra cennete girmesine izin verecek ve "Dile benden ne dilersen!" diyecek. O da isteyip temenni edecek. Temennileri bitince, Allah adım zikrederek şunu da şunu da iste diyecek. Bütün istedikleri ve temennileri sona erince, Allah buyuracak: "Bu ve onunla beraber bir misli daha senindir."
Ebû Saîd, Ebû Hureyre'ye dedi ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
"Allah Teûlâ ona: "Bu ve bununla beraber on katı daha senindir" buyurdu.
Ebû Hureyre dedi ki: "Bu ve beraberinde bir o kadarı da senindir" sözünden başkasını, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den ezberlemedim."
Ebu Saîd şöyle dedi: Ben ise, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den "Bu ve onun on katı daha senindir" sözünü duydum."
Ebû Hureyre dedi ki: "İşte cennete en son girecek olan adam budur."
[Buharı, Müslim ve Tirmizî.]
==========================================
10048- Bu hadisi Ebû Dâvud (4744),
Tirmizî (2560) ve Nesâî (eymân ve'n-nüzr 3, VII, 3), Muh. b. Amr an
Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî "hasen sahîh" hükmü verdi.
10049- Bu hadisi Buhârî (rikâk 28, VII,
186) ve Müslim (cennet 1, s. 2174), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
10050- Bu hadisi Buhârî (rikâk 29, VII,
186-7), Mûsâ b. Mes'ûd an Süfyân an Mansûr ve'l-A'meş an Ebî
Vâil an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.
10051- Bu hadisi Buhârî (tefsîr Kâf 1,
VI 47; eymân ve'n-nüzr 12, VII, 224-5; tevhîd 7/2, VIII, 167), Müslim (cennet 37-8, s. 2187) ve
Tirmizî (3272), Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
10052- Lafzı Müslim'e (cennet 36, s. 2186)
aittir. Bu hadisi Buhârî (tefsîr Kâf 1/3, VI, 48; tevhîd 25, VIII, 186-7), Müslim (cennet 34-6, s. 2186-7) ve
Tirmizî (2561), el-A'rec, İbn Sîrîn ve Hemmâm an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
10053- Bu hadisi Müslim (îmân 306, s. 172-3), Nasr b.
Alî an Bişr b. el-Mufaddal an Ebî Mesleme an Ebî Nadre an Ebî Saîd senedi ile
tahrîc etti.
10054- Bu hadisi Buhârî (mazâlim 1, III,
97; rikâk 48/3, VII, 197), Katâde an Ebî'l-Mütevekkil en-Nâcî an Ebî Saîd asl-ı
senedi ile tahrîc etti.
10055- Bu hadisi Buhârî (rikâk 51, VII,
201-2) ve Müslim (îmân 318, s. 178), Hammâd b. Zeyd an Amr b. Dînâr an Câbir asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Buhârî'ye aittir.
10056- Bu hadisi Tirmizî (2599), Süveyd b. Nasr an İbni'l-Mübârek an Rişdîn an İbn Nu'am an
Ebî Osmân an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında zayıf hükmü verdi.
10057- Bu hadisi Müslim (sıfâtu'l-münâfikîn 55, s. 2162), Amr en-Nâkıd
an Yezîd b. Hârun an Hammâd b. Seleme an Sâbit el-Bünânî an Enes senedi ile tahrîc
etti.
10058- Bu hadisi Buhârî (rikâk 51, VII,
204), Müslim (îmân 308, s. 173) ve Tirmizî (2595), Mansûr an İbrâhîm an Abîde
an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
10059- Bu hadisi Müslim (îmân 310, s. 174-5), İbn e.
Şeybe an Affân b. Müslim an Hammâd b. Seleme an Sâbit an Enes an İbn
Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.
10060- Bu hadisi Mâlik (cehennem 1, s.
994), Buhârî (bed'ul-halk 10, IV, 90) ve Müslim (cennet 30, s. 2184)
Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile; Tirmizî ise (2589,
2591), Hemmâm ve Ebû Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
10061- Bu hadisi Mâlik (cehennem 2, s.
994), an ammihî Ebî Süheyl b. Mâlik an ebîhî an Ebî Hureyre ve Tirmizî
(2591), Şerîk an Âsım b. Behdele an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre bu rivayetin Ebû Hureyre'nin sözü olması daha sahîhtir.
10062- Bu hadisi Müslim (cennet 31, s. 2184), Yahyâ
b. Eyyûb an Halef b. Halîfe an Yezîd b. Keysân an Ebî Hâzım an Ebî Hureyre
senedi ile tahrîc etti.
10063- Bu hadisi Tirmizî (2588), Süveyd an İbni'l-Mübârek an Saîd b. Yezîd an
Ebî's-Semh an ësâ b. Hilâl an İbn Amr senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında
"hasen sahîh" hükmü verdi.
10064- Bu hadisi Tirmizî (2584), Süveyd an İbni'l-Mübârek an Rişdîn b. Sa'd an Amr b.
el-Hâris an Derrâc an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı
hakkında zayıf hükmü verdi.
10065- Bu hadisi Tirmizî (3164), Abd b.
Humeyd ani'l-Hasan b. Mûsâ an İbn Lehîa an Derrâc an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd
senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.
10066- Tirmizî (2584) bunu 10064 nolu
rivayetin senedi ile tahrîc etti.
10067- Bu hadisi Tirmizî (2585), Mahmûd
b. Gaylân an Ebî Dâvud an Şu'be ani'l-A'meş an Mücâhid an İbn Abbâs senedi ile
tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
10068- Bu hadisi Dârimî (II, 331), Yezîd
b. Hârûn an Ezher b. Sinân an Muh. b. Vâsi' an Bilâl b. e. Bürde an ebîhî an ceddihî senedi ile
tahrîc etti.
10069- Bu hadisi Buhârî (bed'ul-halk 10,
IV, 89) ve Müslim (mesâcid 185, s. 431-2), ez-Zührî an Ebî Seleme an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile; Tirmizî (2592), el-A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre
tarikiyle tahrîc ettiler.
10070- Bu hadisi Tirmizî (2574),
Abdullah b. Muâviye an Abdilazîz b. Müslim ani'l-A'meş an Ebî Sâlih an
Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb
sahîh" hükmü verdi.
10072- Bu hadisi Müslim (cennet 29, s. 2184) ve
Tirmizî (2573), Ömer b. Hafs b. Giyâs an ebîhî ani'l-Alâ b. Hâlid an Ebî Vâil
an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
10073- Bu hadisi Müslim (îmân 361, s. 195-6), İbn e.
Şeybe an Yahyâ b. e. Bukeyr an Züheyr b. Muh. an Süheyl b. e. Sâlih ani'n-Nu'mân b.
e. Ayyâş an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.
10074- Bu hadisi Müslim (cennet 32-3, s. 2185),
Katâde an Ebî Nadre an Semure asl-ı senedi ile tahrîc etti.
10075- Bu hadisi Tirmizî (2586),
ed-Dârimî an Âsım b. Yûsuf an Kutbe b. Abdirrahman ani'l-A'meş an Şimr b.
Atiyye an Şehr b. Havşeb an Ümmi'd-Derdâ' an Ebî'd-Derdâ senedi ile tahrîc
etti.
10076- Bu hadisi Tirmizî (2582), Süveyd an İbni'l-Mübârek an Saîd b. Yezîd an
Ebî's-Semh an İbn Huceyre an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı
hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.
10077- Bu hadisi Müslim (cennet 44, s. 2189) ve
Tirmizî (2579), Ebû Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
10078- Bu hadisi Tirmizî (2578), Alî b.
Hucr an Muh. b. Ammâr an Muh. b. Ammâr ceddihî ve Sâlih mevla't-Tev'eme an Ebî
Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
10079- Bu hadisi Tirmizî (2577), Abbâs
ed-Drî an
Ubeydillah b. Mûsâ an Şeybân ani'l-A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre senedi ile
tahrîc etti ve isnâdı
hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.
10080- Bu hadisi Müslim (cennet 45, s. 2189-90), İbn
Fudayl an ebîhî an Ebî Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
10081- Bu hadisi Tirmizî (2580), Hennâd
an Alî b. Mushir ani'l-Fadl b. Yezîd an Ebî'l-Mahârik an İbn Ömer senedi ile
tahrîc etti ve isnâdı hakkında garîb hükmü verdi.
10082- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 8/2, IV,
110; tefsîr Şuarâ 1, VI, 16), İbn ebî Zi'b an Saîd el-Makburî an ebîhî an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
10083- İhtilâflı râvilerin bulunduğu bir
isnâd ile tahrîc olunmuştur (Mecma‘ î, 390). Bu hadis Yezîd er-Rakâşî sebebiyle
zayıftır.
10084- Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ î,
390).
10085- Heysemî diyor ki: "Ebû
Ya'lâ, bunu nisbesiz olarak adını verdiği "İshâk"tan tahrîc etti. Bu,
şayet İbn Râheveyh ise râvileri Sahîh ricâlindendir. Eğer başkası ise onu
tanımıyorum" (Mecma‘ î, 391).
10086- Bu hadisi Ahmed (III, 29), Hasan
an İbn Lehîa an Derrâc an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.
Heysemî'ye göre isnâdında aynı zamanda tevsîk
olunan zayıf râviler mevcuttur (Mecma‘ î, 388).
10087- Râvilerinden Sellâm et-Tavîl,
ittifâkla zayıftır (Mecma‘ î, 387).
10088- Bu hadisi Tirmizî (2526), Ebû
Kureyb an Muh. b. Fudayl an Hamza ez-Zeyyât an Ziyâd et-Tâî an Ebî Hureyre
senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında zayıf hükmü verdi.
10089- Bu hadisi Dârimî (II, 334),
Ca'fer b. Avn ani'l-A'meş an Sumâme b. Ukbe an Zeyd b. Erkam senedi ile tahrîc
etti.
Râvileri güvenilir kimselerdir.
10090- Bu hadisi Buhârî (bed'ul-halk 8,
IV, 86; tefsîr Rahman 1-2, VI, 56; tevhîd 24, VIII, 185), Müslim (cennet 23, s. 2182) ve
Tirmizî (2528), Ebû İmrân el-Cevnî an Ebî Bekr b. e. Mûsâ an ebîhî asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
10091-10092- Bu hadis, yukarıda zikri
geçen kaynakların aynı yerlerinde kimisinde her iki metinde tek bir isnâda
bağlı olarak aynı asl-ı senedle tahrîc olunmuştur.
10093- Bu hadisi Buhârî (bed'ul-halk 8,
IV, 87; tefsîr Vâkıa 1, VI, 57), Müslim (cennet 6-7, s. 2175) ve
Tirmizî (2523), Abdurrahman b. e. Amre, el-A'rec, Ebû Saîd el-Makburî an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
10094- Bu hadisi Tirmizî (2531), Yezîd
b. Hârun an Hemmâm an Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an Ubâde asl-ı senedi ile
tahrîc etti.
Râvileri Sahîh ricâlindendir.
10095- Bu hadisi Buhârî (cihâd 6, III,
202-3), Abdullah b. Muh. an Muâviye b. Amr an Ebî İshâk an Humeyd an Enes
senedi ile tahrîc etti.
10096- Bu hadisi Tirmizî (2538), Süveyd b. Nasr an İbni'l-Mübârek an İbn Lehîa an Yezîd an
Yezîd b. e. Habîb an Dâvud b. Âmir b. Sa'd an ebîhî an ceddihî senedi ile
tahrîc etti ve isnâdı hakkında garîb hükmü verdi.
10097- Bu hadisi Tirmizî (2571), Muh. b.
Beşşâr an Yezîd b. Hârûn ani'l-Cüreyrî an Hakîm b. Muâviye an ebîhî
senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
10098- Bu hadisi Tirmizî (2544), Muh. b.
İsm. b. Semure an Ebî Muâviye an Vâsıl b. es-Sâib an Ebî Sevre an Ebî Eyyûb
senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında zayıf hükmü verdi.
10099- Bu hadisi Tirmizî (2564), Ebû
Muâviye an Abdirrahman b. İshâk ani'n-Nu'mân b. Sa'd an Alî asl-ı senedi ile
tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.
10100- Bu hadisi Tirmizî (2549), Muh. b.
İsm. an Hişâm b. Ammâr an Abdilhamîd b. Habîb ani'l-Evzâî an Hassân b. Atiyye
an Saîd b. el-Müseyyeb senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında
"garîb" hükmü verdi.
10101- Bu hadisi Tirmizî (2550), Ebû
Muâviye an Abdirrahman b. İsh. ani'n-Nu'mân b. Sa'd an Alî asl-ı senedi ile
tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.
10102- Bu hadisi Buhârî (bed'ul-halk 8,
IV, 88) ve Müslim (cennet 11, s. 2177), Mâlik an Safvhan b. Süleym an Atâ b. Yesâr an Ebî Saîd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
10103-10104- Bu hadisi Buhârî
(bed'ul-halk 8/6-7, IV, 86; enbiyâ 1, IV, 102), Müslim (cennet 16, s. 2178-9) ve
Tirmizî (2537), Hemmâm b. Münebbih, el-A'rec, Ebû Zür'a, Muh. b. Sîrîn ve Ebû Sâlih an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
10105- Bu hadisi Müslim (cennet 18, s. 2180-1) ve
Tirmizî (4741), el-A'meş an Ebî Süfyân an Câbir asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
10106-10107- Her iki rivayeti de Müslim (cennet 19-20, s. 2181), İbn
Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti.
10108- Bu hadisi Tirmizî (2562), Süveyd an İbni'l-Mübârek an Rişdîn b. Sa'd an Amr b.
el-Hâris an Derrâc an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı
hakkında garîb hükmü verdi.
10109- Bu hadisi Tirmizî (2545), Muh. b.
Firâş an Ebî Dâvud an İmrân Ebî'l-Avvâm an Katâde an Şehr b. Havşeb an
Abdirrahman b. Ganm an Muâz senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında
"hasen garîb" hükmü verdi.
10110- Bu hadisi Tirmizî (2536),
et-Tayalisî an İmrân el-Kattân an Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti
ve isnâdı hakkında sahîh garîb hükmü verdi.
10111- Bu hadisi Tirmizî (2563), Bundâr
an Muâz b. Hişâm an ebîhî an Âmir el-Ahvel an Ebî's-Sıddîk en-Nâcî an Ebî Saîd
senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
10112- Bu hadisi Müslim (cennet 21, s. 2181), Züheyr b. Harb an İbn Mehdî an
Hammâd b. Seleme an Sâbit an Ebî Râfi' an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
10113- Bu hadisi Buhârî (rikâk 44, III,
194) ve Müslim (sıfâtu'l-münâfikîn 30, s. 2151), Leys b. Sa'd an Hâlid b.
Yezîd an Saîd b. e. Hilâl an Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an Ebî Saîd asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
10114- Bu hadisi Tirmizî (2562), Süveyd an İbni'l-Mübârek an Rişdîn b. Sa'd an Amr b.
el-Hâris an Derrâc an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı
hakkında garîb hükmü verdi.
10115- Bu hadisi Tirmizî (2553, 3330),
Abd b. Humeyd an Şebâbe an İsrâîl an Süveyr an İbn. Ömer senedi ile
tahrîc etti ve başka bir tarikten İbn Ömer'in sözü olarak ta rivâyet etti.
10116- Bu hadisi Müslim (îmân 312, s. 176) ve Tirmizî
(3198), eş-Şa'bî ani'l-Muğîre asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
10117- Bu hadisi Müslim (cennet 27, s. 2183), Haccâc
b. eş-Şâir an Hâşim b. el-Kâsım an İbr.
b. Sa'd an ebîhî an Ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
10118- Bu hadisi Ebû Dâvud (4801), Vekî'
ani's-Sevrî an Ma'bed b. Hâlid an Hârise asl-ı senedi ile tahrîc etti.
10119- Bu hadisi Buhârî (tevhîd 38/2,
VIII, 206), Muh. b. Sinân an Fuleyh an Hilâl an Atâ b. Yesâr an Ebî Hureyre
senedi ile tahrîc etti.
10120- Bu hadisi Taberânî
(Mecma‘ul-bahreyn 4898), İsh. b. İbr. an Abdirrezzâk ani's-Sevrî an Abdirrahman
b. Ziyâd b. En'am an Atâ b. Yesâr an Selmân senedi ile tahrîc etti.
Râvisi İbn Ziyâd sebebiyle isnâdı zayıftır.
10121- Bu hadisi Ahmed (V, 258), Kuteybe
an Leys an Saîd b. e. Hilâl an Alî b. Hâlid an Ebî Umâme senedi ile tahrîc
etti.
Güvenilir bir râvi olan Alî b. Hâlid dışındaki râvileri
Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 403).
10122- Bunu Taberânî, sahâbînin sözü
olarak, içlerinde ihtilâflı bir râvinin bulunduğu senedi ile tahrîc etti
(Mecma‘ î, 403).
10123- Râvilerinden Humeyd b. Atâ
el-A'rec zayıftır (Mecma‘ î, 414).
10124- Râvileri Heysemî'ye göre
güvenilir kimselerdir (Mecma‘ î, 415).
10125- Bu hadisi Taberânî
(Mecma‘ul-bahreyn 4875-6), es-Sevrî ve Yahyâ b. Saîd an Muh. b. el-Münkedir an
Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Heysemî, Bezzâr'ın râvilerinin Sahîh ricâlinden olduğunu
söylemiştir (Mecma‘ î, 415).
10126- Bu hadisi Taberânî
(Mecma‘ul-bahreyn 4877), Abdüsselâm b. el-Abbâs an Abdirrahman b. Eyyûb an
Attâf b. Hâlid an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Râvilerinden Abdurrahman b. Eyyûb zayıftır (Mecma‘ î,
416).
10127-10128- Taberânî bunu birkaç
senedle tahrîc etti. Bunlardan birisi, içinde yer alan ihtilâflı bir râvi ile
beraber güvenilir kimselerden oluşan bir seneddir (Mecma‘ î, 416).
10129- Bu hadisi Buhârî
(mevâkîtu's-salât 26, I, 143; tefsîr Kâf 4, VI, 48; tevhîd 24/1-2, VIII, 179),
Müslim (mecâcid 211, s. 439), Ebû Dâvud (4729) ve Tirmizî (2551), İsmaîl b. e.
Hâlid an Kays an Cerîr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
10130-10131- Bu hadisi Müslim (îmân
297-8, s. 163) ve Tirmizî (2552), Hammâd b. Seleme an Sâbit el-Bünânî an
Abdirrahman b. e. Leylâ an Suheyb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
10132- Bu hadisi Taberânî
(Mecma‘ul-bahreyn 4879-80), ayrı ayrı olarak Ebû İmrân el-Cevnî ve Sâlim b. Abdillah
an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Heysemî ise şu bilgileri vermektedir: "Ebû Ya'lâ'nın
râvileri Sahîh ricâlindendir." Taberânî'nin isnâdlarından birisinin
râvileri, ihtilâflı İbn Sevbân dışında Sahîh
ricâlindendir. Bezzâr'ın isnâdı ise ihtilâflıdır" Mecma‘ î, 422).
10133- Bu hadisi Buhârî (ezân 129, I,
295; rikâk 52, VII, 205; tevhîd 24, VIII, 179), Müslim (îmân 299-300, s.
163-167) ve Tirmizî (2554), Atâ b. Yezîd, Saîd b. el-Müseyyeb ve Ebû Sâlih an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.