ZİKİR VE DUALAR BAHSİ

Zikir ve Duanın Fazileti ......231

Dua Vakti, Dua Edenin Durumu ve Duanın Şekli ve İlgili Diğer Meseleler......236

Allah'ın İsm-i A'zâm'ı ve Onun En Güzel İsimleri......241

Namaz Duaları......244

Sabah, Akşam, Uyurken ve Uyanırken Yapılacak Dualar......258

Eve ve Mescide Girip Çıkarken Okunacak Dualar, Meclisle ve Yolculukta Okunacak Dualar......267

Sıkıntılı Durumlarda (Okunan) İstihare, Ezberleme, Yeme, İçme ve Giyme Duaları......273

Ay Görülünce, Gök Gürlediğinde, (Gündüz) Hava Karardığında, Rüzgâr Estiğinde, Aksırdığında, Areie ve Kadir Gecesinde Yapılacak Dualar......279

(Belli) Bir Vakte Bağh Olmayan Dualar......281

İstiğfar, Tesbîh, Tehlîl, Tekbîr, Tahmîd, Havkale (Lâ Havle...) ve Peyvamber (s.a.v)'e Salâtü Selâm......293

TAHRİC

 

 

 

ZİKİR VE DUANIN FAZİLETİ

9196- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah'ın yeryüzünde dolaşıp zikir mecli­si arayan melekleri vardır. Allah'ı zikreden bir topluluğu buldukları zaman: 'Gelin, gelin bulduk' diye birbirlerine seslenirler. Sonra gelip o meclisin etrafında otururlar. Kanatla­rını dünya göğüne kadar gererek orasını ku­şatırlar. Onları en iyi bilen olduğu halde Rab-leri onlara sorar:

'Kullarım ne diyor?'

'Kulların, seni teşbih ediyorlar, tekbir ge­tiriyorlar, tahmid ediyorlar, temcîd (ta'zîm) ediyorlar.'

'Peki onlar beni gördüler mi?'

'Hayır. Vallahi seni görmediler.'

'Ya beni görseler durumları nasıl olurdu?' 'Seni görseler daha çok ibadet, daha çok tahmîd, daha çok teşbih ederlerdi.' 'Peki ne istiyorlar?' 'Senden cenneti istiyorlar.' 'Peki onlar cenneti gördüler mi?' 'Hayır vallahi ya Rabbi, onu görmediler.' 'Ya onu görselerdi durumları nice olurdu?' 'Tabii ki ona karşı arzu ve rağbetleri daha da çok olurdu.'

'Onlar neden sığınıyorlar?' 'Cehennemden sığınıyorlar,' 'Onu gördüler mi?' 'Hayır vallahi onu görmediler.' 'Onu görselerdi durumları ne olurdu?..' 'Onu görselerdi ondan daha çok korkar­lardı. Daha çok kaçarlardı' diye cevap verir­ler. Bunun üzerine Allah şöyle buyurur:

'Sizi şahit gösteriyorum, ben onları bağış­ladım.' Meleklerden bir tanesi bunun üzerine şöyle der: 'Ama içlerinde, zikir için değil de sadece bir işi için gelip oturan falan kimse de vardır.'

'Böyle bir topluluğun arkadaşları da kötü olamaz' diye buyurur." [Buhârî ve Müslim]

9197- Tirmizî benzerini Ebû Hureyre ve­ya Ebû Saîd'den (hangisinden olduğu şüpheli olarak) rivayet etmiştir.

9198- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim bir mecliste Allah'ı zikretmeden oturup kalkarsa Allah'tan nasibini alamamış, Allah'ın lütfuna nail olamamıştır. Kim yattığı yerde Allah'ı zikretmezse Allah'tan nasibini alamamış, Allah'ın lütfuna nail olamamıştır. Kim yürüdüğü bir yerde Allah'ı anmazsa Allah'tan nasibini alamamış, Allah'ın lütfuna nail olamamıştır. " [Ebû Dâvud veTirmizî.|

9199- Ebû Hureyre radiyallahu anlı'dan: (Allah Resulü sallallalıu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Herhangi bir topluluk eğer oturdukları meclisten Allah'ı zikretmeden kalkarlarsa, eşek leşi bulunan bir meclisten kalkmış gibi olur, kazançları da pişmanlık olur."

[Ebû Dâvud.]

9200- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: ' "Muâviye, mescidde bir halkaya uğradı ve sordu: 'Sizi burada oturtan nedir?'

'Allah'ı zikretmek için oturduk' dediler.

'Allah sizi buraya ancak bunun için mi oturttu?'

'Evet, Allah bizi burada ancak bunun için oturttu' dediler.

Bunun üzerine Muâviye şöyle dedi:

'Ben sizi töhmet altında bırakarak, yemin ettirmeyeceğim. Sahabe içinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den en az hadis ri­vayet eden benim. Bir gün Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem, ashabından bir halkaya çıkıp sordu:

'Sizi burada oturtan nedir?'

'Biz burada Allah'ı zikretmek için otur­duk. Bizi İslâm'la müşerref kıldığı için ve bi­ze böylesine büyük bir lütufda bulunduğu için O'na hamd ediyoruz' dediler.

'Allah sizi buraya sadece bunun için mi oturttu?'

'Evet; Allah bizi ancak bunun için oturttu, başka bir gayemiz yoktur' dediler. Bunun üze­rine buyurdu ki: 'Size inanıyorum, itham edip size yemin ettirmiyeceğim. Lâkin bana Cibril gelip Allah'ın, meleklere karşı sizinle iftihar ettiğini bana bildirdi'." [Müslim, Tirmizî ve Nesâî]

9201-   Abdullah bin Büsr radiyallahu anh'dan:

"Bir adam Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e şöyle dedi:

'Ey Allah'ın Resulü! Hayır kapıları çok­tur. Hepsini yapmama imkan yoktur. Bana tek bir şey söyle de onu yapayım, çok şey söyle­yip te unutmayayım.' Şöyle buyurdu: 'Dilin daima Allah' in zikri ile yaş kalsın!'" [Tirmizî]

9202- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e

sordular: 'Kıyamet gününde kulların hangisi Allah indinde daha kıymeüi ve daha yüksek mertebelidir?1 Şöyle buyurdu:

'Allah'ı çok zikredenler.'

Denildi ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Allah yo­lunda savaşandan da mı (daha kıymetlidir)?'

'Kılıcı parçalanıp kana bulanıncaya kadar savaşsa dahi, Allah'ı zikredenin derecesi on­dan üstündür' buyurdu." | İkisi de Tİrmİzî'ye ait]

9203- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sullallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İçinde Allah'ın anıldığı ev ile içinde Al­lah'ın zikredilmediği ev diri ile ölü gibidir."

(Buhârîve Müslim. Lafız Müslim'e ait.|

9204- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Mekke yolunda yürüyordu. Cümdân denilen bir dağa uğradı ve şöyle dedi: 'Yürüyün bura­sı Cümdân'dır. Müferridler geçmiştir.'

'Kimdir müferridler, ey Allah'ın Resulü?' diye sorduklarında, şöyle buyurdu: 'Onlar, Allah'ı çokça zikredenlerdir'." {Müslim]

9205- Tirmizî'nin rivayeti: "Müferridler ne demektir?" diye sordular,

şöyle buyurdu: "Allah'ın zikrini kendilerine şi­ar edinenlerdir. Zikir onların yüklerini ve ağır­lıklarını sırtlarından atar ve kıyamet gününde Allah'ın huzuruna hafif olarak gelirler."

9206- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah Teâla şöyle buyuruyor: 'Ben kulu­mun zannı üzereyim. Beni andığı zaman, ben onunla beraberim. Eğer beni kendi nefsinde (içinden) anarsa, ben de onu kendi nefsimde anarım. Eğer beni bir topluluğun içinde zikre­derse, ben de onu o topluluktan daha hayırlı bir topluluğun içinde anarım. Bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yakla­şırım. Bana yürüyerek gelirse ben ona koşa­rak giderim'." [Buharî, Müslim ve Tirmizî.|

9207- İmâre bin Za'kere radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hakiki kulum, savaş esnasında beni zik­redendir." [Tirmizî]

9208- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Cennet bahçelerinden geçtiğiniz zaman faydalanın!"

"Nedir cennet bahçeleri?" diye sordular; şöyle buyurdu:

"Zikir halkasıdır." [Tirmizî]

9209- Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim yatağına abdestli olarak yatıp uyku basıncaya dek Allah'ı zikrederse, gecenin herhangi bir saatinde kalkıp Allah'tan gerek dünya ve gerekse âhirete ait ne isterse Allah mutlaka ona istediğini verir." [Tirmizî]

9210- Ömer radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallalıu aleyhi ve sellem Necid bölgesine bir müfreze gönderdi. Müf­reze bir çok ganimet elde ederek derhal geri döndü. Müfrezeye katılmayan bir adam hay­retini ifade ederek: 'Bu müfrezeden daha hız­lı ve daha çok ganimet elde eden başka bir müfreze görmedik" dedi. Bunun üzerine Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem: Bu müfre­zeden daha hızlı ve daha çok ganimet elde eden bir toplumu size bildireyim mi?' diye sordu ve devamla: Sabah namazını kılıp, gü­neş doğuncaya kadar Allah'ı zikreden bir top­lum bu müfrezeden daha hızlı ve daha çok ga­nimet elde eder.' buyurdu. |Tîrmizî]

9211- Ebû'd-Derdâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah Teâlâ, kıyamet günü yüzleri apay­dınlık, inci minberleri üzerinde oturan ve her­kes tarafından kendilerine gıpta edilen bir ka­vim gönderecektir ki onlar, ne peygamberler­dir ve ne de şehitlerdir." Hemen bir bedevi dizleri üstüne çöküp Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e yalvardı:

"Ne olur onlan bize anlat da bilelim!" Şöyle buyurdu:

"Onlar, çeşitli kabilelerden, çeşitli ülke­lerden Allah için birbirlerini sevip bir araya gelen ve Allah'ı ihlas içinde zikredenlerdir."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de]

9212- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İnsanlar arasında zikir anahtarları var­dır. Onlarda (Allah'ın zikrini) gördüklerinde hemen zikrederler."

Taberânî, Mu'cemu' l-Kebîr'de. İsnadında Ömer bin el-Kâsım vardır.

9213- Sa'd bin Mâlik radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"En hayırlı zikir hafi (gizli) olan zikirdir. En iyi rızık, kâfi gelen rızıktır."

[Ahmed ve Ebû Ya'lâ leyyin bir senedle]

9214- Mâlik radiyallahu anh'dan: "Bana Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu ulaştı: 'Gafiller ara­sında Allah'ı zikreden kişi, harpten kaçanların arkasında savaşan kimse gibidir. Gafiller için­de Allah'ı hatırlayıp anan kişi, kuru ağaçta yeşil bir dal gibidir. Gafiller içinde Allah' t zik­reden, karanlık evdeki lamba gibidir. Gafiller içinde Allah'ı zikredene Allah, daha ölmeden cennetteki yerini gösterir. Gafiller İçinde Al­lah' ı zikreden her fasih ve a'cem sayısınca Al­lah onu bağışlar'." -Fasih: Âdemoğullan de­mektir. A'cem ise, hayvanlardır- [Rezîn.l

9215- Ebû'd-Derdâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Melikinizin (Rabbinizin) katında, dere­cenizi en yükselten, sizi en temiz kılan, altın, gümüş tasadduk etmekten daha iyi olan, Allah yolunda savaşa çıkıp da düşmanlarla kıyası­ya savaşmaktan bile daha üstün olan iyi ame­linizi size bildireyim mi?"

"Evet" dediler.

"işte o, Allah'ı zikretmektir." |Tirmizi|

Muvattâ'da. mev&«/(Ebû'd-Derdâ'nni sö­zü) olarak.

9216- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"(Halk) Size delidir deyinceye kadar, Al­lah'ı zikredin!"

[Ahmed ve Ebû Ya'lâ leyyin bir senedle.|

9217- Muâz radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İnsanoğlu, Allah'ın zikrinden daha iyi kendisini Allah'ın azabından, kurtaran bir amel işlememiştir." |MûIik ve Tirmizî.|

9218- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Sabah namazından sonra oturup Allah'ı zikreden bir topluluk ile oturmam, benim için Ismaîl neslinden dört köle azat etmemden da­ha sevimlidir. İkindi namazından sonra aksa­ma kadar oturup Allah'ı zikreden toplulukla oturmam, benim için, dört köle azat etmem­den daha sevimlidir." jEbû Dâvud.1

9219- Nu'mân bin Beşîr radiyallahu anh'­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dua, ibadetin ta kendisidir." Sonra: "Rabbiniz buyurdu ki: "Bana dua edin de du­anızı kabul edeyim. Bana ibadet etmeyi (dua etmeyi) kendilerine yediremiyenler cehenneme zelîl olmuş bir halde gireceklerdir" me­alindeki âyeti (Gâfır, 60) okudu.

|Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tîrmizî]

9220- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah katında, duadan daha kıymetli bir şey yoktur." [Tirmizî]

9221- Enes radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dua, ibadetin beynidir," |Tirmizî|

9222- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kime dua kapısı açılırsa, ona rahmet ka­pılan açılır. Allah' in en çok sevdiği şey, kendi­sinden afiyet istenil/nesidir. Dua başa gelen ve gelmeyen (belâya) faydalı olur. Kazayı ancak dua önler, onun için duaya sarılmalısınız."

[Tirmizî]

9223- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Günah ya da akrabadan alakayı kesme (gibi masiyet) olmadıkça, kulun Allah'a yap­mış olduğu duanın karşılığında, Allah ona ya istediğini verir ya da benzeri bir belâyı ondan Önler." |Tirmizî.|

9224- Bu rivayette Rezîn'in lafzı şöyledir: "Mutlaka Allah ona dilediğini verir ya da âhirete ona ondan daha iyisini saklar ya da ondan (herhangi bir belâyı önler)."

9225- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Size, düşmanlarınızdan kurtaracak ya da rızkınızı bol kılacak bir şeyi bildireyim mi? Gece-gündüz Allah'a dua edersiniz (işte o si­ze bunları sağlar.) Çünkü dua mü'minin sila­hıdır." |Ebû Ya'lâ zayıf bir senedle.l

 

 

DUA VAKTİ, DUA EDENİN DURUMU VE DUANIN ŞEKLİ VE İLGİLİ DİĞER MESELELER

9226- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Rabbimiz her gece gecenin üçte biri kaldığı zaman, dünya semasına iner ve buyu­rur ki: 'Yok mu dua eden? (Dua etsin de du­asını kabul edeyim) Yok mu benden isteyen? (istesin vereyim) Yok mu bağışlanmasını iste­yen? (Bağışlanmasını dilesin de) ben de onu bağışlayayım'."

9227- Diğer rivayet:

"Şüphesiz Allah, gecenin İlk üçte biri ge­çinceye kadar mühlet verir, sonra dünya se­masına tecelli edip şöyle buyurur: 'İstiğfarda bulunan yok mu? Tevbe eden hani nerde, yok mu? isteyen yok mu? Dua eden yok mu?' Tâ ki tan yeri ağanncaya kadar bu böyle devam eder."

9228- Diğer rivayet:

"Gece yarısı ya da gecenin üçte ikisi geç­tiği zaman iner..." Benzeri. (Nesâî hariç, altı hadis imamı.]

9229- Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan: Denildi ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Hangi dua daha faz­la kabule şayandır?" Şöyle buyurdu:

"Gecenin son kısmının ortasında ve her farz namazın ardında yapılan dualar."

[Tirmizî.]

9230- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ezanla kamet arasında yapılan dua geri çevrilmez." [Ebû Dâvud vcTirmizî]

9231- Sehl bin Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"iki (dua) var ki (onlar asla) reddedil­mez; Ezan vakti yapılan ile düşmanla kıyasıya savaşılıp sıkıntıya düşüldüğü zaman yapı­lan dua."

9232- Diğer rivayet:

"Ve yağmur altında (yapılan dualar)." [Muvaltâ ve aym lafızla Ebû Dâvud.]

9233- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kulun Rabbine en yakın olduğu hal, sec­de halidir. Onun için (secdede) duayı çoğal­tın!" |Müslim, Ebü Dâvud ve Nesâî.]

9234- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim şiddetli ve sıkıntılı hallerinde duası­nın kabul edilmesinden hoşlanıp sevinç du­yarsa, rahat haldeyken çok dua yapsın!"

[Tirmizî]

9235- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mazlumun duası kabul edilir, eğer facir isefacirliği kendinedir." |Ahmed ve Bezzâr.|

9236- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Üç kişi vardır ki, duaları boş ve %erı Çev~ rilmez: İftar edinceye kadar oruçlu, adil hü­kümdar ve mazlumun duası. Allah onun du­asını bulutların üstüne çıkarır. Nihayet gök kapıları açılır. Rab Teâla şöyle buyurur: 'Bir müddet sonra olsa bile, mutlaka ben sana yardım edeceğim ."

9237- Diğer rivayet:

"Kabul edilmesinde en ufak bir şüphe bu­lunmayan üç kişinin duası: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın çocuğuna yaptığı duası." [Ebû Dâvud ve Tirmizî|

9238- İbn Anır bin el-As radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Gâib olanın, gâib olana (onun haberi ol­madan) yaptığı duadan daha çabuk kabul edi­len hiçbir dua yoktur." [İkisi de Ebû Dâvud veTir-mi/.î'ye ait. Lafız Tirmizî'nindir.|

9239- Ebû'd-Derdâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kişi müslüman kardeşine arkasından (gıyabında) dua ederse, melekler: 'Amin! Ay­nısı sana da olsun!' derler."

|Mü.sIim ve Ebû Dâvud.]

9240- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Duvarları örtmeyin! Kim izni olmadan kardeşinin mektubuna bakarsa ateşe bakmış gibi olur. Allah'tan avuçlarınızın içi ile iste­yin! Arkası ile değil. Duayı bitirdiğiniz za­man, ellerinizi yüzünüze sürün!" [Ebû Dâvud.

Ayrıca bu hadisin zayıf olduğunu söyledi.)

9241- Diğer rivayet:

(İbn Abbâs dedi ki:) "Dua ederek istemek ellerini omuzlarının hizasına ya da o kadar kaldırmaktır. İstiğfar da bir parmağınla bir ke­re işaret etmektir. İbtihâl, ellerinin ikisini bir­den uzatmaktır. Eller kaldırılıp arkalan yüz tarafına çevirilir." [Ebû Dâvud]

9242- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in

ellerinin içi ile de dışı ile de böyle dua ettiği­ni gördüm." |Ebû Dâvud]

9243-  Hallâd bin es-Sâib el-Ensârî radi­yallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dua ettiği zaman, ellerinin içini kendine doğ­ru tutardı. (Bir şeyin şerrinden) Allah'a sığın­dığı zaman, ellerinin dışını kendisine doğru tutardı." [Ahmed mürsel olarak.)

9244- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Bir adam iki parmağıyla dua ediyordu.

Allah Resulü: 'Bir parmakla, bir!' buyurdu." Nesâî ve Tirmizî. (Tirmizî) dedi ki: "Bu­nun manası, kişi iki parmağıyla dua ederken şehadet getireceği anda ancak tek parmağı ile işaret etsin, demektir."

9245- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in teşbihi sağ elinin boğumlan ile saydığını gör­düm." [Tirmizî, Nesâî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.]

9246- Selmân radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şüphesiz Rabbiniz haya sahibidir. Kulu kendisine ellerini kaldırırsa, o iki elini boş ve hüsrana uğratacak bir şekilde geri çevirmek­ten haya eder." [Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tirmizî.]

9247- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah'a kabul edileceğini yakînen bile­rek dua edin! Çünkü Allah gafletle kalpten ya-pdan duaları kabul etmez." |Tirmizî.|

9248- Fadâle bin Ubeyd radiyallahu anh'­dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Peygamber'e salatü selâm getirmeden dua eden bir adamın duasmı duydu ve şöyle bu-' yurdu: 'Bu adam acele etti.' Sonra onu çağır­tıp ona veya başkasma şöyle dedi: 'Biriniz na­maz kıldığında, Allah'a hamdii sena ile başla­sın, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e salatü selâm getirsin, ondan sonra istediği duayı yapsın'."

[Tirmizî, Ebû Dâvud ve Nesâî.]

9249- Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dua gök ile yeryüzü arasında durur. Be­nim üzerime salatü selâm getirilmedikçe (Allah'a) yükselmez. Beni hayvanına binen ada­mın maşrapası yerine tutmayınız. Bana du­anın başında, ortasında ve sonunda salatü se­lâm getirin!" [Tîrmizî, lafız Rezîn'e aittir.]

9250- Ebû Züheyr en-Nümeyrî radiyalla­hu anh'dan:

"Bir gece Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'le çıktık, duada ısrarlı olan bir adama rastladık.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem du­rup onu dinlemeye koyuldu. Sonra Allah Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur­du: 'Eğer sonunu iyi sonuçlandmrsa (istedik­lerini) hak eder.' Cemaatten bir adam şöyle sordu: 'Ey Allah'ın Resulü! Ne ile bitirmesi gerekir?' 'Amin ile. Eğer o, 'Amîn' ile bitirir­se, istediği kendisine verilir.' Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem'e soran adam, oradan ayrılıp dua eden adamın yanma geldi ve şöy­le dedi: 'Ey Fülan! Âmîn ile bitir ve gözün aydın olsun!'" [Ebû Dâvud]

9251- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz dua ettiği zaman 'AUahım! Eğer dilersen beni bağışla!' demesin! İstemesinde samimi ve azimli olsun! Çünkü hiç kimse Al­lah'ı zorlayamaz." [Nesâî hariç, altı hadis İmamı.]

9252- Sa'd (bin Ebî Vakkâs)'m oğlundan: "Babam, ben: 'Allahim! Ben senden cen­neti ve nimetlerini, güzelliklerini, şunu ve bu­nu dilerim; sana ateşten, zincirlerinden, buka7 ğılarından, şundan bundan sığınırım' diye dua ederken duydu ve şöyle dedi:

'Oğlum! Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum: 'İlerde duada aşırt giden bir güruh olacaktır.' Sen sa­kın onlardan olma! Çünkü sana cennet verile­cekse, verilecektir, hem de içindekilerle bir­likte. Eğer cehennemden kurtarılmış isen, za­ten ondan ve içindeki bütün serlerden de kur­tarılmış olursun'." |Ebû Dâvud.|

9253- Muâz radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir adamın: 'Yâ Ze'1-Celâli ve'1-ikrâm! (= Ey Celâl ve ikram sahibi)" dediğim duydu ve şöyle buyurdu: 'Duan kabul edildi, iste.1'

Bir adamın da: ' Allahım! Senden sabır ni­yaz ederim' dediğini duydu ve ona şöyle dedi: 'Sen belâ istedin; sen O'ndan afiyet de dite/'"

[Tirmizî, daha uzun metinle.]

9254- Aişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, özlü kelimelerle dua yapar, diğerlerini bıra­kırdı." |Ebü Davud]

9255- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Birinizin duası, 'Rabbine dua ettim de kabul etmedi' diyerek acele etmediği sürece, mutlaka kabul olunur."

INesâî hariç, altı hadis imamı.]

9256- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kendinize beddua etmeyin! Çocuklarını­za da beddua etmeyin! Hizmetçilerinize de beddua etmeyin! Mallarınıza da beddua et­meyin! Çünkü o bedduanız Allah tarafından kabul edileceği bir saate rastlar da kabul edi­lir (ve siz üzülürsünüz)" [Ebû Dâvud]

9257- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz Rabbinden bütün ihtiyaçlarım is­tesin; hatta pabucunun kopan kayışını bile is­tesin." [Tirmizî]

9258- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah, kendisinden istemeyene gazap eder." |Tirmizî|

9259- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah'tan lütuf ve İhsanından isteyin! Çünkü Allah kendisinden istenmesinden hoş­lanır. En üstün ibadet, (dua edip) sıkıntının giderilmesini beklemektir." |Tirmb.î.|

9260- Câbir radiyallahu anh'dan:

"Bir kadın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den: 'Ne olur bana ve kocama dua et!' ricasında bulununca, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Allah seni de kocam da esirgesin.1'" [Ebû Dâvud]

9261- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim, kendisine haksızlık (zulüm) edene beddua ederse (dünyada), intikamım almış olur." [Tirmizî.]

9262- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Araplardan bir adama dedi ki: 'Korku anında kime koşup başvurursunuz?'

'Allah'a dediler.

'Peki sizin bu sığınmanızı kabul ettiği zaman, kime ve neye dönersiniz?' diye sorunca, şöyle dediler:

'O bildiğin şeye.'

'Biliyorsunuz fakat uygulamıyorsunuz.' -üç kere- dedi."

[Taberânî, Mıı'cemtı'l-Evsat'la leyyin bir senedle.]

9263- Ebû Eyyûb radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, dua ettiğinde kendinden başlardı."

[Taberânî Mu'cemu'I-Kebîr'de]

9264- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah kişinin derecesini öylesine yüksel­tir ki, nihayet o kişi şöyle der: 'Bu derece ba­na nasıl müyesser oldu?' Bunun üzerine Allah şöyle buyurur: 'Çocuğunun senin için yaptığı dua ile bu dereceye ulaştın'." |Bezzâr.|

9265- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "O, bir adama dedi ki: 'Şayet Rabbinden iyi bir şey istersen elinde taş varken isteme!'"

|Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de ismi belirtilmeyen bir ravi kanalıyla.l

9266- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: "Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bir şey sordu. Şöyle buyurdu:

'İsrâiloğullarının o- yaşlı kadını kadar olamadın mı!' Bunun üzerine ashabı sordu: 'Ey Allah'ın Resulü! îsrâiloğullarının o yaşlı kadını nedir?'

Şöyle buyurdu: 'Mûsâ'ya İsrâiloğulları ile birlikte yürümesi emredildi, yolu şaşırdı. İsrâ­iloğulları: 'Şimdi ne olacak?' diye sordular.

Alimleri cevab verdiler:

'Yusuf ölüm döşeğindeyken, kendi kemik­lerini de nakletmedikçe Mısır'dan asla çıkmayacağımıza dair bizden .söz aldı.' Bunun üzerine Mûsâ onlara şöyle dedi:

'Yusuf un kabrinin nerede olduğunu bile­niniz var mıdır?'

'Onu ancak İsrail oğullarının en yaslı olan. kadını bilir' dediler. Hemen ona haber salıp getirtti ve: 'Haydi bize Yusuf'un kabrini göster!' dedi.

'Hükmümü verinceye kadar sana onun kabrini vallahi göstermem.'

'Hükmün nedir?'

'Seninle cennette beraber olmak' deyince; sanki bu Musa'ya ağır geldi, ancak ona: 'Hay­di onun hükmünü ver!' denildi. Bunun üzerine o yaşlı kadın onlun alıp suyun biriktiği bir göl­cüğe götürdü ve: 'Haydi bunun suyunu alın!' dedi. Aldılar; sonra onlara: 'Haydi şimdi şu­rasını kazın!' dedi. Kazdılar ve Yusuf'un ke­miklerini çıkartıp naklettiler. Bunun üzerine hemen yol. onlara gündüz gibi aydınlanıp gö­ründü'." |Ebû Ya'lâ ve Taberânî, Mu'cemu' I-Kebîr'de]

 

 

ALLAH'IN ISM-I A'ZAMI VE O'NUN EN GÜZEL İSİMLERİ

9267- Bureyde radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir adamın:' Allahım! Şehadel ederim ki, şüp­hesiz Sen, Senden başka hiçbir tanrı olmayan Allah'sın. Doğurmayan, doğrulmayan, hiç kimsede dengi olmayan Bir'sin, Samed'sin. (İşle böyle diyerek) Senden isliyorum' dediği­ni duydu ve şöyle buyurdu: 'Nefsim kudret elinde olan Allah'a, yemin ederim ki. o, Al­lah'ın ism-i azamı ile niyaz etmiştir ki, onun­la dua edildiği zaman Allah kabul eder. Onun­la istendiği zaman, verir'."

|Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tİrmizî.]

9268- Enes radiyallahu anh'dan:

"Bir adam namaz kıldı ve sonra şöyle de­di: 'Şu dua ile senden istiyorum: HamÖ sana mahsustur. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Mennân sensin. Göklerin, yerin yaratıcısı da sensin. Celâl ve ikram sahibi de sensin, ey hay ve kayyûm olan (Rabbim!)' Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu duayı işilti ve şöyle buyurdu:

"Ne ile dua ettiğini biliyor musunuz?7

'Allah ve Resulü daha İyi bilir' dediler.

'Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki o, Allah'a ism-i a'zamı ile dua et­miştir ki, onunla dua edildiğinde (mutlaka.) kabul eder, onunla İstendiğinde verir'."

|Ebû Dâvud, Tirmizî ve Ne.sâî.|

9269-  Esma bini Yezîd radiyallahu an-hâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah'ın en büyük ismi (İsm-i a'zam) şu iki âyettedir: 'Ve ilâhüküm ilâhün vâhid' ile Al-i İmrân sûresinin başı olan: 'Elif lam mîm. Allahü lâ ilahe illâ hü'vel Hayyu l-Kayyüm'."

[Ebû Dâvud ve Tirmizî.|

9270- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Âişe'niıı yanına girdi. Âişe ona dedi ki:

'Babam annem sana feda olsun Ey Al­lah'ın Resulü! Allah'ın kendisiyle O'na dua edildiği zaman kabul ettiği, kendisiyle istenil­diği zaman verdiği o ism-i a'zam'ını bana öğ­ret!' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu öğretmekten kaçındı. Sonra Aişe kalktı, abdest aldı ve şöyle dedi: 'Allahümme innî es'eluke minel-hayri küllihî mâ alimtü minhü ve mâ Iem a'lem. Ve bi-ismikel-azîmi'llezî izâ duite bihi ecebte ve izâ süitte bihİ a'teyte (= AUahım, bildiğim, bilmediğim bütün hayrı senden dilerim. Kendisiyle sana dua edildiği zaman, kabul ettiğin, kendisiyle senden iste­nildiği zaman verdiğin o ism-i a'zam'ınla senden isterim).'

Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'İşte o büyük isim bunların içindedir'."

|Taberânî, Mu' cemu' l-Evsat'ta zayıf bir senedle.]

9271- Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kendisiyle dua edildiği zaman kabul et­tiği Allah'ın ism-i a'zam'ı şu üç sûrededir: Bakara, Al-i Imrân ve Tâhâ." |İbn Mâce]

9272- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Senden, temiz, güzel ve müba­rek ve en sevdiğin o ism-i a'zam'ınla diliyo­rum ki, onunla sana yalvarıldığı zaman, kabul edersin; onunla senden bir şey istenildiği za­man verirsin. Onunla senden esirgenme isten­diğinde esirgersin. Onunla senden sıkıntıların giderilmesi istendiğinde, giderirsin."

Yine bir gün Âişe'ye hitaben şöyle bu­yurdu:

"Ey Âişe! Allah'ın bana, kendisiyle dua edildiği zaman kabul ettiği o büyük ismini (İsm-i a'zam'ı) öğrettiğini biliyor musun?"

"Babam annem sana feda olsun, ne olur onu bana öğret, ey Allah'ın Resulü!" dedim.

"O sana gerekmez" dedi. Bunun üzerine çekildim, biraz oturdum ve sonra yanma gidip başını öptüm ve: "Ne olur ey Allah'ın Resulü, onu bana öğret!" dedim.

"Onu sana öğretmem gerekmez. Onunla dünyalık bir şey istemen de sana gerekmez" buyurdu. Ben de kalkıp abdest aldım, iki rek'at namaz kıldım ve şöyle dua ettim: "Al­lahım! Sana Allah diye dua ediyorum, Rah­man diye dua ediyorum, el-Berr, er-Rahîm di­yerek dua ediyorum. Bildiğim ve bilmediğim en güzel isimlerinle yalvarıyorum. Beni ba­ğışlamanı ve esirgemeni istiyorum." Ondan sonra baktım ki Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem gülüyor. Sonra şöyle buyurdu: "İşte o, şimdi ettiğin duadaki isimlerin için­dedir." |İbn Mâce meçhul bir rûvi kanalıyla.)

9273- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah'ın doksandokuz ismi vardır, kim o

isimleri ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever."

[Buhârî ile Müsiim.|

9274- Tirmizî'nin rivayeti:

"Allah'ın doksandokuz ismi vardır; kim onları sayarsa, cennete girer. O isimler şun­lardır: Huvellahullezî Lâ ilahe illâhû, el-Me-liku'l-Kuddûs, es-Selâm, el-Mumin, el-Mü-heymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlik, el-Bârî, el-Musavvir, el-Gaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er~Razzâk, el-Fetîâh, el-Alîm, el-Kâbid, el-Bâsit, el-Hâfıd, er-Râfi', el-MUİzz, el-Muzill, es-Semt, el-Basîı; el-Ha-kem, ti-Adi, el-Latîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Gafûr, eş-Şekûr, el-AHyy, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl, el-Ke-rîm, er-Rakîb, el-Mucîb, el-VâsF, el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd, el-Bâ'is, eş-Şehtd, el-Hakk, et-Vekîl, el-Kaviyy, el-Metîn, el-Veliyy, el-Hamîd, el-Muhsî, el-MubdV, el-Mu îd, el-Muhyî, el-Mümît, el-Hayyu, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, el-Ehad, es-Sa-med, el-Kâdir, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Ahir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâlî, el-Müteâlî,  el-Berr,  et-Tevvâb, el-

Muntakim, el-Afuvv, er-Raûf, Mâliku'l-Mülki Zû'l-Celâli vel-İkrâm, el-Muksit, el-Câmi', el-Ganiyy, el-Muğnî, el-Mâni', ed-Dârru, en-Nâfi, en-Nûr, el-Hâdî, el-Bedt, el-Bâkî, el-Vâris, er-Reşîd, es-Sdbûr."

|İbn Mâce leyyin bir senedle]

"Allah'ın bir eksik yüz (yani doksando­kuz) ismi vardır. O, Tek'tir, teki sever. Kim o İsimleri ezberlerse cennete girer: Allah, el-Vâhid, es-Samed, el-Evvel, el-Ahir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Hâlik, el-Bârî, el-Musavvir, el-Melik, el-Hakk, es-Selâm, el-Mu min, el-Mü-heymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, er-Rahman, er-Rahîm, el-Latîf, el-Habîr, es-Se­mt, el-Basîr, el-Alîm, el-Azîm, el-Berr, el-Mü-teâl, el-Celîl, el-Cemîl, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Kâdir, el-Kâhir, el-Aliyy, el-Hakîm, el-Ka-rîb, el-Mucîb, el-Ganiyy, el-Vehhâb, el-Vedûd, es-Şekûr, el-Mâcid, el-Vâcid, el-Vâlî, er-Ra-§îd, el-Afuvv, el-Gafûr, el-Halîm, el-Kerîm, et-Tevvâb, er-Rabb, el-Mecîd, el-Veliyy, eş-Şe-hîd, el-Mübîn, el-Burhân, er-Raûf er-Rahîm, el-MubdV, el-Mu'îd, el-Bâ'is, el-Vâris, el-Kaviyy, eş-Sedîd, ed-Dârr, en-Nâfı', el-Bâkî, el-Vâkî, el-Hâfıd, er-Râfi', el-Kâbid, el-Bâsit, el-Muizz, el-Muzill, el-Muksit, er-Razzâk, Zû'l-Kuvveti'l-Metîn, el-Kâim, ed-Dâim, el-Hâfız, el-Vekîl, en-Nâzir, es-Sâmi', el-Mu'tî, el-Mâni', el-Muhyi, el-Mumît, el-Câmi', el-Hâdî, el-Kâfî, el-Ebed, el-Alim, es-Sâdık, en-Nûr, el-Munîr, et-Tâmm, el-Kadîm, el-Vitr, el-Ehad, es-Samed, Ellezî lem yelid, velem yû-led, velem yekun lehu küfüven ehad."

(Râvi) Züheyr der ki: "Bize birçok alim­den ulaşan habere göre başlan şöyle başlanır: "Lâ ilahe illallahu vahdehu lû şerike leh. Le-hü'l-mülkü ve lehül-hamdü bi-yedihi'l-hayr. Ve hüve alâ külli şey'in kadir. Lâ ilahe illal­lah. Lehû' l-esmâu' l-Hüsnâ."

 

 

NAMAZ DUALARI

9275- Ebû Hureyre radiyallahu anlrdan: "Peygamber sallallalıu aleyhi ve sellem na­mazda lekbir aldığı zaman, okumaya (kıraate) başlamadan Önce biraz beklerdi. Dedim ki:

'Ey Allah'ın Resulü! Babam ve annem sa­na feda olsun! Tekbirle kıraat arasında susu­yorsun, acaba o esnada ne diyorsun?' Şöyle buyurdu:

'Allahıın! Hatalarımdan beni beyaz elbi­seyi kirden temizlediğin gibi temizle! Allahım! Hatalarımı, kar, su ve buzla yıka!'"

[Buharî ve Müslim.]

Ebû Dâvud ve Nesaî'nin rivayetlerinde duanın baş tarafında: "Allah'ım benimle hata­larımın arasını doğu ile batı arasındaki mesa­fe kadar uzaklaştır." ziyadesi vardır.

9276- İbıı Ömer radiyallahu anh'dan: "Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem ile namaz kılarken, cemaatten bir adam şöyle dedi:

'Allahu ekberu kebîrâ, vel-hamdü lillâhi kesîra, ve sübhanallahi ve-bi-hamdihî bükre-len ve asîlâ (= Allah büyük de büyüktür, Al­lah'a hamdimiz çoktur, sabah akşam teşbihi­miz Allah'adır). Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: 'Bunları kim söy­ledi?' diye sorunca, bir adam: 'Ey Allah'ın Resulü! Ben söyledim' dedi.

Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'Buna çok hayret ettim, çünkü ona gök kapıları açıldı.'

İbıı Ömer dedi ki: 'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu söylediği günden beri o duayı asla bırakmadım'."

[Müslim, Tirmizî ve Nesâi]

9277- Eııcs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallalıu aleyhi ve sellem namaz kılıyordu. Aniden bir adam nefes nefe­se gelip şöyle terennüm etti: "Allahu ekber. el-Hamdu lillahi kesîrân tayyiben mübâreken fîhi (== Allah büyüktür, çok temiz ve mübarek hamdler Allah'a mahsustur).' Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem namazını eda edin­ce, sordu:

'Falan kelimeleri kim söyledi?' Cemaat çekindi. 'Onun söylediklerinde bir sakınca yoktur' buyurunca, adam: 'Onları ben söyle­dim, ey Allah'ın Resulü!' dedi. Şöyle buyur­du: 'O anda tam örülü meleğin gelip o kelime­leri yukarıya kaldırmak için birbirleriyle ya­rış yaptıklarını gördüm'."

IMüslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.|

9278-   CÜbeyr bin Mut'im radiyallahu anh'dan:

"O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i namaz kılarken ve şöyle derken gör­müş: 'Allahü ekberu Icebîrâ, Altahü ekberu kebîrâ, Allahü ekberu kebîrâ, Velhamdu lilla-hi kesîrâ (üç kere), Ve sübhanallahi bükreten ve astta (üç kere), Eûzü billahi, mine'ş-şeyta-ni'r-racîm miri nefhihî ve nefesihi ve hemzihi (= "Allah büyük de büyüktür, büyük de bü­yüktür, büyük de büyüktür. Allah'a çok ham-dolsun, -üç kere- Sabah akşam Allah' ı teşbih ederim, -üç kere- Şeytanın kibrinden, şiirin­den, (sebep olacağı) akıl karışıklığından ve kendisinden Allah'a sığınırım)'."

(Râvi) dedi ki: "(Hadisin metninde geçen) nefes, şiirdir. Ncfah, kibirdir. Hemez ise deli-Iik(sara)tir." |Ebû Dâvud.|

9279- Câbir radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namaza başlarken tekbir alır ve şunu okurdu:

Inne salâti ve nusukî ve mahyâye ve me-mâtî lillahi Rabbil-Alemîn? Lâ şerike lehü ve bi-zâlike ümirtü ve ene evvelü' l-müslimîn. (— Namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan ve ortağı bulunmayan Allah'a mahsustur. Ben bununla emrolundum. Ve ben müslümantarın ilkiyim) Allahım, beni amellerin en iyisine ilet! Ahlâkların da en iyi­sine götür! Onların en iyisine, senden başka götüren yoktur. Beni amellerin ve ahlâkın kö­tüsünden koru, bunların kötüsünden ancak sen korursun, başkası değil'." [Nesâtj

9280- Âişe radiyallalıu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namaza başladığı zaman, şöyle derdi:

'Sübhanakellahumme ve bl-hamdik ve-te-bârekesmuk ve-teâlâ cedduk ve lâ ilahe gay-ruk (= Allahım! Seni her çeşit noksan sıfatlar­dan tenzih ederim, hamdim. sanadır. Senin adın mübarek ve azametin yücedir. Senden başka ilah da. yoktur)'." [Tirmizî ve Ebu Davud.]

9281- Sa'd radiyallahu anh'dan:

Bir adam, namaza geldi, Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem namaz kılıyordu. Saf-fa gelince şöyle dedi: 'Allahım! Senden salih kullarına verdiğinin en üstününü isterim.1 Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem selâm verince dedi ki: 'Az önce konuşan kimdi?'

Adam: 'Ben idim, ey Allah'ın Resulü!' deyince, şöyle buyurdu:

'(Bu dua sebebiyle) Allah yolunda atın çö­kertilecek ve şehit edileceksin'." |Rezîn]

9282- Ali radiyallalıu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve seller ı na­maza kalktığı zaman şöyle derdi:

'Yüzümü müşriklerden olmayarak hanîf bir halde (yani muvahhid olarak), gökleri ve yeri yaratan (Allah)'a yönelttim. Namazım, ibadetlerim, ölümüm, hayatım, Alemlerin Rabbi olan, hiçbir ortağı bulunmayan Al­lah'ındır. Ben ancak bununla emrolundum ve ben müs{umanlardanım.

Allahım! Sen Melik'sin, senden başka hiç­bir tanrı yoktur. Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum. Kendime yazık ettim, günahımı itiraf ettim. Tüm günahlarımı bağışla! Senden başka günahları bağışlayan yoktur. Beni ahlâkın en güzeline ilet! Çünkü ahlâkın en güzeline ancak sen iletirsin. Ahlâkın kötü­sünden beni uzaklaştır! Çünkü ahlâkın kötü­sünden başkası değil, ancak sen uzaklaştırır­sın. Lebbeyk ve Sa'deyk, yâ Rabbî! Tüm iyi­likler ancak senin ellerindedir. Şerrin seninle hiç ilgisi yoktur. Benim varlığım seninledir ve sana aittir.

Çok yücesin, pek büyüksün. Sana tevhe eder, günahlarımın bağışlanmasını da senden dilerim.'

Rükûa vardığı zaman şöyle derdi: 'Alla-hım! Senin için rükûa vardım. Sana iman et­tim, sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, bey­nim, kemiğim ve sinirim hepsi sana eğildi.'

Başını (rükûdan) kaldırdığı zaman şöyle derdi: 'Allahım! Gökler ve yer dolusu ve ara­larındaki varlıklar dolusu ve bundan öteye se­nin yaratmayı dilediklerinin dolusu hamd sa­na mahsustur.'

Secdeye vardığı zaman şöyle derdi: 'Alla­hım! Senin için secde ettim, sana iman ettim, sana teslim oldum. Yüzüm, kendisini yaratıp şekillendirene, kulağını ve gözünü yaradana secde _etti. Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne yücedir!'

Sonra teşehhüdle selâm arasında en son söylediği dua şu olurdu: 'Allahım! Önceden yaptıklarımı, sonraya bıraktıklarımı, içimde gizlediklerimi, açığa vurduklarımı, aşırı dav­ranışlarımı ve benim hakkımda benden daha iyi bildiklerini ne olur benim için bağışla! Mukaddim (ilk varlıkjde sensin, Muahhir (son varlıkjde sensin. Senden başka hiçbir tanrı yoktur'." [Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Nesâî.]

9283- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dikkat edin, rükûda ve secdede Kur'ân

okumaktan alıkonuldum. Onun için rükûda

Rabbinizi ta'zîm edin, secdede ise çokça dua edin. (Zira secdede yaptığınız) dualarınız ka­bul olunur." (Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]

9284- Avf bin Mâlik radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile namaza durdum, rükûa vardığı zaman, Baka­ra sûresini okuyacak kadar durdu. Rükûunda şöyle dedi: 'Sübhâne Zt l-ceberüti vel-mele-kûti, vel-kibriyâi vel-azamet (= Ceberut, me-lekût, kibriyâ ve azamet sahibi olan (Allahım) seni teşbih ederim)'." [Nesâî.]

9285- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem rükûunda ve secdesinde şunu çokça söylerdi: 'Sübhânekallahümme Rabbena ve bi-hamdike, Allahümma'ğfır lî (= Allahım! Rab-bimiz, seni hamdinle tenzih ve teşbih ederim)' Bu duayı okumakla Kur'ân'a (yani Nasr sûre­si 3. âyetine) uyuyordu."

[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]

9286- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem rükû ve secdesinde şöyle derdi: 'Subbûhun, Kuddâsun, Rabbü'l-melâiketi verrûh (= Mü­nezzehsin, mukaddessin, meleklerin ve ruhun Rabbisin)'."

9287- Ukbe bin Amir radiyallahu anh'dan: "Fe-sebbih bismi-Rabbike' l-Azîm (= Aza­metli olan Rabbinin ismini teşbih et!)" âyeti (Vakıa 74) nazil olunca, Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem: "Bunu rükûunuzda oku­yun!"  dedi.   "Sebbihisme Rabbikel-A' lâ (= Yüce Rabbinin ismini teşbih et!)" (A'lâ 1) inince, "Bunu da secdenizde okuyun!" buyur­du. Bu nedenle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, rükua vardığı zaman üç kere "Süb-hâne Rabbiye'l-Azîm ve bihamdihi" derdi. Secdeye vardığı zaman da üç kere "Sübhâne Rabbiyel-A' lâ ve bihamdihi" derdi.

[Ebû Dâvud.l

9288- İbn Ebî Evfâ radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem rükûdan başını kaldırdığında şöyle derdi:

'Semiallahü limen hanıideh. Allahümme Rabbena lekel-hamdu mil'es-semavâti vel-ardı ve mile mâ si'te min şey'in ba'dü. Allahümme tahhirnî bis-selci vel-beredi vel-mâ' il-bârid. Allahümme tahhirnî minet-zünûbi vel-hatâyâ kemâ yunakkâ's-sevbu' l-ebyadu mİned-denes (= Allah, hamd edeni duydu. Allahım! Gökler ve yer dolusu ondan sonra ne yaratmayı dile-diysen hepsinin dolusu kadar hamd sana özgü­dür. Allahım! Beni kar, buz ve soğuk su ile te­mizle! Allahım! Beni günah ve hatalardan, be­yaz elbisenin kirlerden temizlendiği gibi, temiz­le!)'." [Ebû Dâvud, Tirmizî ve aynı lafızla Müslim/j

9289- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem rükûdan başını kaldırdığında şöyle derdi:

'Allahümme Rabbena lekel-hamdü mil'es-semavâti vel-ardi ve mil'e ma si'te min sey'in ba'du. Ehlü's-senâi vel-mecdi ehakku mâ kâ-lel-abdü ve kulluna leke abdun. Allahümme lâ mâni'e limâ a'teyte velâ mu'tiye limâ mena'te velâ yenfe'u zel-ceddi minke'l-ceddü (= Ey Rabbimiz! Hamd sana özgüdür. Hem gökler dolusu, yerler dolusu ve bunlardan Öte ne ya­ratmağı dilediysen hepsinin dolusu hamd. Se­na ve mecde lâyık olan Allahım! Hepimiz se­nin kullarınız, en lâyık olan sözümüz: Alla­hım! Verdiğine engel olacak yoktur, vermedi­ğini de verecek yoktur. Senin katında hiçbir varlık sahibine varlığı fayda vermez.'" | Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî-1

9290- Rifâa bin Râfi' radiyallahu anh'dan: "Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında namaz kılıyorduk, başını rü­kûdan kaldırınca: 'Semiallahü limen hamideh (~ Allah, hamd edeni duydu)' dedi. Arkasında bir adam şöyle dedi: 'Rabbena ve lekel-hamdü hamden kesîren, tayyiben mübâreken fîh (= Rabbimiz! Allah'a pek çok, lekesiz ve bereket üzerine bereket getiren hamdolsun)' dedi. Na­maz bitince sordu: 'Az önce konuşan kim idi.' (Adam) 'Ben' dedi. Şöyle buyurdu: 'Otuz üç melek gördüm. Hepsi onu ben en Önce ya­zayım, diyerek yarış yapıyorlardı''."

9291- Diğer rivayet:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında namaz kılıyordum. Aksırdım ve şöyle dedim:

'el-Hamdu lillahi hainden kesîren tayyi-ben mübâreken fîhi, mütâreken aleyhi kemâ yühibbu Rabbünâ. ve yerdâ ( = Allah'a pek çok, lekesiz ve bereket üzerine bereket getiren hamdolsun. Rabbimizin arzu ettiği ve razı ol­duğu gibi).' Namaz bitince: 'Bu sözleri söyle­men kim idi?' diye sordu. Kimse cevap verme­di. İkinci kez sordu, yine kimse cevap verme­di. Üçüncü kez sordu, yine kimse cevab ver­medi. Bunun üzerine Rifâa: 'Ben' dedi.

'Peki. nasıl dedin?'

'Şöyle dedim' dedi: 'el-Hamdü Hilalli kesî­ren tayyiben mübâreken fîhi mübâreken aley­hi, kemâ yuhibbu Rabbünâ ve yerdâ ( = Al­lah'a pek çok, lekesiz ve bereket üzerine bere­ket getiren hamdolsun. Rabbimizin arzu ettiği ve razı olduğu gibi).' Bunun üzerine Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

'Canım elinde olana yemin ederim ki, onu göğe kaldırmak için tam otuz üç melek yarıştı'." |Müslim hariç, altı hadis imamı.]

9292- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İmam 'Semiallahü limen hamideh' dedi­ği zaman, siz 'Allahümme Rabbena lekel-hamd' deyiniz. Çünkü onun (söyleyenin) sözü meleklerin sözüne rastlarsa Allah onun tüm geçmiş günahlarını bağışlar." [Altı hadis imamı.]

9293- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sec­desinde şöyle derdi:  'Allahım! Günahlarımın tümünü, küçüğünü, büyüğünü, ilkini, sonunu, gizlisini, açığım bağışla!'" | Müslim ve Ebu Davud. |

9294- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Yatakla Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i bulamadım, aradım. Nihayet ellerim ayaklarının altına değdi, onu ayakları dikil­miş olarak secdede buldum, şöyle diyordu: 'Allahım! Gazabından rızana, cezandan affı­na sığınırım. Senden sana sığınırım. Senin üzerine övgüyü bir bir saysam bitiremem. Sen kendi zât-i ecelli a'lâm nasıl övdü isen sen Öylesin'."

9295- Diğer rivayet:

"Bir gece Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i kaybettim. Hanımlarından birinin yanı­na gittiğini zannettim. Aramaya başladım, sonra dönüp geldim, baktım ki o, rükûda ya da secde­de şöyle diyordu: 'Sübhanekellahumıne ve bi-hamdik. Lû. ilahe illâ ente.' Dedim ki: 'Babam, annem sana feda olsun, ben bir işteyim, sen başka bir iştesin!'" [Buhârî hariç, altı hadis imamı.]

9296- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem iki secde arasında şöyle derdi: ' Allahüm-ma'ğfir II, verhamnî, vehdinî ve a'finî verzuk-nî (= Allahım! Beni esirge, bana merhamet eyle, bana" hidayet et, bana afiyet ver, beni. rı-zıklandır)!'" [Tirmizî ve Ebû Dâvud.]

9297- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz teşehhüde oturduğu zaman, Al­lah'a dört şeyden sığınarak şöyle desin: 'Allahümme innî eûzü bike min azâbi cehennem ve min azâbil-kabr ve min fitnetil-mahyâ ve'l-memât ve min şeni fitne ti' l-Mesîhi'd-Deccâl (=Allahım! Cehennem ve kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden, Mesîhüddec-câl'in fitnesinin şerrinden sana sığınırım)'," IBııhM, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]

9298- Câbir radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namazında leşehhüdden sonra şöyle derdi: 'En güzel kelâm Allah'ın kelâmıdır. En. güzel hidayet, Muhammed'in hidayetidir'." (Nesâî.]

9299-  İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallalıu aleyhi ve sellem onlara teşehüdden sonra şu duayı öğretiyor­du: 'Allahım kalplerimizi hayır üzere telif et, aramızı bul, bizi selâmet yollarına ilet ve bizi karanlıklardan kurtarıp nura kavuştur! Açık, gizli tüm hayâsızlıklardan bizi uzaklaştır! Ku­laklarımızı, gözlerimizi, kalplerimizi ve hanımlarımızı bizim için. mübarek eyle! Tevbele-rimizi kabul eyle! Sen tevbeleri çokça kabul eden, esirgeyensin. Nimetlerine karşı bizi şük-redenler kıl, bize bolca verip nimetlerini ta­mamla!'" |Re/în.|

9300-  Muâz radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun elinden tutup şöyle demiş:

'Ey Muâz! Vallahi, ben seni seviyorum; Ey Muâz, her namazda su duayı elden bırakma­manı tavsiye ederim: "Allahumme einnî zikri-ke ve şükrike ve hüsni ibadetik (= Allahım, se­ni zikretmekte, sana şükretmekte ve senin iba­detini iyi yapmakta bana yardım et)!"

|Ebu Davud ve Nesâî]

9301- Şeddâd bin Evs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namazında şöyle derdi:

"Allahım! Senden işte sebatı, doğruluğa karşı gayreti dilerim. Senden nimetine şükrü, ibadetini iyi yapmakta yardımını dilerim. Sen­den dürüst bir kalp, doğru bir dil dilerim. Senden, hakkımda bildiklerinin en hayırlısını dilerim. Hakkımda bildiklerinin şerrinden sa­na sığınırım. Hakkımda bildiğin günahlarım için de senden bağışlanma dilerim'." [Nesâî]

9302- Kays bin Ubâd radiyallahu anh'dan: "Ammâr bin Yâsir cemaate çok hafif (ace­le) bir namaz kıldırdı, cemaat buna itiraz edince, şöyle sordu:

'Ben namazın rükûlarını lam yapmadım mı? Secdelerini tam yapmadım mı?'

Bilakis (tam kıldırdın) dediler. Bunun üzerine şöyle dedi: (Kısa kıldırdım, ancak) Ben namazda Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yaptığı şu duayı yaptım: Gaybı bilen ve yaratıklarına kudreti yeten Allah'ım yaşamamın benim için daha hayırlı olduğunu biliyorsan beni yaşat! Eğer ölüm hakkımda daha hayırlı ise ki sen, bunu muhakkak bilir­sin, beni öldür! Allahım! Yalnız olayım, insan­lar içinde olayım senden korkmayı senden di­lerim.. Rıza ve öfke hallerimde de senden ihlas kelimesini dilerim. Fakirlikte ve zenginlikte de senden iktisat etmemi dilerim. Senden, bitmeyen nimeti isterim, senden kazadan sonra rızayı isterim. Senden kesilmeyen göz aydınlı­ğı dilerim. Ölümden sonra senden güzel bir hayat dilerim. Cemaline bakmak ve sana ka­vuşmak lezzetini dilerim. Kimsenin zararına uğramamayı ve saptırıcı fitneye maruz kal­mamayı dilerim. Bizi iman süsü ile süsle! Bi­zi hidayete ermiş olan, doğru yolu gösteren­lerden eyle!'" |İkisi de Nesâî'ye ait.]

9303- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namazda şöyle deyip dua ederdi:               *

'Allahım! Sana kabir azabından, Mesîh-i Deccâl fitnesinden, hayatın ve ölümün fitne-sindenve günah işlemek ve borca boğulmak­tan sığınırım.' Biri ona dedi ki: 'Borçtan am­ma da çok sığınıyorsun ha!' Şöyle buyurdu: 'Çünkü kişi borçlandı mı, konuşur yalan söy­ler, söz verir, yerine getirmez'."

IBuhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.l

9304- Ebû Bekr radiyallahu anh'dan: Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü, namazda yapabile­ceğim bir duayı bana öğret!" "Şöyle de" bu­yurdu: "Allahım! Ben nefsime çok zulmettim. Günahları ancak sen bağışlarsın! Rahmetinle beni bağışla! Bana merhamet eyle! Çünkü çok bağışlayan da, esirgeyen de sensin sen."

[Buhârî, Müslim, Tirmİzî ve Nesâî.l

9305- İbn Abbas radiyallahu anh'dan: "Bir gece Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in namazından çıktıktan sonra şöyle dua ettiğini duydum: 'Allahım! Katından kal­bimi hidayet edecek, işimi toparlayacak, da­ğınıklığımı bertaraf edecek, iç dünyamı (batı­nımı) güzel ahlâkla olgunlaştıracak, böylece beni yüceltecek amelimi temize çıkaracak, doğru yolu bana ilham edecek, ülfet edeceğim dostumu temin edecek ve beni her kötüden ko­ruyacak bir rahmet dilerim.

Allahım! Bana, dinden sonra küfrün yeri olmayacak bir iman ve yakın bahşet! Dünya ve âhirette senin nazarında şerefini elde ede­bileceğim bir rahmet ihsan et!

Allahım! Hakkımızda vereceğin hükmün­de, lütfunla kurtuluşu, şehitler menzilini, bahtiyar kulların yaşantısını ve düşmana karşı yardımını dilerim.

Allahım! Görüşüm zayıf, amelim eksik ol­sa bile ben senden işimin bir an önce görül­mesini dilerim. Senin rahmetine muhtacım. Ey işlere hükmedip gören, gönüllere şifa ve­ren! Denizleri birbirine karıştırmayı;? arala­rını ayırdığın gibi beni de cehennem azabın­dan, helak olmaya çağırandan kabirler fitne­sinden (azabından) kurtar!

Allahım! Görüşüm kısa olup da sana söy-liyemediğim isteklerimi, sana ulaştıramadı-ğım niyetlerimi kabul edip, kendilerine iyilik yapmayı vaad ettiğin yaratıkların ve kulların­dan kendilerine iyilik yapacak olduğun kim­seler gibi beni de kabul edip tıpkı beni de on­lar gibi eyle! Ey âlemlerin Rabbi! Rahmetini diliyorum.

Sağlam ip, doğru iş (yol) sahibi olan Alla­hım! Vaîd (korku) günü senden güvenceyi, hu-lûd (ebediyet) günü senden cenneti İstiyorum. Hem de huzurunda bulunan mukarreb melekler ve çokça secde edenlerle birlikte. Sözlerin­de duran kullarla beraberce ve birlikte. Çünkü sen Rahîm'sin, Vedûd'sun, dilediğini yaparsın.

Allahım! Bizi sapmadan, saptırmadan doğruya eren, hidayet rehberlerinden eyle! Düşmanlarınla harp halinde, dostlarınla ba­rışık kıl! Sevdiklerini seni sevdikleri için seve­riz. Sana karsı gelenlere senin düşmanlığın için de düşman oluruz.

Allahım! İşte duam budur, artık kabul et­mek sana düşer. İşte gayretimiz, dayanağımız Ls'e sensin.

Allahım! Kalbime nur verip aydınlat, kab­rime nur verip aydınlat! Önüme nur verip ay­dınlat, arkama nur verip aydınlat! Sağıma nur verip aydınlat, soluma nur verip aydınlat! Üs­tüme nur verip aydınlat, altıma nur verip ay­dınlat! Kulağıma nur verip aydınlat, gözüme nur verip aydınlat! Saçıma nur verip aydınlat, derime nur verip aydınlat! Etime nur verip ay­dınlat, kanıma nur verip aydınlat! Beynime nur verip aydınlat, kemiğime nur verip aydınlat!

Allahım! Benim için nuru(mu) büyüt ve bana bir nur ver! Benim İçin bir nur daha ver!

İzzeti bürünerek kendine bayrak edinmiş (Rabbim) sen münezzehsin. Mecdi giyip onunla kullarına bolca ikram eden (Rabbim) sen münezzehsin. Teşbihin ancak kendisine yakıştığı ve gerektiği sen pek yüce ve (noksan sıfatlardan) münezzehsin. Eyfazl ve ihsan ve nimet sahibi olan (Rabbim) sen münezzehsin! Mecd ve kerem sahibi (Rabbim) sen münez­zehsin. Celâl ve ikram sahibi olan (Rabbim) sen münezzehsin'." ITirmizî.]

9306- Sevbân radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

namazda selâm verdikten sonra üç kere istiğ­far eder, sonra şöyle derdi: 'Allahümme entes-selânıu ve-minkes-selâm. Tebârekte yâ Zel-ce-lâli vel-ikrâm (- Allahım sen selâmsın. Selâ­met te sendendir. Ey celâl ve ikram sahibi sen münezzehsin, yücesin)'"

Evzâî'ye denildi ki: "İstiğfarı nasıl idi?" "Estağfirullah, estağfirullah" şeklinde idi" dedi. [Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Nesâî.]

9307- İbnü'z-Zübeyr radiyallahu anh'dan; "O, her namazın ardından selâm verdiği

zaman şöyle derdi:

'Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh. Lehu'l-mülkü ve-lehül-hamdu ve hüve ala külli şey'in kadir Lâ havle velâ kuvvete illâ billah. Lâ ilahe illallah velâ na'büdü illâ iy-yahu. Lehü'n-ni'metü ve lehu'l-fadlu ve le-hu's-senâu' l-hasen. Lâ ilahe illallahü muhli­sine lehu'd-dîn velev kerihe'l-kâfırûn (= Al­lah'tan başka ilah yoktur. Yalnız O vardır, or­tağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd da O'na mahsustur. O, her şeye gücü yetendir. Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur. Allah'tan başka bir ilah yoktur, biz ancak O'na ibadet ederiz, nimet O'mm, fazilet O'nun ve güzel övgü de O'nundur. Kâfirler hoşlanmasalar da dinde samimî olarak Allah'tan başka ilâh yoktur).'

(İbnü'z-Zübeyr) şöyle dedi: 'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, her namazın ar­dından bunlarla tehlil yapardı'."

[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.j

9308- Kâ'b bin Ucre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Namazın ardından söylenen bazı şeyler vardır ki, söyleyenleri ya da yapanları asla hüsrana uğratmazlar. Onlar; her namazın ar­dından (söylenen) otuzüç 'Sübhanallah', otu­züç 'el-Hamdu lillah' ve otuzdan 'Allahu ek-ber'dir." [Müslim, Tirmizî ve Nesâî.l

9309- Zeyd bin Sabit radiyallahu anh'dan: Ensar'dan bir adama rüyasında şöyle de­nilmiş: 'Peygamberiniz size, her namazın ar­dından, otuzüç kere 'Sübhanallah', oluzüç ke­re 'el-Hamdu lillah', oluzdörl kere 'Allahu ekber1 demenizi emretti mi?'

'Evet' demiş.

'Onu yirmi beş yapın. Aralarına bir de lehlili (Lâ ilahe illallah'ı) ilave edin.1 Sabah olunca Peygamber sallallalıu aleyhi ve sel-lem'e gelip bunu anlattı. Bunun üzerine Pey­gamber sallallahu aleyhi ve m\le.m:'Söylenil­diği gibi yapın!' buyurdu." [Nesâî]

9310- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabah namazının ardından yüz kere 'Sübhanallah', yüz kere 'Lâ ilahe illallah' derse, deniz köpükleri kadar olsa bile günah­ları bağışlanır." [İkisi de Nesâî'ye ail.j

9311- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Muhacir fakirleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dediler:

'Zenginler, bütün yüksek dereceleri ve ebedi nimetleri alıp götürdüler.'

'Nasıl?'

'Onlar bizim gibi namaz kılıyorlar; bizim gibi oruç tutuyorlar, aynı zamanda onlar zekât veriyorlar, biz veremiyoruz, köle azal ediyor­lar, biz edemiyoruz.'

'Ben size bir şey öğreteceğim; onunla on­lara erişeceksiniz, sizden .sonra gelenleri de geçeceksiniz. Sizin yaptıklarınızı yapmadıkça hiç kimse sizden daha üstün olamayacak.'

'Evet ey Allah'ın Resulü (nedir o?)'

'Her namazın peşinden otuzüç kere 'Süb­hanallah, el-Hamdü lillah ve Allahu ekber' dersiniz' buyurdu.

Ebû Salih der ki: Bilahare muhacir fakir­leri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e dönüp geldiler ve dediler ki: 'Zengin kardeş­lerimiz bunu duydular ve onlar da aynı bizim yaptıklarımızı yaptılar.' Şöyle buyurdu: '(Ne yapalım) İste bu, Allah'ın birfazl ü ihsanıdır, dilediğine verir'."

(Râvi) Sümeyy der ki: "Ailemden birine bu hadisi anlattım, şöyle dedi: 'Galiba sen vehme kapıldın; aslında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: "Otuzüç kere 'Sübhanallah', otuzüç kere 'el-Hamdü-lillah', otuzdört kere de 'Allahu ekber" dersin.1

Bunun üzerine Ebû Salih'e dönüp bunu kendisine anlatınca, elimden tutup şöyle dedi: 'Allahu ekber, Sübhanallahi ve'1-hamdü Iilla-hi; Allahu ekber, Sübhanallahi ve'1-hamdü lil-lahi' (diyerek) hepsini oluzüçe ulaşıncaya ka­dar tekrar edersin'."

9312- Diğer rivayette:

"Her namazın ardından on kere 'Sübha-naltah', on kere 'el-Hamdü lillah', on kere de 'Allahü ekber' dersin' diye geçer.

9313-  Diğer rivayette: "Onbir, onbir, on-bir" olarak geçmektedir.

9314- Diğer rivayet:

"Kim, her namazın ardından otuzüç kere 'Sübhcmallati, otuzüç kere 'el-Hamdü lillalı ve otuzüç kere 'Allahu ekber' deyip yüzüncü­sünü 'Lâ. ilahe illallahü vahdehû la şerike leh. Lehiı l-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve ala kül­li şey'in Kadir' diyerek tamamlarsa, deniz kö­pükleri kadar olsa dahi günahları bağışla­nır."

|Buhârî, Müslim, Muvutta ve Ebû Dâvud.]

9315-  Zeyd bin Erkam radiyallahu anh'-dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem her namazın peşinden şöyle derdi:

'Bizim ve her şeyin Rabbi olan Allahım! Ben, Senin Rab olduğuna, bir olduğuna, or­tağın bulunmadığına şahidim. Bizim ve her şeyin Rabbİ olan Allahım.' Muhammed'in se­nin hem kulun, hem de Resulün olduğuna, ta-' rilğım. Bizim ve her şeyin Rabbi olan Alla­hım! Kullarının hepsinin kardeş olduğuna da şahidim. Bizim ve her şeyin Rabbi olan Alla­hım! Beni ve ailemi dünya ve âhiretin her anında sana ihlaslı (ve itaatli) kıl! Ey Celâl ve ikram sahibi! Duy ve kabul eyle! Allah en büyüktür, en büyüktür. Allah göklerin ve yerin nurudur. Allah en büyüktür, en büyüktür! Al­lah bana yeter; ne güzel vekildir O! Allah en büyüktür, en büyüktür'." |Ebû Dâvud.|

9316-  Ukbe bin Âmir radiyallahu anh'-dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bana her namazın ardından Muavvizât'ı (Fe-lak ve Nâs sûrelerini) okumamı emretti."

[Ebû Dâvud ve Nesâî.|

9317- Berâ radiyallahu anh'dan:

"Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem ile namaz kıldığımızda, yüzünü bize doğ­ru çevirmesi için, sağ tarafında olmak ister­dik. (Bir defasında) şöyle buyurduğunu duy­dum: 'Rabbim, kullarını dirilteceğin ya da toplayacağın günde, beni azabından koru!'"

|Müslim|

9318- Atâ bin Ebî Mervân, babasından: "Kâ'b bin Mâti' (el-Ahbâr) Musa'ya deni­zi ikiye bölen Allah'a yemin ederek şöyle de­di: 'Biz Tevrat'ta şunu bulduk: Allah'ın pey­gamberi Dâvud, namazını bitirdiği zaman, şöyle derdi: 'Allahım! İşimin ismeti kıldığın dinimi doğrult! Yaşamımı içinde kıldığın dün­yamı da doğrult! Allahım! Gazabından rızana sığınırım. İntikamından affına sığınırım. Sen­den sana sığınırım. Verdiğini kimse önleye­mez, vermediğini kimse veremez. Senin ka­tında hiçbir servet, sahibine fayda vermez.'

Daha sonra Kâ'b, bana Suheyb'in kendisi­ne, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in de namazından sonra bunları okuduğunu bil­dirdi." |Nesâî.]

9319- Ebû Bekre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

her namazın ardında şöyle derdi: 'Allahümme innî eûzü bike mine'l-küfri ve'l-fakri ve azâ-bi'l-kabri (= Allahım! Küfür, fakirlik ve kabir azabından sana sığınırım)'."

|Tİrmizî ve daha uzun bir metinle Nesâî]

9320- Enes radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabah namazından sonra üç kere: ' Estağfirullahellezî lâ ilahe illâ hû. ve etûbu ileyhi (= Kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'tan bağışlanma dilerim ve O'na tevbe ederim)' derse, günahları deniz köpüklerin­den daha çok olsa bile bağışlanır."

|Taberanî, Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir senedle.]

9321- Ebû Zer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabah namazından sonra henüz ye­rinden kalkmadan on defa: 'Lâ ilahe illallahü vahdehû la şerike lehü, lehül-mülkü ve lehü'l-hamdü, yühyi ve yümîtü ve huve alâ külli Şey'in kadir' derse, Allah ona on sevap yazar, in günahını siler, on da derecesini yükseltir. Bütün gün istenmeyen her şeyden korunur, şeytan da ona bir şey yapamaz. Allah'a ortak koşmaktan başka hiçbir günahı ona tesir ede­mez." [Tirmizî.]

9322-  Ümmü Seleme radiyallahu an-lâ'dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem her sabah namazının ardından şöyle derdi;

"Allahümme innî es' elüke ilmen nâfi'an ve mıelen mütekâbbelan ve rtzkan tayyibân (= Allahım, senden faydalı bir ilim, kabul edilmiş bir amel, güzel bir rızık dilerim)." [Rezîn.]

9323-   Müslim bin el-Hâris radİyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kulağına eğilip gizlice şöyle buyurmuş:

'Akşam namazım kıldıktan sonra hiç kim­seye konuşmadan yedi kere ''Allahümme ecir-nî minen-nâr" (= Allahım, beni ateşten kur­tar)' de! Çünkü bunu deyip de o gece ölürsen, mutlaka cehennemden kurtulursun. Sabah na­mazından sonra da aynı şeyi söyle! Zira o gün ölürsen ateşten kurtulmak senin için mukad­der olur'."

(Sahabî'nin oğlu) el-Hâris bin Müslim de­di ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona bunu gizlice söylediği için kardeşlerimiz arasında buna özel değer verirdik." |Ebu Dâvu]

9324-  İmâre bin Şebîb radİyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim akşam namazından sonra on kere: 'La ilahe İllallahu vahdehu lâ şerike leh. Lehü'l-mülkü ve lehü' l-hamdü, yühyi ve yumilu ve hüve alâ külli şeyin kadir' derse, Allah ona, sabaha kadar şeytana karşı onu bekleyecek si­lahlı melekler gönderir. Ona cennete girmesine sebep olacak on sevap yazılır, on tane de helak olmaya sebep olacak günahı silinir. On tane de mü'min köle azat etmiş gibi olur." [Tirmizî.]

9325- Ebû Ümâme radİyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim her farz namazın ardından Ayete'l-kürsî'yi okursa, cennete girmesine ancak ölüm mâni olur (yani öldükten sonra hemen cennete girer)."

9326-   Diğer rivayette:   "Kul hüvallahü ehad" olarak geçer.

|Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evsat'ta.|

9327- Hasan bin A1İ radİyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim farz namazdan sonra Ayete' l-Kür-sî'yi okursa öbür namaza kadar o, Allah'ın zimmeti ve himayesinde olur."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de.}

9328- Enes radİyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem selâm verdiği zaman şöyle derdi: 'Allahım! Ömrümün sonunu hayırlı eyle! Amelimin son­larından hoşnut ol! Allahım, sana kavuşaca­ğım günü, en iyi günüm eyle!'"

[Taberânî, Mu'cemu'I-Evsat'ta zayıf bir senedle.l

9329- İbn Abbâs radİyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, gece teheccüde kalktığı zaman şöyle dua ederdi:

'Allahümme Rabbanû leke'l-hamd. Ente kayyimü's-semavâti ve'l-ardi ve men fihinne. Ve leke'l-hamdü ente nûru's-semâvâtı ve'l-ardi ve men-fîhinne. Ve lekel-hamdü ente meliküsse-mavâti vel-ardi vemenfîhinne. Ve leke'l-hamdü ente'l-Hakku ve va'duke hakkun ve likâuke hakkun ve kavlüke hakkun. Vel-cennetü hakkun ve'n-nûru hakkun ve'n-nebiyyûne hakkun ve Muhammedün hakkun, ve's-sâatu hakkun.

Allahümme leke eslemtü ve bike âmentu ve aleyke tevekkeltü ve ileyke enebtü ve bike hâsemtu ve ileyke hâkemîu. Fağfîrtî mâ kad-demtü vemâ ahharîu vemâ esrertu vemâ a'lentü vemâ ente a'lemü bihi minnî, entel-Mukaddimu ve ente'l-Muahhiru, Lâ ilahe illâ ente (veya şöyle dedi) Lâ ilahe gayrüke (= 'Allahım, Rabbimiz! Hamd sana özgüdür. Sen yer ve göklerin ve içinde bulunanların ayakta tutamsın. Hamd yalnız sana Özgüdür. Sen göklerin ve yerin ve içinde bulunanların nu­rusun. Hamd yalnız sana özgüdür. Sen Hak'sın, vadin de haktır. Sana kavuşmak hak­tır. Sözün haktır. Cennet haktır, cehennem de haktır. Peygamberler haktır, Muhammed de haktır. Kıyamet te haktır.

Allahım! Sana teslim oldum. Sana inan­dım. Sana güvendim. Sana yöneldim. Hasmı­ma karşı senin ile mücadele ettim. Hakkımı aramada senin hakimliğine başvurdum. Ön­den gönderdiğim ve arkada bıraktığım hatala­rı affet! Gizli islediğim, aleni yaptığım, benim bilmediğim senin benden daha iyi bildiğin ha­talarımı da affet! Mukaddim'sin, Muahhir'sin. Senden başka ilah yoktur)'." | Allı hadis İmamı.]

9330- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu gece kalktığı za­man namazına şöyle diyerek başlardı:

'Allahümme Rabbe Cibrîle ve Mîkâîle ve İsrâfîle. Fûüre's-semavâti ve'l-ardi. Alime'l-gaybi ves-şehâdeti. Enle tahkümü beyne ibâ-dikefimâ kânûfthîyehtelifûn. Ihdinîlime'htü-life ffhi minel-hakki bi-iznike. Inneke tehdî men teşâu ilâ sırâtin müstakim. (- Allahım! Ey Cibril, Mîkâîl ve İsrafil' in Rabhi! Ey gök­lerin ve yerin yaratıcısı! Ey gizliyi ve aşikârı bilen! İhtilâf ettikleri meselelerde kulların arasında sen hüküm vereceksin. Beni, kendi­sinde ihtilâfa düşülen hakka izninle hidayet et! Şüphesiz Sen dosdoğru yol üzerindesin)'."

[Müslim ve sünen ashabı.|

9331-   Şurayk  el-Hevzenî  radiyallahu anh'dan:

"O, Âişe'yc: 'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gecenin bir kısmında uyandığı zaman (ibadete) ne ile başlardı?7 diye sordu. Âişe de ona şöyle dedi: 'Bana bugüne kadar hiç kimse­nin sormadığını sordun. On kere 'Allahü ek-ber', on kere 'Sübhâne' l-Meliki' l-Kuddûs\ on kere 'Estağfırullah', on kere 'Lâ ilahe illallah'

derdi. Ondan sonra on kere de 'Allahümme innî eâzü bike nün dıykı'd-dünyû ve dıykı yevmil-kı-yâmet' (= Allahım! Sana dünya ve âhiret sıkın­tısından sığınırım)' derdi. Ondan sonra namaza (teheccüde) başlardı'." [Ebû Dâvud.]

9332- O (Ebû Dâvud) ve Nesâî, Âsim bin Humeyd'den:

"O, Âişe'ye sordu: 'Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem gece namazına ne ile baş­lardı?'

Âişe dedi ki: 'Bana bugüne kadar senden Önce hiç kimsenin sormadığı bir şey sordun. Kalktığı (uyandığı) zaman on kere 'Allahü ek-ber', on kere 'el-Hamdü lillah', on kere 'Süb-hariallah', on kere 'Lâ ilahe illallah', on kere 'Estağfırullah' derdi. Sonra şunu okurdu: 'Al-lahumma'ğfir lî, vehdinî, verzuknî ve a'finî (-Allahım! Beni bağışla, beni hidayet et, bana rızık ver ve bana afiyet ihsan et)!' Ondan son­ra hem dünya hem de kıyamet sıkıntılarından Rabbine sığmırdı'."

9333- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: • "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gece kalktığı zaman 'Allahü ekber' derdi. Sonra şunu okurdu: 'Sübhanekellahümme ve bİ-hamdik ve-tehârekesmük ve-teâlû ceddük velâ ilahe gayruk (= Allahım! Seni teşbih eder ve sana hamdederim. ismin ve Zâtın pek yücedir. Senden başka ilah yoktur).' Ondan sonra şöyle derdi: 'Allahü ekber kebîrû ( = Allah yüce olarak en yücedir).'

Sonra da şöyle söylerdi: 'Eâzü billahi's-Semf il-Alîmi   mine' ş-şeytânir-racîm   min hemzihi ve nefhihî ve nefesihi ( = Hakk'ın rahmetinden kovulmuş şeytandan, onun ves­vesesinden, kuruntusundan ve büyüsünden her şeyi işiten ve her şeyi bilen Allah'a sığını-,

nm)'." |Sünen ashabı]

9334- Enes ıadiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir bedevinin yanından geçti ve onun şöyle dua ettiğini işitti:

'Ey gözlerin görmediği, zanlann karışma­dığı, anlatanların anlatamadığı, hadiselerin değişteremediği, belâlardan korkmayan, dağ­ların ağırlığını, denizlerin ölçeğini, yağmur damlalarının ağaçların yapraklarının da sayı­sını, gecenin karanlığa boğduğu varlıkların, gündüzün aydınlattığı eşyanın da sayısını bİ-len! Kendisinden hiçbir semanın başka bir se­mayı kapatamadiğı, hiçbir yerin başka bir ye­ri örtemediği, hiçbir denizin, kendi dibini ka-patamadığı hiçbir dağın kökünü kendisinden gizleyemediği (Ulu Allah!) Ömrümün sonunu hayır eyle, amelimin sonunu da hayu- yap! En hayırlı günüm, sana kavuşacağım günüm ol­sun!' Ondan sonra Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem bir adam görevlendirip dedi ki: 'Bu adamı namazını bitirince bana getir!'

Namazı kılınca geldi ve ona kendisine he­diye edilmiş olan bir altın vererek sordu: 'Sen kimlerdensin?' 'Âmir bin Sa'saa oğullanndanım.' 'Sana bu altım neden verdim, biliyor mu­sun?'

'Aramızda akrabalık olduğu için.' 'Evet akrabalığın da bir hakkı vardır, fa­kat ben bunu sana sırf Allah'a karşı güzel bir sena (övgü)de bulunduğun için verdim' bu­yurdu." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta]

 

 

SABAH, AKŞAM, UYURKEN VE UYANIRKEN YAPILACAK DUALAR

9335- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Ebû Bekr dedi ki:

'Ey Allah'ın Resulü! Akşama ve sabaha kavuştuğum zaman yapacak olduğum bir du­ayı bana söyler misin?'

'Şöyle söyle' buyurdu: 'Allahümme fâtı-re's-semavâti vel-ardi. Alime' l-gaybi ve'ş-şe-hâdeti. Ente Rabbu külli şey'in ve melifcühü. Eşhedü en lâ ilahe illâ ente. Eûzü bike min Şerri' n-nefsi ve şerri' ş-Şeytanı ve şirkini (= Allahım! Ey gaybı ve aşikârı bilen, gökleri ve yeri yaratan! Ey her şeyin Rabbi ve yegâne sahibi! Senden başka tanrı olmadığına şeha-det ederim. Nefsimin şerrinden, şeytanın şer­ri ve şirkinden sana sığınırım)' işte sabah-ak-şam bunu söylersin. Yattığın zaman da bunu söylersin'." [Tirmizî ve Ebû Dâvud.]

9336- Ebû Ayyaş radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabahleyin 'La ilahe illallahü vah-dehu lâ şerike leh. Lehü' l-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli sey'in kadir' derse, İsmail neslinden bir köle azat etmiş gibi olur. Ayrıca onun için on sevap yazılır, on günahı düşülür ve on derecesi arttırılır.' Aksama ka­dar da şeytandan korunmuş olur.

Akşamleyin de aynısını söylerse, sabaha kadar öyle olur."

(Râvİ) Hammâd dedi ki: 'Bir adam rüya­sında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i gördü ve ona 'Ebû Ayyaş senden böyle bir ha­dis nakletti ne dersin?' diye sorunca: 'Ebû Ay­yaş doğru söyledi' buyurdu." |Ebû Dâvud.|

9337- Enes radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabahleyin ya da akşamleyin 'Alla­hümme innî asbahtü, üşhidüke ve üşhidü ha-malete Arşike ve melâiketike ve cemîa halki-ke, enneke entellahullezt lû ilahe illâ ente ve enne Muhammeden abdüke ve Resûlüke (= Allahım! Ben sabahladım. Seni ve Arş'ı yük­lenenleri, bütün meleklerini ve bütün yarattık-

larını şahit tutuyorum ki, sen gerçekten ilah­sın, senden başka ilah da yoktur. Muhammed de senin kulun ve peygamberindir)' derse, Al­lah onun dörtte birini ateşten azat eder, iki ke­re söylerse Allah onun yansını ateşten azat eder, üç kere söylerse onun dörtte üçünü Al­lah ateşten azat eder, dört kere söylerse, Allah onun tümünü ateşten azat eder." |Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.]

9338- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ashabına sabah ve akşam yapılacak duaları öğreterek buyurdu ki: 'Biriniz sabaha kavu­şunca şöyle desin: 'Allahım! Senin izninle sa­bahladık. Senin izninle yaşıyoruz, senin iznin­le ölüyoruz. Varış ancak sanadır.' Akşama eri­şince de şöyle desin:

'Allahım! Senin izninle akşamladık, senin emrinle ölüyoruz, senin hükmünle yaşarız, varış yalnız sanadır'."

|Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tirmizî.]

9339- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem akşama kavuştuğunda şöyle derdi: 'Akşam ol­du. Mülk Allah'ındır. Hamd Allah'a özgüdür. Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Birdir, or­tağı yoktur. Mülk O'nun, hamd O'na mahsus­tur. O her şeye kadirdir.

Rabbim, bu gecenin hayrım, bundan son­rakinin de hayrını senden dilerim. Onun ve ondan sonrakinin şerrinden, tenbetlikten ve bunaklıktan cehennem ve kabir azabından da sana sığınırım.' Sabaha kavuşunca da aynısı­nı söylerdi: 'Sabah oldu; mülk Allah'ındır..'."

[Müslim, Tirmi/.î ve Ebû Dâvud.]

9340- Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in kızlarından birinden:

"O sallallahu aleyhi ve sellem, ona şöyle buyurdu:

'(Kızım!) Sabaha kavuşunca şöyle de: 'Sübhanallahi ve-bi-hamdih. Velâ kuvvete illâ billah. Mâ şâellahu kâne vemâ lem yese' lem yekûn. A'lemü ennellahe alâ külli şey'in kadir. Ve ennellahe kadahâta bi-külli şey'in ilmâ (= Allah'ı teşbih ederim, ona hamdolsun. Al­lah'ın gücünün dışında başka kuvvet yoktur. Allah'ın dilediği olur, dilemediği olmaz. Bili­yorum ki Allah, her şeye muktedirdir. Allah her şeyi ilmi ile kuşatmıştır).'

Bunlun, kim sabahleyin söylerse akşama kadar korunmaya alınır; akşamleyin söylerse sabaha kadar korunmaya alınır'." (Ebû Dâvudj

9341- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabah-akşam 'Radînâ billahi Rab-ben ve bi'l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin Resûlen (= Rab olarak Allah'ı, din olarak İs­lâm'ı, peygamber olarak Muhammed' i kabul edip hoşnut olduk) derse, onu hoşnut kılması artık Allah'a düşer'." |Ebû Dâvud]

9342- Büreyde radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabahleyin ya ela akşamleyin: 'Alla-hümme ente Rabbî. Lâ İlahe İllâ ente, halektenî ve ene abdü'ke ve ene alâ ahdike ve-va'dike mesteta'tü. Eûzü bİke min şerri mâ sana'tü ebûu leke bi-ni' metike aleyne ve ebûu bi-zenbî fağfir-lî.fe-innehu lâ yağfiru' z-zunûbe illâ ente (- Al-' lahım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Ben senin kulunum. Gücüm yettiğince ben .senin ahdin ve vaadin üzereyim. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırını. Bana olan nimetini itiraf ederim. Günahımı da itiraf ediyorum, ne olur beni bağışla! Çünkü günah­ları ancak sen bağışlarsın)' deyip de o gün ya da gece ölürse cennete girer." [Ebû Dâvud]

9343- Abdullah bin Gannâm el-Bayâdî ra­diyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabahleyin: 'Allahım! Sabahleyin bana veya yaratıklarından herhangi bir kim­seye gelen nimet sendendir. Sen birsin, şerikin yoktur. Hamd de şükür de sana mahsustur' derse o günün şükrünü eda etmiş olur.

Kim de bunu akşamleyin derse o gecenin şükrünü yerine getirmiş olur." |Ebû Dâvud]

9344- Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem sabah-akşam şu kelimeleri asla bırak­mazdı.

"AÜahtm, dünya ve âhirette senden afiyet dilerim! Allahım, dinim, dünyam, ailem ve malımda senden af ve afiyet dilerim! Allahım, ayıplarımı ört ve beni korktuklarımdan emin kıl! Allahım, önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden beni koru! Altımdan yerin kaynayıp içine batmaktan da sana sığı­nırım." |Ebû Davud]

9345- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabahleyin: ' Fe-sübhanallahi hîne tümsûne ve hîne tusbihûn. Ve lehül-hamdüfîs-semâvati ve'l-ardi ve aşiyyen ve hîne îüzhirûn (= Aksama ulaştığınızda, sabaha kavuştuğu­nuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eristiğinizde göklerde ve yerde hamd O'na mahsus olan Allah'ı teşbih edin)' âyetim (Rûm, 18) okursa o gün kaçırdığını elde eder. Akşamleyin okursa o gece kaçırdıklarım elde eder." [Ebû Dâvud]

9346- Ebû Mâlik radiyallahu anh'dan: Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Sabah,

akşam ve yatarken söyliyebileceğimiz bir du­ayı bize öğret!" "Şöyle deyiniz!" buyurdu:

"Göklerin ve yerin yaratıcısı, açık ve giz­liyi bilen Allahım! Sen her şeyin Rabbisin. Senden başka ilah olmadığına melekler şahit­lik ederler. Nefislerimizin kovulmuş şeytanın ve ashabının şerrinden, nefislerimiz aleyhine kötü şeyler yapmaktan veya bir müslümanı kötülüğe sürüklemekten sana sığınırız."

|Ebû Davud]

9347- Buyurdu ki:

"Biriniz sabaha kavuşunca, şöyle desin: 'Asbahnâ ve asbaha'l-mülkü lillahi Rabbi'l-âlemîn. Allahümme innî es'elüke hayra ha­za'l-yevmi fethahu ve nasrehu ve nûrehu ve berekelehu ve hudâhu. Ve eûzü bike min şer­ri mâfihi ve şerri mâ ba'dehû (= Allahım! Ben, bugünün hayrını, fethini, yardımını, nu­runu, bereket ve hidayetini senden dilerim. (O günün) içindeki ve sonraki şerrinden sana sığınırım)'."

9348- Ebû Zer radiyallahu anh'dan: O şöyle derdi: "Kim sabahleyin: 'Allahım! Yaptığım herhangi bir yemin, veya yaptığım herhangi bir adağım, ya da söylediğim her­hangi bir söz, senin dileğine bağlıdır. Senin di­leğin bunların hepsinin önündedir. Dilediğin olur, dilemediğin olmaz. Allahım! Günahımı bağışla benim için ondan vaz geçiver! Alla­hım! Sen kimi affelmişsem duam onadır. Ki-melânet elmişsem lanetim onadır, derse o gün istisna edilenler arasında olur." |Ebö Davud]

9349- Ebân bin Osman (bin Affân), baba­sından radiyallahu anlı:  (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabahleyin üç kere ' Bismillahillezî lâ yadurru mea ismihî şey'un fi'l-ardı velâ fı's-semâi ve huve's-Semî'ul-Alîm derse, o gününde ona ani bir belâ isabet etmez. Kim de akşamleyin bunu okursa gece ona aniden bir belâ isabet etmez."

Sonra Ebân felç olunca bu hadisi daha ön­ce kendisine nakletmiş olduğu bir adamı gör­dü. Adam ona hayret içinde bakınca, şöyle dedi:

"Bana neden böyle anlamlı bakıp duru­yorsun? Vallahi ben Osman'a iftira etmedim. Osman da bunu 'Peygamber dedi' diye ona if­tira etmedi. Lâkin ben bugün bunu okumasını unuttum da onun için başıma bu geldi. Allah kaderini icra etmek için bunu bana verdi."

|Ebû Dâvud ve Tirmizî|

9350-  Abdullah bin Habîb radiyallahu anh'dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle demiş: "Sabah-akşam 'Kul hüvellahü ehaa" ile Muavvizeteyri i üç kere okursan, her şeye karşı o gün bunlar sana yeter."

[Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tirmizî.]

9351- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sabahleyin, yüz kere 'Sübhanalla-hi'l-Azîmi ve bi-hamdihi' derse, akşamleyin de aynısını yaparsa, hiç kimse o gün onun el­de edeceğini elde edemez."

[Buhârî, Müslim ve Ebu Davud.]

9352-   Ümmü   Seleme  radiyallahu   an-hâ'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem akşama kavuştuğu zaman, bana şöyle dememi öğretti:

'Allahım! Gecen gelirken, gündüzün gi­derken, sana dua edenlerin seslen duyulur­ken, namazlarda huzurunda durulurken, beni bağışlamanı diliyorum'."

|Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tirmizî.]

9353- Abdurrahman bin Ebzâ, babasından radiyallahu anh:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sabahleyin uyandığında şöyle derdi: 'İslâm fıtratı, ihlas kelimesi, Peygamberimiz Mu-hammed sallallahu. aleyhi ve sellem'in dini, müşriklerden olmayan muvahhid babamız ib­rahim'in milleti üzerine, hanîf bir müslüman olarak sabaha kavuştuk'." |Rezîn.|

9354- Zeyd bin Sabit radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

ona bir dua öğretmiş ve her gün ailesine onu okumasını emretmiş ve ona şöyle buyurmuş­tur: 'Sabaha kavuştuğun zaman, söyle de:

'Lebbeyk Allahım! Lebbeyk! Lebbeyk! Sa'deyk! Bütün hayır ellerindedir. Bütün bun­lar sendendir, seninledir ve sanadır.

Allahım! Söylediğim her sözün, adadığım her adağın, yaptığım her yeminin önünde se­nin iraden vardır. Dilediğin olur; dilemediğin olmaz. Senin iznin olmadan ne bir kudret ve ne de bir güç olur. Şüphe yok ki, sen her şeye gücü yetensin. Kime dua ettimse, duam ona­dır; kime de lanet etmişsem lanetim de onadır. Dünya ve âhirette velim sensin. Benî müslü-man olarak öldür ve satihlerin arasına katt-ver!

Allahım.1 Senden, kazaya rıza göstermemi, ölümden sonra sıkıntılı bir hayatı, cemaline bakmak lezzetini, zarar verenin zararına uğ­ramadan, saptırıcının fitnesine kapılmadan iştiyakla sana kavuşmayı niyaz ederim.

Allahım! Zulmetmekten, zulme uğramak­tan, tecavüz etmekten veya tecavüze uğra­maktan, veya helak edici günah irtikap etmek­ten, ya da bağışlanmayacak günah işlemekten sana sığınırım.

Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Gayb ve şehadetin bilicisi! Ey celâl ve ikram sahibi! Bu dünya hayatında sana söz veriyorum. Şa­hit olarak seni gösteriyor ve şehadet ederim ki (şahit olarak sen yetersin), senden başka hiçbir ilah yoktur. Sen birsin. Hiçbir ortağın yoktur. Mülk senin, hamd sana mahsustur. Sen her şeye kadirsin. Yine şehadet ederim ki, Mu-hammed senin kulun ve Resulündür. Şehadet ederim ki, vaadin haktır, sana kavuşmak hak­tır. Cennet gerçektir, cehennem de gerçektir. Vukuunda şüphe olmayan kıyamet de kopa­caktır. Kabirlerdekini sen dirilteceksin.

Şuna da şehadet ediyorum ki, eğer sen be­ni kendi nefsimle başbaşa bırakırsan beni kaybolmaya, ayıp, günah ve hataya terketmiş olursun. Senin rahmetinden başka hiçbir şeye güvenmiyorum. Günahlarımın hepsini affet, çünkü günahları ancak ve ancak .sen bağışla­yıp affedersin. Tevbemi de kabul et! Zira ziya­desiyle tevbeleri kabul eden sensin. Esirgeyen de sensin'."

| Ahmed ve Taberânî, Mu'cetmu'I-Kebir'de]

9355- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yatarken şöyle söylerdi:

'Düşmanıma yeten, beni barındıran, do­yuran, içiren Allah'a hamdolsun. tkramım bana bolca kılan Allah'a hamdolsun. Her hal üzere Allah'a hamdolsun. Her şeyin Rabbi ve sahibi olan Allahım! Ateşten sana sığınırım'." |Ebû Dâvud.|

9356- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "O, bir adama emredip dedi ki: Yatağına yattığın zaman şöyle de: 'Allahim! Nefsimi yaratan sensin. Onu öldürecek olan da sensin. Onu öldürmek ve yaşatmak sana aittir. Yaşa­tırsan, onu koru, öldürürsen de onu bağışla! Allahim! Senden af ve afiyet dilerim.'

Ona: 'Sen bunu (baban) Ömer'den mi duydun?' diye sorduklarında, şu cevabı verdi: 'Ben onu Ömer'den daha hayırlı olan Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem'den duy­dum'." |Müslim|

9357- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yatağına vardığı zaman, şöyle derdi:

'Bize yedirip İçiren, ihtiyaçlarımızı görüp bizi barındıran Allah'a hamdolsun. İhtiyacını görecek, barınak verecek kimsesi olmayan ni­celeri vardır'."

[Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud.|

9358-Şeddâd bin Evs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahımf Senden dinde sebat, doğrulukta azimet (gayret), nimetine karşı şükür ve doğ­ru bir dil ile selâmet bulan bir kalp dilerim. Bildiğin her (zararlı) şeyin şerrinden sana sı­ğınırım. Bildiğin her (yararlı) şeyin hayrını senden dilerim. Bildiğin her günah için sen­den mağfiret dilerim. Şüphesiz sen gaypları en iyi bilensin."

(Şeddâd dedi ki:) Peygamber salİallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

"Herhangi bir müslüman yatağına vardı­ğında, Allah'ın Kitâb'ından bir sûre okursa Allah, ona uyanıncaya kadar koruması için bir melek görevlendirir de uyanıncaya kadar hiçbir şey ona eza veremez." |Tirmizî.]

9359- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yatağına vardığı zaman, Muavvizeteyn'i (Fe-lak ve Nâs sûrelerini) ve Kul hüvellahü ehad sûresini okuyup ellerine üfledikten sonra yü­züne ve vücuduna sürerdi. Hastalandığı za­man kendisine böyle yapmamı bana emreder­di." [Nesât hariç, altı hadis imamı.|

9360- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

yatağına vardığı zaman: 'Allahım! Senin adınla yaşıyorum, senin adınla ölürüm' derdi. Sabaha kavuştuğunda da 'Hamd, bizi öldür­dükten sonra dirilten Allah'a mahsustur. Za­ten dönüşümüz ancak O'na mahsustur' der­di." [Buhârî, Tirmızî ve Ebû Dâvud.]

9361- el-Berâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

'Ey falan, yatağına yattığın zaman şöyle de: 'Allahım! Nefsimi sana teslim ettim, yüzü­mü sana çevirdim, işimi sana emanet ettim, (rahmetini) umarak, (gazabından) korkarak sırtımı sana dayadım. Senin cezalandırmana karşı senden başka ne sığınak, ne de kurtarı­cı vardır. İndirdiğin Kitâb'a ve gönderdiğin Peygamber'e inandım.' Bunları söyleyip de o gece ölürsen fıtrat üzere ölmüş olursun. Öl­meyip sabaha kavuşursan, hayır ve sıhhat üzere kavuşmuş olursun."

9362- Diğer rivayet:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki: 'Yatağına giderken namaza ab-dest alır gibi bir abdest al, sonra sağ tarafına yat! Sonra şöyle de!..'" Benzerim rivayet etti.

Ayrıca onda şöyle geçmektedir: "Bunları en son söyliyeceklerİn eyle (yani daha sonra hiçbir şey konuşma)!"

Dedim ki: "(O ifadeyi) 'Gönderdiğin Re­sulüne' olarak hatırlıyorum."

"Hayır o, 'Gönderdiğin Peygamber'e' şeklindedir" dedi.

(Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizi]

9363- Huzeyfe radiyallahu anlı'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem uyumak istediği zaman, elini başının altına koyar ve şöyle derdi: 'Allahümme kınîazâbe-ke yevme tecmeu ev teb'asu ibâdeke (= Alla-hım! Kullarını bir araya toplayacağın ya. da dirilteceğin gün beni azabından koru!)'."

[Tirmizî]

9364- Ferve bin Nevfel, babasından, dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bana, yatağıma var­dığım zaman söyliyebileceğim bîr şey öğret!" Ona şöyle dedi: "Kul yâ eyyühe' l-kâfirûne sû­resini oku! Çünkü o, kişinin şirkten kurtulma­sını temin eder."

9365-   el-İrbâd bin Sâriye radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

yattığı zaman, henüz uyumadan Müsebbihât'ı (Sebbİhisme rabbike'leri) okurdu ve şöyle derdi: 'Çünkü onların içinde bin âyetten daha üstün bir âyet vardır'."

[İkisi de Tirmizî ve Ebû Davud'a ait]

9366- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Zümer süresiyle Benû İsrail'i okumadan uyu­mazdı." |Tirmizî.|

9367- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz yatağına vardığı zaman, (uzun) gömleğinin eteği ile onu güzelce çırpsın. Çün­kü kişi yatakta geride ne bıraktığını bilemez. Sonra şöyle desin: "Rabbim yanımı yatağa senin adınla koydum, seninle kaldıracağım. Şayet ruhumu alırsan ona merhamet et, bıra­kırsan salih kullarını koruduğun şeyle onu da koru!"

|Buhârî, Müslim ve Tirmizi]

9368-  Ebû Davud ise hadisin metnindeki "Geride ne bıraktığından" kavlinden sonra şunu ekledi: "Sonra sağ tarafına yatsın."

9369- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

birimiz uyumak istediğinde, sağ yanımız üze­rine yatıp şöyle dememizi emrederdi: 'Gökle­rin, yerin Rab/yi, Büyük Arş' in Rabbi, Rabbi-miz ve her şeyin Rabbi! Taneyi ve çekirdeği yaran, Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'ân'i indiren Al-lahım! Her hareket eden ve perçeminden tut­tuğun her varlığın seninden sana sığınırım. Allahım! Sen kendisinden önce hiçbir şey bu­lunmayan Evvelsin. Senden sonra hiçbir şey bulunmayan Âhir'sin. Üstünde hiçbir şey ol­mayan Zahir'sin. Ötesinde hiçbir şey bulun­mayan Bâtınsın. Borcumun ödenmesi için ba­na kolaylık ver ve fakirlikten bizi müstağni kil!'" |Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvüd.l

9370- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gece uyandığı zaman, şöyle derdi:

'Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, senden başka ilah yoktur. Günahımdan dolayı senden af dilerim. Senden rahmetini dilerim. Allahım, ilmimi artır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi doğru yoldan saptırma! Katın­dan bana bir rahmet ihsan eyle! Sen Veh-hûb'sın'." [Ebû Dâvud.l

9371- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim yatağına vardığı zaman, üç kere 'Estağfirullahellezî la ilahe illa hüve'l-Hay-yu' l-Kayyûm ve etûbu ileyh (= Kendisinden başka tanrı olmayan, Hayy ve Kayyûm olan Allah'tan mağfiret dilerim ve ona. tevbe ede­rim)' derse, ağaç yapraktan kadar, Âlic kum­ları kadar, dünya günlerinin sayısı kadar da­hi olsa günahları bağışlanır." |Tirmizî]

9372- Ubâde radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seflem buyurdu:)

"Gece uykusu kaçan (yahut bir sebeple uyanan) kimse eğer: 'LÛ ilahe illallahü vah-dehu lâ şerike leh, lehü"l-mülkü ve lehü'l-hamdu ve hüve alâ külli şey'in kadir' dedikten sonra 'El-hamdü lillahi ve sübhanallahi val-lahu ekber, velâ havle velâ kuvvete illâ billalı deyip 'Allahım beni bağışla!' derse, duası mutlaka kabul olunur. Eğer abdest alarak na­maz kılarsa namazı da kabul edilir."

[Buhârî, Tirmizî ve Ebû Dâvud.]

9373-  Ebû'l-Ezher el-Enmârî radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gece yatağına vardığı zaman şöyle derdi: 'Bismillah, yanımı yatağıma koydum. Allahım, benim günahımı bağışla! Şeytanımı uzaklaştır, rehin bağlarımı çöz ve beni yüce meclislerde kıl!" |Ebû Dâvud.]

9374- AH radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yatarken şöyle derdi:

'Allahım, alnından tuttuğun her camlının şerrinden tam olan kelimelerinle Kerîm Ce­mâline sığınırım. Allahım! Borçları ve günahı sen temizlersin. Allahım! Senin ordun asla bozguna uğramaz. Senin vadinde de asla mu­halefet olmaz. Servet sahibinin serveti, sana kulluk etmedikçe fayda vermez. Seni teşbih eder ve sana hamdederiz'." [Ebû Dâvud.l

Derim ki: Nevevî'nin Ezkâr'mda bunu Nesâî'nin de rivayet ettiği geçmektedir.

9375- Büreyde radiyallahu anh'dan: "Hâlid bin el-Velîd, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gece uyuyamadığıni söyle­di. Bunun üzerine ona şu duayı okumasını emretti: 'Allahım! Yedi kat göklerin ve onla­rın gölgelediklerinin Rabbi! Yerlerin ve taşı­dıklarının Rabbi! Şeytanların ve onların az­dırdıklarının Rabbi! Bütün yarattıklarının şerrine karşı bana koruyucu ol! Öyle ki, onla­rın hiçbirisi üzerime saldırmasın. Senin koru­duğun aziz olur. Senin övgün yücedir. Senden başka ilah da yoktur. İlah olarak sadece sen varsın'." |Tirmizî.l

9376- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz uykuda korktuğu zaman şöyle de­sin: 'Allahım! Tastamam olan kelimelerine; gazabından, azabından, kullarının şerrinden, şeytanların sataşmalarından ve yanıma gel­melerinden sığınırım!' Böyle derse kendisine hiçbir şey zarar veremez."

Abdullah (b. Amr) bunu (ailesinden) er­ginlik çağma ermiş olan çocuklarla, erginlik çağına ermeyenlerine öğretir, okumalarını tavsiye eder ve bir kağıda yazıp (çocuğun) boynuna takardı. |Ebû Dâvud ve Tirmizî.|

9377- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"KİŞİ yatağına vardığı zaman, bir melek ile bir şeytan yanına koşarlar. Melek ona: 'Hayırla bitir!' derken; şeytan: 'Şer ile bitir!' der. Eğer Allah'ı zikrederek uyursa, melek onu korumasına alır.

Uyandığı zaman, melek: 'Haydi hayırla başla!' der; şeytan ise: 'Haydi şer İle başla!' der. Eğer: 'Benim ruhumu öldürmeyip tekrar bana iade eden Allah'a hamdolsun. Gökleri ve yeri zail olmaktan koruyan Allah'a ham­dolsun. İzni olmaksızın göğün yere düşmesi söz konusu olmayan Allah'a hamdolsun!' der­se ve yatağından düşüp Ölürse, cennete gi­rer." |Rezîn ve lafzı ile Ebû Ya'lâ.|

 

 

EVE VE MESCİDE GİRİP ÇIKARKEN OKUNACAK DUALAR, MECLİSTE VE YOLCULUKTA OKU­NACAK DUALAR

9378-   Ümmü Seleme radiyallahu  an-hâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, evinden çıkarken şöyle derdi:

'Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim. Allahım! Zillete düşmekten, sapıklığa düş­mekten, zulmetmekten, zulme uğramaktan, cahillikten, hakkımızda cehalete düşülmesin­den sana sığınırız'." [Sünen ashabı.]

9379- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kişi evinden çıkarken 'Bismillahi tevek-keltü alallahi lâ havle velâ kuvvete illâ billah (= Allah'ın adıyla başlarını, Allah'a güven­dim. Güç ve kuvvet ancak Allah iledir)' derse, kendisine şöyle denilir: 'Bu sana yeter; doğruya erdin, muhafaza edildin ve korundun. Ayrıca ondan şeytan uzaklaşır'." |Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tİrmizî.]

9380- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim evinden namaza çıkarken: 'Alla-htm! Senden isteyenlerin hakkı için sana doğ­ru şu (evden namaza) çıkışım için senden di­liyorum. Biliyorsun beni evimden namaza çı­kartan ne kötü bir niyet, ne kibir ne de göste­riş ve riyadır. Ben sadece günahlarımdan kaçmak ve sana varmak için çıktım. Rahmeti­ni umarak, azabından korkarak çıktım. Rızanı talep etmek, gazabından korunmak için çık­tım. Rahmetinle beni ateşten kurtarmanı dili­yorum' derse, kendisi için Allah'tan mağfiret dileyecek olan tam yetmiş bin melek görevlen­dirir. Namazını bitirinceye kadar ona Allah, cemâli ile tecelli eden" [Rezîn ve İbn Mâce]

9381- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim evinden mescide çıkıp: 'Şeytandan Azîm olan Allah'a ve kadîm olan saltanatına sığınırım. Rabbim olan Allah'a güvenirim, işimi Allah'a havale ettim. Güç, kuvvet ve ha­reket ancak Allah iledir' derse, melek ona şöyle der:

"Korumaya alındın, hidayet edildin ve ko­rundun." |Rezîn.|

9382- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz mescide girdiğinde, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e selâm versin ve şöyle desin: 'Allahım! Beni huzurundan kovu­lan şeytandan koru!'" Jİbn Mâce.]

9383- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Mescide girdiğinde şöyle derdi: 'Taşlanarak kovulmuş olan şeytanın şerrinden yüce Al­lah'ın vechine ve ezeli olan saltanatına sığını­rım.' Bunu dediği zaman Şeytan: 'Günün ka­lan kısmında da korunmuştur' der."

[Ebû Dâvud]

9384- Ebû Üseyd ve Ebû Katâde radiyal­lahu anhumâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz mescide girdiğinde: 'Alladım! Bana rahmetinin kapılarım aç!' desin. Biriniz mescidden çıktığı zaman: 'Allahım! Ben senin fazlından diliyorum' desin."

[Müslim ve Nesaî]

9385-  Ebû Dâvud İse başlangıcına şunu ekledi: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e selâm versin ve şöyle desin, -aynım zikretti-"

9386- Tirmizî'nin rivayeti: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kızı Falıma radiyallahu anhâ'dan:

"Peygamber sallallalıu aleyhi ve sellem, mescide girdiği zaman şöyle derdi: 'Rabhim! Günahlarımı bağışla ve bana rahmetinin ka­pılarını aç!' Mescidden çıkarken şöyle derdi: 'Rabbiml Günahlarımı bağışla ve bana fazlı­nın kapılarını aç!'"

9387-   Ebû Mâlik el-Eş'arî radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kişi evine girerken, şöyle desin: 'Alla­hım! Senden iyi bir giriş ve iyi bir çıkış dile­rim. Allah'ın adıyla girdik, Allah'ın adıyla çıktık, Rabbİmiz Allah'a tevekkül ettik.' Sonra da evde olan hane halkına selâm versin."

|Ebû Dâvud.]

9388- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim, faydasız sözler konuşulan bir mec­liste oturup, kalkmadan önce: ' Sübhânekella-hümme ve-bi-hamdik. Eşhedü en lâ ilahe illâ enle, estağfıruke ve etûbu ileyke (= Allahım, hamilinle beraber seni tenzih ederim. Senden başka ilah olmadığına şehadet ederim. Sen­den mağfiret diler ve sana tevbe ederim)' der­se o mecliste olan günahlarını Allah bağış­lar." [Tirmizî]

9389- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan, dedi ki:

"Birkaç kelime vardır ki, her kim o keli­meleri meclisinden kalkmadan önce üç kere söylerse, (orada işlediği) günahlarına o keli­meler keffâret olur. Onları hayır ve zikir mec­lisinde söylerse, yazılara vurulan bir mühür gibi o meclis o kelimelerle mühürlenir. İşle o kelimeler de şunlardır:

'Sübhanekellahümme ve bi-hamdike. Lâ ilahe illâ ente, estağfiruke ve-etûbü ileyke (= Âllahım! Seni hamdinle teşbih ederim. Sen­den başka ilah yoktur. Senden mağfiret diler ve sana tevbe ederim)'." |Ebû Dâvud]

9390- İbn Ömer radiyallahu anlı'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bîr meclisten kalkmadan önce yüz kere şunu söylediği sayılırdı: 'Rabbim beni bağışla, tev-bemi kabul et! Çünkü çokça tevbe kabul eden ve Rahim olan sensin, sen'." |Ebû Dâvud veTirmİzî.|

9391- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ashabına şu duayı yapmadan, bir meclisten kalktığı az görülürdü:

'Allahım! Sana karsı islenecek günahlarla aramızda perde alacak korkundan, bizi cen­netine ulaştıracak taaîından, dünya musibet­lerine tahammülü kolaylaştıracak olan yakin-

den bir parça bize nasip et! Bizi yaşattıkça, kulaklarımız, gözlerimiz ve gücümüzden bizi faydalandır! Aynı şeyi gelecek olan soyumuza da nasip et! Bize zulmedenlere karşı intikamı­mızı aldır! Düşmanlarımıza karşı bize yârdım et! Musibetimizi dinimizde kılma! Dünyayı en büyük gayemiz eyleme! ilmimizi de ona has­rettirme! Bize açmayanları üzerimize musal­lat kılma!'" |Tirmizî.l

9392- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir harpten ya da hacdan veyahut umreden dönerken, yerin her yüksek tepesinde üç kere 'Allahu ekber' diye tekbir getirip şöyle derdi: 'Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerike leh, le-hü'I-mülkü ve lehü'l-hamdü ve huve alâ külli şey'in kadîr (= Ortağı olmayan, tek olan Al­lah'tan başka ilah yoktur. Mülk O'nundur, hamd yalnız O'na mahsustur. O'nun her şeye gücü yeter)' (Yolculuktan selâmetle) dönüyo­ruz, (günahlarımızdan) tevbe ediyoruz, bizler ancak Rabbimize ibadet, secde ve hamd edi­cileriz. O, vaadinde sadıktır. (Bu) kuluna yar­dım ihsan etmiştir ve ancak O, tek başına (düşman) ordularını perişan etmiştir."

[Nesâî hariç altı hadis imamı. |

9393- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sefere çıkarken devesinin üstünde iyice yer­leştiği zaman Allah'a hamdeder ve O'nu teş­bih eder, üç kere de tekbir getirdikten sonra şöyle derdi: 'Bunları bize râm eden Allah'ın sânı yücedir. Yoksa biz bunlara güç yetire-mezdik. Şüphesiz biz Rabbimize dönücüleriz. Allahım! Bizim bu yolculuğumuzda nenden iyilik, takva ve razı olacağın ameller dileriz. Allahım! Bizim şu yolculuğumuzda bize ko­laylık ver! Onun uzaklığını dür (kısalt)! Alla­hım! Sen seferde koruyucumuz ailemiz hak­kında da dayanağımızstn. Allahım! Ben yol­culuğun meşakketlerinden, mal ve aile hak­kında üzücü sonuçlardan, sana sığınırım'."

Dönerken de bunları söylerdi. Ancak şun­ları da ilave ederek: '(Seferden) dönücüleriz,

(O'na) tevbe edicileriz, ibadet edicileriz, sec­de edenleriz ve Rabbimize hamd edicileriz'."

[Muslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud]

9394- Mâlik radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sefere çıkarken özengiye ayağını bastığı za­man, şöyle derdi: 'Bismillah. Allahıml Sen yolculukta koruyucusun, ailem hakkında da-yanağımsın. Allahıml Yeryüzünde bizi hızlı kıl ve yolculuğu kolaylaştır! Allahım! Seferin (gi­dişin) yorgunluğundan, dönüşün sıkıntısından ve (döndükten sonra) aileyi ve malı kötü hal­de görmekten sancı sığınırım.

9395- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem seferde olup da seher vaktine girdiğinde şöy­le derdi:

'İşiten (şu sözümü) başkalarına iletsin. Nimetlerinden ve güzel imtihanından dolayı Allah'a hamdederiz. Ey Rabbimiz! Bize sahip ol ve koru! Bize bolca ihsan et! Bunları Ce­hennemden Allah'a sığınarak söylüyorum'."

[Müslim ve Ebû Dâvud]

9396- Enes radiyallahu anh'dan:

"Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip: 'Ben yolculuk yapmak istiyo­rum, beni azıklarıdır!1 dedi. Şöyle buyurdu: 'Allah sana azık olarak takvayı versin!' Adam yine: 'Biraz daha' deyince, bu defa: 'Allah günahını bağışlasın!' dedi.

'Babam annem sana feda olsun! Ne olur biraz daha!' diye yalvardı.

'Nerede olursan, ol (Allah) sana hayrı ko-laylaşttrsın! buyurdu." [Tirmizî]

9397- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "O, yola çıkmak üzere olan bir adama de­di ki: 'Gel seni Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in bizi uğurladığı gibi uğurlayayım: 'Estevdiullahe dîneke ve emâneteke ve havâ-time amelike (- Dinini, emanetini ve amelinin sonuçlarını Allah'a emanet ederim).' Haydi

kabul edip hoşnut oldum, de!' Adam da: 'Ka­bul edip, hoşnut oldum' dedi. Sonra dedi ki: 'Haydi sen de bana sana dediğim gibi, söyle!' O adam da aynısını söyledi."

9398- Diğer rivayet:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir adamı uğurlarken elinden tutardı ve elini adam bırakmcaya dek bırakmazdı."

[Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tirmizi]

9399- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yola çıkıp da gece olduğu zaman şöyle derdi: 'Ey yer! Benim rabbim de, senin Rabbin de Allah'tır. Senin şerrinden senin içinde yarat­tıklarının şerrinden, üzerinde gezip dolaşan­ların şerrinden Allah'a sığınırım. Arslan ve yırtıcı hayvanlardan yılan ve akrepten, belde­nin sakinlerinden anne-baba ve onların ço­cuklarının şerrinden sana sığınırım'." [Ebû Dâvud]

9400-  Havle bİnt Hakîm radiyallahu an-hâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bir kimse bir yerde konaklayıp da: 'Eû-zü bİ-kelimâtillahi't-tâmmâtİ min şerri mâ ha-lak' (= Yaratmış olduğu şeylerin şerrinden Al­lah'ın tastamam kelimelerine .sığınırım) der­se, o yerden kalkıp gidinceye dek hiçbir şey ona zarar veremez." [Mâlik, Müslim ve Tirmizî.]

9401-   Abdullah bin Sercis radiyallahu anlı Man:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yolculuğa çıktığında seferin (gidişin) yorgun­luğundan, dönüşün sıkıntısından, toparlanma­dan sonra dağılmaktan mazlumun ânından, ve (döndükten sonra) aileyi, ve malı kötü halde görmekten Allah'a sığınırdı."

| Müslim, Tirmizî ve Nesâî.l

9402- Osman radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Gerek sefer, gerekse başka bir maksatla evinden çıkan herhangi bir müslüman, çıkar­ken: 'Allah'a inandım ve O'na sarıldım, O'na güvendim. Güç, kuvvet ve hareket ancak Allah iledir' derse o, çıkışın en hayırlısı ile rızıklan-dırılır ve o çıkışın şerri (kötülüğü) ondan uzaklaştırılır."

Ahmed, Osman'dan nakleden (adı belir­siz) bir râvi kanalıyla.

9403- Ali radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sefere çıkarken: 'Allahıml Senin yardımınla hareket ederim, senin yardımınla kıpırdarım, senin yardımınla yürürüm' derdi." [Ahmed ve Bezzâr.|

9404-   el-Hüseyin bin Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Gemiye binip denize açılan ümmetimin boğulmağa karşı güvencesini ancak şöyle de­meleri sağlar: '(Nuh dedi ki:) Onun yürümesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim, Gafur'dur, Rahim'dir fHûd, 41). Al­lah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler'." (En'âm, 91)

[Ebû Ya'lâ zayıf bir senedle.]

9405-  Utbe bin Gazvân radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İssız bir yerde olan biriniz bir şey kaybe­derse ya da bir yardım isterse şöyle desin: 'Ey Allah'ın kulları! Bana yardım edin, ey Allanın kulları! Bana yardım edin! Ey Allah'ın kullan tutun!' Çünkü bizim göremediğimiz nice Al­lah'ın kulları vardır." Bu husus, tecrübe edil­miştir. [Taberânî, Mu'cemu't-Kebîr'âs zayıf bir senedie. |

9406- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah' in yeryüzünde, hafaza meleklerin­den başka ağaç yaprağından düşenleri yazan melekleri vardır. Sahrada birinizin başı derde girdiği zaman: 'Ey Allah'ın kulları! Bana yardım edin!' diye seslensin." [Bezzâr.]

9407- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Sahrada birinizin hayvanı kaçtığı za­man, şöyle seslensin: 'Ey Allah'ın kullan ya­kalayın! Ey Allah'ın kulları yakalayın!' Çün­kü Allah'ın yeryüzünde hazır kuvvetleri var­dır. Onu tutarlar." |Ebû Ya'lâ ve Taberânî, Mu'ce-mu'l-Kebir'de zayıf bir senedle.]

9408- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:

O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'den yitik hakkında şunu rivayet etmiştir. O, bu hususta şöyle dua ederdi: 'Ey yitiği ge­ri getiren, yoldan çıkana hidayet veren Alla-hıml Kudretinle ve .saltanatınla yitiğimi geri çevir/ Çünkü o, senin vergin ve ihsanından-

dır'." [Taberânî hafi bir senedle.]

9409- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yeryüzünde bir tepeye çıktığı zaman, şöyle derdi:

'Allahım! Senin şerefin bütün şereflerin üstündedir. Her durumda hamd sana olsun'."

lAhmed ve Ebû Ya'la.|

9410-   Cübeyr bin Mut'im radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ey Cübeyr! Sefere çıktığında, herkesten (kılık kıyafet yönünden) daha iyi durumda ve herkesten daha çok azık sahibi olmak ister misin?"

"Evel. Babam ve annem sana feda olsun!" dedim.

"Öyleyse şu beş sûreyi oku: 'Kul yâ eyyü-he' l-kâfırûn, Izâ câe nasrullahi, Kul hüvalla-hü ehad, Kul eûzü bi-Rabbi' l-felak, Kul eûzü bi-Rabbinnâs.' Her birine başlarken 'Bismil-lahirrahmaııirrahim' ile başla, bitirirken de yine Besmele ile bitir" buyurdu.

Cübeyr dedi ki: "Malı çok olan zengin bi­riydim. Sefere çıkarken kılık bakımından en düşükleri, azık bakımından da en az azığı ola­nı idim. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-

lem'in bana öğrettiklerini okuduğum zaman, seferimden dönünceye dek, en gösterişlileri ve en çok azığı olanları oldum."

[Ebû Ya'lâ hafi bir senedle.|

9411- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile sefere çıkardık, gördüğü bir kasabaya girmek istediği zaman üç kere şöyle derdi: 'Allahım! O kasabayı bize mübarek eyle! Bizi ahalisine sevdir! Ahalisinin salihlerini de bize sevdir!'" [Taberânî, Mu' cemu'l-Evsat]

9412- Ebû Saîd radiyallalıu anh'dan: "Hendek günü dedik ki: 'Ey Allah'ın Resu­lü! Can boğaza geldi; bir şey söyliyelim mi?'

'Evet. Şöyle deyin, buyurdu: 'Allahım! Ayıp ve kusurlarımızı ört! Korkumuzu güven­ceye çevir!'

Allah hemen düşmanlarımızın yüzüne da­yanılmaz bir kasırga estirdi ve rüzgârla onları hezimete uğrattı." [Ahmed ve Bezzâr.]

 

 

SIKINTILI DURUMLARDA (OKUNAN) İSTİHARE, EZBERLEME, YEME, İÇME VE GİYME DUALARI

9413- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

üzüntülü ve kederli durumlarda şöyle derdi: 'Lâ ilahe illallahu'l-Azîtnu'l-Halîm. Lâ ilahe illallahu Rabbü' l-Arşi'l-Azîm. Lâ ilahe illalla-hii Rahbü's-semavâti ve Rabbü'l-ard. Lâ ilahe illallahu Rabbu'l-Arşi'l-Kerîın (- Azamet ve vakar sahibi olan Allah'tan başka ilah yoktur. Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Ancak bü­yük Arş'in sahibi Allah vardır. Göklerin Rab-bi. Yerin Rabbi ve Arş'in Rabbı olan Allah'tan başka ilah yoktur)'." [Buhârî ile Müslim.!

9414- Tirmizî ise, duanın metnindeki "arz (yeryüzünden) sonra" bunu, Lâ ilahe illal-lah'sız olarak nakletti.

9415- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Namaz vaktinin dışında neden mescidde oturduğunu görüyorum, ey Ebû İlmâme?"

"Kurtulamadığım üzüntüler ve ödeyeme­diğim borçları düşünüyorum, ey Allah'ın Resulü!"

"Sana bir söz öğreteyim mi? Onu okudu­ğun zaman Allah senin hem kederini giderir, hem de borcunu ödemende kolaylıklar ihsan eder" buyurdu.

"Evet, ey Allah'ın Resulü!" dedim.

"Sabah-akşam şöyle de", buyurdu: 'Ey Al-lahım! Gam ve kederden sana sığınırım. Acizlik ve tenbellikten sana sığınırım. Korkaklıktan ve cimrilikten, borcun baskısından ve adam(dü.y man)ların zorlamasından sana sığınırım."

Dediğini uyguladım. Allah hem üzüntümü giderdi ve hem borcumu Ödeme imkan ve ko­laylıkları ihsan etti. |Ebû Dâvud.]

9416- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir şeye üzüldüğü zaman, şöyle derdi: 'Yâ Hayyü yâ Kayyûm! Bi-rahmetike estağİsâ' (= Rahmetinle yardım diliyorum)' Sonra şunu ilave etti: 'Ey Celâl ve ikram sahibi olan Al­lah' diyerek yalvarın!'" |Tirmizî.]

9417-  Esma bint Umeys radiyallahu an-hâ'dan:

"Bana Peygamber sallallahu aleyhi ve se!-lem dedi ki: 'Sana birkaç kelime öğreteceğim, üzüntü anında söylersin: 'Allah'a sığınırım, Allah'a sığınırım, O benim Rabbimdir. Ona hiçbir şeyi ortak koşmam'." [Ebû Davud]

9418-  Abdurrahman bin Ebî Bekre radi­yallahu anh'dan:

"Babama dedim ki: 'Babacığım her sabah ve her akşam üç kere: 'Allahım! Bedenime afiyet ver! Allahım, kulağıma afiyet ver! Al­lahım, gözüme afiyet ver! Senden başka hiç­bir ilah yoktur' diyorsun. Acaba bunun sebe­bi nedir?'

'Yavrum, Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem'in bunlarla dua ettiğini duydum, onun sünnetini yapmaktan hoşlanıyorum'."

[İkisi de Ebû Davud'a ait.]

9419- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kimin üzüntüsü çok olursa şöyle desin; 'Allahım! Ben senin kulunum, erkek kulunun (babamın) ve kadın kulunun (annemin) oğlu­yum. Senin avucundayım. Perçemim senin elindedir. Hakkımda hükmün geçerlidir. Hak­kımdaki hükmün de adildir. Kendini adlandır­dığın, ya da Kitâb'tnda indirdiğin veyahut gayb varlıkları İçinde onu kendine tercih edip sakladığın her bir isminin hürmetine, Kur'ân-ı Azîm'i, kalbimin baharı, üzüntü ve kederimin cilâsı kılmanı senden diliyorum.' Bunu kim söylerse Allah onun üzüntüsünü giderir ve ke­derini feraha (sevince) döndürür." |Re/în.|

9420- Ebû Bekr radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem

bir şey yapmak istediği zaman: 'Allahım, be­nim için sen seç!' diye dua ederdi." |Tirmizi Ancak isnadının zayıf olduğunu söyledi.]

9421- Şeddâd bin Evs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem

bize 'Bir işi yapmak istediğimiz zaman, şöyle deyin, derdi: "Allahım! İşte (dinde) sebatı, doğruluğa gayreti senden dilerim. Nimetine Şükretmemi ve ibadetini güzel bir şekilde yeri­ne getirmemi senden niyaz ederim. Doğru bir dil ve selâmete ermiş bir kalp senden niyaz ederim. Allahım! Hakkımda bildiğin şeyin şerrinden sana sığınırım. Hakkımda bildiğin günahımı bağışlamanı senden dilerim'."

|Tirmizî.l Bu daha Önce istihare namazı duası olarak geçmişti.

9422- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:

"Biz Peygamber sallailahu aleyhi ve sel­lem ile otururken Ali gelip şöyle dedi: 'Babam anam sana feda olsun! Bu Kur'ân göğsümden uçup gidiyor. Onu ezberimde tutamıyorum.'

Bunun üzerine Peygamber sallailahu aley­hi ve sellem ona şöyle buyurdu: 'Ey Ebu'l-Hasan! Allah'ın sana fayda vereceği ve öğ­rendiklerini göğsünde (ezberinde) tutmanı sağlayacak (bazı) kelimeler (sözler) öğretme­mi ister misin?

'Evet ey Allah'ın Resulü, öğret!' deyince, şöyle buyurdu:

'Cuma gecesi olduğu zaman, gecenin son üçte bir kısmında kalkabilirsen ki o, (melekle­rin) şahit olduğu zamandır, onda yapılan du­alar kabul edilir. Yusuf kardeşimin babası (Ya'kûb) oğullarına: 'Sizin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim, hele cuma gecesi bir

gelsin' demişti. İşte sen de kalk, o saatte kal-kamazsan ortasında kalk; ortasında kalka-tnazsan başında kalk ve dört relc'at namaz kıl! Birinci rek'atında Fatiha ile Yasin sûresini, ikinci rek' atınında Fatiha ile Hâmîm (Du-hân), üçüncü rek'atında, Fatiha ile Elif-lâm-mîm, (es-Secde), dördüncü rek'atında ise Fa­tiha ile Tebâreke (el-Mufassal) okursun. Ta-hiyyatı bitirdiğin zaman, Allah'a hamdet, O'nu güzelce öv! Bana ve diğer peygamberle­re de salavat getir! Erkek-kadın tüm mü'min-ler için Allah'tan mağfiret dik! imanla seni geçen kardeşlerin için de mağfiret dile! Sonra bütün okuduklarının sonunda şu duayı söyle: 'Allahtm! Bana günahları, beni hayatta bı­raktığın sürece ebediyyen terkettirecek şekilde merhamet eyle! Faydası olmayan şeylere yö­neldiğim için bana acı! Seni benden razı kıla­cak şeylere yönelmemi bana sağla! Allahım! Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan celâl ve ik­ram sahibi! Ey kendisine dil uzatılamayan iz­zet sahibi! Ey Allah, ey Rahman! Celalin ve

Cemalinin nuru hakkı için senden kitabını ba­na öğrettiğin gibi hafızamda tutmamı ve razı olduğu şekilde okumamı nasib etmeni istiyo­rum. Ey Allah, ey Rahman! Senden Kitûb'ınla gözlerimi aydınlatmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatma­nı, bedenimi yıkamanı diliyorum. Zira hakkı bulmakta ancak sen yardımcı olursun, onu ba­na ancak sen verirsin. Güç, kuvvet ve hareket ancak Alah iledir'."

Ey Hasan'in babası! Bunu üç yahut beş, yahut yedi cuma yaparsan Allah' in izniyle ka­bul olunur. Beni hak ile gönderene yemin ede­rim ki, bu duayı yapan hiçbir mü'min kabul olunmaktan mahrum kalmamıştır.'

İbn Abbâs dedi ki: Beş veya yedi gün son­ra Ali aynı meclise gelip şöyle dedi: 'Ey Al­lah'ın Resulü! Dört âyet ezberlediğim zaman çok geçmeden unuturdum, şimdi kırk veya benzeri miktarda âyet ezberliyorum da unut­muyorum, sanki Allah'ın Kitabı gözümün önündeymiş gibi oluyorum.

Senden hadis dinliyordum, tekrar ediyor­dum, çok geçmeden unutuyordum, şimdi ise senden birçok hadisler duyuyorum, ezberliyo­rum tek harfini bile kaçırmıyorum, hafızam­dan gitmiyor.' Bunun üzerine Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: 'Kabe'nin Rabbi hakkı için Ebû'l-Hasan tam mü'mindir'." |Tirmizî.|

9423- Ebû Bekr radiyallahu anh'daıı: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana şu duayı öğretti: 'Allahım! Ben sana, Peygamber' in Muhammed, dostun İbrahim, kurtardığın Mûsâ, ruhun ve kelimen İsa fuıkkı için, Musa'nın Tevrat'ı, İsa'nın İncil'i, Da­vud'un Zebur'u ve Muhammed'in Furkân'ı hakkı için, vahyettiğin her vahiy, hükmettiğin her hüküm hakkı için niyaz ederim. Yine sen-

den; Kitâb'ında indirdiğin ve kendine seçip sakladığın her isminle yalvarırım. Ehad, Sa-med, Vitir, Tâhir ve Tuhr isimlerinle yalvarı­rım. Azametinle, kibriyânla, cemâlinin nuru ile, bana Kur'âtı' ı öğretmeni, ilmi öğretmeni, onu etime, kanıma, kulağıma, gözüme karış­tırmanı; güç ve kudretinle vücudumu O'na amade etmeni, niyaz ederim. Çünkü sensiz ne güç olur ve ne de hareket'." |Rezîn]

9424- Ebû Saîd radiyailahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yemek yediği zaman ya da su içtiği zaman şöyle derdi:

'el-Hamdü lillahillezî et'amenâ ve-sakânâ ve cealanâ mine'l-müslimîn (= Bize yediren, içiren ve bizi müslümanlardan kılan Allah'a hamdolsun)'." [Tirmizî ile Ebû Dâvud.l

9425- O (Ebû Dâvud), Ebû Eyyûb'dan şu şekilde rivayet etmiştir:

"el-Hamdü lillahı Uezî et'ame ve saka ve-sevveğâhu ve ceale lehu mahrecâ (= Yediren, içiren, çiğnetip yutturan ve onun için bir çıkış yolu var eden Allah'a hamdolsun)."

9426- Ebû Ümâme radiyailahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sofrasını kaldırdığı zaman şöyle derdi:

'Çok, temiz, bereketli, yeterli görülmeyen ve terkedilmeyen ve kendisinden müstağni olunmayarak yapılan hamd, Rabbimiz Al­lah'a mahsustur'."

[Buhârî, Tirmizî ve Ebû Dâvud.l

9427-  Muâz bin Enes radiyailahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim bir yemek yeyip de sonra: 'Bana bu yemeği yediren ve benden hiçbir güç ve kuv­vet sâdır olmadan bu yemeği bana rızık ola­rak veren Allah'a hamd olsun' derse, geçmiş günahları bağışlanır." [Tirmizî.]

9428- Ebû Dâvûd şunu da ekledi:

"Kim bir elbise giyip de: 'Benden hiç bir güç ve kuvvet sâdır olmadan bu elbiseyi bana giydiren Allah'a hamdolsun' derse, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır."

9429- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

"Peygamberimize sallallahu aleyhi ve sel-lem'e, yiyecek, içecek, hatta ilâç getirilip, ye­diği ve içtiği zaman mutlaka şöyle dua ederdi: 'Bizi hidayete erdiren, bize yediren, bize içi­ren, bize nimet veren Allah'a hamdolsun. Al­lah en büyüktür. Allahım! Her türlü şerre kar­şı bize nimet verdin. Sabah-akşaın ondan do­layı (nice) hayırlara nail olduk. Senden onun tamamını ve şükrünü dileriz. Senin hayrından başka hayır yoktur. Senden başka ilah da yok­tur. Sen salihlerin ilahı. Alemlerin Rabbisin. Allah'ın dilediği (olur), güç ancak Allah ile­dir. Allahım, bize verdiğin nzıklan mübarek kılıp çoğalt! Bizi ateşin azabından koru!'"

Mâlik bunu Urve'den onun fiilî olarak nakletti.

Rezîn ise, ondan, o da Aişe'den benzerini rivayet etti.

9430- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:

"O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve Hâlid bin el-Velîd'le birlikte Meymû-ne'nin yanma girdi. (İbn Abbâs anlatıyor:) O, bize bir kapta süt getirdi. Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem içti, ben sağındaydım, Hâlid bin el-Velîd ise solundaydı.

Bana dönüp: 'İçme sırası sende, fakat is­tersen Hâlid'e verebilirim' deyince, şöyle de­dim: 'Senin artığını içmek için kimseyi kendi­me tercih etmem.'

Ondan sonra Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem şöyle buyurdu:

'Allah kime yemek ihsan ederse, söyle dua etsin: 'Allahtm! Bu yemekte bize bereket ver ve ondan daha iyisini bize yedir!' Allah kime su ihsan etmiş ise o da söyle dua etsin: 'Alla-hım, bunda bize bereket ver ve artır!"

Çünkü sütten başka hem yemek, hem de su yerini tutacak hiçbir şey yoktur'." .     [Ebû Dâvud ve Tirmizî.]

9431- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Sa'd bin Ubâde'ye gitti. O'na ekmekle zey­tinyağı getirdi, yedi. Sonra Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Oruçlular sizde iftar etti. Yemeğinizi iyiler yedi. Melekler sizin için Allah'tan bağışlanma dilediler'."

9432- Câbir radiyallahu anh'dan: "Ebû'l-Heysem bin et-Teyyihân bir ye­mek yaptı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabını davet etti. Yemek yeyip sofradan kalktıklarında Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem onlara:

'Haydi, kardeşinize bunun karşılığım ve­rin/' buyurdu.

'Bunun karşılığı nedir, ey Allah'ın Resu­lü?' diye sorduklarında şöyle buyurdu: 'Kişi bir kimsenin evine girdiğinde, yemeğini yeyip suyunu da içip ona dua ederse, işte bu, onun karşılığı olur'," [İkisi de Ebû Davud'a ait]

9433- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem elbisesini yenilediğinde 'Bu gömlektir, bu sa­rıktır, ya da cübbedir' diyerek eşyanın adını söyleyerek şöyle dua ederdi:

'Allahım! Hamd, ancak sana mahsustur. Senden onun ve kullanımının hayırlısını (Al­lah'a itaat amacıyla kullanılmasını) dilerim. Onun ve kullanımının şerrinden (Allah'a is­yan amacıyla kullanılmasının) sana sığını­rım'." [Tirmizî ve Ebû Dâvud. |

9434- Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim yeni elbise giyip de: 'Onunla avreti­mi örttüğüm, giyip güzelleştiğim elbiseyi ba­na giydiren Allah'a hamd olsun' derse, sonra eskittiği elbiseyi alıp tasadduk edene, yaşar­ken de, Öldükten sonra da o kişi Allah'ın hi­mayesi, hıfzı ve korumasında olur." [Tirmizî.]

9435- Ebû Rafı radiyallahu anh'dan (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Birinizin kulağı çınlarsa, beni hatırlayıp bana salâtü selâm getirsin. Ondan sonra: 'Kim beni hayırla anarsa Allah da onu hayır­la anstn' desin." [Taberânî ve BezzârJ

9436- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

aynaya baktığı zaman, şöyle derdi: 'Beni bi­çimli yapan, suretimi güzelleştiren, benden başkasından apayrı bir şekli bana veren Al­lah'a hamdolsun''."

[Bezzâr leyyin bir senedle]

 

 

AY GÖRÜLÜNCE, GÖK GÜRLEDİĞİNDE, (GÜNDÜZ) HAVA KARARDIĞINDA, RÜZGAR ESTİĞİNDE, AKSIRDIĞINDA AREFE VE KADİR GECESİNDE YAPILACAK DUALAR

9437-  Talha bin Ubeydillah radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallalıu aleyhi ve sellem hilâli gördüğü zaman şöyle dua ederdi:

'Allahım! Onu bizim üzerimize bereket, iman, selâmet ve İslâm'la doğdur! (Ey hilâl) Benim de senin de Rabbimiz Allah'tır'."

[Tirmizî.|

9438-  Katâde radiyallahu anh'dan, ona ulaştığına göre:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hilâli gördüğü zaman şöyle derdi: 'Hayır hilâ­li, ibadete teşvik hilâli, hayır hilâli, ibâdete teşvik hilâli; hayır hilâli, ibadete teşvik hilâli! Seni yaratana iman ettim.' Sonra (üç kere)

söyle derdi: 'Falan ayı gönderip, bu ayı geti­ren Allah'a hamdolsun'." [Ebû Dâvud]

9439- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gök gürlemesini ve yıldırımların sesini duy­duğu zaman, şöyle derdi: 'Allahım! Öfkenle bizi öldürme! Azabınla bizi helak etme! On­dan Önce bize afiyet ihsan et!'" [Tirnıizî]

9440- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Rüzgâr (şiddetli) estiği zaman Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle derdi: 'Allahım! Ben onun hayırlısını, içindekinin de hayırlısını, gönderdiğin şeyin de hayırlısını isterim. Onun şerrinden, içindekinin şerrin­den ve gönderdiğin şeyin de şerrinden sana sığınırım'." [Buhârî, Müslim ve Tirmirf.]

9441- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gökyüzünün ufkunda bir bulut gördüğü za­man işi gücü bırakırdı. Namazda ise hafif kı­lardı, kısa keserdi. Sonra şöyle derdi: 'Alla­hım! Onun şerrinden sana sığınırım.' Yağmur yağarsa: 'Allahım, bolluk ve bereket getiren bir yağmur (gönder!)' derdi." [Ebû Dâvud]

9442- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Rüzgâr Allah'ın rahmetindendir. Bazen rahmet, bazan da azap getirir. Rüzgârı gördü­ğünüz zaman kötü şeyler söyleyip hakaret et­meyiniz. Hep beraber Allah'tan onun hayrını isteyin ve şerrinden O'na sığının!"

[İkisi de Ebû Davud'a ait.]

9443- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz akşınlığı zaman: 'el-Hamdülilla-hi ala külli hâl (= Her hâl üzerine Allah'a hamdolsun!)' desin. Yanındaki kardeşi ya da arkadaşı ise ona şöyle desin: 'Yerhemukellah (= Allah sana merhamet etsin!)' Ona: 'Yerha-mukellah' dediği zaman o, ona su karşılığı versin: 'Yeltdîkümüllah ve-yüslihu bâleküm (= Allah sizi hidayet etsin ve durumunuzu dü­zeltsin!)'" [Buharî ile Ebû Dâvud.|

9444- Salim bin Ubeyd radiyallahu anh'dan: "Bir adam (onun yanında) aksirdı ve 'Esselâmü aleyküm!' dedi. Salim ona şu cevabı verdi: 'Sana da, annene de selâm olsun!' Sonra (Salim) adama dedi ki:

'Galiba dediğimden alındın.' 'İyi ya da kötü annemi anmamanı ister­dim' deyince, Salim şu cevabı verdi: 'Ben sa­na aynen Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in dediği gibi dedim. Bir ara biz onun ya­nında otururken, aksıran bir adam: 'Esselâmü aleyküm!' dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona.:'Sana ve an­nene selâm olsun!' dedi. Sonra şöyle buyurdu: 'Biriniz aksırdığtnda: 'el-Hamdü lillahi Rab-bi' l'âlemîn'desin! Yanındaki de ona: 'Yerha-mukellah! (= Allah seni esirgesin!)' desin!' O da ona su karşılığı versin: "Allah bizi de, SİZİ de bağışlasın!' |Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Davud.]

9445- Nâfi' radiyallahu anh'dan:

"îbn Ömer, hapşırdığı zaman ona 'Yerha-mukellalı' (= Allah sana merhamet etsin!) de­nildiğinde: 'Allah da bize ve size hem merha­met, hem de mağfiret eylesin!' diye karşılık verirdi. "|Mâlik.|

9446- Ali radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in Arafat'ta Vakfe yerinde en çok yaptığı dua şudur:

'Allahım! Senin buyurduğun gibi ve bizim söylediğimizden daha üstün hamd, sanadır. Allahım! Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hep senin içindir. Dönüşüm yalnız sanadır, mirasım ey Rabbim yalnız senindir. Allahım! Kabir azabından, nefsin vesvesesinden ve işlerin dağınıklığından sana sığınırım. Allahım! Rüzgârın getirdiği afetin şerrinden sana sığınırım." |Tirmizî.|

9447-  Amr bin Şuayb, babasından, o da dedesinden: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Arefe günü ile benim ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en üstün dua şu­dur: 'Lâ ilahe illallahü vahdehu lâ şerike leh. Lehu'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr' (= Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Birdir, hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nun, hamd O'na özgüdür. O herşeye gücü yetendir)'

9448- Âişe radiyallahu anhâ'dan: Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Kadir ge­cesine rastlarsam ne diyeyim?"

"Şunu de!" buyurdu:

"Allahım! Sen affedicisin, affetmeyi sever­sin, öyleyse beni affet!" |îkisi de Tirmizî'nindir.]

 

 

(BELLİ) BİR VAKTE BAĞLI OLMAYAN DUALAR

9449- Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Balığın karnında dua ettiği zaman Yû­nus' un duası şu idi:

'Lâ ilahe illâ ente sübhâneke innî küntü mi-nez z-zâlimîn' (= Senden başka hiçbir ilah yok­tur. Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, ben zalimlerden oklum) Kim bu duayı yaparsa (du­ası) muhakkak kabul olur." [Tirmizi]

9450- Ebû'd-Derdâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Davud'un duasındandır. O şöyle derdi: 'Allahıtn! Senin sevgini, seni sevenlerin sev­gisini, beni sevgine ulaştıracak ameli senden diliyorum. Allahım! Sevgini kendi nefsimden daha sevimli kıl! Malımdan, çoluk çocuğum ve soğuk sudan bile daha sevimli kıl!'

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Davud'u hatırlayıp da ondan söz ettiği zaman şöyle derdi: "O, insanların en çok ibadet ede­ni İdi." [İkisi de Tirmizî'ye ait]

9451- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yunus'un kavminin duası şu idi: 'Ya Hayyu ya Kayyûm, lıîne lâ hayye. Yâ Muhyi, yâ Mümîtü, yâ Ze'l-celâli vel-ikrâm' (= Ey Hay olan, ey Kayyûm olan, hiçbirinin bulun­madığı zaman da böyle olan Allahım! Ey Ya­şatan, ey Öldüren, ey Celâl ve ikram sahibi olan!)' [Rezîn]

9452- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah Âdem'i yeryüzüne indirdiği zaman Kâ'be'ye doğru durdu ve iki rek'at namaz kıl­dı. Allah ona şu duayı ilham etti:

'Allahım! Sen benim gizlimi ve aşikâremi biliyorsun. Mazaretimi kabul et! Hacetimi bi­liyorsun, dileğimi ver! içimdekini de biliyor­sun, günahımı bağışla! Allahım! Senden kal­bimi dolduracak iman, sadık bir yakın dilerim ki, böylece benim için yazıp takdir ettiğin şe­yin İsabet edeceğini hileyim. Benim için tak­sim ettiğin şeye de razı olayım.'" Dedi ki: "Al­lah ona şunu vahyetti:

'Ey Âdem! Tevbeni kabul ettim, günahını bağışladım* Bana önemli bir işinde kim bu duayı yaparsa mutlaka onu kabul ederim, onu bağışlarım ve ona kâfi gelirim. Şeytanı ondan uzaklaştırırım. Her tacirin ardından onu ka­zançlı kılarım, istemeden dünya ona, ister is­temez yönelir."

|Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'te zayif birsenedle.]

9453- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Size Musa Aleyhisselam' in Isrâİloğullan ile denizi geçtiği zaman okuduğu duayı öğre­teyim mi?"

"Evet ey Allah'ın Resulü!" dedik.

"Şöyle deyin!" buyurdu: "Altahümme, le-ke'l-hamdü ve ileyke'l-Müştekâ ve ente'l-Müsteân. Velâ havle velâ kuvvete illâ billahi'7-Aliyyi' l-Azîm" (= Allahım! Hamd sana mah­sustur. Şikayetler sana arz edilir. Yardım an­cak senden beklenir. Yüce Allah' in izni olmak­sızın ne bir kımıldama olar ve ne de bir güç)"

'Abdullah (b. Mes'ûd) dedi ki: "Bunları, Peygamber sallallahu aleyhi ve*sellem'den duyduğum gündenberi hiç bırakmadım."

(Râvİ) Şakîk de şöyle dedi: "Ben de Ab­dullah'tan duyduğum gündenberi hiç bırak­madım."

A'meş 'Şakik'den duyduğum günden beri hiç bırakmadım' dedi ve ilave etti: "Rüyamda bana biri geldi ve şöyle dedi: Ey Süleyman! Bu duayı artır ki İçimizdeki bozgunculara karşı senden yardım isteyelim. Bütün işleri­mizin düzelmesini senden dileyelim.'

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat ves-Sağîr'de hafi bir senedle. |

9454- Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hasta bir adamı görüp de: 'Sana verdiği şeyden (hastalıktan) benî uzak tutan, biçok kimselerden (sıhhatle) beni üstün tutan Al­lah'a hamdolsun!' diyen kimse, yaşadığı müd­detçe o belâdan emin olur." |Tirmizî.|

9455- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem duasında şöyle derdi: 'Allahım! Her isimin koruyucusu olan dinimle beni salâha erdir! İçinde geçimimi sürdürdüğüm dünyamı ıslah eyle! Kendisine nihaî dönüşüm olacak âhire-timi de salâha erdir! Hayatta benim için hay­rı çoğalt! Ölümü benim için her kötülükten daha rahat kılıcı eyle!'

9456- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:)

"Allahım! Beni, bana öğrettiğinle fayda­landır! Bana faydalı olanı öğret! İlmimi artır! Her hâl üzere Allah'a hamd olsun. Cehennem ehlinin hâlinden Allah'a sığınırım." [Tirmizî|

9457- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu  aleyhi ve  sellem'den ezberleyip de asla terk etmediğim dua şudur: 'Allahım, beni azamî şekilde şük­rünü eda eden,_ seni en çok zikreden, öğüdüne en çok uyan ve vasiyyetini en güzel tutan kişi eyle!' [Tirmizî]

9458- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Beni kulağımdan ve gözümden faydalandır ve onları bana vâris eyle! Bana zulmedene karsı yardım et, intikamımı ondan al!" [Tirmizî]

9459- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Bir adam dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bu

gece senin duanı dinledim, ondan hatırımda tutabildiklerim: Allahım! Günahımı bağışla, evimi genişlet, verdiğin azıklara bereket ve­rip artır!" Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: "Onlardan (istenmedik) bir şey eksik kalmış mıdır?" [Tirmizî.]

9460- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in

en çok yaptığı dua şudur: 'Allahümme âtına fid-dünyâ haseneten ve fıl-âhireti haseneten ve knıâ azâbe'n-nâr (= Allahım! Bize dünya­da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi ate­şin azabından koru!)'

[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.|

9461- Enes radiyallahu anh'dan: Bir adam sordu:

"Ey Allah'ın Resulü! Hangi dua en üstün­dür?" Şöyle buyurdu: "Rabbinden hem dün-yada hem de âhirette sana afiyet ve ihsan et­mesini niyaz et!"

Sonra ikinci gün yine gelip: "Hangi dua en üstündür?" diye sordu.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ay­nı şeyi söyledi. Sonra üçüncü gün gelip yine aynı soruyu sorunca; şöyle buyurdu: "Dünya­da ve âhirette sana afiyet verilirse felaha er­miş olursun." [Tirmizî]

9462- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kuş yavrusu gibi olacak kadar zayıflamış bir hastayı ziyaret etti ve şöyle sordu: 'Allah'a bir şey için dua ediyor muydun veya O'ndan birşey diliyor muydun?' O şöyle cevap verdi:

'Evet, şöyle dua ederdim: Allahım! Bana âhirette vereceğin cezayı bu dünyada hemen peşin olarak ver!' Şöyle dedi: 'Sübhanallah! Senin buna gücün yetmez. Şöyle dua etteydin olmaz mıydı?: Allahım! Bize dünyada da âhi­rette de İyilik ver ve bizi ateş azabından koru!'

Bunun üzerine adam bu duayı yaptı ve he­men şİfa buldu."

[Müslim ve Tirmizî]

9463- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim Allah'tan üç kere cenneti isterse, cennet şöyle der: 'Allahım onu cennetine koy!' Kim üç kere cehennemden sığınırsa, ce­hennem de şöyle der: 'Allahım onu cehen­nemden kurtar!'

[Tirmizî ve Nesâî.]

9464- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Rabbim bana yardım et, bana karşı ola­na yardım etme! Bana zafer ver, bana karşı olana zafer verme! Benim lehime tertip kur, bana karşı olanların oyununu boz! Beni hida­yet et, hidayet yolunu bana kolaylaştır! Bana tecavüze yeltenene karşı yardımcım ol! Beni kendine şükreden, zikreden, senden korkan, sana pek çok itaat eden, sana ibadet eden, sa­na yalvaran, sana yönelen kıl! Rabbim, tevbe-mi kabul et, günahımı temizle (affet) duamı kabul et, hüccetimi kuvvetlendir, dilimi doğ­rult, kalbime hidayet ver ve göğmmdeki dü­ğümü çöz!" |Ebû Dâvud ve Tirmizî.|

9465- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahıtn! Sana teslim oldum, sana iman ettim, sana tevekkül ettim. Sana başvurdum, Senin yardımınla mücadele ettim. Allahım! Senden başka hiç bir ilah yoktur. Allahım! Be­ni saptırmandan izzetine, sığındım. Sen ölme­yen dirisin! (Ama) cinler ve insanlar ölürler."

[Buhârî ile Müslim.]

9466- Ebû Bekr radiyallalıu anh'dan; "Minber üstünde ayağa kalktı ve ağladı.

Dedi ki: 'Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, geçen yıl minber üstünde ayağa kal­kıp ağladı ve şöyle buyurdu: 'Allah'tan af ve afiyet dileyin! Çünkü kişiye yakînden (seksiz imandan) sonra, afiyetten daha iyi bir şey ve­rilmemiştir.' [Tirmİzî]

9467- Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana şu duayı öğretip yapmamı söyledi:

'Allahım gizlimi açığımdan daha hayırlı kıl! Açık halimi de yararlı eyle! Allahım! Sap­mayarak ve saptırmayarak bana, insanlara bahşettiğin mal, aile ve çocuğun hayırlısın­dan vermeni senden niyaz ederim'.' [İkisi de Tirmizî'ye ait.|

9468- Ali radiyallahu anh'dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle âssdv.'Ey Ali şöyle dua et: Allahım! Bana hidayet ver ve beni doğruya muvaffak eyle! Hidayetle seni yola getirdiğini; doğru­lukla da okun hedef alıp isabet etmesini hatır­la!' [Müslim]

9469- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım, günahımı bağışla! İsimdeki is­rafımı ve hakkımda benden daha iyi bildiğin kusurları affet! Allahım! Ciddimi ve şakamı bağışla! Hatamı, kasdımı da bağışla! Bunla­rın hepsi bende vardır. Allahım! Önceden yaptıklarımı ve sonraya bıraktıklarımı, gizle­diklerimi ve açığa vurduklarımı, hakkımda

benden daha iyi bildiklerini de bağışla! Mu-kaddim (ilk varlık) da sensin, Muahhir (son varlık) da sensin. Sensin her şeye gücü ye­ten." [Buhârî ile Müslim.|

9470- Abdullah bin Yezîd el-Hatmî radi­yallahu anh'dan:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua etti:

"Allahım! Bana sevgini ver, senin katında sevgisi bana yararlı olacak kimsenin sevgisi­ni de ver! Allahım! Sevdiklerimi (mal, evlat v.s.) sevdiklerin (salih amel) hususunda bana bir güç kaynağı eyle! Sevmediklerimden ar­tan boş vakti mi sevdiklerine harcamama ve-sîle eyle!" [Tirmizî]

9471- İmrân bin Husayn radiyallahu anh'­dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem babam Husayn'a şöyle dedi: 'Ey Husayn! Günde kaç tanrıya ibadet ediyorsun?'Cevap

verdi: 'Yedi tanrıya, bunların altısı yeryüzün-dedir, biri de gökyüzünde.' 'Arzuların ve kor­kun için hangisine daha önem veriyorsun?'

'Göktekine?'

'Müslüman olursan ben sana yarayacak iki kelime öğreteceğim'buyurdu.

Sonra Husayıı müslüman olunca, dedi ki: 'Haydi vaadettiğin o iki kelimeyi bana öğret!' 'Şöyle de,' buyurdu: 'Allahım! Doğruyu bana ilham et, nefsimin şerrinden beni kurtar!'

9472- Ümmü Seleme radiyallahu an-hâ'dan:

"Yanımda olduğu zaman Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem'in en çok yaptığı dua şu olurdu:

'Ey kalpleri evirip çeviren! Kalbimi dinin üzerinde sabit kıl!' Dedim ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Neden hep bu duayı yapıyorsun?" Cevap verdi:

'Ey Ümmü Seleme! Kalbi Allah'ın par­maklarından iki parmak arasında olmayan hiç kimse yoktur, isterse durdurup sabit kılar, isterse yerinden kaydırır.' |Tirmizî.|

9473- Târik bin Eşyem radiyallahu anh'-dan:

"Bir adam müslüman olduğu zaman, Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem önce ona namaz kılmasını, sonra şöyle dua etmesi­ni öğretirdi: 'Allahım, beni bağışla ve esirge! Beni doğrult, bana afiyet ver ve beni rtztklan-dır!' |Müslim]

9474- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua etti:

'Allahım! Cismimi afiyette kıl, gözümü de afiyette kıl ve onu benim vârisim kıl! Halim ve Kerîm olan Allah'tan başka tanrı yoktur. Bü­yük Arş'ın Rabhi olan Allah'ı tenzih ederim. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.'

[Tirmizî. |

9475- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Benim hatalarımı kar ve dolu suyu ile yıka! Beyaz kumaşı kirden temizledi­ğin gibi, kalbimi de hata ve kötülüklerden te­mizle!" [NeşâîJ

9476- Ümmü Seleme radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua etti:

'Allahım! Kendisinden önce bir şey olma­yan Evvel sensin. Allahım, kendisinden sonra bir şey olmayan (Ahirsin) sonsun! Alnından tuttuğun her hayvanının şerrinden sana sığını­rım. Allahım! Günahtan, tenbellikten ve kabir azabından sana sığınırım. Zenginlik ve fakirli­ğin fitnesinden de sana sığınırım. Günaha gir­mek ve borçlanmaktan da sana sığınırım.

Allahım! Beni hatalardan, beyaz elbiseyi kirden temizlediğin gibi temizle! Allahım! Ha­talarımdan beni doğu ile batı arasım uzaklaş­tırdığın gibi uzaklaştır! Bu, Muhammed'in Rabbinden dileğidir.

Allahım! Senden en güzel şeyi, en güzel duayı isterim. İyi başarı, iyi ameli de dilerim. Hayırlı sevap, hayırlı yaşam, hayırlı ölüm di­lerim. Ayağımı kaydırma, terazimi ağır eyle! Derecemi yükselt, namazımı kabul et, halamı bağışla! Senden cennetin en yüksek derecele­rini dilerim. Amin!

Allahım! Senden cenneti isterim. Amin! Allahım Senden yapılan işin hayırlısını, amel edilenin de hayırlısını, gizli ve aşikâre yapıla­nın da hayırlısını, cennetin en yüksek derece­lerini isterim. Âmin!

Allahım! Şanımı yükseltmeni, yükümü in­dirmeni, işimi doğrultmanı, kalbimi temizle­meni, namusumu korumanı, kalbimi aydınlat­manı, günahımı bağışlamanı dilerim. Senden cennetin en yüksek derecelerini niyaz ederim. Âmin! Allahım, beni cehennemden kurtar!'

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta]

9477- İbn Ebî Evfâ radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua etti:

'Allahım! Beni günahlardan temizle! Alla­hım! Beni günahlardan, beyaz elbisenin kir­den temizlendiği gibi temizle! Allahım! Beni kar, buz ve soğuk su ile temizle!' |Nes3î.|

9478- İbn Ebî Evfâ radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, (düşman) ordular(m)a beddua edip şöyle bu­yurdu:

'Ey Kitâb'ı İndiren, hesabı süratli olan Al­lahım! Şu Arap kabilelerini yenilgiye uğrat!

Allahım! Onları hezimete uğrat ve iradelerini sars!' [Buhârî ile Müslim ve Tirmizi]

9479- Mâlik radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi:

'Allahım! Senden, hayırlı işler yapmamı, kötü işleri bırakmamı ve yoksulları sevmemi niyaz ederim. Bir kavme karşı fitne murad et­tiğin zaman, beni o fitneye uğratmadan, cani­bine al!'

9480- Yahya bin Saîd radiyallahu anh'dan mürsel olarak: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ey sabahı aydınlatan, geceyi sakin kılan, güneş ve ayı bir hesap üzere hareket ettiren Allahım! Bana borcumu Ödemekte kolaylık ve fakirlikten beni uzak kıl! Kulağımla, gözüm ve kuvvetimle senin yolunda beni faydalandır!"

| Mâlik. |

9481-   Ümmü  Habîbe radiyallahu  an-hâ'dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, beni şöyle derken duydu: 'Allahım! Beni ko­cam Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem, babam Ebû Süfyân ve kardeşim Muâvi-ye ile faydalandır!' Şöyle buyurdu: 'Sen Al­lah'tan, belirlenmiş süreleri, sayılmış günleri ve bölüştürülmüş olan nzıklan istedin. Bili­yorsun ki bunlar zamanından ne önce gelir ve ne de gecikir. Eğer sen Allah'tan, seni kabir azabından ve cehennem ateşinden kurtarma­sını isteseydin senin için daha iyi ve faziletli olurdu.' [Müslim|

9482- Ali radiyallahu anh'dan: "Kendisine bir mükâlep (borçlanma karşı­lığı hürriyetini kazanacak) köle gelip 'Ne olur mükâlebem konusunda bana yardımcı ol!' de­di. Ona şöyle dedi: 'Sana Allah Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem'in bana öğrettiği duayı öğreteyim. Sen o duayı yaparsan, Subeyr da-

ğı kadar borcun dahi olsa Allah onu Ödemen­de mutlaka sana kolaylık İhsan eder. Şöyle dua et:

Allahım! Helâlinle beni haramından koru! Senden başka beni fazi u ihsanınla kimseye muhtaç etme!' |Tirmzî.|

9483- Muâz radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kendisini cuma günü göremeyince namaz kıl­dıktan sonra Muâz'a gelerek şöyle buyurdu:

'Ey Muâz.1 Bugün seni neden görmedim?' Şu cevabı verdi:

'Ey Allah'ın Resulü! Bir yahudiye bir uki-ye altın borcum var, onun için çıkamadım.' Şöyle buyurdu:

'Ey Muâz! Sana bir dua Öğreteceğim, eğer o duayı yaparsan -Yemen'de bir dağ olan-Subeyr kadar borcun dahi olsa ödemende mutlaka Allah sana yardım eder. Ey Muâz! Dua ederek şöyle de:

Allahım! Sen mülkün yegâne sahibisin... O, dilediğini hesapsız olarak nzıklandırır. (Ali İmran, 26-27) Dünya ve âhiretin Rahman ve Rahîm'i(sin). Bu ikisinden dilediğine verir­sin, dilediğine vermezsin. Başkalarının rah­metine ihtiyaç bırakmayacak şekilde bana bir rahmet ile merhamet eyle!'

[Taberânî, M. ei-Kfbîr'tie. İsnadında Nasr b. Merzûk adlı bir râvi yer almıştır.|

9484- Osman bin Hanîf radiyallahu anh'­dan:

"Bir kör adam Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem'e gelip: 'Ne olur Allah'a dua et de bana afiyet versin!' dedi. Şöyle buyurdu:

'istersen sana dua edeyim de iyileş, ister­sen sabret ki bu, senin için daha hayırlı olur.'

'Dua et!" deyince, ona abdest alıp şu du­ayı yapmasını emretti: 'Allahım! Sana, rah­met peygamberi olan Peygamber'in yüzü su­yu hürmetine teveccüh ediyorum'

'Ey Allah'ın Nebîsi! Ben Allah'a işimin görülmesi için senin yüzün suyu hürmetine diye münâcâl ettim. Allahım onu hakkımda şefaatçi kıü'dedi." [Tirmizî.]

9485- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Fâtıma, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bir hizmetçi istemek İçin geldi. Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem ona: 'Sana verecek bir hizmetçim yoktur' deyince, Fâtıma evine döndü. Sonra bilahare Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem ona gelip şöyle dedi: 'Sana benden istediğin şeyi mi vereyim, yoksa ondan daha hayırlı olan bir şey ister misin?' diye sordu.

Ali hemen ortaya atılıp dedi ki: 'Ondan daha hayırlı olan bir şey iste!'

Bunun üzerine o, 'ondan daha hayırlı olan bir şey isterim' dedi. Sonra Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem ona: 'Şu duayı yap,' buyurdu: 'Allahım! Yedi kat göklerin ve aza­metli Arş'in Rabbi! Bizim ve her şeyin Rabbi! Tevrat'ı, İncil'i, Kur'ân-ı Azim'i İndirenisin). Sen, Öncesinde hiçbir şeyin bulunmadığı Ev­vel'sin (ilksin). Sen sonrasında hiçbir şeyin bulunmadığı Ahir'sin (sonsun). Sen üzerinde hiçbir şeyin olmadığı Zâhir'sin. Sen ötesinde hiçbir şeyin olmadığı Bâtınsın. Bizim borçla­rımızı öde ve fakirlikten bizi kurtar!'

|İbn Mâce|

9486- Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizim aklımızda tutamadığımız birçok duada bulundu. Dedik ki:

'Ey Allah'ın Resulü! Kavrayamadığımız birçok dualar ettin.' Şöyle buyurdu:

'Ben size o duaların hulâsası olan bir dua bildireyim mi? Şöyle dersiniz: Allahım! Biz senden Peygamber'in Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in istediği hayrı dileriz. Pey­gamber'in Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem sana hangi serlerden sığınmış ise, biz de o serlerden sana sığınırız. Sen kendinden yardım dilenensin. Varis yalnız sanadır. Kud­ret ve kuvvet ancak Allah iledir.' |Tirmizî.|

9487-  Hafsa ve Eşlem radiyallahu anhu-mâ'dan:

"Ömer şöyle dua etti: 'Allahım! Yolunda beni şehadetle rızıklandır ve ölümümü de Resulün sallallahu aleyhi ve sellem'in ülkesinde kıl!1

Hafsa: 'Ona "Bu nasıl olur?' dedim' dedi.

Ömer: 'înşaallah Allah bana bunu nasıp eder' dedi. " |Buhârî.|

9488- Enes radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua etti:

'Allahım! Acizlik, tenheltik, korkaklık, yaş­lılık ve cimrilikten sana sığınırım. Kabir aza­bından, yaşam ve ölümün fitnesinden de .sana Slğllltnm.' ]Mâlİk hariç, altı hadis imamı.|

9489- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Cüzzamdan, sedef hastalığın­dan, delilikten ve hastalıkların kötüsünden sana sığınırım." |Ebû Dâvud ve Nesaî.]

9490- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Tenbellikten, yaşlılık ve borçlu olmaktan, kabir fitnesi ve azabından, cehen­nem fitnesi ve ateşin azabından, zenginlik fit­nesi ve fakirlik fitnesinin şerrinden sana sığı­nırım. Mesîhu'd-Devcâl fitnesinden de sana sığınırım. Allahım! Günahlarımı kar ve buz suyu ile yıka! Kalbimi beyaz elbiseyi kirden temizlediğin gibi temizle! Benim ile günahla­rım arasını doğu ile batı arası gibi uzak kıl!"

| Mâlik hariç, altı hadis imamı.]

9491- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Bütün yaptıklarımın ve yapma­dıklarımın şerrinden sana sığınırım."

[Mİislim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]

9492- Aişe radiyallahu anhâ'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şu duayı öğretti:

'Allahım! Şüphesiz ben senden acil olan, olmayan, bilebildiğim ve bilemediğim olmak üzere hayrın her çeşidinden isterim. Acil olan, olmayan, bilebildiğim ve bilemediğim şerrin hepsinden de sana sığınırım. Şüphesiz ben, senin kulun ve Resulünün senden istediği ha­yırları ben de isterim. Kulun ve Resulünün sa­na sığındığı serlerden ben de sana sığınırım. Allahım! Şüphesiz ben, senden cenneti, cen­nete yaklaştıracak söz ve ameli isterim. Ce­hennem ateşinden ve beni ona yaklaştıran söz veya amelden de sana sığınırım. Benim için hükme bağladığın her kaza hükmünü de ha­yırlı kılmanı da senden dilerim.'

9493- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Korkmayan kalp, dinlenmeyen (kabul edilmeyen) dua, doymayan nefis ve fayda vermeyen ilimden sana sığınırım."

[Tirmizî ve Nesâî.]

9494- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Nimetinin zevalinden, afiyeti­nin değişmesinden, azabının ani olanından ve bütün gazabından sana sığınırım."

|Müslim ve Ebû Dâvud]

9495- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Fakirlikten, nafaka azlığından, zelîl olmaktan sana sığınırım. Başkasına zul­metmekten ve de zulme uğramaktan da sana sığınırım." [Ebû Dâvud ve Nesâî]

9496- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Haktan ayrılmaktan, nifak ve kö­tü ahlâktan sana sığınırım." |Ebû Dâvud ve Nesaî]

9497- Ebû Hureyre radiyallahu anh'daıı: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Açlıktan sana sığınırım. Çünkü (açlık), pek kötü döşek arkadaşıdır. Hainlik etmekten de sana sığınırım. Çünkü o, ne kötü

huydur." [Ebû Dâvud ve Nesâî.]

9498- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ezici belâdan, helakin erişmesinden, kö­tü kazadan ve düşmanların sevinmesinden Al­lah'a, sığınırım." |Bııhârî, Müslim ve Nesâî.|

9499- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Borçların çokluğundan, düş­manın galip gelmesinden ve düşmanların sevinmelerinden sana sığınırım." [Nesâî]

9500- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yerleşeceğiniz yerde kötü komşudan Al­lah'a sığının! Çünkü çöldeki komşu çok dur­madan yanından başka tarafa göç eder." |İkisi de Nesâî'ye ait,]

9501- Ebu'1-Yüsr radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Üzerime duvar yıkılmasından, (sarp yerden) aşağıya yuvarlanmaktan, bo­ğulmaktan, yangından, ihtiyarlıktan, ölüm anında şeytanın tasallutundan, yolunda sava­şırken arkam düşmana dönük olarak Ölmek­ten, yılan ya da akrep tarafından sokularak ölmekten sana sığınırım." |Ebû Dâvud ve Nesaî.|

9502- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şu beş şeyden Allah'a sığınırdı: Cimrilik, korkaklık, kötü ömür, göğüs darlığı ve kabir aza­bı." | Nesâî.]

9503- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Faydası olmayan namazdan sana sığınırım." (Enes) Başka bir dua daha zikretti. |Ebû Dâvud.|

9504-  Kutbe bin Mâlik radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Kötü ahlaklardan, kötü işler­den ve kötü arzulardan sana sığınırım."

|Tirmizî.|

9505- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Küfürden ve borçtan sana sığı­nırım." Bir adam sordu:

"Ey Allah'ın Resulü! Borcu küfürle eş mi tutuyorsun?"

"Evet" buyurdu.

9506- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, cin ve insanların nazarından bazı dualarla Al­lah'a sığınırdı. Muavvizeteyn (Felak, Nas sû­releri) inince onları alıp, diğerlerini (okuma­yı) bıraktı. [Nesâî]

9507- Ebû Zer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ey Ebû Zer! Cinlerin ve insanların şey­tanlarından Allah'a sığın!"

Dedim ki: "İnsanların da şeytanları olur mu?"

"Evet" buyurdu. [Nesâî.]

9508- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bir kavimden korktuğu zaman, şöyle derdi:

'Allahım! Onların helâkına, boyunlarının uçurulmasına seni vekil kılar ve onların şer­rinden sana sığınırız.' |Ebû Dâvud.]

9509-  Yahya bin Saîd radiyallahu anh'­dan, mürsel olarak: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Isrâ gecesi, nereye döndümse karsımda, elinde bir ateş şu'lesi (alevi) ile beni takip eden cinden bir ifrit gördüm. Cibril dedi ki: Sana okuduğun zaman onun şulesini söndüre­cek bir dua öğreteyim mi?

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem "Evet" buyurdu. Bunun üzerine Cibril şöyle dedi:

"Allah'ın kerîm olan vechi hürmetine, müt-tekî olsun, facir olsun onun daha güzelini söy­leyemediği, eksiksiz ve mükemmel Allah'ın ke­limeleri hakkı için. Semadan (belâ olarak) inen ve semaya yükselen serlerden, yeryüzünde ya­rattığı serlerden, yerin altından çıkan serler­den gece ve gündüz fitnelerinden, gece ve gün­düz meydana gelen hayırlı musibetler dışında­ki musibetlerden Allah'a sığınırım!" [Mâlik.|

9510- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Bir adam gelip Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e şöyle dedi:

'Ey Allah'ın Resulü! Dün gece beni sokan akrepten neler çektim." Şöyle buyurdu: 'Eğer dün akşam: 'Allah'ın tastamam olan kelime­leriyle yarattığı şeylerin şerrinden sığınırım' deseydİn, o sana hiçbir zarar veremezdi.'

9511- Diğer rivayet:

"Kim akşamleyin üç kere: 'Yarattığı şey­lerin kötülüğünden Allah'ın tastamam kelime­leriyle sığınırım' derse, o gecenin (akrep ya da yılan) sokuması ona hiçbir zarar vermez."

(Râvi) Süheyl dedi ki: "Ailemiz de onu öğrendi ve her gece okudular. (Daha sonra) Onların bir cariyesini akrep soktu da, hiçbir acı duymadı."

|Mâlik, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî]

9512-  Şekl bin Humeyd radiyallahu anh'­dan:

Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bana Al­lah'a sığınabileceğim bir sığınma (duası) öğret!" Bunun üzerine elimden tutup, "Şöyle de," buyurdu: "Allahım! Kulağımın, gözü­mün, dilimin, kalbimin ve fercimin şerrinden sana sığınırım." [Sünen ashabı]

9513- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber salİallahu aleyhi ve sellem Hasan İle Hüseyin'i Allah'a sığındırıp şöyle derdi:

'Babanız İbrahim, çocukları Ismaîl ile Is-Hak'ı bu kelimelerle (Allah'a) sığtndtrırdı, ben de sizi: 'Allah'ın tam kelimeleri ile her şeytandan, her zehirleyici hayvandan ve her kem gözden sığındırırım.'

[Buhârî, Tirmizî ve Ebû Dâvud.l

9514- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah'ın Resulü salİallahu aleyhi ve sel­lem, Kur'ân'dan bir sûre öğrettiği gibi şu du­ayı da öğretirdi:

'Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, mesîh-i Deccâl fitnesinden, ölüm ve hayatın fitnesinden sana sığınırım.'

|Buhârî hariç altı hadîs imamı]

9515- Zeyd b. Erkanı radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü salİallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allahım! Acizlikten, tenbellikten, korkak­lıktan, cimrilikten, ihtiyarlıktan ve kabir aza­bından sana sığınırım. Allahım! Nefsime tak­vasını ver ve onu pâk eyle! Onu yalnız sen pak edersin. Onun velisi ve mevlâsı sensin. Alla­hım! Fayda vermeyen ilimden, korkmayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul olunma­yan duadan sana sığınırım." [Müslim ve Nesai]

9516- el-Kâ'kâ'dan:

Kâ'bu'l-Ahbâr dedi ki: "Yaptığım dua ol­masaydı yahudiler beni eşek yapardı."

"Nedir o dua?" diye sorulunca, "O dua şu­dur:" dedi: "Yaratıp çoğalttığı şeylerin şerrin­den, kendisinden daha büyük bir şey olmayan Allah'a, hiçbir iyinin ve kötünün ulaşamaya­cağı noksanlıktan uzak, tam ve üstün kelime­lerine, Allah'ın bildiğim ve bilmediğim bütün güzel isimlerine sığınırım." |Mâlik.|

9517- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan, de­di ki:

"Sana saldırmasından korktuğun bir sulta­nın yanına varırsan şöyle de: Allah en büyük­tür. Allah yaratıklarının hepsinden daha bü­yüktür. Korkup çekindiğimden de güçlüdür. İzni olmaksızın yere düşmekten yedi kat göğü tutan Allah'a falanca kulundan ve onun cin ve insandan olan cemaati, tabiileri ve askerlerin­den de sığınırım. Ey ma'budum! Beni onların şerlerinden kurtar! Övgün ne yücedir! Kurtarman da pek yücedir! İsmin ne mübarek ve ne yücedir! Senden başka hiçbir tanrı yoktur."

9518- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz sultandan korkar.sa, şöyle de-sin:Ey yedi kat göklerin ve büyük Arş' in Rab-bî olan (Allattım)! Falanoğlu filanın şerrrin-den, cinlerin, insanların ve onların tabiilerin­den herhangi bîr kimsenin bana saldırmasın­dan beni koru! Koruman güçlü, övgün yüce­dir! Senden başka hiçbir tanrı yoktur."

[Taberanî, Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedle]

 

 

İSTİĞFAR, TESBÎH, TEHLÎL, TEKBÎR, TAHMÎD, HAVKALE (LÂ HAVLE...) VE PEYGAMBER SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'E SALATÜ SELÂM

9519- İbn Amr bin d-Âs radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kişiyi cennete sokan iki haslet ya da huy vardır. Bunları yapmak kolaydır. Ancak ya­panlar azdır. Her namazın ardından, on kere 'Sübhanallah', on kere 'el-Hamdü lillah', on kere de 'Allahu ekber' der. Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem'in bunları elleri ile sa­yıp söylediğini gördüm. Dedi ki: "Bu, dilde (beş vakit itibarıyla) yüzelli yapar; fakat Mi­zan'da binbeşyüz yapar, (ikinci haslet:) Yata­ğına girdiğin zaman, onu yüz kere teşbih edersin, tahmîd edersin ve tekbîr edersin. Bu, dilde yüz yapar, ancak, Mizan'da bin yapar. Yirmidört saat içinde hanginiz ikibin beşyüz günah işleyebilir?" Dediler ki: "Biz bunları nasıl söylemeyiz?" Şöyle buyurdu: "Biriniz namazdayken, şeytan ona gelir ve: "Şunu şu­nu düşün ve bunu bunu hatırla!" der. Namazı biter de o bunun farkına varmaz. Yatarken de şeytan ona yaklaşır ve onu uyutmaya gayret gösterir; o da bunları yapmadan uyur, gider."

[Sünen ashabı.|

9520- İbn Ebû Evfâ radiyallahu anh'dan: "Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip: 'Ben Kur'ândan bir şey ezber-liyemiyorum; bana yetecek bir şey öğretir mi­siniz?' dedi. 'Şöyle de,' buyurdu: 'Sübhanal-lahi ve'l-hamdü lillahi ve lâ ilahe illallahu vallahu ekber. Velâ havle velâ kuvvete illâ bil-lah (= Allahım! Seni tenzih ederim, hamd sana mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur. Al­lah en büyüktür. Güç ve kuvvet ancak Allah iledir).'

'Ey Allah'ın Resulü! Bu (söylediklerin) Allah içindir, benim için olan nedir?' diye so­runca, 'Şöyle de!' buyurdu: 'Allahum-me'rhamnîve âfınî, vehdinî, verzuknî (- Alla-hınü Beni esirge, bana afiyet ver, beni hidaye­te erdir ve beni rızıklandır)!'

(Adam) İki elini yumarak: 'İşte şimdi ol­du'dedi. (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem: 'İşte bu adam ellerini hayır ile doldur­muştur' buyurdu."

[Nesâî ve aynı lafızla Ebû Dâvud]

9521- Sefîne radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mizan'da ağır gelen su beş şeye hayret doğrusu!: Sübhanallah, el-Hamdü lillah, Lâ ilahe illallah, Allahü Ekber ve kişinin rahatsız ettiği salih adamın sabrı."

ITaberânî, Mu' cemtt' İ-Evsat'ta]

9522- İmrân bin Husayn radiyallahu anh'­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz bir gün içinde Uhud (dağı) gibi amel işleyemez mi?"

"Ey Allah'ın Resulü! Buna kimin gücü yeter?" dediler.

"Hepinizin gücü yeter."

"Peki ne imiş o, ey Allah'ın Resulü?"

"Sübhanallah, Uhud'dan daha büyüktür. Lâ ilahe illallah da Uhud'dan daha büyüktür. el-Hamdü lillah da Uhud' dan daha büyüktür. Allahü ekber de Uhud'dan daha büyüktür" buyurdu. |Taberânî, Mıt'cemu'l-KebTr'de ve Bezzâr]

9523- Sa'd radiyallahu anh'dan:

"O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile bir kadının yanma girdi. Kadının elinde teşbih çektiği bir taş ya da bir çekirdek vardı.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona dedi ki: 'Sana bundan daha kolay ve üstün olan bir şeyi söyliyeyim mi?'

Kadın: 'Annem babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü, evet' dedi. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem:

'Gökteki yarattıkları sayısınca Sübhanal­lah (Allah'ı tenzih ederim). Yerdeki yarattıkla­rı sayısınca Sübhanallah. Gökle yer arasında­ki yarattıkları sayısınca Sübhanallah. Yarata­cağı şeyler sayısınca Sübhanallah. Bunun mis­li Allahü ekber, bunun misli el-Hamdülillah ve bunun misli Lâ havle ve-lâ kuvvete illâ billah' de!' buyurdu."

[Tirmizî aynı lafızla Ebu Davud.|

9524- Ebû Zer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e sordular: 'Hangi söz daha güzel ve üstündür?' Cevap verdi:

'Allah'ın melekleri için seçmiş olduğu: 'Sübhanallahi ve bi-hamdih.' duaları.

[Müslim veTirmizî]

9525- Ebû Hureyıe ve Ebû Saîd radiyal­lahu anhumâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

" Kim lâ ilahe illallakü vallahü ekber" der­se, Rabbi onu tasdik edip şöyle der: 'Benden başka hiçbir tanrı yoktur ve ben en büyüğüm.'

Kul: 'Lâ ilahe illallah vahdehu' dediği za­man, Allah şöyle der: 'Benden başka hiçbir tanrı yoktur. Sadece ben bir olarak varım.' Kut'Lâ ilahe illallahü vahdehu lâ şerike leh' dediği zaman, Allah şöyle der: 'Benden başka hiçbir ilah yoktur. Sadece bir olarak ben va­rım ve benim hiç ortağım yoktur.' Kul: 'Lâ ilahe illallahü. vahdehu lâ şerîke lehü, lehü'l-mülkü ve lehiıl-hamdu dediği zaman, Allah şöyle der: 'Benden başka hiçbir tanrı yoktur. Mülk benimdir, hamd bana özgüdür.' Kul: 'Lâ ilahe illallahü, velâ havle velâ kuvvete illâ billalı' dediğinde, Allah şöyle der: 'Kuvvet ve güç ancak benim yardımımla olur.'

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, da­ha sonra şöyle buyurdu: 'Kim hasta iken bunu söyleyip de ölürse ateş onu yiyemez. |Tirmizî.|

9526- Enes radiyallahu anlı'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yaprakları kurumuş bir ağacın yanından geçti. Asasıyla vurunca yapraklar döküldü. Sonra şöyle buyurdu: 'işte, el-Hamdü lillahi ve Süb-hanallah ve Lâ ilahe illallah ve Allahü ekber de kulların günahlarını tıpkı bu ağaçtan dö­külen yapraklar gibi döker'." [Tirmizî|

9527- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Geceleyin yürütüldüğümde (İsrâ gecesi) İbrahim'i gördüm. Bana dedi ki:

'Ümmetine benden selâm söyle! Onlara cennetin çok güzel olduğunu, toprağının misk gibi olduğunu, suyunun çok tadı ve lezzetli ol­duğunu, dümdüz yer olduğunu, dikilen ağaç­larının da 'Sübhanallahi vel-Hamdü lillahi velâ ilahe il allahü vellahu ekber' olduğunu bildir'." |Tirmizî|

9528- Taberânî, Mu'cemu l-Evsat ves-Sa-ğîr'de şu ilaveyi ziyade ettiler: "Velâ luıvle velâ kuvvete illâ billah."

9529- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim 'Sübhanallahi'I-Azîm ve hi-hamdih' derse ona cennette bir hurma ağacı dikilir."

|Tirmizî|

9530-  Amr bin Şuayb, babasından, o da dedesinden radiyallahu anh: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim Allah'ı yüz kere sabah, yüz kere de akşam teşbih ederse, yüz hac yapmış gibi se­vap kazanır. Kim sabah akşam yüz kere, ak­şam yüz kere Allah'a hamdederse (el-Hamdü Hilali, derse) Allah yolunda yüz at techîz etmiş gibi olur. Ya da yüz kere harbe çıkmış gibi olur. Kİm sabah yüz kere, akşam da yüz kere Allah'ı tehlil ederse (Lâ ilahe illallah, derse), İsmail soyundan tam yüz köle azat etmişçesi­ne sevap alır. Kim sabah yüz kere, akşam yüz kere Allah'ı tekbir ederse (Allahü ekber, der­se), o gün onun kadar güzel bir amelde hiç kimse bulunmamış olur. Onun gibi ya da on­dan çok amel yapanlar müstesna." [Tirmizî]

9531- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yeryüzündeki insanlardan herhangi bir kimse 'Lâ ilahe illallahü vaüahüekber ve lâ havle velâ kuvvete illâ billah' derse, deniz kö­pükleri kadar günahları olsa bile bağışlanır,"

[TîrmizîJ

9532- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Zikrin en faziletlisi: 'Lâ ilahe illal­lah'dır. Duanın en faziletlisi ise 'el-Hamdü lillah'tır." |Tirmizî.|

9533- Ümmü Hâni' radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hiçbir amel Lâ ilahe illallah'ı geçemez. O, (silmedik) hiçbir günah bırakmaz."

|İbn Mâce zayıf bir senedle.]

9534 - Yüseyre radiyallahu anhâ'dan -Bu kadın ilk Muhacir kadınlardandı- dedi ki:

"Bize Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem şöyle buyurdu: 'Teşbih, tehlîl, takdis ve tekbirde bulunmalısınız. Bunları parmakla sayıp söylemelisiniz. Çünkü parmaklar soru­lacaklar ve konuşturulacaklardır. Sakın gaflet etmeyin zira bu durumda rahmeti elden kaçır­mış olursunuz. |Ebû Dâvud veTirmizî]

9535- Ebû Bekr radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İstiğfar eden kimse günde yetmiş kere de (tevbesinden) dönse günahta ısrarcı sayıl­maz." [Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tirmizî.|

9536- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

şöyle derdi: 'Allahım! Beni, güzel amel işle­dikleri zaman sevinenlerden, kötülük yaptık­ları zaman da mağfiret dileyenlerden kıl!'"

| İbn Mâce. |

9537-  Ağarru Müzeyne radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bazan kalbime gaflet düştüğü olur. Ancak ben Allah'a günde yüz kere istiğfar ederim."

9538- Diğer rivayet:

"Rabbinize tevbe edin! Vallahi ben Rabbi-me günde yüz kere tevbe ediyorum." [Müslim ve Ebû Dâvud.|

9539- Şeddâd bin Evs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kulun diyeceği (şu dua) istiğfarın efen­disidir: 'Allahım! Sen, benim Rabbimsin. Senden başka İlah yoktur Beni sen yarattın. Ben senin kulunum ve gücümün yettiğince ah­dinle vaadin üzerindeyim. işlediğim günahla­rın şerrinden sana sığınırım. Bana ihsan eyle­diğin nimetlerim itiraf ederim, günahımı da itiraf ederim. Benim günahlarımı mağfiret eylet Şu muhakkak ki, günahları senden başka­sı bağışlayamaz.'

Kim gönülden inanarak bunu gündüzün söylerse ve o gün akşam olmadan ölürse, o cennet ehlinden olur. Kalpten inanarak bunu gece söyleyip de sabah olmadan o gece ölür­se, yine o, cennet ehlinden olur."

[Buhârî, Nesâî ve Tirmizî.l

9540- İbn Abbâs radİyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim istiğfara devam ederse, Allah onun İçin her sıkıntıdan bir çıkış yolu, her kedere bir ferahlık ve çare kılar ve onu ummadığı yerden de rızıklandırır." |Ebû Dâvud.l

9541-  Allah Resulünün sallallahu aleyhi ve sellem azatlısı Bilâl bin Yesâr radİyallahu anh'dan:

-Tirmizi'deki ismin kaydı böyledir. Ebû Davud'un kaydında ise Hilâl bin Yesâr şeklin­dedir- O da babasından, o da dedesinden:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim ' Estağfırullahellezî la ilahe illâ hüvel-Hayyu'l-Kayyûm ve-etûbü ileyh (= Hayy ve Kayyüm olan, kendisinden başka ilah olmayan o Allah'tan mağfiret dilerim ve O'na tevbe ederim)' derse, harpten kaçsa bile (gü­nahı) bağışlanır."

9542- Ebû Hureyre radİyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim günde yüz kere 'LA ilahe illallahü vahdehu lâ şerike leh. Lehü'l-mülkü ve-le-hü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir' derse, on köle azat etmiş gibi olur, kendisine yüz sevap yazılır, yüz de günahı silinir. Akşa­ma kadar o, şeytana karşı korumaya alınır. Ondan fazla amelde bulunanların dışında o gün hiç kimse onun gibi amel etmiş olamaz. Kim de günde yüz kere 'Sübhanallahi ve bİ-hamdili derse, deniz köpükleri gibi olsa bile hataları bağışlanır."

[Buhârî, Müslim, Muvaltâ ve Tirmizî.|

9543- Ebû Eyyûb radİyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim on kere 'LA ilahe illallahü vahdehu lâ şerike leh. Lehü' l-mülkü ve lehu l-hamdü ve hüve ala külle şey'in kadîr' derse, İsmail soyundan on köle azat etmişçesine sevap alır." | Buhârî, Müslim ve Tİrmizî.j

9544- Temîm ed-Dârî radİyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim on kere 'Eşhedü en lâ ilahe illalla­hü vahdehu lâ şerike leh. ilahen vahiden Eha-den Sameden. Lem yettehiz sâhibeten velâ ve-leden, velem yekun lehu küfüven ehad (= Vâ-hid, Ehad ve Samed olan bir tanrı olarak Al­lah'tan başka tanrı olmadığına, O'nun birli­ğine, şeriki bulunmadığına, eş ve çocuk edin­mediğine ve O'na hiçbir kimsenin denk olma­dığına şehadet ederim)' derse, kırk milyon se­vap yazılır." |Tirmizî.j

Ayrıca bu rivayetin münker olduğunu söyledi.

9545-  Taberânî, Mu''cemu'l-Kebîr'de za­yıf bir senedle, İbn Ömer'den:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim sırf Allah için 'Lâ ilahe illallahü vahdehu lâ şerike leh. Lehü"l-mülkü ve lehü'l-haındü ve hüvel-Hayyüllezt lâ yemûtu bi-yedi-hi'l-hayr ve hiive alâ külli şey'in kadir' derse, Allah onu Naîm cennetine koyar."

9546- Selmân radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim 'Allahutnme iıınî eşhedüke ve üshidü melûiketeke hamelete Arşike ve üshidü men fts-semavâti, enneke entellahullezî la ilahe İl­lâ ente vahdete lâ şerike leke ve eşhedü eme Muhamminden abdike ve Resûlüke (= Allahım! Şüphesiz ben, sana şehâdet ederim; Arş'mı ta­şıyan melekleri ve göklerde olanları da senin bir olarak, kendisinden başka ilah olmadığına ve ortağının bulunmadığına şahit kılarım. Ben, Muhammed'in senin kulun ve Resulün olduğuna şehadet ederim)'i bir kere derse, Al­lah onun üçte birini ateşten azat eder, iki kere derse onun üçte ikisini, üç kere dese tümünü uteşten azat eder." |Be//,âr zayii" bir sene<ile.|

9547- Ebû'd-Derdâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim 'Lâ ilahe illallahü vallahıt ekber' derse, Allah onun dörtte birini cehennemden azat eder, kim iki kere derse yarısını, kim üç kere derse tamamını cehennemden azat eder."

[Taberânî. Mu' cemu' l-Kebîr vel-Evsat'ta zayıf bir senedle. |

9548- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kul büyük günahlardan kaçınıp, tam bir 'Mas içinde 'Lâ ilahe illallah' derse, Arş'a de-ğİn ona gök kapılan açılır." [Tirmizî.|

9549- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mûsâ dedi ki: 'Ya Rabbi! Bana seni zik­redebileceğim bir şey öğret!'Allah: 'Ey Mû­sâ! Lâ ilahe illallah, de!' buyurdu."

"Bunu her kulun söylüyor?"

"La ilahe illallah de!"

"Lâ ilahe illâ ente. Ben kendime özgü olan bir şey istiyorum" deyince, Allah şöyle buyurdu; "Ey Mûsâ! Yedi kat gök, benden başka O'na iman edenler ve yedi kat yer bir kefede, Lâ ilahe illallah da öbür kefede olsa, mutlaka Lâ ilahe illallah'm bulunduğu kefe ağır gelir." JEbû Ya'lâ teyyin bir senetlle.l

9550- Ali radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki: Sana söylediğin zaman, Allah'ın seni bağışlayacağı birkaç kelime öğreteyim mi? Şöyle de: Lâ ilahe illallahü'l-Aliyyü'l-Azîm. Lâ ilahe illallalıül-Halîmü'l-Kerim. Lâ ilahe illallahü Rabbü'l-Arşi'l-Azîm." |Tirmizî|

9551- Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim bir çarşıya girip de orada: 'Lâ ila­he İllallahü vahdehu lâ şerike leh, lehü'l-mül-kii ve tehü' l-hamdü, yühyî ve yüınît ve htive Hayyün dâimen lâ yemût, bi-yedihi'l-hayr. Ve hüve ala külli şey'in kadir (= Bir olarak Al­lah'tan başka ilah yoktur. O'nun ortağı yok­tur. Mülk de O'nundur, hamdO'na mahsustur. O, diriltir de, öldürür de. O, daima ölmeyen Hayy (diridir). Hayır elinde bulunmaktadır. O, her şeye gücü yetendir)' derse, Allah ona bir milyon sevap yazar. Bir milyon günahını da siler. Derecesini bir milyon da yükseltir."

[ikisi de Tirmizî'ye aittir]

9552- Cüveyriye radiyallahu anhâ'dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sa­bah namazını kıldıktan sonra, daha o (Cüvey­riye) namazgahındayken çıktı. Soma kuşluk vakti dönünce o hâlâ yerinde oturuyordu. Bu­nun üzerine dedi ki:

"Sen hâlâ burada oturuyor.musun?"

"Evet."

"Ben senden ayrıldıktan sonra üç kere şu dört kelimeyi söyledim. Bu günden beri o ke­limeler, eğer senin bütün gün okuduklarınla tartılacak olsa mutlaka o dört kelime onlara ağır gelirdi. İşte onlar şunlardır: "Sübhanal-lahi ve bi hamdihi adede halkihi ve rıdâ nef-sihi ve zînete arşihî ve midâde kelimatihî (= Allah'ı mahlukun sayısınca, nefsinin rızâsın-ca, Arş'inin ağırlığınca, kelimelerinin sayı­sınca tesbîh (tenzih) ederim)."

|Ebü Dâvud , Tirmizî. Nesâî ve aynı lafızla Müslim]

9553- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dilde (söylemesi) hafif, Mizan'da ağır, Allah'a en sevimli olan iki kelime: "Siibha-nallahi ve bi hamdih, SübkanallahV l-Azîm."

[Buhârî, Müslim ve Tirmizî.]

9554- Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi:

"Sana bir şey bildireyim mi? Eğer sen onu söylersen, gece ve gündüz (hareket edip onun ardından koşsalar) asla ona erişemezler."

"Evet" dedim.

"Söyle dersin," buyurdu: "el-Hamdulilla-hi adede mâ ahsa kitâhuhu, ve'l-hamdu lillahi adede mâ fi kitâbihi, ve'l-hamdu lillahi adede mâ ahsa halkuhû, ve'l-hamdu lillahi mil'e mâ fi halkiht, ve'l-hamdu lillahi mil'e semâvâtihî ve ardiht, ve'l-hamdu lillahi adede külli şey'in (= Kitab'ının saydıkları adedime Allah'a haınd olsun. Kitab'ı içindekilerin adedince Al­lah'a hamd olsun. Yarattıklarının sayısınca Allah'a haınd olsun. Yarattıklarının doluşunca Allah'a hamd olsun. Göklerinin ve yerinin do­luşunca Allah'a hamd olsun. Her şeyin ade­dince Allah'a hamd olsun). Aynı tarzda 'Süb-hanallah' dersin, aynı tarzda 'Allahtı ekber dersin.' [Taberanî, Mıı'cenıu'1-Ke.bfr'de.]

9555- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: "Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek: 'Ben namaz kılarken birinin geldiğini ve şunları söylediğini duydum: Alla-hım! Hamdın lümü Sanadır. Mülkün tümü de Senindir. Hayrın tamamı Senin elindedir. Gizli-siyle âşikârıyla bütün İşler Sana döner. Övgüye lâyık olansın. Şüphesiz Sen her şeye gücü ye­tensin. Allahım! Geçmişte işlemiş olduğum tüm günahlarımı bağışla! Ömrümün kalan kısmında da bena günah işlettirme! Senin benden razı 300 olacağın temiz bir amelle beni nzıklandır!' Bu­nun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem şöyle buyurdu: 'işte o adanı melek idi, Rab-bin nasıl hamd edeceğini öğretmek için sana

gelmiştir.' [Ahmed adı belirtilmemiş bir râvi kanalıyla.]

9556- Muâz bin Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"izzet ve yücelik âyeti şudur: el-Hamdü lillahillezî lem yettehiz veleden ve lem yekun lehû şerîkun fi' l-mülki ve lem yekun lelıu ve-liyyün mine'z-zülli ve kebbirhu tekbîrâ (= (De ki:) Hamd, çocuk edinmemiş olan, hükümran­lığında ortağı bulunmayan, düşkün olmayıp, yardımcıya da ihtiyaç göstermeyen Allah'a mahsustur. O'nu gereği gibi yücelt)!" (İsrâ, 111) [Ahmed, leyyîn bir senedle.)

9557- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim Allah'ın katındakini talep ederek, 'el-Hamdü lillahillezî tevâdaa küllü şey'in li-azametihi, ve'l-hamdü lillahillezî zelle küllü şey'in li-izzetihî, ve'l-hamdü lillahillezî ha-daa küllü şey'in li-mülkihi, ve'l-hamdü lilla­hillezî istesleme küllü şey'in li-kudretihi (= Herşeyin azameti karşısında boyun eğdiği Al­lah'a hamdolsun. Her şeyin izzeti karşısında alçaldığı Allah'a hamdolsun. Hükümranlığı karşısında herkesin eğildiği Allah'a hamdol­sun. Her şeyin kudretine teslim olduğu Al­lah'a hamdolsun)' derse, Allah ona bin sevap yazar ve onun bin derecesini yükseltir. Kıya­met gününe kadar onun için mağfiret dileye­cek yetmişbin melek de görevlendirir."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'dc zayıf bir senedle.|

9558- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah'ın kullarından bir kul şöyle dedi: 'Ya Rabbi leke'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celûli vechike ve azimi sultânike (= Ey Rabb(im)! Hamd, vechinin celâli ve hükümranlığının yü­celiği gereğince sana olsun)!' İki meleğe bu, ulaşınca nasıl yazacaklarını bilemediler ve gö­ğe çıkıp şöyle dediler: 'Senin kulun bir söz söyledi, biz onu nasıl yazacağımızı bilemedik.'

Kulunun ne dediğini çok iyi bilen Allah, onla­ra şöyle buyurdu: 'Peki kulum ne dedi?'

O: 'Ya Rabbi, leke' l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechike ve azîmİ sultânike' söyledi' dediler.

Bunun üzerine Allah şöyle buyurdu: 'Haydi onu tıpkı kulumun söylediği gibi yazın! Bana kavuştuğu zaman onun mükâfatı­nı bizzat ben veririm.' |İbn Mâce.l

9559- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

hoşlandığı bir şey gördüğü zaman şöyle derdi: 'Nimeti ile iyi işlerin tamamlandığı Allah'a hamdolsun.' Hoşlanmadığı bir şey gördüğü zaman ise şöyle derdi: 'Her hal üzere Allah'a hamdolsun'." [İbn Mace leyyin bir senedle.|

9560- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: "Bir seferde Peygamber sallallahu aleyhi ve

sellem ile beraberdik. İnsanlar yüksek sesle tek­bir getirince, şöyle buyurdu: 'Ey insanlar! Ken­dinize acıyın! Siz ne dilsize, ne de sağıra seslennüyomunuz. Siz, işiten, duyan ve her daim .sizin­le beraber olan zâta dua ediyorsunuz'."

(Ebû Mûsâ) dedi ki: "Ben onun arkasın-daydıra ve şöyle diyordum: 'Lâ havle velâ kuvvete illâ bülah.' Şöyle buyurdu: 'Ey Ab­dullah bin Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?'

'Evet, ey Allah'ın Resulü!' dedim.

'Şöyle de,' buyurdu: 'La havle velâ kuvve­te illa billah (= Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur).'

9561- Diğer rivayet:

"Sizin dua ettiğiniz (Rabbiniz), size binek devesinin boynundan bile daha yakındır." |Buharı, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.|

9562- Kays bin Sa'd bin Ubâde radiyalla-hu anh'dan:

"Babası onu, hizmet etmesi için Peygam­ber sallallalıu aleyhi ve sellem'e verdi. Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem bana uğra­dı, ben namaz kılmıştım, ayağıyla bana vurup şöyle dedi:

'Sana cennet kapılarından birini göstere­yim mi?'

'Evet' dedim.

Bunun üzerine: 'Lâ havle velâ kuvvete il­lâ billah'dır' buyurdu." [Tirmizî]

9563- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Lâ havle velâ kuvvete illâ billah', en kü­çüğü üzüntü olan doksondokuz hastalığa kar-şt en güzel bir devadır."

[Taberânî. Mu'cemu'l-Evsat'ta feyyin bir senedle.]

9564- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Lâ havle velâ kuvvete illâ billah' ı çokça söyleyin! Çünkü o, cennet hazinelerindendir."

(Râvi) Mekhûl der ki: "Her kim 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billah, ve lâ mence minella-hi illâ ileyhi (= Güç ve kuvvet ancak Allah iledir. Allah'tan kaçış, sığmış yine O'nadır)' derse, en küçüğü fakirlik olan yetmiş tane za­rar kapısını bertaraf eder." [İkisi de Tirmizî'ye ait]

9565-  Ebû Mes'ûd el-Bedrî radiyallahu anh'dan:

"Biz Sa'd bin Ubâde'nin meclisindeyken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem geldi.

Ona Beşîr bin Sa'd dedi ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Allah bize senin üzerine salât getir­memizi emretti, bunu biz nasıl yapacağız?' Sükût etti, hatta keşke bunu sormasaydı dedik. Sonra 'Şöyle deyin,' buyurdu: 'Allahümme salli alâ Muhammedin ve ala âli Muhammed, kemâ salleyte alâ İbrahim. Ve bârik alâ Mu­hammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârek-te alâ İbrâhtme inneke Hamîdün Mecîd (= Al-lahım! İbrahim'e rahmet eylediğin gibi Mu­hammed'e ve âline (şeriat ve şefaatini) kutlu kılıp rahmet eyle! İbrahim' i âline mübarek kıl­dığın gibi Muhammed' e ve onun âline bereke­ti daim eyle! Şüphe yok ki Sen Hamîd'sin, Me-ctd'sin)' (Teşelıhüdde) selâm ise bildiğiniz gi­bidir.'" (Yani "es-Selâmü aleyke eyyühe'n-Nebiyyu ve-rahmetullahi ve-berekâtühü")

9566- Diğer rivayet:

"Ve bûrik alâ Muhammedin ve alâ âli Mu-hammedin, kemâ bârekte ala İbrâhtme jtl-âlemîne, inneke Hamîdun Mecîd."

Diğer rivayette ise: "Allahümme salli alâ Muhatnmedİnn-Nebiyyi'l'Ümmiyyi ve alâ âli Muhammed" olarak geçmektedir.

[Buhârî hariç, altı hadis imamı.|

9567- İbn Ebî Leylâ radiyallahu anh'dan: "Bana Kâ'b bin Ucre rastladı ve şöyle de­di: 'Sana bir hediye vereyim mi?' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizim yanımıza çıktı; dedik ki:

'Ey Allah'ın Resulü! Sana nasıl selâm ve­receğimizi biliyoruz, fakat sana nasıl salavat getireceğiz?'

'Şöyle deyin,' buyurdu: 'Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Ke-mâ salleyîe alâ İbrâhîme. inneke Hamîdun Mecîd. Allahümme târik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ Ibrâhî-me. İnneke Hamîdun Mecîd'."

[Mâlik hariç, altı hadis imamı.)

9568- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biz Ehl-i beyte salâtü selâm getirdiğinde sevapları tam ölçeği ile elde etmek isteyen kimse, şöyle desin: 'Allahümme salli alâ Mu­hammedi' n-Nebiyyi' l-İI mmiyyi ve ezvâcihi ümmehâti' 1-mÜ'minîn ve-zürriyetihi ve ehl~i beytihi. Kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîm. İnneke Hamîdun Mecîd (= Allahım! İbrahim'e ve âline salât ettiğin gibi ümmî peygamber Muhammed''e, onun mu minlerîn anneleri olan hanımları, zürriyetİ ve ehl-i beyti üzerine salât eyle! Şüphesiz Sen, Ha-mîd'sin, Mecîd'sin)'."

9569- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: Dedik ki: "Ey Allah'ın Resulü! Sana nasıl selâm vereceğimiz malum. Peki sana nasıl sa­lavat getireceğiz?"

"Şöyle deyin," buyurdu: "Allahümme sal­li. ala Muhammedin abdike ve Resûlike. Ke­mâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrahim. Ve bârik ala Muhammedin ve alâ âli Muham­medin, kemâ bârekte alâ ibrâhîme ve ala âli İbrâhîm." |Buhârî ve Nesâî.|

9570- Talha radiyallahu anh'dan:

Bir adam: "Ey Allah'ın Nebîsİ! Sana nasıl salât getirelim?" diye sordu.

"Şöyle deyin," buyurdu: "Allahümme sal­li alâ Muhammedin kemâ salleyte alâ ibrâhî­me inneke Hamîdun Mecîd." [Nesâî.]

9571-  Ebû Humeyd es-Sâ'İdî radiyallahu anh'dan:

Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Sana na­sıl salât edeceğiz?"

"Şöyle deyin," buyurdu: "Allahümme sal­li alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihi ve zürri-yetihi kemâ salleyte alâ İbrâhîme. Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihi ve-zürriyye-tihi, kemâ bârekte alâ ibrâhîme. inneke Ha­mîdun Mecîd." |Tirmizî hariç, altı hadis imamı.|

9572- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve

sellem'e salavat getirdiğiniz zaman, güzel ge­tirin! Çünkü bilemezsiniz belki de bu salavat O'na sunulur."

"Öyleyse bize (güzel olan salavatı) Öğret!" dediler.

"Şöyle deyin," dedi."Alla/um! Salavatla-nn rahmetin ve bereketlerin peygamberlerin

efendisi ve müttekîlerin imamı üzerine olsun." |İbn Mâce.]

Tamamı Kitabın giriş kısmmdadır.

9573- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim bana bir kere savalat-ı şerife geti­rirse, Allah ona on salat eder, on günahım si­ler, on derece de yükseltilir." [Nesâî]

9574- Ebû Talha radiyallahu anh'dan: "Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem yüzünde büyük bir sevinç ifadesiyle geldi.

Dedik ki: 'Yüzünde sevinç ifadesi görü­yoruz; hayırdır inşaallah.'

Şöyle buyurdu: 'Bir melek geldi ve bana: 'Rabbînin sana selâmı var.' Diyor ki: Bir kimse sana bir kere selet ederse, ben ona on kere rah­met ederim. Sana bir kere selâm, ederse, ben ona on kere selâm ederim. Bu seni hoşnut et­mez mî?'" |İkisi de Nesâî'ye ait.]

9575- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet gününde bana en yakın olacak kişi, bana en çok salâtü selâm getirendir."

9576- Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yanında anıldığı halde bana salâtü se­lâm getirmeyen kişi cimrinin ta kendisidir."

|İkisi deTirmizî'nindir.l

9577- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah'ın, yeryüzünde gezgin melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını bana ulaş­tırırlar." |Nesâî.]

9578-  Abdullah bin Dînâr radiyallahu anh'dan:

"İbn Ömer'in, Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem'in kabri başında durup, ona, Ebû Bekr ve Ömer'e salavat getirdiğini gördüm."

[Malik.]

9579- Muhammed bin Yahya bin Hibbân, babasından, o da dedesinden:

Bir adam dedi kî:

"Ey Allah'ın Resulü! Duamın üçte birini sana yapayım mı?"

"Evet."

"Üçte ikisini?"

"Evet."

"Bütün dualarım senin içindir" deyince, şöyle buyurdu:

"öyleyse dünya ve âhiret saadetin için, Allah senin yanında olacak ve senin için ye­terli olacaktın" [Taberanî, Mu'cemu'l-Kebîr]

9580- Ammâr bin Yâsir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah kabrimde bir melek görevlendirmiş ve ona bütün mahlûkatııı sesini duyma yetene­ğini vermiştir. Kıyamete kadar kim bana salâ­tü selâm getirirse, onun ve babasının ismini de söyleyerek falan oğlu filan sana selâtü selam getirdi diyerek onun o salâtü selâmım bana ulaştırır." |Be/,/.âr zayıf bir senedle.|

9581- Enes radİyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim bana bir kere salâtü selâm getirirse Allah ona on salât eder, kim bana on kere sa-lât getirirse Allah ona yüz salât eder. Kim ba­na yüz salât-ü selâm getirirse, Allah onun iki gözü arasına ateşten ve nifaktan beraat ettiği­ni yazar. Kıyamet gününde ise onu şehitlerle

beraber kılar."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat ve's-Sağir'de hafi bir senedle]

9582- Ali radiyallahu anh'dan:

"O, insanlara Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e salâtü selâmı şöyle diyerek öğre­tirdi: Dünyaları yayan, gökleri yaratan, şakî ve saîd olmak üzere kalpleri fıtratı üzerinde kılan Allahım! Salavatlann en şereflilerini, bereket­lerin bolluğunu, rahmet ve şefkatini kulun ve Resulün olan Muhammed'in üzerinde kıl! (O Muhammed ki) kendinden öncekilerin sonun­cusu ve kapalı olanların açıcısıdır. Hakkı hak ile ilan eden ve batıl ordularını kahredendir. Se­nin emrinle sana boyun eğmek hususunda senin rızanla zinde, bir an bile geri durmaksızın ve kararlılıkta zaafa düşmeksizin güçlenmiştir. Vahyine karşı duyarlı ve senin emrine uymaya dair geçmişte verdiği ahdini koruyandır. Onun­la kalpler, fitne ve günah dalışlarından sonra açık İşaretler, İslâmî aydınlatmalar ve hükümle­rinin ateşleriyle hidayete kavuşmuştur. O, senin Emîn ve Me'mûn'undur. Gizlenmiş İlminin bekçisi, din gününün şahidi ve hak ile rahmet olarak gönderdiğin bir nimetindir. Allahım! Adn cennetinde onun içirt büyük bir yer aç! Fa­ziletinden kal kat hayırlar ile meşakkatsiz, üzü­cü olmadan ve bilinen sevabının başarısı ile ba­ğışının genişliğinden onu ücretlendir! Allahım onun binasını diğer insanların binalarından yü­ce kıl, katında sevabını artır, ona ikramda bulun ve onun nurunu tamamla, kıyamet günü dirildi-ğinde şehadetini ve sözünü makbul, yine o gün­de hak, doğru ve sağlam sözlü kıl.'

[Taberanî, Mu'cemu'l-Evsal'ta munkatı bir senedle.)

9583- Ka'b bin Ucre radiyallahu anh'dan: "Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem minbere çıktı birinci basamağa çıktı­ğında 'Amin!' dedi. Sonra diğer basamağa çıktı. Onda da 'Âmin!' dedi. Sonra üçüncü ba­samağa çıktı ve onda da: 'Âmin!' dedi. Minberden indikten sonra: 'Ey Allah'ın Resulü! Senden bugün bir söz duyduk.' diye sorduk.

'Duydunuz mu?'

'Evet' dedik; şöyle buyurdu: 'Birinci ba­samakta Cibril gelip bana şöyle dedi: 'Ana babasına ya da onlardan birine ihtiyarladık­larında erişip de onların sebebiyle cennete gi­remeyen (Allah'ın rahmetinden) uzak olsunV Ben de ona karşılık 'Âmin!' dedim.

'Yanında anıldığında sana salâtü selâm getirmeyen de (Allah'ın rahmetinden) uzak olsunV dedi, ben de 'Amin!' dedim.

'Ramazana erişip de bağışlanmayan (Al­lah'ın rahmetinden) uzak olsuıû' dedi. Ben de: 'Amin!' dedim.' |Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de.]

9584- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim bana salâtü selâmı getirmeyi unu­tup ihmal ederse, cennet yolunu şaşırır."

| İbn Mâce.]

 

 

 

 

TAHRİC

==========================================

9196-9197- Bu hadisi Buhârî (da'vât 66/2, VII, 168-9), Müslim (zikr 25, s. 2069-70) ve Tirmizî (3600), Ebû Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9198- Bu hadisi Ebû Dâvud (4856- 5059) ve Tirmizî (3380), Sâlih mevla't-Tev'eme ve Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi. Hafzı Ebû Dâvud'a aittir.

9199- Bu hadisi Ebû Dâvud (4855), Muh. b. es-Sabbâh el-Bezzâz an İsmâil b. Zekeriyyâ an Süheyl b. es. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9200- Bu hadisi Müslim (zikr 40, s. 2075), Tirmizî (3379) ve Nesâî (âdâbu'l-kudât 37, VIII, 249), Merhm b. Abdilazîz an Ebî Nuâme Abdirrabbih es-Sa'dî an Ebî Osmân en-Nehdî an Ebî Saîd el-Hudrî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9201- Bu hadisi Tirmizî (3375), Ebû Kureyb an Zeyd b. Hubâb an Muâviye b. Sâlih an Amr b. Kays an Abdillah b. Busr senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9202- Bu hadisi Tirmizî (3376), Kuteybe an İbn Lehîa an Derrâc an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9203- Bu hadisi Buhârî (da'vât 66/1, VII, 168) ve Müslim (salâtu'l-müsâfirîn 211, s. 539), Ebû Usâme an Büreyd an Ebî Bürde an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9204- Bu hadisi Müslim (zikr 4, s. 2062), Ümeyye b. Bistâm an Yezîd b. Zurey' an Revh b. el-Kâsım ani'l-Alâ an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9205- Bu rivayeti Tirmizî (3596), Ebû Kureyb an Ebî Muâviye an Amr b. Râşid an Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9206- Bu hadisi Buhârî (tevhîd 50, VIII, 212), Müslim (zikr 2, s. 2061) ve Tirmizî (3603), Enes b. Mâlik , Ebû Sâlih ve Hemmâm an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9207- Bu hadisi Tirmizî (3580), Ah. b. Abdirrahman b. Bekkâr ani'l-Velîd b. Müslim an Ufeyr b. Ma'dân an Ebî Devs el-Yahsubî an İbn Âiz el-Yahsubî an İmâre b. Za'kere senedi ile tahrîc etti ve isnâdının zayıf olduğunu söyledi.

9208- Bu hadisi Tirmizî (3510), Abdülvâris b. Abdissamed an ebîhî an Muh. b. Sâbit el-Bünânî an ebîhî an Enes b. Mâlik senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9209- Bu hadisi Tirmizî (3526), el-Hasan b. Arafe an İsm. b. Ayyâş an Abdillah b. Abdirrahman b. e. Hüseyn an Şehr b. Havşeb an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi ve "ızdırab"lı başka bir tarîkini zikretti.

9210- Bu hadisi Tirmizî (3561), Ah. b. el-Hasan an Abdillah b. Nâfi' an Hammâd b. e. Humeyd an Zeyd b. Eslem an ebîhî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9211- Heysemî'ye göre isnâdı hasendir (Mecma‘ î, 77).

9212- Heysemî diyor ki: "Râvilerinden Ömer b. el-Kâsım'ı tanımıyorum. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir" (Mecma‘ î, 78).

9213- Bu hadisi Ahmed (I, 172, 180, 187), Usâme b. Zeyd an Muh. b. Abdirrahman b. e. Lebîbe an Sa'd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

İbn Lebîbe, İbn Hibbân'a göre güvenilir bir râvidir. Ancak İbn Maîn onu zayıf addetmiştir. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 81).

9214- Bu hadisi Ebû Nuaym, Hilye'de (VI, 181), el-Hasan b. Arafe an Yahyâ b. Süleym an İmrân el-Kasîr an Abdillah b. Dînâr an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9215- Bu hadisi Ahmed (VI, 447) ve Tirmizî (3377), Ziyâd b. e. Ziyâd mevlâ İbn Abbâs (an Ebî Bahriye) an Ebî'd-Derdâ asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Bunu Ahmed hasen senedle tahrîc etmiştir. Ayrıca yine o, bunu ceyyid bir senedli Muâz hadisinden de tahrîc etmiştir (Tergîb II, 395).

9216- Bu hadisi Ahmed (III, 68, 71), Derrâc Ebû's-Semh an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre Derrâc, pek çoklarınca zayıf bir râvidir, diğer ricâli güvenilir kimselerdir (Mecma‘ î, 75).

9217- Bu hadis ne Tirmizî'de ne de Mâlik'in Muvattâ'ında yoktur. Bunu Taberânî rivayet etti ve isnâdı hakkında Heysemî: "Râvileri Sahîh ricâlindendir" demiştir (Mecma‘ î, 73). Aynı rivayet Câbir tarikiyle de yine Taberânî'de yer almıştır.

9218- Bu hadisi Ebû Dâvud (3667), Muh. b. el-Müsennâ an Abdisselâm b. Mutahhar an Mûsâ b. Halef an Katâde an Enes senedi ile tahrîc etti.

el-İrâkî isnâdı hakkında "hasen" hükmü vermiştir (Feyd V, 256).

9219- Bu hadisi Ebû Dâvud (1479) ve Tirmizî (3247, 3374), Zer an Yüsey' el-Hadremî ani'n-Nu'mân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnâdı hakkında Tirmizî "hasen sahîh" hükmü verdi.

9220- Bu hadisi Tirmizî (3370), et-Tayâlisî an İmrân el-Kattân an Katâde an Saîd b. ebî'l-Hasan an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9221- Bu hadisi Tirmizî (3371), Alî b. Hucr ani'l-Velîd b. Müslim an İbn Lehîa an Ubeydillah b. e. Ca'fer an Ebân b. Subh an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9222- Bu hadisi Tirmizî (3548), el-Hasan b. Arafe an Yezîd b. Hârûn an Abdirrahman b. e. Bekr el-Kuraşî an Mûsâ b. Ukbe an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb", Abdurrahman hakkında ise zayıf hükmü verdi.

9223- Bu hadisi Tirmizî (3381), Kuteybe an İbn Lehîa an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti.

9225- Râvilerinden Muh. b. e. Humeyd zayıftır (Mecma‘ î, 147).

9226-9228- Bu hadisi Mâlik (kur'ân 30, s. 214), Buhârî (teheccüd 14/1, II, 47; tevhîd 35, VIII, 197; da'vât 14, VII, 149-50), Müslim (salâtu'l-müsâfirîn 168, s. 521), Ebû Dâvud (1315) ve Tirmizî (3498), ez-Zührî an Ebî Seleme ve Ebî Abdillah el-Ağarr an Ebî Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9229- Bu hadisi Tirmizî (3499), Muh. b. Yahyâ es-Sekafî an Hafs b. Gıyâs an İbn Cüreyc an Abdirrahman b. Sâbit an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.

9230- Bu hadisi Ebû Dâvud (521) ve Tirmizî (3594, 3595), es-Sevrî an Zeyd el-Amiyy an Muâviye b. Kurre an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.

9231-9232- Bu hadisi Mâlik (salât 7, s. 70) ve Ebû Dâvud (2540), Ebû Hâzım an Sehl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İbn Huzeyme ve İbn Hibbân tarafından da rivayet olunmuştur (Tergîb I, 191).

9233- Bu hadisi Müslim (salât 215, s. 350), Ebû Dâvud (875) ve Nesâî (tatbîk 78, II, 226), İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Umâre b. Gaziyye an Summâ an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9234- Bu hadisi Tirmizî (3382), Muh. b. Merzk an Ubeydillah b. Vâkıd an Saîd b. Atiyye an Şehr b. Havşeb an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9235- Bu hadisi Ahmed (II, 367), Halef an Ebî Ma'şer an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre isnâdı hasendir.

9236-9237- Bu hadisi Ebû Dâvud (1536) ve Tirmizî (1905), Hişâm ed-Destevâî an Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Ca'fer an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9238- Bu hadisi Ebû Dâvud (1535) ve Tirmizî (1980), Abdurrahman b. Ziyâd b. En'am an Abdillah b. Yezîd an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Abdurrahman sebebiyle isnâdı zayıftır.

9239- Bu hadisi Müslim (zikr 86-7, s. 2094) ve Ebû Dâvud (1534), Talha b. Ubeydillah b. Kerîz an Ümmi'd-Derdâ an Ebî'd-Derdâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9240- Bu hadisi Ebû Dâvud (1485), Abdullah b. Mesleme an Abdilmelik b. Muh. b. Eymen an Abdillah b. Ya'kb b. İshâk ammen haddesehu an Muh. b. Ka'b el-Kurazî an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

9241- Bu rivayeti Ebû Dâvud (1489), Mûsâ b. İsm. an Vuheyb b. Hâlid ani'l-Abbâs b. Abdillah b. Ma'bed an İkrime an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

9242- Bu hadisi Ebû Dâvud (1487), Ukbe b. Mükrim an Selm b. Kuteybe an Ömer b. Nebhân an Katâde an Enes senedi ile tahrîc etti.

9243- Bu hadisi Ahmed (IV, 56), İbn Lehîa an Hibbân b. Vâsi' an Hallâd b. es-Sâib asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre isnâdı hasendir.

9244- Bu hadisi Nesâî (sehv 37/1, III, 38) ve Tirmizî (3557), Muh. b. Beşşâr an Safvân b. ësâ an İbn Aclân ani'l-Kâ'kâ' an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnâdı hakkında Tirmizî "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

9245 Bu hadisi Ebû Dâvud (1502), Tirmizî (3411) ve Nesâî (sehv 97, III, 79), Assâm b. Alî ani'l-A'meş an Atâ b. es-Sâib an ebîhî an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9246- Bu hadisi Ebû Dâvud (1488) ve Tirmizî (3556), Ca'fer b. Meymûn an Ebî Osmân an Selmân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9247- Bu hadisi Tirmizî (3479), Abdullah b. Muâviye el-Cumahî an Sâlih el-Müriyy an Hişâm b. Hassân an Muh. b. Sîrîn an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9248- Bu hadisi Ebû Dâvud (1481), Tirmizî (3476, 3477) ve Nesâî (sehv 48, III, 44), Ebû Hânî el-Havlânî an Ebî Alî Amr b. Mâlik el-Cenbî an Fadâle asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî ikinci isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi. Lafız Ebû Dâvud'a aittir.

9249- Bu hadisi Tirmizî (486), Sül. b. Selm ani'n-Nadr b. Şumeyl an Ebî Kurre el-Esedî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ömer senedi ile tahrîc etti.

9250- Bu hadisi Ebû Dâvud (938), el-Firyâbî an Subayh b. Muhriz an Ebî Musabbih el-Makrâî an Ebî Züheyr asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9251- Bu hadisi Mâlik (kur'ân 28, s. 213), Buhârî (da'vât 21/2, VII, 153), Müslim (zikr 8-9, s. 2063), Ebû Dâvud (1483), Tirmizî (3497) ve İbn Mâce (3854), Atâ b. Mînâ, Abdurrahman b. Ya'kb ve el-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9252- Bu hadisi Ebû Dâvud (1480), Müsedded an Yahyâ an Şu'be an Ziyâd b. Mihrâk an Ebî Neâme an ibnin li-Sa'd senedi ile tahrîc etti.

9253- Bu hadisi Tirmizî (3527), el-Cüreyrî an Ebî'l-Vered ani'l-Leclâc an Muâz asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.

9254- Bu hadisi Ebû Dâvud (1482), Hârûn b. Abdillah an Yezîd b. Hârûn ani'l-Esved b. Şeybân an Ebî Nevfel an Âişe senedi ile tahrîc etti.

Bunu el-Hâkim, Müstedrek'inde rivayet etti ve Zehebî onun sıhhat hükmünü onayladı. Nevevî ise Riyâdu's-sâlihîn ve Ezkâr kitaplarında isnâdı hakkında "ceyyid" hükmü verdi (Feyd V, 218).

9255- Bu hadisi Mâlik (kur'ân 29, s. 213), Buhârî (da'vât 22, VII, 153), Müslim (zikr 92, s. 2095), Ebû Dâvud (1484) ve Tirmizî (3387), ez-Zührî an Ebî Ubeyd mevlâ İbn Ezher an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9256- Bu hadisi Ebû Dâvud (1532), Hâtim b. İsm. an Ya'kb b. Mücâhid Ebû Hazre an Ubâde b. el-Velîd an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdının "muttasıl" olduğunu söyledi.

Bunu İbn Huzeyme de Sahîh'inde rivayet etmiştir.

9257- Bu hadisi Tirmizî'de bulamadım. Mizzî'nin Tuhfetu'l-işrâf'ından (I, 107), Ebû Dâvud es-Sicistânî an Katan b. Nüseyr an Ca'fer b. Sül. an Sâbit an Enes senediyle geldiğini öğreniyoruz.

Tirmizi başka bir sened de sevkederek bu sefer Sâbit'ten "mürsel" olarak serdetmiştir.

9258- Bu hadisi Tirmizî (3373), Kuteybe an Hâtim b. İsmâil an Ebî'l-Melîh an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9259- Bu hadisi Tirmizî (3571), Bişr b. Muâz an Hammâd b. Vâkıd an İsrâil an Ebî İshâk an Ebî'l-Ahvas an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti ve bu hadisin mürsel olarak rivayet olunduğunu ve bunun da sahîh olduğunu söylemiştir.

9260- Bu hadisi Ebû Dâvud (1533), Muh. b. ësâ an Ebî Avâne ani'l-Esved b. Kays an Nübeyh al-Anezî an Câbir senedi ile tahrîc etti.

9261- Bu hadisi Tirmizî (3552), Hennâd an Ebî'l-Ahvas an Ebî Hamza an İbr. ani'l-Esved an Âişe senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9262- Râvilerinden Mansûr b. Sukayr zayıf, diğerleri ise güvenilir kimselerdir (Mecma‘ î, 150).

9263- İsnâdı Heysemî'ye göre hasendir (Mecma‘ î, 152).

9264- Hadisleri hasen kabul edilen Âsım b. Behdele dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 153).

9265- İsmî belirsiz râvi dışındakiler Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 153).

9266- Heysemî'ye göre Ebû Ya'lâ'nın râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 171).

9267- Bu hadisi Ebû Dâvud (1493-4) ve Tirmizî (3475), Mâlik b. Miğvel an Abdillah b. Büreyde an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9268- Bu hadisi Ebû Dâvud (1495) ve Nesâî (sehv 58, III, 52), Halef b. Halîfe an Hafs b. ahî Enes an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9269- Bu hadisi Ebû Dâvud (1496) ve Tirmizî (3478), ësâ b. Yûnus an Ubeydillah b. e. Ziyâd an Şehr b. Havşeb an Esmâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

9270- Râvilerinden Muh. b. Abdillah el-Asrî zayıftır (Mecma‘ î, 156).

9271- Bu hadisi İbn Mâce (3856), Abdurrahman b. İbr. an Amr b. e. Seleme an ësâ b. Mûsâ an Gaylân b. Enes ani'l-Kâsım an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti.

Sindî, Zevâid'inde şu bilgiyi vermektedir: "Gaylân hakkında ne cerh, ne de tevsîk cihetinden bir şey zikreden yoktur. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir."

9272- Bu hadisi İbn Mâce (3859), Ebû Yûsuf es-Saydelânî an Muh. b. Seleme ani'l-Fezârî an Ebî Şeybe an Abdillah b. Ukeym an Âişe senedi ile tahrîc etti.

Ebû Şeybe hakkında ne iyi, ne de kötü bir hüküm sâdır olmamıştır. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir.

9273-9274- Bu hadisi Buhârî (da'vât 68, VII, 169), Müslim (zikr 5, s. 2062), Tirmizî (3507) ve İbn Mâce (3861), el-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9275- Bu hadisi Buhârî (ezân 89/2, I, 181), Müslim (mesâcid 147, s. 419), Ebû Dâvud (781) ve Nesâî (iftitâh 15, II, 128-9), Umâre b. el-Ka'kâ' an Ebî Zür'a an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9276- Bu hadisi Müslim (mesâcid 150, s. 420), Tirmizî (3592) ve Nesâî (iftitâh 8, II, 125), el-Haccâc b. e. Osmân an Ebî'z-Zübeyr an Avn b. Abdillah b. Utbe an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9277- Bu hadisi Müslim (mesâcid 149, s. 419-20), Ebû Dâvud (763) ve Nesâî (iftitâh 19, II, 132-3), Hammâd b. Seleme an Sâbit ve Humeyd an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9278- Bu hadisi Ebû Dâvud (764), Amr b. Merzk an Şu'be an Amr b. Murre an Âsım el-Anezî an İbn Cübeyr b. Mut'im an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

9279- Bu hadisi Nesâî (iftitâh 16, II, 129), Amr b. Saîd b. Saîd an Şurayh b. Yezîd an Şuayb an Muh. b. el-Münkedir an Câbir senedi ile tahrîc etti.

Râvileri güvenilir kimselerdir.

9280- Bu hadisi Ebû Dâvud (776), Talk b. Gannâm an Abdisselâm b. Harb an Büdeyl b. Meysere an Ebî'l-Cevzâ' an Âişe asl-ı senedi ile; Tirmizî (243) ise Ebû Muâviye an Hârise b. ebî'r-Ricâl an Amre an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9282- Bu hadisi Müslim (müsâfirin 201-2, s. 534-6), Ebû Dâvud (744, 760-1), Tirmizî (3422-3) ve Nesâî (iftitâh 17, II, 129-30), el-A'rec an Ubeydillah b. e. Râfi' an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9283- Bu hadisi Müslim (salât 207, s. 348), Ebû Dâvud (876) ve Nesâî (tatbîk 8, II, 189), Sül. b. Suhaym an İbr. b. Abdillah b. Ma'bed b. Abbâs an ebîhî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9284- Bu hadisi Nesâî (tatbîk 12, II, 191), Amr b. Mansûr an Âdem b. e. İyâs ani'l-Leys an Muâviye b. Sâlih an Ebî Kays el-Kindî an Âsım b. Humeyd an Avf b. Mâlik senedi ile tahrîc etti.

9285- Bu hadisi Buhârî (ezân 123, I, 193; 139, I, 199; mağâzî 51/1, V, 94; tefsîr sreti'n-Nasr 2, VI, 93), Müslim (salât 217-8, s. 350-1), Ebû Dâvud (877) ve Nesâî (iftitâh 153, II, 219), Mansûr an Ebî'd-Duhâ an Mesrk an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9286- Bu hadisi Müslim (salât 223, s. 353), Ebû Dâvud (872) ve Nesâî (tatbîk 11, II, 190-1; 75, II, 224), Katâde an Mutarrif an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9287- Bu hadisi Ebû Dâvud (869-70), Mûsâ b. Eyyûb an ammihî ev raculin min kavmihî an Ukbe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9288- Bu hadisi Müslim (salât 202-4, s. 346) ve Ebû Dâvud (846), Ubeyd b. el-Hasan an İbn e. Evfâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9289- Bu hadisi Müslim (salât 205, s. 347), Ebû Dâvud (847) ve Nesâî (tatbîk 25/3, II, 198-9), Saîd b. Abdilâziz an Atiyye b. Kays an Kazaa b. Yahyâ an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9290- Bu hadisi Buhârî (ezân 126/3, I, 193), Ebû Dâvud (770) ve Nesâî (tatbîk 22/2, II, 196), Mâlik ez-Zurâkî an ebîhî an Rifâa b. Râfi' asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9291- Bu hadisi Ebû Dâvud (773), Tirmizî (404) ve Nesâî (iftitâh 36, II, 135), Rifâa b. Yahyâ b. Abdillah b. Rifâa b. Râfi' an Muâz b. Rifâa an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9292- Bu hadisi Mâlik (salât 47, s. 88), Buhârî (ezân 125, I, 193; bed'ul-halk 7, IV, 82), Müslim (salât 71, s. 306), Ebû Dâvud (848), Tirmizî (267) ve Nesâî (tatbîk 23/1, II, 196), Mâlik  an Sumeyy an Ebî Sâlih asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9293- Bu hadisi Müslim (salât 216, s. 350) ve Ebû Dâvud (878), İbn Vehb an Yahyâ b. Eyyûb an Umâre b. Gaziyye an Sumeyy an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9294- Bu rivayeti Müslim (salât 221, s. 351) ve Nesâî tatbîk 72, II, 223), İbn Cüreyc an Atâ an İbn e. Müleyke an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9295- Bu rivayeti Müslim (salât 222, s. 357), Ebû Dâvud (879) ve Nesâî (tatbîk 47, II, 210), Ubeydullah b. Ömer an Muh. b. Yahyâ b. Hibbân ani'l-A'rec an Ebî Hureyre an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9296- Bu hadisi Ebû Dâvud (850) ve Tirmizî (284-5), Habîb b. e. Sâbit an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnâdı hakkında garîb hükmü verdi.

9297- Bu hadisi Müslim (mesâcid 128, 130, s. 412), Ebû Dâvud (983) ve Nesâî (sehv 64/4, III, 58), el-Evzâî an Hassân b. Atiyye an Muh. b. e. Âişe an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;

Bu hadisi Buhârî (cenâiz 88/3, II, 103) ve Müslim (mesâcid 128, 131, s. 412-3), Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9298- Bu hadisi Nesâî (sehv 65, III, 58), Amr b. Alî an Yahyâ an Ca'fer b. Muh. an ebîhî an Câbir senedi ile tahrîc etti.

Râvileri Sahîh ricâlindendir.

9300- Bu hadisi Ebû Dâvud (1522) ve Nesâî (sehv 60, III, 53), Hayve b. Şurayh an Ukbe b. Müslim an Ebî Abdirrahman el-Hubullî ani's-Sunâbihî an Muâz asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9301- Bu hadisi Nesâî (sehv 61, III, 54), Ebû Dâvud an Sül. b. Harb an Hammâd b. Seleme an Saîd el-Cüreyrî an Ebî'l-Alâ an Şeddâd b. Evs senedi ile tahrîc etti.

İbn Hacer, senedi hakkında "kavî" hükmü verdi (Neyl II, 307).

9302- Bu hadisi Nesâî (sehv 62/2, III, 55), Ubeydullah b. Sa'd an ammihî an Şerîk an Ebî Hâşim el-Vâsitî an Ebî Miclez an Kays b. Ubâd senedi ile tahrîc etti.

Râvileri güvenilir kimselerdir (Neyl II, 305).

9303- Bu hadisi Buhârî (da'vât 39, VII, 159; 44, 46, VII, 161), Müslim (mesâcid 129, s. 412), Ebû Dâvud (880) ve Nesâî (sehv 64/2, III, 56-7), Hişâm ve Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9304- Bu hadisi Buhârî (ezân 149/2, I, 203; da'vât 17, VII, 150; tevhîd 9, VIII, 168), Müslim (zikr 48, s. 2078), Tirmizî (3531) ve Nesâî (sehv 59, III, 53), Yezîd b. e. Habîb an Ebî'l-Hayr an Abdillah b. Amr an Ebî Bekr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9305- Bu hadisi Tirmizî (3419), ed-Dârimî an Muh. b. İmrân b. e. Leylâ an ebîhî an İbn e. Leylâ an Dâvud b. Alî b. Abdillah b. Abbâs an ebîhî an ceddihî an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9306- Bu hadisi Müslim (mesâcid 135, s. 414), Ebû Dâvud (1513), Tirmizî (300) ve Nesâî (sehv 80, III, 68), el-Evzâî an Şeddâd Ebî Ammâr an Ebî Esmâ er-Rahabî an Sevbân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9307- Bu hadisi Müslim (mesâcid 139-41, s. 415-6), Ebû Dâvud (1506-7) ve Nesâî (sehv 83, III, 69-70), Ebû'z-Zübeyr an Abdillah b. ez-Zübeyr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9308- Bu hadisi Müslim (mesâcid 144-5, s. 418), Tirmizî (3412) ve Nesâî (sehv 91, III, 75), el-Hakem b. Uteybe an Abdirrahman b. e. Leylâ an Ka'b b. Ucre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9309- Bu hadisi Nesâî (sehv 93/1, III, 76), Mûsâ b. Hizâm an Yahyâ b. Âdem an İbn İdrîs an Hişâm b. Hassân an Muh. b. Sîrîn an Kesîr b. Aflah an Zeyd senedi ile tahrîc etti.

9310- Bu hadisi Nesâî (sehv 96, III, 79), Ah. b. Hafs b. Abdillah an ebîhî an İbr. b. Tahmân ani'l-Haccâc b. Hâccâc an Ebî'z-Zübeyr an Ebî Alkame an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9311-9314- Bu hadisi Müslim (mesâcid 142, s. 415; 9311. nolu hadisin lafzı) ve Buhârî (ezân 155, I, 205; da'vât 18, VII, 151, 9312. nolu hadisin lafzı), Sumeyy an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;

Müslim (mesâcid 143, s. 417), Ravh an Süheyl an ebîhî an Ebî Hureyre tarikiyle; 9313. nolu rivayetin lafzı.

Müslim (mesâcid 146, s. 418), Ebû Ubeyd mevlâ Sül. b. Abdilmelik an Atâ b. Yezîd an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9315- Bu hadisi Ebû Dâvud (1508), el-Mu'temir b. Sül. an Dâvud et-Tufâvî an Ebî Müslim el-Becelî an Zeyd b. Erkam senedi ile tahrîc etti.

Dâvud hakkında İbn Maîn zayıf hükmü vermiştir.

9316- Bu hadisi Ebû Dâvud (1523), Tirmizî (2903) ve Nesâî (sehv 80, III, 68), Alî b. Rebâh an Ukbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9317- Bu hadisi Müslim (müsâfirîn 62, s. 492-3), Ebû Dâvud (615) ve Nesâî (imâmet 34, II, 94), Mis'ar an Sâbit b. Ubeyd an (İbni'l-Berâ ani')l-Berâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9318- Bu hadisi Nesâî (sehv 89, III, 73), Amr b. Sevvâd an İbn Vehb an Hafs b. Meysere an Mûsâ b. Ukbe an Atâ b. e. Mervân senedi ile tahrîc etti.

Güvenilir bir râviden Atâ dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir.

9319- Bu hadisi Tirmizî (3503) ve Nesâî (sehv 90, III, 73-4), Osmân eş-Şahhâm an Müslim b. e. Bekre an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc etti ve Tirmizî isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

9320- Râvilerinden Abdülazîz b. Abdirrahman el-Bâlisî oldukça zayıftır (Mecma‘ II, 168).

9321- Bu hadisi Tirmizî (3474), İshâk b. Mansûr an Alî b. Ma'bed an Ubeydillah b. Amr an Zeyd b. e. Üneyse an Şehr b. Havşeb an Abdirrahman b. Ganm an Ebî Zer senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb sahîh" hükmü verdi.

9323- Bu hadisi Ebû Dâvud (5079), İsh. b. İbr. ed-Dimaşkî an Muh. b. Şuayb an Abdirrahman b. Hassân el-Filistinî ani'l-Hâris b. Müslim an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

9324- Bu hadisi Tirmizî (3534), Kuteybe ani'l-Leys ani'l-Culâh b. Kesîr an Ebî Abdirrahman el-Hubelî an İmâre b. Şebîb senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9325- Bu hadisin isnâdlarından birisi sahîhtir. İbn Hibbân tarafından da tahrîc olunmuştur (Mecma‘ î, 102; Tergîb II, 453).

9326- Bu rivayetin isnâdı "ceyyid"dir (Tergîb II, 453).

9327- Heysemî'ye göre isnâdı hasendir (Mecma‘ î, 102).

9328- Râvilerinden Ebû Mâlik en-Nahaî zayıftır (Mecma‘ î, 110).

9329- Bu hadisi Mâlik (kur'ân 34, s. 215-6) Buhârî (teheccüd 1, II, 41-2; da'vât 10/2, VII, 148; tevhîd 8/2, VIII, 167; 24/7, VIII, 184), Müslim (müsâfirîn 199, s. 532-4), Ebû Dâvud (771), Tirmizî (3418) ve Nesâî (kıyâmu'l-leyl 9, III, 209-10), Tâvus an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9330- Bu hadisi Ahmed (VI, 156), Müslim (müsâfirîn 200, s. 534), Ebû Dâvud (767-8), Tirmizî (3420), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 12, III, 212) ve İbn Mâce (1357), İkrime b. Ammâr an Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9331- Bu hadisi Ebû Dâvud (5085), Kesîr b. Ubeyd an Bakiyye b. el-Velîd an Ömer b. Cu'sum ani'l-Ezher b. Abdillah an Şarayk el-Hevzenî senedi ile tahrîc etti.

9332- Bu hadisi Ebû Dâvud (766), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 9, III, 208; istiâze 63, VIII, 284) ve İbn Mâce (1356), Zeyd b. el-Hubâb an Muâviye b. Sâlih ani'l-Ezher b. Saîd an Âsım b. Humeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9333- Bu hadisi Ebû Dâvud (775), Tirmizî (242) ve Nesâî (iftitâh 18, II, 132), Ca'fer b. Sül. an Alî b. Alî er-Rifâî an Ebî'l-Mütevekkil an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9334- Güvenilir bir râvi olan Abdullah b. Muh. Ebû Abdirrahman el-Ezremî dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 158).

9335- Bu hadisi Ebû Dâvud (5067) ve Tirmizî (3392), Ya'lâ b. Atâ an Amr b. Âsım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

9336- Bu hadisi Ebû Dâvud (5077), Mûsâ b. İsmaîl an Hammâd ve Vuheyb an Süheyl an ebîhî an Ebî Ayyâş senedi ile tahrîc etti.

9337- Bu hadisi Ebû Dâvud (5078) ve Tirmizî (3501), Bakiyye b. el-Velîd an Müslim b. Ziyâd an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9338- Bu hadisi Ebû Dâvud (5061) ve Tirmizî (3391), Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.

9339- Bu hadisi Müslim (zikr 74-6, s. 2088-9), Ebû Dâvud (5071) ve Tirmizî (3390), el-Hasan b. Ubeydillah an İbrâhîm b. Süveyd an Abdirrahman b. Yezîd an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9340- Bu hadisi Ebû Dâvud (5075), Ah. b. Sâlih an İbn Vehb an Amr an Sâlim el-Ferrâ an Abdilhamîd mevlâ Benî Hâşim an ümmihî senedi ile tahrîc etti.

9341- Bu hadisi Ebû Dâvud (5072) ve İbn Mâce (3870), Ebû Akîl an Sâbik b. Nâciye an Ebî Sellâm (an Enes) asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Sindî, Zevâid'inde: "İsnâdı sahihtir, râvileri güvenilir kimselerdir" demiştir.

9342- Bu hadisi Ebû Dâvud (5070) ve İbn Mâce (3872), el-Velîd b. Sa'lebe an İbn Büreyde an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

9343- Bu hadisi Ebû Dâvud (5073), Ah. b. Sâlih an Yahyâ b. Hassân ve İsmâil an Sül. b. Bilâl an Rabîa b. e. Abdirrahman an Abdillah b. Anbese an Abdillah b. Gannâm senedi ile tahrîc etti.

9344- Bu hadisi Ebû Dâvud (5074) ve İbn Mâce (3871), Ubâde b. Müslim an Cübeyr b. e. Sül. b. Cübeyr b. Mut'im an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9345- Bu hadisi Ebû Dâvud (5076), İbn Vehb an'il-Leys an Saîd b. Beşîr an Muh. b. Abdirrahman el-Beylemânî an ebîhî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.

İbnü'l-Beylemânî ve babası zayıf râvilerdir.

9346-9347- Her iki metni de Ebû Dâvud (5083-4), Muh. b. Avf an Muh. b. İsm. an ebîhî an Damdam an Şurayh an Ebî Mâlik senedi ile tahrîc etti.

9348- Bu hadisi Ebû Dâvud (5087), İbn Muâz an ebîhî ani'l-Mes'ûdî ani'l-Kâsım an Ebî Zer senedi ile tahrîc etti.

9349- Bu hadisi Ebû Dâvud (5088-9) ve Tirmizî (3388), Ebân b. Osmân an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

9350- Bu hadisi Ebû Dâvud (5082) ve Tirmizî (3575), Ebû Üseyd el-Berrâd an Muâz b. Abdillah b. Hubeyb an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

9351- Bu hadisi Buhârî (da'vât 65/1, VII, 168), Müslim (zikr 29, s. 2071), Ebû Dâvud (5091) ve Tirmizî (3466), Sumey an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9352- Bu hadisi Ebû Dâvud (530) ve Tirmizî (3589), Ebû Kesîr mevlâ Ümmü Seleme an Ümmü Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnâdı hakkında Tirmizî "garîb" hükmü verdi.

9353- Bu hadisi Ahmed (III, 406), Muh. b. Ca'fer an Şu'be an Seleme b. Kuheyl an Zer an İbn Abdirrahman b. Ebzâ an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

9354- Bu hadisi Ahmed (V, 191), Ebû'l-Muğîre an Ebî Bekr an Damre b. Habîb b. Suhayb an Ebî'd-Derdâ an Zeyd b. Sâbit senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre Taberânî'nin râvileri güvenilir kimselerdir. Diğer isnâdlar içinde zayıf bir râvi olan Ebû Bekr b. e. Meryem adlı bir şahıs vardır (Mecma‘ î, 113).

9355- Bu hadisi Ebû Dâvud (5058), Alî b. Müslim an Abdissamed an ebîhî an Hüseyn an İbn Büreyde an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

9356- Bu hadisi Müslim (zikr 60, s. 2083), Gunder an Şu'be an Hâlid el-Hazzâ an Abdillah b. el-Hâris an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9357- Bu hadisi Müslim (zikr 64, s. 2085), Ebû Dâvud (5053) ve Tirmizî (3396), Hammâd b. Seleme an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9358- Bu hadisi Tirmizî (3407), Mahmûd b. Gaylân an Ebî Ah. ez-Zübeyrî ani's-Sevrî ani'l-Cüreyrî an Ebî'l-Alâ b. eş-Şıhhîr ar raculin min Benî Hanzale an Şeddâd senedi ile tahrîc etti.

Nevevî, Ezkâr'ında isnâdının zayıf olduğunu, Sadreddîn el-Münâvî ise isnâdında mechûl bir râvi olduğunu söylemiştir (Feyd V, 495).

9359- Bu hadisi Buhârî (fad. Kur'ân 14, VI, 105-6; tıbb 39/2, VII, 25; da'vât 12, VII, 149), Müslim (selâm 50-1, s. 1723), Mâlik (ayn 15, s. 942), Ebû Dâvud (3902) ve Tirmizî (3402), Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9360- Bu hadisi Buhârî (da'vât 7-8, VII, 147; 16/2, VII, 150; tevhîd 13/2, VIII, 169), Ebû Dâvud (5049) ve Tirmizî (3417), Abdülmelik b. Umeyr an Rib'î an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9361-9362- Bu hadisi Buhârî (7/2, 9, VII, 147; tevhîd 34/1, VIII, 196), Müslim (zikr 56, s. 2081-2), Ebû Dâvud (5046-8) ve Tirmizî (3394), muhtelif tariklerden Berâ'dan tahrîc ettiler.

9363- Bu hadisi Tirmizî (3398), İbn e. Ömer an Süfyân an Abdilmelik b. Umeyr an Rib'î an Huzeyfe senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

9364- Bu hadisi Ebû Dâvud (5055) ve Tirmizî (3403), Ebû İshâk an Ferve b. Nevfel an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9365- Bu hadisi Ebû Dâvud (5057) ve Tirmizî (3406), Bakiyye b. el-Velîd an Bahîr b. Sa'd an Hâlid b. Ma'dân an Abdillah b. e. Bilâl ani'l-İrbâd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9366- Bu hadisi Tirmizî (3405), Sâlih b. Abdillah an Hammâd b. Zeyd an Ebî Lubâbe an Âişe senedi ile tahrîc etti.

9367-9368- Bu hadisi Buhârî (da'vât 13, VII, 149), Müslim (zikr 64, s. 2084-5), Ebû Dâvud (5050) ve Tirmizî (3401), Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9369- Bu hadisi Müslim (zikr 61-2, s. 2084), Ebû Dâvud (5051) ve Tirmizî (3400), Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9370- Bu hadisi Ebû Dâvud (5061), Hâmid b. Yahyâ an Ebî Abdirrahman an Saîd b. e. Eyyûb an Abdillah b. el-Velîd an Saîd b. el-Müseyyeb an Âişe senedi ile tahrîc etti.

9371- Bu hadisi Tirmizî (3397), Sâlih b. Abdillah an Ebî Muâviye ani'l-Vassâfî an Atiyye an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında

9372- Bu hadisi Buhârî (teheccüd 21, II, 49), Ebû Dâvud (5060) ve Tirmizî (3414), el-Velîd b. Müslim ani'l-Evzâî an Umeyr b. Hânî an Cünâde b. e. Umeyye an Ubâde asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9373- Bu hadisi Ebû Dâvud (5054), Ca'fer b. Musâfir an Yahyâ b. Hassân an Yahyâ b. Hamza an Sevr an Hâlid b. Ma'dân an Ebî'l-Ezher senedi ile tahrîc etti.

9374- Bu hadisi Ebû Dâvud (5052), el-Abbâs b. Abdilazîm ani'l-Ahvas b. Cevvâb an Ammâr b. Ruzayk an Ebî İshâk ani'l-Hâris ve Ebî Meysere an Alî senedi ile tahrîc etti.

9375- Bu hadisi Tirmizî (3523), Muh. b. Hâtim ani'l-Hakem b. Zuheyr an Alkame b. Mersed an Sül. b. Büreyde an ebîhî senedi ile tahrîc etti ve isnâdının zayıf olduğuna hükmetti.

9376- Bu hadisi Ebû Dâvud (3893) ve Tirmizî (3528), Muh. b. İshâk an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9377- Bu hadisi Ebû Ya'lâ (1791) ve İbn Hibbân (5508), Hammâd b. Seleme an Haccâc es-Savvâf an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9378- Bu hadisi Ebû Dâvud (5094), Tirmizî (3427), Nesâî (istiâze 30, VIII, 268) ve İbn Mâce (3884), Mansûr b. el-Mu'temir ani'ş-Şa'bî an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9379- Bu hadisi Ebû Dâvud (5095) ve Tirmizî (3426), İbn Cüreyc an İsh. b. Abdillah b. e. Talha an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî isnâdı hakkında "hasen sahih garîb" hükmü verdi.

9380- Bu hadisi İbn Mâce (778), Muh. b. Saîd b. Yezîd et-Tusterî ani'l-Fadl b. el-Muvaffak an Fudayl b. Merzk an Atiyye an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

Sindî şu bilgileri verdi: "İsnâdında yer alan Atiyye, Fudayl ve Fadl zayıf râvilerdir. İbn Huzeyme, Fudayl tarikiyle rivayet etti."

9382- Bu hadisi İbn Mâce (773), Muh. b. Beşşâr an Ebî Bekr el-Hanefî ani'd-Dahhâk b. Osmân an Saîd el-Makburî an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

Sindî isnâdının sahîh olduğunu söyledi.

9383- Bu hadisi Ebû Dâvud (466), İsmâil b. Bişr an İbn Mehdî an İbni'l-Mübârek an Hayve b. Şurayh an Ukbe b. Müslim an İbn Amr senedi ile tahrîc etti.

9384-9385- Bu hadisi Müslim (müsâfirîn 68, s. 494-5), Ebû Dâvud (465) ve Nesâî (mesâcid 36, II, 53), Rabîa b. e. Abdirrahman an Abdilmelik b. Saîd b. Süveyd an Ebî Üseyd ve Ebî Humeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9386- Bu hadisi Tirmizî (314), Alî b. Hucr an İsm. b. İbr. an Leys an Abdillah b. el-Hasan an Fâtime binti'l-Hüseyn an ceddetihâ Fâtimeti'z-Zehrâ senedi ile tahrîc etti.

İsnâdı hakkında hasen hükmü verdi.

9387- Bu hadisi Ebû Dâvud (5096), İbn Avf an Muh. b. İsm. an ebîhî an Damdam an Şurayh an Ebî Mâlik senedi ile tahrîc etti.

Râvilerinden Muh. b. İsmaîl b. Ayyâş ile babası hakkında menfî sözler sarfedilmiştir.

9388- Bu hadisi Tirmizî (3433), Ebû Ubeyde b. ebî's-Sefer el-Kûfî an Haccâc b. Muh. an İbn Cüreyc an Mûsâ b. Ukbe an Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb sahîh" hükmü verdi.

9389- Bu hadisi Ebû Dâvud (4857), Ah. b. Sâlih an İbn Vehb an Amr an Saîd b. e. Hilâl an Saîd el-Makburî an İbn Amr senedi ile tahrîc etti.

9390- Bu hadisi Ebû Dâvud (1516) ve Tirmizî (3434), Muh. b. Ska an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnâdı hakkında Tirmizî "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

9391- Bu hadisi Tirmizî (3502), Alî b. Hucr an İbni'l-Mübârek an Yahyâ b. Eyyûb an Ubeydillah b. Zahr an Hâlid b. e. İmrân an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9392- Bu hadisi Buhârî (umre 12, II, 204; cihâd 133/2, IV, 16; 197, IV, 39-40; mağâzî 30, V, 49; da'vât 52, VII, 163), Müslim (hacc 428, s. 980), Ebû Dâvud (2770) ve Tirmizî (950), Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9393- Bu hadisi Müslim (hacc 425, s. 978), Ebû Dâvud (2599) ve Tirmizî (3447), Ebû'z-Zübeyr an Alî b. Abdillah el-Bârikî an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9394- Muvattâ, isti'zân 34, s. 977.

9395- Bu hadisi Müslim (zikr 68, s. 2086-7) ve Ebû Dâvud (5086), İbn Vehb. an Sül. b. Bilâl an Süheyl b. e. Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9396- Bu hadisi Tirmizî (3444), Abdullah b. e. Ziyâd an Seyyâr an Şu'be an Ca'fer b. Sül. an Sâbit an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9397-9398- Bu hadisi Ebû Dâvud (2600) ve Tirmizî (3442-3), Nâfi', Sâlim ve Kazaa an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9399- Bu hadisi Ebû Dâvud (2603), Amr b. Osmân an Bakiyye an Safvân an Şurayh b. Ubeyd ani'z-Zübeyr b. el-Velîd an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

9400- Bu hadisi Mâlik (istîzân 34, s. 978), Müslim (zikr 54-5, s. 2080-1) ve Tirmizî (3437), Ya'kb b. Abdillah b. el-Eşacc an Busr b. Saîd an Sa'd b. e. Vakkâs an Havle asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9401- Bu hadisi Müslim (hacc 426, s. 979), Tirmizî (3439) ve Nesâî (istiâze 41/1-2, VIII, 272-3), Âsım el-Ahval an Abdillah b. Sercis asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9402- Bu hadisi Ahmed (I, 65-6), Hâşîm an Ebî Ca'fer er-Râzî an Abdilazîz b. Ömer an Sâlih b. Keysân an raculin an Osmân senedi ile tahrîc etti.

9403- Bu hadisi Ahmed (I, 90, 151), Abdülmelik b. Müslim el-Hanefî an İmrân b. Zıbyân an Hakîm b. Sa'd an Alî asl-ı senedi ile tahrîc etti. Râvileri güvenilir kimselerdir.

9404- Râvilerinden Cübâre b. el-Muğallis zayıftır (Mecma‘ î, 132).

9405- İçlerinden birindeki az bir zaafa rağmen râvileri güvenilir kimselerdir. Ancak Yezîd b. Alî, Utbe'yi idrâk edememiştir (Mecma‘ î, 132).

9406- Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ î, 132).

9407- Râvilerinden Ma'rûf b. Hassân zayıftır (Mecma‘ î, 132).

9408- Heysemî, râvilerinden Abdurrahman b. Ya'kb b. e. Abbâd el-Mekkî'yi tanımadığını ve diğer râvilerinin güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir (Mecma‘ î, 133).

9409- Bu hadisi Ahmed (III, 239), Hasan an Umâre an Ziyâd en-Nümeyrî an Enes senedi ile tahrîc etti.

Ziyâd ihtilâflı bir râvidir. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ î, 133).

9410- Heysemî, isnâdında tanımadığı bir râvi bulunduğunu söylemiştir (Mecma‘ î, 134).

9411- Heysemî, isnâdı hakkında "ceyyid" hükmü vermiştir (Mecma‘ î, 134).

9412- Bu hadisi Ahmed (III, 3), Ebû Âmir ani'z-Zübeyr b. Abdillah an Rubeyh b. e. Saîd an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

Heysemî, Bezzâr'ın isnâdının muttasıl ve râvileri güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir (Mecma‘ î, 136).

9413-9414- Bu hadisi Buhârî (da'vât 27/1-2, VII, 154-5; tevhîd 22, 23, VIII, 177-8), Müslim (zikr 83, s. 2092-3), Tirmizî (3435) ve İbn Mâce (3883), Katâde an Ebî'l-Âliye an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9415- Bu hadisi Ebû Dâvud (1555), Ah. b. Ubeydillah el-Gudânî an Gassân b. Avf ani'l-Cüreyrî an Ebî Nadre an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

9416- Bu hadisi Tirmizî (3524), Muh. b. Hâtim an Şücâ' b. el-Velîd ani'r-Ruceyl b. Muâviye âhî Züheyr b. Muâviye ani'r-Rakâşî an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında garîb hükmü verdi.

9417- Bu hadisi Ebû Dâvud (1525), Müsedded an Abdillah b. Dâvud an Abdilazîz b. Ömer an Hilâl an Ömer b. Abdilazîz an İbn Ca'fer an Esmâ binti Umeys senedi ile tahrîc etti.

9418- Bu hadisi Ebû Dâvud (5090), Abdülmelik b. Amr an Abdilcelîl b. Atiyye an Ca'fer b. Meymûn an Abdirrahman b. e. Bekre senedi ile tahrîc etti.

9419- Bu hadisi el-Hâkim, Müstedrek'te (I, 509), İbn Bâleveyh an Muh. b. Şâzân an Saîd b. Sül. el-Vâsıtî an Fudayl b. Merzk an Ebî Seleme el-Cühenî ani'l-Kâsım b. Abdirrahman an ebîhî an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında Müslim'in şartınca sahîh olduğunu söyledi.

Ancak Zehebî, Ebû Seleme'nin Kutub-u sittede rivayeti bulunmadığını söylemiştir.

9420- Bu hadisi Tirmizî (3516), Muh. b. Beşşâr an İbr. b. Ömer an Zenfel b. Abdillah an İbn e. Müleyke an Âişe an Ebi Bekr senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında zayıf hükmü verdi.

9421- Bu hadisi Tirmizî (3407) ve Nesâî (sehv 61, III, 54), Saîd el-Cüreyrî an Ebî'l-Alâ b. eş-Şıhhîr (an raculin min Benî Hanzale) an Şeddâd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9422- Bu hadisi Tirmizî (3570), Ah. b. el-Hasan an Sül. b. Abdirrahman ed-Dimaşkî ani'l-Velîd b. Müslim an İbn Cüreyc an Atâ b. e. Rebâh ve İkrime an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9424- Bu hadisi Ebû Dâvud (3850) ve Tirmizî (3457), Riyâh b. Ubeyde an (ibn ahî ebî Saîd an) Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9425- Bu hadisi Ebû Dâvud (3851), Ah. b. Sâlih an İbn Vehb an Saîd b. e. Eyyûb an Ebî Akîl el-Kuraşî an Ebî Abdirrahman el-Hubelî an Ebî Eyyûb senedi ile tahrîc etti.

9426- Bu hadisi Buhârî (at'ime 54/1-2, VI, 214), Ebû Dâvud (3849) ve Tirmizî (3456), Sevr b. Yezîd an Hâlid b. Ma'dân an Ebî Umâme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9427-9428- Bu hadisi Ebû Dâvud (4023) ve Tirmizî (3458), Abdullah b. Yezîd el-Mukrî an Saîd b. e. Eyyûb an Ebî Merhm an Sehl b. Muâz an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9429- Bu hadisi Mâlik (sıfatu'n-Nebî 34, s. 934-5), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc etti.

9430- Bu hadisi Ebû Dâvud (3730) ve Tirmizî (3455), Alî b. Zeyd an Ömer b. Harmale an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

9431- Bu hadisi Ebû Dâvud (3854), Mahled b. Hâlid an Abdirrezzâk an Ma'mer an Sâbit an Enes senedi ile tahrîc etti.

9432- Bu hadisi Ebû Dâvud (3853), Muh. b. Beşşâr an Ebî Ah. ani's-Sevrî an Yezîd b. Hâlid ed-Dâlânî an raculin an Câbir senedi ile tahrîc etti.

9433- Bu hadisi Ebû Dâvud (4020-22) ve Tirmizî (1767), el-Cüreyrî an Ebî Nadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb sahîh" hükmü verdi.

9434- Bu hadisi Tirmizî (3560), Yezîd b. Hârûn ani'l-Asbağ b. Zeyd an Ebî'l-Alâ an Ebî Umâme an Ömer senedi ile tahrîc etti.

9435- Heysemî'ye göre Taberânî'nin isnâdı hasendir (Mecma‘ II, 197).

9436- Râvilerinden Dâvud b. el-Mihber oldukça zayıf olmakla birlikte, birden çok kişi tarafından tevsîk edilmiştir. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ î, 139).

9437- Bu hadisi Tirmizî (3451), Muh. b. Beşşâr an Ebî Âmir el-Akadî an Sül. b. Süfyân an Bilâl b. Yahyâ b. Talha b. Ubeydillah an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9438- Bu hadisi Ebû Dâvud (5092), Mûsâ b. İsm. an Ebân an Katâde senedi ile tahrîc etti.

9439- Bu hadisi Tirmizî (3450), Kuteybe an Abdilvâhid b. Ziyâd ani'l-Haccâc b. Ertât an Ebî Matar an Sâlim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9440- Bu hadisi Buhârî (bed'ul-halk 5/2, IV, 76; tefsîr Ahkâf 2, VI, 42), Müslim (istiskâ 14-5, s. 616) ve Tirmizî (3449), Atâ b. e. Rebâh an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9441- Bu hadisi Ebû Dâvud (5099), İbn Beşşâr an Abdirrahman b. Mehdî ani's-Sevrî ani'l-Mikdâm b. Şurayh an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc etti.

9442- Bu hadisi Ebû Dâvud (5097), Abdürrezzâk an Ma'mer ani'z-Zührî an Sâbit b. Kays an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9443- Bu hadisi Buhârî (edeb 126, VII, 125) ve Ebû Dâvud (5033), Abdülazîz b. e. Seleme an Abdillah b. Dînâr an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9444- Bu hadisi Ebû Dâvud (5031) ve Tirmizî (2740), Sâlim b. Ubeyd'den iki ayrı râvi kanalıyla tahrîc ettiler.

9445- Bu hadisi Mâlik (istîzân 5, s. 965), an Mâlik an Nâfi' senedi ile tahrîc etti.

9446- Bu hadisi Tirmizî (3520), Muh. b. Hâtim an Alî b. Sâbit an Kays b. er-Rebî' ani'l-Ağarr b. es-Sabbâh an Halîfe b. Husayn an Alî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında zayıf hükmü verdi.

9447- Bu hadisi Tirmizî (3585), Müslim b. Ömer an Abdillah b. Nâfi' an Hammâd b. e. Humeyd an Amr b. Şuayb senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9448- Bu hadisi Tirmizî (3513), Kuteybe an Ca'fer b. Sül. an Kehmes b. el-Hasan an Abdillah b. Bureyde an Âişe senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

9449- Bu hadisi Tirmizî (3505), Muh. b. Yahyâ an Muh. b. Ysf an Yûnus b. e. İshâk an İbr. b. Muh. b. Sa'd an ebîhî an Sa'd senedi ile tahrîc etti.

9450- Bu hadisi Tirmizî (3490), Ebû Kureyb an Muh. b. Fudayl an Muh. b. Sa'd an Abdillah b. Rabîa an Âizallah Ebî İdris an Ebî'd-Derdâ senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9452- Râvilerinden en-Nadr b. Tâhir zayıftır (Mecma‘ î, 183).

9453- Heysemî, isnâdında durumunu bilmediği bir râvinin bulunduğunu söyledi (Mecma‘ î, 183).

9454- Bu hadisi Tirmizî (3431), Muh. b. Abdillah b. Bezî' an Abdilvâris b. Saîd an Amr b. Dînâr an Sâlim an İbn Ömer an Ömer senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında zayıf hükmü verdi.

9455- Bu hadisi Müslim (zikr 71, s. 2087), İbr. b. Dînâr an Amr b. el-Heysem el-Kutaî an Abdilazîz b. Abdillah b. e. Seleme el-Mâcişn an Kudâme b. Mûsâ an Ebî Sâlih es-Semmân an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9456- Bu hadisi Tirmizî (3599), Ebû Kureyb an Abdillah b. Nümeyr an Mûsâ b. Ubeyde an Muh. b. Sâbit an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9457- Bu hadis, kullanılan Tirmizî nüshasında mevct değildir. Zîra yaklaşık sekiz hadis Tirmizî'nin da'vât bölümünde yer almamıştır. Bu nedenle bu hadisin isnâdını Tuhfetu'l-işrâf'tan (î, 454), tesbit edebildim: Yahyâ b. Mûsâ an Vekî' an Ebî Fadâle el-Ferec b. Fadâle an Ebî Saîd el-Hımsî an Ebî Hureyre. Sonra senedi hakkında garîb hükmü verdi.

9458- Kezâ bu hadis te eksikler arasında yer almıştır. Tuhfe'ye (îI, 4) göre isnâdı şöyledir: Yahyâ b. Mûsâ an Câbir b. Nûh an Muh. b. Amr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre. Daha sonra isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9459- Bu hadisi Tirmizî (3500), Alî b. Hucr an Abdilhamîd b. Ömer an Saîd el-Cüreyrî an Ebî's-Selîl an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında garîb hükmü verdi.

9460- Bu hadisi Buhârî (da'vât 55, VII, 163; tefsîr Bakara 36, V, 159), Müslim (zikr 26-7, s. 2070-1) ve Ebû Dâvud (1519), Sâbit ve Abdülazîz b. Suheyb an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9461- Bu hadisi Tirmizî (3512), Yûsuf b. ësâ ani'l-Fadl b. Mûsâ an Seleme b. Verdân an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9462- Bu hadisi Müslim (zikr 23-4, s. 2068-9) ve Tirmizî (3487), Humeyd, Sâbit ve Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9463- Bu hadisi Tirmizî (2572) ve Nesâî (istiâze 56/3, VIII, 279), Ebû'l-Ahvas an Ebî İshâk an Büreyd b. e. Meryem an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9464- Bu hadisi Ebû Dâvud (1510) ve Tirmizî (3551), es-Sevrî an Amr b. Murre an Abdillah b. el-Hâris an Tulayk b. Kays an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

9465- Bu hadisi Buhârî (tevhîd 7/1, VIII, 167) ve Müslim (zikr 67, s. 2086), el-Hüseyn an Abdillah b. Bureyde an Yahyâ b. Ya'mer an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9466- Bu hadisi Tirmizî (3558), Muh. b. Beşşâr an Ebî Âmir el-Akadî an Züheyr b. Muh. an Abdillah b. Muh. b. Akîl an Muâz b. Rifâa an ebîhî an Ebî Bekr senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9467- Bu hadisi Tirmizî (3586), Muh. b. Humeyd an Alî b. e. Bekr ani'l-Cerrâh b. ed-Dahhâk el-Kindî an Ebî Şeybe an Abdillah b. Ukaym an Ömer senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9468- Bu hadisi Müslim (zikr 78, s. 2090), Abdullah b. İdrîs an Âsım b. Kuleyb an Ebî Bürde an Alî asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9469- Bu hadisi Müslim (zikr 70, s. 2087) ve Buhârî (da'vât 60, VII, 166), Ebû İshâk an Ebî Bürde b. e. Mûsâ an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9470- Bu hadisi Tirmizî (3491), Süfyân b. Vekî' an İbn e. Adî an Hammâd b. Seleme an Ebî Ca'fer el-Hatmî an Muh. b. Ka'b el-Kurazî an Abdillah b. Yezîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9471- Bu hadisi Tirmizî (3483), Ah. b. Menî' an Ebî Muâviye an Şebîb b. Şeybe ani'l-Hasan el-Basrî an İmrân senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9472- Bu hadisi Tirmizî (3522), Ebû Mûsâ el-Ensârî an Muâz b. Muâz an Ubeyy b. Ka'b an Şehr b. Havşeb an Ümmi Seleme senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.

9473- Bu hadisi Müslim (zikr 34, s. 2073), Ebû Kâmil an Abdilvâhid b. Ziyâd an Ebî Mâlik el-Eşcaî an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

9474- Bu hadisi Tirmizî (3480), Ebû Kureyb an Ebî Muâviye an Hamza ez-Zeyyât an Habîb b. e. Sâbit an Urve an Âişe senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9475- Bu hadisi Nesâî (tahâret 49, I, 51), İshâk b. İbr. an Cerîr an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc etti.

9476- Güvenilir râviler olan Muh. b. Zünbr ve Âsım b. Ubeyd dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 176).

9477- Bu hadisi Nesâî (gusl 3, I, 198), Muh. b. İbr. an Bişr b. el-Mufaddal an Şu'be an Meczee b. Zâhir an İbn e. Evfâ senedi ile tahrîc etti.

9478- Bu hadisi Buhârî (tevhîd 34/2, VIII, 196; da'vât 58/1, VII, 164; cihâd 98/3, III, 234), Müslim (cihâd 21-2, s. 1363) ve Tirmizî (1768), İsmaîl b. e. Hâlid an İbn e. Evfâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9479- Muvattâ, kur'ân 40, s. 218.

9480- Bunu Mâlik, (Muvattâ, kur'ân 27, s. 212-3), an Yahyâ b. Saîd belâğan senedi ile tahrîc etti.

İbn Abdilberr, bunu tüm Muvattâ rivayetlerinde bu şekilde mürsel geldiğini söylemiştir.

9481- Bu hadisi Müslim (kader 32-3, s. 2050-1), Alkame b. Mersed ani'l-Muğîre b. Abdillah el-Yeşkerî ani'l-Ma'rr b. Süveyd an İbn Mes'ûd an Ümm Habîbe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9482- Bu hadisi Tirmizî (3563), ed-Dârimî an Yahyâ b. Hassân an Ebî Muâviye an Abdirrahman b. İshâk an Seyyâr an Ebî Vâil an Alî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9483- Heysemî, Nasr b. Merzk adlı râviyi tanımadığını ve diğer râvilerinin ise güvenilir kimseler olduğunu, Saîd b. el-Müseyyeb'in de Muâz'ı işitmediğini söylemiştir (Mecma‘ î, 186).

9484- Bu hadisi Tirmizî (3578), Mahmûd b. Gaylân an Osmân b. Ömer an Şu'be an Ebî Ca'fer an Umâre b. Huzeyme b. Sâbit an Osmân b. Hanîf senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

9485- Bu hadisi İbn Mâce (3831), İbn e. Şeybe an Muh. b. e. Ubeyde an ebîhî ani'l-A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9486- Bu hadisi Tirmizî (3521), Muh. b. Hâtim an Anmâr b. Muh. b. uhti Süfyân es-Sevrî ani'l-Leys an Abdirrahman b. Sâbit an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9487- Bu hadisi Buhârî (fadâilu'l-Medîne 12/3, II, 225), Yahyâ b. Bükeyr ani'l-Leys an Hâlid b. Yezîd an Saîd b. e. Hilâl an Zeyd b. Eslem an ebîhî ve Hafsa an Ömer senedi ile tahrîc etti.

9488- Bu hadisi Buhârî (cihâd 25/2, III, 209-10; da'vat 38, 40, 42, VII, 159-60), Müslim (zikr 50-52, s. 2079-80), Ebû Dâvud (1540-1, 3972, Tirmizî (3484-5) ve Nesâî (istiâze 6, VIII, 257-8), Amr b. e. Amr, Humeyd, Süleymân et-Teymî, Şuayb b. el-Habhâb an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9489- Bu hadisi Ebû Dâvud (1554) ve Nesâî (istiâze 36, VIII, 271), Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9490- Bu hadisi Buhârî (ezân 149, I, 202; istikrâd 10, III, 85; da'vât 39, VII, 159; 44/2, 45, 46, VII, 160-1), Müslim (zikr 49, s. 2078-9), Ebû Dâvud (880), Tirmizî (3495) ve Nesâî (istiâze 17, VIII, 262-3; 26, VIII, 266), Hişâm ve Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9491- Bu hadisi Müslim (zikr 65-6, s. 2085-6), Ebû Dâvud (1550) ve Nesâî (sehv 63, III, 56; istiâze 58/3-4, VIII, 280-1), Hilâl b. Yesâf an Ferve b. Nevfel an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9492- Bu hadisi İbn Mâce (3846), İbn e. Şeybe an Affân an Hammâd b. Seleme an Cebr b. Habîb an Ümmi Külsm b. e. Bekr an Âişe senedi ile tahrîc etti.

Sindî, Zevâid'inde: "Ümmü Külsüm hakkında hiç bir kimse menfî söz sarfetmemiştir. Kimileri onu sahâbeden saymamışlardır. Ancak bu, şüphe götüren bir görüştür. Zira o, Ebû Bekr'in vefatından sonra dünyaya gelmiştir. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir" demiştir.

9493- Bu hadisi Tirmizî (3482) ve Nesâî (istiâze 2, VIII, 254-5), Abdullah b. ebî'l-Hüzeyl ve Züheyr b. el-Akmar (ayrı ayrı) an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Tirmizî kendi isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

9494- Bu hadisi Müslim (zikr 96, s. 2097) ve Ebû Dâvud (1545), Ya'kb b. Abdirrahman an Mûsâ b. Ukbe an Abdillah b. Dînâr an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9495- Bu hadisi Ebû Dâvud (1544) ve Nesâî (istiâze 15, 16/1, VIII, 261-2); Saîd b. Yesâr ve Ca'fer b. İyâd an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9496- Bu hadisi Ebû Dâvud (1546) ve Nesâî (istiâze 21/2, VIII, 264), Bakiyye b. el-Velîd an Dubâre b. Abdillah b. ebî's-Süleyk an Düveyd b. Nâfi' an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9497- Bu hadisi Ebû Dâvud (1547) ve Nesâî (istiâze 20, VIII, 263), Abdullah b. İdrîs an İbn Aclân an Saîd b. e. Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9498- Bu hadisi Buhârî (da'vât 28, VII, 155; kader 13, VII, 215), Müslim (zikr 53, s. 2080) ve Nesâî (istiâze 34-5, VIII, 269-70), Süfyân b. Uyeyne an Sumey an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9499- Bu hadisi Nesâî (istiâze 24, VIII, 265, 31, 32, VIII, 268), İbn Vehb an Huyey b. Abdillah an Ebî Abdirrahman el-Hubulî an İbn Amr senedi ile tahrîc etti.

9500- Bu hadisi Nesâî (istiâze 44, VIII, 274), Amr b. Alî an Yahyâ an Muh. b. Aclân an Saîd b. e. Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

İrâkî'ye göre isnâdı sahihtir (Feyd III, 257).

9501- Bu hadisi Ebû Dâvud (1552) ve Nesâî (istiâze 61/1-2, VIII, 282-3), Abdullah b. Saîd an Sayfî mevlâ Ebî Eyyûb an Ebî'l-Yeser asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9502- Bu hadisi Nesâî (istiâze 6, VIII, 256), Muh. b. Abdilazîz ani'l-Fadl b. Mûsâ an Zekeriyyâ an Ebî İshâk an Amr b. Meymûn an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

Ebû Dâvud ve Nesâî bunu Hz. Ömer'den de rivayet ettiler.

9503- Bu hadisi Ebû Dâvud (1549), Muh. b. el-Mütevekkil ani'l-Mu'temir an ebîhî an Enes senedi ile tahrîc etti.

9504- Bu hadisi Tirmizî (3591), Süfyân b. Vekî' an Ah. b. Beşîr ve Ebû Usâme an Mis'ar an Ziyâd b. İlâka an Kutbe b. Mâlik senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9505- Bu hadisi Nesâî (istiâze 23/1-2, VIII, 264-5), Derrâc Ebû's-Semh an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9506- Bu hadisi Nesâî (istiâze 37, VIII, 271), Hilâl b. el-Alâ an Saîd b. Sül. an Abbâd ani'l-Cüreyrî an Ebî Nadre an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

9507- Bu hadisi Nesâî (istiâze 48, VIII, 275), Ah. b. Sül. an Ca'fer b. Avn an Abdirrahman b. Abdillah an Ebî Ömer an Ubeyd b. Haşhâş an Ebî Zer senedi ile tahrîc etti.

9508- Bu hadisi Ebû Dâvud (1537), Muh. b. el-Müsennâ an Muâz b. Hişâm an ebîhî an Katâde an Ebî Bürde an Ebî Mûsâ senedi ile tahrîc etti.

9509- Bu hadisi Mâlik (şaar 10, s. 950-1), an Yahyâ b. Saîd senediyle mürsel olarak tahrîc etti.

9510-9511- Bu hadisi Müslim (zikr 55, s. 2081), Tirmizî (matb nüshada mevcut değil, Tuhfetu'l-işrâf Iî, 420), Mâlik (şaar 11, s. 951) ve Ebû Dâvud (3899), Ebû Sâlih ve Târık b. Muhâşin an Ebî Sâlih asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9512- Bu hadisi Ebû Dâvud (1551), Tirmizî (3492) ve Nesâî (istiâze 11, VIII, 260), Sa'd b. Evs an Bilâl b. Yahyâ an Şutayr b. Şekel an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnâdı hakkında Tirmizî "hasen garîb" hükmü verdi.

9513- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 10, IV, 119), Ebû Dâvud (4737) ve Tirmizî (2061), el-Minhâl b. Amr an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9514- Bu hadisi Müslim (mesâcid 134, s. 413), Ebû Dâvud (1542), Tirmizî (290) Nesâî (cenâiz 115/4, IV, 104) ve Mâlik (kur'ân 33, s. 215).

9515- Bu hadisi Müslim (zikr 73, s. 2088) ve Nesâî (istiâze 12, VIII, 260), Âsım el-Ahval an Abdillah b. el-Hâris ve an Ebî Osmân en-Nehdî an Zeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9516- Bu hadisi Mâlik (şaar 12, s. 951), an Sumey ani'l-Ka'kâ' senedi ile tahrîc etti.

9517- Râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 137).

9518- Râvilerinden Cünâde b. Müslim ihtilâflı bir râvidir. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 137).

9519- Bu hadisi Ebû Dâvud (5065), Tirmizî (3410) ve Nesâî (sehv 91, III, 74), Atâ b. es-Sâib an ebîhî an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9520- Bu hadisi Ebû Dâvud (832) ve Nesâî (iftitâh 32, II, 143), İbr. es-Seksekî an İbn e. Evfâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9521- Râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 89).

9522- Bu hadisi el-Hasan, İmrân'dan rivâyet etmiştir. Ancak Hasan'ın ondan semâı yoktur. Güvenilir bir râvi olan Amr b. Mansûr dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir (Terğîb II, 434).

9523- Bu hadisi Ebû Dâvud (1500) ve Tirmizî (3568), İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Saîd b. e. Hilâl an Huzeyme an Âişe binti Sa'd an ebîhâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9524- Bu hadisi Müslim (zikr 84-5, s. 2093-4) ve Tirmizî (3593), el-Cüreyrî an Ebî Abdillah el-Cesrî an Abdillah b. es-Sâmit an Ebî Zer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9525- Bu hadisi Tirmizî (3430), Ebû İshâk ani'l-Ağarr Ebî Müslim an Ebî Saîd ve Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9526- Bu hadisi Tirmizî (3533), Muh. b. Humeyd ani'l-Fadl b. Mûsâ ani'l-A'meş an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9527- Bu hadisi Tirmizî (3462), Abdullah b. e. Ziyâd an Seyyâr an Abdilvâhid b. Ziyâd an Abdirrahman b. İshâk ani'l-Kâsım b. Abdirrahman an ebîhî an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9529- Bu hadisi Tirmizî (3464-5), Ebû'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti ve ilk isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

9530- Bu hadisi Tirmizî (3471), Muh. b. Vezîr an Ebî Süfyân el-Hımyerî ani'd-Dahhâk b. Hamza an Amr b. Şuayb senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9531- Bu hadisi Tirmizî (3460), Hâtim b. e. Sağîre an Ebî Belc an Amr b. Meymûn an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9532- Bu hadisi Tirmizî (3383), Yahyâ b. Habîb b. Arabî an Mûsâ b. İbr. b. Kesîr an Talha b. Hirâş an Câbir senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9533- Bu hadisi İbn Mâce (3797), İbr. b. el-Münzir an Zekeriyyâ b. Manzr an Muh. b. Ukbe an Ümmi Hânî' senedi ile tahrîc etti.

Zekeriyyâ zayıf bir râvidir.

9534- Bu hadisi Ebû Dâvud (1501) ve Tirmizî (3583), Hânî b. Osmân an Humaysa binti Yâsir an Yuseyre senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü vermiştir.

9535- Bu hadisi Ebû Dâvud (1514) ve Tirmizî (3559), Osmân b. Vâkıd el-Umerî an Ebî Nusayre an Mevlâ li-Ebî Bekr an Ebî Bekr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında zayıf hükmü verdi.

9536- Bu hadisi İbn Mâce (3820), İbn e. Şeybe an Yezîd b. Hârun an Hammâd b. Seleme an Alî b. Zeyd an Ebî Osmân an Âişe senedi ile tahrîc etti.

Râvi Alî ihtilâflı bir râvidir.

9537-9538- Bu hadisi Müslim (zikr 41-2, s. 2075-6) ve Ebû Dâvud (1515), Ebû Bürde ani'l-Ağarr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9539- Bu hadisi Buhârî (da'vât 2, VII, 145; 16, VII, 150) ve Nesâî (istiâze 57, VIII, 279-80), Büşeyr b. Ka'b an Şeddâd; Tirmizî (3393), Osmân b. Rabîa an Şeddâd tarikleriyle tahrîc ettiler.

9540- Bu hadisi Ebû Dâvud (1518), Hişâm b. Ammâr ani'l-Velîd b. Müslim ani'l-Hakem b. Mus'ab an Muh. b. Alî b. Abdillah b. Abbâs an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti.

el-Hakem zayıf bir râvidir.

9541- Bu hadisi Ebû Dâvud (1517) ve Tirmizî (3577), Mûsâ b. İsm. an Hafs b. Ömer eş-Şennî an Ebî Ömer b. Murre an Bilâl b. Yesâr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9542- Bu hadisi Mâlik (kur'ân 20, s. 209), Buhârî (bed'ul-halk 11, IV, 95; da'vât 64, VII, 167), Müslim (zikr 28-9, s. 2071) ve Tirmizî (3468), Mâlik an Sumeyy an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9543- Bu hadisi Buhârî (da'vât 64/2, VII, 167), Müslim (zikr 30, s. 2071-2) ve Tirmizî (3553), Abdurrahman b. e. Leylâ an Ebî Eyyûb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9544- Bu hadisi Tirmizî (3473), Kuteybe ani'l-Leys ani'l-Halîl b. Murre ani'l-Ezher b. Abdillah an Temîm senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında garîb hükmü verdi.

9545- Bu hadisin râvilerinden Yahyâ b. Abdillah el-Bâbeltî zayıf bir râvidir (Mecma‘ î, 85).

9546- Bezzâr, bunu şeyhi Ahmed'den ahzetti. Ancak hangi Ahmed olduğunu belirtmemiştir. Ayrıca isnâdında Humeyd mevlâ Ebî Alkame zayıf bir râvidir (Mecma‘ î, 86).

9547- Râvilerinden Ebû Bekr b. e. Meryem zayıftır (Mecma‘ î, 87).

9548- Bu hadisi Tirmizî (3590), el-Hüseyn b. Alî b. Yezîd ani'l-Velîd b. el-Kâsım an Yezîd b. Keysân an Ebî Hâzım an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9549- Râvileri arasında ihtilâflı kimseler mevcuttur (Mecma‘ î, 82).

9550- Bu hadisi Tirmizî (3504), el-Hüseyn b. Vâkıd an Ebî İshâk ani'l-Hâris an Alî asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında garîb hükmü verdi.

9551- Bu hadisi Tirmizî (3428-9), Sâlim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9552- Bu hadisi Müslim (zikr 79-80, s. 2091), Ebû Dâvud (1503), Tirmizî (3555) ve Nesâî (sehv 93, IV, 77), İbn Abbâs an Cüveyriyye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9553- Bu hadisi Buhârî (da'vât 65/2, VII, 168; eymân 19/2, VII, 229; tevhîd 58, VIII, 219, Buhârî'nin son hadisi), Müslim (zikr 31, s. 2072) ve Tirmizî (3467), Umâre b. el-Ka'kâ' an Ebî Zür'a an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9554- Taberânî, bunu iki isnâd ile tahrîc etti ki, bunlardan birisi hakkında Heysemî "hasen" hükmü verdi (Mecma‘ î, 93).

9555- Bu hadisi Ahmed (V, 396), Affân an Hemmâm ani'l-Haccâc b. Furâfasa an raculin an Huzeyfe senedi ile tahrîc etti.

Heysemî, râvilerinin güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir (Mecma‘ î, 96).

9556- Bu hadisi Ahmed (III, 439), Yahyâ b. Gaylân an Rişdîn an Zebbân an Sehl an ebîhî Muâz senedi ile tahrîc etti.

İsnâdı Heysemî'ye göre güvenilir ve ihtilâflı râvilerden oluşmuştur (Mecma‘ î, 96).

9557- Râvilerinden Yahyâ b. Abdillah el-Bâbeltî zayıftır (Mecma‘ î, 96).

9558- Bu hadisi İbn Mâce (3801), İbr. b. el-Münzîr an Sadaka b. Beşîr an Kudâme b. İbr. an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Sindî, Zevâid'inde şu bilgiyi vermektedir: "Kudâme'yi İbn Hibbân güvenilir râviler arasında zikretti. Sadaka hakkında cerh ve tevsîk yönünden söz sarfeden kimseyi bilmiyorum. Diğerleri güvenilir râvilerdir."

9559- Bu hadisi İbn Mâce (3803), Hişâm b. Hâlid ani'l-Velîd b. Müslim an Züheyr b. Muh. an Mansûr b. Abdirrahman an ümmihi Safiyye binti Şeybe an Âişe senedi ile tahrîc etti.

Sindi'ye göre isnâdı sahîh, râvileri güvenilir kimselerdir.

9560-9561- Bu hadisi Buhârî (cihâd 131, IV, 16; kader 7, VII, 213; da'vât 50, VII, 162; 67, VII, 169; tevhîd 9/2, VIII, 167-8), Müslim (zikr 44-7, s. 2076-8), Ebû Dâvud (1526) ve Tirmizî (3461), Ebû Osmân en-Nehdî an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9562- Bu hadisi Tirmizî (3581), Muh. b. el-Müsennâ an Vehb b. Cerîr an ebîhî an Mansûr b. Zâdân an Meymûn b. e. Şebîb' an Kays b. Sa'd an ebîhî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "sahîh garîb" hükmü verdi.

9563- Râvilerinden Bişr b. Râfi' ihtilâflıdır. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 98).

9564- Bu hadisi Tirmizî (9601), Ebû Kureyb an Ebî Hâlid el-Ahmer an Hişâm b. el-Gâz an Mekhl an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdında kopukluk olduğunu söyledi.

9565-9566- Bu hadisi Müslim (salât 65, s. 305), Ebû Dâvud (980-1), Tirmizî (3220), Nesâî (sehv 49, III, 45) ve Mâlik (kasru's-salât fî's-sefer 67, s. 167), Mâlik an Nuaym b. Abdillah el-Mucmir an Muh. b. Abdillah b. Zeyd an Ebî Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9567- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 10/5, IV, 118; tefsîr Ahzâb 10/1, VI, 27; da'vât 32/1, VII, 156), Müslim (salât 67, s. 305), Ebû Dâvud (976), Tirmizî (483) ve Nesâî (sehv 51/1-2, III, 47-8), el-Hakem b. Uteybe an Abdirrahman b. e. Leylâ an Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9568- Bu hadisi Ebû Dâvud (982), Mûsâ b. İsm. an Hibbân b. Yesâr an Ubeydillah b. Talha b. Ubeydillah an Muh. b. Alî el-Hâşimî ani'l-Mücmir an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9569- Bu hadisi Buhârî (tefsîr Ahzâb 10/2, VI, 27; da'vât 32/2, VII, 157) ve Nesâî (sehv 53, III, 49), İbnu'l-Hâd an Abdillah b. Habbâb an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9570- Bu hadisi Nesâî (sehv 52/1-2, III, 48), Osmân b. Mevheb an Mûsâ b. Talha an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9571- Bu hadisi Buhârî (da'vât 33/2, VII, 157), Müslim (salât 69, s. 306), Mâlik (kasru's-salât 66, s. 165), Ebû Dâvud (979) ve Nesâî (sehv 54, III, 49), Mâlik an Abdillah b. e. Bekr an ebîhî an Amr b. Süleym an Ebî Humeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

 

9572- Bu hadisi İbn Mâce (906), el-Hasan b. Beyân an Ziyâd b. Abdillah ani'l-Mes'ûdî an Avn b. Abdillah an Ebî Fâhite ani'l-Esved b. Yezîd an Abdillah b. Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

Râvileri güvenilir kimselerdir. el-Mes'ûdî'nin âhir-i ömründe hâfızası bozulmuştur. Münzirî (Tergîb II, 505), isnâdı hakkında hasen hükmü verdi.

9573- Bu hadisi Nesâî (sehv 55/3, III, 50), İshâk b. Mansûr an Muh. b. Yûsuf an Yûnus b. e. İshâk an Büreyd b. e. Meryem an Enes senedi ile tahrîc etti.

9574- Bu hadisi Nesâî (sehv 55/1, III, 50), Süveyd b. Nasr an Abdillah b. el-Mübârek an Hammâd b. Seleme an Sâbit an Sül. mevlâ'l-Hasan b. Alî an Abdillah b. e. Talha an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

9575- Bu hadisi Tirmizî (484), Bundâr an Muh. b. Hâlid b. Asme an Mûsâ b. Ya'kb an Abdillah b. Keysân an Abdillah b. Şeddâd an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9576- Bu hadisi Tirmizî (3546), Ebû Âmir el-Akâdî an Sül. b. Bilâl an Umâre b. Gaziyye an Abdillah b. Alî b. Hüseyn b. Alî an ebîhî an Hüseyn senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

9577- Bu hadisi Nesâî (sehv 46, III, 43), es-Sevrî an Abdillah b. es-Sâib an Zâdân an Abdillah b. Mes'ûd asl-ı kenedi ile tahrîc etti.

İbn Hibbân ve el-Hâkim'e göre isnâdı sahihtir.

9578- Bu hadisi Mâlik (kasru's-salât fî's-sefer 68, s. 166), an Abdillah b. Dînâr senedi ile tahrîc etti.

9579- Heysemî'ye göre isnâdı hasendir (Mecma‘ î, 160).

9580- İsnâdında yer alan İbnü'l-Himyerî hakkında Buhârî: "Rivâyetlerine mütabaat edilememiştir"; Zehebî ise: "Bilinmiyor" demiştir. Ayrıca râvisi Nuaym b. Damdam bir imam tarafından zayıf addedilmiştir. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 162).

9581- Râvilerinden İbr. b. Sâlim b. Selm'i Heysemî, tanımadığını, diğer râvilerinin ise güvenilir kimselerden olduğunu söylemiştir (Mecma‘ î, 163).

9582- Râvisi Selâmetu'l-Kindî'nin direkt Alî'den rivâyeti mürseldir. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ î, 164).

9583- Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ î, 166).

9584- Bu hadisi İbn Mâce (908), Cübâre b. el-Muğallis an Hammâd b. Zeyd an Amr b. Dînâr an Câbir b. Zeyd an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında Sindî, Cübâre sebebiyle zayıf olduğunu hükmetti.