Bu öldürücü hastalığın devası,
tevhide ters düşen bu hastalığa müptela olmasının cehaletinden ve kalbinin Yüce
Allah'tan gaflette olmasından kaynaklandığını bilmesidir.
Dolayısıyla evvela
Rabbinin birlemeyi (tevhidi) ve onun sünnetini (ilâhî sünneti) bilmeli, sonra
kalbini diğer şeylerle sürekli meşgul olmaktan alıkoyacak zahîri ve bâtınî
ibadetleri yapmalı, bu aşk halini kendisinden alması için Allah'a sığınıp
yalvarmalı, kalbiyle O'na (c.c.) yönelmeye çalışmalıdır. Onun ihlâstan, niyetini
sırf Allah (c.c.) rızası kılmaktan daha faydalı bir ilacı yoktur.
Yüce Allah'ın kitabında
belirttiği ilaç da budur:
"Böylece biz kötülüğü ve fuhşu ondan
(Yûsuf'tan) çevirmek istedik; çünkü o, ihlasa erdirilmiş (seçkin) kullarımızdandı."
(Yûsuf, 24)
Yüce Allah burada ihlası
sebebiyle Yusuf'tan (a.s.), "aşk" kötülüğünü, ve "fuhuş" hareketini yapmaktan
-çevirdiğini haber vermektedir. Çünkü kalp ihlaslı olur, yaptıklarını sırf Allah
için yaparsa maddî aşk ona yol bulamaz. Çünkü o ancak boş kalbe girebilir.
Nitekim şair şöyle der:
Aşk nedir bilmezken bana aşk
geldi
Boş kalbi yakaladı ve onda
yerleşti.
Akıllı kimse bilmeli ki akıl ve
şeriat faydalı şeyleri elde etme ve ondan bol bol almayı, zararlı şeyleri de yok
etmeyi emreder.
Dolayısıyla, akıllı birisine
fayda ve zararı bulunan bir şey sunulduğunda onun şu iki şeyi yapması icap eder.
Bunların:
1 - Birisi ilmî
2 - Diğeri amelîdir.
- Bilgiyle (ilimle) ilgili olanı
yarar ve zarardan hangisinin çok olduğunu öğrenmesi,
- Amelî olan da bunlardan
kendisi için en yararlı olanını seçip yapmasıdır.