Din;
itaat, ibadet ve ahlak anlamlarına gelir. Dolayısıyla o, artık bir ahlak ve
alışkanlık haline gelmiş sürekli bir itaattir. O yüzden Yüce Allah'ın:
"Hakîkaten
sen büyük bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 4) buyruğundaki
"ahlak" kelimesi "din" ile
tefsir edilmiştir.
İmam Ahmed, İbn Uyeyne'den, İbn
Abbas'ın bunu "büyük bir din (yaşantı) üzeresin" diye tefsir ettiğini rivayet
etmiştir.
Aişe'ye Rasûlullah'ın ahlâkı
sorulduğunda "Onun ahlakı Kur'an idi" demiştir.
"Din" kelimesinde zelil ve hakir
etme, aynı zamanda boyun eğme, itaat etme anlamı vardır.
O yüzden "din" bazen
yüksektekinden alçaktakine olur.
Örneğin "din tühü fedâne", yani:
"onu zelil
ettim, boyun eğdi", denilir.
"Din" bazen de düşükten
yüksektekine yapılır. "Dintü'llâhe" (Allah'a itaat ettim), "dintü lillahi"
(Allah'a itaat ettim),
"Fülânûn lâ yedînu lillâhi dînen"
(Filan Allah'a hiçbir hususta itaat etmez),
"Fülânun lâ yedînüllahe bidîn" (aynı
anlam) denilir.
Bu cümlelerin tümü "dîn"
kökünden gelme fiillerden kurulmuştur.
Şu halde "Dânellahe" (Allah'a din-diyanet etti) nin anlamı:
"Allah'a itaat etti,
O'nu sevdi ve O'ndan korktu" demektir.
"Allah'tan korktu, O'na boyun eğdi,
önünde eğildi, emrine girdi, itaat etti" anlamındadır.
"Dini, (itaati) içten
kabullenmek" "kulluk" ta olduğu gibi sevgi ve boyun eğmekliği zorunlu kılar. Ama
"Dini zahiren kabullenme" de zahiri olarak bir "boyun eğme ve önünde eğilme"
olsa da sevgiyi gerektirmez.
Yüce Allah (Fatiha sûresinde)
kıyamet gününü "Din günü" diye isimlendirmiştir. Çünkü o, insanların amellerinin
karşılığını aldıkları yani iyiliklerinin karşılığında iyi, kötülüklerinin
karşılığında kötü muamele gördükleri gündür.
Din kökünden gelen deyn borç
anlamına gelir. Sanki insanlar o gün dünyada verdikleri borçlarını geri
alacaklardır. Bu da onların hesaba çekilmelerini ve amellerinin karşılığını
görmelerini gerektirir. O yüzden buradaki "din günü" âlimlerce "ödül günü, sorgu
günü" diye tefsir edilmiştir.
Yüce Allah:
"Eğer
cezalandırılmayacak iseniz o canı geri döndürsenize"
(Vakıa, 86, 87) buyurur.
Yani:
Şayet siz zelil ve hakir konumdaki kullar değilseniz, yaptıklarınızın
karşılığını görmeyecekseniz ruhu eski yerine döndürsenize. Bu âyet geniş
açıklamaya gereksinim duymaktadır. Çünkü âyet kâfirlerin tekrar dirilmeyi ve
sorguya çekilmeyi inkârlarına cevap olarak getirilmiştir.
Delil delalet ettiği
şeyi zorunlu kılar; yani aralarındaki birbirini gerektirme (telâzüm)
ilişkisinden dolayı zihin delilden medlule (delilin delâlet ettiği anlama)
intikal eder. Çünkü her melzûm (lâzımın gerektirdiği) Lâzımına delalet eder, ama
her lâzım melzumuna delalet olmaz.
Âyetin söz konusu mes'eleye
delil getirişi şöyledir:
Onlar tekrar dirilmeyi ve amellerinin karşılığını
görmeyi inkâr ettiklerine göre Rabblerini de inkâr ediyorlar, O'nun kudretini,
rabbliğini ve hikmet sahibi olduğunu da inkâr ediyorlar demektir.
Bunlar ya
kendileri üzerinde hakim, haklarında tasarruf eden, onları dilediğinde öldürecek
dilediğinde diriltecek olan, onlara emreden, yasaklar koyan, iyilerini
mükâfatlandıracak, kötülerini cezalandıracak bir Rabblerinin olduğunu kabul
edecekler, ya da böylesi bir Rabbi kabul etmeyecekler.
Eğer o Rabbi kabul
ederlerse tekrar diriltilip hesaba çekilmeye (din), emir-nehiy (hayattaki
kuralları) dinine ve hesaba çekilme dinine inanmış, onu inkar ederlerse bunları
inkar etmiş olurlar.
Bunlar birileri tarafından yaratılıp gözetim altında
olduklarını, haklarında istediği gibi tasarruf eden bir Rabblerinin bulunduğunu
inkar etmişlerdir.
Öyleyse onlar ölüm geldiği vakit onu defetmeye çalışsalar ya;
can boğaza dayandığında onu yerine geri döndürseler ya. Bu, ölünün başında
toplanmış onun ölümünü izleyen kimselere hitaptır.
Yani şayet sizin gücünüzün ve
tasarruf imkanınız varsa, hükümlerini uygulayan, emirlerini gerçekleştiren bir
"güçlünün" ve "hâkimin" kölesi ve mahkumu değilseniz ruhu yerine geri
döndürsenize. Bu, bir meydan okumadır. Çünkü tüm insanlar ve cinler bir araya
gelseler de bir canı yerine döndürmeye güçlerinin yetmeyeceği açıktır.
Aman
Allah'ım! Bu, yücenin rabbliğine, tekliğine, kullarında dilediği tasarrufta
bulunduğuna, kararlarını onlarda dilediği gibi uyguladığına ne büyük delil ne
işaret!