Eşleri sevmeye gelince; bunda
eleştirilecek hiçbirşey yoktur. Bilakis bu, kişinin kemâl vasıflarındandır. Yüce
Allah da kullarına bu nimeti hatırlatarak minnet etmiş ve şöyle buyurmuştur:
"Onun âyetlerinden biri de,
size kendi nefislerinizden, kendileriyle sükûn bulacağınız eşler yaratması ve
aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için
ibretler vardır." (Rûm, 21)
Kadını, erkeğin kalbini onda
sükûnet bulduracağı bir sükûn yeri yapmış, aralarında katıksız bir sevgi,
merhametle karışık bir muhabbet yaratmıştır.
Yüce Allah bize helâl kılınan ve
haram kılınan kadınları zikrettikten hemen sonra şöyle buyurmuştur:
"Allah size
(helâl ve haram olanı) açıklamak ve sizi, sizden öncekilerin yasalarına iletmek
ve sizin günahlarınızı bağışlamak istiyor. Allah bilendir, hikmet sahibidir.
Allah, sizin tevbenizi kabul etmek istiyor; şehvetine uyanlar ise sizin büyük
bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar." (Nisa, 26-27)
Sünen-i İbn Mâce'de geçen başka
bir hadiste Rasûlullah:
"Sevgililer için evlenmek gibi (iyi) si görülmemiştir."
buyurmuştur.
Maşukla evlenmek aşkın en iyi
tedavisidir ve Allah onu bu hastalığın şer'î tedavisi kılmıştır. Davud (a.s.) da
bununla tedavi olmuştur. Allah Peygamberi Davud hiçbir haram işlememiş, sadece
sevdiği kadını hanımları arasına katmıştır. Onun tevbesi Allah (c.c.) katındaki
makamından ve yüksek mertebesinden düşme korkusundandı. Konuyu daha fazla
uzatmamız uygun olmaz.
Cahş'ın kızı Zeyneb'e gelince;
Zeyd onu boşamaya niyetlenmiş, o ise buna razı olmamıştı. Zeyd ondan ayrılma
hususunda peygambere danışıyor, O ise bırakmamasını emrediyordu. Rasûlullah onun
onu boşamakta kararlı olduğunu anladı. Zeyd boşarsa, Zeyneble evlerinim diye
düşündü. Ancak insanların "Rasûlullah oğlunun (oğulluğunun) hanımıyla evlendi"
demelerinden korkuyordu. Zira Rasûlullah (c.c.) onu peygamberlikten önce oğul
edinmişti. Rabbimiz de kulların yararına olacak genel bir kanun koymak
istiyordu.
Sonunda Zeyd Zeyneb'i boşadı.
İddeti bitince Rasûlullah (c.c.) kendisine istemesi için Zeyd'i Zeyneb'e gönderdi.
Zeyd gitti, sırtını kapıya döndü ve kapının ardından:
"Ey Zeyneb, Rasûlullah sana
talip oluyor" diye seslendi.
Zeyneb: "Rabbime danışmadıkça hiçbir şey
yapmayacağım" dedi.
Namazgahına gitti ve namaz kıldı. Yüce Allah veliliğini
üstlenerek onu peygamberle evlendirdi. Arşının üstünden, yücelerden onun
nikâhını kıydı. Gelen vahiyde şöyle deniyordu:
"Zeyd ondaki maksadını
(onunla evliliğini) sona erdirince seni onunla evlendirdik" (Ahzâb, 37)
Rasûlullah vahiy
gelir gelmez Zeyneb'in yanına gitti ve birlikte oldu. Zeyneb peygamberin diğer
hanımlarına karşı övünür ve "Sizi aileleriniz evlendirdi. Beni ise yedi gök
üstünden Allah evlendirdi." derdi.
Rasûlullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve sellem) Zeyneb ile hikâyesi işte
bundan ibarettir.
Peygambere kadınların Allah
tarafından sevdirildiğinde şüphe yoktur. Zira Enes'in rivayet ettiği sahih bir
hadiste Rasûlullah:
"Bana dünyanızdan kadınlar ve hoş koku sevdirildi. Mutluluğum
ve göz aydınlığım da namazda kılındı." buyurmuştur. Hadisin lafzı aynen böyle,
bazılarının dediği gibi "Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi..."
değil.
Ahmed b.
Hanbel'in Müsned'indeki rivayette şu ziyâde var:
"Yemeden içmeden durabilir, ama onlarsız duramam "
Allah düşmanları yahudiler onu
çekemediler ve "Evlenmekten başka derdi yok" dediler. Yüce
Allah ise peygamberini şöyle savundu:
"Yoksa onlar Allah'ın
fazlından verdiği nimetlerden dolayı insanları mı kıskanıyorlar. Oysa biz
İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermiş ve onlara büyük bir mülk
bağışlamıştık." (Nisa,
54)
Rasûlullah (c.c.)'a en çok sevdiği
insanın kim olduğu soruldu, "Aişe" buyurdu. Hatice hakkında sorulduğunda "Bana
onun sevgisi tamamen verildi" dedi.
Kadınları (eşleri) sevmek
insanın kemalindendir. Ahmed b. Hanbel'in zikrettiğine göre Celûla savaşında
Abdullah b. Ömer'in payına boynu gümüş tabak gibi parlayan bir cariye düştü.
Abdullah der ki:
"Sabredemedim ve insanların gözleri önünde onu öptüm."
Ahmed b.
Hanbel bunu delil alarak yeni esir alınmış cariyeyle, hamileliği kesinleşmeden
cima dışında ilişkiye girilebileceğini söylemiştir. Satın alınan cariye ise
böyle değildir. Aralarındaki fark şudur:
Esir alınan kadın birinin mülkiyetinden
çıkmış değildir (çünkü önceden hür idi), ancak satın alınan cariyede bir
öncekinin mülkiyetinden çıkıp bunun mülkiyetine geçme sözkonusudur.
Rasûlullah bir aşığı maşukuyla
birleştirme yolunda aracı olmuş, ancak kız evlenmeyi kabul etmemiştir. Bu Muğis
ile Berire kıssasıdır.
Rasûlullah Muğis'i gözlerinden yanaklarına gözyaşları
boşanır halde Berire'nin ardından gider görünce kıza:
"Onu kabul
etseydin"
Kız : "Yâ Rasûlallah, emir mi
veriyorsun?"
Rasûlullah:
"Hayır, sadece arabuluculuk yapıyorum"
Kız: "Öyleyse onu
istemiyorum" dedi.
Rasûlullah Muğis'in amcasına:
"Ey Abbas, Muğis'in Berire'ye
olan sevgisine Berire'nin de ona olan nefretine hayret etmiyor musun?" buyurmuş,
bu sevgisinden dolayı Muğis'i hiç tenkit etmemişti.
Allah Rasûlu tüm hanımlarıyla
eşit oranda buluşuyor ve:
"Allahım bu elimde olan husustaki
paylaştırmam / denkleştirmem. Elimde olmayan hususta da bana kızma" diyordu.
"Elimde olmayan"
dan kastı sevgi idi.
Nitekim Yüce Allah da:
"Çok çaba sarfetseniz de kadınlar
arasında âdil olamazsınız" (Nisa, 129) buyurmuştur. Bu sevgi ve cinsel ilişki
hususundaki adalettir.
Râşid halifeler ve şefkatli
insanlar helâl aşklarda âşıklarla maşukları buluşturmada aracı olmuşlardır. Ebû
Bekir ve Osman'ın kıssası daha önce geçti.
Hz. Aliye de bir gün bir evin önünde
yakalanmış Arap bir genç getirildi.
Hz. Ali: "Hikâyen nedir?" dedi.
Genç: Ben hırsız değilim. Sana
doğruyu söyleyeceğim:
Riyahîlerin evindeki Havde'ye
vuruldum.
Öyle güzel ki Bedir önünde
eğilir.
Rumlu kızlar arasında ayrı
bir güzellik ve asaleti var.
Güzelliğiyle övündüğü vakit
övünç ondan korkar.
Aşk ateşimin şiddetinden
dayanamayıp kapılarını çaldım.
Zira orada ateş korunu dahi
yakan biri vardı.
Ev halkı hemen yürüdüler
üzerime ve haykırdılar:
Bu hırsız, katli vacip,
tutuklayın diye.
Gencin bu şiirini dinleyen Hz.
Ali'nin kalbi yumuşadı. Mühelleb b. Rebâh'a "Kız için ona izin ver" dedi.
Mühelleb Ey mü'minlerin emiri, sor, ismi neymiş? dedi.
Genç: Uveyne oğlu Nühâs, dedi.
Adam: "Allah onu, senin olsun"
dedi.
Muaviye bir cariye aldı. Ondan
çok hoşlanıyordu. Bir gün şu beyiti söylerken işitti:
Ayrı kaldım ondan çölde
sallanan ve
Meyvaları koparıldıktan sonra çıplak kalan bir dal gibi oldum.
Cariyeye derdini sordu. O da,
eski efendisini sevdiğini söyledi. Muaviye de onu sevdiği halde efendisini iade
etti.
Zemahşerî Rabîu'l-Ebrâr
kitabında şöyle anlatır:
Zübeyde, Mekke yolundayken bir duvarın üzerinde şu
şiiri gördü:
Allah'ın kulları arasında yok
mudur hiç
Aklını kaybetmişin kederini
giderecek.
Sahibini bulduğunda onu
sevdiğiyle buluşturacağına Allah'a söz verdi. Müzdelife'deyken bir ara bu şiiri
okuyan bir ses işitti. Sahibini getirtti. Genç amcasının kızını sevdiğini, ancak
kızın ailesinin kızı onunla evlendirmemeye yemin ettiklerini söyledi. Gencin
kabilesine gitti ve büyük miktarda mal teklif ederek sonunda kızı vermelerini
sağladı. Bir de ne görsünler:
kız gence daha da aşıkmış. Zübeyde bu amelini
yaptığı en büyük iyilik ve sevaplardan sayar ve "Beni, o gençleri buluşturmamdan
daha çok mutlu eden bir şey yok" derdi.
Harâiti anlatıyor:
Halife
Süleyman b. Abdulmelik'in birbirlerini seven bir kölesiyle bir cariyesi vardı.
Köle cariyeye bir gün şu şiiri yazdı:
Seni rüyamda gördüm sanki
bana
Ağzının soğuk tükrüğünden
veriyordun.
Ellerin elimdeydi ve biz
Bir yatakta birlikte
yatıyorduk.
Gün boyunca, seni tekrar
görebilmek için
Uyumaya çalıştım, ama
uyuyamadım.
Cariye ona şu cevabı gönderdi:
Hayır görmüşsün,
gördüklerinin hepsine
Çekemeyenlere rağmen
ulaşacaksın.
Ben umuyorum ki sarılırsın
bir gün bana
Yanımda göğsümün üzerinde
yatar sabahlarsın.
Seni halhallarımın ve
bizeliklerimin arasında görürüm.
Göğsümün, bedenimin üstünde
görürüm.
Bu Süleyman'a ulaşınca aşırı
kıskanç biri olmasına rağmen köleyi cariyeyle evlendirdi ve onlara hediyeler
verdi:
Cami b. Burhiye der ki:
Medinenin en yetkili fetva makamının sahibi tabiinden
Saîd b. Müseyyeb'e:
"Bizi
saran sevgiden dolayı günaha girmiş olur muyuz?" diye sordum
"Sen ancak elinde
olandan dolayı yenilebilirsin" diye cevap verdi.
Sonra "vallahi böyle bir şeyi
daha önce bana soran olmadı. Sorsalarda aynı şeyi söylerdim" dedi.