Yüceler ve alçaklar (ulvî ve
suflî) alemindeki her hareketin aslı ve kaynağı sevgi (ve irâde) dir.
Her olayın ve her gayenin temelinde sevgi (ve irâde)
vardır.
Çünkü hareketler üç kısımdır:
1 - "İrâdî"
(İsteyerek ve dileyerek)
yapılan hareketler,
2 - "Tabiî"
olarak tezahür eden
hareketler ve
3 - "Kasrî"
(Zorlama sonucu ortaya çıkan)
hareketler.
"Tabiî" hareketin aslı
hareketsizliktir. Bir madde tabii yer ve merkezinden ayrıldığında oraya tekrar
dönmek için hareket eder. Onun merkezinden ve aslî yerinden ayrılması ise "onu
zorla hareket ettiren bir etki" nedeniyle olmuştur. Dolayısıyla onun hem,
kendisini zorla hareket ettiren bir şeyin etkisi sonucu oluşan "mecburî
hareketleri", hem de merkezine ve eski yerine dönmeyi gerçekleştirdiği kendine
ait "tabiî hareketleri" vardır. Bu
her iki hareketi de "zorla
hareket ettirici" nin sonucudur; bu hareketlerin aslı odur.
"İrâdî"
(İsteyerek ve dileyerek) yapılan
hareketler de bu iki tür hareketin aslıdır. Bunlar istemeye ve sevgiye bağlı
olarak gerçekleşir.
Hareketlerin bu üç çeşitle
sınırlı olduğunun delili şudur:
Hareket eden bir şeyin "hareket şuuru" var ise o
"İrâdî
(dileyerek) yapılan bir harekettir." Bu şuuru yoksa, hareketi ya tabiatına
(doğasına) uygundur, ya da değildir. Uygun ise o "tabiî hareket", değilse
"zorla
yapılan hareket" tir.
Bu gerçekler ışığında
düşündüğümüzde görürüz ki göklerde, yerde ve bu ikisi arasında gerçekleşen
Güneş'in, Ay'ın, yıldızların, gezegenlerin, rüzgarların, bulutların, yağmurun,
bitkilerin ve annelerinin karnındaki ceninlerin hareketleri ancak meleklerin
vasıtasıyla, Kur'an ve sünnette pek çok yerde geçtiği gibi "işi düzenleyenlerin" "işleri (rızıkları vs.) taksim edenlerin"
yapmasıyla gerçekleşir.
Bunlara iman
"meleklere iman" ın tamamlayıcı unsurlarındandır. Zira Yüce Allah yağmura,
bitkilere, rüzgarlara, gezegenlere, Güneş, Ay ve yıldızlara, bunların her birine
bir takım melekler görevlendirmiştir. Her kula (dünyada) dört melek
görevlendirmiştir:
Sağında ve solundakiler "yazıcı", önünde ve arkasındakiler
"koruyucu" meleklerdir.
Ruhunu teslim alıp cennet ve cehennemdeki yerine
hazırlaması için bir takım melekler, kabirde onu sorguya çekip sınav yapmaları
için bir takım melekler, cehennemde azap etmeleri veya cennette ihsan ve iyilik
yapmaları için bir takım melekler vazifelendirmiştir. Yüce Allah dağlar için
bir takım melekler görevlendirmiştir. Bulutlar için bazı melekler
görevlendirmiştir; bunlar bulutları emrolundukları yöne götürürler. Yağmur için
de bir takım melekler görevlendirmiştir; bunlar Allah'ın emriyle, O'nun
dilediği- şeklide ve miktarda yağmur yağdırırlar. Cennetin ağaçlarını dikmek,
eşyalarını yapmak, sergisini gerçekleştirmek ve bakımını yapmak için melekler,
cehennem içinde aynı şekil de bir takım melekler göndermiştir.
İşte Yüce Allah'ın en büyük
askerleri meleklerdir.
"Melek" kelimesi
başkasının emrini uygulayan elçi anlamını çağrıştırır.
Onların elinde hiçbir şey
yoktur. Bilakis her şey Yüce Allah'ın elindedir. Onlar işlerin taksimini ve
düzenlemesini O'nun emir ve izniyle yaparlar. Yüce Allah onlardan şöyle
bahsetmiştir:
"(Melekler derler ki:) Biz ancak Rabb'inin emriyle ineriz.
Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir. Rabb'in asla
unutkan değildir." (Meryem, 64)
Yüce Allah buyurur ki:
"Göklerde
nice melek var ki onların şefaati hiç işe yaramaz. Meğer Allah'ın dileği ve razı
olduğu kimseye izin verdikten sonra olsun." (Necm, 26)
Yüce Allah yaratıklarındaki
emirlerini uygulayan meleklere yeminle şöyle buyurmuştur:
"Andolsun o sıra sıra
dizilenlere. Bağırıp sürenlere (bulutları sevkedenlere); zikir okuyanlara"
(Sâffât, 1-3)
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Andolsun;
birbiri ardınca gönderilenlere, rüzgâr gibi esip savuranlara, yaydıkça
yayanlara, ayırdıkça ayıranlara, öğüt bırakanlara; özür yahut uyarmak için..."
(Mürselât,
1-6)
Yüce Allah yine şöyle buyurur:
"Andolsun (ruhu)
söküp çalanlara, (onu) hemen çıkarıp alanlara, yüzüp gidenlere, yarışıp
geçenlere, işi düzenleyenlere" (Nâziât, 1-5)
Bunun anlamını ve bunlara yemin
etmenin hikmet ve sırrını "Et-Tibyân fi Aksâm el-Kur'an" kitabımızda açıkladık.
Bunları öğrendikten sonra
anlarsın ki:
Sevgiler, saikler, dileme, kasıt ve fiiller, tüm bunlar onların,
yer ve göklerin Rabb'ine ibadetleridir. Tüm tabiî ve mecburî hareketler de buna
tâbidir.
Sevgi olmasaydı gezegenler dönmez, ışık saçan yıldızlar hareket etmez,
rüzgarlar esmez, yağmur taşıyan bulutlar geçmez annelerinin karnındaki ceninler
hareket etmez, çeşit çeşit bitkiler tohumlarından bitmez, deniz dalgaları
coşmaz, "işleri düzenleyip taksim edenler" hareket etmez, gökler, yerler ve
bunlardaki çeşit çeşit yaratıklar yüce yaratıklarını tenzih etmez, O'nu
övmezlerdi. Tenzih ederiz o Allah'ı ki:
"Yedi gök, arz ve bunların içinde
bulunanlar, O'nu tesbih ederler. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey
yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, halîmdir, çok
bağışlayandır" (İsra, 44)