Homoseksüelliğin yol açtığı
fesad en büyük zararlardan olduğundan dolayı dünya ve ahiretteki cezası da en
büyük cezalardan olmuştur.
İlim ehli onun cezasının zinadan
fazla mı, az mı, yoksa ikisinin cezasının da aynı mı olduğu hususunda üç görüşe
sahiptirler.
1 - Ebû Bekir, Ali, Halid b.
Velîd, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Abbas, Câbir b. Zeyd, Abdullah b.
Muammer, Zührî, Rebîa b. Ebî Abdirrahman, İmam Malik, ishak b. Râheveyh, iki
rivayetten en doğrusuna göre -İmam Ahmed, -iki görüşünden birinde İmam Şafiî
onun cezasının zinanın cezasından çok olduğu, evli olsun bekâr olsun her
halükârda öldürüleceği görüşündedirler.
2 - Atâ b. Ebî Rebâh, Hasan-ı
Basrî, Saîd b. Müseyyeb, İbrahim Nehaî, Katâde, Evzâî, Şafiî'nin iki görüşünden
birine göre İmam Şafii- ki takipçileri bu görüşünü benimsemişlerdir kendisinden
yapılan ikinci rivayete göre İmam Ahmed, Ebû Yusuf ve Muhammed onun cezasıyla
zinanın cezasının aynı olduğu görüşündedirler.
3 - Hâkim ve Ebû Hanîfe ise
homoseksüelin cezasının zina edenin cezasından hafif olduğunu, cezasının ta'zir
cezası olduğu görüşündedirler.
Üçüncü Görüşü savunanlar şu
delilleri getirmişlerdir:
1 - Bu Allah ve Rasûlünün muayyen
bir had cezası belirlemediği bir günahtır. Dolayısıyla cezası leş, kan ve domuz
eti yemek gibi tazîr olur.
2 - Bu, fıtratın istek duymadığı
eğilim göstermediği bir organla yapılan ilişkidir. Hatta, Yüce Allah'ın
hayvanların dahi fıtratına nefret koyduğu iğrenç bir harekettir. Dolayısıyla
dişi merkeple ilişkiye giren kimseye olduğu gibi buna da had cezası verilmez.
3 - Homoseksüel lugaten de,
şer'an da, örfen de zinakâr diye isimlendirilmez ve dolayısıyla zinâkârların
cezasını bildiren şer'î delillerin kapsamına girmez.
4 - Şeriatın genel kaidesi olarak
şu öne çıkar:
Bir günahtan zaten fıtrat nefret ediyorsa, fıtratın engellemesiyle yetinilir ve had cezası verilmez. Eğer fıtrat buna aykırı davranıp o iğrenç şeyi
işlerse, kişinin fıtratının ona yaklaşımına uygun bir ceza verilir. O yüzden
zina, hırsızlık ve içki içmeye had cezası belirlenmiş, leş, kan ve domuz eti
yemeye belli bir ceza konmamıştır. Bunun örneği hayvanla ve ölüyle cinsel
ilişkiye girene
bir had cezasının
bulunmayışıdır. Yüce Allah insanların fıtratına, erkeğin kendisi gibi bir
erkekle cinsel ilişkiye fail veya mef'ul olarak girmekten iğrenme duygusunu
yerleştirmiştir. Zina ise böyle değildir, onda her iki tarafı da yapmaya iten
bir dürtü vardır.
Kısaca insanların hemcinslerin
birbirlerinin bedenlerinden haz almalarına had cezası yoktur. Nitekim iki
kadının birbiriyle hazlanmasına, sevicilik yapmasına bir had cezası yoktur.
Birinci görüşün sahipleri -ki
onlar ümmetin büyük çoğunluğunu teşkil etmekteler; hatta bir çok âlim,
sahabilerin o görüşte ittifak ettiklerini söylemişlerdir- şunları delil
getirmişlerdir:
Günahlar arasında fesadı ve
zararı bundan daha büyük bir günah yoktur. Bu küfürden sonra gelir, hatta
neredeyse öldürmeden daha büyük bir cinayettir. İnşallah bunu ileride
anlatacağız.
Yüce Allah Lût kavminden önce
hiç kimseyi bu cür'üm ile sınamamış ve onları başka hiçbir kavme vermediği bir
cezayla cezalandırmıştır. Onlara pek çok azabı birden vermiştir; helak etmiş,
memleketlerini üzerlerine yıkmış, yerin dibine geçirmiş, gökten taş yağdırmış ve
başka hiçbir ümmete vermediği bir çok ceza vermiştir. Bu o günahın fesad ve
zararının büyüklüğündendir. Öyle ki, üzerinde bu cürüm işlendiğinde yerküre
neredeyse sarsılır; melekler onu gördüklerinde azap onların üzerine iner,
yeryüzü Rabb'inden yardım ister, imdat diye bağırır; dağlar neredeyse yerlerinden
sökülürler. Homoseksüel ilişkide yapılan kişi (mef'ul) için öldürülmek kendisine
o günah yapılmaktan daha iyidir. Çünkü bunu yapan onu tamamiyle öldürmüş
demektir. Oysa öldürülseydi mazlum ve şehid olarak ölür, belki de ahirette onun
faydasını görürdü.
Bunun delili şudur:
Yüce Allah
katilin cezasını ölünün akrabalarının insiyatiflerine bırakmıştır, öldürür veya
affederler. Fakat homoseksüel için kesin bir had cezası koymuştur. Nitekim
Resûlullah'ın sahabileri bu hususta icma etmişlerdir. Sahîh, açık ifadeli
hadisler -ki bunlarla çelişen başka hadisler bulunmamaktadır- buna delalet
etmektedir.
Zira Halid Muhammed Velid'den
rivayet edildiğine göre Kendisi bir Arap kabilesinde erkeklerle cinsel ilişkiye
giren bir adam gördü. Durumu Ebû Bekir'e yazdı. Ebû Bekir de sahabîlerle
istişare etti. En şiddetlileri Hz. Ali idi. O şöyle dedi:
"Bunu eski
milletlerden sadece biri yaptı ve Allah'ın onlara ne yaptığını siz biliyorsunuz.
Bana göre o ateşte yakılmalı!" dedi. Hz. Ebû Bekir de Halid'e bu emri gönderdi ve
adam yakıldı."
İbn Abbas (r.a.):
"Kasabadaki en
büyük binaya bırakılır ve homoseksüel oradan yüzüstü atılır. Sonra taşlanır."
demiştir.
İbn Abbas (r.a.) bu cezayı Allah'ın Lût kavmine verdiği cezadan
çıkarmıştır. Rasûlullah'dan:
"Her kimin Lût kavminin yaptığını görürseniz faili
(yapanı) da mef'ulü (yapılanı) da öldürünüz!" hadisini rivayet eden de İbn
Abbastır.
Bunu sünen kitapları sahipleri
(Ebû Davud, Tirmizî, İbn Mace) rivayet etmişler, İbn Hıbban ve başka muhaddisler
sahîh olduğunu bizzat belirtmişlerdir.
Ahmed b. Hanbel bu hadisle delil
getirmiştir. Hadisenin senedi Buharî'nin senedleri gibidir.
Bunlar derler ki: Rasûlullah'ın
şöyle buyurduğu sabittir:
"Allah Lût kavminin yaptığını yapana lanet eder. Allah
Lût kavminin yaptığını yapana lanet eder. Allah Lût kavminin yaptığını yapanlara
lanet eder."
Rasûlullah'dan (Sallallahu aleyhi ve sellem) gelen hiçbir hadiste zina eden için üç kez lanet
yoktur. Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir takım büyük günahları işleyenlere lanet etmiş, ancak
lanet, üç kez tekrarlamamıştır. Homoseksüele ise lanetini tekrarlamış, üç defa
vurgu yapmıştır. Rasûlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) sahabileri onun öldürüleceğinde ittifak
etmişler, bu hususta hiçbiri farklı bir şey söylememiştir. Onların ihtilafları
sadece nasıl öldürüleceğindedir. İnsanları da onların bunun öldürülüp
öldürülmeyeceği hususunda ihtilaf ettiklerini sanmışlar, bunu onlar arasında
ihtilaflı konu olarak sunmuşlardır. Oysa bu icma edilen bir husustur, ihtilaf
yoktur.
Bunlar derler ki: Her kim:
"Zinaya yaklaşmayın, Çünkü o açık bir kötülüktür çok kötü bir yoldur"
(İsra, 32)
"Böyle bir fuhşu mu yapıyorsunuz? Onu sizden önce dünyalarda hiç kimse yapmadı."
(A'râf, 80) âyetlerini düşünürse zina ile homoseksüellik arasındaki farkı görür.
Yüce Allah ikisinden fuhuş, fuhşiyat diye bahsetmiş ancak
zinada nekire (fahişeten), homoseksüellikte ise marife kipiyle (el-fahişe)
zikretmiştir.
Birincisinin anlamı: "O fuhuşlardan bir fuhuştur."
İkincisinin
anlamı ise: "her türlü fuhuşu içeren fuhuştur (yani fuhuşun ta kendisi, tam
adresidir.)"
örneğin: "Zeydün er-racül Zeyd tam erkektir, yani tüm erkeklik
vasıfları onda vardır" ve "nime'r-Raculü zeyd: Zeyd ne iyi tam erkektir"
dersin, ikinci ayetin anlamı şöyledir:
"Çirkinliği herkes tarafından
bilinen o şeyi mi yapıyorsunuz?"
Bu, fuhuşluğunun açıklığı ve fuhuşlukta
dorukta olduğundan dolayı, fuhuş denilir denilmez o anlaşılır, akla başka bir
şey gelmez.
Yüce Allah daha sonra,
homoseksüelliği onlardan önce hiç bir milletin yapmadığını söyleyerek onun
çirkinliğine vurgu yapmış, şöyle buyurmuştur:
"Onu sizden önce dünyalarda hiç
kimse yapmadı." Sonra kalplerin tiksindiği, kulakların iğrendiği, fıtratların
son derece nefret ettiği şeyi, erkeğin kendisi gibi bir erkeğe yaklaşıp onunla
bir kadın gibi cinsel ilişkiye girmesini zikrederek vurguyu daha da artırdı:
"Siz erkeklere şehvetle yaklaşıyorsunuz..."
(A'raf, 81).
Sonra onların aslında
buna ihtiyaçlarının olmadığını, onları buna itenin salt şehvet olup erkeğin
kadına meyletmesine sebep olan temel meyil olmadığını belirtmiştir. Erkek
kadınıyla şehvetini teskin eder, haz ve zevkini alır, aralarında kadına anababasını unutturacak muhabbet ve şefkat doğurur, yaratıkların en değerlisi
olan insan türünün soyunun devam etmesine sebep olur, kadını korur, şehvetini
tatmin etmesini sağlar, "hısımlık" ilişkisini doğurur, erkeklerin kadınları
himaye edip geçimlerini temin etmelerini sağlar, aralarından peygamberler,
veliler ve mü'minler gibi Allah'ın en çok sevdiği kimselerin çıkmasına sebep
olur, peygamberimizin diğer peygamberlere karşı ümmetinin çokluğuyla övünmesini
sağlar. İşte evlenmenin bunun dışında pek çok faydası, buna karşın bütün bunları
yokeden homoseksüelliğin sayılamayacak kadar ve ayrıntısını ancak Allah'ın
bildiği pek çok zarar vardır.
Yüce Allah daha sonra
homoseksüellerin Yüce Allah'ın erkeklerde yarattığı fıtrata tamamen aykırı
davrandıklarını bildirmiştir. Onlar, Allah'ın erkeklere yerleştirdiği temel
meyli alt üst etmişler, fıtratın ve
doğanın aksine hareket ederek kadınlar yerine erkeklere yaklaşmışlardır. O
yüzden yüce Allah diyarlarını üzerlerin geçirmiş, altını üstüne getirmiştir.
Onları da alt üst etmiş, başları üzeri azaba sokmuştur.
Yüce Allah daha sonra onun
çirkinliğini, onları haddi aşmak anlamına gelen israfçılıkla niteleyerek
vurgulamış, şöyle buyurmuştur:
"Hayır siz müsrif bir toplumsunuz." (A'râf,
81)
Bir düşün; acaba bunun gibisi
veya buna yakın bir şey zina hakkında söylenmiş midir?
Yüce Allah onlardan şöyle
bahsetmiştir:
"Biz onu (Lut Peygamberi) çirkin işler yapan bir kentten
kurtardık." (Enbiya, 74)
Yüce Allah onları son derece çirkin olan şu iki vasıfla vasıflandırmıştır:
"Gerçekten onlar yoldan çıkan
kötü bir kavim idiler." (Enbiya, 74)
Onları peygamberinin diliyle
bozguncular olarak isimlendirmiştir:
"Rabb'im, şu bozguncu kavme karşı bana
yardım et" (Ankebut, 30)
Onları meleklerin diliyle
zalimler olarak isimlendirmiştir.
"(Melekler İbrahim'e şöyle dediler) Biz şu
(Sodom) kenti (ni)n halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim oldular"
(Ankebût, 31)
Bir düşün; böylesi cezalarla
başka kimler cezalandırılmışlar, böylesi vergilerle başka kimler yenilmişlerdir?
Allah'ın dostu İbrahim kendisine
melekler Lût kavminin helak edileceğini haber verdiklerinde onlarla tartışmış,
bunun üzerine O'na şöyle denmişti:
"Ey İbrahim, bundan vazgeç
(boşuna uğraşma).
Zira Rabb'inin emri gelmiştir. Mutlaka onlara, geri çevrilmez azab gelecektir."
(Hûd, 76)
Homoseksüellerin şu
iğrençliklerini ve Allah'a karşı aşırı azgınlıklarını bir düşün. Lût'un kapısını
son derece yakışıklı insan görünümündeki (melek)lerin çaldığını gördüklerinde
koşarak ona geldiler. Lût onları görünce:
"Ey kavmim, işte kızlarım, onlar sizin
için daha temiz! Allah'tan korkun, misafirlerim içinde beni rezil etmeyin!
İçinizde aklı başında bir adam yok mu sizin?" (Hûd, 78) dedi.
Ona cevap verdiler, ancak inatçı
ve zorba bir cevap:
"Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını bilirsin. Ve
sen bizim ne istediğimizi de pekâlâ bilirsin!" (Hûd, 79)
Bunun üzerine Allah'ın
peygamberi kederli bir yürekle derin bir nefes çekti ve şöyle dedi:
"Keşke sizi
savacak gücüm olsaydı, yahut da çok sarp bir kaleye sığınabilseydim." (Hûd, 80)
Bunun üzerine Allah'ın elçileri melekler onu rahatlattılar, gerçeği söylediler
ve kendilerine dokunmayacaklarını söylediler. Onlardan korkmamasını, üzülmeyi
bırakmasını söylediler ve :
"Ey Lût! biz Rabb'inin elçileriyiz. Onlar kesinlikle
sana ulaşamayacaklar" dediler. Onu, kavminin başına gelecek bir belâyla
müjdelediler ve şöyle dediler: "Gecenin bir kısmında aileni yürüt; içinizden
karından başka hiç kimse geri kalmasın. Çünkü ötekilerine erişen (azab) ona da
erişecektir. Onlara vaadedilen zaman sabah (vakti)dir. Sabah yakın değil
mi?" (Hûd, 81)
Öyle olmalı ki Allah'ın
peygamberi onların helak vaktini geç bulmuş ve "Bundan da erken olmasını
arzuluyorum" demiş, melekler de ona "Sabah yakın değil mi?" diye cevap
vermişlerdir. Vallahi Allah düşmanlarının helak edilmesi ile peygamberinin ve
dostlarının kurtuluşu arasındaki süre sadece sahur vakti ile şafağın doğuş vakti
arasındaki süreydi. Birden kasabaları kökünden sökülüp gökyüzüne yükseltildi.
Öyle ki melekler köpeklerinin havlamasını, merkeplerinin anırmasını işittiler. Rabb geri çevrilmesi imkansız emriyle kulu ve elçisi Cebrail'e
"onu alt üst et,
üzerlerine geçir" diye emretti.
Nitekim Yüce Allah Kur'an'ında şöyle buyurur:
"(Azab) emrimiz
gelince oranın üstünü altına getirdik, üzerine de taş yağdırdı ki (bu
taşlar) çamurdan taşlaşmış, (onlara azab için) hazırlanmış, istif
edilmiş." (Hûd, 82)
Yüce Allah onları âlemlere
ibret, müttakîlere nasihat, hareketlerinde onlara ortak olan mücrimler için
örnek bir ceza ve yaşanmış bir misal kılmış, diyarlarını da yolcuların yolu
üzerinde kılmıştır.
"Şüphesiz bunda anlayanlara
(nice) ibretler vardır. Ve o yol üzerinde durmaktadır. Elbette bunda
inananlar için bir işaret vardır." (Hicr, 75-77).
Yüce Allah onları gaflet
hallerinde uykudayken yakalayıverdi. Azabı onlara sarhoşlukları içinde
bocalarlarken geldi ve kazanmakta oldukları şey onlara hiçbir fayda sağlamadı. O
zevk, azaba dönüştü.
Zevkler yok olup ardından
hüzünler geldi ve hevâ-hevesler son buldu ve ardlarında mutsuzluk bıraktılar. Az
bir süre zevklendiler, ama uzun süre azap ve işkence gördüler. Hazmi zor
şeylerde otlandılar ve bunlar onlara elem verici bir azap bıraktı. Bu
şehvetlerin sarhoşluğu akıllarını başlarından aldı ve ancak "azap olunanlar
diyarı" nda kendilerine geldiler.
Bu gaflet onları yatırıp uyuttu
ve ondan ancak "helak olmuşlar yurdunda" uyandılar. Vallahi pişmanlığın fayda
vermediği vakitte son derece pişman oldular.
Yaptıkları için ağladılar ve
gözlerinden gözyaşları yerine kanlar döküldü. Ateş bu taifenin en üstündeki ve
en altındakilerinin yüzlerindeki ve bedenlerindeki deliklerden çıkarken, cennet
tabakaları arasında lezzetli içecekler yerine cehennemin sıcak suyundan
içerlerken onları bir görsen!
"Bir zamanlar kazandığınızı
tadın"
Girin ona ister dayanın, ister
dayanmayın. Sizin için birdir. Ancak yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız."
(Tûr, 16)
Yüce Allah Lût kavmi gibi
yapanlara bu azabın yakın olduğunu belirtmiş ve onları bu tehdid edilen şeyin
vuku bulmasıyla korkutmuştur:
"Bu zalimlerden uzak değildir."
(Hûd, 83)
Ey erkeklerle zina eden lûtiler!
Müjdeler size. İnsanların toplanacağı günde size büyük ödül var. Yeyin, için,
zina edin, lûtilik yapın, sevinin. Zira sizin için inilti var kızıl cennetlerde.
Kardeşleriniz size orasını önceden hazırladılar. Dediler:
Çabuk gelin, size müjdeler var.
İşte biz selefiniz sizleri beklemekteyiz. Cebbar bizi büyük ateşinde toplayacak.
Sanmayın ilişkiye girdiğiniz erkekler, Kaybolacaklar gözünüzden. Bilakis,
hepsini göreceksiniz açıkça.
Her biriniz dostuna lanet
okuyacak. Derdiyle ikinci kez mutsuz olacak. Her biri ortağıyla birlikte azab
görecek Günah ve zevkte birlikte oldukları gibi
Homoseksüelliğin cezasının
zinadan küçük olduğunu söyleyenlerin delillerine cevaplara gelince; "Bu, Yüce
Allah'ın hakkında belli bir had cezası belirlemediği bir masiyettir", sözlerine
birkaç yönden cevap verilir.
Evvelâ; Yüce Allah'tan bize dini
tebliğ eden, ulaştıran Peygamberimiz bunu yapanın kesin olarak öldürüleceğini
söylemiştir. Rasûlullah bir hüküm söylemişse onu ancak Allah'tan aldığı vahiy
ile kaybetmiştir. Şayet bunun cezasının şeriatta (Kur'an, sünnet vs.
kaynaklarda) belli olmadığını söylüyorsanız, bu geçersizdir. Kur'an'dan geçmiyor
diyorsanız bu da geçersizdir, çünkü bunun hükmü sünnette sabit olmuştur.
İki: Bu sözünüz, recm (zina eden
evli kimsenin taşlanarak öldürülmesi meselesini) kabul etmemenizi gerektirir.
Çünkü o da sünnetle sabit olmuştur.
Şayet; Bilakis recm lafzı
neshedilirken hükmü kalmış ve âyetle sabit olmuştur, derseniz deriz ki: Öyleyse
en azından içki içenin azasını kabul etmemenizi gerektirir. (Çünkü bu da hiç
şüphe götürmez biçimde Kur'an'la değil sünnetle sabit olmuştur.)
Üç: Belli bir delili yok saymak
mutlak delili de o delilin delâlet ettiği ortamı da yok saymayı gerektirmez.
Kaldı ki- daha önce geçtiği gibi- yok saydığınız delil geçersiz değildir.
Sizin "Bu, fıtratın eğilim
göstermediği, bilakis yüce Allah'ın insana buna karşı bir nefret koyduğu bir
cinsel ilişkidir. Bu leş ve hayvanla cinsel ilişkiye benzer." sözünüze gelince;
bunun cevabı da şu birkaç yöndendir.
Bir: Bu, kıyas -daha önce geçtiği gibi- Rasûlullah'ın sünneti ve sahabilerin icmasına ters düştüğünde
reddolunur, itibara alınmaz.
İki: Her türlü fitmeden daha
büyük olan yakışıklı tüysüz oğlanla ilişkiye girmek olan lûtiliği dişi merkeple
veya ölmüş bir kadınla cinsel ilişkiye kıyas etmek son derece geçersiz kıyasdır.
Bu, hiç kimse nezdinde bir dişi
eşek veya inek ya da ölüyle cinsel ilişki gibi değildir. Zira nice erkekler
hemcinslerine aşık olmuş ve bu aşkları, akıllarını başlarından almış, kalplerini
esir etmiş veya düşüncelerini ve nefislerini istila etmiştir. Bundan daha bozuk
bir kıyas olur mu?
Üç: Bu iddianın kişinin annesi,
kızı ve kızkardeşiyle zina etmesi meselesiyle bozulur. Çünkü bu da fıtratın
nefret ettiği bir şeydir, ama bazı âlimlere göre cezası en büyük cezalardandır.
Zira bu görüşe göre kişi evli olsun, bekar olsun, böyle bir ensest ilişkiye
girdiğinde öldürülür. Bu, Ahmed b. Hanbel'den yapılan iki rivayetten biridir.
İshak b. Râheveyh ve bir grup hadis âlimi de bu görüştedir.
Nitekim Ebû Davud ve Tirmizî
Berrâ b. Azib'den şöyle rivayet etmişlerdir.
"Amcamla karşılaştım, elinde bir
kılıç vardı. "Nereye, gidiyorsun?" dedim.
"Rasûlullah beni babasının ardından
hanımıyla evlenen bir adamı öldürmem ve malını alması için gönderdi dedi." Tirmizî: Bu sahih ve hadistir, demiştir. Cüzcânî:
Berrâ'nın amcasının ismi
Haris b. Amr'dır, demiştir.
Ebû Dâvud ve İbn Mâce'nin
"Sünenlerinde ibn Abbas'tan şöyle rivayet etmişlerdir. Rasûlullah:
"Her kim
mahremiyle cinsel ilişkiye girerse onu öldürün" buyurdu.
Haccac'a, kızkardeşine tecavüz
etmiş birisi getirildi. O "Onu hapsedin ve burada bulunan Sahabîlere sorun!"
dedi. Abdullah b. Mutraf'a sordular. Dedi ki:
Rasûlullah'ı şöyle buyururken
işittim:
"Her kim mü'minlerin mahremini çiğnerse siz de onu kılıçla çiğneyin."
Bu hadiste onun ortadan ikiye
bölünerek öldürüleceğine delil vardır. Bu, meselede müstakil bir delildir.
Buradan yola çıkarak şöyle kıyas
yapabiliriz:
Hiçbir şekilde cinsel ilişkiye girilmesi caiz olmayan (erkekle
erkek ilişkisi gibi) ilişkiye girenin cezası öldürülmektir. Delili annesi veya
kızıyla ilişkiye girenin (hadislerde geçtiği gibi) öldürülmesidir. Diğer
mahremlerle ilişkiye girme ve ilişkiye girilmesi hiçbir şekilde helâl olmayan
kimseler veya şeylerle ilişkiye girme hakkında da böyle söylenir. Böylece
lûtiliğin cezası öldürülmek olur. En doğrusu her iki meseleye de hadisle delil
getirmektir. Kıyas ise
her ikisinin doğruluğunu
destekleyici bir delildir. Çünkü müslümanlar mahremiyle cinsel ilişkiye girene
had cezalan uygulanacağında ittifak etmişlerdir. İhtilafları sadece cezanın
keyfiyeti hususundadır.
Bunda iki görüş vardır.
Şafiî, Malik ve -iki rivayetten
birine göre- Ahmed b. Hanbel onun cezasının zina cezası gibi olduğunu
söylemişlerdir.
Ahmed iki rivayetten diğerine
göre, İshak ve bir grup hadisci cezasının her halükârda öldürülmek olduğu
görüşündedirler.
Yine âlimler haram olduğunu bile
bile yakınıyla evlenip cinsel ilişkiye girene had cezası uygulanacağında ittifak
etmişlerdir. Ancak Ebû Hanife bunu "had cezasını düşürmeye sebep olan şüpheler"
den bir şüphe olarak saymış ve ona "had cezası uygulanmaz" demiştir.
Ancak muhalifleri şöyle
diyorlar:
Adamın bu cinayeti nikâh adı altında yapması cinayetinin çirkinliğini
artırmıştır. Çünkü o iki yasağı, nikâh akdi yapma yasağı ile cinsel ilişkiye
girme yasağını birden işlemiştir. Zira harama ikinci bir haramın eklenmesiyle
ceza nasıl hafifler?
Ölüyle cinsel ilişkiye ve
homoseksüelliği ona kıyas edişinize gelince; bunda fakihlerin iki görüşü vardır.
Her mezhepte bu görüşlerden
birine sahip olan âlimler vardır. Bunlardan birine göre -ki bu Evzâinin de
görüşüdür- ceza had cezasıdır. Çünkü onun bu hareketi daha büyük cürüm, daha
büyük günahtır. Zira fuhşuna bir de ölünün saygınlığını -dokunulmazlığını
çiğneme cürmü katmıştır.
Hayvanla cinsel temas yapan
kimse hakkında ise fakihlerin üç görüşü vardır:
Bir: Terbiye verici ve edeplendirici küçük ceza (te'dîb)
verilir, had cezası uygulanmaz.
İki: Bunun cezası zinanın
cezası gibidir; yapan kişi bekârsa yüz değnek vurulur, evli ise taşlanarak öldürülür. Bu Hasan-ı Basrî'nin
görüşüdür.
Üç: Cezası lûtînin cezasıyla aynıdır. Bunu Ahmed b.
Hanbel bizzat belirtmiştir.
Lûtilik hakkında kendisinden
gelen iki rivayete göre hayvanla cinsel temas yapan kimse hakkında "kesinlikle
öldürülme" veya "Zina eden gibi cezalandırma" şeklinde iki görüş olarak
belirlenir.
"Ölüyle cinsel ilişki"
nin
hükmüne had cezası diyenlere göre homoseksüelliği "ölüyle cinsel ilişki" ye kıyas
etmek homoseksüelliğin cezasının -bizim dediğimiz gibi- had cezası olmasını
gerektirir. Sizin yaptığınız kıyas ise sadece diğer görüşe göre geçerlidir.
Böylece kıyasınız bir kesinlik ifade etmez.
Cezasının "öldürülmek" olduğunu
söyleyenler Ebû Davud'un İbn Abbas (r.a.) kanalıyla rivayet ettiği Rasûlullah'ın
"Her kim bir hayvana yaklaşırsa onu öldürün, hayvanı da onunla birlikte
öldürün." Hadisini zelil getirmişlerdir.
Cezasının "öldürülmek" olduğunu
söyleyenler. Ebû davud'un İbn Abbas (r.a.) kanalıyla rivayet ettiği Rasûlullah'ın
"Her kim bir hayvana yaklaşırsa onu öldürün, hayvanı da onunla birlikte öldürün"
hadisini delil getirmişlerdir. Bunlar derler ki. Çünkü bu hiç bir şekilde helâl
olmayan bir cinsel temastır, dolayısıyla cezası aynı tür cinsel temas olan
lûtîliğin cezası gibi olur.
Had cezasının olmadığını
söyleyenler bu hususta sahih bir hadisin bulunmadığını söylemişler ve "Hadis
sahih olsaydı onu biz de alırdık, ona aykırı görüş beyan etmemiz helâl olmazdı."
demişlerdir.
İsmail b. Saîd Şâlenci derki:
Ahmed b. Hanbel'e hayvanla cinsel ilişkiye geçen kimsenin cezasını sordum, bir
cevap vermedi. Bu hususta Amr b. Ebi amr'ın rivayet ettiği hadis sahih değildir.
Tahâvî: Bu hadis zayıftır,
demiştir. Ayrıca bunu rivayet eden İbn Abbas'tır ve O bu kimseye bir had
cezasının uygulanmayacağına dair fetva vermiştir.
(Bazı fıkıhçılara göre bir râvî rivayet ettiği hadise aykırı bir fetva verirse, bu o hadisin zayıf olduğuna
veya sanıldığı anlamı ifade etmediğine delil teşkil eder. (müt.)
Ebû Davud da "İşte
bu hadisi zayıf kılmaktadır" demiştir.
Ayrıca, şüphesiz insanın
hayvanla cinsel ilişkiye karşı içindeki "fıtri engelleyici" (nefret, tiksinti,)
lûtiliğe karşı "fıtrî engelleyici" den daha kuvvetlidir. Dolayısıyla onda da
insanları suç işlemekten men 'etmek için konulan cezalara ihtiyaç duyulmaz.
Bu kıyas en geçersiz
kıyaslardandır. Bunu daha önce açıkladık.