Sonra kulak gediğini, oradan bu
tuzağınızı bozacak bir şeyin girmemesi için gözetleyin ve oradan ancak batılın
girmesi için çabalayın. Zira batıl nefse kolay, hoş ve tatlı gelir. En tatlı
kelimeleri ve zekiler için en büyüleyici sözleri seçin ve onları nefislerin
hoşuna gidecek şeylerle katıştırıp sunun.
Önce bu tür sözlerden
muhatabınıza bir şeyler atın. Kulak verirse benzerlerini ekleyin. Onun
hoşlandığını gördükçe bu düşünceleri teker teker söyleyip empoze edin. Sakın bu
gedikten Allah kelamından, Rasûlullah'ın veya uyarıcıların sözlerinden bir
şeyler girmesine izin vermeyin. Engel olamazsanız ve bu tür şeyler girerse onu
anlamasına, tefekkür etmesine, nasihat alıp yanlışını düzeltmesine engel olun.
Bunun için ya ona zıt düşünceler empoze edin, ya da onları gözünde büyültün,
bunları insanların anlayamayacaklarını idrak edemeyeceklerini, bunun ağır bir
yük olup insanın tek başına taşıyamayacağını vs. söyleyin. Ya da bunların
değerini onun nezdinde küçültün, şöyle deyin:
"İnsanlar nezdinde daha yüce, daha
değerli ve daha ender bulunan şeyle (aklî, felsefi şeylerle) iştigal etmek daha
iyidir.
Boş şeylerin taliplisi çoktur.
Hak ise gariptir, yalnızdır. Onu söyleyen kendisini tehlikeye atmış olur. O
yüzden kişinin kendini tehlikeye atmayıp insanlar arasında en revaç görecek
şeylerle iştigali daha iyidir."
Böylece batılı onlara türlü
türlü biçimlerde ve nefislerine kolay gelecek şekilde sunun. Hakkı da önüne,
ondan nefret edeceği ve ağırına gidecek biçimde koyun.
Bunu öğrenmek istiyorsan onların
insî şeytanlardan dostlarına bak; nasıl iyiliği emir ve kötülükten nehyi insanı
ilgilendirmeyen şeylerle iştigal, insanların kafalarını karıştırma, kendini
tahammül edemeyeceği belâya sokma ve insanlar arasında fitne çıkarma vs.
şeklinde sunuyorlar?
Nasıl sünnete tabi olanların
söylediklerini, Allah; O'nun (c.c.) ve peygamberinin vasıfladığı şekilde vasıflandırmayı
"tecsîm" (Allah'ı
cisim kabul etme), "teşbih" (O'nu mahlukata benzetme), "Tekyîf" (O'na bir şekil,
suret nisbet etme) şeklinde sunuyorlar?
Nasıl da Allah'ın yaratıklarının
üzerinde oluşunu, Arş'ının üzerine istiva edişini, yaratıklarından ayrı oluşunu
"tehayyüz" (bir yer kaplama) diye isimlendiriyorlar?
Bunlar Allah'ın dünya
semasına inişini ve "Benden kim bir şey isterse ona veririm" deyişini
"hareket
etmez bir yerden bir yere intikal etme" olarak isimlendiriyorlar.
Kendini
vasıflandırdığı el, yüz vs.yi "organlar" ve "âzâlar" diye adlandırıyorlar.
Yaptığı fiilleri "havadis" (ezeli olmayan, sonradan olma), sıfatlarını
"araz"
(bir cisme arız olan haller) diye isimlendirirler.
Sonra tüm bunların Allah
hakkında imkansız olduğundan yola çıkarak, O'nun (c.c.) kendini vasıflandırdığı bu
sıfatları yok sayarlar. Bunlar bilgisiz ve basiretsiz insanlara Kur'an ve
sünnetin ifade ettiği bu sıfatların bunlara yol açtığını söylerler ve "ta'tîli"
(Allah'ın sıfatlarını inkarı), "tenzih" ve "yüceltme"
adı altında empoze ederler. İnsanların çoğu ise zayıf akıllıdırlar; bir şeyi bir
lafızla kabul ederler, sonra aynı şeyi başka, bir lafızla söylendiğinde reddederler.
Yüce Allah:
"Böylece biz, her peygambere
insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. (Bunlar), aldatmak için
birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar" (En'am, 112)
buyurmuştur.
Allah
burada, batıl ve asılsız şeyden "yaldızlı söz" diye bahsetmiştir. Çünkü sahibi
onu elinden geldiğince süsler ve aldanmaya müsait kişinin kulağına atar, o da
buna kanar, inanır.
Özetle:
Şeytan kulak gediğinde sürekli
bekler ve oradan, kula fayda vermeyip zarar verecek şeylerin girmesini sağlar,
faydalı bir şeyin girmesine engel olur.
Elinde olmadan faydalı bir şey
girince de onu bozar, değiştirir ve kişiye zararlı hale getirir.