Nefs-İ Emmâre

 

Şeytan devam eder.

"iyi bilin ki bu gediklerde bekçilik yaparken sizin en büyük yardımcınız nes-i emmaredir. Onu aciz bırakın ve ondan yardım alın, ona destek verin ve destek alın. Nefs-i mutmainneye karşı savaşta onunla beraber olun. Nefs-i mutmainneyi kırmak ve gücünü yok etmek için çalışın. O da ancak beslendiği kaynakları kesmekle mümkün olur. Onun kaynağını kesip nefs-i emmârenin kaynaklarını güçlendirdiğinizde, onun adamları size itaat edip kalbi kalesinden çıkardıklarında, onu yurdundan yönetimden azledip yerine nefs-i emmareyi geçirdiklerinde başardınız demektir. Zira o sizin arzuladığınızı, istediğinizi emreder, hoşlanmayacağınız şeyi de kesinlikle yapmaz.

Nefs-i Emmare tavsiye ettiğiniz hiç bir hususta size karşı gelmez. Bilakis bir şey söyleseniz hemen yapmaya koşar. Eğer kalbin memleketine ulaşmak için gayret sarfettiğini hisseder ve bundan güvencede olmayı isterseniz onunla nefis arasında evlilik akdi yapın. Nefsi süsleyin, güzelleştirin ve kalbe en güzel gelin suretinde gösterin ve şöyle deyin:

"Savaşı tattığın ve vurulma, yaralanmanın acısını yaşadığın gibi bu nefisle hazlanmanın tadını al. Sonra bunun tadıyla o savaşın acısını karşılaştır. Savaşı bırak, sona ersin. Bu bir günlük geçici bir savaş değildir. Bilakis ölüme kadar sürecek kesintisiz bir savaştır. Şüphesiz sürekli bir savaşta gücün tamamen zayıflayacaktır."

Ey oğullarım! Şu iki büyük silahı kullandığınız takdirde kesinlikle yenilgiye uğramazsınız.

Birincisi: Gaflet silahı:

Her türlü yola başvurarak ademoğullarının kalplerini Allah'tan (c.c.) ve ahiret yurdundan gaflette bırakın. Hedefinizi gerçekleştirmede bundan etkin başka bir silahınız yoktur; zira kalp Allah'tan gafil olduğunda onu ele geçirebilir, baştan çıkarabilirsiniz.

İkincisi: Şehvetler, arzu ve hevesler silahı:

Bunları kalplerinde süslü, gözlerinde güzel gösterin.

İşte üzerlerine bu iki silahla saldırın. Onlar üzerinde bunlardan daha etkili silahınız yoktur. Gaflete şehvetin, şehvete de gafletin desteğini alın. İki gafili bir araya getirin, sonra bunları gafil olmayanın üzerine salıverin zira o gafil olmayan kişi beş kişiyle baş edemez. Çünkü iki gafilin iki de şeytanı vardır. Gafil olmayanın (zâkirin) da bir şeytanı bulunmaktadır.

Eğer bir grup insanın bir araya gelerek Allah'ı zikrettiklerini, O'nun dinini, emir ve yasaklarını müzakere ettiklerini görür ve bunları dağıtamazsanız, onlara karşı hemcinslerinden işsiz güçsüz, boş insanları kullanın. Yanlarına getirtin ve sohbetlerini dağıtın.

Özetle: her işe karşı onun eşini kullanın. Her bir insana kendi hevasından ve şehvetinden yaklaşın. Onları elde etmesi için ona yardımcı olun. Allah onlara size karşı sabretmelerini, direnmelerini ve gediklerde nöbet tutup uyanık olmalarını emretmişse, siz de sabredin, direnin onlara karşı gediklerde bekçilik yapın, şehvetleri ve öfkeleri kabardığında da fırsatı değerlendirin. Zira insanoğlunu en iyi bu iki durumda avlayabilirsiniz.

Bilin ki bazılarında şehvetin gücü daha fazla, öfkenin yaptırım gücü ise zayıf ve cılızdır. O durumda ona şehvet yolundan yaklaşın, öfke yolunu bırakın. Bazılarında ise öfkenin gücü daha fazladır. O durumda şehvetinin kalbe giden yolunu boş bırakmayın, o gediği ihmal etmeyin. O öfkesi halinde kendine hakim olamazsa, şehveti kabardığında nefsine hakim olamaması daha büyük ihtimaldir. Öyleyse öfkesiyle şehvetini çiftleştirin ve birleştirin. Şehvete öfke kapısından çağırın, öfkeye şehvet kapısından çağırın.

Bilin ki Adem'in oğullarında bu ikisinden daha etkili bir silah yoktur, zaten ebeveynleri cennetten şehvetten dolayı çıkarılmış, çocukları arasında düşmanlık ateş, öfke sebebiyle atılmıştır. Akraba ilişkilerini bu öfkeyle koparmışlar, kanlarını bununla dökmüşler, Âdem'in iki oğlundan biri kardeşini bununla öldürmüştür.

Bilin ki öfke insanoğlunun kalbinde ki bir ateş koru, şehvet ise kalbindeki bir heyecandır. Ateş ancak su ile, namaz, zikir ve tekbir ile söndürülür. O yüzden öfkesi ve şehveti kabardığında sakın insanı abdeste ve namaza yaklaştırma. Zira bunlar ondaki öfke ve şehveti söndürür. Nitekim peygamberleri de onlara bunu emretmiş ve şöyle demiştir:

"Öfke Ademoğlunun kalbindeki bir ateştir. Gözlerin kızarmasını, şahdamarının kabarmasını gördüğünüzde, bunu (kendinde) hissederken kişi hemen abdest alsın."

Onlara ayrıca "Ateş ancak su ile söndürülür" demiştir.

Allah onlara, size karşı sabır ve namazın yardımını almalarını tavsiye etmiştir. Öyleyse siz de bunları yapmalarına engel olun, bunları unutturun. Onlara karşı şehvet ve öfkenin yardımını alın.

Sizin onlara karşı en etkin ve en tahrip edici silahlarınız gaflet ve hevâya uymaktır. Onların da size karşı en büyük silahları ve en sağlam kaleleri Allah'ı zikretmek ve hevâ hevese muhalefet etmektir. Bir kimseyi hevasına uyar görmezseniz onun gölgesinden dahi kaçın, ona yaklaşmayın.

 

Şeytanın öğütlerinden de çıkarılacağı gibi; Anlatılmak istenen özetle şudur:

Günahlar ve masiyetler kulun düşmanının eline verdiği, kendisine karşı kullandırdığı bir silahtır, teçhizattır. Onlar bu silahla ona karşı savaşırlar, bu da kendisine karşı onların yanında yer alır. Bu cehaletin zirvesidir:

Düşmanlar yapamazlar cahile zarar

Onun kendine yaptığı ziyan kadar

İşin garibi; kul kendini zayıflatmakla meşguldür, ama kendini güçlendirdiğini sanır; en büyük haz ve zevklerinden mahrum eder, ama kendisinin zevki için çalıştığını sanır, onu hakir yapmak, alçaltmak ve kirletmekle meşgul olur, ama onu yücelttiğini, yükselttiğini ve büyülttüğünü zanneder.

Seleften bir zat hutbesinde bakın ne diyordu:

Dikkat edin! Nefsini yücelttiğini sanıp onu alçaltan, onu aziz ettiğini sanıp zelil eden, nefsini büyüttüğünü sanıp onu küçülten, onu koruduğunu sandığı halde zayi eden nice kimseler vardır.

Kişiye cehalet olarak kendine karşı düşmanıyla birlikte olması yeter! Böylece kendisine, düşmanın yapmadığı zarar-ziyanı verir.

Yardım Allah'tandır.

 

İÇİNDEKİLER

2. GÜNAH VE ETKİSİ