İyi veya kötü, yararlı veya
zararlı, her türlü sevginin birtakım etkileri, meyvaları, sonuçları ve hükümleri
vardır:
Vecd, zevk, haz alma, iştiyak duyma, ünsiyet duyma, sevgiliyle irtibat
kurup ona yaklaşma, ondan ayrılma, uzaklaşma, onu terketme, sevinme, coşma,
ağlama ve üzülme... gibi.
İyi sevgi sahibine dünya ve ahiretinde yarar getiren "faydalı sevgi" dir. Mutluluğun adresi bu sevgidir.
Kötü
sevgi ise dünya ve ahiretinde sahibine zarar getiren sevgidir, bedbahtlığın
adresi de bu sevgidir.
Bilindiği gibi akıllı kimse
kendisine zarar verecek, mutsuzluk getirecek sevgiyi tercih etmez; bu ondan
ancak cehalet ve zulümden neş'et eder.
Çünkü nefis bazen kendisine
fayda vermeyen, zarar getiren şeye yaklaşır. Bu, insanın kendisine zulmünden
kaynaklanır.
Bazen sevgisinin ona
getireceği zarardan habersiz olarak ona meyledip sever. Bu, bilgisizce hevâsına
uyan kimsenin halidir.
Bazen de ona beslediği sevginin kendisine getireceği
zarardan haberdardır, ama hevâ ve arzusunu bilgisine tercih eder.
Bazen de sevgisi başka bir şeyi
içerir: Bozuk inanç; Bu zanlarına tabi olan ve hevasına
uyan kimsenin halidir.
Özetle; "kötü sevgi"
ancak;
1 - Cehaletten veya
2 - Bozuk inançtan, ya da
3 - İnsana galebe çalan hevâdan
Veyahut bunların hepsinden
doğar.
Bunlar insanda şüphe ve şehvet
doğurur. Hak ile batılı birbirine karıştırmaya sebep olan ve sevileni sevimli
gösteren şüphe ile sevgiliyi elde etmeye çağıran şehvet. Şüphe ordusu ile şehvet
ordusu akıl ve iman ordularına karşı birbiriyle yardımlaşır.
Bunlar bilindikten sonra şunu
ifade edelim ki:
Her türlü sevginin sonucu onun
hükmünü alır. O yüzden kulun mutluluğunun adresi olan iyi ve faydalı sevginin ve
bunun yol açtıklarının hepsi kul için yararlıdır, dolayısıyla yol açtıkları
şeyler o sevginin hükmündedir.
Ağlasa ona fayda verir, üzülse
fayda verir, sevinse fayda verir, sıkılsa fayda verir, coşsa fayda verir. Kişi
sevgi basamaklarında sürekli bir artış, kazanç ve güç kazanarak dönüp dolaşır.
Bunun gibi zararlı ve yerilen
sevgi ve bu sevginin doğurdukları, neticeleri...
Tüm bunlar da sahibi için zararlı, onu Rabbinden uzaklaştırıcı şeylerdir. Kul
onun basamaklarında yürüdüğü, sonuçlarında dönüp dolaştığı sürece zarardadır,
Rabbinden uzaklaşma halindedir.
Bu husus itaatten ve isyandan doğan her fiil
için de geçerlidir.
İtaatten doğan her şey sahibi için bir kazanç ve Rabben
yakınlık iken isyandan neş'et eden her şey sahibi için bir zarar, Rabbinden
uzaklaşmadır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Böyledir, çünkü Allah yolunda
uğrayacakları hiçbir susuzluk, yorgunluk, açlık; kâfirleri öfkelendirecek bir
yeri çiğne (yip zaptet) meleri ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları yoktur ki
mutlaka bunlarla kendilerine iyi bir amel yazılmış olmasın. Allah güzel
davrananların ecrini zayi etmez."
(Tevbe, 120)
(Birinci ayet)
"Küçük - büyük bir masraf yapmaları, bir vadiyi geçmeleri, mutlaka onların
lehine yazılır ki Allah onları,
yaptıklarının en güzeliyle mükafatlandırsın" (Tevbe, 121)
(İkinci ayet)
İşte yüce Allah ilk ayette
itaatlerinden ve eylemlerinden neş'et eden şeylerden dolayı onlara salih amel
sevabı yazılacağını,
İkinci âyette yaptıkları salih amelden dolayı onlara en
güzel sevabın verileceğini haber buyurmuştur. İkisi arasındaki fark şudur:
Birincisi kendi eylemlerinden değildir, bilakis eylemlerinden doğmuş şeylerdir,
bu yüzden onlara salih amel sevabı yazılmıştır.
İkincisi ise kendi
eylemleridir, dolayısıyla sevabı onların defterlerine kaydedilmiştir.
Öyleyse sevgi kurbanı bunu
hakkiyle düşünsün de sevgisinin kendisine yarar ve zararlarını öğrensin.
Ameller sunulduğunda bilecek
neleri kaybettiğini,
Tartılırken de anlayacak; neler
elde ettiğini.