Sevgililer iki kısımdır:
1 - Biri
kendisi için sevilen,
2 - Diğeri başkası sebebiyle sevilen sevgili.
Başkası
sebebiyle sevilen eninde sonunda kendisi için sevilene ulaştırır. Aksi taktirde
bu zincirleme sonsuza kadar ulaşır. Hakiki sevgili dışındaki her sevgili
"başkasından dolayı sevilen sevgili" dir. Kendisi ve zatı için sadece Allah
sevilir ve O'nun dışında sevilen her şeyin sevgisi Yüce Rabb'in sevgisine
tabidir. Meleklerini, peygamberlerini ve dostlarını sevmek de böyledir.
Çünkü bu sevgiler Yüce Allah'ın sevgisine tâbidir, O'nun sevgisinin
gerektirdiklerindendir. Zira sevgiliyi sevmek onun sevdiklerini de sevmeyi
gerektirir. Bu, üzerinde önemle durulması gereken bir noktadır. Çünkü burası,
"başkasına fayda veren sevgi" ile "fayda vermeyen hatta zarar veren sevgi"
arasındaki ayırım noktasıdır.
Şunu iyi bil ki zatı için
yalnızca; mükemmelliği zatının kaçınılmaz sonuçlarından olmasından, kendisinin
ilâh olmasından, Rab olmasından, başka hiçbir varlığa ihtiyacı olmamasından
kaynaklanan zat sevilir.
Onun dışında sevilmeyen şeyler ancak, sevgisine ters ve
aykırı düştüklerinden dolayı sevilmez, nefret edilirler.
Bir şeyden nefret ve
ona buğz besleme onun yüce sevgiliye ters düşüşünün kuvvetine göre değişiklik
gösterir. Herhangi bir şey bu cisim, fiil, irade veya başka bir şey olsun, O'nun
sevgisine ne kadar ters düşüyorsa ondan o kadar nefret edilir. Bu adil bir
ölçüdür. Ve Rabb'e uymak ve muhalefet etmek, O'na dost olmak veya düşman olmak,
gibi şeyler, hoşlandığından hoşlanmayan birini gördüğümüzde, muhalefeti
miktarında Rabbine bir düşmanlığının bulunduğu biliriz. Yine Yüce Rabb'ın
sevdiğini seven sevmediğini sevmeyen, bir şeyi Allah ne kadar seviyorsa o kadar
seven ve tercih eden, ne kadar sevmiyorsa o kadar sevmeyen ve uzaklaşan kimse
gördüğümüzde de onun Rabb ile bu uyumu oranında dost olduğunu biliriz.
Kendin ve başkaları hakkında bu
kaideye tutun. Demek ki Allah'la dostluk sevgi ve nefretinde O'nunla uyuşmaktan
ibarettir, çokça namaz kılmak, oruç tutmak riyazet yapmak değil sadece.
Başkası için sevilen de iki
kısımdır.
Birincisi sevenin ona ulaşmakla
zevk aldığı,
İkincisi ise ondan acı çektiği,
ama asıl sevgiliye ulaştırdığından dolayı - istenmeyen ilacı almak gibi - ona
katlandığı sevgilidir. Yüce Allah:
"Size savaşmak -sizin
hoşunuza gitmese de- farz kılındı. (Ancak) bir şeyden hoşlanmadığınız
halde o sizin için hayırlı, bir şeyi istediğiniz halde sizin için hayırsız
olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz" (Bakara, 216)
buyurmuştur.
Bu âyette Yüce Allah savaşın
nefisler için sevimsiz bir şey olduğunu, ancak en büyük sevgiliye ve en büyük
faydalara ulaştırdığından dolayı
bunun onlar için hayırlı olduğunu nefislerin rahatlığı, tembelliği ve lüks
yaşamı sevdiğini, amma sevgiliden mahrum olmaya yol açtığından dolayı bunu onlar
içir şerli ve zararlı olduğunu haber vermektedir.
Akıllı kişi yakın gelecekte
elde edeceği bir şeyin zevkine bakarak onu tercih etmez yakın gelecekte tadacağı
acıya bakıp ondan kaçmaz. Çünkü bazen bir zevk onun için şer olur. Hatta bazen
ona büyük acı verir en büyük lezzetten mahrum bırakır. Bilakis akıllılar,
ardından gelecek lezzette bakarak uzun bir süre de olsa zor ve meşakkatli şeylere
tahammül eder, sabrederler.
Bunlar kısaca dört kısımdır:
1 - Kötüye (istenmeyene) ulaştıran kötü,
2 - İyiye (istenilene) ulaştıran kötü,
3 - İyiye
ulaştıran iyi,
4 - Kötüye ulaştıran iyi.
İyiye ulaştıran iyide teşvik edici iki
unsur bir araya gelmiş, kötüye ulaştıran kötüde terki gerektiriri iki unsur
birleşmiştir.
Bir de; yapmayı gerektiren özellikleriyle, yapmamayı gerektiren
özellikleri barındıran ve bu özelliklerinden birbirleriyle çekişme içerisinde
olan iki kısım daha vardır ki, imtihan da bu iki alanda gerçekleşir. Nefis
bunlardan en yakınını, yani dünyadakini, akıl ve iman ise bunların en
faydalısını ve en devamlısını tercih eder. Kalp ise bunların ortasındadır; bazen
birine, bazen diğerine meyleder. Şeriat kanunları ve kader karşısındaki sınav
işte buradadır. Kişinin akıl ve iman tellalı her vakit kendisine:
"Kurtuluşa koş:
Sabah olduğunda sabaha kadar uyumayıp çalışan, ölüm esnasında da takvayı
kazanmış kul övülür" der. Sevgi gecesinin karanlığı şiddetlenip şehvet ve nefsin
hükümranlığı harekete geçtiğinde:
"Ey nefsim, sabret. Bu bir andır ve sona
erecektir. Tüm bunlar yok olup gidecektir" der.