Zulüm ve düşmanlık göklerin ve
yerin onunla ayakta durduğu, Allah'ın (c.c.) peygamberlerini ve kitaplarını
insanlar onu gerçekleştirsinler diye gönderdiği şey olan "adalet" e ters
düştüğünden Allah nezdinde en büyük günahlardandır. Büyüklüğünün derecesi de yol
açtığı zarar-kötülük miktarına göredir. Kişinin yemesinde, içmesinde ve malında
ortak olacak korkusuyla çocuğunu öldürmesi- zulümlerin en çirkinlerinden ve en
büyüklerindendir. Kişinin, varlığının sebebi olan
ebeveynini öldürmesi de, akrabasını öldürmesi de böyledir.
Öldürmeden öldürmeye fark
vardır. Bir öldürme ne kadar çirkinse ve öldürülen kişi normalde, öldüren
tarafından ne kadar korunulmaya, hayatta bırakılmaya layık biriyse, o öldürme o
kadar büyüktür. O yüzden kıyamet günü en büyük azaba duçar olacak kişi peygamber
öldüren kimsedir. Daha sonra insanlara adaletle hükmeden, onları Allah'a çağıran
ve dinlerinde nasihatte bulunan âdil imamı (yöneticiyi) öldüren kimse gelir.
Yüce Allah kasden bir mü'mini öldüren kimsenin cezasını da cehennemde ebedi
yanmak, Cebbar Allah'ın gadabı, laneti ve ona büyük azabına çarpılmak yapmıştır.
Bir mü'mini öldürmenin cezası- onu engelleyici başka etmenler yoksa- budur.
Kasden ve isteyerek bir mü'mini
öldürdükten sonra İslâm'a girmenin bu cezayı engelleyici bir etmen olduğundan
ihtilaf yoktur. Ancak, acaba mü'min bunu yaptıktan sonra tevbe etse, tevbesi onu
bu cezadan kurtarır mı?
Bu hususta Selef ve halef âlimlerinin iki görüşü vardır.
İmam Ahmed b. Hanbel'den de bu konuda iki rivayet bulunmaktadır.