Şimdi sendeki iki ordunun
karşılaşmasına, iki tarafın çarpışmasına bak; nasıl durum, bazen onun aleyhine
bazen senin
aleyhine oluyor?
Kâfirlerin kralı ordusuyla ve
askerleriyle kalbe doğru yöneldi. Kalbi kalesinin içerisinde, memleketinin
tahtına oturur vaziyette buldu. Adamlarına ne söylese hemen yapıyorlar.
Askerleri etrafında, onun için savaşıyor, yanına kimsenin girmemesi için
mücadele ediyorlar. Kral kalbin bazı valilerini ve adamlarını entrikalarla ele
geçirmedikçe hücum etmesinin imkansız olduğunu anladı. Kalbin en has askerini ve
en yakın adamının kim olduğun sordu, "O nefistir... dediler.
Adamlarına şu emri verir:
"Ona istek ve arzusu kapısından yanaşın. Neleri çok
sevdiğini, nelerden hoşlandığını tespit edin. Sonra onları ona teker teker
sayın. Onlara iştahını kabarsın, uykusundan ve uyanıklığında onu bunlarla mest
edip kendinden geçsin. Onlarla rahatlayıp teskin olunca ve kendinden geçince
üzerine şehvet kancasını ve çengellerini atıp kendinize doğru çekin.
Şayet
kalbin aleyhine döner ve ona karşı sizinle olursa işte o zaman göz, kulak, dil,
ağız, et ve ayak gediklerini ele geçirmiş olursunuz.
Bu gedikleri tam bir
uyanıklık içinde gözetleyiniz. Kalbe oralardan giriş yaparsanız onu ölü veya
esir ya da ağır yaralı olarak ele geçirebilirsiniz. Bu gedikleri boş bırakmayın.
Hiçbir birliğin kalbe girip sizi oradan çıkarmasına izin vermeyin. O birlikleri
ele geçirirseniz, kalbe ulaşamamaları için onları iyice zayıflatmaya, güçsüz
düşürmeye çalışın. Kalbe ulaşsa da zayıflamış ve kişiye fayda vermeyecek bir
halde ulaşsın."