Öldürmenin zararı ve kötülüğü bu
derece çok olduğundan Yüce Allah şöyle buyurmuştur.
"Bu yüzden israil
oğullarına söyle; şu hükmü belirledik: Her kim bir can karşılığı (kısas)
olmaksızın veya yeryüzünde bozgunculuk olarak bir can öldürürse sanki bütün o
insanları öldürmüş gibi olur. Her kim de bir can diriltirse (kurtarırsa vs.)
sanki tüm insanları öldürmüş gibi olur." (Maide, 32)
Bunu bazıları anlayamamış ve
"Bilindiği gibi, yüz kişiyi öldürenin günahı Allah katında bir kişiyi öldürenin
günahından daha çoktur" demişlerdir. Bunu, buradaki benzetmenin cezanın miktarı
hakkında olduğunu sanmalarından dolayı söylemişlerdir. Oysa bir şeyi bir şeye
benzetmek onun tüm özellik ve hükümlerini almasını gerektirmez.
Örneğin Yüce Allah:
"Onlar onu gördükleri zaman
sanki (dünyada) bir akşam veya onun kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi
olurlar." (Nâziât, 46)
"Onları tehdid edildikleri azabı gördükleri
gün, sanki gündüzün sadece bir saati kadar dünyada kalmış gibi olurlar"
(Ahkaf, 35)
Bu, onların dünyada kaldıkları
sürenin bizzat bu kadar zaman dilimi olduğunu gerektirmez.
Yine Rasûlullah şöyle
buyurmuştur:
"Her kim
yatsı namazım cemaatle kılarsa gecenin yansını ihya etmiş gibi olur. Her kim
sabah namazını cemaatle kılarsa gecenin tamamını ihya etmiş gibi olur."
-yani hem yatsıyı hem de sabahı
kılarsa. Nitekim bir diğer rivayette böyle gelmiştir. Bundan daha açığı şu hadislerdeki benzetme:
"Her kim Ramazan
orucunu tutar, ardından sonra Şevvalden altı oruç eklerse hergün oruç tutmuş
gibi olur."
"Her kim "kul hüvallâhü ehad"ı (ihlas sûresini) okursa
Kur'an'ın üçte
birini okumuş gibi olur."
Bilindiği gibi bunları yapanlar kendisine benzetilen
amellerin sevabına erişip böylece sevapları aynı olmaz. Şayet sevapları aynı
olsaydı yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılan kimsenin gece namazı
kılmasından kendisine yorgunluk ve bitkinlikten başka bir şey kalmazdı. Hiç
kimseye imandan sonra Allah'ı (c.c.) ve Rasûlünü (Sallallahu aleyhi ve sellem) anlamak kadar büyük bir
nimet verilmemiştir! Bu, Allah'ın lütfudur, dilediğine verir.
Şayet: "Peki bir kimseyi
öldürenler bütün insanları öldüren arasındaki benzetme hangi husustadır?"
denilir:
Deriz ki: Bu birkaç yönden.
Bir: Her ikisi Allah ve Rasûlüne
(Sallallahu aleyhi ve sellem) âsî olmuş, emrine aykırı hareket etmiş ve kendisini Allah'ın
(c.c.) cezasına maruz bırakmıştır. Her ikisi de Allah'ın (c.c.) gadabını ve lanetini kazanmış,
cehennem ateşinde ebedî kalmayı hak etmiş, her ikisine de büyük azap
hazırlanmıştır. Farklılık sadece azabın derecesindedir. Çünkü bir peygamberi
veya âdil bir imamı ya da insanlara adaleti emreden bir âlimi öldürenin günahı,
hiçbir özelliği olmayan bir ferdi öldürenin günahıyla aynı değildir.
İki: Kısas yoluyla canının
alınmasını hak etmeleri yönünden ikisi de aynıdır.
Üç: Haram kanı dökme
cüretkârlığında bulunma hususunda denktirler. Çünkü haksız yere, hatta sırf
bozgunculuk olarak veya malını almak için bir cana kıyan, eline geçirdiği ve
gücünün yettiği herkesi pervasızca öldürmeye kalkışır. O artık insan türünün bir
düşmanıdır.
Dört: Bir kimseyi öldüren, tüm
insanları öldüren gibi katil, fasık, zalim, âsî gibi adlarla anılır.
Beş: Yüce Allah mü'minlerin
birbirlerine sevgi, şefkat göstermelerini ve ilişkilerinde, bir yeri ağrısa her
yeri ağrıyan ve seherleyen bir beden olduklarını söylemiştir. Katil de bu
bedenden bir azayı yok edince bedenin diğer azalarını da telef etmiş, her yerine
acı vermiş gibi olur. İşte her kim, tek bir mü'mine eziyet etse tüm mü'minlere
eziyet etmiş gibi olur. Bütün mü'minlere eziyetle de tüm insanlara eziyet
vardır. Çünkü Yüce Allah insanları, aralarında bulunan mü'minler hatırına
korur-kollar. Bekçiye eziyet, başını beklediği insanlara da eziyettir.
Rasûlullah:
"Bir can haksız yere
öldürülürse, Adem'in ilk oğluna (Kabil'e) o kanın yükü vardır. Çünkü öldürmeyi
ilk çıkartan o oldu" buyurmuştur.
Bu tehdit ilk zina eden, ilk hırsızlık yapan,
ilk içki içen hakkında gelmemiştir. Gerçi buna müşriklerinin ilkinin de böyle
olması muhtemeldir, hatta o buna daha layıktır. Çünkü o da şirk yolunu ilk
açandır. O yüzden Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) İbrahim'in (a.s.) dinini değiştiren (ve şirki
o getiren) ilk kişi olan Amr b. Lühay Huzâî'ye cehennemde en büyük bir azapla
azap edildiğini görmüştür. Yüce Allah'da:
"O'nu ilk inkar eden (ilk kâfir)
olmayınız" (Bakara, 41) buyurmuştur.
Yani sonra, sizden sonrakiler
sizi örnek alıp size uyarlar da onların küfürlerinin günahı size de olur. Kötü
bir yol açıp ardından devam etmesine ve insanlar tarafından izlenmesine neden
olan kimsenin durumu da böyledir.
Tirmizî İbn Abbas'tan şöyle
rivayet etmiştir:
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Öldürülen kişi kıyamet günü
başını ve alnını ellerinin arasına almış, şahdamarmdan kan fışkırır halde gelir,
"Yâ Rabbi, sor şuna, beni niçin öldürmüş?" der.
Sonra İbn Abbas'a, tevbe
ettiğinde ne olacağından sordular. O (r.a.) ise :
"Her kim bir mü'mini kasten
öldürürse onun cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir"
(Nisa, 93) ayetini
okudu ve şöyle dedi:
"Bu âyet neshedilmedi de, değiştirilmedi de. Ona tevbe ne
fayda verir?" Tirmizî: Bu hasen bir hadistir, demiştir.
Yine Tirmizî Nafi'den şöyle
rivayet etmiştir:
"Abdullah b. Ömer (r.a.) bir gün Kabe'ye baktı ve şöyle dedi:
"Ne kadar büyük ve azametlisin. Dokunulmazlığın ne kadar büyük! Mü'minlerin
Allah katındaki dokunulmazlığı ise seninkinden daha büyük!" Tirmizî: Bu hasen
bir hadistir, demiştir.
Buhârî Semûre b. Cündüb'den
(r.a.)
şöyle rivayet etmiştir:
"İnsanın ilk
kirlenen yeri midesidir. Sizden her kim sadece helâl yemeye güç yetirirse
yapsın. Her kim cennet ile kendi arasına döktüğü bir avuç kanın girmesini
engelleyebilirse, yapsın..."
Buhârî, İbn Ömer'den,
Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Mü'min haram bir kana
bulaşmadığı sürece dininde bir genişlik içinde olmaya devam eder."
Buhârî, ibn Ömer'den şöyle
rivayet etmiştir:
"Kişinin
kendisini soktuğu çıkışı olmayan açmazlardan biri de dokunulmazlık hakkına sahip
bir canı haksız yere öldürmesidir."
Buhârî ve Müslim'de Ebû Hureyre
kanalıyla rivayet edilen bir hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurulmuştur:
Müslümana
sövmek fasıklık, onu öldürmek ise küfürdür...
Her iki kaynakta Rasûlluh'tan
rivayet edilen şu hadis yer almaktadır.
"Ardımdan
dönüp, birbirinizin boynunu uçuran kâfirler olmayın."
Buhârî, Rasûlluh'tan şöyle
rivayet etmiştir:
"Her kim eman verilmiş bir kâfiri öldürürse cennetin kokusunu
alamaz. Oysa onun kokusu (o kadar keskindir ki) kırk yıllık mesafeden alınır."
Allah'ın, eman ve zimmet
içindeki bir düşmanını öldürenin cezası bu ise, mü'min kulunu öldürenin cezası
ne olur?
Bir kadın açlıktan ve susuzluktan ölünceye kadar hapsettiği bir kediden
dolayı cehenneme girmiş, Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) onu kedi yüzünü ve göğsünü tırmalarken
görmüşse, suçsuz yere bir mü'min hapsedip ölene kadar orada tutanın cezası ne
olur?
Sünen kitaplarının birinde
Rasûlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) şu hadisi geçmektedir:
"Vallahi dünyanın yok olması Allah nezdinde, bir mü'minin haksız yere öldürülmesinden daha küçük (bir hâdise) dir."