İnsanlar aşkta üç çeşittirler:
1 - Bazısı her türlü güzelliğe
aşıktır. Kalbi her türlü vadide dolaşır, her türlü güzelde gözü ve gönlü vardır.
2 - Bazısı ulaşmayı arzulasın veya
arzulamasın belli güzelliğe aşıktır.
3 - Bazısı da sadece ulaşmayı
arzuladığı kimseye aşık olur.
Bu üç sevgi çeşidinden de kuvvet
ve zayıflık yönünden farklılıklar bulunur. Kimisi aşırı sever, kimisi normal,
kimisi daha az.
Evet... Her güzele meyledenin
kalbi her türlü vadide gezer, her güzelden muradı almayı arzular.
Bir gün Cezva'da, birgün
Akît'de
Bir gün Azib'te, bir gün
Hüleysa'da
Bazen Necd'e doğru yönelir,
bazı zamanlar da.
Akit vadisine veya Teymâ
sarayına.
Bunun aşk alanı çok geniştir.
Ama sabit değildir, sürekli aşktan aşka geçer:
Şuna vurulur, sonra başkasına
aşık olur.
Sabahlar olur, bir başkasıyla eğler kendini
Güzelde seçici olan kimse ise
maşukunda daha istikrarlı, sevgisi birincisinden daha uzun ömürle ve daha
güçlüdür. Ancak sevgiliye ulaşma arzusunun bulunmaması bunun sevgisini azaltır.
O yüzden ulaşmayı isteyen ve
ümit eden âşık en akıllı ve bilinçli aşıktır, sevgisi hepsinden güçlüdür. Zira
istek ve tamahkârlık sevgisini güçlendirir, destekler.
"Her kim aşık olur ve iffetini
korursa..." hadisine gelince; bunu Süveyd b. Saîd rivayet etmiş, ancak hadis
âlimleri kabul etmemişlerdir.
İbn Adiy "Kamil"
kitabında:
Bu
hadis Süveyd'den dolayı tenkid edilen hadislerden biridir.
Beyhakî İbn Tahir
-Zahire ile Tezkire kitaplarında- ve İbn Cevzî de böyle söylemiş, İbn Cevzî bunu
uydurma hadisler arasında zikretmiştir. Ebû Abdullah Hâkim de Süveyd'in bu
hadisini rivayet etmedeki gevşekliğini tenkit etmiş ve "Ona hayret ediyorum"
demiştir.
Hakikat şu ki bu söz aslında İbn
Abbas'ın sözüdür, fakat Süveyd yanılıp, onu İbn Abbas'ın Rasûlullah'a (Sallallahu
aleyhi ve sellem)
nisbet ettiği bir hadis zannetmiştir.
Muhammed b. Halef der ki:
Bize
bunu Ebû Bekir el-Azrak, Süveyd'den rivayet etti ve bundan dolayı onu eleştirdi
ve "Rasûlullah dedi ki" kısmını sildi. Daha sonra bu söz hakkında sorulduğunda Rasûlullah'ın sözü olarak nakletmez (sahabî sözü olarak nakleder.) di. Zaten bu
Peygamberin konuşma tarzına da uymamaktadır.
Hatîb-i Bağdâdî'nin bunu Zührî'den rivayetine gelince -ki o şöyledir:
Bize Muâfî b. Zekeriyyâ, Ona Süveyd
b. Misher, Ona Hişam b. Utve, ona babası, ona da Aişe Rasûlullahtan şöyle
rivayet etti- bu, yanlışlığı tamamen ortada bir rivayettir. Çünkü Hişam'ın hiç
babasından, onun Âişe'den yaptığı rivayeti naklettiği vâki değildir. Bunu, Hadis
ilminde birazcık mürekkep yalamış herkes bilir.
Biz Allah'ı şâhid tutuyoruz ki:
böylesi bir sözü Âişe Rasûlullah'tan, Urve Âişe'den, Hişam da Urve'den rivayet
etmiştir.
Ebu'l-Ferec İbnü'l-Cevzî bunu
peygamber sözü olarak şu rivayet zincirleriyle rivayet etmiştir:
Muhammed b.
Cafer b. Sehl, Yakup b. İsa'dan, o Abdurrahman b. Avf'in oğlundan, o
İbn ebi
Nüceyh'den o da Mücahid'den... Bu çirkin bir yanlıştır. Çünkü Muhammed b. Cafer
adlı kişi Harâitî ismiyle meşhur kişidir ve vefat tarihi Hicrî 327'dir.
Dolayısıyla çok daha önce
yaşamış Yâkup b. Ebî Nüceyh'le buluşmuş olması imkânsızdır. Kaldı ki Haraitî
bunu "İtidal" kitabında şu senedle rivayet etmiştir:
Yakup b. İsa'dan o Zübeyir'den, o
Abdulmelik'ten, o Abdulaziz'den, o da İbn Ebî Nüceyh'den...
Bu Harâitî rivayette zayıflığıyla
ünlü biridir. Bunu İbnü'l-Cevzî ed-Duafâ kitabında kaydetmiştir.
İslâm'ın hadis âlimleri
görüldüğü gibi bu hadisi reddetmişlerdir. Asıl ölçü budur, bu sahada onlara
başvurulur. Hadis ilminde görüşüne itimad edilen ve sahih-zayıfı belirtmede
başvurulan hiç bir hadis âlimi, hatta gevşek davranıp zayıfları da sahih olarak
belirten hiç bir hadisçi bu hadis için ne hasen ne de sahih yargısında
bulunmamıştır.
Tasavvuf hadislerinde gevşek davranan ve onda sağlam-çürük her
türlü rivayeti kabul eden İbn Tahir'in bu hadisi reddetmesi ve asılsız olduğuna
şahitlik etmesi, tek başına bunun asılsızlığına delil olarak yeter. Evet, şu var
ki İbn Abbas'ın böyle bir sözünün olduğu inkar edilemez.
Nitekim İbn Hazm, İbn Abbas'a
aşktan dolayı ölen sorulduğunda "Aşktan Ölenin aklı yoktur, öldürene kısas da
yapılmaz" dediğini nakletmiştir.
İbn Abbas'a Arafat günü tavuk
gibi küçülmüş biri getirtildi. "Derdi nedir?" diye sordu. "Aşk" dediler. O gün
boyunca aşktan Allah'a sığındı.
Ayrıca Rasûlullah sahih
rivayetle gelen hadisinde şehitleri sayarken cihadda öldürüleni, karın
hastalığından öleni, yangında öleni, çocuğunu doğururken ölen kadını, boğularak
öleni, zatülcenp hastalığından öleni zikretmiş, bunlar arasında aşktan dolayı
öleni saymamıştır.
Maşukuna haram yoldan
ulaşabileceği halde sabreden, namusunu koruyan ve gizleyen, Allah'ın sevgisini
ve rızasını tercih edip korkan kimse şu âyetlerin kapsamına girmeyi en çok hak
eden kimsedir:
"Her kim de Rabbinin (yüksek) makamından korkar, nefsini hevâ-hevesinden
men'ederse cennet onun mekânı olur" (Nâziât, 40,
41)
"Rabbinin makamından korkana
iki cennet vardır." (Rahman, 46)
Arşın sahibi, Allah'tan bizi
sevgisini, kendi hevâ ve arzularına tercih eden, bununla rızasını ve yakınlığını
kazanmayı amaçlayan kimselerden eylemesini dileriz.