Bu durum “Bizi doğru yola ilet...” ayetinden ve
devamından anlaşılır. Bu ayetin Rafizilerin görüşünü iptal şekli şöyledir:
Allah Sübhanehu, insanları üçe ayırmıştır:
a - Nimet verilenler, bunlar doğru
yoldakilerdir. Hakkı tanırlar ve Hakka uyarlar,
b - Allah’ın gadabına uğrayanlar,
bunlar Hakkı bilirler ama Hakk’tan yüz çevirirler, hakkı terk ederler,
c - Sapıklar, hakkı bilmezler ve hakkı yanlış
anlayıp hataya düşerler.
Her kim hakkı daha iyi şekilde bilir ve hakka daha
çok uyarsa o, doğru yola daha layıktır.
Şüphesiz Rasulullah (s.a.v)’ın ashabı bu sıfata Rafizilerden daha layıktır. Doğrusu Rasulullah (s.a.v)’in ashabının Hakkı bilmeyip, Rafizilerin hakkı tanımış ve bilmiş olması veya sahabenin hakkı terk edip de,
Rafizilerin hakka sarılmış olması düşünülemez.
Sonra hangi gurubun izlerinin hakkı gösterdiğini de
biliyoruz.
Allah Rasulu’nün ashabı küfür beldelerini fethedip, İslam beldeleri
haline getirdiler. Kalbleri Kur’an, ilim ve hidayetle fethettiler. Onların
bıraktığı bu izler, sırat-ı müstakim ehlinin ta kendileri olduğunu gösterir.
Rafizilerin ise her zaman ve mekanda bunun aksi bir tutumda olduklarını
görüyoruz.
İslam’a ve müslümanlara saldıran hiçbir düşman yoktur ki Rafıziler
onların yardımcısı olmasın.
Bunlar İslam’ın ve müslümanların başına nice belalar
getirdiler.
Hülagu’nun müşrik ve putperest moğol ordusu ve askerlerinin
kılıçlarını, müslümanların üzerine salmak, onların başı altından çıkmadı mı?
Mescidler yıkılıp, mushaflar yakılmadı mı?
Müslümanların ileri gelenleri,
alimleri, abidleri, halifeleri, Rafıziler yüzünden ve onların fesatlarıyla
öldürülmediler mi?
Onların müşriklere ve hristiyanlara arka çıkmaları,
alkış tutmaları da herkesin malumudur. Onların dinde bıraktıkları izler işte bunlardır.
Öyle ise bu gruptan hangisi sırat-ı müstakime daha
layıktır?
Eğer gerçekleri biliyorsanız bunlardan hangisi gadab ve sapıklığa daha
müstahaktır?
Bu sebeple selef alimleri sıratı müstakim ve ehlini,
Ebu Bekr, Ömer ve Rasulullah (s.a.v)’ın ashabının yoludur, şeklinde tefsir
etmişlerdir. Gerçekten de öyledir. Doğrusu sıratı müstakim sahabenin üzerinde
bulunduğu yoldur. Bu da bizzat peygamberlerin yoludur. Sahabiler, Allah’ın
kendilerine nimet verdiği, düşmanlarına gadablandığı ve düşmanlarına sapıklık
hükmünü verdiği kimselerdir.
Ebu Aliyye (Rufey’er- Riyahi) ve Hasan Basri
-ikisi
de tabinin büyüklerindedir- derler ki:
“Sıratı Müstakim: Rasulullah (sav) ve iki
sahabisinin (Ebu Bekir ve Ömer) yoludur”.
Yine Ebu Aliye “kendilerine nimet
verilenler” ayeti için, onlar Rasulullah‘ın Ali (ailesi), Ebu Bekr ve Ömer’dir
demiştir. Doğrusu da budur. Çünkü onun ailesi Ebu Bekir ve Ömer aynı yol
üzerindedir. Sahabenin onlar hakkında aralarında ihtilaf olmadığı, birbirlerini
destekledikleri, her ikisine de övgüde bulundukları, onların savaştıkları ile
savaştıktan, barıştıklarıyla barıştıkları bütün ümmetçe malumdur.
Zeyd b. Eşlem der ki:
“Allah’ın kendilerine nimet verdikleri:
Rasulullah (s.a.v) ve Ebu Bekr’le
Ömer’dir”
Şüphe yokki kendilerine nimet
verilenler Rasulullah’a uyanlar, gazaba uğrayanlar da Rasulullah’a tabi
olmayanlardır. Ümmet içerisinde Rasulullah’a en çok uyanlar ve ümmetin,
Rasulullah’a en çok itaat edenleri onun sahabesi ve ehli beytidir.
Ashabından canla, başla ona en fazla tabii olardan,
Ebu Bekr ve Ömer’dir.
Bu ümmet içerisinde Rasulullah’a en çok muhalefet edenler
ise Rafizilerdir. Rafizilerin Rasulullah’a muhalefeti ümmetin bütün fırkalarınca
bilinmektedir. Rafîziler sünnet ve sünnet ehlini hoş görmezler ve sünnilere ve
sünnete düşmanca bir tavır takınırlar. Onlar Rasulullah (s.a.v)’in sünnetinin
düşmanıdırlar. Ona tabi olanlar ve ehl-i beyti onun sünnetinin gerçek ve
mükemmel varisleridir
Apaçık ortaya çıktı ki;
Sıratı müstakim; Rasulullah’ın sahabesinin ve ona tabi olanların yoludur.
Gazaba uğrayanların ve
sapıkların yolu ise Rafizilerin yoludur.
Aynı açılardan Hariciler de reddedilebilir, çünkü
onların da sahabeye olan düşmanlıkları meşhurdur.
|