Menazil müellifi şöyle diyor:
"Hâssu'l- havassın dinlemesi ise keşften illetleri gideren, ebedi ezele bağlayan
ve sonları başa çeviren bir dinlemedir."
Keşf, kalbin işitilenin
hakikatıyla karşı karşıya gelmesidir. Bunun iki illeti vardır.
Birincisi bu
karşı karşıya gelmeyle ortadan kalkan şüpheleridir. Artık hiçbir şüphe
kalmamıştır. Bu ayne'l- yakinin ta kendisidir.
İkincisi ise işitenle işitilen arasındaki
vasıtalardır. Kişi işittiği şey sebebiyle onları ve onların müşahedesini yok
eder. İşte bu noktada vasıtasız olarak, işitilen, işittiren, hidayet eden,
başlangıç ve son olan bir zatı müşahede eder.
"Ebedi ezele bağlamak", ifadesi
eğer zahiri manasına alınırsa imkansız bir şeydir. Çünkü ebed ve ezel birbirine
zıt iki uçtur. Onların birini diğeriyle birleştirmek imkansızdır. Ancak
bunun manası şu olabilir:
Ebedde var olan ve görülenler ezelde bilinen ve takdir
edilmiş şeylerdi. Demek ilim ve hakikat noktasından ebedin hükmü ezelde dönmüş
oluyor. Ebedi olan şeyin ilim ve hüküm bakımından ezeli olması gibi, ezeli olan
da ebedi olmuş oluyor.
Bunu şöyle de izah edebiliriz:
Ezelde gizli olan şeyler ebedde ortaya çıkar, gerçekleşir. Dolayısıyla, her şey
Allah'ın ilim, hüküm ve hikmetine döner. Allah'ın bu sıfatları ise ezelidir. İşte
bu olay sonları başa döndürmek demektir. Böylece sondaki baştakinin aynısı olur.
Allah (c.c) ilk ve son olandır. Olan
ve olacak her şey, O'nun ezeli ilim ve hükmüne bağlıdır. İşte bu da ebedin
ezele, sonların başa bağlanması demektir.
Allah daha iyi bilir.
|