Küçük Şirk

 

Küçük şirk: İnsanlara karşı hafif bir riyakarlıkta bulunmak, Allah’tan başka biri adına yemin etmek gibi şeylerdir.

Nitekim Peygamber (s.a.v)’in:

Kim Allah’tan başkası üzerine yemin ederse şirk koşmuş olur” (Tirmizi, Nuzur, 8; Ebu Davud, Eyman, 5; Müsned, 1,47) buyurduğu rivayet edilmiştir.

Bir insanın başkasına:

“Allah’ın ve senin dediğin gibi olur”,

“Bu Allah’tan ve sendendir”,

“Ben Allah’la ve seninleyim”,

“Benim Allah’tan ve senden başka kimsem yoktur”,

“Ben Allah’a tevekkül ederim” ve

“Sen olmasaydın şu iş olmazdı” gibi sözler söylemesi de küçük şirktir.

Bir insana bu tür sözler söylemek bazan onu diyen kimseye ve niyetine bağlı olarak büyük şirk de olur.

Çünkü bir sahih rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.v) kendisine:

“Allah’ın ve senin dediğin olur” diyen bir adama “Beni Allah’a ortak mı ediyorsun? Sen, yalnızca Allah’ın dediği olur, de “(İbn Mace, Keffarat,13; Müsned, 1,214,224,283,347) buyurmuştur.

Oysa o kimsenin Rasulullah’a söylemiş olduğu söz diğerlerine nazaran çok daha hafif bir sözdür.

Şirk ifade eden fiillerden biri de müridin şeyhe secde etmesidir ki, bu hem secde edeni hem de edileni şirke götürür. Ancak ne gariptir ki tarikat ehli kendilerinin şeyhe secde etmediklerini, sadece hürmet ve tevazularından dolayı başlarını onun önüne koyduklarını iddia ederler.

Onlara söylenecek olan söz şudur:

Siz ne derseniz deyiniz secdenin mahiyeti başı secde edilen kimsenin önüne koymaktan ibarettir. Nitekim puta, güneşe, yıldıza ve taşa secde etmek de başı,onların önüne koymaktır.

- Bazı sarıklı kimselerin birbirleriyle karşılaştıkları zaman öne doğru eğilip rükua varmaları da şirktir.

Bu fiil Arapça’da secde kelimesiyle ifade edilir. Nitekim:

“kapıdan secde ederek (yani eğilerek) giriniz” (el- Bakara, 58) ayetindeki secde kelimesi eğilmeyle tefsir edilmiştir.

Zira insanın alnı yerde olduğu halde kapıdan girmesi mümkün değildir. Arapların rüzgarın esip de eğmiş olduğu ağaçlar için “ağaçlar secdeye vardı” demeleri de Arapça’da secde kelimesinin eğilme manasına da kullanıldığını gösterir.

- Şeyhi ziyaret sebebiyle başı tıraş etmek de şirktir.

Çünkü bu, Allah’tan başkasına ibadet etmektir ve başı tıraş etmek suretiyle sadece Hac’da Allah’a ibadet edilir.

- Şirk çeşitlerinden biri de şeyhe tevbe etmektir. Bu büyük şirktir.

Çünkü ancak Allah’a tevbe edilir. Tevbe namaz, oruç, hac ve kurban gibi sadece Allah’a karşı yapılabilen bir ibadettir.

Nitekim Müsned’de rivayet edilidiğine göre Hz. Peygamber’in (s.a.v) huzuruna getirilen bir esirin “Allahım ben sana tevbe ederim. Ama Muhammed’e tevbe etmem” demesi üzerine Rasulullah efendimiz (s.a.v):

“Hakkı hak sahibine verdi” (Heysemi,X, 199) buyurmuştur.

Dolayısıyla tevbe de secde ve oruç gibi ancak Allah’a yapılması yaraşan bir ibadettir.

Bir başka şirk çeşidi de Allah’tan başkasına adak adamaktır.

Bu fiil Allah’tan başkasına yemin etmekten daha büyük bir şirktir. Allah’tan başkasına yemin eden kimse O’na şirk koşmuş olursa, ondan başkasına adak adayan kimsenin hali ne olur?

Nitekim, Sünen’de Ukbe b. Amir’den rivayet edilen bir hadise göre Rasulullah (s.a.v):

“Adak yemindir” (İbn Mace, Keffaret,17) buyurmuştur.

- Allah’tan başkasından korkmak,

- Rızık istemek,

- Allah’ın vermiş olduğu nimete karşı O’ndan başka birine teşekkür edip nimetleri ondan başkasına nisbet etmek,

- Allah’a hamdden kaçınmak,

- O’ndan başkasına tevekkül etmek,

- O’ndan başka birine boyun eğmek, itaat etmek,

- O’nun takdir ettiği kaderi beğenmeyip kötülemek,

- Kainatta Allah’ın dilemediği şeyin olacağına inanmak da şirktir.

- Şirk çeşitlerinden biri de ölülerden medet ummak, onlardan yardım istemektir.

Aslında bu husus genel manadaki şirkin esasını teşkil eder. Çünkü ölen kimse artık herhangi bir iş yapacak durumda değildir. O artık kendisinden yardım taleb edene, ihtiyacını karşılamasını ve herhangi bir konuda kendisi için Allah’a aracı olmasını isteyene bir fayda sağlamak bir yana, kendi şahsına bile ne bir fayda sağlayabilir, ne e bir zarar görmesine mani olabilir. Ondan yardım istemek, şefaat eden ve edilenin Allah katındaki durumunu bilmemekten kaynaklanır. Çünkü bir kimse için Allah katında ancak O’nun izniyle şefaat edilebilir.

Ayrıca Allah yardım istemeyi ve herhangi bir şey talep etmeyi şefaat etmeye izin vermek için bir sebeb kılmamıştır. O’nun şefaate izin vermesinin tek sebebi, şefaat edilecek olan kimsenin tam bir tevhid inancı üzere olmasıdır. Oysa ki Allah’a şirk koşan kimse bu konuda izne mani bir hal üzere bulunmaktadır. Bu haliyle tıpkı yerine getirilmesine mani bir durumu ileri sürerek herhangi bir konuda yardım isteyen kimseye benzemektedir. Bütün müşriklerin durumları bundan ibarettir.

Ölmüş kimseye gelince o kendisi için dua edecek, rahmet ve bağışlanma dileyecek kimselere muhtaçtır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) bizlere müslümanların mezarlarını ziyaret ettiğimiz zaman “onlara rahmet, af ve mağfiret dilememizi” (Müslim, Cenaiz, 100; Müsned, V,221) tavsiye etmiştir.

Allah’a şirk koşanlar ise bunun aksini yapmaktadırlar. Mezarları ibadet ihtiyacını yerine getirmek ve yardım dileme niyetiyle ziyaret etmektedirler. Mezarları ibadethane haline getirmekte, oraları ziyarete hac adını vermekte, oralarda vakfe ve baş tıraşı yapmaktadırlar.

Hem hak mabud olan Allah’a şirk koşmakta, O’nun dinini değiştirmekte ve tevhid ehline düşmanlık etmekte, hem de onları ölülere saygı göstermemekle suçlamaktadırlar.

Oysa kendileri şirkleri sebebiyle ilah’a karşı saygısızlık etmekte, suçlama, kınama ve düşmanlık etmeleri sebebiyde Allah’ın birliğine inanan ve O’na herhangi bir şekilde şirk koşmayan hak dostarına saygısızlıkta bulunmaktadırlar.    

Ayrıca onlar kendisini Allah’a ortak edindikleri kimselere de saygısızlık etmektedirler. Çünkü onların bu fiilleri sebebiyle indilerinden razı olduğunu, onların bu fiilleri kendilerine emrettiklerini iddia etmektedirler. Böylece onların dostları olduklarını ileri sürmektedirler. Halbuki bunlar her zaman ve mekanda peygamberin ve tevhid inancının düşmanlarının ta kendileridir. Bunlara icabet edip sapıtan ne çok bedbahtlar var! Allah’ın dostu İbrahim (a.s) ne güzel söylemiş:

“Allahım, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.Ya Rabbi, şüphesiz bu putlar bir çok insanı saptırdılar.” (İbrahim, 35-36)

Küçük olsun büyük olsun, şirkten ancak tam manasıyla Allah’ın birliğine inanan, Allah’a şirk koşanlara düşman olan, onlara buğz ederek Allah’a yaklaşan, sadece: Allah’ı dost, ilah ve mabud edinen, yalnız O’nu seven, ondan korkan, O’ndan uman, yardım isteyen, O’na boyun eğen, tevekkül eden, sığınan, O’nun emrine tabi olup rızasını gözeten, bir şey istediği zaman O’ndan isteyen, yardım dilediği zaman O’ndan dileyen, bir iş yaptığı zaman Allah adına yapan, tek O’na ait ve O’nunla olan kimseler kurtulabilirler.

Şirk çeşitleri çoktur. Onların hepsini tek tek ancak Allah bilir.

Burada şirk çeşitlerinin tamamına yakınını zikredecek olsak konu haddinden fazla uzar.

İnşaallah ileride şirk, şirkin esasları, kısımları, sebepleri, zararları ve çareleri konusunda müstakil bir kitap yazmak nasip olur.

Son söz olarak şunu söylerim ki:

Şayet kul, ümmetlerin helakine sebep olan iki hastalıktan, yani şirk ve inkardan kurtulabilirse, ondan sonrası kolaydır. Eğer bunlar sebebiyle helak olursa helak olanlar kervanına katılmış olur. Ben de helak olanlara üzülmem.

 

İÇİNDEKİLER