Allah Teala kulluğu, kullarının en mükemmel vasfı ve
kendisine onların en yakın hali olarak kabul etmiştir.
Nitekim şöyle buyurur:
“
Ne İsa Mesih Allah’a bir kul olmaktan kaçınır, ne de mukarreb melekler
kaçınırlar, kim Allah’a ibadetten kaçınır ve büyüklenirse, Allah bunların
hepsini kendisine döndürüp toplayacaktır.” (Nisa,
172)
“Onlar Rabbinin nezdinde, O’na tapmaktan kibirlenerek
kaçınmazlar, Allah’ı tesbih ederler ve yalnız O’na secde ederler”
(Araf, 206).
Bu ayet Enbiya Suresi’nin şu ayetinde vakf-ı tam
bulunduğunu gösterir
“Göklerde ve yerdekiler Allah’ındır”
(Enbiya, 19).
Sonra devam eder:
“Allah’ın yanında olanlar, Allah’a ibadet
etmekten kibirle kaçınmazlar, onlar yorulmazlar da. Onlar gece gündüz
usanmaksızın Allah’ı tesbih ederler.”
(Enbiya, 19-20).
Bu iki ayet bir bütün teşkil eder. Yani kul ve melek
olarak göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır, dendikten sonra devamında:
“Allah’ın yanında olanlar O’na ibadet etmekten
kaçınmazlar” buyurulur.
Yani yanındaki melekler Allah’a ibadet etmekten
büyüklenmezler, Allah’a ibadet etmekten bıkmazlar, çekimser davranmazlar,
kibirlenmezler ve yorulmazlar, dolayısıyla Allah’a ibadet etmekten aciz kalıp,
kesilmezler -kişi yorulup çaresiz kalınca, bıktı ve bıkkınlık duydu (istahsera)
şeklinde kullanılır-, bilakis meleklerin ibadetleri, tesbihleri insanın nefes
alıp vermesi gibidir.
Dolayısıyla:
Birincisinde; kullar Allah’ın
"rububiyetinin"
kulları,
İkincisinde;
"uluhiyetinin" kulları olarak nitelendirilmiştir.
Nitekim
Allah Teala:
“Rahman’ın kulları ki yeryüzünde tevazu ile yürürler”
(Furkan, 63) buyurur.Yine:
“O öyle bir
pınardır ki, Allah’ın kulları ondan içerler, diledikleri gibi çıkarıp
çevirirler.” (Dehr, 6),
“Kulumuz
Davud’u hatırlayınız” (Sad, 17),
“Kulumuz Eyyub’u hatırlayınız” (Sad, 41),
“Kulumuz İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u hatırlayınız”
(Sad, 45) buyurur.
Allah Teala Süleyman (a.s) için:
“O ne güzel kuldur ki devamlı Allah’a yönelir”
(Sad, 30),
İsa (a.s) için:
“O,ancak nimet verdiğimiz bir kuldur”
(Zuhruf, 59) buyurur.
Bununla İsa Mesih’in
amacının Hristiyan düşmanlarının söylediği gibi ilahlık değil kulluk olduğunu
anlatılır. Allah kullarının en şereflisini nezdinde, en yüksek mevkiye sahip
olanı kullukla nitelemiş, bunu makamların en şereflisi saymıştır. Bu sebeple:
“Eğer kulumuza indirdiğimiz şey konusunda bir şüphede iseniz..”
(Bakara,25) buyurulmuştur. Yine:
“Kuluna Furkanı inzal
eden mübarek ve yücedir.” (Furkan, 1),
“Hamd kuluna kitabı indiren Allah’a mahsustur” (Kehf,1)
buyuruyor.
Allah Teala burada kulluğu kitab indirme ve kitabın benzerini
getirmeleri için meydan okuma ile aynı makamda zikretmiştir.
Allah Teala şöyle
buyurur:
“Gerçek şu ki Allah’ın kulu ayağa kalkıp Allah’a davette bulununca,
neredeyse O’nun başına keçe gibi yapışıp- sarılacaklardı”
(Cin,19).
Burada da Allah kulluğu Allah’a
davet makamında zikretmiştir.
“Kulunu geceleyin yürüten Allah sübhandır”
(İsra, 1)
Allah burada kulluğu İsra makamında
zikretmiştir. Sahih hadiste Nebi (s.a.v) de şöyle buyurur:
“Hristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptığı gibi beni
fazlaca yüceltmeyiniz. Ben de ancak bir kulum. Bana Allah’ın kulu ve Rasülü
deyiniz” (Buhari,Ehadisu’l-enbiya,48)
Bir başka hadiste:
“Ben bir kulum, kul gibi yer,
içer otururum” (Heysemi, IX,19)
Buhari’nin Sahihi’nde Abdullah b. Amr’dan gelen rivayete göre şöyle demiştir:
“Tevrat’ta Muhammed (s.a.v)’in özelliklerini okudum. Burada şöyle deniyordu:
Muhammed Allah’ın rasülüdür, benim kulumdur. Rasülümdür, O’na mütevekkil adını
verdim, o kaba ve katı değildir, o sokaklarda gürültü çıkaran birisi de
değildir, kötülüğe kötülükle de karşılık vermez fakat affeder ve bağışlar”
Allah Sübhanehu ve Teala kulları için umumi bir
müjde vermiştir:
“sözü dinleyip en iyisine tabi olan kullarıma müjdele”
(Zümer, 18) buyurur.
Onlara mutlak
bir güvenlik va’d etmiştir.Yine:
“Ey kullarım, o gün size korku yoktur.Siz
mahzun da olmayacaksınız. Bunlar ayetlerimize iman edip, müslüman olanlardır”
(Zuhruf, 68-69)
Yine Allah (c.c.) şeytanın
özellikle müslümanlar üzerindeki baskısını kaldırmış onun baskı ve otoritesini,
O’nu dost edinenlerle kendisine şirk koşanlara salmıştır. Şöyle buyurur:
“Benim kullarım üzerinde senin kesinlikle bir tesirin, otoriten söz konusu
değildir, ancak sana uyan sapıklar ve azgınlar müstesna”
(Hicr, 42).
“O’nun iman edenler ve
Rabblerine tevekkül edenler üzerinde asla bir hakimiyeti yoktur. O’nun
hakimiyeti ancak kendisini dost edinenlere ve Allah’a şirk koşan müşrikleredir”.
(Nahl, 99-100)
Nebi (s.a.v) de dinin en yüksek derecesini kullukta
ihsan derecesi kabul etmiştir.
Cibril hadisinde:
“ihsan”ın ne olduğu sorulunca
şöyle cevab vermiştir:
“Allah’ı görüyor gibi ibadet etmendir, her ne kadar sen
O’nu görmesen de, O seni görür.” (Buhari, İman, 37;
Müslim, İman; 1,5,7)
|