2 - Kur'an Üzerinde Düşünmenin
Faydaları
Kur'an-ı Kerim'in ayetlerini tedebbür edip düşünmeye gelince: bunun manası kalp gözünü onun manaları üzerinde
yoğunlaştırmak, bütün düşünce ve idrakini onu anlama ve kavramaya sarfetmektir.
Aslında Kur'an'ın indiriliş gayesi de budur. Yoksa anlayıp düşünmeksizin sırf
onu okumak değildir.
Nitekim Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"(Bu Kur'an),
mübarek bir kitaptır. O'nu sana indirdik ki ayetlerini düşünsünler ve akl-ı
selim sahipleri öğüt alsınlar" (Sad, 29),
"Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa
kilitler mi var?" (Muhammed, 24),
"Onlar hala o sözü (Kur'an'ı) düşünmüyorlar mı?"
(Mü'minun, 68) ve
"Biz, O'nu düşünüp anlayasınız diye Arapça bir Kur'an olarak
indirdik" (Zuhruf, 3).
Hasan el- Basri de bu konuda şöyle demiştir:
"Kur'an
düşünülmek ve kendisiyle amel edilmek için nazil olmuştur. Siz onu kendisiyle
amel etmek için okuyunuz."
Kul için dünya ve ahirette
Kur'an'ı düşünmek, onu "teemüle" devam etmek ve ayetlerinin manaları üzerinde
zihni teksif etmekten daha yararlı, onun kurtuluşuna daha elverişli bir yol
yoktur.
Çünkü Kur'an'ı düşünmek insanı hayır ve şer yolları, vasıta, gaye ve
sonuçlarına bu işleri yapanların sonları konusunda bilgili kılar.
Kulun elinde
saadet hazinelerinin ve faydalı ilimlerin anahtarlarını verir.
Kalbine iman
esaslarını yerleştirir, sağlamlaştırır.
Ona dünya ve ahiretin gerçek yüzlerini gösterir,
cennet ve cehennemin hakikatini kalbine nakşeder.
Onu geçmişte yaşamış olan milletler arasında
dolaştırıp Allah'ın onlara vermiş olduğu musibetleri, ibret levhalarını,
Allah'ın onlara gösterdiği adalet ve lütfü gözler önüne serer.
Allah'ın (c.c) zat, isim, sıfat ve fiillerini, sevdiği ve buğzettiği şeyleri, kendisine
götüren yolunu, ona ulaştığı zaman salikin kavuşacağı nimetleri, O'na götüren
yoldaki manileri bildirir.
Ona nefis ve sıfatlarını,
Amelleri bozan ve sahih kılan şeyleri,
Cennet ve cehennem ehlinin yollarını ve amellerini,
hal ve simalarını, mertebelerini;
İnsanların çeşit ve karakterlerini, özelliklerini
tanıtır.
Özetlersek, Kur'an'ı düşünmek
insana:
1 - Allah'ı,
2 - O'na ulaşmanın yolunu ve
3 - Kulun ona ulaştığı zaman elde edeceği
nimetleri bildirir.
Bunun mukabilindeki şu üç şeyi de hatırlatır:
4 - Şeytanın insanları kendisine davet ettiği
fenalıkları,
5 - Buna götüren yolları ve
6 - Onun davetine
icabet eden kimsenin ona uyduğu zaman başına gelecek olan azap ve fenalıkları da
tanıtır.
Aslında bu altı şeyi bilmek, müşahade ve mütalaa eylemek, kul için zorunlu bir husustur.
Bunlar insana ahireti sanki orada bulunuyormuşçasına gösterir, sanki dünyada değilmiş gibi onu
dünyadan uzaklaştırır.
İnsanların ihtilaf etmekte oldukları her hususta ona hak ve
batılı ayırd ettirir; hakkı hak, batılı batıl gösterir.
Ona kendisiyle hidayet
ve dalalet arasındaki farkı ayırt etmesi için ayırt edici bir nur verir.
Onun
kalbine bir kuvvet, bir hayat, genişlik, açıklık ve sevinç bahşeder.
Bunlara mazhar olan kişi sonunda apayrı bir insan olur çıkar.
Kur'an'ın manaları:
Tevhid ve
bunun kesin delilleri,
Allah'ı, O'nun kemal ve tenzihi sıfatlarını tanıtmak;
Peygamberlere iman; onların mucizelerini anlatmak,
doğruluklarını ispat etmek,
gönderildikleri kimseler üzerindeki haklarını öğretmek konuları etrafında dolaşır.
Meleklere iman konusu da buraya dahildir. Melekler, Allah'ın kainatı
yaratmasında ve onlara emirlerini iletmesinde, kainatın onun izni ve iradesi
altında yönetilmesi hususunda O'nun elçileridirler. Allah meleklere ayrıca yerde
ve göklerde cerayan eden olaylarla ilgili, özellikle ana rahmine düşüşünden
Allah'a kavuştuğu güne kadar insanla ilgili olaylar üzerinde birtakım görevler
vermiştir.
Keza Kur'an ahirete iman konusunu ihtiva eder. Orada Allah'ın kendi
dostları için hazırlamış olduğu eksilme, üzüntü ve ızdırabın asla yaşanmayacağı
cennet hayatı; düşmanları için hazırlamış olduğu neşe, rahat ve sevinç ve huzurun
asla yer almadığı çetin cehennem hayatı en açık, en tafsilatlı bir şekilde haber
verilir.
Ayrıca ilahi emir ve nehyin, şer'i hükümlerin, helal ve haramın,
kaderin, öğütlerin, ibret levhalarının, kıssaların, misallerin, yaratma ve
yönetmedeki sebep ve neticelerin, esas ve amaçların tafsilatlı bir şekilde
malumatlarını ihtiva eder.
Kur'an ayetleri kulu devamlı
güzel vaadlerle ve çetin azabından korkutmak suretiyle rabbine yükselmeye teşvik
eder. O çetin gün için hazırlıklı ve aceleci olmayı tavsiye eder.
Kişiye her
türlü mezhep ve görüşlerin zifiri karanlığında doğru yolu gösterir; onu bidat ve
dalalet yollarına sapmaktan alıkoyan rabbine şükretmek suretiyle nimetlerini
artırmaya sevkeder.
Ona helal ve haramın sınırlarını gösterir; haddi
aşıp büyük meşakkatlere düşmemesi için onu helal ve haram çizgisinde muhafaza
eder.
Kalbini sapıklıktan, haktan yüz çevirip dalalete
düşmekten korur. Zor işleri, meşakkatli halleri ona son derece kolaylaştırır. Ne
zaman şevki kırılacak olsa, adımlarını yavaşlatsa ona şöyle seslenir:
"Kervan göçüp gitti, kılavuzsuz kaldın. Davran ve
onlara yetiş!..."
Onun önü sıra gider ve kendisine kılavuzluk eder. Ne zaman
bir düşman pususuna veya yol kesen eşkiyaya rastlayacak olsa ona "Dikkat et!
Allah'a dayan, ondan yardım iste, Hasbinallahu ve nime'l- vekil (Allah bana
yeter), de, diye ikaz eder.
Kur'an'ı etraflıca düşünüp
anlamakta yukarıda zikrettiklerimizden kat kat fazla hikmet ve faydalar vardır.
Hülasa o, en büyük bir hazinedir. Onun tılsımı ve sırrı ise taşıdığı mana
denizine düşünmeyle dalmaktan ibarettir. Şu beyitler bu hususu ne güzel ifade
ederler:
Kalbini onun bahçeleri
dışındakilerden çevir, arıt.
Çünkü onun bahçeleri kalbini
arıtıp yöneltmiş olan herkese açıktır.
Anlamak onun ilimlerinin tılsımıdır.
Sen tılsımı bul ki, onun hazinesine varasın.
Kur'an'ın sayfaları arasında ve
koruması altında bulunduğun müddetçe bid'at ve sonradan ortaya çıkan şeylerde
korkma.
Bekçisi ve zırhı Kur'an olan
kimse düşmanın saldırı ve zararından korkmaz. Onların şüphelerinden korkma.
Eğer herhangi bir şüpheyle
karşılaşırsan Kur'an'ın yardım ve desteğine sığın.
Vallahi o şüphelerden ancak kalbi zayıf ve aciz olan
kimseler korkar.
Hız ve yürüyüş farkına rağmen, arslanla yarışmak
isteyen kızgın, topal koça yazık!
Darmadağınıklığa rağmen, güneşin gözünü kapamak için
yükselen cılız mezbele dumanına yazık!
Silahını çekmiş bir süvariyi
yaya olarak esir almak istemenin telaşıyla yerinden fırlayan korkak kalpliye
yazık!
|