Rabb Sübhanehu’yu Alemin Sanii (yaratıcısı) olarak
kabul edenler iki nevidir.
1 - Allah’ın yaratıklara benzemediğini kabul
etmeyenler.
Bunlar diyorlar ki: Alemle Allah arasında
hiçbir aykırılık zıtlık yoktur, O alemin dışında ve haricinde değildir. Ne
altında, ne üstünde, ne sağında ne solunda, ne önünde, ne sonunda, ne içinde, ne
de alemden ayrı ve başkadır.
Fatiha suresi bunların görüşlerini de iki şekilde
reddeder.
Birincisi: Allah’ın Alemin Rabbi olduğunu
isbat eder.Salt Rabblık, rabbın alemden bizzat ayrı olmasını gerektirdiği gibi
alemden rububiyet sıfat ve fiilleri bakımından da ayrı olmasını gerektirir.
Aleme aykırı bir rabbin varlığını isbat etmeyen, bir Rabbin varlığını isbat
etmemiş demektir. Kişi bu farklılığı kabul etmediği zaman şu iki hükümden biri
terettüb eder ki bunlar o şahıstan ayrılmaz. Ya Allah’ın bu alemin bizzat
kendisi olduğunu kabul eder, buna göre alem, Allah’ın zatından ayrı bir şey
değildir ve bu takdirde vahdet-i vucudçulara katılmış olur. Bunlar böylece ilk
olarak muattıladan, ikinci olarak da ittihadiyyeden (vahdet-i vücudculardan)
olurlar.
Ya da şöyle der:
Rab alemden ne ayrıdır, ne birdir,
ne alemin içinde ne de dışındadır. Nitekim yaratıcıyı atıl kabul eden dehriler
de böyle demişlerdir.
Her iki çelişkiyi de ihtiva eden üçüncü görüşe
gelince bu Rabbin alemden ayrı olduğunu kabul etmekle beraber, alemden farklı
bir rabbin varlığını kendi, kendine kaim olan bir yaratıcının varlığını kabul
edenin görüşüdür ki buna göre, O, alemin ne içinde, ne dışında, ne üstünde ne
altında, ne önünde, ne arkasında, ne sağında ne de solundadır. Bu görüş kapalı
ve anlaşılmaz bir görüştür. Akıl bunu tasdik etmek için tasavvur bile edemez.
Bir şeyi akılda tasavvur etmek imkansızsa, onu tasdik etmenin imkansızlığı çok
daha açıktır. Bu görüş salt yokluk (ademi mahz) ve sırf nefy (inkar) esasına
dayanır ki bunu kabul etmektense, alemlerin Rabbini tasdik etmek daha makul ve
fıtrata daha uygundur.
İmdi bu inkar görüşünü bunu ifade eden sözleri al ve
yokluğa vur, sonra da kendi kendine kaim olan aleme hulul etmeyen, aleminde
kendisine hulul etmediği yüce varlığa uygula. Sonra bu iki bilgiden hangisinin
Allah’a daha uygun olduğunu düşün!...
Nefsini uyandır, bu konuda tenha bir yerde kendi
kendine düşünen birisi gibi Allah’ı düşünmeye başla, görüşlerden görüş
sahiblerinden, hevadan, hamiyetten, asabiyetten arın, Allah’dan hidayet istemede
samimi ol. Allah bu özellikteki bir kulunu ziyana uğratmayacak kadar cömerttir.
Bu mesele kendi kendine kaim ve mahlukattan ayrı bir Rabbin isbat edilmesinden
öte bir izaha ihtiyaç duymaz. Aksine meselenin tam ifadesi budur.
|