Şimdi
müellifin sözlerini açıklayalım:
Buradaki hakikat, varlığın kendisiyle gerçeklik
kazandığı, kendisiyle varlık ve geçerlilik bulduğu şeydir. Tıpkı Hz.
Peygamber'in Harise'ye söylediği şu sözde olduğu gibi:
"Her
hakkın bir hakikati vardır.Peki ya senin imanının hakikati nedir?"
(Heysemi, I, 57)
Günahı
büyük görme konusuna gelince:
Eğer kişi işlediği günahı küçük görürse bu
günahtan dolayı pişmanlık duymaz. İşlediği günahı ne kadar büyük görüyorsa o
kadar pişmanlık duyar. Mesela, bir kuruşunu kaybeden kimse bundan dolayı bir
pişmanlık duymaz. Fakat kaybettiği şey eğer bir dinar ise buna büyük pişmanlık
duyar ve onu kaybetmesi çok ağır gelir.
Günahı büyük
görme hissi, üç esastan kaynaklanır:
Allah Teala'nın emrini büyük görme; bu
emrin sahibi olan Allah'ı büyük görme ve işlediği günaha karşılık göreceği azaba
kesin olarak inanma.
Şimdi
tevbenin şüpheli olması konusuna gelelim:
Bu şüphelenme, günahkara gerekli
olan bir şüphelenmedir. Çünkü hiç kimse, bu görevi kendisinden taleb edildiği
şekilde yerine getirdiğinden emin olamaz. Bundan dolayı o tevbenin hakkını
veremediği tevbesinin kabul olunmadığı, tevbenin sahih olabilmesi için tüm
gayretini sarfetmediği endişesiyle korkar. Aynı şekilde bu tevbesinin, muhtaç
veya iflas etmiş yahut sahip oldukları imkan ve mevkiileri koruma endişesi
taşıyan kimseler gibi başka sebeplerle tevbe edeceğinden endişe duyar. Yahut
Allah Teala'dan korktuğu için değil de mevcut halini korumak için tevbe
ettiğinden şüphe eder. Veya günah işlemek zor oluğundan dolayı rahatı
arzuladığından, yahut şeref, mal ve mevkiinden endişe ettiğinden, gönlünde
günaha sevkedici arzunun zayıflığından, şehvet ateşinin sönmesinden, elde etmek
istediği ilim ve mal kazanma yolunun günaha ters düşmesi gibi sebeplerle tevbe
ettiğinden endişe eder. İşte bu ve benzeri nedenler tevbenin, Allah'dan
korktuğu, O'na ve O'nun hakkına saygı gösterdiği, O'nun yanındaki mertebesinin
düşmesinden korktuğu, ondan uzaklaşacağı endişesi taşıdığı ve ahirette O'nu
görememekten korktuğu için yapılmış olmasını zedeler. İşte bu da tevbe, çeşitli
sebeplerle tevbe edenlerinki de tevbedir!
Şu
sıralayacaklarımız da tevbeye şüpheyle bakmayı gerektiren şeylerdendir:
Kişinin
azminin zayıf olması, gönlünün zaman zaman günaha iltifat etmesi, işlediği
günahın lezzetini hatırlaması, bazen iç geçirmesi, bazen de heyacan duyması buna
delil teşkil eder.
Aynı şekilde
yaptığı tevbeden gönlü huzur duyması, gerçek tevbe yaptığına dair nefsine
güvenmesi ve hatta sanki kendisine bir kurtuluş beratı verilmiş gibi davranması,
günahından dolayı ağlaması, gaflet halinin devam etmesi ve daha önce işlemediği
bazı salih amelleri tevbeden sonra yapmaya gayret etmemesi vb. bu tevbenin
şüpheli olduğuna dair alametlerdir.
|