Tezekkürün Esasları

 

Menazil müellifi şöyle devam eder:

"Tezekkürün esasları üçtür:

1 - Nasihatten yararlanmak,

2 - İbret gözüyle bakmak ve

3 - Tefekkürün semeresini elde etmek."

1 - "Nasihattan yararlanmak" korku ve ümit duygusunun kalbe tesir etmesi, böylece kalbin korktuğu şeyden kurtulmak, umduğu şeyi elde etmek için harekete geçmesi demektir.

Nasihat ise müjdeleme ve korkutma olarak bilinen, emir ve nehiyden ibarettir.

Nasihat iki türlüdür: Duyulan bir şeyle olur veya görülen bir şeyle gerçekleşir.

Duyulan türden nasihatte kişi duymuş olduğu hidayet, irşad ve peygamberler lisanıyle gelen nasihatlerden; dünya ve ahiretle ilgili konularda öğüt veren, yol gösteren kimselerin öğütlerinden istifade eder.

Görülen türden öğütte ise, kişi bu alemde gördüğü ibret levhalarından, kader yazgılarından, savaşlardan ders alır; peygamberlerin doğruluğuna delalet eden ilahi ayetleri müşahede eder, onlardan yararlanır.

2 - "İbret gözüyle bakmaya gelince" : Bu hatırlama melekesiyle, basiretin tefekkür makamında bulunduğu durumun ziyadeleşmesidir. Çünkü tezekkür eden kimse, müşahede ve ibret levhalarını düşünmek suretiyle elde ettiği hususları, iyice kavrama durumuna gelir. Tefekkürle elde etmiş olduğu o manalar tezekkürle daha fazla berraklaşmış olur. Bunun bir sonucu olarak, kul ibret gözüyle bakmadaki başarısının derecesine göre, manevi yolda ilerlemek için daha istekli olur. Çünkü tezekkür isteği, harekete geçiren şeyi daha net bir şekilde görmeye sebep olur. Zira istek, bir şeyi bilip anlamaktan doğar. Özetle sevilen şeyi tanıma ne kadar fazla olursa, kalbin ona doğru meyli de o kadar şiddetli olur; düşünce mekanizması bir şeyle ne kadar fazla meşgul olursa, onu tanıma ve tezekkür de o kadar artar.

3 - "Tefekkürün semeresini elde etme" ye gelince, bu çok güzel bir merhaledir. Düşünmenin (tefekkür) iki meyvesi vardır:

Mümkün olduğunca tam manasıyla, arzu edilen şeyi tanımak ve onun hakkına riayet etmek için, bu tanımanın gereğine göre amel etmek. Çünkü kalp tefekkür halinde bulunduğu sırada, talep ettiği şeyi elde etmek için yaptığı çalışma sebebiyle yorulur. Sonunda manalar kalbe doğarak orada iyice olgunlaşıp da akıl istirahata geçince, daha önce elde ettiği hususları dönüp tekrar incelemeye alır ve mutlu olur. Tefekkür makamında kaybettiği şeyleri burada tekrar elde eder. Çünkü, ondan daha yüksek olan tezekkür makamında, onları yeniden müşahede etmiştir. İşte bu sırada, aradığı neticeyi elde eder. Bu netice, düşünmenin insana sağladığı neticenin gereğiyle amel etmektir. Çünkü tefekkürün meyvesi faydalı ilim olduğu gibi, faydalı ilmin meyvesi de salih ameldir.

İsterseniz bunu bir misalle açıklamaya çalışalım. Mesela mal kazanmak isteyen bir insan, bu uğurda çalıştığı müddetçe yorulur. Sonunda malı kazanıp da ticaret için yaptığı faaliyetleri bitirince, yorgunluğu sona erer ve dinlenir. Çalıştığı zaman yaptığı hareketleri gözden geçirir, herhangi bir yanlışı varsa onları düzeltir. Bütün bunlardan sonra kazanmış olduğu malı arzu ettiği yararlı şeylerde sarf etmeye çalışır.

 

İÇİNDEKİLER