Yukarda anlatılan müşahede tarzıyla beraber katıksız bir şekilde kaderin hükmünü ve bu hükmün kendisi için geçerli olduğunu düşünen insanların bakış açısıdır. Halbuki böyle bir müşahede şekli kesinlikle caiz değildir.
Bazen bu insanlar, bu bakış açısının hakkını vermeyi hakikatin ta kendisi olarak görürler. Bu bakış açısına hakkını vermek ise, insanın yapmış olduğu bütün fiillerini görmezlikten gelmesidir. Bu durumda insan, kendi fiillerini yapanın ve bu konuda kendisini harekete geçirenin başkası olduğunu düşünerek; hiçbir fiili kendi nefsine nisbet etmez ve hiçbir şekilde kendi nefsini kötü görmez. Aynı zamanda da hakikat ve tevhidin bu olduğunu iddia eder.
Hatta bazen bu insanlar daha ileri giderler ve:
"Her ne kadar ben O'nun emrine asi oluyorsam da, O'nun iradesine ve meşietine itaat ediyorum"
derler.
Birinci bakış açısına sahip olanlar bunlardan daha çok selamete yakın ve bunlardan daha hayırlıdırlar. Bu bakış açısı, putlara ibadet eden müşriklerin bakış açılarının ta kendisidir. Ki onlar şöyle demişlerdi:
"Eğer Rahman dileseydi, (putlaştırıp)
onlara tapmazdık." (Zuhrûf, 20)
"Eğer Allah dileseydi, ne biz ne de babalarımız
müşrik olmaz, (helâl) hiçbir şeyi de haram yapmazdık."
(En'am, 148)
Onların bu tavırları hakkında başka bir âyette denir:
"Allah'ın size rızık verdiği şeylerden
(Allah için fakirlere) harcayın" denildiği zaman o küfre sapanlar,
inananlara: "Allah'ın dilediği takdirde yedireceği kimseye biz mi yedirecekmişiz?" dediler." (Yasin, 47)
İşte bu, Allah'a şirk koşup O'nun emirlerini reddedenlerin tavrıdır. Aynı şekilde iblis'inde Rabb'ine şöyle derken takındığı tavrın ta kendisidir bu:
"(İblis): "Ey Rabb'im, (cennetinden kovup lanetleyerek)
beni azgınlığa ittiğin için, andolsun ki ben de onlara yeryüzünde
(günahları) süsleyeceğim (hoş göstereceğim) ve onların hepsini
muhakkak azdıracağım." (Hicr,39)
|