Eğer, Allah kulunu türlü türlü bela ve mihnetlerle imtihan ettiği zaman; bu belalar ve zorluklar kulu Allah'a yöneltiyor, bu hususta kulun azmini daha bir keskinleştiriyor ve onu Allah'ın kapısına atıyorsa; bu, kulun saadet ehli olduğunun ve kendisi hakkında hayır murad edildiğinin alâmeti olur.
Zorluklar, uzun bir müddet devam etseler de yine devamlı olmayıp geçicidirler. Bu belalar, onlarla mübtela
olan kimseden, en üstün ve en faziletli bir karşılıkla mükâfatlandırdığı halde
kalkarlar. Bu üstün ve yüce karşılık:
- Allah'dan kaçmış iken kulun Allah'a dönmesi,
- Allah'dan uzak iken O'na yönelmesi,
- O'nun kapısına sırtını çevirmişken kulun
kendini O'nun kapısına atması ve benzeri şeylerdir.
İşte bu musibetler, kulun hoşuna gitmese de, kulun
tabiatı onlardan tiksinse ve nefsi onlardan nefret etse de kul için nimetin ta
kendisidir.
Zira bazen, nefislerin hiç istemediği şeyler,
onlara hoş gelen sevimli şeylerin sebebi olabilir..
Bu hususta şifâ ve dayanak Allah'ü Teâlâ'nın şu
sözüdür:
"Olur ki (bazen) hoşunuza gitmeyen bir şey
sizin için hayırlı olur ve hoşunuza giden bir şeyde sizin için şer olur. Allah
bilir, siz bilemezsiniz." (Bakara, 216)
|