"Kıskançlık sevginin özelliklerindendir. Bu ise örtünmeyi ve gizlenmeyi gerektirir."
Sözüne gelince: bu sözler sevgi'nin hükmü ve gereği hakkındadır. Gerçeği ve manasıyla ilgili değildir. Sevenler ise bu hüküm noktasında birbirlerinden farklıdırlar. Bazıları kıskançlığı, sevginin gereği, varlığının ve kalbde yer ettiğinin alameti kabul eder. Kişinin bunu konuşmasını, anlatmasını da samimi olmadığının delili sayar. Böyle bir kişi -buna göre-sevginin sadece kokusunu almıştır. Gerçek sevgi ise gizlenmeyi ve örtünmeyi gerektirir.
Bu yüzden denilmiştir ki: Sevgi, istediğini gizlemek, muvafakati açıktan yapmaktır. Bu grup, kamil sevginin ancak gizlemekle var olacağını söylemişlerdir. Birkaç sebepten dolayı:
Birincisi: Sevgi ne kadar gizli olursa o kadar büyük olur, kalbin içine de o kadar hızlı sirayet eder ve yerleşir. Nitekim şöyle denmiştir: Sevginin en ölümsüzü en gizli olanıdır. Seven bunu açığa vurur, gösterir ve anlatırsa etkisi azalır ve yok olmakla karşı karşıya kalır.
İkincisi: Sevgi hazinelerden bir hazinedir. Bilakis sevgi, kulun içine ve kalbine yerleştirilmiş en büyük hazinedir. O yüzden hırsızlar ona yol bulamaz. Kişi bunu söylerse o zaman hırsızlara ve eşkiyalara yerini söylemiş olur. Böylece ondan çalınmasına sebep olur.
Çünkü insanlar kıskançtır. Sevdiğine başkalarının sevgide ortak olmasını kıskanır ve elinden çıkmasından korkar. Sâliklerden çoğu bu belaya maruz kalmıştır. Aslında bunlar Allah'a gidenlerin yolunu kesen eşkiyalardır. Nefisleri böyle bir davranışın kıskançlık olduğunu göstermiş onlara. Sevdiklerini dünyada nefisleri kirlenmiş olan kimseleri sevmekten kıskanmalardır. Nefisleri onlar Allah'ı kıskandıkları duygusuyla aldatmıştır. Böylece onlar o nefislere sevgi arasına girmişlerdir. Hem kıskanmışlar, hem kaldırmışlar, hemde çalıp-çırpmışlardır. Böyle bir sevgi -Allah'ın ihlaslı, ona çağıran velilerine göre Allah'a düşmanlıktır, şeytana yardımcı olmaktır. Sıratı müstakimde engel olarak oturmaktır. O açıdan bu eşkiyalara, - sevgiyi gizlemekte gören, zahirende çeşitli sebeplerden dolayı sevgiyi inkar eden -, bu hırsızlara karşı dikkatli olmak gerekir. Bu kıskançlık zannettikleri şey, şeytanın aldatması, tuzağı ve şaşırtmasından ibarettir. Allah'ı sevenin kıskançlığı (çekememesi), Allah'ın hudutlarının çiğnenmesini kaldıramamaktadır. Allah için kıskanır. Allah'ı kıskanmaz. Nitekim Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak Allah kıskanır, muhakkak ki mü'min
de kıskanır. Allah'ın kıskanması ise kulunun haram kıldığı şeyleri işlemesidir."
(Buhari, Feth 9/319, Müslim 2762, Tirmizi 1168)
Sevenin kıskançlığı sevdiğinin kıskançlığına muvafakat etmektir. Bu da sevdiğinin kıskandığı şeyleri kıskanmakla olur. Sevilen de şayet onu seviyorsa, bu da Allah'ın sevdiği şeylerden kıskanıyorsa o zaman bu hakikate sevdiğinin isteğine muhalif hareket etmektedir. Sevdiğinin sevdiği şeyleri de yok etmeye çalışmaktadır. O açıdan bu nerede Allah'ın sevdiği
"kıskançlık" nerede?
Bu sadece Allah'ın ona verdiği nimetler sebebiyle Müslüman kardeşini kıskanmaktadır. Bu onu kıskanmaktır, Allah için kıskanmak değildir. Çünkü Allah için kıskançlık için özel bir bölüm ayıracağız orada mahiyetini ve kısımlarını anlatacağız.
Üçüncüsü: Tam sevgi, kalbin sevilenle meşgul olmasını ve şerhe ve anlatmaya zamanı olmamasını gerektirir. Sevgisinde sadık olsaydı ona dalar, anlatmaya da fırsatı olmazdı. Bunların metodu bu.
Bazıları da var ki, sevgiyi anlatmayı onunla övünmeyi,açığa vurmayı, sevginin onun her tarafını kuşattığının tamam ve güçlü bir sevgi olduğunun alameti kabul ederler. Sevgi onun sırrını yenmiş artık gizlemeye takati kalmamıştır derler. Nitekim
en-Nûri diyor ki:
"Sevgi" perdeleri yırtmak ve sırları açığa
vurmaktır. Nuri ve benzerlerinin durumu budur. Bunlara göre sevgiyi gizlemek,
sevginin zayıf olduğunun alametidir. Halbuki gerçek sevgiyi, haline bırakmak
gerekir.
Etkileri rahat bir şekilde bedende ve azalarda görülmelidir. Eğer bir hareket doğuruyorsa onu durdurmaz bir göz yaşma sebep olmuşsa onu tutmaz. Bir nefese sebep olmuşsa onu tutmaz. Bir fedakarlığa da sebep olmuşsa ondan geri durmaz. Bunlara göre gerçek sevgi, azaları, konuşmaları, hal ve hareketleri her şeyi sevdiğini göstermeli ve bunu hiçbir şekilde inkar etmeyecek derecede olmalıdır.
Ali b. Ubeyd diyor ki:
Yahya b. Muaz Ebu Yezid'e şunları yazıp gönderdi:
Onun sevgisinden içtiğim kadehlerin çoğunluğundan sarhoş oldum. Bunun üzerine Ebu Yezid
şunları yazdı:
Başkaları yerler ve gökler kadar denizler içti ve doymadı. Dilini çıkarmış daha fazla varmı demekte. Bu iki arif hiçbir şekilde bunu gizlemeye ihtiyaç hissetmemişlerdir. Bu iki zâtın kim olduğuda biliniyor.
Bir adam da Abdullah b. El-Münâvil'e geldi ve
şöyle dedi:
Rüyamda bir yıla kadar öldüğünü gördüm. Bunun
üzerine Abdullah dedi ki:
Beni uzak bir zamana erteledin. Bir yıl daha mı
yaşayacağım.
Şibli diyor ki:
Seven susarsa helak olur. Arif ise susmazsa helak olur. Bunun tahkiki şudur:
Bu sevgisinde mütekemekkin
olanın halidir. O ki, büyük yerleşmiş dağlar yerinden oynar da kalbi sevgisinden
dönmez, değişmez:
Birincisi ise
başlangıçtaki müridin halidir. Sevgi ateşi henüz kalbine düşmüştür. Tam da
alevlenmemiştir. Rüzgarların sevgi ateşini söndürmesinden korkmaktadır. Rüyalardan onu saklar ve örtmeye çalışır. Alevlerin tamamıyle kalbde
yanmaya başlarsa rüzgarlar o zaman sadece ateşini artırır. Bu durum insanlara
sevginin azlığına ve çokluğuna göre değişir.
|