بســـم الله الرحمن الرحيم

 

4. Bölüm Fasıl.19

 

İkinci Mesele: Kul, için "Allah'ı ve O'na kavuşmayı özler" şeklinde bir kullanım doğru mudur. Buna bir engel yoktur. Çünkü İmam ahmed ve Nesai, Ata b. Saib'den, o da babasından şunu rivayet etmişlerdir. Diyor ki:

"Ammar b. Yasir bize namaz kıldırmıştı ve namazı kısa tutmuştu. Dedim ki:

"Ey ebu'l Yakzan kısalttın?"

Ba na dedi ki:

 "Neden yapmayayım. Çünkü ben rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den işitmiş olduğum birkaç duayı yaptım."

"Kalkıp gidince ordakilerden bir adam peşine takıldı ve duaların ne olduğunu sordu.

Şöyle dedi:

"Allah'ım! Gaybı bilen ve mahlukat üstünde kudret sahibi olan (Allahım)!

Hayat benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat! Eğer ölüm benim için hayırlı ise beni öldür?

Allahım! Senden, gizli ve açıkta senden korkmayı istiyorum. Hoşnut olduğumda ve olmadığım zamanlarda hak sözü söylemeyi istiyorum!

Zenginlikte ve fakirlikte orta yollu yaşamayı istiyorum!

Senden, bitmeyen bir nimet, kesilmeyecek bir gönül hoşluğu, kazadan sonra rızayı, ölümden sonra da tatlı bir yaşantıyı (nasib etmeni) istiyorum!

(Allah'ım) Senden, senin yüzüne bakma lezzetini ve seninle buluşmayı özlemeyi niyaz ediyorum? (Bütün bunları bana) Zarar ve saptırıcı bir fitne olmaksızın (nasib etmeni diliyorum).

Allahım bizi iman süsüyle süslendir. Ve bizleri hidayete erenler ve hidayete vesile olanlardan kıl.!" (Nesâi 3/55)

Bu hadiste, (Allah'ın) yüzüne bakmanın lezzeti ve sevenlerinin ona özlem duyduğu açık şekilde geçmektedir. Çünkü O'nu özlemek O'na kavuşmayı özlemektir.

Ebu'l Kasım el-Kuşeyri diyor ki:

Üstad Ebu Ali'nin "Allah Rasülünün "senden, seninle kavuşmayı özlemeyi diliyorum" duasında geçen özlem ile ilgili şöyle dediğini işittim:

"Özlem yüz parçadır. Doksan dokuzu Allah rasülü'nün, bir tanesini de diğer insanlar paylaşmıştır, işte Allah rasûlü bu bir parçanın da kendisine ait olmasını istemiştir. Özlem ateşinden bir alevin başkasında olmasını kıskanmıştır."

Diyor ki:

Musa (a.s.)'ın: "Ey Rabbim! Razı olman için sana acele ettim (geldim)" (Taha, 84) sözü hakkında da şunu demiştir:

Manası: "sana duyduğum özlem" den dolayı...

Bu manayı rıza lafzıyla örtmüştür. Bu manayı bu yolun şeyhleri çokça kullanırlar ve bundan geri durmazlar Denilmiştir ki:  

"Şuayb (a.s.) gözleri kör oluncaya kadar ağlamış. Allah da  ona şöyle vahyetmiş:

Eğer bunlar Cennet, içinse sana cenneti verdim. Yok cehennemden dolayısıyla seni cehennemden korudum, Bunun üzerine şuayb şöyle dedi:

Hayır. Sana özlemimden dolayı (ağlıyorum).

Ariflerden bazısı diyor ki:

"Kim Allah'ı özlerse, kainattaki her şey onu özler."

Bazısı da demiştir ki:

Âşıkların kalbi Allah'ın nuruyla nurlandırmıştır. Özlemleri harekete geçince o nur göklerle yer arasını aydınlatır. Bu sefer Allah onları meleklere arzeder (gösterir) ve şöyle der:

"Bunlar beni özleyenlerdir. Sizi şahit tutuyorum ki ben onları daha çok özlüyorum."

Şayet özlem, kalbin sevdiğine ulaşmak ve ona kavuşmak maksadıyla seyre (yola) çıkması demek ise bu kullara nasib olacak en yüce en şerefli makamlardan biridir. Kulun Allah'a özlemini inkar eden O'nun Allah'a olan sevgisini inkar etmiş olur.

Çünkü sevgi özlemi gerektirir. Seven, her zaman sevdiğiyle kavuşmayı özler. Ona kavuşmadan kalbi suküne, huzura kavuşmaz.

 

"Özlem-havass'a göre-büyük bir illettir. Çünkü özlem gâib (hazır olmayan)'e yönelik bir duygudur. Bû taifenin mezhebi ise müşahede üzerine kaimdir" sözüne gelince:

Şöyle denir:

"Müşahede iki türlüdür: Müşahedeyi irfan (bilgiye, bilmeye bağlı müşahede)

Bu ikisi arasında yakin ile ayan arasındaki kadar farklılık vardır. Müşahede-i irfan da insanların bilgi seviyelerine göre değişikli arzeder. Bilginin de sonu yoktur ki, arif ona ulaştığında başkasını öğrenmekten geri dursun. Bilakis her bir meseleyi öğrendiğinde bir başkasını öğrenmeye özlemi artar. Bilgisi arttıkça da özlemi artar. O açıdan arifin özlemi en büyük özlemdir. Öğrenmeye devam ettikçe de özlemi artar durur.

Buna rağmen ona göre özlem nasıl büyük bir illet olur. Bunun muhal olduğu açıktır. Çünkü Allah'ı bilen O'nu özler. Eğer bilginin (öğrenmenin) sonu yoksa o zaman arifin özleminin de sonu yoktur. Buna ek olarak da kavuşmak, görmek ve görmeye bağlı müşahede etmeyi istemekten doğan özlem vardır. Eğer kalb rabbinin huzurundaysa ve O'ndan gâib değilse bu durum rabbine kavuşmayı ve Onu görmeyi özlemeye engel olmaz. Bu ise onun özlemini büyütür ve tamamlar.

Bundan açığa çıkmıştır ki "Havas yolunda özlem büyük bir illettir" sözü her halükarda batıldır. Bilakis gerçek özlem Allah'ı bilen havass'ın özlemidir. Kul da Allah'la beraber bir hal veya makam üzereyse sonra da ondan üstünü ona gösterilirse zorunlu olarak özlem duyar. Hiçbir şekilde bu özlem onun için illet veya eksiklik olmaz. Bilakis bu durum onun için bir kemâldir. Asıl illet özlemi bırakmaktır. Daha önce de şunu söyledik. Marifet (bilgi)nin sonu yok ki özlem orada bitsin.

 

İÇİNDEKİLER

4. Bölüm