Bu da bir önceki gibidir.
"Şükür", Allah'ın emirleriyle amel etmek ve onu sevmeye nimetlerinden yardım almaktır.
Allah-u Teala buyuruyor ki:
"Ey davud hanedanı sizde şükrederek çalışın"
(Sebe, 13)
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'de,
kendisine:
"Allah senin gelmiş gelecek bütün günahlarını
bağışlamışken böyle mi yapıyorsun?" Denilince şöyle buyurdu:
"Ben şükreden bir kul olmayayım
mı?"
(Buhari, feth'ul-bari 3/14, Müslim 28/9, Tirmizi 412, Nesâi 3/319)
Bu ifadelerde ameller şükür diye isimlendirilmiştir.
Şükrünün de bu amelleri yerine getirmek ve bunları muhafaza etmek olduğunu haber
vermiştir.
Gerçek şükür, nimetlere teşekkür etmek, onu
sevmek ve itaati üzere amel etmektir.
Onunla mutlu olmaya gelince bu da en yüce makamlardandır. Çünkü kul en çok sevdiği kişiyle mutlu olur. Mutluluğu da sevgisi kadardır. Bu mutluluk da şükürün meyvesidir. Şükrün kendisi değildir.
Müjdelenme ve kavuşmaktan dolayı sevinmek de şükürün meyvesi ve gereğidir. Bu tıpkı tevekküldeki rıza, sevgi de özlem gibidir. Bunlar birer neticedir. (Meyvedir) etkileri ve gerekleri vardır.
Allahu Teala'ya zahir ve bâtın amellerle ve kulluğunu tashih etmekle şükrettiği kadar mutluluğu ve buluşma sevinci olacaktır.
|