Bunlardan birinci kısımda bulunanlar, düşmanın
(şeytanın) kendisine musallat edildiğini, onun kendisini bozmaya çalıştığını;
arzular zincirini ve onların şehvet yularıyla kendisini dizginlendiğini müşahede
edenlerdendir.
Bunlar, düşmanın ve arzuların elinde esir olarak
bulunmakta ve bunlar tarafından boyunlarının vurulması için götürülmekteler.
Bununla beraber bunlar, Rableri, yardımcıları ve velileri olan Allah'a bakmakta; kurtuluşlarının O'nun elinde olduğunu, şayet O dilerse düşmanlarını kovabileceğini ve düşmanın elinden kendilerini kurtarabileceğini bilmektedirler.
Her ne zaman düşmanları O'nları sürükler ve arzuların yularıyla onları dizginlemek isterse, onlar kendilerinin velileri ve yardımcıları olan Allah'a daha çok bakıyor, O'nun önünde boyun eğip O'na daha çok yalvarıyorlar. Düşmanları, onların O'nun kapısından uzaklaşıp gurbette kalmalarını her istediğinde; onlar Allah'ın şefkatini, iyilik ve ihsanını, cömertlik ve keremini, zenginlik ve kudretini, yumuşaklık ve merhametini hatırlarlar.
Böylece onların kalplerinde bulunan iyilik faktörleri, onların
kendilerini Allah'ın kapısına atmakta Allah'a kaçmalarını gerektirir. Aynen
elleri boynuna bağlanmış ve boynunun vurulması için öne geçirilmiş, kendisi de
öldürülmek için teslimiyet göstermiş bir köle gibi; böyle bir durumda olan bu
köle, birden kendi efendisini önünde görüyor ve O'nun şefkatini, merhametini
hatırlayarak gördüğü bir açıklıktan O'na doğru birden sıçrıyor ve kendi boynunu
O'nun önünde uzatarak şöyle yalvarıyor:
"Ben senin kulun kölenim! İşte perçemim senin
elindedir. Senden başka bu düşmandan beni kurtarabilecek hiç kimsem yoktur. Ben
mağlup oldum, sen bana yardım et."
İşte bu bakış açısının menfaati çok büyüktür. Bunun altında, vasıflanamayacak kadar çok kulluk sırları mevcuttur...
|