Geri alınmak üzere ödünç verilmiş şeylerle zengin olmaktır ki, kadınlar, oğullar, yığınlarca altın ve gümüş, besili atlar, hayvanlar ve ekinlerle olan zenginliktir. İşte zenginliğin en zayıfı da budur. Çünkü bu; kaybolacak bir gölge ve çok yakında sahiplerine geri verilecek ödünç alınmış mallarla zengin olmaktır. O malların yok olmasından sonra bir de bakmışsınki bütün çeşitleriyle fakirlik ona çullanmıştır. Böylece o mallarla zenginleşmek, şimdi bitmiş olan bir rüyaydı.
Geçici bir gölge olan bu zenginliğe razı olanın
himmetinden daha aşağı bir himmet gösterilemez. İşte ehli dünyanın zenginliği
böyle bir zenginliktir ki; onlar bunun için birbirleriyle yarışır, bunu talep
eder ve bunun etrafında pervane gibi dönerler.
Böyle bir zenginliği sevmek ve onun
kaybolmasından korkmakla dolu olan bir kalb; Rahman'a en uzak ve şeytan'a en
sevimli olan kalptir.
Seleften bazıları şöyle demektedirler:
"İblis ve orduları bir araya geldiklerinde, üç şeyle sevindikleri kadar hiçbir şeyle sevinmezler:
- Bir mü'mini öldüren mü'minle,
- Küfür üzerinde ölen adamla ve
- Fakirlik korkusuyla dolu olan bir kalble."
Bu zenginlik, biri kendisinden önce diğeride sonra olmak üzere iki fakirlikle çevrelenmiş olup bu da onlar arasında bir nevi şekerleme sayılır.
Samimi ve kendi nefsine acıyan bir kişiye yaraşan, böyle bir zenginlik haline aklanmaması ve onu kendisi için nihai hedef edinmemesidir. Ancak böyle bir zenginliği elde ettiğinde; onu en büyük zenginlik için vesile yapar ve onu kendisine hizmetçi yapar ona hizmet etmez. Böylebiri, kendi nefsini hakk olan mevlasından başkasına âbid ve hadim görmekten daha aziz bilir.
|