بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Giriş

 

Bütün varlıkları Rububiyet ve Vahdaniyetine delil yapan Allah'a hamd olsun. O; akılları ve gözleri, kendisini şekillendirmeye yol bulmaktan alıkoyan, eğri büğrülüğünü arzulamadan vahdaniyetine şahidlik eden kimseye; kurtuluşa ermeyi gerekli kılan, kendisine sığınıp takva sahibi olan kimseye; her zorluktan çıkış yolu koyan, kendisine tevekkül eden kimse için; şiddetli zorluklardan ve sıkıntılı yaşantıdan sonra kolaylık sağlayandır. O; dostlarının kalblerini; sabır, tevekkül Allah'a dönme, O'na havale etme, sevgi, korku ve ümit gibi ubudiyet mertebelerinde dolaştırandır...

Kullarının üzerine nimetlerini bol bol yayan, kendisi için rahmeti yazan ve yazdığı kitaba: "Şüphesizki rahmetim gazabıma galip gelir" cümlesini koyan Allah'ü zülcelal bütün noksanlıklardan münezzehtir. O; tek ve çift nimetlerini kullarına bol bol vermiş, karayı, denizi, güneşi, ayı, geceyi, gündüzü, pınarları, nehirleri, aydınlık ve karanlığı onlara müsahhar kılmış, cennetle kendisiyle komşu olmaya onları davet etmek için onlara peygamberler gönderip kitaplar indirmiştir;

"Allah kimi hidayete erdirmeyi dilerse, göğsünü İslam'a açar. Kimi de saptırmayı dilerse onunda göğsünü-gökyüzüne tırmanıyormuş gibi- daraltır, sıkıştırır." (el-En'am, 125)

"Kuluna kitabı indiren ve onda hiçbir eğrilik komayan"

Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir. Bu kitaba; helallerini helal kabul edip yaparak, haramlarını haram kabul edip kaçınarak, muhkemiyle amel edip müteşabihine iman ederek uyan tabi olan kimseyi saadet mertebelerinde derece derece yükselten, kitaptan yüz çevirip onunla yükselmeyen, onu arkasına atıp hidayeti / doğru yolu dışında arayan kimseleri de kahreden ve onları cehennemin tabakalarına koyan odur. Çünkü bu kitab, hikmetli zikir, dosdoğru yol, büyük haber, Allah'la kulları arasında uzanmış Allah'ın sağlam ipi ve kendisine tutunanın kurtuluşa ereceği Allah'ın ahdidir.

Ben şehadet ederim ki Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. O tektir. Ortağı, adaşı, dengi, zevcesi, çocuğu, benzeri yoktur. Hiç kimse O'nu hakkıyla övemez. Ancak O; yaratıklarının övgülerinin çok üstünde olup kendisini övdüğü gibidir. Kalbi, Allah'a isimlerine ve sıfatlarına iman etmekle ferahlanan ve Allah'ın sıfatlarını iptal ederek inkar edenlerin şüphelerine hiçbir yol bırakmayan kimsenin şahitliğiyle şahitlik ederim.

Ben şehadet ederimki Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) O'nun kulu ve rasûlü, yaratıkları arasından seçtiği, vahyi hususunda emin olduğu ve kendisiyle kulları arasında elçisidir. Onu; alemlere rahmet, amel edenlere örnek yolunda gidenlere dosdoğru bir yol ve bütün kullarına karşı delil / hüccet olarak gönderdi.

Allah onu, peygamberlerin gönderilmediği belli bir süreden sonra gönderip onunla en doğru ve en açık yola hidayet buyurdu.

Kullarına; ona itaat etmeyi, onu sevmeyi, onu desteklemeyi, ona saygı göstermeyi ve onun haklarını yerine getirmeyi farz kıldı.

Onun yolundan başka hiç kimse için cennete gidecek hiçbir yolu açık bırakmadı.

Onun göğsünü açtı, zikrini / şanını yükseltti, ağırlıklarını indirdi ve onun emrine muhalefet edenlere zilleti ve alçalmayı yükledi.

Allah onunla dalaletten çıkarıp hidayete erdirdi, cehaletten çıkarıp öğretti, azlıktan sonra çoğalttı, zilletten sonra izzetli kıldı ve fakirlikten sonra zengin yaptı.

Onunla Allah, körlükten sonra gördürdü, sapıklıktan çikarıp irşad etti ve onun risaletiyle, kör olan gözleri, sağır olan kulakları ve kapalı olan kalpleri açtı.

Oda Allah'tan getirdiği mesajı tebliğ ederek emaneti eda etti.

Ümmete nasihat ederek Allah yolunda hakkıyla cihat etti ve ölüm kendisini ziyaret edene dek Allah'a ibadet etti.

Ümmetini sevketmediği hiçbir hayır yolunun ve sakındırıp ona götüren yolları yasaklamadığı hiçbir şer yolunu açıklamasız bırakmadı.

İman ve Kur'anla kalpleri fethedip eliyle, diliyle ve kalbiyle Allah'ın düşmanlarına karşı cihad etti.

Basiretle Allah'a davet edip adalet, ihsan, büyük bir ahlakla ümmet arasında en güzel gidişatı / yolu takip etti.

Öyleki yeryüzü kapkaranlık iken onun risaletiyle aydınlandı ve kalpler ayrılık içinde iken onun risaletiyle birleşti.

Onun daveti güneşin dolaşması gibi kıtaları dolaştı ve onun dosdoğru dini gece ve gündüzün ulaştığı yerlere ulaştı.

Onun hak olan davetine itaat ederek ve kabullenerek kalpler icabet etti ve korkuyla küfürle dolu iken iman ve güvenle dolup taşıverdi.

Allah, ümmetinden dolayı ona en güzel mükafatı ihsan etsin. Yer ve sema kıtalarını dolduran bir rahmetle ona merhamet etsin. Ona çok çok selam etsin. Amin!

İmdi: Şüphesizki Allah sübhanehu ve teâla, muhabbet, marifet ve tevhid ağacını, rububiyetine boyun eğmeleri için seçtiği, nimetine has kılıp diğer yaratıklarına üstün kıldığı kimselerin kalbine yerleştirmiştir.

İşte bu ağaç:

"...Kökü yerde sabit ve dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir. O ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvelerini verir." (İbrahim, 24)

Aynen bunun gibi iman ağacıda, kökü kalpte sabit ve dalları gökte olan güzel söz ve salih ameldir.

Bu ağaç her zaman Rabbinin izniyle güzel söz ve salih amelden oluşan öyle meyveler vermeye devam ediyor ki; o meyvelerle hem kökün sahibinin onu koruyanların hemde aile, arkadaş ve ona yakın olan herkesin gözleri aydın oluyor.

- Muhakkak ki; Allah sübhanehu ile gözü aydın olan kimse ile her göz aydın olup ondan kaçan her şey ona yakın olur.

- Her kötü onunla hoş olur ve her üzüntülü onunla sevinir.

- Korkan her şey onunla güvende olur ve uzak olan her şey onunla yakın olur.

- Onun görülmesi Allah'ı hatırlatır.

- O görüldüğü zaman Allah zikredilir.

- Onun kalbi Allah'la itmi'nan bulup nefsi Allah'la huzur bulur.

- İhlaslı bir şekilde sadece Allah'ı sever, sadece Allah'tan korkar ve bütün umudunu sadece Allah'a bağlar.

- Bir şey işittiğinde Allah ile işitir.

- Gördüğünde Allah ile görür, tuttuğunda Allah ile tutar ve yürüdüğünde onunla yürür.

- Sadece Allah ile işitir, Allah ile görür, Allah ile tutar ve Allah ile yürür.

- Sevdiğinde Allah için sever, buğzettiğinde Allah için buğzeder.

- Allah için verir ve Allah için alıkor.

- Kendisi için; ibadet edilen, umulan, korkulan, kastedilen ve istenilen olarak sadece Allah'ı seçmiş olur.

- Kendisine lider, imam, komutan ve sevk edici olarak sadece Allah'ın rasûlünü seçmiş olur.

- Bu şekilde ibadetiyle, sevgisiyle, korkusuyla ve ummasıyla Allah'ı birlemiş olur.

- Aynı zamanda tabi olup uymakla, ahlakıyla ahlaklanıp getirdiği adaba uymaklada O'nun rasûlünü teklemiş olur.

Böyle bir kul için her an iki hicret söz konusudur:

Birincisi: İstemek, muhabbet, ubudiyet, tevekkül, tevbe, teslim olmak, her şeyi O'na havale etmek, korkmak, ummak, yönelmek, ihlaslı bir şekilde sığınmak, her nefes alıp verişte O'na ihtiyaç hissetmekle Allah'a hicret etmek.

İkincisi: Allah'ın Rasûlüne; Allah'ın razı olup sevdiği şeylerin açıklayıcısı olarak getirdiği şeriate, gizli ve açık her işinde uymakla hicret etmektir. Allah hiç kimseden bunun dışında hiçbir dini kabul etmez. Bunun dışında yapılan her amel ahiret azığı olmayıp nefsin yaşam ve arzusudur.

Tarikatın şeyhi ve imamı olan Cüneyd b. Muhammed (Allah ruhunu yüceltsin) şöyle demektedir:

"Peygamber efendimizin yoluna uyanın yolu hariç diğer tüm yollar kapalıdır. Çünkü Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:

"İzzet ve celalime yemin olsun ki; şayet onlar her türlü yoldan bana gelir ve her kapıdan onlara açmamı isterlerse senin arkanda olmadıktan sürece onlara açmam."

Bazı arif zatlar şöyle dediler:

"Peygambere-uymaksızın yapılan her türlü amel nefsin yaşam ve arzusudur."

Hem olumlu hem olumsuz yönleriyle saadet, onun getirdiği şeylerle beraber olunca; kendi nefsine nasihat edip acıyan bir insanın yapması gereken şey; bütün ömrünü onun getirdiklerini öğrenmeye vakfetmesi ve iradesini onun sevdiği şeylerle sınırlamasıdır.

İşte bu, öncekilerin kendisi için kollarını sıvadığı ve hayırda yarışanların kendisi uğrunda yarıştıkları yüce bir gayedir.

İş böyle olunca bizde bu kitaba; Muhammedi hicret yolunun kurallarını yerleştirdik ve "Tarikul-hicreteyn ve babus-saadeteyn" ismini verdik.

Biz kitaba; fakirlik / ihtiyaç ve kulluk / ubudiyet bölümüyle başladık. Çünkü; saadet kapısı ve kendisinden başka girişi olmayan en sağlam yolu budur. Kitaba; insan ve cinlerden oluşan mükelleflerin ahretteki tabakaları, mutluluk ve bedbahtlık yurdundaki mertebeleri ile son verdik. Böylece kitap içeriği bakımından garip ve hedefi bakımından hayret verici bir şekil aldı. Herkesin bu kitaptan bir payı ve her gelenin içeceği bir yeri vardır.

Bu kitapta bulunan hak ve doğruluk Allah'tandır. Çünkü onu veren o olup başarı O'nun elindedir. İçinde bulunabilen hatalar ise benden ve şeytandandır. Allah ve Rasûlü ondan beridir.

Ey bu kitabı okuyan ve ona bakan zat!

Bu; sana sunulan sahibinin karışık sermayesidir. Bu; sana arzedilen aklı ve anlayışıdır. Kârı sana zararı ise yazarına aittir. Meyvesi senin, sorumluluğu onundur. Her ne kadar senin övgü ve teşekkürünü elde etmesede en azından mazur görmeni elde etmelidir. Yok ille de yermek istiyorsan onunda kapısı açıktır. Şu bir gerçektir ki; övgü ve hamde sadece Allah mahsustur. Kullar ise devamlı yerilebilirler.

Allah'tan isteğimiz odur ki; bunu sadece kendi rızası için yapıp bununla yazarına, okuyucusuna ve yazarak çoğaltana hem dünyada hem ahirette fayda versin.

Şüphesiz ki o duaları işiten ve kabul etmesi umulandır. O bize yeter o ne güzel vekildir.

 

İÇİNDEKİLER