Hadiste şöyle buyrulmuştur:
"Muhakkak ki Allah güzeldir, güzeli sever."
(Müslim
(91) İbn Mes'ud'dan rivayet etmiştir.)
Bu hadis bizzat kendisiyle
sorumlu olunan giysinin güzel olması konusuyla alâkalı hadisi içerir. Aynı
zamanda buna, her şey hakkında güzellik konusunun genelliği de girmektedir.
Başka bir hadis-i şerif şöyledir:
"Kuşkusuz Allah temizdir, temizliği sever."
(Tirmizî
(2799) Sad b. Ebû Vakkas'dan rivayet ermiştir. Tirmizî: "Bu hadis garibtir.
Halid b. İlyas zayıf görülmüştür." der.),
"Sahih" de geçen bir hadis
şöyledir:
"Muhakkak ki Allah, kulun üzerinde nimetinin eserini görmeyi sever."
Yine bir hadiste Ebü'l-Ahvas el-Cüşenî'den gelen bir rivayette, o dedi ki:
"Nebi
(sallallahu aleyhi ve sellem), üzerimde eski bir elbise olduğu hâlde beni gördü
ve:
"Malın var
mıdır?" buyurdu. Ben de:
"Evet" dedim.
Bunun üzerine O:
"Hangi
maldan?" diye buyurdu. Bende:
"Allah'ın
(c.c.) verdiği her bir maldan, develerden, koyunlardan" dedim. Şöyle
buyurdu:
"O'nun nimeti
ve sana ikram ettikleri görülsün" diye buyurdu."
(Müslim
(1015) İbn Mes'ud'dan rivayet etmiştir.)
İşte Allahu Teâlâ, kulunun üzerinde nimetlerinin eserinin
ortaya çıkmasını ister ve sever. Çünkü bu sevdiği, güzeldir. Bu aynı zamanda
kulun nimetlere karşı şükretmesidir ki, bu da bâtını güzelliktir.
Dolayısıyla Allahu Teâlâ, kulu üzerinde zahiri güzellik olan nimetleri ve bâtınî güzellik
olan bu nimetlere de şükretmeyi görmek ister. Allah'ın güzellik hususunda
isteyip sevdiği bir konu da; kendisi kulları üzerine, dışlarını güzelleştirecek
giysi ve süsleri, içlerini de güzelleştirecek takvayı indirmiş olmasıdır. Şöyle
buyurmuştur:
"Ey âdemoğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek
elbise indirdik. Hayırlı olan, takva elbisesidir. İşte bu, Allah'ın
âyetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar." (Araf, 26)
Cennet ehli hakkında şöyle
buyurmuştur:
"Allah da onları o günün
fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir. Sabırlarına
karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir."
(İnsan, 11-12)
Yüzlerini parlaklıkla, içlerini sevinçle ve bedenlerini de ipekle
güzelleştirmiştir. Allah (c.c.) sözlerde, amellerde, giysi ve heyetlerde
güzelliği sevdiği gibi, sözlerde, amellerde, giysi ve heyetlerde çirkinliği de
sevmez. Çirkinliğe ve ehline buğzederken, güzelliği ve ehlini de sevmektedir.
Lâkin şu var ki, Allah (c.c.) iki fırkayı bu konuda dalalete sokmuştur.
1-
Birinci fırka:
"Allah'ın yarattığı her şey güzeldir, yarattığı her şeyi sever, biz de O'nun
yarattığı her şeyi severiz ve hiç birisini
sevmezlik etmeyiz." derler. Aynı zamanda:
"Kâinatın O'ndan olduğuna inanan
herkes, bu kâinatın hepsini de güzel görür." derler ve şu şiiri söylerler:
Kâinatı bizzat ayan beyan
gördüğünde
Mevcut olan her şey hoş ve güzel
olur.
Onlar aynı zamanda Allahu Teâlâ'nın
şu âyetlerini delil getirmişlerdir:
"Yarattığı her şeyi
güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan O'dur."
(Secde, 7),
"Sen dağları görürsün de,
yerinde durur sanırsın. Oysa onlar bulutun yürümesi gibi yürümektedirler. Bu,
her şeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır."
(Nemş, 88),
"O, yedi göğü, birbiri üzerine yarattı.
Rahmânınm yaratmasında bir
aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor
musun?" (Mülk, 3)
Onlara göre arif kimse; her şeye mutlak olarak güzel diyen ve
mevcudatta hiçbir şeye çirkin demeyen kimsedir.
Kuşkusuz bunlar kalplerinde,
Allah için karşı çıkmayı, O'nun için buğzetmeyi, O'nun için düşman olmayı, O'nun
için inkarcıyı reddetmeyi, O'nun için Allah yolunda cihad etmeyi ve O'nun için
hadlerini uygulamayı değiştirmiştir.
Erkek ve bayanların yüz güzelliğini ise,
Allah'ın sevdiği güzellik konusundan olduğunu söylemişlerdir. Bazen kimisi bu
konuda aşırıya kaçmış ve Allah'ın bu surette ortaya çıktığını, ona hulul
ettiğini sanmıştır. Şayet vahdet-i vücutçu ise:
"Bu suret (yüz), Hakk'ın
görüntülerinden bir görüntüdür." der ve buna "el-Mazâhiru'l-Cemâliyye"
(Allah'ın güzel görüntüleri) diye isim verir.
|