Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Ey iman edenler! Peygamber
sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah'a ve Resûl'e icabet
edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve siz kesinlikle O'nun
huzurunda toplanacaksınız." (Enfal, 24)
Âyet-i kerime hakkında meşhur olan
tefsir şudur:
Allah (c.c.) mü'min ile kafir arasına, kâfir ile iman arasına ve
kendine itaat eden ve isyan edenlerin arasına girer. Bu görüş İbn Abbas'ın ve
müfessirlerin cumhurunun görüşüdür. Bu âyet hakkında başka bir tefsir daha
bulunmaktadır. Buna göre mâna şöyledir:
Allah (c.c.) kulunun kalbine yakındır ve
kalpte hiçbir şey O'na gizli değildir. Dolayısıyla O, kul ile kalbi arasındadır.
Bu görüşü de Vahidî, Katade'den zikretmiştir. Şu var ki, bu görüş, âyetin
siyakına daha uygundur. Çünkü icabet etmenin asıl yeri kalptir. Kuşkusuz bedenin
kalp olmadan icabet etmesi bir yarar sağlamaz. Çünkü Allahu Teâlâ
kulu ile kalbi arasına girmekte ve şüphesiz kalbin kendisine icabet edip
etmeyeceğini, gizleyip gizlemeyeceğini ve reddedip etmeyeceğini de bilmektedir.
İlk açıklamaya dönecek olursak, âyetin münasip açıklama yönü
şöyledir:
Eğer sizler Allah ve Resûl'üne icabet etmezseniz, şunu bilin
ki, Allah'ın (c.c.) sizinle kalplerinizin arasına girip de (sizlere azap
vermemesinden) sakın emin olmayın! Kendinize apaçık olarak hak anlatıldığı ve
gösterildiği hâlde bundan sonra da sizlere bir ceza olsun diye artık icabete
uymanız sizlere oldukça imkânsız ve temkinsiz olacaktır. Hâliniz de şu âyetlerde
buyrulduğu gibi olur:
"Biz onların kalblerini ve gözlerini çeviririz de, onlar,
ilkin iman etmedikleri gibi gene iman etmezler. Biz de onları taşkınlıkları
içerisinde kör ve şaşkın bırakırız." (En'am, 110),
"Onlar eğritince, Allah da kalblerini eğriltti."
(Saf, 5),
"Fakat onlar bir defa yalan dediklerine sonuna kadar bir
türlü inanmadılar."
(Yunus, 74)
Söz konusu âyette bir sır daha vardır ki, o da şudur:
Muhakkak ki, Allahu Teâlâ insanlara şeriatla emretmektedir
ki, bu icabet etmek demektir. Kader ve ona imanın arasını cem etmiştir. Şu âyetler de buyrulduğu
gibi:
"İçinizden doğru gitmek isteyenler için. Âlemlerin Rabbi
olan Allah dilemeyince, siz dileyemezsiniz."
(Tekvir, 28-29),
"Dileyen onu düşünür.
Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. Koruyacak da Odur,
bağışlayacak
da"
(Müddessir, 55-56)
Allah en iyisini bilir.
|