İnsanlardan kimisi var ki, Allah'ı cömert, fazilet ve iyilik
sahibi olarak bilir.
- Kimisi de vardır ki O'nu affedici, hilim
sahibi ve karşılıkları veren olarak bilir.
- Kimisi O'nu intikam alan olarak
bilir.
- Kimisi O'nu ilim ve hikmet sahibi olarak bilir.
- Kimisi de
O'nu izzet ve otoriter sahibi olarak bilir.
- Kimisi de O'nu rahmet, iyilik ve
lütuf sahibi olarak bilir.
- Kimisi de O'nu, kahreden ve melik olarak bilir.
- Kimisi de O'nu, dualara icabet eden, kötü düşünceleri götürmeye yardımcı olan ve
ihtiyaçları gideren olarak bilir.
Bunların hepsinden daha güzelini bilen kimse,
Allah'ı, kelâmından bilen kimsedir. Çünkü bu kul, Rabbinin kemal sıfatlarla,
celâl özelliklerle sıfatlanmış ve başkalarından münezzeh, O'nun kusur ve
eksikliklerden beri, O'nun isimlerinin güzel, bütün özelliklerinin eksiksiz,
istediğini yapan, her şeyin üzerinde, herkesle beraber, her şeye kadir, her şeyi
ikame eden, emreden yasaklayan, dini ve kevni kelimeleriyle konuşan, O'nun en
büyük, herkesten ve her şeyden güzel, merhametlilerin en merhametlisi,
güçlülerin en güçlüsü ve hükmedenlerin en hâkimi olduğunu bilir.
Dolayısıyla Kur'an-ı Kerim, O'nu, O'na ulaşılacak yolu ve O'na ulaşıldıktan sonra sülük
edenlerin hâlini kullara öğretmek için indirilmiştir.
|