Daha sonra
Allahu Teâlâ cehenneme atılan bu kimselere ait altı tane özellik zikretmiştir:
1 - Allah'ın nimetlerini,
haklarını, dinini, tevhidini, isimlerini, sıfatlarını, resullerini, meleklerini,
kitaplarını ve âhireti inkâr edenler.
2 - Hakka bilerek ve inat beslemek
suretiyle karşı çıkanlar.
3 - Hayırlara sürekli engel olanlar.
Bu, aynı zamanda Allah'a yapılan itaat ve yakınlığa dair kişinin kendi nefsine,
insanlara ve kendi aile fertlerine karşı gösterdiği ve ihsan olarak bilinen
hayırlara engel olması anlamını da kapsar. Bilindiği gibi bu durum insanların
çoğunda bulunan bir özelliktir.
4 - Hayırlara engel olmasıyla
birlikte insanlara karşı bir de haddi aşan, zalim ve gaddar olan ve insanlara
gerek eliyle ve gerekse diliyle haksızlık eden kimseler.
5 - Şüpheci kimseler. Yani şüphe ve
kuşku içerisinde bulunan ve bu şüphesiyle beraber birçok şüpheyi kendisinde
barındırıp getiren kimseler. "Fulanun murîb" denildiğinde; o kimsenin
çokça şek ve şüphede olduğu anlaşılır.
6 - Bunlara ek olarak Allah'a ortak
koşmakta olanlar, O'ndan başka bir ilâh edinip, ilâh edindiğini Allah'tan daha
çok sevenler ve ona kulluk edenler, o ilâhı için kızıp onun için memnun olanlar,
onun adına yemin edip yine onun için adak adayanlar, onun için dost olan ve onun
için düşman olanlardır. Kendisi ve şeytanlardan olan arkadaşı adına tartışır ve
işler onun aldatmasıyla bu duruma gelir. İşte bunları azgınlaştırıp, saptıran
kimse de odur. Bunun üzerine arkadaşı olan (şeytan) ona:
"Seni saptıracak ve azgın kılacak hiçbir güç bende yoktur.
Ancak kendi kendine seçtin ve sen oldukça uzak bir sapıklık içerisinde
bulunuyorsun" der. İblisin cehennem ehline dediği
gibi:
"Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size
vaad ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben
sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz.
O hâlde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne
de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah'a ortak koşmanızı da
kabul etmemiştim." Doğrusu zalimler için acı bir azap vardır!"
(İbrahim, 22)
Buna göre âyette,
Allah'ın huzurunda tartışıp çekiştikleri arkadaş, şeytandır.
Bir grup âlim de
şöyle demiştir:
Hayır bizzat
arkadaşı melektir. Nitekim bu kimse, amellerin hepsini yapmadığını söylemiş,
işlemiş oldukları amellerinden daha fazlasını yazdığını söyleyerek meleğe karşı
gelmiş ve meleğin (güya) hızlıca yazıp onun tevbe etmesine zaman bırakmadığını
bile iddia etmiştir.
Bunun üzerine
Melek de:
"Bu kimsenin
işlediği amellerinden fazlasını yazmadım ve tevbe etmesine de zaman
bırakmamazlık etmedim.
"Fakat kendisi
derin bir sapıklık içindeydi." (Kaf, 27)
demiştir.
Bunun üzerine
Allahu Teâlâ:
"Huzurumda çekişmeyin!"
(Kaf, 28) diye buyurur.
Yüce Allah, kendi
huzurunda kâfirlerle şeytanların çekişmesini Saffat ve Araf sûrelerinde,
insanların kendi huzurunda çekişmelerini de Zümer sûresinde ve cehennemliklerin
de cehennemde çekişmelerini Şuara ve Sad sûrelerinde haber vermiştir.
Sonra da yüce
yaratan kendi katında sözün değiştirilmeyeceğim haber vermiştir. Şöyle
denilmiştir:
"Bundan maksat,
yüce Allah'ın:
"Andolsun ki cehennemi cinlerle ve insanlarla tamamen
dolduracağım" (Hud, 119)
âyet-i kerimesidir.
Yani iman ehline
cenneti vaad etmesidir. Bu söz:
"asla
değiştirilmez ve değişikliğe uğratılmaz sözüdür."
İbn Abbas der ki:
"Allahu Teâlâ bununla şunu kastetmiş olabilir: Cennet vaadim,
itaat eden kullarımadır, isyankarlara değil."
Mücahid ise şöyle demiştir:
"Her hangi bir şeyin olması için hüküm vermeyi istersem mutlaka
(olması için)
hükmederim."
Bu âyet hakkında
belirtilen iki görüş arasında en doğrusu budur. Bu âyet hakkında başka bir görüş
de şöyledir:
"Krallar ve kadılar yanında kendi sözlerinin bazen yalan ve dolan
ile değiştirildiği gibi, asla benim sözüm, katımda yalan ve dolanla
değiştirilemez."
Bu açıklama ile
anlaşılan şu ki bu sözden maksat; çekişenlerin sözleridir. Bu görüşü Ferra
ve İbn Kuteybe tercih etmiştir.
Ferra şöyle demiştir:
"Bunun
(âyetin)
mânası şöyledir: Gayba dair bilgim asla katımda yalanlanmaz."
İbn Kuteybe ise âyet hakkında:
"Katımda söz değiştirilmez ve ona artma ve eksiltme yapılmaz."
der.
Devamla der ki:
"Çünkü Allahu
Teâlâ:
"Söz, katımda değişmez" diye
buyurmuş, "sözüm" diye buyurmamıştır. Bu tıpkı "Katımda yalan
söylenmez" diye söylendiği gibidir.
İlk görüşe göre;
"Allah kullarına karşı zülüm eden değildir."
(Kaf, 29) âyet-i kerimesi, "Benim huzurumda söz
değiştirilmez." (Kaf, 28) âyetinin mânada
tamamlayıcısı konumundadır.
Şöyle ki:
"Söylediğim ve vaad ettiğim her şey şüphesiz ki olacaktır. Buna
ek olarak, bunda adalet vardır, haksızlık ve zulüm de yoktur."
İkinci görüşe
göre; yüce Allah kendi nefsini şu iki özellik ile vasfetmiştir:
1. O'nun ilminin eksiksiz ve her
şeye muttali oluşunun yegane olması, O'nun huzurunda sözün değişebilmesini ve
bâtılın revaç bulmasını engeller.
2. O'nun adaletinin
eksiksizliği ve her şeyden ihtiyaçsız olması, O'nun kullarına karşı zulüm
etmesini imkânsız kılar.
Bundan sonra Allah
(c.c), cehennem hakkında haber vermekte, oraya her defasında birisi atıldığında
cehennemin:
"Daha fazla var mı?"
(Kaf, 30) diyeceğini bildirmektedir. Bu âyet hakkında, buradaki anlamı
olumsuzluk mânasında alıp, "Daha fazla yoktur" diyen kimseler, bu
açıklamalarıyla hata etmişlerdir.
Buna ek olarak
sahih bir hadis-i şerif de onların bu görüşünü reddetmektedir.
(Buhârî'nin (4848) ve
Müslim'in (2848) rivayet ettikleri hadise işaret etmektedir. Enes'in (r.a.)
rivayetine göre, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Cehenneme atılırlar.
Bunun üzerine cehennem "Daha yok mu?" der. Nihayet Allahu Teâlâ ayağını üzerine
koyar ve cehennem de "Yetişir, artık yetişir." der.)
|