Âdemoğlunun bedeni topraktan yaratılmıştır. Ruh ise göğün
melekûtundan yaratılmıştır. Her ikisi de (beden-ruh) birbirleriyle yakın
temastadır. Şayet bedeni acıkırsa, yorulursa ve bedenini (dinî) hizmette
çalıştırırsa, ruhu bir rahatlık bulur ve kendisinden yaratıldığı yere bir takat
bulur, ulvî âleme (ruhlar âlemine) bir özlem bulur.
Şayet bedenini doyurur ve uyursa, rahatına ve keyfine
düşerse, o zaman bedeni kendisinden yaratıldığı yere döner ve ruh da onunla
beraber düşer ve hapsolur. Şayet ruh hapse alışmamış olsaydı -tıpkı azap görenin
yardım istediği gibi- o zaman kendisinden yaratıldığı âlemden kopmasından ve
ayrılmasından duyduğu acıdan dolayı yardım isterdi.
Beden her hafifleyince ruh da
hafifler ve yüce âlemi arzulayıp
ister. Beden her ağırlaşınca ve şehvetlere, rahatlıklara duçar olunca, ruh da
ağırlaşır ve yüce âlemden düşer.
Görürsün ki bir adamın ruhu yüceler yücesinde
bulunur. Bedeni senin yanındadır veya yatağı üzerinde yatmaktadır. Ruhu ise Sidre-i
Müntehadadır, arşın etrafında dolaşmaktadır. Öbür adam da bedeni ile
hizmettedir, ruhu ise, aşağıdadır ve aşağılıkların en aşağısında dolaşmaktadır.
Dolayısıyla ruh, bedeni bıraktığı zaman, ya en yükseğe ya da en aşağıya gider.
Refik-i A'lâ'da (en yüce dostun) yanında göz aydınlığı, nimetin, sevincin, neşe
ve lezzetin ve güzel hayatın hepsi bulunur. En alt dost ise, sıkıntı, gam,
keder, buhran, hüzün, kötü hayat ve dar yaşamın hepsi bulunur.
Allahu Teâlâ
buyurdu ki:
"Her kim de benim zikrimden
(Kur'an'dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır
ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz."
(Taha, 124)
O'nun zikri, Resûl'üne indirdiği
kelamıdır.
Ondan yüz çevirmek ise;
onu düşünmeyi ve onunla amel etmeyi terk
etmektir.
Geçim darlığı ise; tefsirlerde en
çok yer alan yoruma göre; kabir azabıdır. Bu İbn Mes'ud, Ebû Hüreyre, Ebû Said
el-Hudrî ve İbn Abbas'ın görüşüdür.
Bu konu ile ilgili bir de merfu
bir hadis bulunmaktadır.
(İbn Hibban'ın (3119) Ebû Hüreyre'den hasen bir isnadla
yaptığı rivayete göre; Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): "Onun için dar bir
geçim vardır." (Taha: 124) âyeti hakkında: "Bu, kabir azabıdır." demiştir.
Hadisin uzun bölümü için aynı yere bakınız.)
Ayette geçen; "dank"
ın sözlükteki mânası ise; "darlık ve şiddet"
demektir. Her darlık bulunan şey, "dank" ismi alır. "Menzilun
dankun, ayşun
dankun" denildiği zaman "geçim ve ev darlığı" kastedilir.
İşte bu dar geçime
mukabil, kişinin nefsine karşı oldukça geniş olması hâlidir. Bedenin arzuların,
lezzetlerin ve rahatın olması içinde anlamındadır. Çünkü nefsini her defasında
geniş tuttuğunda kalbi de daraltmış olursun, nihayet dar bir geçim olur. Nefsi
de her defasında darlaştırıp, dar tuttuğunda da kalbi geniş tutmuş olursun ve
nihayet inşirah bulur ve rahatlar.
Dünyada iken geçimin dar olmasıyla beraber
takva gereksinimi varsa, berzah ve âhiret hayatında bu kulun geniş bir geçimi
olur. Dünyada iken geniş bir geçimi olmasıyla birlikte hevasına uymuşsa, bu
kulun da berzah ve âhiret hayatında dar bir geçimi olur. Öyleyse bu iki geçim
hakkında en hoş, en güzel ve en daimî olanı (berzah ve âhiret yaşamını) seç!
Ruh nimetiyle bedeni böl; ama ruhu beden nimetleriyle bölme!
Çünkü ruhun nimetleri ve bedbahtlığı daha büyük ve daha daimî iken, bedenin
nimetleri ve bedbahtlığı daha kısır ve daha tehlikelidir.
Allah kendisinden yardım istenilendir.
|