Bu, âhiretin önüne dünyayı geçiren âlimin halidir.
Cahil
abide gelirsek; onunda afeti, ilimden, hükümlerden yüz çevirmiş olması, çokça
hayal dünyasına, zevklerine, kendisine ve nefsinin kendisini sürüklediği şeylere
dalmış olmasıdır.
Konu hakkında Süfyan b. Uyeyne ve başkaları şöyle demişlerdir:
"Zalim olan âlimin ve cahil olan âbidin fitnesinden sakınız! Çünkü onların
fitnesi her meftuna (fitneye duçar olana) gelebilen bir fitnedir. Nitekim birisi
cehaleti sebebiyle ilim ve gereğinden alıkoyarken, diğeri de zulmünden dolayı
zalimliğe davetiye çıkarır."
Allahu Teâlâ şu âyetiyle başka bir darbımisal vermiştir:
"(Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) tıpkı şeytanın durumuna benzer ki
insana "İnkâr et!" dedi, (insan) inkâr edince de: "Ben senden uzağım, ben
âlemlerin Rabb'i Allah'tan korkarım!" dedi. Nihayet ikisinin sonu, ebedî olarak
ateş oldu. Zalimlerin cezası budur." (Haşr, 15-17)
Bu kıssada geçtiği üzere adam kendi hâlini sadece Allah'a
(c.c.) kulluk üzerine oluşturur; ancak cahil bir kimsedir. Şeytan da onun cahil
olduğunu görünce ona musallat olur ve (sonunda onu kandırır). Cehaleti sebebiyle
onu küfre sokar. Muhakkak ki şeytan cahil olan her âbidin önderi olabilmektedir;
cahilliğini fırsat bilip, onu küfre sokar. Yine her zalim olan âlimin de önderi
olabilmektedir; zulmünü fırsat bilip, âhiretin önüne dünyayı geçirtebilir.
Allahu Teâlâ, dünyadan razı olan, Allah'ın âyetlerini
bilmekten, tefekkür ve tedebbür etmekten ve bunlarla amel etmekten gafil olan
kullarına, bu durumlarını şekavet ve helak sebebi kılmıştır. Bu ikisi bir arada
olmaz . Yani:
- Dünyadan razı olmak ve
- Rab Teâlânın âyetlerinden gafil olmak.
Çünkü
bunu ancak öldükten sonra diriltilmeye inanmayan ve Rab Teâlâyla kulların
karşılaşacağını ummayan bir kalp söyler. Zaten öldükten sonra diriltilmeye
köklüce iman etmiş bir kalp, asla dünyadan razı ve mutmain olmaz ve Allah'ın
âyetlerinden yüz çevirmez.
Öyleyse sen, insanların durumlarını iyi anladığına
göre; bu misalin insanlar hakkında çokça gündeme geldiğini görmüş olursun.
Kuşkusuz dünyadan razı olan ve âyetlerden yüz çeviren kimseler, dünya
bağlılarıdır.
İnsanlar içinde onların tersine düşünen az bir kesim bulunur.
Onlar da bunlar gibi düşünmeyenlerdir. Bunların arasında oldukça farklıdırlar,
onların durumları ve bunların durumları ayrı ve farklıdır. Onların ve bunların
ilimleri, onların ve bunların iradeleri ve onların ve bunların yolları farklıdır.
Onlar bir vadide, bunlar ise başka bir vadidedir.
Allahu Teâlâ şöyle
buyurmuştur:
"Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin
bulanlar ve bizim âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak. İşte bunların kendi elleriyle ettikleri yüzünden
varacakları yer cehennemdir." (Yunus, 7-8)
Sonra Allahu Teâlâ bunların tersine olanların akıbetlerini
vasfederek şöyle buyurur:
"Hiç şüphesiz iman edip salih ameller işleyenleri,
imanlarından dolayı Rableri hidayete erdirir. Naîm cennetlerinde altlarından
ırmaklar akar durur." (Yunus, 9)
İşte onlar Allah ile karşılaşmaya iman ettiklerinden dolayı
dünyadan razı olmamışlardır ve dünyaya karşı mutmain de olmamışlardır. Devamlı
olarak Allah'ın (c.c.) âyetlerini zikretmektedirler. İşte bu onların kuşkusuz
öldükten sonra diriltilmeye iman ettiklerinin göstergesi olmuştur.
Kâfirlerin göstergesi ise; onların öldükten sonra
diriltilmeye iman etmemeleri ve bundan gaflette olmalarıdır.
|