Allahu Teâlâ bu mahlûkata hem emri ve yasağı ve hem de verme
ve men etmeyi ikame etmiştir. Böylelikle mahlûkat iki fırkaya ayrılmış oldu:
Birinci fırka ki; O'nun
emrini terk edip, yasağını da işledi, verdiğine de şükretmeyip gaflet etti ve
men ettiğinden dolayı da onlarda kin ve pişmanlık peyda oldu. Kuşkusuz bunlar
Allah'ın düşmanlarıdırlar. Aynı zaman da bunlarda bulunan özelliklere göre
onlardan düşmanlık da o oranda bulunmaktadır.
Bir fırka da vardır ki;
onlar:
"Biz ancak Senin kullarınız, şayet bize emretsen hemen ona
icabet ederiz, eğer bizi nehyetsen onu işlemekten kaçınırız ve nefislerimizi o yasağa
sürüklenmeyiz, eğer bize verirsen, Sana hamd ve şükrederiz ve şayet bizden men
edersen Seni yine huşulu olarak zikrederiz." derler.
Bunlarla cennet arasında ancak
dünya hayatının bir perdesi bulunur. Nitekim ölüm o perdeyi onlar için
yırtıverince onlar da ikamet edecekleri nimetlere ve göz aydınlıklarına nail
olurlar. Tıpkı önceki fırkayla (Allah'ın düşmanlarıyla) ateşin arasında ancak
bir hayat örtüsünün bulunduğu gibi ki, ölüm bu örtüyü yırttığı vakit hüsrana ve
acılara duçar olurlar.
Öyleyse kalbinde dünya ve âhiret orduları çatıştıkları zaman
ve sen hangisinden olduğunu bilmek istediğin zaman o takdirde bu iki fırkadan
hangisine meyillendiğine ve kimlerle beraber mukatele ettiğine bir bak.
Öyle ki
bu her iki ordu arasında senin durman (ne ona ne de öbürüne gitmemen) mümkün
değildir. Mutlaka bu her iki ordudan birisinde olman söz konusudur.
İşte bu
fırka (cennetlikler); hevaları kendilerini dürttüğü hâlde ona muhalefet
etmekteler, aklı güzel ve ıslah olmuş şekilde istişareyle çözerler, kendisi için
yaratılanları tefekkür etmekle kalplerini feragat etmekteler ve emrolundukları
şeyleri işlemekle de organlarını feragat etmekteler, âhiretle menzillerini imar
etmek suretiyle vakitlerini böylece geçirirler, böylece de ecel gelmeden / dünyada
iken hızlıca amelleri işlemeye koyulurlar, dünya ya kalpleri misafir olduğu
hâlde bu hâl üzere dünyada mesken olurlar, âhirete gömmeden önce orayı vatan
olarak arzularlar, son hacetlerine dek Allah'a ve O'na itaat etmeye önem
gösterirler ve âhirette ki makamlarına göre de âhiret için azık hazırlarlar.
İşte bunlara Allahu Teâlâ cennet nimetlerini aceleyle verecektir, buna ek olarak
kendileriyle dostluk ederek, onların kalplerine yönelerek, kalplerini O'na
muhabbete toplayarak, O'nunla karşılaşmak için onları şevkli kılarak ve
yakınlığı ile onlara nimetler bahşederek cennet rüzgarlarını da aceleyle nasip
eder. Aynı zaman da onların kalplerini, dünya sevgisini bulunduran, dünya yok
olacak diye kederlenip hüzünlenen korkan ve üzüntülere boğulan kalplerden
feragat etmiştir. Bunlar öyle kimselerdir ki; zorbacıların sert davrandıklarına
bunlar yumuşak davrananlardır ve cahillerin kendisinden yabana
olduklarına karşı onlar dostluk etmektedirler kuşkusuz bunlar bedenleriyle
dünyadan ancak ruhları en yüce şeyleri istemektedirler.
|