Dünya; azgın bir kadın gibidir. Bir eş edinmez, kendisini beğensinler diye ancak
birçok eşler edinir. Dolayısıyla yumuşaklıktan da hoşnut olmaz.
Onun güzelliği ile yapmış olduklarının arasını ayırt ettin.
Kendisini
çirkinlikleriyle güzel göstermesi olacak şey değil.
Sözlerimize bağlı kalacağına
dair yemin etti.
Sanki o yapmayacağı şey üzere bize yemin etti.
İşte dünyayı talep
ederek onda yürümeyi istemek, hiç şüphesiz vahşi ve tehlikeli bir yerde yürümek
anlamına gelir.
Orada yüzmek
demek, içinde timsahların cirit attığı bir gölde yüzmek demektir.
Dünya için
sevinmek demek, gözün ağlayarak hüzünle boğulması, lezzetlerin kalkıp yerine
sıkıntıların gelmesi ve sevincin yerini tasanın alması demektir.
Gençlikte olan
güzellik kişinin ehline tatlı gelir
Yaşlandığı zaman
ise oldukça ağırdır
Ekinleri telef eden kuş, daneleri görür. Bununla beraber aklın gözü de onu
yakalayacak av ipini görür. Ancak heva ve hevesin gözü görmez, kördür.
Her türlü ayıptan
hoşnut olan göz kör demektir
Tıpkı ayıpları
ortaya döken kötü göz gibi
Bakan gözler için şehvetler ve arzular süslenmiştir. Gayba
iman edenler ise, kendilerini bunlardan alıkoymaya koyulurlar. Şehvetlerine tabi
olanlar ve onları işleyenler ise; hüsranın ortasındadırlar. Gayba iman edenler hakkında:
"İşte
bunlar, Rableri tarafından bir hidayet üzeredirler. Kurtuluşa erecek olanlar da
işte
onlardır." (Lokman, 5) ve hüsrana uğrayanlar hakkında da:
"Yiyin, zevklenin
biraz, çünkü siz suçlularsınız." (Mürselat, 46) buyrulmuştur.
Muvaffak olanlar, dünya hayatının kadrini ve orada ne kadar az kalındığını
anladıklarına göre, orada bulundukları zaman içinde heva / heveslerini ebedi
saadet için öldürmüşlerdir.
Gaflet uykusundan uyandıklarında, kötü zamanlarında
düşmanlarının kendilerinden çalıp, götürdüklerini ciddiyetle geriye alma yoluna
koyuldular. Yol gittikçe uzayınca hedeflerine ulaşmaya başladılar. Uzak olan
artık onlara yakınlaşmış oldu, dünya hayatı artık onlara acı geldi ve
kendilerine şu âyetteki tatlılık hâsıl oldu:
"O en büyük korku bunları üzmez; kendilerini melekler: "Size söz verilen gün
işte bugündür" diye karşılarlar." (Enbiya, 105)
Kafile yoluna koyulmuştu. Gece başlamış ve her tozlunun üzerine karanlığını
basıvermişti:
Yeryüzü dar gelmesine rağmen azimle peşinden gittiler Yolculuklarında ise
azimkar kuvvetlerini sergilemiş oldular Şira yıldızı ve kafile öncüsüyle beraber
Gecenin yıldızları hedeflerini onlara gösterdiler Sonunda savaş sırasında
karanlık kalkıp iş ciddiye binince Bineklerdeki mızrakları alıp şereflilerin
göğüslerine fırlattılar.
|