بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Hayrın Esası

 

Her hayrın başı, Allahu Teâlâ'nın (bir şeyin olmasını dilediği) zaman onun olacağını ve dilemediği zaman da olmayacağını bilmendir.

Böyle bir inanışta olduğun sürece O'nun nimetlerine şükretmenin, O'na boyun eğmenin ve itaat etmenin ve buna ek olarak da günahların akıbetlerinden kaçışının ve onların seninle arana girmesine engel oluşunun ardı arkası kesilmeyecektir. Bu sefer sevapları işlemeye ve günahlardan kaçmaya koyulursun.

Kuşkusuz arifler, her hayrın aslında Allah'ın kul için muvaffak kıldığı şeyler olduğunu ve bütün şerlerin de aslında kul için birer helak olduğunda ittifak etmişlerdir.

Yine ittifak ettiklerine göre; muvaffak kılması, Allah'ın, kulun nefsine kendisini bırakmaması (ve sevapları işlemesi) dir. Helak da kişi ile helâkın birbirleriyle içli dışlı olup birbirine girmeleridir. İşte böylece her hayır aslında tevfik olduğuna göre, bunlar Allah'ın elinde olmuş oluyor; kulun elinde değil. Bunun da anahtarı dua etmek ve kendisini Allah'ın yanında oldukça fakir görmek, O'na iltica etmek, O'na kaçmak ve O'na rağbet etmektir ve bunlarda sadık olmaktır.

Öyleyse kula ne zaman bu anahtar verilmişse, o zaman bununla (kapıyı) açmak ister. Anahtarı ne zaman kaybederse, hayır kapısı ondan başkasına nasip olur.

Mü'minlerin Emiri Ömer b. Hattab (r.a.) der ki:

"Ben icabet hususunda değil; dua hususunda düşünürüm. Nitekim ben dua etmeye koyulursam, kuşkusuz o takdirde icabet de dua ile birlikte olur."

İşte kulun bu konudaki niyeti, himmeti, muradı ve rağbeti kadar Allahu Teâlâ kuluna tevfik ve yardım nasip eder. Şu var ki, Allah'ın (c.c.) yardımı, kulların himmetleri, sebatları, rağbetleri ve korkuları miktarınca iner. Aynı şekilde Allah'ın helak etmesi de o miktarda (günahların bulunması kadar) iner.

Allahu Teâlâ hükmedenlerin en hakimi ve bilenlerin en bilenidir. Şüphesiz ki muvaffakiyeti layık olan yere ve helaki da layık olan yere indirir. O Allah ki, sonsuz bilen ve hikmet sahibi olandır. Kul şükretmeyi ihmal etmesinden, dua etmeyi ihmal etmesinden dolayı başına (belalar) getirir. Aynı zamanda şükretmeyi yerine getirdiği, duayı dürüst gerçekleştirdiği zaman kendisine Allahu Teâlâ'nın dilemesi ve yardımı gelir. Bunun da özü sabretmektir. Çünkü bu imandandır ve sabır bedende başın yerini tutar. Şayet baş kopacak olursa, beden de yaşamaz.

 

İÇİNDEKİLER