Ey Âdem! Sana buyurduğum: "Oradan çık..."
(Araf, 18) sözümden dolayı korkma
sakın. Senin için ve salih zürriyetin için cennetleri yarattım.
Ey
Âdem! Efendilerin birbirlerinin yanına geldikleri gibi Sen de bana gelirdin.
Bugün ise, kölelerin efendilerinin yanına geldikleri gibi gelmektesin. Ey Âdem!
Akıllı olmanla beraber ayağının
sürçmelerini de bil ve tevbem kabul olmaz diye de hayıflanma! Kuşkusuz hayret
hastalığı senden çıkartılmıştır. Sen kulluk elbisesi giydirildin:
"...Olabilir
ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır..."
(Bakara, 216)
Ey Âdem! Yerini senden koparıp almak suretiyle çıkarmadım. Senin
elinle orada (dünyada) bir imaretin tamamlanması için seni yönlendirdim ki
işçiler (kullar) bana nafakalarını (ibadetlerini) göndersinler:
"Onların yanları
yataklardan uzaklaşır, korku ve ümid içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine
verdiğimiz rızıklardan hayra sarfederler."
(Secde, 16)
Allah'a yemin olsun ki, Âdem'in işlediği hatasının yanında:
"...Âdem'e secde edin" dedik..." âyetindeki izzeti fayda vermedi.
"...Allah Âdem'e isimlerinin hepsini öğretti..." âyetindeki
üstün/ü/c de yarar sağlamadı.
"...Seni elimle yaratmış olmam..." (Sad, 75)
âyetindeki özellik de yarar sağlamadı.
"Sana ruhumdan üfledim..." (Hicr, 29)
âyetindeki övgünlüğü de fayda sağlamadı. Âdem'e sadece:
"Ey Rabbimiz! Biz
kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen
muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruzl." (Araf, 23) âyetindeki zillet
içerisindeki duruşu fayda verdi.
Tevhid zırhını şükreden bedenine giydiği zaman
düşmanların okları kendisini değil de başkasını öldürdü. İşlediği hatasıyla yara
almıştı; ancak (tevbe etmesiyle) yarası iyileşti, kırılan kemiği düzeldi ve
yaraları iyileşip, sanki hiç olmamış gibi ayağı kalktı.
|