Bu konu da akıllı bir kimsenin bilmesi gereken çok büyük aslî
bir konudur. Bu her bir fert için meydana gelen bir husustur. Çünkü insan
fıtratı gereği tek başına yaşayamaz. Mutlaka insanlarla iç içe yaşar. İnsanların
irade ve tasavvurları bulunur. Bunlara muvafakat etmelerini ondan isterler. Eğer
muvafakat etmezse kul, ona eziyet ve işkence ederler. Eğer onlara uyarsa bu
takdirde de onda ezalar hâsıl olur. Yani bazen onlardan bazen de bunlardan..!
Her kim kendi ve insanların hâllerini şöyle bir test edecek olursa bu konuda
birçok şey bulur. Hayâsızlığı ve zulmü isteyen, din konusunda bâtıl ve şirk dolu
sözleri bulunan bir topluluk gibi. Buna ek olarak kendileri aynı zamanda Allahu
Teâlâ'nın şu âyette zikrettiği bazı haramları da işlemiş kimselerdir:
"De ki: Rabbim, sadece fuhşiyatı, onun açık ve gizli olanını, günahları,
haksız yere isyanı, haklarında hiç bir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak
koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi yasaklamıştır."
(Araf, 33)
Kendileri müşterek olan bir mekânda bulunmaktadırlar. Büyük bir evde,
handa, panayırda, okulda, asker ocağında, köyde kasabada ya da şehirde vb. gibi
başkalarıyla içli dışlı bulunmaktadırlar. Kendi istedikleri şeylere dair ancak
onlara muvafakat etmede temkinli olurlar. Ya da onları inkâr etmekten dolayı
susmalarıyla temkinli olurlar ve böylece onlardan muvafakati talep ederler ya da
susmayı.
Şayet onlara muvafakat / uyacak olurlarsa ya da susulacak olurlarsa
belâlar hususunda onların şerrinden emin olurlar. Sonrada bazen nefislerini
onlara dair musallat ederler, onlara ihanet ederler ve ilk başlangıçta onlardan
korktuklarının kat katı onlara âkıbet / ceza verirler. Tıpkı onlardan yalan yere
yemin ya da din konusunda bâtıl şeyler söylemeyiş -haber de olsun, emir de
olsun- ya da fuhşiyat ve zulümden yardımcı olmalarını isteyen kimse gibi. Eğer
onları sevmez ise ona eziyet ve düşmanlık edeler. Eğer onlara icabet-ederse bu
takdirde nefisleriyle musallat olurlar ve ona ihanet ederler. Onlardan
korktuğunun kat katı fazlasıyla eziyet ederler. Aksi hâlde başkalarına eziyet
ederler.
Aişe'nin (r.a.) Muaviye'ye gönderdiği hadiste ki hususa
gelirsek; hadis mevkuf ve merfu olarak rivayet edilmiştir:
"Her kim insanları memnun etmeyi değil de Allah'ı razı
ederse, Allah o kimseyi insanlar'ın mallarına karşı yeterlilik verir."
Bir lafız da şöyledir:
"Allah ondan razı olur ve onu insanlara karşı razı eder. Kim
de Allah'ı memnun etmez, insanları razı ederse, onlar Allah'a karşı o kimseye
hiçbir yardımda bulunamazlar."
Başka bir lafız ise şöyledir:
"İnsanların kendisi hakkındaki övgüleri kınanmaya dönüşür."
(İbn Hibban (271, 277) rivayet etmiştir. Hadisin uzun
bölümü için aynı yere bakınız.)
Kuşkusuz bu, ilim ve dine bidatlerini bulaştıran bid'at
ehline yardımcı olanlar hakkında cereyan eder.
Allah her kime
hidayet ve rüşd vermişse, haram fiili işlemekten sakınır; insanların eza ve
düşmanlıklarına karşı sabreder sonra da bu dünya ve âhirette akıbetleri olur.
Tıpkı kendilerine eziyet ve düşmanlık eden peygamberler ve tabileri hakkında
cereyan ettiği gibi.
|