Allah'a karşı sevgisi ve iradesi
en yüce yönüyle O'na bağlı olmadığı sürece kul, Allahtan kopuk olmaya devam
eder.
Bu bağlılıktan
maksat;
- Kulun O'na (c.c.) muhabbet duyması,
- Sadece O'na bağlı olması,
- O'ndan başkasına
sevgiyi / muhabbeti göstermemesi,
- O'nun isim, sıfat ve fiillerine
marifetinin bağlı olması -tıpkı şirk karanlığının muhabbet nurunu silemediği
gibi-
- Bunları iptal etme karanlığının
da bu muhabbet nurunu silememesi,
- Kulun Allah'ı zikretmekle
bağlanması böylelikle zikredenle zikrolunan arasındaki gaflet perdesinin
gidivermesi ve
- O'ndan başkasına iltifat
etmemesi ve böylece O'nu zikretmesinin O'na bağlılığıyla, O'nun emir ve
yasaklarıyla amel etmek de bağlanıverir ve itaat eder.
Çünkü kendisi bunlarla emredilmiştir ve bunları sevmiştir.
Kendilerinden nehyedildiği için de bu yasakları terk etmiştir ve bunlara
buğzetmiştir. Muhakkak ki bu, emri ve yasağına amelin bağlanmasının mânâsıdır.
Bunun hakikati ise; fiile gelecek olan illetlerin zeval bulması, acelece zevk ve
garazların terk edilmesidir.
Yüce Allah'a güvenip dayanmasıyla
da bu kul tevekkül ve sevgiyle O'na bağlanır, ihtiyacını ancak kendisine havale
eder, korkusunu, ümidini, mutluluğunu, sevinç ve neşesini son derece bir
mutluluğu da ancak O'ndan bekleyerek bağlanır.
Şayet kendisi herhangi bir mahlûktan bir takım sevinç ve
mutluluklara nail olursa, bu, tam olan sevinç ve kâmil olan mutluluk değildir,
son derece sevinme ve eksiksiz nimetlere ulaşma da değildir, sonsuz göz
aydınlığı ve kalbin sükûn bulması da değildir. Bunlara ancak Allah'ın vermesiyle
nail olunur. O'ndan başkası kendisine bu isteklere dair yardımcı olsa o zaman
sevinip, neşelenir. Şayet bunları elde edemese buna hüzünlenir, uzak kalır ve
kalbi ıstırap duyar. Hâlbuki dünya için sevinmesi vb... elde edememesinden
dolayı aslında sevinmesi ve mutlu olması gerekir. Nitekim ancak Allah ile
sevinmek ve O'nunla mutlu olmak vardır, O'nun rızasına ulaştırmasından ve
yardımcı olmasından dolayı sevinme ve mutluluk vardır. Allahu Teâlâ'nın haber
verdiğine göre, kendisi dünya ve süslerine sevinenleri ve bunlarla mutluluk
duyanları sevmez, kendisi fazlı ve rahmetiyle sevinmeyi emretmiştir. Bu da
sahabelerin ve tabiinin tefsir ettikleri gibi, İslâm, İman ve Kuranla
sevinmeleridir.
Maksada gelirsek; her kim bunlarla Allah'a bağlanırsa,
bunları, o kimselere ulaştırıverir. Aksi takdirde Rab Teâlâ'dan ayrılır ve kendi
nefsi ve zevkine göre bağlanmış, marifeti, iradesi ve gidişatı hakkında
karmakarışık bir vaziyet almış olur.
|