بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Muvaffak Kılmak ve Hakir Etmek

 

Sonra, "muvaffak kılma ve zelil etme için bir sebep var mı yoksa her ikisi de sebepsiz olarak sadece Allah dilediği için mi olur?" diye tefekkür ettim; şu var ki, bu ikisinin sebebi mahallin / yerin hazırlık yapmak ve kabul etmek hususunda farklı farklı yaratmış olduğudur, hem de en büyük farklılıklarla...

Nitekim cansız varlıklar, canlıların kabul ettiklerini kabul etmezler. Aynı şekilde bu iki türde kabul etme hususunda farklı farklıdırlar. Konuşan bir canlı, hayvanın kabul etmediğini kabul eder. Kabul konusunda en büyük farklılıktır bu. Aynı şekilde hayvanın kabul ettikleri de farklı farklıdır. Ancak birinci türle insan türü arasındaki gibi bir farklılık söz konusu değildir.

Öyleyse; nimeti bilmesi, kadrini, değerini anlaması, nimetleri bahşedene şükretmesi, O'nu övmesi, O'nu yüceltmesi- bunlara hak sahibi olmadığını bildiği hâlde- bu nimetleri O'nun sırf cömertliğinden ve bizzat bahşetmesinden verdiğini, bu nimetlerin Allah ait olduğunu, sadece O'nun verdiğini-bilmesiyle bu mahal, ihlâslı olarak bu nimetlerin sadece O'na ait olduğunu söyler, O'nun muhabbeti hususunda bu nimetleri sarf eder ve şükreder. O'nun bahşetmesinden ve cömertliğinden kaynaklandığına şahit olur, (az) şükrettiğinden dolayı acizliğini, zayıflığını ve aşırıya kaçtığına dair kusurlarını anlar. Bu nimetler kendisine devam etse, bu nimetlerin yine O'nun doğruluğundan, faziletinden ve ihsanından kaynaklandığını bilir, bunları hiç nasip etmese de yine bilir ki O Allah (c.c.) bunları vermemeye de hak sahibi ve ehil olandır.

Kendisine her defasında nimetler artınca, kendisi de Allah'a karşı zelil olmada, boyun eğmede, O'nun önünde yalvarmada, O'na şükretmede, O'ndan korkmada artar. Nimetlere dair şükretmemesinden dolayı ise Allah (c.c.) bu nimetleri kendisinden kısar, tıpkı O'nun nimetlerini bilmeyenden ve onların hakkına riayet etmeyenden kıstığı gibi. Şayet nimetlerine şükretmezse ve nimetlerini kısma yönü hedef alacak olursa ve bunu kabul edecek olursa, bu takdirde kendisine nimetler gelmez.

Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

"Biz onlardan kimini kimi ile "Allah aramızdan bunlara mı lütfunu layık gördü" desinler diye, işte böyle imtihan ettik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir?" (Enam, 53)

Kuşkusuz bunlar (öbürleri) ise; nimetin kadrini bilmişlerdi ve onu kabul edip almışlardı. Bu nimetleri sevmişlerdi ve bunları bahşedeni övmüş, O'na hamd etmişlerdi, O'nu sevmişler ve O'na şükretmişlerdir.

Allahu Teâlâ şöyle nimetlere karşı nankörlük eden birtakım kimseler hakkında da şöyle buyurmuştur:

"Onlara bir âyet geldiği zaman: Allah'ın peygamberlerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe iman etmeyiz, derler. Allah peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suçlu olanlara, yaptıkları hilelerinden dolayı Allah katından bir zillet ve şiddetli bir azap erişecektir." (Enam, 124)

 

İÇİNDEKİLER